Zitat:
Zitat von feyzade
(Beitrag 2109502)
Neden bitmeye mahkum?
|
Aşırı kıskançlık ...
Nasıl dozunda kıskançlık bir ilişkiyi beslerse, aynen öyle de aşırıya kaçıldığı andan itibaren o ilişkiyi çöküşe götürür ve bitirir. Yani herşey dozunda iyidir...
Baskı ve sürekli aldatılma süphesi bence aşırı kıskançlığı besler ve iki tarafın da yorulmasına ve ilişkiyi bitirmesine yavaş yavaş yol açar.
Düşünsene feyzade, - iki de bir Telefonun çalıyor,
- kız sen yine nerdesin, sabahtan beri arıyorum seni veya
- iki kere aradım seni, neden Telefonuma cıkmadin,
- Telefonun niye kapalı,
vesaire ... ?! *
Ay, - erkek baktı sana,
- sana kimse bakmasın,
- sen niye ona baktın ... ?!*
Sen buna ne kadar katlanabilirsin ki ?
Bıktım demez misin sen ?!
Hastalıkta olabilir...
Psikiyatrist-Psikoterapist Dr.İbrahim Bilgen:
Zitat:
EN GÜZEL İLİŞKİYİ BİLE BİTİREN CANAVAR ; “KISKANÇLIK”
Kıskançlık sanrısının ortaya çıktığı karakteristik durum, en ünlü yazarların en büyük eserlerinin bazılarının temelini oluşturan “ebedi üçgen”’dir. Psikiyatride adını William Shakespeare ‘in oyunundan alan “Otello Sendromu” (Patolojik Kıskançlık), hastalık düzeyindeki kıskançlık olarak adlandırılmak için kullanılmaktadır. Esasında, normal ve hastalıklı kıskançlık sınırı bile bulanıktır, ve normal kıskançlık sergilediği söylenen kişilerde bile, patolojik kıskançlığın ruh durumu ve davranışları için tipik sayılan belirtiler ortaya çıkmaktadır. Kimi psikologlar, kıskançlığın yoğun ve yıkıcı düzeyde olmamak kaydı ile ilişkilerin uzun süreli olmasında ve korunmasında katkıda bulunduğunu belirmektedirler.
Kıskançlık, nesnenin her şeyiyle tek sahibi olmak arzusudur. Bu yüzden, başka insanların gösterdiği en ufak ilgi bile bir tehdit oluşturmaktadır.
Patolojik (anormal,hastalıklı) Kıskançlığı olanlar ise cinsel eşinin sadakatsiz olduğu düşüncesine sahiptir. Önceleri hafif kıskançlık nöbetleri yaşın 40(kırk)’a gelmesi ile iyice belirgin hale gelir. Kişi sık sık eşinin kendisini aldattığı düşüncesi ile deliller aramaya başlar. Gömleklerinde kıl , leke, en sık aranan deliller arasında yer almaktadır. Hasta eşini sınamak ve aldattığı kişi ile yakalamak için çok yoğun bir uğraş içerisine girer. Bu kişiler sık sık kontrol ederler, tekrar ederler, sağlama yaparlar yani anlayacağınız hayatları kendilerini bunaltacak düzeyde kontrol ederek geçer. Portmantodaki paltoların sırası ezberlenir, kendisine göre işaretler koyulur, eğer paltoların sırası değişmiş yada koyduğu işaretin oynandığını görmüş ise bu olay ; eşinin kendisini aldattığı anlamına gelmesine yerde artar bile. Hastaların çoğu meni lekeleri için eşlerinin giysilerini, gayri meşru aşkın işaretlerini bulmak üzere çarşafları kontrol eder, ipucu olacak saçlar için elbiseleri inceden inceye denetler, cepleri arar, sürekli gözler ve izler. Eşten bir itiraf kopartmak için saatlerce onu sorgular. Hasta geçici olarak aldığı yanıtlardan ve açıklamalardan tatmin olsa bile, daha sonra aynı sorgulama temasına tekrar döner. Bunun sonucunda çatışma ve kavgalar giderek artar, bazen şiddet düzeyine ulaşır. Kıskançlığı dindirecek bir itiraf için sürekli baskı yapılır; ama eşi tarafında itirafta bulunulmuş olsa bile geçici bir rahatlamayı daha şiddetli bir suçlama, hakaret ve öfke nöbeti takip eder.
Özellikle bu duruma alkol kötüye kullanımında sıkça rastlanıldığı gibi şartta değildir. Bu kişiler sık sık dava açarlar, silah alırlar. İnsanlarla pek görüşmek istemezler.Göz iletişiminde fazla bulunmazlar. Güvensiz, şüpheli ve geçiştirici cümlelerden hiç hoşlanmazlar. Bunu yapan seviyesiz, güvensiz kişilerden hoşlanmazlar ve öfkelenirler. Sır vermeyi sevmezler. “Sırrını saklarsan kölendir, söylersen efendin” yada “ üç kişi arasında sır saklayabilir ama ikisi ölmüş olması kaydıyla” gibi sözleri hayat ilkeleri haline getirirler ve bunu bazen fazlasıyla abartırlar. Herkese güvenmezler ki bu arada şu bulunduğumuz toplumumuzda da pek haksız sayılmazlar. Kavgasız, Güven Dolu bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle. Sağlıcakla Kalın...
|
*sadece bir iki örnek, konuya fazla dalmak istemedim :)
|