Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Entertainment - Musik - Kino (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=392)
-   -   En güzel sözler ve siirler (http://localhost/forum/showthread.php?t=9106)

21.12.2012 01:04

KUM

Sen kum nedir bilmezsin
Deniz Görmedin ki.
Yum gözlerini, zamanı düşün,
Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir.

Sen taş nedir bilmezsin
Dağa çıkmadın ki
Yürü ufuklara doğru,
Dağ bir ayağında
Taş bir ayağındadır

Sen kül nedir bilmezsin
Ateş yakmadın ki,
Uzat ellerini gökyüzüne,
Ateş bir elinde
Kül bir elindedir

Sen kan nedir bilmezsin
Ölmedin, öldürmedin ki,
Yat toprağa boylu boyunca
Ölüm bir yanında
Kan bir yanındadır

Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki
Ağla, ağlayabildiğin kadar
Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir!

UMIT YASAR OGUZCAN

sive 16.01.2013 13:35

" Sevmek güzel birinde Ask`i aramak degil,
O kiside bilmedigin bir zamanin beklenmedik,
bir aninda, "Kendini bulmaktir"....

20.01.2013 13:15

Hakiki Erkek...
 
"unutma hakiki erkek, yuzlerce erkekten meydana gelir. zaten bir zaman
sonra, yuzlerce erkegin sana verdigini, bir erkekten beklemeyecek kadar
olgunlasmis olacaksin sen de... bir kadinin aradigi o bir tek
erkek, her zaman icin hayali bir varliktir. hic olmamistir.... her
erkekte, aradigin erkegin yanlizca bir parcasini bulursun.
gercek bir kadin icin, gercek bir erkek, allah gibidir, her yerdedir ve hicbir
yerdedir. ask da budur zaten! baska bir sey degil. aramaktan
vazgec demiyorum, bulmaktan vazgec!"

Murathan Mungan

22.01.2013 23:05

"gözlerim gözlerinden başkasını unuttu,
sen yoksan, o yokluktur, senden öncesi yoktu!"

Ümit Yasar

04.03.2013 23:32

büyük insanlık sekizinde işe gider,
yirmisinde evlenir,
kırkında ölür,
büyük insanlık.

-nazım hikmet ran-

1insanol 05.03.2013 00:23

Sancili geceler gecti diyerek ,sevincle kendimi güne biraktim
Tazeleniyorordu güzel umutlar,günesimi gölgeledi bulutlar
Kadermi bilinmez, bu cekim gücü,katran yakar sanki kara büyücü
Nekadar güzelde olsa bu hayat, Dürüstce yasamak fazla yorucu

1insan

08.03.2013 15:17

"gelecegim, bekle dedi, gitti
ben beklemedim,
o da gelmedi
ölüm gibi birsey oldu.
ama kimse olmedi"

özdemir asaf

10.03.2013 12:52

Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.

Hayyam

sive 10.03.2013 19:54

Hayyam Bade sarhossan mutlu ol!
Lale yanakli biri ile oturmussan mutlu ol!
Mademki dünyanin sonunda yokluk var!
Say ki yoksun!
Varmissin gibi mutlu ol.....

11.03.2013 17:47

Yalniz bir Opera 1
 
YALNIZ BİR OPERA

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda.
Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak....
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

...

11.03.2013 17:47

yalniz bir opera 2
 
.....

Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onalar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmissinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır
Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her cağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çicek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk...Bitti. Soldu şiir.

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Ask yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...
panayır yerleri...
Ölü kelebekler...
Ölü kelebekler...
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde her şey
Şimdi her şey doludizgin ve çoğul
Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi her şey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.

Murathan Mungan

Herrlichkeit 11.03.2013 17:51

Ehl-i sünnet kasidesi
 
Ehl-i sünnet itikadı, nazm üzre ey civan,
Oldu aşağıda sana, açık dil ile beyan:

Doğru olan itikadı, ister isen kardeşim,
Gece gündüz, ilmihali oku hem de, pek candan!

Ruhuna rahmet eylesin, Hak Ebu Hanife’nin,
Kur’an yolunu gösterdi, bize o yüce Numan.

Dünyaya gönül bağlama, akar ömür su gibi!
İslamiyet’e uyan kimse, her dem olur şadüman.

Önce ilmihali öğren, çocuğuna da öğret!
Din bilgisi öğrenmezsen, olursun sonra pişman!

Düşmanlarımız sinsice, nasıl saldırıyor bak!
Sen de dini yaymak için, çalış kaybetme zaman!

Dinsizler hep yalanla, gençleri aldatıyor,
İslamı yok edecekler, artık gafletten uyan!

Müslümanlar da şaşırmış, tuzağa düşmüş çoğu,
Ehl-i kıble sözde hepsi, ayrılmışlar hak yoldan.

Kim ilmihalden anlamaz, kendini koruyamaz,
Kâfir veya sapık olur, Ehl-i sünnet olmayan!

Doğru olan bilgileri, yayanlara yardım et!
Cihad sevabını kazan, olsun bunda mal revan!

Resulullah hiç durdu mu, Eshabı uyudu mu?
Dini yaymak için hepsi, olmuştu bir kahraman!

Çalış boş durma sen dahi, din düşmanı pek kavi!
İçten dıştan ezecekler, gidecek, dinle iman.

Eshaba uzatma hiç dil, hepsinin kadrini bil!
Birbirini severlerdi, buna şahittir Kur’an!

En üstün Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali hem,
Muaviye’yi de çok sev, Odur Kur’anı yazan!

Rabbimiz cisim değildir, zamanı, mekânı yok,
Maddeye hulul eylemez, böyle olmalı iman!

Mahlûka muhtaç değildir, ortağı, benzeri yok,
Her şeyi Odur yaratan, hem de varlıkta tutan.

İyi, kötü, iman, küfr, madde, kuvvet, enerji,
Hepsini O var ediyor, yaratamaz hiç insan!

Herkese akıl, irade verdi, doğruyu gösterdi,
Kim iyilik diler ise, yaratır hemen Rahman!

Önce, itikadı düzelt, emri, yasağı gözet!
Saadete kavuşamaz, İslamiyet’ten ayrılan!

Ta önceden âdet oldu, kim ekerse o biçer,
Pek aldandı, ziyan etti, ekmeden buğday uman!

Yetmiş üç fırkadan ancak Ehl-i sünnet kurtulan,
Resulullah’ın yolunu onlardır bize sunan!

11.03.2013 20:55

İlk öpüştüğüm kişiydi o.
Dudakları dudaklarımdayken,
Söylediği sözü hatırlayınca,
Gülümseme oluşur yüzümde, engel olamam.
'Sen öpüşmeyi bilmiyorsun ki'
...Evet
Bilmiyorum.
Ama hiç şüphesiz ki, sana koca bir masumiyet sunabilirim, ki sundum!
Olmadı, aşkları da ticarete döktüler artık.
Her sevgili tecrübeli eleman arıyor.
Şimdi söyle;
Aşkına layık olmam için kaç referans göstermem gerekiyor?

Can Dündar

13.03.2013 17:51

kar yağdı durmadan üç gün üç gece,
tıkandı geçitler yollar kapandı.
yalnızlığın buzdan çetelesinde
kimseler umursamadı karı.
yüzlerinde iğreti bir kibirle
hep düşürmekten korktukları,
dalıp gittiler günlük işlerine.

diz boyu birikmiş kar içinde
yürürdük uzatarak açtığımız kanalı,
iki kar güvesi gibi sokaklarda seninle
anardık bütün yitik aşkları
bu karlı kış gününde.
güngörmüş dağlara karşı
sımsıcak öpüşürdük sarılıp birbirimize.

-sevgilim, yanımda olsaydın keşke!

şölensiz, sevinçsiz yaşıyoruz şimdilerde,
bir iğdiş ve buruşuk zamanı.
kimsenin türküsü yok dilinde
karşılayacak yağan karı
coşkulu ve sarhoş sesiyle.
bıçak açmıyor ağızları;
acı, yalnız acı var yüreklerde.

kar yağdı durmadan üç gün üç gece,
yaslandı duvarlara, kapıları zorladı,
pencerelerden baktı ev içlerine.
kar hiç böyle kimsesiz kalmadı
kendi özgül tarihinde.
çıngırakların, kızakların karı
yağdı herşeyin üstüne sessiz bir öfkeyle.

birikti bir çamaşır ipine bile.
saçaklardan sarktı,
attı kendini gürültüyle yere,
kimse sahip çıkmadı;
yığıldı kaldı duvar diplerine.
yalnız kuş ayakları
bastılar incelikle göğsüne.

-sevgilim, yanımda olsaydın keşke!

kar var yaşadığımız günlerde.
umutsuzluk çevremizi kuşattı,
kıtlık kıran gündemde.
yine de ele güne karşı,
özenle saklıyorum yüreğimde
sana duyduğum aşkı,
dört yanım kar içinde.

metin altıok

1insanol 13.03.2013 23:31

Değirmenciler

Beyin öğüten değirmenciler
At hırsızı besiciler
Bahçıvan dilenciler
Prof titel`li şirk üreticiler,
Köle taşıyan gemiciler
Alın teriyle beslenen servetrciler
Gece başınızı yastığa koyunca,
Rahat uyuyabiliyormusun`uz
Hamurlarını kanla yoğuran ekmekçiler

I.A 1 insanol

14.03.2013 00:45

Aldanma insanların samimiyetine! menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaad etmeseydi Allah cenneti; O'na bile etmezlerdi secde.

Mehmet Akif Ersoy

Herrlichkeit 16.03.2013 18:04

dile min e min da teye
cave min e timli teye
were min gri venekle
le zalime min guneye

16.03.2013 20:05

moda

ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım
eğlence zümresinin başının tacı hanım
bu metod ki sizlerin müsbet ilacı hanım
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

yerindedir tahsilin güzelliğin şahane
varsa türkten talibin bul çeşitli bahane
bir ecnebi hovarda yakalarsan daha ne
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

flörtünün sayısı en az on beş olmalı
kimisi halis züppe kimisi keş olmalı
altın kolyen kürk manton taksin beleş olmalı
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

iç votkayı şarabı sokaklarda nara at
medeniyet sizlerle yükselmektedir kat kat
çeşni ruha gıdadır her gün bir yatakta yat
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

hiç durma twist öğren her gün baloya git
tırnağını yüzünü dudağını boya git
suni peyke varis ol conilerle aya git
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

bazan düz pantalon giy traş ettir enseni
bin dolaş bisiklete göster şöyle sen seni
kabahat ailende anlıyorum ben seni
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

artist ol filim çevir ismine yıldız derler
bin kez kürtaj yaptırsan gene sana kız derler
çıplak resim çektirsen ne şahane poz derler
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

mayoyla endam göster git jürinin önünde
mahremini teşhir et her birinin önünde
seçil bir kraliçe imtihanın sonunda
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

hayır inanma kızım bunlar hep istihzadır
namus insanlar için en mukaddes meyvadır
gençlikte hissiyatın belki seni aldatır
dışının görünüşü içinin aynasıdır
haddinden çok açılmak soysuzun modasıdır

türk oğluna anne ol iftihar et onunla
elin soysuz züppesi bağdaşamaz seninle
bu yurdun kızı isen şu sözü iyi dinle
dışının görünüşü içinin aynasıdır
yapacağın düşüklük bize yüz karasıdır



Abdurrahim Karakoc

Heftigggg ;-)

27.03.2013 00:37

Bu Kadar Sevmedimki


Dönemem terk ettiğim hiç bir yere
Dolaşıp duruyorum sokaklarda
Dilimde o son duam
Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedimki
Sonsuzluk gibi çıkıyordu
Bu söz içimden
Umutsuz bir yakarış gibi
Hiç bitmeyecek bir hasret gibi
Ben hiç kimseyi bu kadar sevmedimki


Cezmi Ersöz

27.03.2013 00:41

Aşktan Nefes Alamadığım Yerde

Çocukluğumun bahçesiydin sen
Bütün bilinen mutluluklardan uzakta,
O sarışın akşam üstlerinde,
Istırabın eşiğinde…
Nefesim sıkıştığında seni sevmekten
Ömrümü okurdum o acı neşede,
Boşalırdı ağzımdan o kanlı nefes
Sonra çok özlendiği için acımasızca talan edilen
Her baharda dönerdim oraya…
O sarışın akşamüstleri
Hiç gitmediğim uzaklardan döndüğüm yer olurdu…
Bilinen bütün mutluluklardan uzakta
Kalırdım orada,
Kalırdım çocukluğumun bahçesinde,
Aşktan nefes alamadığım o yerde…


Cezmi Ersöz

27.03.2013 00:43

İki Karanlık Orman Birbirini Sevse Ne Olur, Sevmese

Anlaşmak diye birşey yoktur aslında
dillerin ve yüzlerin altında başıboş zamanlar
dolaşır
sokaklarda bir kıç,bir penis,bir çocuk-köpek gibi
dolaştığım zamanlar
varlığımı koruyabilmek için
masaların altında ellerimi, ayaklarımı
parçaladığım
zamanlar

Zamanlar haindir,zamanlar muhbir
İki karanlık orman birbiriyle anlaşsa ne olur,
anlaşmasa

Güvenmek diye birşey yoktur aslında
dillerin ve yüzlerin altında başıboş korkular
dolaşır
bense korkumu ölümümün altına sakladım
hep
korkumun kokusunu aldılar
kaçtım kovaladılar
İki karanlık orman birbirine güvense ne olur,
güvenmese

Sevmek diye birşey yoktur aslında
dillerin ve yüzlerin altında başıboş yalnızlıklar
dolaşır

uydurulmuş anılar,sahte öyküler,hiç
kullanmadığım
yerlerimi bıraktım onlar
yine de son kapıma dayandılar
kapının ardı karanlık deniz
denizde masum,tetikteki sızım,son inancım
gördüler onu

Artık şimdi o karanlık denizde
'binlerce hiçkimseyim'

İki karanlık orman birbirini sevse ne olur,
sevmese


Cezmi Ersöz

27.03.2013 00:45

Kendini Saklama Çiçekleri

Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle
içinde güvensizlik ağaçları,
küstüm otları,
kendini saklama çiçekleri...

Özlem kirli bir kan gibi yüreklerimizi boğmasın,
Yalnızlık karanlık bir orman gibi çökmesin içimize diye,
Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle...

Önümüzde dokunuşlardan uzak,
insafsız ve çok uzun bir kış var diye,
koca bir yaz,
kendini saklama çiçeklerini suladık durduk yalnızca

Biz aşk bahçemizi küçük, çok küçük tuttuk seninle...


Cezmi Ersöz

27.03.2013 00:47

Kaldırımlar 1

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..


Necip Fazıl Kısakürek

27.03.2013 00:49

Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(1961)


Necip Fazıl Kısakürek

sive 01.04.2013 12:46

Sadece ..
Ben yazin Portakali,
Kisin Karpuzu özlerdim..
Simdi birde `SEN ciktim karsima :(

05.04.2013 14:45

HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

- Ahmet Arif -

07.04.2013 12:49

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler.

sive 07.04.2013 22:03

"Eger Hayat ta hep mutlu olursam, hayalini kuracak neyim kalir "

10.04.2013 14:56

It ürür kervan yürür.

12.05.2013 22:03

Mümtaz Beğen
 
Biliyorum biliyorum,
Tam yedi yil oldu dede.
Istedim hep istiyorum,
Kismet bu yil oldu dede.

Neden? Niçin? Sakin sorma,
O alemden kafa yorma,
Yazmak çok zor degil amma,
Yazilan yel oldu dede.

Faziletmis, karaktermis,
Bunlar hepsi eskidenmis,
"Fodul" denmis güzel denmis,
Görünen kel oldu dede.

O günlerden bu günlere,
Gülünç olduk hep ellere,
Sirtlarimiz yükseklere,
Çikilan yol oldu dede.

12.05.2013 22:18

Yilmaz Odabasi
 
EY HAYAT

(ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında yokum ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…)

yaşam bir ıstaka
gelir vurur ömrünün coşkusuna
hani tutulur dilin
konuşamazsın!

tırmandıkça yücelir dağlar
sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü
tutunamazsın…

eloğlu sevdalardan dem tutar
aşk büyütür yıldızlardan
yasak senin düşlerin
dokunamazsın...

birini sevmişsindir geçen yıllarda
açık bir yara gibidir hâlâ
hâlâ ne çok özlersin onu
ağlayamazsın...

yolunda köprüler çürür
sesin, sessizlik sanki bir uğultuda
savurur hayat kül eyler seni
doğrulamazsın!

yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda
herşey çeker ve iter
anlatamazsın...

yaşam bir ıstaka
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna
sesinde çığlıklar boğulur ama
bağıramazsın…

sonra vakt erişir, toprak gülümser sana
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın!

yazdırmalısın mezar taşına:
ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın…

12.05.2013 22:46

Yilmaz Odabasi
 
KONUŞSAM SESSİZLİK SUSSAM AYRILIK

resmin rehindir gurbetimde
gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin

alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana
sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...

ve akşam, bir kez daha
saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara
“bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”

çekmiyorsun!

akarsuları imrendiren yüzün de
sabahçı kahveler de biliyor
görüşmeyeli yorgunum
yıkık kentler kanadı sevinçlerimle
görüşmeyeli ya sen nasılsın
adım, adresim durur mu defterinde?
şimdi siirt'te koyun kokulu bir gecedeyim
beynimde iklimsiz papatyalar
ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde

sokakların gün batınca neden boşaldığını
ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum
konuşsam: sessizlik/gitsem: ayrılık

sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne
al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara
gurbetini rehnetme özlemimde…

12.05.2013 22:52

Ibrahim Sadri
 
Ben seni hiç sevmedim ki
Durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Birde yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip,
Gözlerinde tutulan.
Ben seni hiç sevmedim ki
Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığımda
Ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini
İkindide yağmur gibi
Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki
Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
Menekşeyle konuşmanı
Nisan'a hatırlatmanı
Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını
Düştüğün zaman kanayan yaralarını
Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman
Sakız satan çocukları
Yeni çıkan şarkıları
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
Ben seni hiç sevmedim ki
Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde
Alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde
Buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın
Ağlayan yüzünde İsa'nın
Ferahlatan gücüyle duanın
Korkutan yanıyla nar'ın
İncirin, zeytinin ve kalbin üstüne
Gülün üstüne
Tutunduğum umudun üstüne
Korkunun üstüne
Hepsinin üstüne, hep senin üstüne
Ben seni hiç sevmedim ki
Gittiğin zaman gitmeni sevdim
Evreni sevdim geldiğin zaman
Kalmanı sevdim
Korkuyordum sana alışmaktan
Yine de sevdim gülümsemeyi
Mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından
Kırlara ilk kar düştüğü zaman
Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim
Seni içimde öldürdüğüm zaman
Ben seni hiç sevmedim ki
Durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Bir de yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip,
Gözlerinde tutulan.
Düştüğün zaman kanayan yaralarını
Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman
Sakız satan çocukları
Yeni çıkan şarkıları
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
Ben sevdim mi adam gibi severim

13.05.2013 08:46

Ask ve Ölüm
 
Yilmaz Odabasi

Ben iki şeyin apansız geldiğine inanırım: aşk ve ölüm.. İkisi de geldiğinde git diyemezsiniz. İkisinin de önemi ve büyüklüğü, belki de geldiklerinde git diyemediğimiz içindir.

16.05.2013 23:49

Nerdesin?
 
Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar: -Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin.

Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgarlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana: -Nerdesin?

Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben,
Elverir ki bir gün bana derinden,
Ta derinden bir gün bana “Gel” desin.

Yazar : AHMET KUTSİ TECER

sive 17.05.2013 08:38

Zitat:

Zitat von zerrecikler (Beitrag 2063981)
Yilmaz Odabasi

Ben iki şeyin apansız geldiğine inanırım: aşk ve ölüm.. İkisi de geldiğinde git diyemezsiniz. İkisinin de önemi ve büyüklüğü, belki de geldiklerinde git diyemediğimiz içindir.

Ask & Ölüm ikisindede nefeslerimiz , ayaklarimiz yerden kesiliyor en büyük acilardan ikisi.

Aldigim nefesten soruyorumda,
Verdigim nefeste bulamiyorum,
Iste iki nefes arasi ne kadar onu bilemiyorum!!!

30.05.2013 18:03

Sakız Ağacı
 
O bir sakız ağacıydı, alelade;
Bir gün o yeşil sahile çıktı geldi,
O zaman bu zamandır memnun yerinden;
Seyreder bulutları, göğü, denizi.

Titreşirdi rüzgarla güneşli yaprakları;
Ömür sürdü öyle hoşnut dünyasından,
Aydınlıktan uyku tutmazdı bazı gece,
Motor sesleri duyulurdu uzaklardan.
Tanrı adın işitmedi ömründe;
İnanmadan da madem yaşanıyor diye,
Rüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde,
Yaşamak dururken düşünmek niye?

Anmadı geçenleri bir defa bile;
Ne uğraşır mesut olan gelecekle?
Bir avare misali, günü gününe,
O bir sakız ağacıydı, yaşadı sade.

Can Yücel

Calikusu81 12.06.2014 17:55

Gıza Bak Hele

Böyledir kısrağın deli çağları
Çalmadan oynuyo kıza bak hele
Ben yarattım diyo alçak dağları
Kafirin verdiği poza bak hele

Bilmem neyin nesi kimin sıpası
Çözüldü göynümün katmerli pası
Göğüs göğüs değil füze rampası
Şafak mı söküyo yüze bak hele

Ten değil mübarek akrın sıcağı
Koynuna girenin söndü ocağı
Bir kalçayı seyret bir de bacağı
Tornada çekilmiş dize bak hele

Üst yanı Asyalı alt yanı Frenk
Her adım atış bir başka ahenk
Ela mı bela mı bilmem ki ne renk
Şu cellat bakışlı göze bak hele

Dedi ki "Nasibim senmişsin meğer
On bin kez maşallah demeden eğer;
Koklarsan solarım, nazarın değer"
Ağzından yel alsın söze bak hele

Dedim ki; "Ne olur tenhaya gidek,
Gidek de feleği perişan edek"
"Say" dedi "o hade saçımı tek tek"
Haspanın ettiği naza bak hele

Görenler altını ıslatmış derler
Yatağı göl etti döktüğüm terler
Yetişin; yanıyo bastığı yerler
Giderken koyduğu ize bak hele



Cemal Safi

1978salih 25.06.2014 14:08

öpüyorsam ayrılığı gözünden
söküyorsam yüreğimi göğsümden
geçiyorsam gözlerinin içinden
sana olan sevdamdandır bilesin
geçiyorsam bir çiçeğin özünden
sana olan sevdamdandır bilesin

meğer ne yalnızız insan olmuşsak
yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak
yeri gelmiş acıya da gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin
yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin

biliyorum sen yine
parmak uçlarında üşüyorsun.
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını,
ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda.
apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel!
bütün parmakların tıkır tıkır işliyor.
iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk
geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda
delice bir yangın parmaklarının buzulunda
ah şahrud,
her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!

karşılıksız sevebilmekse sevda
gerçek seven küle dönmüş her çağda
elim kolum bağlanmışsa kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin
seydunayım gebermişsem kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin

1978salih 25.07.2014 10:26

Bız Bızı Sevıyoruz ! Kımse Kıskanmasın!
 
bütün siirlerin tek bir noktasi , bizi bize bagliyor, SEVGI !!

kim ne derse desin; BUKADAR FARKLI OLSAK BILE, BIZI KIMSE AYIRAMAZ !:D



Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 18:49 Uhr.