Zitat:
Zitat von the_last_time
Atatürk'ün bir kitabinda okumustum, kitap sevgisi ona taa cocukken icinde varmsti.. Iki kurusum olsa birini bir kitapa harcardim derdi ... iste bu yönüne onun hayranim..
Atatürk: Aleykümselam (Okumak icin tiklayin)
4 Ekim 1911. İtalya ilk sömürgesini oluşturmak amacı ile Libya’nın işgaline başlıyor. Osmanlı Devletinin İtalya ile açık ve kapsamlı bir savaşa gücü yok. Ancak isteyen subayların gönüllü olarak Libya’ya gitmelerine izin verildi. Binlerce subay arasından bir avuç subay gönüllü olarak Libya’ya gitti. Mustafa Kemal, 22 Aralık 1911’de Derne’dedir. Herhalde, Libya’da İtalyan emperyalizmine karşı gönüllü savaşmaya gidenlerin 1913-1938 arasında Türkiye’yi yönetmeleri tesadüf değildir. Arap kabilelerini bir gerilla savaşı için örgütlediler ve İstanbul, Libya’dan vazgeçen anlaşmayı imzalayana kadar İtalyanlar ile savaştılar. (1911-1912)
Mustafa Kemal, İstanbul’a döndükten sonra ordunun günlük siyaset dışında kalmasını istediği için artık yönetimde olan Enver Paşa tarafından ataşemiliter olarak Sofya’ya yollandı.(1913-1914) Birinci Dünya Savaşı başlayınca Mustafa Kemal, görev istedi. Çanakkale’ye atandı. İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda ve Fransız birlikleri ile savaştı, yendi. (1915-1916)
Çanakkale’den sonra Mustafa Kemal, 16. Kolordu’ya Doğu cephesine atandı. 16 Nisan 1916’da Silvan’da göreve başladı. Muş-Bingöl hattında ilerleyen Rus Ordusu ile savaştı. 7 Ağustos 1916’da Muş’u ve sonra Bitlis’i Rus Ordusundan geri almıştır. Haziran 1917’de Mustafa Kemal, 7. Ordu ile Filistin Cephesinde görevlendirildi. Artık sırada tekrar İngiliz Ordusu vardı. Ancak, İngilizler kadar büyük bir sorun Türk askerinin kanı üzerinde Alman menfaatlerini gerçekleştirmeye çalışan Alman komutanlardı.
Ekim 1917’de görevinden istifa edip İstanbul’a döndü. Mustafa Kemal’in İstanbul’a dönmesinden 15 gün sonra İngilizler saldırdılar ve Kudüs’ü aldılar. Mustafa Kemal’in uyarılarında haklı olduğu anlaşılmıştı. 1 Eylül 1918’de tekrar aynı göreve atandı ve göreve başladı. Bu sefer Alman Falkenheim gitmiş, onun kadar yanlış bir adam olan Liman von Sanders yerini almıştı. Sanders’in mutlak ölüme götürdüğü Türk birliklerini, yok olmaktan kurtarıp, savaşarak geri çekti ve kuzeyde sağlam bir hat üzerine yerleştirdi. Artık Birinci Dünya Savaşı bitmişti. Biz kaybetmiştik. Ancak Mustafa Kemal, Türk milletinin yeni bir savaşa başlayacağının bilinci içinde her bir Türk gencini gelecekteki savaş için hazırlıyordu. (1917-1918)
19 Mayıs 1919. 1774’ten beri geri çekilen Türk milleti artık “nihai” olarak yenilmiştir. Kazanılan son büyük savaş 1730’dadır ve üzerinden 188 sene geçmiştir. Düşmanlarımız sadece bizi değil, müttefiklerimizi de yenmişlerdir. Yunan Ordusu, Avrupa emperyalizminin kiralık ordusu olarak Anadolu’ya yollanmıştır. İngiliz başbakanı, “Türkler, Asya’nın Kızılderilileridir ve akıbetleri de onlarınki gibi olacaktır” demektedir. Halk, yoksul, yorgun ve inançsızdır.
Mustafa Kemal Paşa’nın 1911’de Libya’da en küçük gerilla birliğinden başlayarak sekiz sene içinde ordu komutanlığına kadar her kademedeki birliğe komuta ederek pişen askeri dehası, şimdi siyasi ve psikolojik bir dehayı ortaya çıkarmaya başlar. Mustafa Kemal, Türk milletini tekrar savaşa ikna eder. Birinci ve İkinci İnönü, Eskişehir-Kütahya, Sakarya, Dumlupınar. Sonra önce İzmir’e ve İstanbul’a giren Türk Ordusu. İstanbul’un ikinci kez fethi. Hazreti Peygamberin hadis-i şerifi yere düşmez. “Konstantinopolis’i fetheden asker ne güzel askerdir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır.”
İstiklal Harbi, Türk milletinin savaşı tekrar kabul etmesi ve İngiliz emperyalizmini siyasi, Yunan ordusunu ise askeri olarak yenmesidir. (1919-1922)
Sonra Türkiye Cumhuriyetinin kurulması başlar. 1071-1730 arasında sürekli savaşarak ilerleyen ve sonra 188 sene sürekli savaşarak geri çekilen bir millet, bir dinin tek başına birleşik Avrupa’ya karşı kılıcı ve kalkanı olan bir millet, yaralarını sarmak için çabalamaktadır. Bir milyon lirayı iki milyon lira yapmak kolaydır ancak bir lirayı iki lira yapmak zordur. Ve Türkiye, 1923’te bir lirayı iki lira yapmak için çalışmaktadır.
8 Kasım 1938. Mustafa Kemal, uyanır. Saate bakar göremez. Hasan Rıza Soyak’a sorar. “Saat kaç?”, “7.00 efendim” Aynı soruyu birkaç kez daha sorar. Soyak, cevabı tekrar ederek, saatin 19.00 olduğunu söyler. Soyak, “biraz rahat ettiniz mi efendim?” diye sorar. Gazi “Evet” der. Doktor Neşet Ömer İrelp, dilini çıkarmasını ister. Mustafa Kemal dener. Ancak sonra dilini geri çeker. İrelp’e dikkatle bakar ve son olarak “Aleykümselam” der. 30 saat süren komadan hiç çıkmaz ve 10 Kasım saat 09.05’de kalbi durur.
“Melekler, onların canlarını iyiler olarak alırken, ’selamün aleyküm! yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık cennete girin’derler.” (Nahl/32)
|
Ataturk Hz. Muhammed'i ve Islam'i savaslar sirasinda, ozellikle 1915-1918 arasindaki Sina ve Filistin Cephesi sirasinda oldukca ovmustur cunku ingiliz lawrence'nin kiskirttigi araplar Turklerin sekuler (laik) ve munafik oldugunu dusunuyorlardi bunun sebebi de Osmanli Devleti'nin yikilmadan onceki 10-20 senelik doneminde asiri derecede bati ozentisi haline gelmesinden kaynaklaniyordu (ozellikle fransiz kulturu etkisi). Ataturk araplari kendi tarafina cekmek icin Islam'i demecleri sik sik kullandi.
O zamanlar Turkler dinine bagli muslumanlardi ve musluman gibi birleserek savaslarin ustlesinden geliyordu, Canakkale Savasi'nda oldugu gibi. Cunku Islam'da savasta olunce sehit olma kavrami vardir, bu yuzden Turk askerler cok korkusuzdu ve bircok basari elde ettiler. Cepheden kacmadilar, gerektiginde sungulerle savastilar.
Ataturk Turk askerlerin musluman olmasini, yani bir nevi dini, savaslarda kullanmaya kalkisti cunku Islam Turklerde birlestirici etkendi. Ne zaman araplar ingilizlerle birlesip Turkleri Suriye, Filistin, Sina, Musul ve Mekke'de maglup edince, Ataturk ordulariyla Turkiye'ye geri donunce Turkiye'de araplara ait ne varsa ondan nefret etti, bunu hic de gizlemedi. Yeri geldi ezanin arapca okunmasini yasakladi, yeri geldi camiileri ahir yapti, yeri geldi basi sariklilari astirdi. Bunlari hepimiz biliyoruz. Arap topraklarini kaybetmemiz, araplarin ihaneti Ataturk'u tamamen arap dusmani haline getirdi.
"Prensiplerimiz, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz."
- Kaynak: ATATÜRK, Cumhuriyet Halk Partisi programı, Söylev ve Demeçleri / Cilt 1 / Syf. 389
* Bir musluman Kuran ayetlerine 'dogma' demez. Dogma olarak gormez. 'gökten ve gaipten indiği sanılan' diye hitap etmez.
Ataturk ayrica cogu demecinde Islam'i 'araplar'in dini' olarak nitelendirir, oysa ki butun muslumanlar Kuran'in sadece araplar'a degil, tum insanlara gonderildigini iyi biliyor. Jamaikaliya bile.
Sana kisaca bir link vereyim burada butun kaynaklar ve cogu sozlerini zaten goreceksin:
http://dunyagerceklerim.blogspot.com...n-degildi.html
Ataturk NUTUK adli eserinde de benzer ifadeler kullandi, her ne kadar ilk basta milletin Ataturk'u karalamak icin boyle seyleri uydurdugunu dusunsem de bir ara arastirdim gercekten NUTUK'un icinden ayni ifadeler cikti.
Ozellikle ''"Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. '' gibi sozleri, orijinal el yazisiyla mevcuttur.
http://tr.wikiquote.org/wiki/Mustafa...at%C3%BCrk/Din
Bu sozleri nette arastirince cok guvenilir kaynaklardan ve anilardan alinti oldugunu goreceksin. Yaniliyorsam biri duzeltirse sevinirim.
Arastirmalrimdan sonra Ataturk'un musluman olmadigini, ya agnostik ya ateist oldugunu dusunuyorum, bunu Can Dundar da bazi kaynaklarla acik acik ifade etti. Bu Turkiye icin bir sorun mu? Kesinlikle degil. Dini inanci olmasa da su an ulkenin %95'î muslumansa ve bunu olabildigince ozgur yasiyorsa onun sayesinde. Ayrica eger din ve devlet islerini ayri tutmasi zaten gerekliydi, yeni kurulmus bir cumhuriyet calkantiliydi. Adam bir yandan ingiliz, fransiz, italyan, yunan isgalcilerle savasiyorken bir yandan da iceride dogu'daki isyanci hainlerle savasiyordu. Tabi ki iceride bazi konularda sert ve despot olmasi normaldi. Adam ne yapsin.. Olumune birkac sene kala ilk defa rahata erdi Savarona yatini aldi dinlenmek icin, onun bile lafi edildi bu son 20 senede.
Dolayisiyla sahsi olarak musluman olmasa bile, hizmetleri muslumanlara hizmettir. Ataturk'ten nefret etmeyi gerektirmez.
Son nefesinde aleykum selam olayi ise, ne kadar dogru ne kadar yalan bilinmez. Cogu musluman olmayan kisilerin olum melegini gorunce son nefesine yaklasinca dine sarilmasi alisilmadik bir durum degil. Gercegi yine de sadece kendisi ve Allah biliyor.