Dün, bu hanımlar inanıyorlardı. Bugün artık inanmıyorlar.
C. Farrer, Sultanahmet Camii'ni büyük bir hayranlıkla anlatır ve şu hükme varır:
"O zamanın Türkleri saf güzelliği keşfetmişlerdi. Ankara'yı inşa edenler ise, çağımızın adamları gibi, her şeyi unutmuş, yahut kaybetmişlerdi. Ne yazık!"
Farrer'in isabetli tespitine göre, Türkiye'deki bu din aleyhtarlığı Avrupadakinden çok daha tehlikeliydi. Çünkü, "Eski Türkiye'yi medeniyete götüren tek vasıta İslâmdı. Gerçek bir imanları vardı. Kadınlar da kendileri gibi mü'mindi. Toprağına, çok çeşitli ve derin köklerle bağlı olan bir halkın dinini kökünden sökmeye kalkışmanın iyi bir şey olduğunu iddia edemeyeceğim.
"Menşeine çok yakın olan bir halkın, iç dünyasının temelini teşkil eden dini, kökünden sökmeye kalkışmanın çok ciddi bir şey olduğuna eminim.
"Ankaralı erkekler, bugün (1937) bu tehlikeli yolu seçmiş bulunuyorlar. Ankaralı hanımlar da öyle... Dün, bu hanımlar inanıyorlardı. Bugün artık inanmıyorlar. Hiç değilse kocaları onları böyle davranmaya zorluyor. Bu zorlamanın kadınlar üzerinde çok büyük tesiri olduğu muhakkak. Artık, kendilerini istikbale götürecek hiç bir şey bulamıyorlar.
"... Genç kadınlara gelince, kocalarından durmadan dinsizliğin methini dinliyorlar. Onlarda kırılan bir şey var.
"Bir noktayı üzülerek belirtmek istiyorum. Yakın bir zamandan beri, Türkiye çok korkunç bir salgının pençesine düşmüş bulunuyor: İntihar salgını.
"... İyi bir hayatı olan, hayatında ıstırap çekmemiş gençlerden bahsediyorum. Bunlar, sanki bir spormuş gibi, kendilerini öldürüyorlar. Meş'um bir moda! Kendilerini yaşayanların arasından ayıran bu çocuklar için hayat, artık manasını kaybetmiş bulunuyor. Mesele bu!"
|