http://www.bedriagac.org/index.php/m...-kadnnn-durumu
Türkiye’de kadının durumu ve statüsünü 8 MART Dünya Kadınlar Günü Dolayısıyla mercek altına alalım istedim. Sizlerle paylaşacağım bilgi, istatistik ve rakamlar resmi raporlardan derlenmiştir.
Kadınların arasında eğitim oranı oldukça düşük, Doğu ve Güneydoğuda her üç kadından biri adını bile yazamıyor. Türkiye’de halen 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmiyor. AKP iktidarı öncesi çıkarılan 8 yıllık kesintisiz eğitimle kızların okullaşma oranında ciddi bir artış yaşanmaya başlamışken, iktidar sanki kadınların eğitim oranının artırılmasından rahatsız olmuş gibi kesintisiz eğitimi kesintili hale getiriyor.
Güneydoğu’da kız çocuklarının evlendirme yolları arasında en çok uygulanan başlık parası, berdel evliliği gibi çağ dışı uygulamalar tüm hızı ile devam ediyor. Ayrıca ülkemizin doğusunda kırsal alandaki yoksul ailelerinin kız çocukları para karşılığı bu işi meslek edinmiş birtakım aracılar vasıtasıyla batıdaki yaşlı adamlarla evlendirilmekteler. Maalesef Ülkemizde her üç gelinden biri Güneydoğu’da ise her iki gelinden bir çocuk. Bu oranlar ve rakamlarla baktığımızda durumun vahameti gözler önüne seriliyor. Küçük kız çocukları üzerinde sistematik taciz ve tecavüz olaylarının sayısı utanç verici boyutlarda. Tecavüze uğrayanların % 50’si 18 yaş altında ve bunlardan % 10’u erkek çocuk gerisi ise kız çocuk. Her 4 kız çocuktan biri cinsel şiddete uğruyor. Daha çok 7–9 yaş arası çocuklar cinsel şiddete hedef oluyor. Tecavüze uğrayan çocukların % 55′i 5–10 yaş arası, yine tecavüze uğrayan 10–16 yaş arası çocukların % 40’ı ensest (aile içi cinsel ilişki) mağduru. Cinsel saldırganların % 75′i tanıdık biri. Ensest olaylarında faillerin % 50′si öz baba, sırasıyla da amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılar. Maalesef bu tabloda Avrupalı ülkeler veya gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle değil, geri kalmış üçüncü dünya ülkeleri ile aynı düzeylerdeyiz.
AKP iktidarında anne ölüm oranları, kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve katliamları zirve yapmış durumda. AKP’nin iktidara geldiği 2002’ den 2009’a kadar geçen yedi yılda kadın cinayetlerinde artış: % 1400, yani kadın cinayetleri 14 kat artmış. Birleşmiş Milletler raporuna göre dünyada her yıl 5 bin kadın sadece töre ve namus cinayetleri sonucu ölüyor. Türkiye'de ise töre ve namus cinayetleri her yıl ortalama 200'ü buluyor. Türkiye genelinde kadınların neredeyse yarısı şiddete maruz kalıyor. Uzmanlara göre ülke genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39. Varoşlarda bu oran %97'lere çıkıyor. Yaşadıkları fiziksel şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48.5. Acil yardım hattını arayan kadınlardan % 57′si fiziksel şiddete, % 46,9′u cinsel şiddete, % 14,6′sı enseste ve % 8,6′sı tecavüze maruz kaldığını belirtiyor. Herhangi bir sivil toplum örgütüne ve polis, savcılık dahil hiçbir kuruluşa başvurmayanların oranı %92.
Sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsuru olan kadınların Türkiye’de işgücüne katılımı TÜİK verilerine göre 26 seviyesinde yani kadınların sadece dörtte biri çalışabiliyor. AB’ye tam üyelik hedefleyen Türkiye için bu kabul edilemez ölçüde düşük bir oran. Bununla birlikte maalesef ki bu katılım oranı her geçen yıl artacağına daha da azalıyor. Türkiye kadın istihdamında bu rakamlarla Avrupa’dan daha çok Ortadoğu ve Afrika ülkelerine yakın duruyor. Çalışma imkânlarındaki bu yetersizlik, cinsiyet eşitsizliği, fırsat eşitsizliği, gelir dağılımındaki eşitsizlik, kadınların kredi gibi kaynaklara ulaşmada var olan imkânsızlıkları, kazanılan gelir üzerinde kadın kontrolünün yetersizliği gibi nedenlerle, ülkemizde kadınlar yoksulluk sorununu daha çarpıcı ve acı bir şekilde yaşıyorlar.
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların Meclis'teki temsil oranı nüfusa göre son derece düşük seviyede bulunuyor. Kadın milletvekili oranı sadece % 14. 25 Bakanın arasında Kadın Bakan sayısı ise sadece bir, yani % 4.
Bu ülkede bedenini satarak karnını doyurmaya çalışan vesikalı ve vesikasız çalışan hayat kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye’de hayat kadınlığı yaşı 15'e kadar düşmüş durumda. 15 bin vesikalı hayat kadını var. Vesika sahibi olmak ‘garanti kazanç’ olarak görüldüğü için Büyük şehirlerde yaklaşık 30 bin kadın Genelevlerde çalışmak üzere gerekli olan vesikaya sahip olmak için sıra bekliyor. Türkiye genelinde vesikalı ya da gizli olarak yaklaşık 100 bin hayat kadını çalışıyor. Kaba bir hesapla 35 milyon kadın nüfusa sahip Türkiye’de, her 350 kadından biri fuhuş batağına düşmüş durumda. Türkiye’de fuhuş yapma yaş aralığı ise, çocuk yaştaki hayat kadınları dahil edilmezse 15-40 yaş arası olarak tanımlanıyor. Türkiye’de bu yaş aralığında yaklaşık 17 milyon kadın bulunduğu gözönüne alınınca, ortaya korkutucu bir oran çıkıyor. Yoksul, cahil, güvencesiz, işsiz ve sahipsiz kadınlara yönelik ortaya çıkan tablo; kötü yönetilen ülkenin ve ekonominin kadınlar üzerindeki acı ve ağır faturasıdır.
Oysa, “Dünyada hiçbir milletin kadını ‘milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, Anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez”, “Toplumu kalkındırmak istiyorsak, Türk Kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, sosyal hayatımızı onunla birlikte yürütmek, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı yapmak zorundayız”, “Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun en önemli şartlarından biri de kadınlarımızın başta eğitim olmak üzere her bakımdan yükselmelerini temindir.” diyen ve kadına seçme ve seçilme hakkını Avrupa ülkelerinden bile önce Türk Kadınına veren Atatürk gibi bir büyük liderin ülkesine yukarıda özetlediğimiz bu tablo yakışıyor mu?
Kimse kendini kandırıp bahaneler üretmesin. Kadının hali hazırda Türkiye’deki durumunu irdelediğimizde AKP iktidarında kadının haklarının gerçekten geriye gittiği açıkça görülmektedir. Aslında Türkiye’de kadın hakları ve statüsündeki bu geri kalmışlık ve utanç tablosundan; 1950’de çok partili hayata geçildikten sonra gelmiş geçmiş tüm İktidarlar ve siyasi liderler sorumludur. Geçen 62 yıl içerisinde “Sol” partilerin ancak topu topu 7-8 yıl iktidarda bulunduğu, üstelik tek başına hiç iktidar olamadığı düşünülürse, en büyük sorumluluk; kuşkusuz yaklaşık 54-55 yıl yani yarım asırdan fazla iktidarda bulunan ve dini, dinayeti, muhafazakârlık ve mukatdesatcılığı dillerinden düşürmeyen “Sağ” partiler ve Sağ liderlerdedir . Bununla birlikte en büyük ve asıl sorumluluk AKP’ye aittir. Çünkü kendilerinden önce hiçbir siyasi parti bu kadar süre ve bu kadar büyük bir çoğunlukla iş başında kalmamıştır. Yani bu tabloyla ilgili hiçbir mazeret ve bahane üretemezler. Hatırlatalım, AKP; yerelde İstanbul, Ankara gibi büyük metropol ve büyük şehirlerde neredeyse 20 yıldır, ülke genelinde ise 10 yıldır üstelik anayasayı bile değiştirebilecek çoğunlukla İktidarda ve ülkeyi yönetiyor. İktidara geldiklerinde ilkokulu bitiren çocuklar bugün 25-30 yaşlarında. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Bülent Arınç gibi AKP’nin ağır topları nerdeyse 30 yıldır mecliste veya etkin olarak siyaset sahnesinde. Türkiye’de kadının statüsü ve hakları konusunda içinde bulunan bu ilkel, geri ve kabul edilemez tablonun baş sorumlusu kadına bakış açısı, yaklaşımları ve dünya görüşleri ortada olan bu siyasi anlayıştır.
“Gidin evinizde oturun, evinizin kadını olun ve en az üç çocuk doğurun” diyen bir Başbakan var maalesef. Kadın haklarını türbana indiren, türbanla sınırlayan, bunun ötesindeki tüm kadın haklarını reddeden bir anlayışın egemenliğinde kadınlar eziliyor. AKP’ye destek veren kadınlar acaba gerçekten çağdaş kadın hakları ile destek oldukları parti arasındaki uzlaşmaz bakış açısı ve anlayış farkını ellerini vicdanlarına koyarak düşünüp görebiliyorlar mı? AKP’ye destek veren kadınlarımızdan bazılarının darda, zorda ve ihtiyaçlı olduklarını biliyorum ama siyasi iktidardan çağdaş insana yakışır kadın haklarını talep etmek, beklemek ve sandıktaki gücünü bu maksatla kullanmak yerine; pirince, makarnaya, kömüre, sadakaya tenezzül ederek çocuklarının özellikle de kız çocuklarının geleceğini kararttıklarını acaba ne zaman görecekler?
Zitat:
Zitat von Zulfiqar
kelekalice ne zaman ortaya ciksa AK Parti düsmanligi yapiyorsun.
herdaim Almanya yalakaligi ve alman kültürünü övüyorsun.
türkiyede her 100.000 kiside 1.6 kadin tecavüze ugruyor.
almanyada her 100.000 kiside 9.1
ingiltere her 100.000 kiside 24.1
fransa her 100.000 kiside 16.6
belcika her 100.000 kiside 29.5
ABD her 100.000 kiside 29.3
isvec her 100.000 kiside 53.2
norvec her 100.000 kiside 20.0
tecavüz sayilarina gelince AK Parti döneminde yargi reformundan sonra kadinlar tecavüzü sikayet edebilme hakkina kavustu.
2001 öncesi bir kadin tecavüze ugradigini ispatlayamiyordu ve tecavüzcüler cezasiz kaliyordu. bircok tecavüze ugrayan kadinlar polise bile gitmiyordu.
AK Parti olmasa hala tecavüz edilen kadinlar ya yikanmadan savciya gidip tecavüzü tespit ettirmesi gerekiyor veya video kaydiyla ispatlamasi gerekiyordu. bunu bilen tecavüzcüler ya prezervatif kullaniyordu veya topluca tecavüz ettikten sonra kadini yikiyorlardi. türkiyede milyonlarca kadin tecavüz edilip hicbir sekilde suc duyurusunda bulunamamisti.
AK Partinin yargi reformundan sonra hersey degisti. artik erkek tecavüz etmedigini ispat etmesi gerekiyor. herhangi bir delil bile o kisinin cezalandirmasina yetiyor.
benekalice gibi sahislar 2002 öncesi bu tür problemlere el atmiyor, ve AK Partinin kadinlara yaptigi en güzel hediye olan yargi reformunu görmemezlikten gelip bu tür olaylari carptirmaya calisiyor.
ps. arkadaslar bu benekalice denen sahis kendisini müslüman ve türk olarak tanitir ama ALLAH'a küfür etmekte ve türkleri asagilamakta ilk siralarda. onun icin bu tür sinsi sahislara itimat etmeyin.
|