Einzelnen Beitrag anzeigen
  #7  
Alt 31.12.2011, 02:59
Imparator_73
 
Beiträge: n/a
Standard Nesih-Mensuh

Üzülerek söylemem lazım ki yanılıyorsun. Kuran ayetlerini anlamanın yolu tefsirden geçer. Tefsir başlı başına bir ilim dalıdır. Tefsir ilmi kuran ayetlerinin indiği dönemde başta peygamberimiz olmak üzere sahabenin o ayetleri anlama metodundan yola çıkarak kuranı anlamak demektir. Bu islamın temel direğidir. Göbek milidir. Bu mili çektiğiniz zaman teker dağılır yoldan çıkar.

Tefsirin önemini ve konumunu anlatmak için şöyle bir misal verebilirim; Hiç üzüm görmemiş bir adama üzüm dediğiniz zaman onun tefsirini yani karşılığını anlatmak zorundasınız. Bir meyve çeşididir demek yetmez. O adama sırf üzüm bir meyve çeşididir derseniz incirede, elma, armudada üzüm diyecektir kafasına göre. Bence bu incir üzümdür de diyebilir ama yanılır. Ayetlerde öyledir. Bence bu ayette anlatılmak istenen budur şeklinde başlayan bir cümle baştan kaybetmiştir. Nasılki manasını bilmediğiniz bir kelimeye bence budur diyemez ve sözlüğe bakarak karşılığını öğrenmek zorundaysanız kuran ayetleride tefsir mahiyetinde öyle ele alınmalıdır.

Aksi taktirde neler çıkar neler. Mesela ''Hz. İbrahim oğlunu kurban etmek istemiş kuran bunu övdüğüne göre bende ilk oğlumu kurban edeyim. Bana göre takva budur ben bunu anlıyorum arkadaş'' diyebilirmi bir müslüman?

Mesela ''Hz. Meryem İsa peygambere bir koca olmadan bakire iken hamile kalmış, kuranda yazıyor. Bende öyle Allah tarafından koca olmadan hamile oldum, bekar olduğuma bakmayın inanın bana'' diyebilirmi bir kadın. Hz. Meryemi zina ile suçlayan hahamlara lanet okuyan kuran günümüzde böyle bir iddiada bulunan bir kadına inanmamız gerektiğini anlatır manası çıkar!!!

Sana daha uç bir misal vereyim. Kehf süresi mealini aynen aktarıyorum. Hızır ile Musa'nın kıssasını anlatır. Bu uydurma değil ayet... İnkar götürmez.

KEHF SURESİ

60. Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim."

61. Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti.

62. (Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi.

63. (Genç adam) Gördün mü! dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.

64. Musa: İşte aradığımız o idi, dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler.

65. Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

66. Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? dedi.

67. Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin.

68. (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?

69. Musa: İnşaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem.

70. (O kul) Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi.

71. Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi.

72. (Hızır) Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi.

73. Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.

74. Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın!

75. (Hızır) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi.

76. Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın.

77. Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi.

78. (Hızır) şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim."

79. "Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı."

80. "Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk."

81. (Devam etti) "Böylece istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin."

82. "Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur."
__________________________________________________ ____

Burada Allah, Hızır'dan kulumuz diye bahsediyor. Kul, itaatkar sözümüzü çiğnemeyen ne denilirse yapan demektir.

Peki bu kul neler yapmış ve Musa anlamamış? Geminin altını delmiş (vandalismus!) peki caizmi? Değil. Düpedüz haramdır başkasının malına zarar vermek.

Başka napmış? Onları taşlayan köylülerin yıkık duvarını tamir etmiş (kötülük yapana iyilik yapmak!) ok das kann man ja noch akzeptieren!

Üçüncüsü ne? Bir akıl baliğ olmayan masum bir çocuğu öldürmüş. Haramların en büyüğü insan öldürmektir ki oda masum bir çocuksa daha katmerlisidir. (akla gelebilecek en büyük haram!)

Şimdi gelelim sorulara. Allah bunu bize kuranda niçin anlatıyor. Elbette bir gayesi var. Demek istiyor ki ben size haramları ve helalleri bildirdim ama haberiniz olsun ki bu yasakları ve helalleri kendiniz için değil sırf ama sırf BEN DEDİĞİM İÇİN YAPIN. ÇÜNKİ KULLUK BUNU GEREKTİRİR. BAKIN HIZIR DİYE BİR KULUM VARDI BANA ÖYLE TESLİM OLMUŞTUKİ BEN ONA MASUM BİR ÇOCUĞU BOĞ DEDİĞİM ZAMAN SORGUSUZ SUALSİZ ONU BİLE YAPIYORDU.

İşte kuran böyle birşey. Bütün dikeyleri dikiyor kuralları koyuyor ama öyle bir kıssa anlatıyorki bütün dikeyleri ters taklak edip yatayda yapabiliyor. Ben bilirim diyor Allah. Hızır ne son kulumdur nede ilk. Her zamanda ve mekanda bu şekilde benim rahmet verdiğim ama sizin anlayamıyacağınız tetikçilerim vardır bunu bilin diye anlattım diyor.

Gelde şimdi işin içinden çık kendi kafan göre. Hadi sıkıysa bana göre, bence öyle değil falan de? Diyemessin. Niçin? Beynin uçuklarda onun için. Peki napmak lazım? Bu ayetler indiğinde sahabeler ne anlamış? Peygamber nasıl tefsir etmiş. Bitti be bunu anlamak bu kadar zormu? kide hadisleri inkar ediyorsunuz? Hadis olmadan bu ayetleri nasıl tefsir edeceksiniz?

Örtünün ayeti geldiğinde sahabenin eşleri ne şekil örtünmüşler bakmak lazım çünki onlar yalış yapsa peygamber ''Allah öyle demek istemedi bu şekil olacak'' derdi ki demişte zaten. İşte tefsir budur. Yani üzümün ne olduğuna bakmak istiyorsan hadislere bakacaksın beyninin içindeki mantığa bakarak hayatında görmediğin üzüme bence üzüm elmadır armuttur diyemessin. Ya-nı-lır-sın... Yanılmam diyorsanda kendin bilirsin. Çok var bu kadar kolay bir meseleyi anlamakta inat eden. Ha işime gelmiyor amerika var avrupa var buralar modern artık bu işleri yaparsak bizi dışlıyorlar gibi bahanelerle gelinirse bu başka birşey olur.

Unutma! İslamı yenilemek yoktur. İslam anlayışını yenilemek vardır. Son 350 yılda karayobaz din anlayışı ümmeti bu hale getirmiştir orada hemfikiriz. Müslüman toplumunu birkaç yüzyıl içinde altın çağa taşıyan anlayışı getirmek. Gaye bu olmalı.

___________________________

Gelelim zina yapan erkekle zina yapan kadının evlenmesi ayetine. Bu ayet neshedilmiştir. Yani hükmü kaldırılmıştır. Şimdi kim kaldırabilir diyeceksin. Allah kaldırabilir. Tefsir ilminde NESİH-MENSUH diye birşey vardır. Bunları bilmeyen tefsir yapamaz. Nesih ismi failden nesheden mensuh isen ismi meful olup nesholunan demektir. Biraz emsile, bina, maksut okusaydın bilirdin bunları.

Kuran bilindiği üzere 23 küsür yılda peyder pey ayet ayet inmiştir. Bir ayet geliyor ve o aradan zaman geçiyor başka bir ayet geliyor ama önceki ayetin yasakladığı hükmü kaldırıyor. Bu var. Öyle ayetler varki yap diyor ama öbür ayet yapma diyor. İslamın ilk yıllarında ayet zina yapan kadınları zina yapan erkeklerle evlenmeyi emretmişti. Hatta putperestlerle evlenmek caizdi. Hatta Peygamberimizin kızı olan Hz.Zeynep ebucehilin oğluyla evliydi. Sonradan gelen ayet ki tam aklımda değil bakmam lazım bu zina eden erkekle zina eden kadının evlenme yasağını kaldırdı ama onun yerine müşriklerle evlenme yasağı geldi. İster erkek ister kadın olsun müşriklerle evlenmek yasaklandı. Peygamberimiz bu ayet iner inmez hz zeynebi çağırdı ve ebucehilin oğluyla olan nikahının fesholduğunu kendisine bildirdi. Müşriklerle evli olan bütün sahabiler boşandılar.

İşte NESİH-MENSUH bilinmeyince ''ben zina ettim dolayısıyla namuslu kızla evlenemem'' diyen ve bilip bilmeden amel eden çok olur. Sen demişsin ya bence tövbe ederse evlenebilir diye. İşte o ayet nesholunmasaydı bence tövbe ederse olur diyemezdin çünki o ayette tövbe eden evlenebilir demiyor direk emrediyor bu böyledir diye Onun için bu işlerle uğraşıyorsna yaşar nuriyi okumayı bırakta biraz ilmi değeri olan kitapları oku. Yaşar nuri popülarist yaklaşımlarla yazıyor kitaplarını. Müfredat ve ilmi nitelik taşımıyor. Metod önemli.

_______________________________________

Birde ehli sünnet çelişkilerle dolu şeklinde bir başlık atmışsın. Yazık. Daha ehli sünnetin kelime manasını bilmiyorsun.