GİRİŞ
12 Eylül 2010’da yapılacak olan Anayasa değişikliğine ilişkin halk oylamasında, oylayacağımız metinde yer alan ve yargı bağımsızlığını, hakim ve savcı teminatlarını ilgilendiren hükümlere dair bazı sorular ve cevaplar hazırladım. Değineceğim konular, bütün sorunları kapsamayacak. Çünkü amacım olabildiğince basit bir şekilde belirli hususları anlatmak ve anayasa paketinin özü hakkında düşüncelerimi açıklamaktan ibaret.
Hangi siyasi partiye mensup olursak olalım, oyladığımız metin, yalnızca bizim değil, çocuklarımızın, hatta torunlarımızın geleceğiyle ilgili. “Boş ver” demek, oy vermemek, tatile çıkmak, çıkılmış olan bayram tatilini bir gün daha uzatmak, “bir tek benim oyuma mı kaldı bu iş” diye mazeret üretmek lüksümüz yok.
Evet, bir tek benim, bir tek sizin oyunuza kaldı bu iş.
Demokrasi zordur; hukuk devletine sahip çıkmak zordur; sorumluluk ister; bilinçli olmayı gerektirir.
Demokrasiye ve hukuk devletine layık olduğumuza yürekten inanıyorum.
Oy vermeden önce düşünmek zorundayız; bize hangi ilacın içirildiğini öğrenmek zorundayız; neye oy verdiğimizi bize kimse anlatmıyorsa, bu durumdan şüphe etmeyi akıl etmek zorundayız.
Dilerseniz okuyun.
“Hayır” oyu verecekseniz de okuyun, “evet” oyu verecekseniz de okuyun.
“Hayır” diyecekseniz, somut gerekçeleriniz olsun; olsun ki başkalarına anlatabilin.
“Evet” diyecekseniz, zaten geleceğimizle ilgili kararınızı vermişsiniz; “bu iyidir” demişsiniz. Düşünerek karar verdiyseniz okumaktan zarar gelmez; yanlışlarımı bulursunuz, haklılığınızı tesciller, gönül rahatlığıyla oy verirsiniz. Madem daha özgür, daha demokratik bir Türkiye istiyoruz, farklı düşünceleri öğrenmekten ne zarar gelebilir ki?
Yeteri kadar incelemeden karar verdiyseniz veya “ne bileyim ben içimden evet demek geçiyor” diyorsanız, okuyun; yalnızca birkaç dakikanızı alır. Belki okuduktan sonra içinizden farklı bir şeyler geçer. Kim bilir?
SORU 1:
Yeni düzenlemeler yargı bağımsızlığını sağlıyor mu?
CEVAP 1:
Hayır, yeni düzenlemeler yargı bağımsızlığını tamamen yok ediyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısında gerçekleştirilecek değişiklikler sonucunda hakimler iktidara bağlanıyor, hakim ve savcılar tamamen teminatsız bırakılıyor.
Yargı bağımsızlığı, demokrasinin vazgeçilmez koşuludur. Bu nedenle, iktidara bağımlı bir yargı dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yoktur. Yargısı iktidara bağımlı bir devlet, Avrupa Birliği’ne de giremez. Yapılmak istenen değişiklik yargıyı iktidara bağımlı hale getirdiği için demokratik değildir, Avrupa Birliği standartlarına da açıkça aykırıdır.
SORU 2:
Anayasa değişikliği yargı bağımsızlığını ne şekilde tehdit ediyor?
CEVAP 2:
Anayasa değişikliği yargı bağımsızlığını tehdit etmenin ötesinde, yok ediyor.
Bugünkü sistemde iktidar, yalnızca ilk derece mahkemelerinde görev yapan hakimler üzerinde büyük nüfuz sahibi iken (ve bu ülkenin aydınları on yıllardır bunun değişmesi için çaba sarf ederken), halk oylamasına sunulan metin kabul edildiği takdirde, Danıştay ve Yargıtay da iktidara bağımlı olacaktır. Bir başka anlatımla, 12 Eylül Anayasasının getirmiş olduğu ve neredeyse otuz yıldır avukatların, baroların, hakimlerin, savcıların, üniversitelerin ortak bir dille eleştirdikleri, değiştirilmesini istedikleri baskıcı sistem, daha da baskıcı hale gelecektir.
Bu mudur 12 Eylülle hesaplaşmak?
Biz, “ilk derece hakimleri de bağımsız olsun, hakimleri bağımsız, savcıları teminatlı olmayan bir ülkede özgürlükten söz edilemez, tüm adli sistem vatandaş üzerinde ezici bir baskı ve zulüm mekanizmasına, iktidarın gücünü pekiştirme aracına dönüşür” derken, 12 Eylül Anayasasını mumla aratacak bir değişiklik, nasıl olur da 12 Eylülle hesaplaşmak olarak paketlenip sunulabilir!
Bir bütün olarak bakıldığında hakimlerimiz, savcılarımız, avukatlarımız fedakar, namuslu, cesur, bin türlü sıkıntıya göğüs geren meslek insanlarıdır. Kuşkusuz her meslekte, o mesleğe yakışmayan “çürük elmalar” olur. Yargı söz konusu olduğunda, bunların derhal ve en etkili şekilde tasfiye edilmesi gerekir. Ancak bir ülkede yargı bağımsızlığı, yargı mensubunun cesaretine bırakılmış ise, o ülkede yargı bağımsız değildir. Ne zaman ki sistem en çekingen yargı mensubunun dahi görevinin gereğini yapmaktan çekinmeyeceği kadar güvenceli hale getirilir, o zaman bu ülkenin insanları, yargı bağımsızlığının sağladığı bütün güvencelere sahip olur ve özgürlüğün tadını doya doya yaşamaya başlar.
SORU 3:
Yeniden yapılandırılan HSYK yoluyla hakim ve savcılar siyasi iktidara nasıl bağımlı hale getiriliyor?
CEVAP 3:
1. Hakim ve savcıların özlük işleri, atanmaları, yükselmeleri, disiplin işleri, meslekten çıkarılmaları, Yargıtay’a ve Danıştay’a üye seçimi vs. siyasi iktidardan bağımsız bir kurul olması gereken HSYK’nın görevidir.
2. Bu kurul siyasi iktidardan bağımsız olmaz ise, kurula tabi olan hakimler ve savcılar, kurul vasıtasıyla iktidara bağımlı kılınırlar. Bir yargı mensubunun yükselmesi fiilen iktidar partisinin elindeyse, kendisine disiplin cezası verilmesi fiilen iktidar partisinin takdirindeyse, tayini fiilen iktidar partisine bağlıysa, meslekten ihracı fiilen iktidar partisinin hakimiyet alanındaysa o yargı mensubu iktidara bağımlıdır; iktidarın memuru haline getirilmiştir.
3. Bu bağımlılığın doğrudan veya araya aracılar koymak suretiyle dolaylı bir şekilde tesisi arasında fark yoktur; sonuç aynıdır: İktidara bağımlı yargı.
4. Halk oylamasına sunulan HSYK’nın yeni yapısına ilişkin düzenleme incelendiğinde (Anayasa md. 159) hakimlerin iktidar partisine nasıl bağlandığı açıkça görülmektedir.
5. HSYK, başkan dahil toplam yirmi iki üyeden oluşturulmaktadır:
a. HSYK’nın başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı müsteşarı kurulun doğal üyesidir. Adalet Bakanlığı müsteşarı, kanunen Adalet Bakanının talimatlarını yerine getirmekle yükümlü bir yüksek bürokrattır. Yani bakana bağlıdır. Avrupa Birliği’nin bütün raporlarına, yıllardır ülkemizde oybirliğiyle dile getirilen eleştirilere rağmen, Bakan ve Müsteşar Kuruldan çıkarılmamaktadır.
b. HSYK’nın üç üyesi Yargıtay Genel Kurulunca, iki üyesi Danıştay Genel Kurulunca seçilecektir. Yüksek mahkemelerin HSYK’ya üye seçiminde Cumhurbaşkanı’nın devreden çıkarılması yerindedir. Ancak yeni düzenlemede, Yargıtay’ın ve Danıştay’ın seçeceği üyelerin sayısı arttırılmamakta, buna karşın başka kurumların veya makamların seçeceği yeni üyelikler yaratılarak, Yargıtay ve Danıştay’dan seçilen üyelerin azınlıkta kalması sağlanmaktadır. Yeni üyelerin siyasi iktidardan bağımsız olması durumunda, yüksek mahkemelerin seçtiği üyelerin sayısının azınlıkta kalması siyasi bir tercih olarak hoş görülebilir. Ancak yeni üyelerin tamamı doğrudan veya dolaylı bir şekilde siyasi iktidara tabi ise, buradaki siyasi tercih, demokrasiden yana bir tercih değildir; yargıyı siyasi iktidara bağlayacak bir tercihtir. Yargının siyasi iktidara bağlandığı sistemlerde demokrasi olmaz.
c. HSYK’ya dört üye Cumhurbaşkanınca doğrudan atanmaktadır. Siyasi bir geçmişe sahip olan (ve siyasi geçmişe sahip olması bir demokraside son derece normal kabul edilmesi gereken) Cumhurbaşkanının kendi siyasi görüşüne yakın görevlendirmeler yapabileceği ortadadır. Bu değişikliğin sonucu olarak siyasi iktidar, yargı üzerindeki nüfuzunu arttıracak, yargı, iktidara tam bağımlı hale gelecektir.
d. Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu da HSYK’ya bir üye seçecektir. Akademinin Genel Kurulunda çoğunluk, Adalet Bakanlığı’ndan gelen bürokratlardadır. Dolayısıyla Akademi Genel Kurulunun seçtiği üye de büyük ihtimalle siyasi iktidara yakın, hatta siyasi iktidara tabi bir üye olacaktır.
e. Üç üyeyi idari yargı hakim ve savcıları, yedi üyeyi adli yargı hakim ve savcıları kendi içlerinden belirli şartları taşıyan hakimler arasından seçeceklerdir. Yani idare mahkemelerinde ve adliyelerde görev yapan hakimlere HSYK’ya üye seçme hakkı tanınmaktadır. Bu şekilde seçilen üyelerin toplam sayısı 10’dur ve en büyük grubu oluşturmaktadırlar. Kuruldaki yüksek hakimlerin sayısı beş iken, ilk derece mahkemelerinden gelen hakimlerin sayısının bunun iki katı olması tartışılabilir. Bu eleştiri bir yana, ilk derece hakim ve savcılarına HSYK’ya üye seçme hakkının tanınması ilk bakışta son derece yerinde bir düzenlemedir. Ne var ki satır aralarına yerleştirilmiş, metnin çeşitli yerlerine dağıtılmış hükümler, ilk derece hakim ve savcılarınca seçilen kurul üyelerini Adalet Bakanına, dolayısıyla siyasi iktidara bağımlı kılmaktadır. Başka bir anlatımla, hakimleri bağımsız, savcıları teminatlı kılması gereken HSYK’nın on üyesi, iktidara bağımlı olma riskini taşımaktadır.
f. Şimdi soralım: İktidara bağımlı bir HSYK üyesinin, meslektaşlarının haklarını iktidara karşı koruyabileceğine kim inanır?
|