Einzelnen Beitrag anzeigen
  #35259  
Alt 21.04.2008, 16:52
Benutzerbild von 1insanol
1insanol 1insanol ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 391
Standard o.T.

İslam’ın doğuşundan bugüne 1400 küsur yıllık tarihinde İslam‘ın öğretileriyle, ittifakla ve çoğunluk tarafından kabul edilen ve tespit edilmiş bilimsel sonuçlar çakışmamıştır. Keşifler ve buluşlar İslam ‘ın haberlerini doğrulamıştır. Bu da onun Hak Din olduğunu gösterir. Bakınız! İlk emri “Oku!” olan ve 275 ayette “Düşünmüyor musunuz?” diyen ve 200 ayette de “Düşünmeyi emreden” bir din ve kitaptan daha fazla insanı araştırmaya,bilime ve ilerlemeye teşvik eden kaç sistem vardır?

Gayba yani görünmeyen, bilinmeyen aleme inanan insanlar zaten kanıtlar istemezler çünkü inanmak kalple ilgili bir iştir. Fakat kanıt isteyerek inanmak isteyene de kanıtlar her taraftan aksetmektedir!

19. ve 20. Yüzyılda büyük merak konusu olan “Kainatın Bir Başlangıcı Olduğu veya Olmadığının hangisinin doğru olduğu bilimsel olarak ispatlandı!!! Yani Big Bang (Büyük Patlama)!

Max Planc’n açıklamasını hatırlayalım : “Bugün ne yazık ki, bazı insanlar doğa bilimlerinin artık din ile hiçbir ilgisi kalmadığını zannederler. Halbuki bu, çok yanlıştır. Bilakis doğa bilimleri dini inanç ve düşünceleri takviye ederler.”

Ateist bilim adamı Anthoy Flew tespit edilen bu gerçeği itiraf etmiştir: “*Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir. Kainatın bir başlangıcı olduğu iddiasını...”

Kainatın yaratılışı Kur’an’da Enbiya Süresi 30. ayette şöyle bildirilmişti: “İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?” Bu ayette 4 ÖNEMLİ NOKTA DİKKAT ÇEKİYOR!

İslam’ ın temel kaynakları Kur’an ayetleri ve Peygamber hadislerinden bazıları bilimsel mucizedir, uygarlık, bilim ve teknoloji geliştikçe şüphesiz inananlar değil de kanıt isteyenler ispatlandığına ikna olacaklardır.

Birincisi; Göklerle yerin tek bir noktadan yaratıldığına işaret var. Bütün Evren tek noktadan patlayarak çıkmıştır. Sonra gaz kütlesi halindeyken zamanla, bu gaz kütlesinden küreler halinde parçalar kopmuş ve uzay boşluğuna fırlamıştır.

İkincisi; Her canlının sudan yaratıldığını bildirir. Bugün de tespitler böyledir. Dünya’da denizler ve okyanuslar meydana geldiğinde, suda yosunlaşma ile başlayan canlılar ilahi kanunlara göre gelişmiştir. Allah en mükemmel canlı türü olarak da yine içinde suyun bulunduğu özel bir çamurdan insanı yaratmıştır.

Üçüncüsü; Yüce Allah, inkar edenlere seslenerek bu iki bilimsel olaya işaret ediyor ve “düşünmediler mi?” diye bu olayları düşünmelerini istiyor. Yani burada bilimsel keşifler Yaratıcı ve gerçeği bulmada araç ve yol gösterici oluyor!

Dördüncüsü; Bir olgu ve gerçeğe dair kanıtlar sunulduktan sonra bile yine de inanmayabileceklerine işaret var!

20. Yüzyılın fizikçi bilim adamı Albert Einstein dahi her zaman din-bilim ilişkisini ve birbirini desteklediğini önemle belirtmiştir:

* ”Tabiatı araştıran herkes, bir çeşit dini saygıyı, Allah’ın kudretini keşfeden kaşiftir.”

Louis Pasteur ise, bütün buluş ve keşiflerin insanı Yüce Sanatkar’a götürdüğüne hayran olur: “Bilim insanı Allaha götürür.”

Şimdi de ünlü bilim felsefecisi Karl R. Popper’in bilim hakkındaki açıklamalarını inceleyelim: