Einzelnen Beitrag anzeigen
  #745  
Alt 02.08.2007, 21:32
Benutzerbild von cagdasturk
cagdasturk cagdasturk ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard ABDULLAH GÜL KÖSK ADAYI OLMAYA MECBURDUR

Abdullah Gül bir ara şöyle düşünebilirdi.

“Seçimlerden büyük zaferle çıktık. Millet söyleyeceğini söyledi. Partim arkamda. MHP, Meclis"e gireceğini açıkladı, 367 problemi kalmadı, en az üçüncü turda Cumhurbaşkanı olmam kesin. Bu durumda hiçbir dayatma netice alamaz.

Ama acaba hükümette mi kalsam...

Başbakan"la yola beraber çıktık. İstişarelerimiz her zaman hayati değer taşıyor. Hükümetin, bu ikinci döneminde ahenk içinde çok daha önemli hizmetlere imza atabiliriz.

Benim Cumhurbaşkanı adayı olmam seçimlerde önemli rol oynadı. Seçimler bir tür demokrasi mücadelesine döndü. Ayrıca, Cumhurbaşkan olduğum takdirde, farklı bir performans sergileyeceğime de inanıyorum. Ama, her şeye rağmen sistem parlamenter bir sistem ve cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı. Hele yeni Anayasada bu yetkiler daha da kısılırsa, Cumhurbaşkanlığı bir “geri hizmet” haline gelebilir.

Bu durumda acaba, Cumhurbaşkanlığına, milletin hassasiyetlerini yansıtan bir başka arkadaşımız gelse ben de, hükümette, Başbakan"ın yanında onun yükünü paylaşsam...”

Dediğim gibi böyle düşünebilirdi sayın Gül.

Ben de bir ara, “Şövalye -2” başlıklı bir yazı yazmayı düşündüm. “Şövalye” başlıklı yazım Cumhurbaşkanlığı seçim süreci başlamadan önce Aksiyon"da yayınlanmıştı. Orada Başbakan Erdoğan"ın bu işi yapmaya son derece layık olduğu halde, bir “Şövalyelik” yaparak aday olmayacağını, bu işi Abdullah Gül"e bırakacağını yazmıştım. Nitekim öyle de olmuştu. Şimdi yazacağım “Şövalye -2”de de, yukardaki değerlendirmeleri yaparak, Abdullah Gül"ün “Şövalyelik” yapmasını önerecektim.

Ama artık ne Abdullah Gül, yukarda anlattığım gibi düşünebilir ne de ben, “Şövalye -2”yi yazabilirim. İlave edeyim, ne de Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül"den vazgeçebilir.

Çünkü Genelkurmay Başkanı"nın o sözleri, her şeyi Türkiye"nin ana gerilim noktasına sürükledi: Demokrasi sınavına...

Ne oldu denklem?

Abdullah Gül"ün Cumhurbaşkanı olması için, yani “milletin seçimlerde gösterdiği istikamet” için her şey hazır, ama Genelkurmay Başkanı o dayatma ile meydana çıkınca kimya bozuldu!

Millet olayı böyle anlamaz mı?

MHP, çok net bir tavır koymuş.

“MHP, Başbakan"ın dar alanda sıkıştığını gördü, böyle davrandı” vs, denebilir, ama bu davranışı milletin istediği istikamette tam demokratik bir tavır diye okumak da mümkün. Sonuçta “Meclis"e geleceğiz” dediler. DYP ve ANAP"ın yapmadığını yaptılar. Onların yediği silleden kurtulma iradesi diye de yorumlanabilir bu politika.

Bu denklem net iken, Genelkurmay Başkanı çıkıyor Cumhurbaşkanlığı kriterini açıklıyor: “Sözde değil özde anayasaya bağlı!..” Herkes bu sözle Abdullah Gül"ün hedef alındığını düşünüyor, ve askeri rahatsız etmemek için Gül"ün fedakarlık yapması gerektiği yazılmaya başlanıyor. Başbakan"ın “Uzlaşma arayacağız” sözleri de Gül"ün boynuna geçirilmiş bir ilmek gibi gösterilmek isteniyor.

Buna Abdullah Gül razı olamaz. Razı olsa bundan böyle siyaset yapamaz. Çünkü boynunda sürekli “Sözde değil özde anayasaya bağlı” yaftasını taşıyor olacak. “Anayasal özrü” sebebiyle Cumhurbaşkanı olamayan bir insanın Başbakan Yardımcısı olması, MGK"ya katılması, Dışişleri Bakanı olması sakat olmaz mı? Sayın Gül, böyle bir şeyi içine nasıl sindirebilir? Ya da Gül"den bu nasıl beklenebilir? Ya da Askeri tatmin etmek için Türkiye"nin Gül"e kıyması anlamına gelmez mi?

Buna Başbakan da razı olamaz. O zaman en yakın yol arkadaşını feda etmiş olması gerekir. Bunu, hiç kimse Tayyip Erdoğan"dan bekleyemez. Tayyip Erdoğan"ın karizmasının asıl çizileceği nokta budur. Seçimde kazanıp, ilk sınavda kaybetmek tam da budur.

Ve buna, Ak Parti"ye yüzde 46.6 oy vermiş olan seçmen razı olmaz. Çünkü bu oylar önemli ölçüde anlamsız hale gelir. Seçim anlamsız hale gelir. Seçimde kaybedenlerin kazandığı bir sürece dönüşür Cumhurbaşkanlığı seçimi...

Genelkurmay Başkanı bu sürece dahil olmayacaktı. Oyunu sandığa attıktan sonra sade vatandaş rolünü benimseyecekti. Gazeteci o tuzak soruyu sorsa bile, vereceği cevabın süreci nasıl dinamitleyeceğini görecekti. Tabii, dünyaya “Seçimler yapılır, birileri başarı kazanır vs. ama biz ne söylersek o olur” türü bir mesaj verilmek istenmiyorsa... Ne yazık ki, “Uzlaşma” kelimesinin bile dinamitlendiği bir süreçteyiz şu anda.

Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı adayı olmaya mecburdur.

Tayyip Erdoğan, onu Cumhurbaşkanı adayı göstermeye mecburdur.

Bir üçüncü şık: Genelkurmay Başkanının çıkıp, “Askere bağlı spekülasyonlardan rahatsızız. Cumhurbaşkanlığı sürecinde hiçbir dahlimiz olamaz, Millet Meclisi"nin iradesine sonuna kadar saygılıyız” açıklamasını yapmasıdır. Aslında bu nezaketi beklemek sayın Gül"ün de hakkıdır diye düşünüyorum. Belki o zaman kartların yeniden karılması söz konusu olabilir.

Ahmet TAŞGETİREN