Einzelnen Beitrag anzeigen
  #3323  
Alt 27.05.2007, 13:31
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard HATIRLA EY HALKIM !.. ( Yorum yok )

Bekir Coşkun: Başarılı başarılar...









Bekir COŞKUN

BAKANLAR Kurulu bu başarıya çok sevindi...

Başbakan ‘‘Bu olumlu gelişme gösteriyor ki, hükümetimiz başarısını kanıtlamıştır..."" dedi...

Bakanlar ‘‘Çakk..."" diye, yanlarındaki bakanların avucuna avuçlarını vurdular...

Başbakan devamla:

‘‘Koalisyon hükümeti olarak bizim başarımızı çekemeyenlere verilecek en güzel yanıt bu... Bu başarıda başarısı olan sayın bakan arkadaşlarımı başarılarından dolayı kutluyorum, başarılı başarılar...""

Bakanlar yeniden birbirlerine ‘‘Çaakk..."" yaptılar...

*

Neydi bu başarı?..

İngiliz International Financial Review adlı ekonomi dergisi, Türkiye"ye bir birincilik ödülü verdi:

‘‘En iyi borçlanan ülke ödülü...""

Paris"teki ödül törenine Hazine Müşteşarı Selçuk Demiralp katılarak ödülümüzü kimin elinden aldı, okumuşsunuzdur:

Ünlü komedyen Rory Bremner"in...

*

Buraya kadarını zaten medyadan izlediniz, ben dönüyorum kabineye:

Başbakan ‘‘Bakan arkadaşlarıma başarılı başarılar..."" dedikten sonra, Devlet Bahçeli"nin kulağına eğilerek:

‘‘Ekonomi kurtuldu, Türkiye kalkındı, enflasyon düştü, halkın yüzü güldü, hükümetimiz başarılı başarılar elde etti de onun için mi ödül verdiler?..""

Bahçeli:

‘‘Hayır, en iyi borç alan ülke olarak...""

Başbakan gözlerini iki kere kırpıştırdı:

‘‘...Herkes gördü ki hükümetimiz içerde olduğu gibi dışarda da ödüller almaktadır... Bunu içine sindiremeyenler olacaktır... Ben arkadaşlarımızı kutluyorum...""

Maliye Bakanı ile Devlet Bakanı, ters yönde kol kola girerek, futbol taraftarlarının yaptığı gibi birbirlerinin etrafında dönerken ‘‘En büyüüük Türkiyee..."" diye marş söylediler...

Diğer bakanlar ise ellerini birbirlerinin omuzuna atıp, durdukları yerde zıplayarak önce ‘‘Oley oley oley..."" diye bağırdılar, Hüsamettin Özkan amigo olarak ‘‘Nasıl başardııık?.."" diye sorunca, bu kez hep bir ağızdan haykırdılar:

‘‘Goley goley goley...""

Ve timsah hareketine geçildi...

En önde Tunca Toskay, masanın etrafında timsah yaptılar...

Başbakan onlara ‘‘Başarılı başarılar..."" dedi...

20 ocak 2001

**

Bekir COŞKUN

‘‘62 yaşında, kör ve kötürüm bir yaşlı kadına tecavüz etmek istedi, başaramayınca kadını öldürdü, iki küpesini, bir yüzüğünü aldı, polis katili yakaladı, bayramdan önce cezaevinden çıkmıştı.""

Haber bu kadar.

Aslında bu kadar değil.

Bu haberin ucu yok, bucağı yok.

Anlatsam köşem yetmez.

Kitaplar dolusu yazsanız, yazsanız, yazsanız... Belki de anlatamadığınız şeyler kalacak.

Haberin bir ucu rejime, bir ucu sisteme, bir ucu iktidara, bir ucu Meclis"e, bir ucu hukuka, bir ucu topluma, bir ucu ahmaklığa, bir ucu salaklığa, bir ucu aptallığa, bir ucu soysuzluğa dayanıyor.

Haber aslında bir cinayeti değil, bir ülkeyi anlatıyor.

Yaşlı, kötürüm, gözleri görmeyen bir zavallı kadının iki uyduruk küpesi, bir kötü yüzüğü için bir manyak tarafından öldürülmesinin ötesinde, bir devletin dramının haberi.

*

Doğrusunu isterseniz kaç gündür polis haberlerine bakmak bana eziyet veriyor.

Gökten, aftan yararlanıp çıkanların işledikleri irili ufaklı suçların haberleri yağıyor.

İşte; tüm İstanbul gençliğini berbat edecek kadar uyuşturucu. Üst üste dizilmiş torbaların arkasında birisi boynunu bükmüş, uyuşturucuları taşıyan-satan suçlu.

Fotoğrafın altında gerçek başlık:

‘‘Aftan yararlanıp çıkmıştı.""

Soygun, gasp, saldırı...

Devletin savcısı ‘‘Kapılarınızı kapatın, pencerelerinizi iyi örtün"" diye iyi insanları uyarıyor.

*

Müjde Rahşan...

Hukuk-adalet yok edildiğinde, hep böyle olur.

Kan-gözyaşı-feryat dinmez.

Çünkü ödüllendirilmiş suç, masumların cezalandırılmasıdır.

Cebindeki harçlık için uyuşturucuya alıştırılan çocuklar, kolundaki çanta için yerlerde sürüklenen kadınlar, cüzdanındaki para için vurulan insanlar, kulağındaki küpe için öldürülen yaşlılar, bir histeri ve cinnetin sokaklarına egemen olduğu zavallı ülke.

İşte kan-gözyaşı-çığlık.

Müjde Rahşan...

Müjde...

5 ocak 2001

**

Bekir COŞKUN

YAZARLAR-çizerler, ekonomistler, televizyonlara çıkınca önce ‘‘yeniden atılım için krizin bir şans"" olduğunu söylüyorlar.

O zaman iyi ki battık.

Doğrusunu isterseniz ben batmanın bu kadar yararlı ve iyi bir şey olduğunu düşünmemiştim.

Nitekim Türkiye batınca bakın neler oluyor:

‘‘Yeni ufuklar...""

‘‘Büyük atılım başladı...""

‘‘ABD yanımızda...""

‘‘IMF"den tam destek...""

‘‘Dünya Bankası arkamızda...""

‘‘Yabancı sermaye geliyor...""

*

Ben ise ülkemizi batıranların niye yıllardır baştacı edildiklerini ve her zaman saygın yerlerini niçin koruduklarını, yeni yeni çözüyorum:

Batırmaktan...

Elbette batıranlar, toplumun önüne yeni yeni ufuklar açtıkları için çok başarılı sayılmalılar.

Başta Ecevit, Bahçeli, Yılmaz gibi batırıcıların, bohçalarını toplayıp gitmemeleri için bir yandan akıllı bir kampanya sürerken, öte yandan batmanın bize getirdiği bulunmaz nimet Kemal Derviş"in topluma sunulması yeni ufuklar açıyor.

Misal; ilk seçimlerde akıllı bir aday adayı, kürsüye çıkıp büyük bir atılımı vaat edemez mi:

‘‘Eğer ben de bu memleketi batırmazsam...""

*

İtiraf etmeliyim; bir büyük batak ve kepazeliğin, bir büyük başarıya ve prime dönüştürülebileceğini hiç düşünmemiştim.

Bakın:

Türkiye"yi basiretsizliği ile batıran bu iktidarın düşürülmesi düne göre daha zor değil mi?..

Daha zor.

Çünkü tam yeni ufuklar açılmışken...

Derviş gelmişken...

IMF, Dünya Bankası, ABD arkamızdayken...

Eğer Ecevit ve iktidarı memleketi batırmasalardı... Koca ulusu hayal kırıklığına ve hüsrana uğratmasalardı, bu olanakları asla ve asla göremeyecektik.

Demek ki kriz bir şans.

O zaman dualarınızı eksik etmeyin.

İyi ki battık...

21 mart 2001

**

Bekir COŞKUN

‘‘CASA""nın Türkçe okunuşu ‘‘Kasa""dır...

Aslında uçakların adı ne olursa olsun, anlamı yine de ‘‘Kasa"" olacaktı...

Çünkü bu ülkede her şey kimi kasalara endekslidir ve her rezilliğin altından birilerinin kasası çıkar...

Dolan kasalar...

Dolup taşan kasalar...

Otoyollardan enerjiye, kamu bankalarından doğal gaza, özelleştirmeden kamulaştırmaya, ihracattan ithalata, ihaleden tahsisata, dağdaki taştan Meclis"deki koltuklara kadar...

Tümü kasa işidir...

Ama öbürleri uçup da düşmedikleri için hırsızlıklar gizli-saklı unutulup gidiyor...

Diyelim ki otoyollar uçsaydı...

Ya da kamu bankaları havalansaydı...

*

Casa kazası olduğu günden bu yana, nedense yutkunup ama şehitlerin törenleri sürerken yazmak istemediğim bir şey:

Bu uçakların alındığı günlerde ben Sabah Gazetesi"nin Ankara Temsilcisiydim... Casa rezaletini araştırıp Sabah"ta ortaya koyan, sonra o hırsızlığı kitap yapan Nezih Tavlaş ise en iyi muhabirimiz...

Zaten kitap, bütün hırsızlığı ortaya döktükten sonra, benim bir yazımdan alıntıyla bitiyor...

Bütün kanıtlar ortadaydı...

Rüşvet dağıtma bantları, uçakların sakatlığına ilişkin raporlar, kimlere para dağıtıldığının kanıtları, Meclis"te sahte imzayla geri çekilen soru önergeleri...

İşin içinde; ANAP iktidarının bir bakanı, iktidara yakın bir işadamı, göz göre göre vurgunu savunan, ört-bas eden siyasetçiler...

(Casa olayı, sırf Türkiye"deki soygunların boyutlarını göstermek açısından değil, ortaya çıkmış soygunların nasıl ört-bas edildiğini göstermek açısından da iyi bir örnek...)

O zaman kimsenin kılı kıpırdamadı...

Ne TBMM umursadı, ne savcılar, ne teftiş kurulları...

Zaten Nezih Tavlaş"ı sonradan kovdular, bir daha da iflah olmadı...

Peki şimdi ‘‘Şehitlerimizi bağrımıza gömdük"" ne oluyor?..

*

Nedir bağrımıza gömülen?..

Şehitler mi?..

Yoksa o şehitleri göz göre göre ölüme yollayan bir yüz karası hırsızlık mı?..

Hangisi?..

22 mayis 2001

**

Ahmaklık evrenseldir...

ENDONEZYA"nın adına en çok uluslararası istatistiklerde rastlarız; gelir uçurumunda, yolsuzlukta, Türkiye"nin ya bir altında, ya bir üstünde...

Bu istatiksel komşuluktur...

Zaten haberlere göre de; Endonezya"nın başındaki adam, görevden alındığında uyuyordu...

Daha çok toplantılarda uyumayı tercih eden Başkan, genelde toplantıların bitimine doğru uyandığında her zaman sordu:

‘‘Taban nasıl?..""

Diyelim ki IMF heyeti ile yaptığı toplantıda (Çünkü onların da IMF"si var), IMF heyeti başkanı fırlayıp ‘‘Taban alınan kararlardan mutlu"" derken, Başkan"ın yaverleri, her zaman ellerini sokup tabanın kuru olduğunu bildirdiler:

‘‘Taban kuru ekselansları, işememişsiniz...""

Ancak Başkan bu kez kaçırdı...

Demokrasinin içine etti...

Ve ülkesini ara rejime sürükledi...

*

Tam 21 ay önce, halk onu ‘‘Sosyal adaleti sağlayacak, yolsuzlukları önleyecek, çalışanları mutlu edecek"" umuduyla seçmişti...

Ama o yürümekte bile zorluk çekiyordu ve unutuyordu...

Yanındakilere sık sık ‘‘Ben nerdeyim, siz kimsiniz, bu ebleh suratlı adam (IMF Başkanı için) niçin bana bakıyor?.."" sorularını sormaya başladı...

Ve aldığı iyi cevaplara memnun olup, hemen uyudu...

Endonezya"nın yüzde 80 Müslüman olan halkının desteğini sağlamak için birçok Fethullah Hoca"sı vardı...

Bir de uyuduğunda onu uyandırmakla görevli Hüssam"ı...

Ama olmadı...



Endonezya, Türkiye gibi cennet bir ülke...

Ülkenin para birimi rupiah"ın değeri neredeyse sıfır...

Yolsuzluk-hırsızlık yüzünden ülkenin iki yakası bir türlü bir araya gelemiyor...

Sık sık rezaletler-skandallarla çalkalanın bir yer...

Bunalımlardan asla kurtulamıyorlar...

Muhtemelen orada da benim gibi bir ahmak vardır ve kendi hallerine bakmadan oturmuş Türkiye"yi yazıyordur...

Çünkü ahmaklık evrenseldir...

Ellerine geçmiş demokrasinin kadrini-kıymetini anlayamayan toplumlar, gide gide kendilerini süründürecek birilerini bulup seçerler ve sonra da oturup niye yoksullaştıklarını, niye süründüklerini düşünmeye başlarlar...

Orada olsun, burada olsun...

Fark etmez...

25 temmeuz 2001

**

DÜN Anayasa mahkemesi; Rahşan Ecevit"in üstün gayretleri, Bülent Ecevit"in hayırlı başarıları ile çıkartılan Af Yasası"nın kapsamını genişletti...

Bu sefer ‘‘görevini kötüye kullanan"" kamu görevlileri de af kapsamına girdiler ve kurtuldular...

Müjde Rahşan...

Oysa Türkiye"nin yaşadığı tüm bu bunalımın odak noktasında görevleri kötüye kullanmaların olduğunu bilmeyen var mı?..

Yok...

Kamu bankalarının soyulmasında, katrilyonluk ihalelerde, ulusal varlıkların çalınıp yağmalanmasında, başbakanların-bakanların raflarda duran vurgun iddialarında, kısacası ülkemizi soyup-soğana çeviren tüm iğrenç girişimlerde ortak noktadır:

Görevi kötüye kullanmak...

Rahşan Ecevit"in ‘‘Bülent bu çocuğun babasını kurtaralım..."" diyerek başlattığı af rezaletinin vardığı boyut bu...

Çocuğun babası mı, anası mı, zaten kurtulamadı...

Ama diyelim ki Beyaz Enerji vurgununu yapanlar dünkü karardan sonra kurtuldular...

Hakkında görevi kötüye kullanmaktan soruşturma yapılan belediye başkanları, bürokratlar, memurlar...

Artık korkmalarına gerek yok...

O zaman ekonomik çöküntünün sebeplerini başka yerde niçin arayacaksınız?..

*

İçerde kalmış kimi katiller de...

Çünkü misal; cinayet suçlarında 10 yıllık indirimin yasaların öngördüğü toplam cezadan değil, uygulanacak infazdan indirilmesi anayasaya daha uygun görüldü...

Yani kalan katiller de çıkıyorlar...

Müjde Rahşan...

Müjde...

*

Salınan katillerin-hırsızların, çıkar çıkmaz işledikleri binlerce suç... Öldürülen yüzlerce masum insan...

Sağa-sola saldıranların sadece çanta kapmak için parçalayıp, kararttıkları yaşamlar...

Ve en sonunda, altın çağında bir ülkeyi soyup, işte bu hale getiren... Her gün yeniden yıkılan bir ekonominin gerçek suçlularına, adı üzerinde ‘‘Görevini kötüye kullananlara"" özgürlük...

Müjde Rahşan...

Yeterince berbat ettiniz...

19 Temmez 2001

**

Bekir COŞKUN

BUGÜNLERİ unutmayın.

Türkiye, tarihinin en onur kırıcı günlerini yaşıyor.

1.5 milyar dolar için ulusal onurun ayaklar altına alınıp paspas yapıldığı günler.

IMF, Türkiye"yi yönetenlerin kendisine katakulli yaptığı görüşünde. Bu yüzden de para dilimlerini verirken, şantiye çavuşu gibi; kanunları-kararnameleri-kararları-atamaları-harcamaları denetliyor.

İşte önceki gün; Telekom"un başına profesyonel yöneticiler atanmadı gibi gerekçelerle, 1.5 milyar doları ertelediler.

*

Ne derseniz deyin.

112 milyar dolar dış borç, 70 milyar dolar iç borcu varken, IMF"ye gidip ‘‘Şartlarınızı yerine getireceğim, bana para ver"" diyen Türkiye"dir.

‘‘Bizi denetleyin"" diye ellerine imzalı belge veren de...

Sonra da IMF"yi güya kandırarak, Telekom"u özelleştiriyormuş gibi yapıp, ama yönetimine dil bile bilmeyen MHP"li partilileri getirdiler.

Biliyorsunuz; Derviş ile MHP"li Bakan Öksüz bu yüzden birbirlerine girdiler.

Ecevit ile Bahçeli, MHP"li Öksüz"ü desteklediler. Sonunda Telekom"un başına MHP"nin milliyetçi vatan evlatları getirildi.

İşte IMF bu katakulliyi gördü, para vermeyi erteledi.

*

Bakalım şimdi ne yapacaklar?..

IMF beğenmedi diye MHP"lileri Telekom yönetiminden atarlarsa, hükümet gider.

Atmazlarsa, para gelmiyor.

Para gelmeyince ekonomi gidiyor.

Hükümetin gitmesi, paranın gelmesi en hayırlı sonuç olsa bile, Türkiye"nin bu konuma sokulmasının bedeli nasıl ödenir?..

Geriye kalıyor Ecevit"in öbür kulağına da bir kulaklık takması, ya da Derviş"in işaretli sağır-dilsiz lisanı öğrenmesi gibi önlemler.

Ya da, ya da; değerli milliyetçi vatan evladı Enis Öksüz"ün girişimiyle IMF yönetimine de ülkücü kardeşlerimizin atanması.

O da olmadı; çek-senet mafyası bu işi çözemez mi?..

Ne bilelim biz?..

Rezilliğin-cingözlüğün-katakullinin, sınırlarımızı aşıp, artık uluslararası boyutlara ulaşması, yoksa küreselleşmede yerimizi aldığımızı mı gösterir?..

O zaman Devlet Bahçeli niye hiç gülmüyor?..

Ya da siz ey vatandaşlar...

Niçin dizlerinizi dövmüyorsunuz?..

Niçin...