Einzelnen Beitrag anzeigen
  #3321  
Alt 27.05.2007, 13:04
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Rejim Fenalasti :o) Zavalli Rejim :o)

Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.tr

Bekir Coşkun: Ve rejim fenalaştı...






23 Şubat 2001

ZATEN Bilkent öğrencileri ‘‘Siz Ecevit"in yerinde olsaydınız?.."" diye sorunca Demirel fenalaştı.

Şükürler olsun ki öğrenciler, ‘‘Ya Sezer"in yerinde olsaydınız?.."" diye sormadılar.


**


Bekir COŞKUN

BAŞA dönüyorum; biliyorsunuz, kriz Başbakan Ecevit"in dışarı çıkıp kapıda bekleyen bizim matbuata ‘‘İçerde Cumhurbaşkanı bana bağırdı"" demesiyle başladı..

Bizim matbuat önce haberi vermek üzere koşarak dağıldı.

Yolda akıllarına ‘‘Acaba ne bağırdı?.."" sorusu gelince, yine hep birlikte gerisin geriye koştular. Başbakan o sırada oradan asla ayrılamayacak olan Köşk nöbetçilerine anlatıyordu:

‘‘...Bana bağırmaya hakkı yok. Bunu içime sindiremezdim. Biliyor musunuz, bana Anayasa kitabını da attı. Onu da içime sindiremezdim......""

Yarı yoldan koşarak dönen medya bir ağızdan sordu:

‘‘Ne bağırdı, ne bağırdı?..""

Başbakan burnunu çekerek:

‘‘Bana hakaret etti, bu krizdir.""

Nitekim Başbakan"ın uyarısı ile bunun ‘‘kriz"" olduğunu tüm dünyaya duyurmak üzere bizim matbuat yeniden koşarak dağılırken, Başbakan sağ yumruğunu sol yumruğunun üzerine vurarak, arkalarından resmi açıklamasını sürdürüyordu:

‘‘Ahmet, Ahmet... Pabucu yarım...""

*

Ve dün...

Başbakan ‘‘krizin bittiğini"" açıkladıktan sonra girdiği DSP grup toplantısında öyle bir tablo çizdi ki, kalan dolarlar da Türkiye"den kaçtı. Ecevit ‘‘Allah bizi ve Türkiye"yi korusun"" dediğinde ise, sıralardan ilk ‘‘Fırtt..."" sesi duyuldu.

Bu kez milletvekilleri ağlıyordu.

**


Bekir COŞKUN

OPERASYONUN adı; beyaz enerji.

Başbakan; mosmor...

Mesut Yılmaz ekranda; kırmızı...

Ben ise kara kara düşünürüm:

Niye bu kadar kızdılar?..

Niçin?..

*

Çünkü bu kez düğmeyi kim çevirdiyse, beyaz enerji karanlık köşeleri aydınlattı.

Başbakan"ın buna sevinmesi gerekmez mi?..

Ama o, vurgunu ortaya çıkartan askerlere, savcılara, gazeteciye, gazeteye kızdı ‘‘Sorumluların üzerine yürüyeceğim"" dedi. Oysa devamlı ‘‘İktidarımız yolsuzlukların üzerine yürümektedir"" diyordu.

Yönünü de şaşırdı.

Demek ki o tarafa yürüyeceğim derken, bu tarafa yürüyor.

Ki bundan böyle Başbakan ‘‘Üzerine yürüyeceğim"" dediğinde, bizim medya sormalı:

‘‘Ne yana?..""

*

Mesut Yılmaz"ın kırmızısı yanmış trafik ışığı gibi yüzü ise, bir yerlere doğru yürünmeyeceğinin sanki işareti.

Yıllardır ANAP"ın elinde olan Enerji Bakanlığı"nda, içinde bir ANAP"lı eski bakan da olan yolsuzluk patlak verince, bunu ortaya çıkartan hemen hemen herkesi rejimi yıkmakla suçlamaz mı?..

Diyor ki:

‘‘Bazı güçlerce Meclis ve siyasetçiler yıpratılmaya çalışılıyor. Neyin özlemi içindeler, ülkenin yönetimini kime emanet edecekler?..""

Vay canına!..

On binlerce yolsuzluk-hırsızlık yapılıyor, rejim yıkılmıyor da, bir teki ortaya çıkınca mı rejim elden gidiyor?..

Gitse bile bunun sorumluluğu kimde?..

Gazetelerde, yolsuzluğun merkezindeki açıkgöz işadamının Angora villalarından edinen liderlerin-bakanların-bürokratların-siyasetçilerin çarşaf çarşaf listesi yayınlanıyor.

Bu ne utanç verici, pis sistemdir.

Ortaya çıkartılmasaydı, birkaç gün sonra zamanaşımına uğrayacak bir vurgun. Birkaç ay önce teftiş kuruluna girilip, bilgisayarları ve kayıtları tahrip edilmiş bir bakanlık. İşin içinde bir eski bakan. Yapılan soruşturmanın gizlendiği bir yeni bakan. Ve gözaltındaki işadamının beş yüzer milyarlık villalarına doluşmuş bir devlet erki.

Kim rejimi çökertiyor, kim?..



Çünkü birbuçuk günde ‘‘nankör"", ‘‘kedi"", ‘‘yüzde yirmi beşlik Cumhurbaşkanı"", ‘‘terbiyesiz"", ‘‘küstah"" gibi akıl almaz hakaretlerle karşı karşıya kalan bir başka devlet adamımız yok.

Sezer fenalaştı mı, fenalaşmadı mı bilemiyoruz.

En azından Ecevit, ağlamaktan fenalaşan DSP"lilere ‘‘Ekonomiyi kararlılıkla ve başarıyla uyguladığımız açıklamasını istedim, onu da yapmadı"" dediğinde...

Çünkü Sezer yarım saat sonra ‘‘Hükümetimizin kararlılıkla ve başarıyla uyguladığı ekonomiyi destekliyorum"" diye açıklama yaparken, Ecevit ‘‘kararlılıkla ve başarıyla uyguladığı"" ekonomik politikayı tepetakla etmek için aşağıda hükümeti toplamıştı bile.

*

Bence zincirleme fenalaşmalar nedeniyle ekonomi öne çıkmış olsa bile, asıl fenalaşan rejim.

Bir:

Kamuoyu desteğini tümden yitirmiş bir Başbakan ve hükümeti orada oturuyor.

İki:

Çalışan, ya da zar zor yaşayan kesimler bunu çoktandır anlamışlardı, ama şimdi iş-sermaye çevreleri de bu Ecevit ile ülkenin yürümeyeceğini anladılar.

Üç:

Ama tüm bunlara rağmen, yerine koyacak bir şey olmadığı için, kimse Ecevit ve hükümetine ‘‘gitsin"" diyemiyor, sistem kilitlendi.

*

Bu yüzden önümüzdeki günler bir başka 28 Şubat"a gebe.

Cumhurbaşkanı ve askerler bu kez ‘‘irticaya karşı"" değil ama ‘‘kemikleşmiş yolsuzluk-vurgun ve suiistimal düzenine karşı"" bastıracaklar.

Siyasetçilerin dokunulmazlığının yeniden çizilmesi, liderler diktasının bitmesi, Siyasi Partiler Yasası"nda, Seçim Yasası"nda köklü değişikliklerin yapılması, vesaire için.

Önümüzdeki günler fenalaşmalarla dolu.

DSP milletvekillerinin ağlamaktan fenalaşmasına neden olan konuşmasında, Ecevit"in kimi fena niyetlerden söz ederek ‘‘Onu telaffuz bile etmek istemiyorum"" dediği işte bu.

Fenalaşan rejim...