o.T.
-Birinci Dünya savaşında ölen insan sayısı 8,5 milyon, yaralanan sivil insan 21 milyon, savaş sebebiyle dünyanın çeşitli yerlerinde çıkan salgın hastalıklar ve kıtlık sebebiyle ölen insan sayısı 20 milyon.
-İkinci Dünya savaşında ölen insan sayısı 35 milyon, sakat kalan 45 milyon.
-Kuzey Amerika’da yaşayan milyonlarca Kızılderili’den şu anda kalan 100 bin civarındadır.
-İnka ve Aztek medeniyeti yok edilmiştir.
-Bosna da öldürülen insan sayısı 500 binin üzerindedir.
-Çeçenistan’da katledilen insan sayısı 250-300 bin arasıdır. Bir milyon kişi evinden olmuştur.
-Vietnam’da Amerika yüz binlerce insan öldürmüştür.
-Irak’ta öldürülenler
-Israilin yaptigi katliamlar
Bu katliamlarda batı dünyasının dışında kalan İslam düşmanları, Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar çok farklı değildir:
-Çin’in katlettiği insan sayısı milyonlarcadır. Yıllardır Doğu Türkistan’da soykırım uygulamaktadır.
-Suriye, Hama’da 60 bin insanı, kendi vatandaşını katletmiştir.(GAYRI ISLAMI KOMÜNIST ZIHNIYET)
-Saddam Halepçe’nin tamamını kimyasal silahlarla yok etmiştir.(GAYRI ISLAM`I BAASCI ZIHNIYET)
-Şili de Pinochet binlerce insanı katletmiştir.
-PKK ülkemizde 30 bin insanın katilidir.
Bu liste uzar gider. Bunlar batı uygarlığının yol açtığı insan nesli helakinin sadece bir bölümüdür ve doğrudan öldürmeyle alakalıdır. Bir de insan neslini bozmaya yönelik faaliyetleri vardır ki bu yaptıkları katliamlardan da daha vahimdir. Doğrudan insan fıtratını değiştirmeye yönelik bu saldırılar her geçen gün şiddetini artırarak devam etmektedir. Homoseksüellerin, lezbiyenlerin, kadınlaşan erkeklerle, erkekleşen kadınların sayıları gün geçtikçe artmakta, erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla evlenmesi yaygınlaşmaktadır. Aile kurumu dağılmakta, ensest ilişkiler çoğalmaktadır. İnsanlar gittikçe daha fazla sürü haline getirilmektedir.
Harsa yapılan müdahale insan nesline yapılmış demektir. Çünkü insan büyüdüğü çevreye, beslendiği gıdalara, iklimine ve yaşadığı coğrafyaya göre şekillenir.
Bitmek tükenmek bilmeyen dünya hırsı batı uygarlığını esir almış durumdadır. “Her şey bu dünyadadır ve bu dünya içindir. Bu dünyaya bir kere gelinmiştir ve burada da en iyi şekilde yaşanılmalıdır.” düşünceleri ile hareket eden batılı, kendi refahı ve iktidarı için yeryüzü kaynaklarını hızla tüketmekte, çevresini ve çevremizi kirletmekte, ekolojik dengeyi bozmaktadır.
Daha fazla ürün alacağım diye, bitkilere, sebzelere, meyvelere tabii olmayan müdahalelerde bulunmakta; daha çabuk sürede daha ucuz şekilde et elde edeyim diye otçul danalara hayvansal atık yedirmektedir.
Bunların karşılığı ise felaketlerdir. Küresel ısınma sebebiyle dünyanın bazı bölgeleri çölleşirken bazı bölgeleri sel baskınlarına uğramakta, ozon tabakası delinmesi veya incelmesi sebebiyle insanlar daha fazla zararlı güneş ışını ile muhatap olmakta, sular zehirlenmekte, toprak kirlenmekte, depremler, kasırgalar, seller, kısacası bilumum tabii afetler birbirini takip etmektedir.
Gıdalara ve fıtrata müdahalenin sonucu ise daha ağırdır ve ağır olacaktır. Önceden bilinmeyen hastalıklar (aids gibi), deli dana hastalığı, değişik değişik ölümcül gripler, erken yaşta kalp krizleri, ani ölümler ve fıtratı bozulmuş insanlar da bunların sonucudur.
SONUÇ
İnsanların idaresinin Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlara verilmemesi gerektiği ilahî bir beyandır. Bu tipler insanlara çok güzel gelen fikirler serdetseler, çok iyi konuşsalar da inançlarına ve amellerine bakılması gerekir.
Yeryüzünün fesada uğramaması için idare ve hakimiyet, kendisini Allah rızası için feda edecek, Allah’ın kullarına şefkatli, kibirlenmeyen, hakkı kabul eden insanlara verilmelidir.
Bu da biz müslümanların görevidir. Müslümanlar batı uygarlığının insanlığa nasıl bir felaket getirdiğini artık iyice anlamalıdır.
Zamanında (b)il(i)mi öğrettiğimiz gibi şimdi de batıya insanlığı öğretmemiz gerekmektedir. Müslümanlar olarak yer yüzünün idaresine talip olmalıyız. Ama bunun için önce zihnimizi batının tahrifinden kurtarmamız gerekir.
Mesela; teknoloji aslı itibariyle iyidir amma yanlış kullanılıyor, safsatasından bir kurtulalım. “Biz batıyı teknolojide, ekonomide geçmemiz lazım” “İlerlememiz gerekir” “Daha çok üretip dünya sistemine entegre olalım” gibi düşünceleri bir kenara bırakalım.
Kendi özümüzden ve kültürümüzden kaynaklanan fikirlerin sahibi olalım. Bu fikirler belki kısa dönemde bizim mağlup görünmemize yol açacak ama uzun vadede asıl kazanan biz olacağız.
_ALINTI_
|