Einzelnen Beitrag anzeigen
  #99  
Alt 03.05.2007, 01:10
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Cumhurbaskani adayi abdullah gül 5

Pardon Abdullah Bey, ne demiştiniz!

SEVGİLİ okuyucularım, şimdi birkaç dakika için her şeyi unutun ve 10 yıl geriye gidin. TBMM Genel Kurul salonunda olduğunuzu düşünün. Günlerden 8 Mart 1995. Kürsüde bir konuşmacı var. Refah Partisi Kayseri Milletvekili Abdullah Gül.

Türkiye birkaç gün önce AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını imzalamış. Meclis"te bu konu tartışılıyor. Abdullah Bey bu konu üzerinde partisinin ve kendisinin değerli görüşlerini dile getirmeye başlıyor.

Ötesini size 8 Mart 1995 tarihli Meclis tutanaklarından, yani kendisinin sözlerinden aynen -ve özetleyerek- veriyorum. Bakalım okuyunca tepkiniz ne olacak! Gülecek misiniz, şaşıracak mısınız, ne yapacaksınız!

‘RP Grubu adına Abdullah Gül (Kayseri): Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Refah Partisi adına görüşlerimizi bildirmek için huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye"nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği çerçeve anlaşması bildiğiniz gibi 6 Mart"ta imzalanmıştır. Cumhuriyet tarihinin en önemli dış anlaşmalarından biridir. Böyle önemli bir anlaşmanın bu şekilde imzalanmasına biz Refah Partisi olarak metot, usul ve esas yönünden karşı olan tek grubuz, tek partiyiz.

Şurada (eliyle göstererek) ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" yazıyor. Bunun anlamı nedir? Bu kadar önemli bir karar alınırken milletin bu konuda bilgisi olması ve bunu bilmesi gerekir. Şimdi soruyorum:

Türkiye Gümrük Birliği"ne girdi. Daha doğrusu girmedi, bunun ilk anlaşmasını yaptı. Şimdi Türk halkı bu Gümrük Birliği nedir... Hükümet halka gerçekten bilgi vermiş midir, Parlamentoya bilgi vermiş midir? Bu demokratik bir anlayış mıdır? Halka güvenen bir anlayış mıdır?

Şimdi sormak istiyorum. Niçin Türk halkına, bu millete sorma ihtiyacını duymadınız? Bu demokratik bir olay mıdır? Diyorsunuz ki ‘bu olay sadece Avrupa ile dar bir gümrük birliği anlaşması değildir, siyasi ve kültürel mahiyeti olan bir anlaşmadır." Peki bu kadar geniş bir karar alınırken bu halka gidip de sen ne düşünüyorsun diye hiç sormak akıldan geçmemiş midir?"

Şevket Kazan (Kocaeli Refah): Halkı saymıyorlar ki."

Şimdi ben, Abdullah Gül"e aynı soruları sormak istiyorum: Siz bu AB olayına balıklama dalarken, onların kapılarında dolanıp yalvarırken, müzakere tarihi alabilmek uğruna Kıbrıs dahil bir sürü ödün verirken, ülkemizi küçük düşürürken, acaba bunları Türk milletine hiç sordunuz mu?

Gül konuşmasını sürdürüyor: ‘Bu tavır bizim için bilinen bir tavırdır. Bu tavır aslında TEK PARTİ DEVRİNİN tavrıdır. Tek parti devrinde de birçok önemli kararlar alınırken halka hiç sorulmamıştır. Halka güvenilmediği için hálá o ideoloji, o anlayış devam etmektedir."

Demek ki şimdi kendilerinin AKP iktidarı döneminde de aynı ‘tek parti anlayışı" devam ettiriliyor. Ama bu kez kendileri tarafından! Tüh tüh, vallahi çok ayıp!

***

Abdullah Gül konuşmasını sürdürüyor. Sözlerine lütfen çok dikkat ediniz. Meclis tutanaklarından aynen veriyorum:

‘Aslında moral açıdan da, demokratik anlayış açısından da hükümet böyle bir konuya imza atamaz. Halka sormadan bu işi yapamaz. (RP sıralarından alkışlar.) Aslında Avrupa Gümrük Birliği"ne Türkiye"nin gayretleriyle girilmedi. Bunu burada açıklıyorum. Bu tamamen ideolojik, tamamen siyasi bir olaydır."

Ve hemen ardından, büyük bombayı şu sözleriyle patlatıyor:

‘TÜRKİYE"NİN AVRUPA BİRLİĞİ"NE GİREMEYECEĞİ KESİNDİR.

BUNU AVRUPALILAR SÖYLEMEKTEDİR.

AVRUPA"NIN ÖNDE GELEN BÜTÜN POLİTİKACILARI SÖYLEMEKTEDİR.

ÇÜNKÜ AVRUPA BİRLİĞİ, BİR HIRİSTİYAN BİRLİĞİDİR.

BUNU BİZ SÖYLEMİYORUZ.

AVRUPA"DA HERKES SÖYLÜYOR, HERKES BİLİYOR."

Bu sözleri o gün Refah Partisi milletvekili kimliği ile Meclis kürsüsünden söyleyen Abdullah Gül"e şimdi sormak gerekiyor:

‘Ne oldu beyefendi, bu 180 derecelik dönüşü şimdi nasıl yaptınız? Geçmişte söylediğiniz bu sözler neydi? Aynı sözlerin arkasında şimdi de duruyor musunuz, yoksa dün dündür, bugün bugündür vaziyeti mi oluştu?

Ya da peşinde koştuğunuz Avrupa Birliği dinini bırakıp Hıristiyan olmaktan vaz mı geçti?

Sevgili okuyucularım, benim yazı yeri bitti ama Abdullah Bey"in ‘incileri" bitmedi!

Hürriyet, Emin Cölasan