Modern çağın mitolojisi milliyetçilik
Modern mitoloji bilimle kuruluyor. Cinsiyetçilik ve militarizmle yapılanan milliyetçilik, savaşı kaçınılmaz, zorunlu, hatta kutsal kılıyor.
İnsanlar artık Tanrı için değil, ulus için, bayrak için ölüyor. Din yerine ulus, itaati emrediyor. En büyük suçlar, en korkunç yıkımlar milliyetçilikle normalleşiyor. Hukuk, ulusal güvenlik uğruna çok rahat çiğnenebiliyor.. Milliyetçiliğin yarattığı kutsallık havası, insan hayatını değersizleştiriyor. Milliyetçi söylemlerle çocuklara tecavüz ediliyor, insanlar öldürülüyor, gaz odalarında boğuluyor, dilim dilim doğranıyor, gözü-kulağı-beyni deşiliyor, bedenler sabun yapılıyor, ormanlar yakılıyor, hayvanlar telef ediliyor, işkencenin her türlüsü uygulanıyor. Milliyetçilik adına insanlar linç ediliyor, çocukların bedenine bayrak dikiliyor.
Modern çağın vebası milliyetçilik tüm suçları meşrulaştırıyor.
Düşman Kim?
Ulus-devletleri yıkanlar onları yapanlardır. Sınırları yıkanlar, onları kalın çizgilerle çizenlerdir. Bir ulus devletin oluşumu bir başka devletin yıkımıdır. Her yeni devlet bir savaş potansiyelidir. Savaşla çizilmiş sınırlar sadece savaşla korunabilir.
Savaş bittiği anda ulus-devlet ve onun sınırlarının bir hükmü kalmaz. Ulus devleti milli güvenlik esasına göre savaş örgütü korur.Tocqueville "Egemen devlet gücü en iyi biçimde devletler yoluyla sınırlandırılabilir" diyor. Ulus devletlere ait olan her sınır, bir savaş anlaşması gibidir. Anlaşma, sınırlar arasındaki devletle tüm dünya arasındadır. Çünkü dünyadaki tüm ulus-devletler, hatta devletsiz uluslar, topluluklar, kendilerini sınırlar içinde tanımlayan bir sisteme göre "potansiyel düşmandır."
Seneca"nın "savaş milletlerin varoluşunun doğal bir sonucudur" demesi boşuna değil.
Ulus-devletlerin başlı başına şiddet aracı olduklarını ve varlıklarının bile savaşı kışkırttığını söyleyen Marks diyor ki :
"Sınırlar savaşın çıkarlarına göre saptanırsa, istemlerin sonu gelmez. Çünkü her savaş hattının, zorunluluk gereği, yetersizlikleri, kusurları vardır ve bu yetersizlikler yeni bölgeler ilhakı ile düzeltilebilir. Bundan başka, sınırlar hiç bir zaman kesin ve adaletli bir şekilde belirlenemez; çünkü daima yenen tarafından yenilene zorla kabul ettirilir. Bu yüzden de, kendilerinde yeni bir savaşın tohumlarını taşırlar."
Savaşlarla sınırlar çiziliyor. Bu sınırlar kimleri ayırıyor? "Bizi" ve "ötekileri." Biz kimiz? Ötekiler kim? Ayrı bir dili konuşanlar mı? Tenleri ayrı renkte olanlar mı? Çekik gözlüler mi? İnsanlar mı? Canlılar mı? Bu dünyanın yerleşikleri mi? Kızları, babası, annesi olanlar mı? Bebekken altını pisletenler mi? Acıkınca yutkunanlar mı? Ölesiye sevenler mi? Sevince ağlayanlar mı? Yüksek sesle şarkı söyleyenler mi? Evet ama aynı zamanda ötekiler. Ötekiler, şarkı söylemez mi, sevmez mi, ağlamaz mı, gülmez mi?
Ötekiler neden öteki? Biz neden biziz? Biz ile öteki ortaklaşamaz mı? Birbirini zenginleştiremez mi?????
|