Einzelnen Beitrag anzeigen
  #2167  
Alt 23.02.2007, 01:26
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard BOSONOVA VAK-VAK !..

Senin bünyende Kendini aristokrat zanneden Kiytirik ex Marxistlerden ben fena halde SIKILDIM !..

Ey Cumhuriyetim !..

sen bana " Medeniyet " isaret ederken,Ögretmen ordulari derken
Ortaya cekirge ordulari mi cikmaliydi ?..

Bak da gör:

Ertuğrul ÖZKÖK

Bekler her şişe özel bir anı


HERKESİN hayatının bir ritmi vardır.Benim hayat ritmim "Bossa nova jazz"...

Yani Napa Vadisi’nde tanıştığı o genç kadındır.

Kimbilir kaçıncı defa aynı mısrayı hatırlarsınız.

"Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları."

Hafif bir bossa nova jazz çalarken, siz de kendi mısranızı yazarsınız:

"Çünkü bekler her özel şişe, çok özel bir anı..."



Anlayacağınız ne çok yavaş gideceğim, ne de çok hızlı.

Ortalama bir sürat...

* * *

Geçen gece uykum kaçtı.

Televizyonda "Sideways" filmi gösteriliyordu.

Bu filmi ilk defa iki yıl önce yorgun bir gecede seyretmiştim.

Meğer çok önemli bir ayrıntıyı atlamışım.

Filmin sonunda o ayrıntıyı yakaladığım zaman, hayatımın son dönem felsefesinin mottosunu yeniden hatırladım.

Önceki hafta dediğim gibi.

Her gün önemlidir...

* * *

"Sideways", biri televizyon oyuncusu, öteki öğretmen iki arkadaşın, Amerika’nın şarap bölgesi Napa Vadisi’nde yaptığı yolculuğu anlatıyor.

Televizyon oyuncusu, iriyarı, yakışıklı bir adam.

Öğretmen ise saçları dökülmüş, kısa boylu, göbekli biri.

Televizyon oyuncusu bir hafta sonra evlenecektir.

Öğretmen ise karısından yeni boşanmıştır.

Yol boyunca restoranlarda, barlarda, şarap mahzenlerinde dolaşırlar.

Bu arada iki kızla tanışırlar ve kızlardan birinin evine giderler.

Öğretmen tam anlamıyla bir "Pinot noir" şarap tutkunudur.

"Pinot noir" üzümlerini bir Tolstoy eseri gibi anlatır.

Buna karşılık "Merlot" şarabına ise "Eğer yemekte Merlot şarap verirlerse, masayı terk ederim" diyecek kadar da düşmandır.

* * *

Televizyon oyuncusu arkadaşı yan odada kızla sevişirken, o, öteki kızla şarap muhabbeti yapar.

Kız, "Herhalde çok iyi bir şarap koleksiyonun vardır" der.

Öğretmen, "Benim koleksiyon yapacak kadar param yok. Sadece topladığım şaraplar var" der.

Ama bir tek büyük şarabı vardır.

Bir şişe 1961 "Chateau Cheval Blanc".

Benim de çok sevdiğim, Bordeaux’nun Saint Emilion bölgesinin bir şarabı.

2005 rekoltesi "Wine Spectator" Dergisi’nde 96-100 puan aldı.

Genç kız, "Herhalde onu çok özel bir gününde açacaksın" diye sorar.

Öğretmen, belirgin bir cevap vermez.

* * *

Öğretmen, bütün film boyunca mutsuzdur.

Bir roman yazmıştır.

Yayınevinin romanı basmayı reddettiğini öğrenir.

Tanıştığı kızdan ayrılır.

Arkadaşının düğününde, hálá sevdiği eski karısına rastlar.

Başka bir adamla evlenmiştir. Üstelik hamiledir.

Kilisedeki törenden sonra düğün yerine giden konvoydan bir tek araba ayrılır.

Öğretmeninki...

Gece tek başına ucuz bir yol kenarı lokantasına gider.

En adisinden hamburger ve patates ısmarlar.

Elinde büyük karton bardakla kahve içmektedir.

Hayır, siz kahve içtiğini zannedersiniz.

Çünkü biraz sonra elini yan tarafa uzatır ve orada duran şarap şişesini alıp, o adi karton bardağa döker.

Dikkatli bir göz, o şişenin en özel günler için saklanan "Chateau Cheval Blanc" olduğunu görür.

O an düşünmeye başlarsınız.

En özel gün nedir?

Bir mutluluk anı mı?

Yoksa hayatta en önemli kararı verdiğiniz veya yıkıldığınız bir an mı?

* * *

Öğretmen Cheval Blanc’ı bitirir.

Arabasına atlar ve istikametsiz bir yolculuğa çıkar.

Daha doğrusu istikameti belli bir seyahate.

İki katlı bir evin önünde durur. Kapıyı çalar.

Kapının açılıp açılmadığını, açıldıysa kimin veya kimlerin açtığını göremezsiniz.

Film orada biter.

Sadece o kapının arkasında yaşayan insanı bilirsiniz.
Napa Vadisi’nde tanıştığı o genç kadındır.

Kimbilir kaçıncı defa aynı mısrayı hatırlarsınız.

"Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları."

Hafif bir bossa nova jazz çalarken, siz de kendi mısranızı yazarsınız:

"Çünkü bekler her özel şişe, çok özel bir anı..."

___________________________________

Ay sizin Hayat ritminiz nedir kardesss ?..


"Bossa nova jazz" ?...

Yani "Allegro ma non troppo"...

Hafif bir piyano, gitar, yumuşak bir kontrbas ve davul mu ?..

Ya da "Pasta yesin efendiler "..mi ?..

)

Yani canim Cumhuriyetim bir gün bu Züppelere Kizar da sana kast edersem,sen de bana kizma..

Yanlis beyinleri Yanlis karakterleri Bagrinda besliyorsun !..

)
Ben Kaygan zeminleri sevmem )
Ve kalin Kafaliyimdir.

Derdini bana anlatamayan insanlarin aptalliklarini yüzüne vurunca;
Ve yahut Suclarini basina kakinca;
Bana :

1-Lafi dötünden anladin
2-Beni yanlis anladin
3-Ben öyle demedim
4-anlatmak istediklerim carpitildi vb. gibi cümle kuran insanlardan hoslanmam.

Neden dersen ?..
Özel bir nedeni yok ; tamamen duygusal !..

son Örnegini de "Heiliger Vater" da gördük )

Herif Islam a sövdü sonra da Müslümanlarin onu anlamadigindan yakindi )

Yani müslümanlara bir de geri zekali dedi..

Canim ertugrulcugum da ayni kavanozun bal i oldugundan Mazur göremiyorum kendilerini )

Nasil dökmüstü ertugrulcugum 6.filo yu denize ?..

"Bossa nova jazz" ile...


)

Gördün mü ne günlere kaldik ey Ulu Hünkar ?..
Aristokrat oldu Marxist Ertugrullar..

"Bossa nova vak-vak "..


Bir de biz Ritmimizi yazalim )


Tiz-i reftar olanin payine namer dolasir
Erisir menzil-i maksuda aheste gider

Perdedar-i mikuned der kasr-i kayser ankebut
Bu növbet mizenet der bertarimi afrasyab

(Turkce meali: Acelesi olanin etegi ayagina dolasir, Yavas giden amacina ulasir.Aristokrasi
sarayinda perdeleri örumcek cekiyor, ve nobeti devralma sirasi simdi ona geldi)

aman Yavas Aheste )