Einzelnen Beitrag anzeigen
  #2109  
Alt 14.02.2007, 02:04
turkkiz
 
Beiträge: n/a
Standard Türkiyeyi kurtarmak....

Habib Bektaş´dan ilgimi ceken bir yazisini sizinle paylasmak istiyorum arkadaslar...


"Türkiye"yi kurtarmak"tan bahsediyor insanlar, ben de kurtarmak istiyorum, amma velakin, memleket kurtarılırken kime karşı mücadele edilmesi gerektiğini bilemiyorum, ve de kiminle beraber olunarak kurtarılacağını kavrayamıyorum bir türlü.
Çünkü tam bu önemli işler olurken ben evimizin karşısındaki boş arsada dünyaya merhaba der gibi kendiliğinden çıkıvermiş, bir insan boyu da büyümüş çınar ağacına kovayla su taşıyordum, eşim de dağın yamacındaki dayımın zeytinliğinde kır çiçekleri topluyordu.
Eşim, Rıza dayımı görmüş. Bir zeytin ağacına dayadığı, şallak şullak sallanan ahşap merdivenin tepesinden düşmemeye çalışarak ağacı budamaya çalışıyormuş. Rıza dayım beni sormuş, ne yapıyor Habib yeğenim demiş. Ne desin eşim, utanmış kocasının yaptığı eften püften işlerli anlatmaya, minnacık bir yalanın ne zararı olur ki diye düşündüğünden, Habib, demiş, zehir zemberek bir yazı yazıyor, anlatıyor: Türkiye nasıl kurtulur.
Gülmüş Rıza Dayım. İyi iyi, demiş, kurtarsın. Kurtarsın da, sonra hep beraber doğru dürüst bir merdiven yapalım. Yoksa şu ağaçtan bir düşersem, iflah olmam artık.
Kürt sorununun çözümünü anlatıyorlar, uzun uzun; askerlerle, bayraklarla, silahlarla... anlayamıyorum bir türlü. Çünkü ben tam o anda dağdayım. Dağ ayaz olur kış aylarında. Geceler karanlık, hasretim derin uykulara yıllardır, hasretim çocuklarıma. En küçük oğlum Agit"in gözlerinin rengini unuttum. Gözleri kara mıdır acaba? Türkü söylemesini bilir mi? Bir de, hane halkının ekmeği var mıdır acaba, doyasıya yiyecek?
Kürt sorununun nasıl çözüleceğini bir türlü bilemem, çünkü ben bir çocuğum, adım Agit, 13 yaşındayım, on yıl önce çıkmış babam evden, dağlara, çıkış o çıkış, babamın yüzünü düşünürüm, bana benzer mi acaba?
Kürt sorunun nasıl çözüleceğini bir türlü bilemem, yavrum gelir uzaklardan, yavrumun tabutu gelir, kapanırım üstüne, söylerim vatan sağ olsun, sonra, çok sonra kavrarım ölümü, yalnızlığımda, hangi zafer, hangi madalya unutturabilir bana oğlumun acısını, bilemem nasıl çözülür bu sorun, bildiğim, ölmesin gepegenç insanlar!
Enflasyon sorununun nasıl çözüleceğini anlatıyorlar, herkesler anlıyor, ben anlayamıyorum, çünkü ben tam o anda hesap yapıyorum, aldığım aylığı paylaştırıyorum bakkala, manava, ev sahibine... kasaba gerek yok, anladınız değil mi, bekleriz kurban bayramını...
Trafik canavarının nasıl yok edileceğini biliyor herkes, son sürat gaza basıyorlar canavarı yakalamak için, ben bisiklete biniyorum, nal topluyorum, belki uğur getirir diyorum, ve canavarı haklayamıyorum!
Irak diye bir ülke, orada Kürtler varmış, orada petrol varmış, orada dostumuz Amerikalılar varmış, ve insanlar ölüyormuş orada, yüzlerce, binlerce insan... "Sosyal demokrat" bir partinin başkanı sorunun nasıl çözüleceğini biliyormuş; çizmelerini giymiş, piştovunu kuşanmış, hadi demiş, bu sorunu kökünden çözelim...
Herkesler çözüyor sorunları kökünden, nedense ben çözemiyorum.
Ben hikâye yazarım,
Ben şiir yazarım,
Ben roman yazarım,
Ve ne diyeceğimi bilemem şu soruyu sorduklarında:
Senin yazdıkların çok hüzünlü! Neden?