10/02/2007
SUSURLUK ÜZERİNE TİTİZLİKLE ÇALIŞAN VE "DERİN DEVLET OLDU DEVLET" KİTABININ DA YAZARI, GAZETECİ BELMA AKÇURA

erin devlet olmaya
GİZEM DOĞRU
Türkiye"deki derin ilişkileri insanlar, olaylar ve tarihler üzerinden bir laborant titizliğiyle araştıran gazeteci Belma Akçura, Hrant Dink cinayetinin hemen ardından Trabzon"a gitti. Gözlem ve izlenimlerini Birgün Pazarla paylaşan Milliyet Gazetesi muhabiri Belma Akçura "Derin devlet olmaya özenen bir grup var" diyor.
» Trabzon son on yılda n provokasyon, iki cinayet, bir bombalama olayına sahne oldu. Dink cinayetinden sonra yine gözler Trabzon"a çevrildi. Sizce Trabzon"un görünen yüzü ne?
Nereden baktığınıza bağlı. Başlangıçta insana; şehrin en işlek saatinde, çay bahçesini, kahvehaneleri tıka basa dolduran, birbirleriyle konuşmadan oturan ve etrafı izleyen erkekleriyle sanki her türlü tehlikeye "açık" bir kent görüntüsü veriyor. Ancak bu görüntünün ne kadar yanıltıcı olduğunu, Trabzon"daki kahvelerden birine oturduğunuzda anlıyorsunuz. Kahvedeki adamlardan biri bana önce yolun başını gösterdi; "Bak" dedi; "Trabzon deyip geçme; geçmişte, 15 ülkenin konsolosluğu, belediye meclisinde azınlıkların temsilcileri, opera binaları, 20"ye yakın hıristiyan mahallesi olan bir şehirdi burası. Ama..." Sanki dilinin ucuna kötü bir anı gelsin istemedi, duraksayınca, kenar masadan yaşlı bir bey onun sözünü tamamladı; "O adama (Hrant Dink) hepimiz çok üzüldük, üzülmez olur muyuz?"
Evet, Trabzon"da "halk" bu. Trabzon, dünya çapında sanatçılar da yetiştirmiş. Bugün Kafkaslar"a açılan bir kapısı var ama iş yok, 50 bin üniversiteliyi şehrin göbeğinde barındırıyor ama sosyal, kültürel altyapısı yok. Ama bu görünen yüz yaşanan olayları açıklamaya yetmiyor. Trabzon üzerinden yola çıkarak olayları yorumlayamazsınız. Ama şu var; bu olaylardan sonra, sizi kalben kazanmak isteyen bir Trabzon halkı var; yüzünüzü güldürmek için size Temel ile Agop"un fıkrasını anlatmak isteyen bir halk bu.
» Demokratik sivil toplum kuruluşları ve aydınları bu olaylara nasıl bakıyor? Trabzon "Derin devlet"i nasıl yorumluyor?
Yorumlamıyor. Trabzon"da "derin devlet"e pek inanan yok. Doğrusu da bu bana kalırsa; orada devletin içinden çıkmış bir derin devlet yapılanması yok ama belli ki onaylanmış ya da göz yumulan emekli asker, polis, işadamı, akademisyen ve bir grup bürokratın bir araya gelmesiyle varlık bulan benzer bir oluşum var. Nasıl bir oluşum olduğu konusunda ise Trabzon"da sola yakın duran demokrat kesimden hemen herkes aynı şeyi söylüyor; AB karşıtı, Türk- İslam sentezini benimsiyorlar. Milliyetçiler, misyonerlik faaliyetleri yapıldığı iddiasıyla azınlıklara karşı aşırı "duyarlılar"...
» Ama AB karşıtı, Türk-İslam sentezini benimseyen, milliyetçi akımlar her yerde var. Türkiye geneline yayılmış bu zihniyet Trabzon"da nasıl şekilleniyor?
Doğru bu zihniyeti ve bunun yol açtığı olayları her yerde bulmak mümkün. Sadece Trabzon"da değil, bütün Doğu Karadeniz"de şekilleniyorlar. Azınlıkların varlığını, misyonerlik faaliyetlerini bölgenin temel korkusu haline getirenler Trabzon"u "üs" olarak kullanılıyor. Azerbaycan"da "moral" buluyorlar. Bunun için de çalışıyorlar. Örneğin müdürlere yazılı bir belge gönderiliyor, müdürler öğretmenleri öğretmenler de öğrencileri uyarıyor; Niye? Bölgedeki yabancılara, misyonerlere karşı duyarlı olmaları için. Emekli olan bazı tuğgeneraller misyonerlik faaliyetinde bulunanları ihbar etmesi için halka ihbar hattı numarası veriyorlar. Turistler korkutuluyor, yabancı öğretim üyeleri misyonerlik faaliyetleri yapıyor diye üniversiteden atılıyor. KTÜ, Türk Ocağı kanalıyla toplantılar ve seminerler düzenliyorlar. Halkı provoke ederek, bölgede demokratik eğilimlerin, eylemlerin, taleplerin önüne geçmeye çalışıyorlar. Seminerlerin konusu ise neredeyse hep ayni: Kıbrıs, azınlıklar, misyoner faaliyetleri...
» Yargı, emniyet, jandarmanın Santoro ve Dink cinayetlerine ilişkin tutumları sorgulanıyor. Sizce bu adı konmayan oluşumun mevcut kurumlar içerisindeki gücü nedir?
Trabzon"a gittiğim gün; Dink"in faili Ogün Samast"ın yaşadığı Pelitli beldesinde jandarmanın isteği üzerine belediye mahalle aralarında "yabancılara sivillere konuşmayacaksınız, bilgi vermeyeceksiniz" şeklinde anons geçti. Bölgeye gelen bazı yabancılar çocukları alıp "Ogün ve Yasin nerede silah eğitimi yapıyordu diye götürülünce bölge halkı şikâyetçi olmuş. Açıklama bu. Şehrin göbeğine bomba koyan Yasin Hayal cinayet planları yapıyor bundan kimsenin haberi olmuyor ama bölgeye gelen yabancılardan hemen haberdar olmuşlar. Üniversitesi 8 yıl orada yaşayan bir Alman hocayı misyonerlik faaliyetleri yapıyor diye okuldan atan bir üniversite. Parmakları kırılan öğrencilerin şikayetini dikkate almadığı iddia edilen jandarma, linç olaylarında "halkın" gereken dersi verdiğini söyleyen bir valilik, bombalama olayında aranan bir faili mahkemeye götürmeyen bir emniyet... Artık bu gücün nasıl kullanıldığına siz karar verin. Sol eğilimli olduğu için 3 kez mahkûm olan 10 kez gözaltına alınan, iki kez linç edilmek istenen iki kez üniversiteden uzaklaştırılan bir genç kıza karşı, herkesin "sevgilisi" bir bombacı.
» Trabzon"da yaşananları sadece "güvenlik zaafı" olarak değerlendirmek mümkün değil diyorsunuz...
Kesinlikle. Ama böyle değerlendirenler de var. Sadece emniyet müdürünün, valinin görevden alınmasını, tetikçilerin içeri girmesini, silahı kimin verdiğini önemsiyorlar. Ekonomisi çökmüş, işsizliği artmış, parasız, eğitimsiz gençleri, politize olmuş üniversitelilerin etkisinde kaldı diye düşünüyor ve şuna inanıyorlar; "Bunlar çözülürse sorun da çözülür" Ama bir grup da var ki; bütün bu olayların sadece vali ve emniyet müdürü değiştirmekle önlenecek olaylar olmadığına inanıyorlar. Adını koyamıyorlar ama "Geçmişte yaşanan olayların her birinde Trabzon"da vali ve emniyet müdürü farklıydı. Bu şehir son on yılda 7 emniyet müdürü, 7 vali gördü. Şimdi ne değişti?" diyorlar.
» Tabi çok şey değişti diyenler de var... Onlara göre de; dışa açılmak, demokratikleşmek ve AB"ye üye olmak isteyen Türkiye"yi dünyadan koparmaya, içe kapamaya çalışanlar bugün burada yaşanan olaylardan yararlanıyor.
Ben de öyle düşünenlerdenim. Şemdinli olayının gerçekleştiği tarihe dikkat çekenler var. 9 Kasım 2005... Şemdinli"de bombanın padadığı gün, AB Komisyonu"nun, Türkiye"ye yönelik İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesi"ni açıkladığı gün. 5 Şubat 2006... Rahibin öldürüldüğü gün.
Yani 5 Şubat 1919 tarihinde kurulan mütareke döneminin ilk gizli direniş grubu. İstanbul işgalinden sonra milli uyanışın başlamasıyla bir takım insanlar çeşitli örgütler kurdular. Bu örgütlerin birisi de kimilerine göre hâlâ yaşayan "karakol" örgütü. Ama bunlar hiçbir şeyi açıklamaz. Ama şu da bir gerçek; orada bir grup var ve bu grup o bölgeye hakim.
» 28 Şubat 1997 sonrası sadece Trabzon"da değil, Doğu Karadeniz Bölgesi"nde farklı bir oluşum ve farklı aktörlere dikkat çekiyor. Örneğin bir gazete her taşın altından, Susurluk olaylarında adı geçen Veli Küçük"ün çıktığına işaret ediyor. Sizce kimdir bu aktörler?
Veli Küçük"ün Dink"in davasına gidip adliye kapılarında bir gazetecinin suratına tüküren arkadaşlarıyla birlikte beklemesi, taraf olması Türkiye"de "derin devlet"in yapmayacağı birşeydir. Türkiye"de askerin bir ciddiyeti vardır. Dolayısıyla Veli Küçük"ün emekli bir tuğgeneral olarak bir ayağı Azerbaycan"da bir ayağı Trabzon"da bir ayağı Susurluk"ta olan bu ilişkiler ağı içerisinde neden bu kadar "dikkat çekmek" istediğini şimdilik sadece anlamaya çalışıyorum. Onun baş aktör olduğuna inanmıyorum ama çok fazla fotoğrafı var. Susurluk, Sedat Peker, Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan var. Bu fotoğraflara bakınca "Misak-ı Milli sınırlarını kabul etmiyorum" derken ne demek istediğini, azınlıklara karşı "savaşan" Topal Osman"ın heykelini neden diktirmek istediğini, Cem Ersever"in koruması Trabzon eski Gümrükler Başmüdürü Ali Balkan Metel ve Trabzon"da Türk-İslam sentezini savunan "28 Şubat"ın en mağdur"kişisi olduğunu iddia eden Haydar Baş"in televizyonunda program yapan emekli albay Mümtaz Bayazıtoğlu"nun çıkarttığı dergide neden yazdığını, kurduğu güvenlik şirketinin bir şubesini neden Trabzon"da da açtığını, "devletim yap derse yine yaparım" derken neyi yapacağını, anlamak istiyorum.
Bunları şimdilik yorumlayamasam da şunu biliyorum; emir komuta zincirinden kopan ve bu duygularını tatmin etmek için de hala bu savaş psikolojisiyle davrananlar bu ülkeye ciddi zarar veriyor. Çünkü bugün kendi içinde birleşemeyen, bölünen ülkeler yok oluyor. Dolayısıyla birilerinin bunlara dur demesi lazım.
» Danıştay saldırısı, Santoro ve Dink cinayetlerinin de faili meçhul kalmasından korkuluyor. Bu ilişkiler ağı bizi nereye götürecek...
Aşağıdakiler; tetikçiler, gözcüler, silah verenler vs o kadar çok ve kalabalıklar ki, diğer cinayetlerde olduğu gibi biz onlarla uğraşırken yukarıdakiler yine en görünmez adamlar olacaklar. Dolayısıyla bu kez daha akıllı olmamız lazım; Örneğin Erhan Tuncel"in halen İstihbarat Daire Başkanı ve eski Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek"i işaret ettiği iddia ediliyor. Biz burada "Akyürek"in bu ilişkilerdeki rolü ne?" sorusuna yanıt bulmadan önce bu iddiaları kim ortaya atıyor, kim yazıp çiziyor onlara bakmamız lazım.
» Ramazan Akyürek"in 2001 yılında İstanbul Valisi Erol Çakır tarafından düzenlendiği öne sürülen sicil raporunda Fethullahçı olduğunun iddia edilmesi ve "Emniyetteki hizipleşmenin içinde" bulunduğunun öne sürülmesi bir iç hesaplaşma da olabilir mi?
İşte soru bu. Niye olmasın. Sicil raporunu hazırlayan Erol Çakır kim? Hrant Dink davasında taraf olan Veli Küçük"ün iş ortağı. Veli Küçük kim? Susurluk, mafya ilişkileri, Danıştay, Dink davasında adını sık sık duyduğumuz Giresun"da Jandarma komutanlığını yapmış, Güvenlik şirketinin bir şubesini de Trabzon"a açmış, çıkarttığı dergide "Türk vatanının bölünmez bütünlüğünün yanındayız diyenler bir yerde toplanacaklar. Bunun adına biz Yeniden Kuvay-ı Milliye diyoruz." diyen tuğgeneral.
O dergide başka kim var. Biri, bir ayağı Trabzon"da olan ve Haydar Baş"ın televizyonlarında program yapan ve "içimizdeki Ermenileri temizleyeceğiz" dediği iddia edilen emekli Albay Hüseyin Mümtaz Beyazıtoğlu. Diğeri Susurluk"ta adı gündeme gelen Jitem"in kurucusu öldürülen Cem Ersever"in koruması Trabzon Gümrük Başmüdürü Ali Balkan Metel...
Trabzon"a açılan bu kapı böyle uzuyor. Beyazıtoğlu"nun televizyonunda program yaptığı Haydar Baş kim? 28 Şubat"ın mağduru olduğunu öne süren Azerbaycan"ın vazgeçemediği Trabzonlu siyasetçi... Ümit Özdağ"ın "20 yıldır bölgede çalışıyoruz" demesini dikkate alırsak; bu listeyi sayfalar dolusu uzatmak mümkün. Trabzon"da ekonomi kimin elinde ona da bakmak lazım. Ama sorun şu: Listenin başı böyle gelmez. Listeyi bu kez baştan tutmamız lazım ki sonuca varabilelim. Onun için de siyasi bir irade lazım.
Polisin arananı bulamadığı bir şehir
» Doğu Karadeniz"i esir alan bu "Pontus tehlikesi" nasıl ortaya çıktı?
Üstünde durulması gereken bir husus bu... Emekli Tuğgeneral Baki Onurlubaş 2001"de Giresun Jandarma Bölge ve Garnizon Komutanı olarak görev yaptı. Pontusçuluk faaliyetlerinin tekrar hortlamaya başladığını öne sürenlerden biri olarak tanınıyor. Giresun"da bölge halkının Pontusculara karşı duyarlı olması için jandarmaya ihbar hattı açtırdı. Emekli Albay Hüseyin Mümtaz Bayazıtoğlu da bir yazısında Tuğgeneral Onurlubaş"ın Pontusçuluk faaliyetlerine karşı bölge halkını uyarmasının ne kadar yerinde olduğunu belirtip Giresun"dan aralarında bir papazın da bulunduğu 40 kişilik bir turist grubunun nasıl gönderildiğini hatırlattı ve "Giresunlu papaz olayında görevini yapmıştır efendiler. Darısı diğer illerimizin başına" dedi.
» O illerden biri de Trabzon...
Evet. Trabzon, sadece Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro cinayeti, TAYAD"lı gençlerin linç edilmek istenmesi, Doğulu işçilerin gittiği bir çay ocağı ile McDonalds"ın bombalanması, Hrant Dink suikasti ile gündeme yaratmadı. Trabzon bazılarının 1990"lı yıllardan bu yana gündeminde. KTÜ"de İshak Alaton"u ağlattılar, Rahmi Koç"u gemiden indirmediler. Gazi davasında mağdur yakınlarını yumrukladılar. Bugün KKTC"nin Cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat"ın Trabzon"a gitmesini engellediler. Doç. Dr Jurgen Friedrich ve Doç. Dr William Salwer"i misyonerlik çalışması yapıyorlar iddiasıyla Üniversiteden attılar... Tabi bunları alt alta toplayınca 2000 yılında ASAM"a bağlı olarak çalışan Ermeni Araştırmaları Enstitüsü"nü kuran Türkiye Azerbaycan Dostluk Derneği Genel Başkanı olan Ümit Özdağ"ın "Bu bölgede 20 yıldır çalışıyoruz. Bu bölge devletin güvenlik algılaması içine girmiştir" sözlerini iyi değerlendirmek lazım. Bu nasıl bir çalışma ise Trabzon zamanla halkının provoke edildiği, "öteki"nin yargılandığı, emniyet müdürlerinin tekme tokat savurduğu, valilerin "ders" verdiği, yargının "serbest" bıraktığı, bölgeye gelen yabancıların izlendiği, polisin arananı bulamadığı bir şehre dönüşmüş.