!!!!
Demek sen dil bilimcisi ve Türkologsun Babur efendi. Yani bir bilim insanısın, yazdığına önem veren, değer veren titiz bir bilimci ve ana diline müthiş saygılı!!!
Buna rağmen bu yazıları buraya bir bilimci ve dil ilimcisi olarak postalamaktan hiç bir utanç ve rahatsızlık duymamakta, tüm suçu Anadolu’da bulunan köhne bir kahvenin paslı bir klavyesine yüklemekte.
Evrensel konumların değerleri ile yetişemeyen, diplomaları yalnızca Anadolunun üçüncü sınıf üniversitelerinde geçerli olabilen, dünya ülkelerinde kaile bile alınmayan bu tür tuhaf diplomalı bilimcilerden başka tür mesleki bir dürüstlülük beklemek haksızlık olur. Çünkü kapasitesinden daha fazlasını istemek lüksümüz olamaz. Olursa işaret parmağını sallayarak bize dil biliminin ne kadar önemli bir bilim olduğunu bu Türkçe’si ile açıklar zatımız. Yalnızca büyük bir utançtır benim açımdan bu tür ilimci ve bilimci olduğunu düşünen zatlar, yazık bunlara verilen diplomalara.
Ağlanacak hallerine gülebilen tuhaf bilimci ve ilimci diplomalılar, dünyanın hiç bir medeni ülkesinde geçmeyen kağıt parçacıkları. Boşuna değildir gelişmiş ülkelerin hiç birisinin içinde yer bulamaması Anadolu Fakültelerinin.
Koskoca Anadolu ilimcisi ve bilimcisi insanları kimlik olarak Müslüman olanlar ve olmayanlar olarak ayırarak değer vermekte! Bir insan bu kadar zırvalar, bir insan bu kadar cehaletini arka, arkaya yazdığı Türkçe’nin en güzel incileri ile pişkince sırıtarak onur duyar. İnsanlar önce salt insandır, okula giden, işe giden, gezen, tozan, hasta olan, gülen, ağlayan, mesleği olan, olmayan, cahil olan, bilgili olan, farklı cinsiyeti olan, çocuk olan, büyük olan, yaşlı olan, farklı milliyeti, dilli, dinli olan, seven, sevilen, iş arayan, zengin olan, fakir olan, okuyan, okumayan vs, vs. Bütün bunların toplamlarıdır insanı insan yapan, ibadet ve dine günlük bağımlılık oranı bir insanın belki en fazla iki, üç saattir, en uç noktada. Diğer günün tüm bölümlerinde de bir insanın yaşamı vardır ve ibadetinden çok daha büyük bir bölümünü kapsar bu dönemi. Burada bir insanın Müslüman olup, olmaması o insana yeni bir kimlik vermez, dinsel özgünlük laik toplumlarda kimlik olarak bir yasal statü yaratmaz, hiç bir laik anayasada bireyler dinsel özgünlükleri ile değerlendirilmezler, laik anayasalar ve toplumlar ümmetçiliği yıkıp, yok etmişlerdirler. Bütün bunları kendisini bir ilimci ve bilimci olarak sunan zatın bilmesi gerekir. Demokrasi bütün bu farklılıkların bir arada harmoni içinde yaşayabilmesini oluşturduğu evrensel yasalar ve kültürler ile yaşatabilendir. Bizler ve onlar kavramları Demokrasilerde yer bulmaz, demokrasilerde bireyin özgürlüğü ve mutluluğu temel alınır. Ve hiç bir Demokrasi ile yönetilen toplumlarda ümmetçilik yoktur. Din ve ibadet Tanrı ve ona inanan arasında ruhani bir özgürlüktür yaptırım değildir.
Kafasında temelden batıya karşı, batı moderniz mine karşı, batı değerlerine karşı, batının insana sunabildiği saygınlık, güvenceli bir yaşam ve insani mutluluk sistemlerine ve gerçeklerine karşı elbet bunları kendi insanlarına sunamayan toplumluların, toplulukların ve bu tür şahısların aşağılık kompleksleri mutlaka olacaktır.
Toplumsal özgürlükleri, bireysel mutluluk ve özgürlükleri ve sivil yaşamın var olan şu anki tüm değerlerini, düşünce ve vicdan özgürlüklerini var olabilecek konumunda (şu an için) en iyi sunabilen ve yaratabilen tüm toplumlar batı toplumlarıdır.
Hiç bir gelişmiş insan ve topluluklar geriye dönmek için yaşamaz ve mücadele vermez, toplumları teknolojiler değiştirir ve dönüştürür, bununda kaynağı bireysel özgürlük ve özgür düşüncelere değer ve destek vermekten geçer.
İslami topluluklar batıdan uzaklaşacağına batı ile bütünleşebilmenin yollarını aramalılar.
Buda önce ümmetçilikten kurtulmak ile olur.
İşte böyle Babur efendi, aramızda ki dürüstlülük farkı çok büyük, ben bireyin mutluluğunu ve özgürlüğünü savunuyorum, sen ümmetçiliğin.
Bu yüz yıl evrensel Hümanizm yüz yılı olacağından emin olabilirsin.
Dünün tüm ulus devlet sistemlerinin hepsi parçalanmakta..
İyi yazmalar dilerim sana...
|