Laik Cumhuriyete saldiri
Aslında farklı şeyler yazacaktım.
RTE Selanik´te Türklere farklı, Yunanlılara farklı davrandığını yazacaktım.
Türkleri bir yazıdan dolayı azarlayan RTE, hemen karşısında dikilen sözde ´Pontus Rum soykırımı´ anıtına bir şey söyleyemediğini yazacaktım.
´Dostumuz´ Yunanistan Başbakanı bizi protesto edip, gezisini iptal etti ve RTE hükümetinin tüm çabalarına rağmen, kamuoyuna ´ertelendi´ diye yutturulmaya çalışılan gezinin, Yunanlıların isteksizliğinden dolayı gerçekleşmezken, bizim RTE her gün orada.
Kim takar Yunan protesosunu, kim takar Türkleri soykırım ile itham etmeleri, beleşe gezecek.
Adamın sloganı belli: Türk´ü azarla, ülkeyi pazarla!
Ben aslında ekonomiden söz edecektim ve IMF´ye olan bağımlılığımızdan.
Ben AKP´den söz edecektim ve çok eşli, dayakçı AKP milletvekilinden ve o´nu savunan AKP Grup Başkanvekilinden.
Daha söz edeceğim bir yığın olay vardı, ancak olmadı.
Dün gelişen olaylar bunların hepsini geri plana itti.
Dün 3 yıllık AKP zihniyetinin ülkeyi heba etmenin bir başka sonucunu elde ettik.
İlk devrim şehidimizi verdik ve bu zihniyete.
AKP döneminde çok şehit verdik. Bölücü terör, sayelerinde ülkemizi yakmaktadır. Her gün bir başka yerde şehit cenazeleri kalkmakta. Gözyaşları hiç dinmemekte. Kendi çocukları ise ABD´de.
Dün verdiğimiz şehit farklı. Dün ilk kez Cumhuriyet devrimlerin bekçisi bir yargı üyesi, Danıştay 2.Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin, şehit edildi.
Ayrıca 3 üye ve Daire Başkanı bu saldırıda ağır şekilde yaralanmıştır.
Daire üyenin şehit edilişin tek nedeni Cumhuriyet devrimlerine inanmak ve bunları korumak.
Dün ki saldırı sadece Mustafa Özbilgin´e değil, sadece Danıştay´a değil, sadece Yargı´ya değil, sadece Cumhuriyet´e değil, dün ki saldırı Laik Türkiye Cumhuriyeti´ne yapılmış bir saldırıdır, bir silahlı eylemdir hatta Laik Türkiye Cumhuriyeti´ne ve Cumhuriyet devrimlerine başkaldırıdır!
Bu başkaldırının, bu saldırının zeminini hazırlayan zihniyet, AKP ve RTE zihniyetidir!
Bunu apaçık ortaya koymamız gerekmektedir.
Dini duyguları her fırsatta, bilhassa başları sıkışınca, suistimal edenler bunlar, suistimale karşı çıkanları ve Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkanları dinsizlikle suçlayan ve hedef gösteren yine bunlar. Rejimle kavgalı olan ve bu kavga yüzünden ülkeyi kutuplaştıran ve terör ortamı hazırlayan yine bunlar.
Yaptıkları işler felaketle sonuçlanınca, türbana sarılan, hatta türbanın altında saklanan bunlar, bu kez bu silahtan yoksun.
Ne yapacaklarını şaşırmışlar. Ellerindeki silah patladı ve bir can aldı!
Ancak yine de bu silahı ellerinden bırakmak istemiyorlar. Çünkü bu rejime karşı sürdürdükleri savaşın en önemli, en hain silahıdır.
Silah din, tetikçi cehalet!
Buyrun size kanıtı.
Çiçek açıklama yapıyor ve medya´yı bu olayın pek üzerine gitmemesi için ikaz ediyor.
M.A.Şahin çıkıyor, sevinçle, bu olayın failleri ortaya çıkınca herkes için büyük sürpriz olacakmış.
Arınç çıkıyor, olayı büyütmeyin, sadece bir vatandaş öldürüldü, adli bir olaydır, ülkede günde kaç kişi öldürülüyor.
AKP´nin İTO´daki adamı çıkıp, büyütülecek olay değildir, büyütmeyin yoksa ekonominin ve turizmin ayağına kurşun sıkmış olursunuz, diyebiliyor.
RTE çıkıp, olayı türban ile bağdaşlaştıranlar çirkin bir yaklaşım olduğunu söylüyebiliyor.
Be adam, tetikçi ifadesinde bu hakimleri, türban kararı çıkarttıkları için bilerek seçtiğini açıklamadı mı. Tetikçi ateşi açarken, türban kararından dolayı bu eylemi gerçekleştirdiğini haykırmamış mı mahkeme üyelerine.
O zaman sen ne anlatıyorsun. Bu ne kin, bu ne nefret.
Sen gömleğini değiştirmiş olabilirsin, ancak kafan hiç değişmemiş. Sen hala o teröristin önünde diz çöken adamsın ve hep o adam kalacaksın!
RTE durmadan, gömleğini değiştirdğini söylüyor. Bu doğru olabilir. Artık gençlğinde ki gibi çarşamba pazarında almıyordur gömleğini. Artık terziler o´na gömleklerini hazırlıyordur. Her şey marka. RTE nefret ettiği bu devlet sayesinde en yeni, en modern gömleklere, güneş gözlüklerine, arabalara, dairelere, uzay yataklarına hatta ayakkabılara sahip olmadı mı.
RTE para içinde yüzüyor. Çocukları İBB Başkanı iken yakınlık kurduğu bir şirket sahibinin parasıyla yurtdışında okudular. O şirket artık Holding.
Acaba aramızda kim devletin uçağını babamızın malıymış gibi düğün davetiyeleri elden dağıtmak için kullanabilir?
Bu mu Müslümanlık, bu mu dindarlık.
RTE toplumu gerenlerin olduğunu iddia ediyor ve ekliyor, biz daima bundan uzak durduk.
Biliyor, kabahati büyük, ancak türban silahı elden gitmiş, biraz mazlum rolüne bürüneyim.
RTE´nin bu cinayetle tabii ki hiç bir alakası olamaz. O toplumu germedi.
Danıştay karaından sonra Danıştay´a esip gürleyen bendim.
Ben çıkıp Danıştay 2.Daire üyelerine ´Efendi, haddini bil´ dedim.
AKP´nin Bakanları ve milletvekilleri açıklamalarıyla sanki yüreklendirmedi katilleri.
Vakit gazetesi üyelerin resimlerini yayınlayıp hedef haline getirdiğinde, gereken önlemleri ben almadım.
Vakit gazetesini RTE ve AKP bu davranışından dolayı eleştirmedi, hayır, daha bir kaç gün önce Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Vakit gazetesi en beğendiği gazete olduğunu beyan etti.
Buyrun.
23 Nisan günü o minnacık 21 yaşındaki ´kart yavruları´ ben mi TBMM´de rejime dil uzattırdım. Bunlar Milletin Meclisinde kürsüye çıkıp rejime ve laikliğe meydan okutmadılar mı. Bu çürük zihinler biz bu rejimin karşısındayız ve bize karşı çıkanlara rağmen istediklerimizi söke söke alacağız demediler mi Meclis kürsüsünde.
Arınç anayasal Laiklik tanımını tartışmaya açmadı mı.
Daha bir kaç gün önce Danıştay Başkanı RTE´nin gözünün içine bakıp, tehdit alıyoruz, bizi koruyun demedi mi. Laikliğe saldırıldığını söylemedi mi.
RTE ne yaptı. Toplantıyı terk etti. Ciddiye almadı, hatta Danıştay Başkanı ile alay etti.
Danıştay üyeleri karardan sonra tehdit edildiklerini bir çok kez ilgili makamlara duyurdular ve hatta sürekli yakın koruma talebinde bulundular, ancak bu istek kabul görmedi. Neden? Personel yetersizliği mi, yoksa Danıştay nefreti mi bu kararı biçimlendirdi.
Hani RTE ve AKP halk tarafınca o kadar seviliyordu? Hani halkın %70´i AKP`yi destekliyordu? O zaman RTE veya bir Bakan onlarca korumalarının sadece bir tanesini Danıştay´a gönderseydiler.
Ancak ne RTE ne de AKP korumasız gezemezler.
Gerçekçi olalım. AKP ve RTE bu olayın tabii ki faili değildirler, tabii ki azmettiren de değiller.
Ancak böyle bir cinayetin gerçekleşebilmesi için gerekli zemini hiç kuşkusuz AKP ve RTE hazırlamıştır.
Ve işin en vahim tarafı, daha vahim olaylar yaşamamız için bunlar ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Maalesef söylediklerimin hepsi bir bir gerçekleşiyor, bundan dolayı aklımdan geçeni buraya yazmıyacağım.
Söylenecek çok şey var, ancak şunları söyleyip bitirmek istiyorum.
Artık iş iyice çığrından çıkmak üzere. Bir tarafta bölücü terör gittikçe tırmanıyor, diğer tarafta irtica ve o´nun yarattığı terör her geçen gün daha güçlenip, cesaretleniyor.
Dur zamanı geldi ve hatta geçiyor.
Artık herkes düşünüp, hangi safta, kimin yanında olduğuna dair kararını vermek zorundadır.
Lâik Türkiye Cumhuriyetimize sahip çıkalım.
Ben sahip çıkıyorum ve çıkmaya devam edeceğim – ucunda ölüm olsa bile!
|