Einzelnen Beitrag anzeigen
  #27708  
Alt 28.01.2006, 12:12
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Devam ( Feminel )

George Santayana, " Kendi tarihlerini bilmeyen kuşaklara o tarihleri tekrar etmeye mahkumdur" der. Kadın sorunu, erkek sorunu gibi bu tarihsel gelişimden kolayca görüleceği gibi, kar amaçlayıp, aksine insanı ve onun ihtiyaçlarını önemseyen bir sistemde mümkündür. Russell, böyle bir sistemi şöyle biçimleştirmeye çalışmıştır. "Özel hayat" kavramını tartışmaya açıp, yeni bir "mimari" önermiştir: Tek tek ayrı mutfaklarda milyonlarca kadın aynı işi yapıyor. Bu işgücü müsrifliğini önlemek için, topluca yaşanılan yeni mimari yapılar önerilyor. Bu yapılarda mutfak, çamaşırhane gibi "özel hayat" statüsüne girmeyen yerler ortak kullanıma sunuluyor. Çocukların bakımı belirli bir süreden sonra (üç ay- altı ay) profösenel çocuk bakıcılarına bırakılyor. Yani çocuklar toplumun en önemli unsuru gerçegi ortaya konmuş oluyor. Böylece hem çocuklar sağlıklı yetiştirileceği hem de ebebeyinler bütün zamanlarını çocukla geçirmedikleri için, onları özleyecekleri ve birlikte oldukları zamanı daha ilgili ve sevgi dolu geçirebilecekleri düşünülüyor. İyi bir nufus planlanması ile işsizliği kaldırabilineceğini de savunuyor Russell. Günde dört saat çalışarak, bütün insanlığın aynı belki daha rahat yaşayabileceğini ortaya atmıştır. Gerçekten de rekabete dayalı bu sistemde insan ihtiyaçları tüketilmiyor, tüketilen ihtiyaç oluyor. Aynı zamanda dayanıklı mal üretimi yerine daha çok gelir getirsin diye daha çabuk bozulan mallar üretiliyor. Böylece dört saat çalışan kadın ve erkek kendilerine, eşlerine ve çocuklarına zaman ayırabilecektir. Üretim ve ürünler devlet tekelinde olduğu için kadın erkek, erkeğinde kadın üzerinde baskı kurması mümkün olmayacaktır. Kadın ve erkek her alanda eşit sayıldığından ikiyüzlülük olarak değerlendirilebilecek olan "çifte ahlak" anlayışıda ortadan kalkacağını iddia etmiştir.

Tarihsel süreç kadının kurtulması gereken bir konumda olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmadan gösteriyor. Ama aynı tarihsel süreç, kadınları ezen, baskı altında tutan, özgürlülüklerini kısıtlayan erkeklerinde aynı sistemin farklı dişlileri tarafından ezildiğini gösterir. Erkekler suçsuz değiller tabiki, ama kadınlarda öyle. Erkeklerin bir, kadınların iki, çocukların ise üç kez ezildiği bu sistem asıl suçludur. Kadının kurtuluşu, erkeğin kurtuluşu, çocuğun kurtuluşu, kısacası insanın kurtuluşu, kadın ve erkeğin bir arada omuz omuza verdiği insalığın kurtuluş mücadelesinden geçiyor. Ne erkek kurtulmadan kadın kurtulur, ne de kadın kurtulmadan erkek. Bu sistemden en çok faydalanan erkekler bile tam anlamıyla özgür değillerdir: mutsuz ve çok kazanma, daha çok kazanma hırsıyla varlar yalnızca. Yaşamı elde etmek olarak görüp, mutluğu neden elde edemediklerini bir türlü anlayamayarak, mutluluk taklitleri yaparak yaşıyorlar yalnızca