Einzelnen Beitrag anzeigen
  #25743  
Alt 17.10.2005, 05:20
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard 3.

Soru:
Ama, devletin tarif ettigi, cercevesini belirledigi Müslüman tipi bir türlü ortaya cikmadi. Din herseye ragmen hayatiyetini devam ettirdi...
Cevap:
Din varolussal bir gercektir. Bizim hayatimizin bir parcasi. O bizde yasiyor, biz onda yasiyoruz. Siz gelip benim varolussal alanimi, varligimi parcalamak istiyorsunuz ve vücudunuzun su kadar yerinde din olsun, su kadar yerinde din olmasin diyorsunuz... Ama benim vücudumun öyle bir yapisi var ki, kalbimden kan pompalandigi zaman vücudun her tarafina gidiyor. Din müminin hayatinda kalp ile onun pompaladigi kan gibidir. Saslikli bir vücudun kan dolasimina engel olmaniz mümkün degildir, olmaya kalkisirsaniz vücudun o kismi felc olur...

Soru:
Siyasi Islam, Radikal İslam, Iliman Islam, Liberal Islam.... kavramlarina bu toplumsal yapida baktiginiz da onlari nereye oturtuyorsunuz?
Cevap:
Türkiye´de bunlar 1950´den sonra ortaya cikmaya, kendini göstermeye basladi. 50 öncesinde Iliman Islam, Siyasal Islam, Radikal Islam, diyebileceginiz Islamlarin birinde yer alan insanlar yok degildi. 50´den önce Islamin siyasal taleplerinin de oldugunu ve dolayisiyla bir Islam devleti olmasi lazim geldigini düsünen insan yok degildi. Bunlar üzerlerine siddetle gidilen insanlar olduklari icin sustular, susturuldular. Iliman Islam ise, demokratik sisteme itiraz etmeyen, demokrasi ile yönetilen bir ülke icerisinde devletin referanslarindan bir tanesi din olmasa da, sosyal alanda baskalarini mecbur etmeksizin olabilen en genis sinirlar icerisinde dinin yasanmasini isteyen Islam anlayisidir. Iliman müslümanlar, kendi dini yasama taleplerini veya özgürlüklerini, baskalarinin hak ve özgürlüklerinin kisitlanmadigi sinira kadar götürmek istiyorlar. Baskasinin özgürlügüne müdahele oldugu yerde kendi talep haklari bitiriyor. 50´lerden önce bu da vardi...
1950´den sonra, daha önce var, fakat gizli olan bu talepler, bu yaklasimlar yavas yavas ortaya cikti. Önce Iliman Islam diyebileceğiniz talepler ortaya cikti. Bunun arkasindan Siyasal/radikal Islam deyebileceginiz talepler ortaya cikti... Bunlar farkli Islam´lar degildir, Islam bir tanedir, bunlar Islam´a inanalarin farkli anlayis, yorum ve yaklasimlarindan ibarettir.

Soru:
Modernite tek basina bir toplum insa etmeye yetmiyor. Cünkü bir toplumu meydana getiren degerler salt modernite kavraminin icerisinde yok. Modernite varolan, tarihe, kültüre, dine, kurumlara.... farkli bir tarzla yaklasiyor, orada bir restorasyon öngörüyor. Kimi alanlari ilgi disi birakiyor. Biz kendimizi, bireyi, toplumu moderniteden hareketle tanimliyoruz. Halbuki modernitenin böyle bir acilimi, yok. Toplumda en basat olarak sunlar karsima cikiyor: din, kültür, siyaset. Iliskilerin, pazarin oldugu yerde mutlaka siyaset var, din var, kültür var. Toplumun su parcasinda dini degerler olsun, su kesiminde kültürel degerler olsun, su kesiminde de siyasi degerler olsun gibi bir ayrim asla rasyonel degil. Toplum bir bütün ayiramazsiniz. Din de, kültür de, siyasette aslinda ic ice. O zaman da toplumu olusturan toplam degerlerin yönetime, sosyal alana, kamuya yansimasi talebi bana tutarli ve gerekli gibi geliyor. Öyleyse nedir problem, bunu sakin bir akilla cözemiyorum?
Cevap:
´Ben ateistim´ diyen bir Türk aydini kendini ´Kültür Müslümani´ olarak tanimlayabiliyor. Bilim adamlari, mühendisler, aydinlar, kentliler, teknolojiyi yapan ve yasayanlar arasinda dinsizler ve gevsek dinliler oldugu gibi dindarlar da var.

Soru:
Devlet, toplumun yasatmak icin var ise, inanani inanmayani, ibadet edeni etmeyeni vs. bu birliktelikten mutluysa, bir problemleri yoksa o zaman devletin derdi ne?
Cevap:
Devlet moderniteyi bir ideoloji haline getirirse dert o zaman ortaya cikiyor. Bati modernitesi kendi kültür ve medeniyeti cizgisinde bir caddaclik yakalamis olsun, bizde kendi kültür ve medeniyetimiz cizgisinde bir cagdaslik yakalamis olalim. Bu cagda, yani 21. yüzyilda birden fazla cagdas medeniyet olsun. Ve bunun birinin adi Bati Medeniyeti olsun, birinin adi Islam Medeniyeti olsun. Biri de bir baska medeniyet olsun hic itirazim yok. Belli bir medeniyetin cagdasligıii o medeniyeti bölerek, medeniyetin bir kisim dinamiklerini, mesela sadece akli, bilimi, teknolojiyi, ekonomiyi alarak (yani maddi ve dünyevi kismini alarak) moderniteyi bununla aynilestirerek, bunu da ´mürsit´ diye takdim ederek "ideoloji haline getirir, dinin yerine koyarsaniz" ve dayatirsaniz Iste dert o zaman ortaya cikiyor. Cünkü baska bedenler icin yapilmis bu elbiseyi kendi insaninizin bedenine giydirmeniz mümkün olmuyor. Kendi elinizle mumdan yapacaginiz bir bedene ancak bu elbiseyi giydirebilirsiniz. Sizin iradeniz disinda, belli bir kültür ve medeniyet cercevesinde olusmus bir bedene bu elbiseyi giydiremezsiniz.

Soru:
Islam´da tecdit´in mantigi nedir? Bugün nasil karsimiza cikar, nasil uygulanir?
Cevap:
Islam´da bir klasik bir de modern tecdit anlayisi vardir. Klasik tecdit anlayisi; otantik, sahih Islama yapilan katkilari ayiklamayi, temizlemeyi ve Cenab-i Hakk´in kitabina ve örnek insan olarak bildirdigi Hz Peygamberin Sünnetine uygun Islam toplum hayatinda bozulmadan yasatmayi hedefleyen bir faaliyet bütünüdür.
Ideolojiler karsisinda Islam´in bir ideoloji gibi de kullanilmaya baslandigi caglarda ise (cagdas) tecdit anlayisi; Sahih Islami, aksine farkli talepler, farkli cereyanlar karsisinda, hem ferdin hem toplumun hatta imkan bulunabiliyorsa, dünyanin hayatina sokabilmek icin yapilan faaliyetler bütünüdür. Cagdas tecdit anlayisi, bir rekabeti ön görüyor. Kültürde, medeniyette, siyasette, cemiyet hayatinda rakipler arasindan kendisi bir rakip olarak Islami esas aliyor, kendi dininin hakim hale gelmesini istiyor.

Soru:
Bugün pratikte bir hareket olarak bunu görebiliyor muyuz?
Cevap:
Klasik tecdidin, Sahih Islam´in ortaya konmasi, insanlara anlatilmasi, teblig edilmesi anlaminda tecdidin bugün hem de ilmi olarak varoldugunu söylemek mümkün. Öteki tecdit ise bugün adina siyasal veya radikal Islam dedikleri alana kaymistir. Rakiplerde bundan ürkmüs ve gardlarini almislardir, hem ülke icerisinde hem dünyada. Ülkede, baska ideolojilere meydan okuyan, dünyada da baska hakimiyetlere meydan okuyan bir Islami hareket onlar tarafindan ´yesil tehlike´ olarak algilanmistir. "Yesil ve tehlike kim icindir, kime göredir?" sorusuna burada cevap vermiyorum, ama Yesil´i kendileri icin tehlike görenler, ona karsi mücadele bayragini acmislardir. Bu rakip onlara meydan okurken, simdi kendini korumakta zorlanir hale gelmistir.

Soru:
Fas´da, Bahreyn´de, Pakistan´da demokratik yollardan gecerek gelen siyasi olusumlar bizdeki gibi muvaffak oldular. Buna Iran´da Hatemi´yi de dahil edelim. Yüzde 40´la geldi sonra bu oran yüzde 78´lere cikti. Islami cografyada bu tür göstergeleri neye bagliyorsunuz? Durumlarini, bir model olarak görüyorlar ve ´Dini demokrasi´, ´Islami demokrasi´ olarak sifatlandirip örnek olmak istiyorlar.
Cevap:
Onlar bizden biraz farkli. Cünkü demokrasi ile bagdasir bulduklari bir Islam yorumunu referans olarak aliyorlar ve bunu ilan da ediyorlar.
Iran´da Pakistan´da, Fas´ta ve bazi Orta Dogu ülkelerinde bizdeki gibi bir laiklik anlayisi ve o laikligin güclü bekcileri olmadigi icin oradaki insanlar Islami referans olarak almak ve ilan etmekten cekinmiyorlar. Diyorlar ki, biz Müslümaniz ve hayatimizin her safhasinda, her alaninda Islam´a bagli kalacagiz.

Soru:
Niye bu Islami hareket örnekleri demokrat da, baska Islami hareket örnekleri demokrat degil?
Cevap:
Bunlarin demokrat olmalari, ötekine karsi tavirlarinda ortaya cikiyor. Ötekini iki sekilde alalim: Bir, gayrimüslimler. Iki, Müslüman olup da, Müslümanligi gevsemis olanlar. Simdi bunlara karsi tavir ve yaklasimlari radikal degil, uzlasmaci. Ama bu uzlasma dinde taviz vererek olmuyor. Mesela "sen icki iciyorsan, tamam Islam´da bu da vardir zaten, diyerek degil, Islam´da icki haramdir, ama ben sana bugünkü dünyada ve bugünkü sartlarda, kendi özel alaninda icki ictin diye müdahale etmem, mekanini basmam, aramam, dövmem, cezalandirmam" diyor. "Faiz haramdir. Sen istersen banka kurarsın. Ben iktidara geldigimde senin faizle isleyen bankani kapatmam, ben faizsiz isleyen banka da kurarim. Sana gelen sana gelir, ona gelen ona gelir. Ortada bir rekabet olur..." diyor. "Ben bir tarikati, bir mezhebi, bir Islam yorumunu ülkemin bütün insanlarina dayatmiyorum. Ben insanlara inandiklari gibi yasama imkani taniyorum, ben bu özgürlügü ihtiva eden bir Islam anlayisini referans olarak alacagim. Size vadettigim bu özgürlüklerinizi ortadan kaldirmamak kaydiyla Islami uygulayacagim" diyor. Biraz, Sudan´da, biraz Pakistan´da bunu görmeniz mümkün. Biraz diyorum, tam degil... Iran´da Hatemi sonrasinda biraz bunu görmeniz mümkün...

Soru:
Demokrasinin basina ´din´in gelmesini nasil degerlendiriyorsunuz?
Cevap:
"Islami demokrasi veya Islam demokrasisi" diyorsunuz. Bence Islami demokrasinin anlami var. Biraz önce tarif etmeye calistigim demokrasi anlayisina siz Islami diyebilirsiniz. Cünkü, siz Islamı referans olarak aliyorsunuz, ama baskalarinin hak ve özgürlüklerini azami ölcüde tutuyorsunuz ve secimle gelip secimle gidiyorsunuz. Bu rejimde yükselen degerler ve umumi ahlak Islami oluyor. Islamiligi bu. Peki demokrasiligi nerede derseniz; bu programinizi halka sunuyorsunuz, halk sizi secerse iktidara geliyorsunuz, halk git derse gidiyorsunuz.

Soru:
AKP ile benzerligi, paralelligi var mi?
Cevap:
Bizde her hangi bir Islami grubun ortaya cikip da, "ben Islami referans alan bir demokratik siyasal yapi olusturmak istiyorum" demesi mümkün degil. Rejim buna müsait olmadigi icin ortada iki yol vardir. Bir, "ben Islami referans alarak devlet olmak ve bunu, demokrasiyi kullanarak degil, güce dayanarak gerceklestirmek istiyorum" diyenler. Bunlar zeminin altinda kalmak durumundadirlar. Yani böyle diyenler varsa, faaliyetlerini gizli yürütmek durumundadirlar. Ben Türkiye´de bunlarin sayilarinin az, imkanlarinin da zayıf oldugunu düsünüyorum. Onun icin Türkiye´de bu acidan gizlenmis bir tehlikeden söz edenlerin bu tehlikeyi kasten abarttiklarini ifade etmek istiyorum. Bunun ötesinde aciklayamadigi icin adina Islam demeyip de basina milli, millet... gibi bir kelime getirerek bir proje sunanlar var. Islam´i kamusal alanin düzenlenmesinde bir kaynak olarak alacaginizi gizlemek suretiyle ve demokrasiyi kullanarak böyle bir projeyle yola cikiyorsunuz. Biz son on yirmi yil icinde bu tür tesebbüsleri de yasadik. Kanaatime göre bu tür tesebbüsler demokrasi acisindan tehlike iceren tesebbüsler degildi; ama demokrasiyi, secimle gelip secimle gitmek seklinde almaniz sartiyla. Fakat Türkiye bunlari da kaldiramadi. Yani siyasiler olarak hem Müslümanca yasamayi, hem de iktidara geldiklerinde kamusal alani düzenlerken, ötekilerin hak ve özgürlüklerini zedelemeden Islami referans olarak alacagini üstü örtülü olarak ifade etmek suretiyle siyaset yapanlari da Türkiye kaldiramadi.
Kanaatime göre simdi Müslümanlar -bunlara müslüman demokratlar da diyebilirsiniz- ücüncü bir tarz deniyorlar. Bu sefer kelimelerle de gizlemiyorlar. Acik ve samimi olarak diyorlar ki, "biz özel hayatimizda Müslümanca yasadigimiz gibi kamusal alanda da baskalarinin hak ve özgürlüklerine zarar vermedigimiz sürece Müslümanca yasayacagiz. Inancina göre yasamak isteyenlere de özgürlük alani acacagiz. Ama samimiyetle söylüyoruz ki, referansimiz Islam degildir. Referansimiz evrensel, siyasi, hukuki, ahlaki degerlerdir..." Tabii bu yaklasimi ileri sürerken inanclariyla ters düsmediklerine dair bir suura, bir anlayisa sahip olduklari da aciktir