FRANSIZ TAKINTILARI..
GÖRDÜĞÜNÜZ resmi Cezayir Kurtuluş Müzesi"ni gezerken çekmiştim. Fransa, sömürgesi olan Cezayir"in Sahra bölgesinde atom bombası denemesi yapıyor:
Tabii gizli olduğu için fotoğraf değil, Cezayirli bir ressam yapmış. İşte mantar şeklindeki nükleer patlama görülüyor. Fransızlar belli bir uzaklıkta nükleer patlamanın insanlar üzerindeki etkisini görmek için, Cezayirlileri direklere bağlamışlar, kobay gibi kullanıyorlar!
1950"li yıllarda, yani uluslararası hukukun ve insan hakları anlayışının hayli geliştiği bir zamanda oluyor bu!
Cezayir Cumhurbaşkanı Sayın Buteflika, Fransa"nın Cezayir"deki sömürgecilik dosyasını açması için defalarca çağrıda bulundu ama cevap alamadı!
Her milletin tarihinde kirli sayfalar vardır. Ama 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde Fransa"nın Cezayir dosyası, kitaplara geçmiş "Fransız kibri"nin kanlı bir simgesidir.
Aynı kibir şimdi tabii kansız yeni örneklerini veriyor... "Türkiye takıntısı" bunlarından biri, "Anglosakson takıntısı" bir başkası...
* * *
YENİ Başbakan Villepin de "Romanya ve Bulgaristan"a evet, Türkiye"ye hayır!" deyiverdi! Halbuki onun daha sağduyulu davranması bekleniyordu.
Türkiye konusunda, kırk yıldır taahhütlerle, anlaşmalarla oluşmuş bir ilişkiler hukukuna Fransa hayır diyor. Fransa bu şekilde çok kültürlülüğe hayır diyor aslında!
"Polonyalı muslukçuya" da AB Anayasası"na da "hayır" diyen, Fransa...
Evet, Alman Hıristiyan Demokratları ve genelde Avrupa sağı Türkiye"ye karşı ve bunda Hıristiyanlık faktörü önemli rol oynuyor.
Ama Fransızların sağcısı da, solcusu da Türkiye"ye karşı!
Türkiye karşıtlığının şampiyonu, AB Anayasası"nı yazan Fransız Giscard d"Estaing"dir zaten!
Ve Fransızlar, Fransız D"Estaing"in kaleme aldığı anayasayı reddettiler, "Bu anayasa Anglosakson kokuyor" diye!
Elbette reddedilebilir, Hollanda da reddetti. Ama başka hangi ülkede "Anglosakson" takıntısı var böyle? Başka hangi ülkede sağ ve sol koro halinde Türkiye"ye "takmış" durumda!
* * *
AVRUPA Birliği fikrinin mimarı Fransız devlet adamı Jean Monet"dir; hatta 1955"te "Avrupa Birleşik Devletleri Eylem Komitesi"ni o kurmuştu. Fransa yakın zamana kadar AB"nin en enerjik lokomotifi idi.
Çünkü "Fransa"nın yönlendirdiği bir Avrupa"yı hayal ediyorlardı. Bunu açıkça ve defalarca ifade ettiler zaten.
Ama AB genişledikçe bundan kaygıya düştüler. "Polonyalı muslukçu" bile kibirlerine dokundu!
Hele Türkiye?
"AB"nin karar organlarında Türkler etkili olacak" balonu Fransız kibrini büsbütün tedirgin etti ve koro halinde "hayır" diyorlar işte!
Ertuğrul Özkök Camus"nün, Sartre"ın, Morin"in "sol" Fransa"sının büyüklüğüne, şimdiki bu dar kafalı ve kibirli Fransa"nın küçük tavrının uymadığını yazdı. Doğru...
Balzac"ın, Chateaubriand"ın, Tocqueville"in, Aron"un "sağ" Fransa"sı da büyüktür...
Fransa"yı küçülten, İngiltere"nin ekonomik dinamizmi karşısında tekrar komplekse düşüren, Avrupa"nın genişlemesi karşısında panikleten, Türkiye"ye karşı "takıntılı" hale getiren asıl faktör, işte o meşhur Fransız kibridir! Jakobenizmin kötü miraslarından biridir bu.
Fransa kibrinden yanına yaklaşılamayan ama iş bilmediği için sermayeden yiyen bir aristokrata benzemeye başladı yine! O artık "ihtiyar Avrupa"nın simgesidir; Fransız siyaset bilimci Dominique Moisi söylüyor bunu.
TAHA AKYOL
|