YNÖ; bumu alim? bumu 1400senedeki
"yanlislari" düzelten?
bir bakalim..
Bundan sonra biz eleştirilerimize devam ediyoruz. Şimdi çıplak uyarıcı (!) Öztürk’ün kitabından bir bölümü okuyalım:
İnsanlık hiçbir devirde uyarıcıları gereğince dinlemedi. Allah, her devirde her topluma “nezirler” uyarıcılar gönderdi. (Kur’an; Fatır,24)
Uyarıcılar sürekli gönderilmiştir, ama insanlık bunları dinlememiştir...
Peygamberlerde (uyarıcı) sıfatının yanında, hatta ondan önce (müjdeleyici) sıfatı vardır.
Uyarıcıların, çok önemli zaman dilimlerine hitap edenlerine, “diyoruz.
Kur’an, kullandığına göre, 15 nci yüzyılın çıplak uyarıcısı yaklaşık çeyrek asırdan beri beklenmektedir.
Ben derim ki burada bir özellik daha dikkat çekmektedir: Miladi takvimi esas alarak baktığımız da, kameri takvimin 15 nci yüzyıl çıplak uyarıcısı, miladi takvime göre iki yüzyıla da hitap edecek demektir: 20 nci ve 21 nci yüzyıllar. Bu olgu, Allah’ın bu yüzyılın çıplak uyarıcısına lütfunun bir göstergesidir.”(Kur’an; Cum’a,4)
(Y.N. Öztürk Depremin Gösterdikleri S.233-235)
ÇIPLAK UYARICI (!) YA CEVAPLARIMIZ
Sayın Öztürk yukarıda okuduğunuz gibi, Peygamberimizin görevlerinin bir kısmını kendi yüklenmiş zannıyla: Peygamberimiz alemlere rahmet olduğu için kendini de Allah’ın (c.c) bir rahmeti olarak; Peygamberimiz’e (s.a.s) hitab eden, ve daha önceki uyarıcı peygamberlerden bahseden, yukarıdaki yazdığı Cum’a sûresinin 4 ncü ayetine sığınarak, kendisini de uyarıcı elçiler sınıfına katmaktadır. Bu ise Kur’an’ı tahriftir. Çünkü; âyet gelecekten değil, geçmiş uyarıcı elçilerden bahsetmektedir. Yine Cum’a sûresinin 2 nci ve 3 ncü âyetlerini atlayarak, Bektaşi’nin yaptığı gibi, burada da, Allah’ın (c.c.); Peygamberimizi tarif ettiği âyetlerin son cümlesi olan 4 ncü âyetini yalnız alarak, kendi lehine yorumlarla, yine Kur’ân-ın mânasını tahrif etmektedir. Âyetleri hep beraber okuyalım:
|