Kuran“da, evrenin yaratilisi ve kainatin düzeni ile ilgili ayetlerin bildirilmesi, bilgi sahibi olmaya büyük önem verilmesi, dogada Allah“in varliginin delillerinin görülmesi, evrendeki her nesne ve varligin birbirine olan uyum ve bagliligi; söz konusu dönemde bilimin ilerlemesine yol göstermistir.
Teknik ilimler, tip, astronomi, cebir ve kimya gibi bircok alanda önemli neticeler elde eden Müslüman bilim adamlari, medeniyet ve kültür sahasinda kisa zamanda kendilerini tüm dünyaya kanitlamislardir. Buluslariyla uygarligin ilk adimlarinin atilmasina vesile olan Müslümanlar, ilerlemenin yolunu acmislardir. Islam tarihinde, bilim dallarini tek tek inceledigimizde, hepsinin kaynaginin Kuran-i Kerim oldugunu, bilimin maddi-manevi herseyin Allah“in yarattigi sistemin bir parcasi oldugunu defalarca ispat ettigini görmekteyiz.
Müslüman bilim adamlari öncelikle, Bati“da Roma ve Dogu“da basta Cin olmak üzere, diger devletlerde gelistirilen bilim ve teknolojiyi rehber almislar ve önemli kaynaklari tercüme etmislerdir. Bu bilgi birikiminin icinden imanî ve teknik anlamda yanlis ve tutarsiz olan noktalari cikartarak, kendilerine fayda saglayacak duruma getirmislerdir. Ilk adim niteligindeki calismalarinin ardindan, elde ettikleri bilgileri degerlendirip yorumlayarak bilim ve teknolojiye katkida bulunmaya baslamislardir.
Besinci yüzyilin ikinci yarisinda dogup gelisen Islamiyet, deneye ve gözleme dayali bilimin gelismesinde önemli bir rol oynamistir.
Emevi halifelerinden Muaviye, bir milyon civarinda kitabi barindiran "Darü“l-Hikme"yi (Ilim Kültür Yuvasi) kurar. Halife el-Hakim de, 400 bin ciltlik bir kütüphane kurarak bilim adamlarini Kurtuba“da toplar. 8. Yüzyil“in sonlarina dogru Halife Harun-el-Rasid, Aristoteles“in tüm kitaplarini, Galen ve Hipokrat gibi büyük bilim adamlarinin bircok eserini Arapcaya cevirtir. Halife el Memun, Bizans“a ve Hindistan“a elciler göndererek cevirmeye deger kitap aratir ve Bizanslilari yendigi savasta, savas tazminati olarak sadece Eski Yunan yazmalarini ister.
Böylece Islam dünyasi, önceki dönemlerde yapilan tüm bilimsel calismalari toparlayarak kaybolmasini önler; daha sonra bu calismalar, Arapcadan Bati dillerine cevrilir. Endülüs Devleti“nin kurulmasi ile Musevi, Hiristiyan ve Islam kültür geleneklerinin bulusmasi, Ispanya“yi bilim ve kültür merkezi haline getirir.
Islam dünyasinda yetisen bilim adamlarindan Cabir Bin Hayyan, „Kimyasal maddeleri, ucucu maddeler, ucucu olmayan maddeler, yanmayan maddeler ve madenler“ olarak dört grupta toplar. Cabir Bin Hayyan“in bu calismasi, modern kimyanin kurucusu olarak bilinen Lavoisier“e öncülük eder.
El-Kindi, Einstein“dan 1100 yil önce 800 yilinda, izafiyet teorisi ile ugrasir. El-Kindi, „Zaman cismin var olma süresidir, zamanla bilinebilen ve ölcülebilen hiz ve yavaslikta hareketin sonucudur. Zaman, mekan ve hareket birbirinden bagimsiz degildir, göge dogru cikan bir insan agaci kücük görür, inen insan ise büyük görür“ der.
Tip ve eczacilikta Ibn-i Sina ve Razi gibi alimler, anatomi ve tedavi alanina pek cok yeni bilgi eklerken; tarih ve cografya bilimlerinde Idrisi, Hamevi ve Taberi ve adini bu satirlara sigdiramayacagimiz pek cok Islam âlimi, bilimsel teorilerde önemli ilerlemeler kaydetmislerdir. Özellikle optik alaninda, on birinci yüzyilda Ibn-i Heysem, bu bilim dalini tek basina yeniden insa etmistir. Dokuzuncu yüzyilda yasamis olan Sabit bin Kurra, astronomi alanindaki ilk büyük yeniligi gerceklestirmis; Batlamyuscu sisteme, dokuzuncu yildizsiz küreyi eklemistir. On ücüncü yüzyilda, bu sistemin karsilastigi güclükleri fark eden yine Müslüman astronomlar olmus ve Batlamyuscu olmayan gezegen modellerini gelistirmislerdir. Bunlar, gercekten zamanlarinin cok ilerisinde calismalardir. Söz konusu calismalari ile bilim tarihine adlarini yazdiran Müslüman bilim adamlari, devlet tarafindan maddi-manevi destek görmüs, tesvik edilmis, halk arasinda itibar kazanmislardir. Ayni dönemin Avrupa“sinda ise durum tamamen farklidir. Bilime hizmet eden Avrupali bilim adamlari, pek cok engelleme ile karsilasip kisitlanmakta, hatta calismalari tamamen durdurulmak istenmekteydi.
Harizmi, Hint rakamlarina sifir rakamini ekleyerek bugün kullandigimiz rakamlari olusturuyor; fen bilimlerinde, deneyle sabit olmayan bilgilere itibar edilmemesi gerektigini söyleyen Ahmet Fergani, enlemler arasindaki mesafeyi hesapladigi gibi, Dünya“nin eksenindeki egimi en dogru sekilde hesapliyordu.
Trigonometrik baglantilari bugünkü kullanilan sekliyle formüllestiren El-Battani, 877 yilindan 929 yilina kadar sürekli astronomik gözlemler yapar; Tanjant ve Kotanjant“in tanimini yaparak Sinüs, Tanjant ve Kotanjant“in sifirdan doksan dereceye kadar tablosunu hazirlar.
Ebubekir er-Razi, cerrahide dikis malzemesi olarak ilk kez hayvan bagirsagini kullanir; tip biliminde deney ve gözlemin cok önemli oldugundan bahseder ve bashekimi oldugu hastanede görev alacak olan doktorlarin uzmanlasmalari gerektigini söyler.
Ebü“l-Vefa trigonometriye Sekant ve Kosekant kavramlarini kazandirir. Gözün görülebilir cisimler dogrultusunda isinlar yaydigini söyleyen Öklid ve Batlamyus“a karsi; „Görülecek cismin sekli, isik vasitasiyla gözden girer ve orada mercekler vasitasi ile nakledilir“ diyerek, yaptigi sayisiz denemelerle „göze gelen uyarilarin görme sinirleri ile beyne iletildigini“ söyleyen Ibnü-l-Heysem ise optik biliminin öncüsüdür.
Cesitli maddelerin birbirinden ayirt edilme yollarindan birinin, maddelerin özgül agirliklari oldugunu söyleyerek, sicak su ile soguk su arasindaki özgül agirlik farkini tespit eden el-Beyruni; 973 yilinda „Bilimsel calismalarin, deneylerle ispat edilmesi gerektigini ve belgelere dayanmasinin zorunlu oldugunu“ söyler. Ibnu“n-Nefis, 1200“lü yillarda, kücük kan dolasimini kesfeder.
Bütün Islam ülkelerinde matematik, tip, uzay bilimleri ve daha bircok ilimin okutuldugu egitim kurumlari, rasathaneler; dönemin en gelismis techizatlari ile donatilmis hastaneler, herkese acik kütüphaneler bulunmaktaydi. Bagdat, Harran ve Endülüs basta olmak üzere Misir, Kuzey Afrika ve Dogu Firat cevresindeki bircok Islam sehrinde, egitim sistemi ve ilim, söz konusu döneme örnek teskil edecek düzeyde gelistirilmisti. Müslümanlar, yasadiklari sehirleri uygarlik merkezleri haline getirmislerdi. Bunlardan biri olan Kurtuba, hastaneleri, kütüphaneleri ve Orta Avrupa“dan ögrencilerin egitim görmek üzere geldigi okullari ile Avrupa“nin en modern sehri olarak bilinmekteydi.
Kültürel ve sosyal alanda meydana gelen atilimlara paralel olarak ilerleyen bilim ve teknoloji, Osmanli devleti döneminde doruga ulasmistir. Hazerfen Ahmet Celebi, Lagari Hasan Celebi gibi alimler, alanlarinda tarihin ilk örnek calismalarini gerceklestirmislerdir. Ilk denizalti Osmanlilar tarafindan üretilirken , zamanin en büyük ve süratli gemisi de ileri teknoloji ile insa edilmistir.
Örnekler cogaltilabilir arkadasim, ezbere SLOGAN varii yazi yazacagina, TUTARLI birseyler karalada BILIMIN ALLAHI inkar ettigini hep beraber ögrenelim

)