Thema: Geschichte
Einzelnen Beitrag anzeigen
  #90  
Alt 08.04.2005, 01:49
Benutzerbild von frankenstein
frankenstein frankenstein ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Vatana hizmet edenler!

Agop Dilaçar

Agop Dilaçar Martanyan (1895-1979) Büyük Türkiye Ansiklopedisi Baþredaktörü. Türk Dil Kurumu üyesi. Yozgat ayaný Çobanoðullarýnýn kahyasý Ohan Aslanoðlu’nun torununun oðludur. Robert Koleji’ni bitirdi. Dilde uydurmacýlýk adý verilen hareketini uygulayarak türkçeyi bozanlarýn baþýnda gelmektedir. Bu nedenle uydurukçaya Agopça adý da verilir.

Gazeteci yazar Mehmet Þevket Eygi, Batý (Osmanl&yacute Türkçesi’nin, Arapça ve Farsça’nýn güzelliklerini, tatlýlýklarýný alarak bünyesinde eriterek topladýðýný belirterek, ‘Türkçe dünyanýn en tatlý, þirin, en haþmetli lisanýydý” der. Ýkinci Meþrutiyet’ten sonra Batý medeniyetinin teknik, sosyal, felsefi istýlahlarýnýn (terim) dilimizi etkilemeye baþladýðýný ifade eden Eygi, sözlerini þöyle sürdürüyor; “Batý Türkçesi, þahikasýna 1900’lerden sonraki yirmi beþ yýl içinde çýkmýþtýr. Ondan sonra, Agop Dilaçar’larýn ve hempalarýnýn devlet terörüyle lisan ve edebiyata müdahaleleri neticesinde Türkçemiz büyük yaralar almýþ, çok kan kaybetmiþ, þiiriyetinden ve zenginliðinden arýnarak bir gecekondu dili haline düþmüþtür. Türkiye’deki dil ve yazý devrimi, Ýslam’a ve Müslümanlara karþý yapýlmýþ bir harekettir”

“Türkiye’de dil devrimi yapýlýnca, Sofya’da bulunan Martayan, Atatürk tarafýndan yurda davet edilir. Ancak, Agop’un yurda girmesini önleyecek pek çok pürüz vardýr. Çünkü, Agop daha önce Türkiye’de yaþamaktadýr ve vatandaþlýktan çýkarýlmýþtýr. Atatürk, bütün bu pürüzlere raðmen Agop’u yurda getirtmekte ýsrar eder. Vatandaþlýktan çýkarýldýðý için gittiði ülkeden de pasaport alamamýþtýr. Sonunda Sofya Konsolosluðu, Agop’un elindeki ‘vatansýz’ belgesine vize damgasý atar ve her ihtimale karþý da eline, ‘Gerekli kolaylýk gösterilsin. Atatürk’ün özel davetlisidir” diye bir mektup verir.” ( ) Bu þekilde yurda gelen Agop’un soy ismi de Atatürk tarafýndan deðiþtirilerek ‘Dilaçar’ soyadý verilir. Agop Martayan Dilaçar, 1979’da ölene kadar TDK’nýn ‘Genel Yazmaný’ olarak vazife yapar.

Suriye"de Osmanlý ordusunda yedeksubay olarak görev yapan Martayan, Osmanlý Türkleri’nin esirlere iyi davranmadýðýný iddia ediyor. Atatürk’le nasýl karþýlaþtýðýn ý ise þöyle anlatýyor; "1. Dünya Savaþý baþladýðýnda 19 yaþýndaydým ve askere çaðrýldým. Önce Kafkas cephesine gönderdiler, ancak biz Ermeni askerlere güvensizlikten beni Suriye cephesine gönderdiler. Kýsa süre sonra, 1915 Nisan"ýnda "Büyük Tehcir" baþladýðýnda bu yer deðiþtirmelerin nedeni anlaþýlýr oldu. Hepimiz þaþkýndýk ve sarsýlmýþtýk. Orada esir Ýngiliz subaylarýn karþýlaþtýðý zorluk ve eziyetlere tanýk oldum. Bu subaylar Ýngilizce bildiðimi öðrendiklerinde esirlere böyle davranýlmamasý için aracýlýk etmemi rica ettiler. Bu ricalarýný yerine getirmek isterken Türkler beni vatan haini ilan edip zincire vurdular ve komutana götürdüler. Bu koþullar içinde artýk kurtuluþum olmadýðýna kanaat getirmiþtim. Bu nedenle de beni bekleyen tehlikeyi cesurca karþýlamaya karar verdim. Beni baþtan aþaðý süzen komutan kararýný vermek üzere iken tüm cesaretimi toplayýp böyle barbarlýkla, eziyet ve iþkence yoluyla Türkiye"nin medeni bir ülke olamayacaðýný, gerçek, ileri ülkelerde hiçte böyle davranýlmadýðýný, bunun sultanlýk yönetimini amaçlayan yöneticilere has bir davranýþ olduðunu söyledim. Herkes þaþkýnlýkla ne yapacaðýný beklerken, kumandan sözlerimi dikkatle dinledikten sonra beni getirenlere ellerimi çözüp odadan gitmelerini emredip, oturmamý söyledi. Merakla sonucu bekliyordum. Komutan çay ikram ederek demokratik sistem konusunda konuþmamý istedi. Beni merakla dinlemesi þaþýrmama neden olmuþtu, zira o dönemde Türk ordusunda onun benzerleri nadirdi. Uzun süren sohbetimiz sonunda sýk sýk kendisini ziyaret etmem için gereken emri verdi ve elimi sýkarken dost olmamýzý istediðini söyledi. Bana bir oyun oynandýðýndan kuþkuluydum, ancak böyle olmadý. Daha sonra bu meraklý ve sorgulayan komutanýn Mustafa Kemal Paþa olduðunu öðrendim."

Agop Dilaçar’ýn, ‘Türk Diline Genel Bir Bakýþ’ adlý eseri Türk Dil Kurumu yayýnlarýnca 1964, ‘Dil Diller ve Dilcilik’ adlý kitabý ise 1968"de yayýmlandý. Azeri Türkçesi (1950), Batý Türkçesi (1953) Agop Mikaelyan, bir yazýsýnda Türkiye’de Agop Martayan Dilaçar’ýn yeterli ilgiyi görmeyiþinden þöyle yakýnýyor; “Türk dili konusunda binlerce makale, araþtýrma yayýmladý. Türk dili aþýðý, yüce önderin dil baþuzmaný bu büyük insan 1979’da hayata gözlerini kapattýðýnda, o zaman tek radyo olan TRT, saat 13 haberlerinde; ‘Türk dili baþuzmaný A. Dilaçar öldü’ diye bir iki kýsa cümle olarak geçiþtirmekle kalmayýp adý yokmuþ gibi Agop ismini A harfi ile geçiþtirmiþti. Yýllar yýlý Türk diline katkýsýný bir yana býrakýn, hiç olmazsa yüce önderin baþ uzmaný diye adýný söyleme nezaketini gösterseydiniz. A. Dilaçar yerine Agop Dilaçar deseydiniz doðruyu söyleseydiniz Türkiye mi batardý? Yüce önder öldükten sonra bu zihniyetlerin köþe baþlarýný tutma gayretleri sonucu, bugünkü istenmeyen geliþmelerle karþý karþýya kaldýk. Ýnsanlarýn kökenleri, dinleri ne olursa olsun yeter ki ülkesine, insanlarýna yararlý olsun. Medeni ülkeler bu konularý çoktan aþmýþken bizim bazý aklýevvellerimiz basit þeyleri uðraþ edinip ülkemizin bocalayýp durmasýnda önemli rol oynamaktadýrlar. Yüce önder gibi basiretli; ileri görüþlü, medeni devlet adamlarýna öylesine gereksinmemiz var ki; keþke 10-15 yýl daha yaþasaydý. Tanrý, yüce önderi de baþ uzmanýný da nurlar içinde yatýrsýn. Cumhuriyet’e omuz veren bu büyük insanlarý rahmet ve hasretle anýyorum.” ( )

<a href="redirect.jsp?url=http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=1754" target="_blank">http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=1754</a>