İki Anayasanın Mukayesesi
Ya İlâh’el-Alemin ve Ya Rabb’el-Alemin!
Cümlemize ve cümle müslümanlara, inayetler, hidayetler ihsan eyle ya Rabb’i!
Uzaktan-yakından bu Cami-i Şerif’e gelen din kardeşlerimizin ve bizim, kusur ve küsürlarımızı, hata ve günahlarımızı afvu mağfıret eyleyip, onların da bizim de makamlarımızı Cennet’ül-Firdevs eyle Ya Rab’bi!
Ya İlâh’el-Alemin ve ya Rabb’el-Alemin!
Tefsirini yapmış olduğumuz Furkan Suresi’nin ve bu arada şu anda okuduğum Hicr Suresi’nden bir kaç ayet-i kerime’nin manasını idrak eden, ruhuna nüfuz eden, şuuruna varan, gereğini yerine getiren ve dolayısıyla dünyada da, ahirette de mesut ve bahtiyar olan kullarından eyle Ya Rabb’i!
Ya Ilah’el-Alemin!
Bizlere, Kur’an hakikatlarını hatadan uzak olarak ve anlaşılır bir şekilde beyan etme yolunda hüsn-ü tabirler, şu dinleyen cemaat-i müslimîne de, hüsnü kabuller İhsan eyle Ya Rabb’i!
Söylenen bu nasihatların ve dinlenen bu kelâmların, bu beyanların, sadece ve sadece rızana uygun olmasını cümlesine ve cümlemize nasib-ü müyesser buyur, Ya Rabb’i!
Ve yine bu arada ya İlâh’el-Alemin!
Büyük kitabının gerçeklerini, hakikatlerini ifade ederken bizleri, göze görünür ve görünmez şeytanların şerrinden, tecvirinden, melanetinden muhafaza buyur Ya Rabb’i!
Bugün, Ramazan-ı Şerif’in 27. günüdür. Ramazan 1 derken, 27. günü de geliverdi.
Yıl, hicrî olarak 1400; Vakit, Cuma namazına yakın bir vakit. Yer, Adana Yağ Cami Şerifi!
Mevzumuz: Iki Anayasanın Mukayesesi!
İkisi arasında bulunan çelişmeler, çatışmalar nelerdir? Bunları, zamanın verdiği imkân nisbetinde ve Cenab-ı Hakk’ın inayet ve izniyle, Efendimiz Hazretleri’nin feyziyle, siz müslümanların da dua ve bereketiyle ifade etmeye çalışacağım.
Size bir kere daha söylemiştim. Bir Cuma gününde okumuştum. Hicr Suresi’nde, son ayet-i kerime’lerde, ,,Emrolunduğunuz şeyi kırın!” buyurulmaktadır. Cenab-ı Hakk, başta Resul-i Kibriya’sına (Peygamberimiz’e) ve onun zımmında da onun hizmetini kıyamete kadar devam ettirecek âlimlere, ulemaya hitaben buyurur ki: ,,Emrolunduğunuz şeyi kırın!”
Ne demek: „Emrolunduğunuz şeyi kırn?”
Emrolunduğunuz meseleleri, hakikatleri, Kur’an hakikatlerini Allah’ın emir ve yasaklarını öyle anlatın ki, hiçbir engel ortada kalmasın, perdeler kalksın, engeller kırılsın. Ve öyle anlatın, öyle güçlü-kuvvetli haykırın ki, yola gelmemiş olan ve gelmemekte direnen, inad eden insanların kafasına vururcasına, kafalarını çatlatırcasına, zangır zangır onları yerlerinden hoplatırcasına beyan edin, tebliğatını yapın! Artık bunun zamanı gelmiştir!..
,,Ya Rabb’i! Nasıl yapayım? Böyle sert çıkışla, sert ifade ile onları yerinden hoplatacak derecede beyanlarla, beyan tarzları ile nasıl yapayım? 0 putperestler, bana dil uzatır, hücum eder!”
Cenab-ı Hakk cevap veriyor:
,,Onların savuracakları tehditlere, size yapacakları zarara iltifat etme! Korkma! Onlar, ne söylerlerse söylesinler, onlar ne gibi tehditlerde bulunurlarsa bulunsunlar, sen hiç korkma, onların ağzına bakma! Onlar varsın, zırlasın dursunlar!”
,,Ey Resul-ü Ekrem! Ben senin arkandayım. Yardımım seninle beraberdir. 0, İslam dininin ve onun büyük kitabı olan Kur’an kanunlarının, Şeriat ahkâmının alaycısı, alaya alan o kimselerin hakkından gelirim, korkma!”
,,Şayet onlar bu sert çıkışların karşısında yola gelirlerse gelirler, gelmezlerse onları yerin dibine geçiririm. Sen bundan korkma, korkun olmasın!”
,,O müşrikler, o put perestler ki, onlar Allah’ın yanında Allah ile beraber başka bir ilâh tanırlar.”
Yani bazen kâinatın sahibi ve yaratıcısı olan Allah’a kul olmaya çalışırlar, bazen de kendilerine ,,İlâh” kabul ettikleri, put ve tağut kabul ettikleri kimselerin veya şeylerin (heykellerin) yolundan giderler. Sıkıştıkları zaman ,,Allah” derler, rahata kavuştukları zamanda başkasını çağırırlar, ,,Ey putum!” derler, ,,Ey atam!” derler...
Bundan bir kaç gün önce sizlere ne demiştim? Demiştim ki: Cuma günü aziz bir mübarek gündür: Kadir gecesinin günü feyizli, bereketli bir gün!
Furkan Suresi’nin tefsirini bitirdik. Cuma günü de kısaca özetini yapacağız. Ve ondan sonra da, esas mevzumuza geçeceğiz.
Bu surenin özeti şu dört meseleden ibarettir:
1- Allah’ın birliğini her yönüyle kabul etmek, O’na asla eş ve emsal kabul etmemek!
2- Kur’an’ın, Allah’ın kelamı ve O’nun ahkâmını beyan eden bir kitap olduğuna inanmak;
3- Hz. Muhammed’in peygamberliğini bütün delilleriyle isbat etmek. Bütün bu meselelerde ileri sürülen fikirleri cerh etmek, red etmek, ileri sürülen tereddüt ve şüpheleri gidermek;
4- Hakkıyla kul olmanın, Rahman’a, Allah’a hakkı ile kul olmanın yolu nedir, şatları nedir?
Onları da ayet-i kerime’lerin beyanına ve ifadelerine dayanarak sekiz (8) şey olduğunu söyledik. Sekiz (8) tane vasfı siz, kendinizde bulundurursanız Allah’ın, halis-muhlis ve seçkin kullarından, Allah dostlarından olursunuz!
Bunlar:
1- Allah ile beraber başka bir ilâha tapmamak. Allah ile beraber başka bir ilâha ,,Senin de yolundayız, senin de izindeyiz!” dememek. Daima ve daima ,,Allah birdir!” ,,hakikatler (gerçekler) sadece O’nun (Allah’ın) kitabında yer alır” demek. Hakk yol O’nun târif ettiği, gösterdiği yoldur. O’nun gösterdiği Kur’an yolunun, İslam yolunun dışındaki yolların hepsi batıldır, şirk yoludur, küfür yoludur!
Bu, 67. ayetten ibaret olan, 3., 4., 5., 6., 7. sayfadan üç satır fazla olan bu sure-i celile’de ağırlık merkezi nedir biliyor musunuz? Şirkle mücadele, putperestlikle mücadele! Hemen hemen her sayfada putperestlikten bahseden ayetler var.
Zannetmeyiniz ki, putperestlik, putlara tapma, tağutların yolunda olma, cahiliyyet devrine mahsus bir keyfiyettir. Hayır, her devirde, bunun örneklerine rastlanabiliyor; Kıyamete kadar da öyle olacaktır!
Bir ara size söylemiştim: Kur’an-ı Kerim’de 160’tan fazla ayet-i celile’de şirkle, putperestlikle mücadeleye yer verilmiştir.
Bazen düşünürdüm: ,,Ya Rabb’i! Nedir bunlar? Niye, bu kadar şirkten, putperestlikten bahsediyorsun?”
,,Artık onun devri geçti!”, ,,Putperestlik çağı kapandı!” gibi sözleri şimdi anlıyorum. Demek ki, her devirde putperestlik kendisini gösterebiliyor.
Bazı insanlar, bazı beyinsiz kısa akıllı insanlar veya İslam’ı içinden yıkmak isteyen kötü maksatlı insanlar, ne yapıyorlar? Allah’ın birliğini, İslam’ın hakikatlerini gölgelemek, gizlemek ve bertaraf etmek için bazı insanları putlaştırıyorlar.
,,Yol, emniyet, yükseliş, kurtuluş senin yolundur, senin yolunda ve senin izindedir!” diye kendileri gibi aciz insanlara tapıyorlar.
Ne demiştim? Çok tuhaf karşılıyacaksınız. Ama bir vakıa:
Türkiye’de maalesef, kendilerine inanılan iki ilâh var:
Birisi yerleri-gökleri yaratan, herşeyi bilen, herşeyi gören gerçek !lâh, Allahü Azimüş şan!
İkincisi de, istiklal Savaşı’nın başkumandanı olan M. Kemal!
,,Canım olur mu, kim tapıyor ona?”
Az sonra bunları izah edeceğim.
Şu Ramazan-ı Şerif’in mübarek günlerinde bizde vebal kalmasın. Bir çok kişiler -M. Kemal’in lehinde ve aleyhinde konuşmayacağım- onu maske ederek iç ve dış İslam düşmanlar, yürütmek istedikleri melanetleri onun maskesi altında yürütmeye çalıştılar. Onu söyleyeceğim! Yalnız, kemal-i sükunetle ve sabırla dinlemenizi istirham ediyorum!
Memlekette maalesef bir putperestlik hâkimdir! Sadece ona inananlar var. Sadece Allah’a inananlar var. Bir de, bu ikisi arasında ikisine de inananlar var. Sıkıştıkları zaman “Allah”, rahata kavuştukları zaman da ,,Atam!” derler.
Dolayısıyla memlekette, iki çeşit anayasa var:
Birisi bugün devleti yöneten, 1924’le başlayan ve 1961 anayasası ile değiştirilen ve devam eden anayasa, diğeri de, Kur’an-ı Kerim; İslam anayasası, Allah’ın anayasası!..
İki tane anayasa:
Kemalizmi din haline getirmeye çalışan çevreler var. Dolayısıyla Türkiye’de iki din vardır -ki hıristiyanları ve yahudileri saymıyorum, onlar belli- bunlardan biri İslam, diğeri de demin ismini söylediğimdir: Kemalizm!
İki türlü kanun vardır şu memlekette: Biri, 1961 Anayasası’na dayanılarak yapılan, ondan kaynaklanan kanunlar, diğeri de Kur’an kanunları, İslam kanunları!
İki anayasanın birbirine ters düşen bazı hükümleri var. Yirmi sekiz (28) tanesini tesbit ettim ve daha da tesbit edilebilir. Ters düşen; biri “Evet” diyor, biri “Hayır” diyor. Biri “Haram” diyor, diğeri “Helal” diyor!.. Müslümanlar da şaşırdı: Hangisine inanacak, hangisine göre işlerimizi, muamelelerimizi, münasebetterimizi yürüteceğiz?
28 aykırılık, birbirine ters düşen maddeler:
İki anayasanın biri, 1961 anayasası, diğeri de Kur’an-ı Kerim, Allah’ın anayasası!
Kaynakları:
Kaynak yönünden bunlar, birbirine ters düşer.
Kur’an-ı Kerim nedir? Allah’ın kelamıdır, sözüdür. Neye dayanır? Neden kaynaklanır? Allah’ın şaşmaz ve sonsuz ilminden!
Furkan Suresi’nden bir ayet-i kerime: “De ki ey Resulüm! Kur’an hakkında tereddüt ve şüphe edenlere söyle! 0, öyle uydurma bir kitap değil. Geçmişlerin masalları da değil. 0, yerlerde-göklerde, bütün esrar ve incelikleri bilen Allah’ın ilmine dayanan bir kitaptır. Yerlerde göklerde bütün esrarı en ince noktalarını bilen, idare eden Allah’ın ilmine dayanan bir anayasadır. Hele insanoğlunu bütün maddesiyle-manasıyla, ruhuyla-bedeniyle en ince noktalarına varıncaya kadar geçmişiyle-geleceğiyle, erkeği ile kadını ile, zengini ile fakiri ile yegane tamamıyla bilen bir Zat-ı Vacib’ül-Vücud’un ilmine dayanan bir anayasadır, Kur’an!..
1961 anayasası neye dayanır? Dayandığı noktalardan birisi: Atanın devrimleri doğrultusundadır...
Anayasanın üçüncü maddesi şöyle: ,,Atatürk devrimlerine bağlılığının tam şuuruna sahip olarak...” Hareket noktasından birisi bu!
Bir de müslüman olmayan milletlerin anayasasını örnek alırlar. Müslüman olmayan milletler. Batının, küffar diyarının hıristiyanlık esasına dayanan batılıların anayasalarına dayanır.
İşte iki anayasa kaynak itibariyle, taban tabana zıttır!
Biri, Allah’ın şaşmaz ve sonsuz ilmine dayanır, diğeri de hatalarla dolu, insan kafasına dayanır, beşer kafasına dayanır.
İşte iki anayasa! Değerlendirmesini sizler yapacaksınız, size bırakıyorum!
2- Hâkimiyyet meselesi:
Kur’an anayasasında hâkimiyyet, kayıtsız ve şartsız Allah’ındır. Kanun koyma, hukuk nizamını vaz etme yetkisi sadece ve sadece Allah’a mahsustur.
1961 anayasasında ise, hâkimiyyet kayıtsız şartsız miletindir, insanlarındır. Şimdi bu anayasaya göre;
Madde: 4- “Egemenlik (hâkimiyyet) kayıtsız ve şartsız Türk milletinindir!”
Bir tarafta millet ve devlet idaresinde söz sahibi insanlar oluyor, mutlak acz içerisinde bulunan, hatalarla dolu olan insanlar, yaratıklar söz sahibi oluyor, bir tarafta da, yani Kur’an anayasasında da herşeyi bilen, herşeyi gören, insanın geçmişini, geleceğini tam manasıyla bilen Allahü Azimüşşan’a oluyor!
Bu bir iman meselesidir, beyler!
Hâkimiyyet; insanların gerek dünyevî yönden, ictimaî hayatlarında, gerekse devlet idaresinde söz sahibi olmaları, kanun koymaları demektir. 0 halde kanun koyma yetkisi yani hâkimiyyet kime aittir? Demin de söyledim: Tabi ki, Allah’a aittir! Buna, böyle inanacaksınız! Bu iman meselesidir! İşte aradaki çelişme: Hangisine inanacaksınız?..
3- Din-devlet bütünlüğü:
Kur’an anayasasına göre din devlet bütünlüğü vardır. Buna göre ne din devletten ayrılabilir, ne de devlet dinden ayrılabilir. Bunlar, ruhla beden gibi birbirini tamamlayan, iki unsurdur.
İslama göre devlet, mutlaka dine dayanacak, Allah’ın hâkimiyyetine, Allah’ın anayasasına dayanacak. Devlet reisi sadece ve sadece Allah kanunları, Şeriat’ın kanunları uygulanıyor mu, uygulanmıyor mu onun kontrolünü yapacaktır.
Efendimiz bir mübarek hadis’lerinde bakınız ne buyuruyor:
«İslam ile devlet, din ile devlet iki kardeştir!» Biri olmadan diğeri işe yaramaz. Devlet, dine yardımcı olacak, din de devlete yardımcı olacak! Ama bugün 1961 Anayasası’na göre devlet laiktir. Ne demek laik? Laik demek: Devlet ayrı, din ayrı!..
Ruhla bedeni birbirinden ayırırsanız ne olur? Adam ölür! Böylece ne din bir şeye yarar, ne de devlet bir şeye yarar!
İşte Türkiye’nin bugünkü yürekler acısı durumu, bunun bir neticesidir. Memlekette ne din fonksiyonunu, görevini yapabildi, ne de devlet! Kaldı ki, özellikle din yapamadı. Çünkü, dinin hükümleri birer birer terk edildi, namaza varıncaya kadar, oruca varıncaya kadar...
Artık Türkiye’de bir çok aile ve çevrelerde, helal-haram diye bir şey bahis mevzu değildir. Devlet, dine sahip çıksaydı, haddine mi oruç tutan müslümanlara karşı, müslüman geçinen birisi sigara tüttürsün... Onun canına okur devlet!
Laik bir devlet, dinden uzak bir devlet demektir; Dinden uzaklaştırılmıştır! Diğer taraftan l924 anayasasında bir madde vardı: “Devletin dini, Din-i İslam’dır!” Ve o güne kadar tarih boyunca hep bu madde vardı. Fakat bu tarihten (1924) sonra, o madde anayasadan kaldırıldı ve bu suretle devlet İslam’dan, dinden uzaklaştı!
“Devlet ayrı, din ayrı!” derseniz ne olur? Devlet dinsiz, din de devletsiz kalır!
4- Birlik ve beraberlik, kardeşlik meselesi:
Kur’an anayasasına göre bütün müslümanlar bir ümmettir ve soyu, dili, ırkı ne olursa olsun birbirlerinin kardeşidir! ,,Ancak, mü’minler kardeştir!” demiyor mu? Allah ve Resulü’ne inananlar birer kardeştir, birbirinin kardeşidir demiyor mu?
Sınırlamıyor, sahayı geniş tutuyor! Müslüman olsun da, dünyanın, ister doğusunda, ister batısında yaşasin. Müslüman olsun da dili, soyu ne olursa olsun, ister Arap olsun, ister Kürt, ister Çerkez, ister Laz vs. olsun!..
1961 Anayasası’na göre, devletin vasıflarından birisi ile milli olmak, yani Türk milletine ait olmak, Türkiye’nin sınırları içerisinde yaşayan Türk milleti ile ilgili olmak!..
,,Madde: 2- T.C, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir!”
5- Mahkemeler:
Mahkemeler, İslam anayasasına göre, Kur’an anayasasına göre hüküm ve karar verirken, bu hükümlerini, bu kararlarını Allah adına verirler, İslam adına verirler!..
Kur’an öyle diyor: ,,Ey Resulüm! (Ve bunun zımmında ey müslümanlar ve müslüman hâkimler!) Bu kitabı sana indirdik ki, bununla insanların ihtilaf ettiği meseleleri hall-u fasl edesin. Onların arasında hüküm ve karar veresin!” Buna dayanıyor!..
Sen ey hâkim! Allah’ın indirdiği İslam kanunlarıyle hükmet! Senin görevin budur! Hüküm verirken Kur’an’a, İslam’a dayanacaksın!
Bunun bir de çok ağır cezasını, müeyyidesini getirmiştir: “Kim Kur’an kanunlarını, İslam kanunlarını kanun kabul etmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir!” (Maide, 44)
“Artık Şeriat’ın modası geçti. 20. asır geldi. Yetersiz bir hukuk sistemi ile, bütün bir millet artık idare edilemez!” diye İslam hukukunu, İslam kanunlarını, hakir gören, yersiz gören, isabetsiz gören insan ne olursa olsun, kıpkızıl kâfir olur.
“Kim Allah’ın indirdiği kanunlarla, gönderdiği Kur’an kanunlarıyle hüküm vermezse, (haberiniz olsun) onlar zalimlerin ta kendileridir!” (Maide Suresi)
Bir başka ayet-i kerime’nin sonu:
“... Fasıkların ta kendileridir!” (Maide Suresi)
İnanıyor, en güzel hukuk nizamı İslam’dır! Buna inanıyor, hakim efendi, ama eline verdikleri beşerî kanunlarla, hukukla hüküm veriyor. Ne olur? İslam’ın yüceliğine, en güzel kanun İslam kanunlarıdır buna inandığı için kâfir olmaz, ama fasık olur.
Niye?
Davaları, Allah’ın haktan ibaret olan, adaletten ibaret olan kanunlarla halletmesi, fasl etmesi gerekirken, bunu bırakmış da hatalarta dolu, isabetsizliklerle dolu bir takım aczin ifadesi olan kanunlarla hükmediyor. Bu zulümdür!
1961 Anayasası’nda mahkemeler kararları neye dayanarak verir? Ne adına verir? Millet adına verir!
“Madde: 7- “Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.”
6- Ahlak anlayışı:
İslam anayasasına göre, Kur’an anayasasına göre, bir İslam ahlağı vardır. 1961 anayasasına göre ise, genel bir ahlak kabul edilir.
Ahlak, huy demektir! “Ahlak = İslam”, “İslam = Ahlak” demektir. İslam ahlaktan ibarettir, İslam’ın her meselesi ahlakîdir!
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
,,Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim. Benden önceki peygamberler, güzel ahlakı getirdiler. Ben de onu ikmal etmeye geldim!”
Fakat, 61 anayasasına göre, genel ahlaktan bahsediyor. Ne imiş genel ahlak? 0, öyle bir ahlak ki; Şarap içmek ahlaka zarar vermez, kumar oynamak ahlaka zarar vermez, gönlünü ederek zina etmek, gönlünü ederek namusuna dokunmak ahlaksızlık olmaz... Kızların kadınların başlarını açması, sokaklarda dolaşması ahlaka zarar vermez. Kendi kızını karısını yabancıların, başkalarının kollarının arasına verip de, dans etmesi genel ahlaka aykırı olmaz. Metres hayatı yaşaması, genel ahlaka aykırı olmaz!..
7- Kötülükten men etme meselesi:
Kur’an anayasasına göre, bir müslüman yanlış bir hareket, kerhen günah bir hareketi gördüğü zaman, hemen onun başına dikilecektir. Gücü yetiyorsa zor kullanacaktır, sopaya sarılacaktır. Buna gücü yetmiyorsa dille söyleyecek. Buna da gücü yetmiyorsa, ondan nefret duyup ayrılacaktır, uzaklaşacak ve kalbiyle de buğuz edecektir.
Peygamber (s.a.v.) ifadesine göre; namaz kılmayan karısını dövebilir, namaz kılmayan kızını, oğlunu zorlayabilir, dövebilir!
1961 anayasasına göre ne diyor: „Hiç kimse ibadetlere ve benzeri şeylere zorlanamaz!”
Buna göre bir kimse mesela hanımına, ,,Ey hanım! Sen namaz kılmazsan seni döverim!” diyemez. Karakola gittiği zaman o kimse, suçlu çıkar. Evladını, kızını namaz kılmaya zorlayamazsın!
Kızı, kendi haline bırakırsanız, ya davulcuya varır, ya da zurnacıya!.. Bir hadis-i şerif: ,,Bu din bir zaman gelecek ki, bazı yaramaz kişiler tarafından lime lime, ilik ilik çözütecektir. (Emir ve yasakları terk edilecektir.) İlk çözülecek olan hükümdür...” Hüküm, ahkâm şer’î hükümler, yani devlet idaresinde Kur’an’a, Şeriat’a, İslam’a söz hakkının verilmemesi, elinden alınması. “Hayır sen karışma bize! Senin devrin geçti! Sen bizi idare edemezsin!” Kısaca ilk çözülen bu! Bu çözüldü mü zaten kıyamet koptu demektir. Türkiye’de öyle olmuştur! ,,Sonuncusu da namazdır!”
İşte namaz da yavaş yavaş ailelerden, köylerden, mahallelerden silinmeye başlamıştır! Neden? Çünkü devletin dinle alakası yoktur da ondan!
Peygamberimiz bir hadis-i şerif’inde buyuruyor ki:
“Allah, Kur’an ile nasihatla yola getirmediklerini devletin eliyle, devletin zoruyla yola getirir!”
Namazını kılmayan gence, orucunu yiyen birisine devlet eliyle, bir sopa attınız mı, aklı başına gelir!
“Madde: 19- “Kimse ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz!”
8- irşad meselesi:
Kur’an anayasasına göre, irşad makamında bulunanın -başta Peygamber olmak üzere- iki vazifesi vardır:
Biri, İslamî hayatı yaşayanları müjdelemek, Allah’ın rızası ile cennetiyle müjdelemek!
Diğeri de, uyarmak, kınamak; “Yahu sen müslüman değil misin? Niye camiye cemaate gelmiyorsun? Sen niye orucunu yiyorsun?..” demek.
Fakat, yine 61 anayasasının 19. maddesinde, “Hiçbir kimse durum ve tutumundan, inancından dolayı kınanamaz!” der.
Şimdi adam benim Kitab’ıma sövsün, benim Peygamber’ime dil uzatsın, benim namazıma müdahale etsin de, ben onu kınamıyayım, onu hoş göreyim?!.
Benim babama sövdüğü zaman ne yapıyorum? Ayaklanıyorum değil mi? Feryad ediyorum, “Benim babama sövdü adam!” diye şikayet ediyorum. 0 halde benim kitabım, benim dinim, benim Peygamber’im, benim Mâbud-i Hakiki olan Allah’ım, babamdan daha mı geri? Bunların hatırı, babamın hatırından daha mı az?!.
9- İlim öğrenme meselesi:
Kur’an anayasasına göre, her müslümanın yapması gereken, gerek ibadetler olsun, gerek dünya işleri olsun, gerek iman meseleleri olsun, gerek helal ve haram olsun, bütün bunları öğrenmeye ve namaz caiz olacak kadar da, hiç olmazsa Kur’an’dan bellemeye, ezberlemeye mecburdur, farzdır! İslam’ın anayasasının hükmü bu! Öğreneceksin, ne kadar helal haram varsa, ne kadar farz, vacip, sünnet varsa bunları öğreneceksin! Kur’an’ı da öğreneceksin! Namaz caiz olacak derecede Kur’an’ı da öğreneceksin!..
1961 anayasasına göre: ,,Kendi arzusuna bağlıdır!”
“Madde: 19- ,,Din eğitimi ve öğretimi, ancak kişilerin kendi isteklerine ve küçüklerin de, kanunî temsilcilerinin isteğine bağlıdır.”
Buna göre ne oluyor bakın:
Okullarda din dersi vardır. Bilhassa bazı çevreler farklılık arzeder. Gidiniz, okullara din dersine giren öğrenci sayısı ya üç tane, ya beş tane bulursunuz ya da hiç bulamazsınız. Babasında o şuur yok ki! Verdiniz mi ki şuuru?
İslam’ın önemini idrak etsin de, “Benim çocuğum mutlaka din dersine girecektir!” desin. Adam kendi girmemiş din dersine. Ne bilir dinin önemini?
Siz, çocuğun eline silahı verirseniz, ne olur? Çocuk, ya babasını vurur, ya da komşusunu!..
10- Kanunlar:
Kur’an anayasasına göre bütün kanunlar, siyasî olsun, iktisadî olsun, hukukî olsun hepsi de dine dayanır, İslam’a dayanır. Bu anayasada her şey, çıkarılacak kanunlar Allah’ın kitabına dayanır.
1961 anayasasına göre, hiçbirisi dine ve din kurallarına dayandırılamaz!
Madde: 19- “Hiçbir kimse devletin sosyal, iktisadî, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandıramaz!” Yani Allah’ın kitabına dayandıramaz.
Şimdi bir kimse, “Dinde bu daha güzeldir. Geliniz ey milletvekilleri! Ben bir teklif getiriyorum: Kur’an’ın, Şeriat’ın hükmünde şu mesele, şu iktisadî mesele, yegane ve daha güzel olan Allah’ın ilmine dayanıyor. Ben böyle bir teklif getiriyorum!” dese, mevcut anayasaya göre red edilir onun teklifi, gündeme getirilmez bile... Eyvah bu milletin haline!..
11- yemin meselesi:
Kaldı ki, Türkiye’de hangi müessese kaldı ki, tahrif edilmemiş olsun. Bu müessese de yıkıldı. Nedir o? Milletvekilleri, reisicumhur, mahkemelerde hakim ve savcıların yaptıkları yemine bakın, yemin ederken ne diyorlar: “Namusum üzerine söz veriyorum!” Bu yemin, yemin değildir!
Hatalı konuşmayayım diye fıkıh kitaplarımıza baktım. Allah’ın isminden başka şeylere, başka şeyler üzerine yemin ederse, onun imanı tehlikeye düşer!
Sen kim oluyorsun ki, ne oldun ki sen?
Böyle bir yemin yürür mü? Böyle bir yemin, yemin edeni bağlar mı? Bağlamaz!
Ama Kur’an anayasasında, ,,Vallahi”, ,,Billahi”, ,,Tallahi” diye yemin edeceksiniz. Veya Cenab-ı Hakk’ın belli isimlerinden birisi üzerine yemin edeceksiniz.
Bunun dışında ,,Senin başın için, senin namusun için ben yemin ediyorum!” dese, dini-imanı tehlikeye düşüyor.
12- Tesettür meselesi:
Allah kanununda, kadınlar, kızlar saçlarının telini bile açamaz, kulağını gösteremez, gerdanını gösteremez, bacaklarını gösteremez. İslam anayasasında bu haramdır, bakana da, baktırana da haramdır!
Ama 1961 anayasası ne diyor? ,,Ben bu haramlığı mübah kıldım, kaldırdım!” ,,Bir kadın, bir kız başını açtığından dolayı onu kınayamazsınız. Örtmeye de zorlayamazsınız!” (Bkz: Madde 19)
19 Mayıs ne melanet, ne felakettir! Memleketin genç yaşta olan o kızlarının af edersiniz bacaklarını, baldırlarını açıp da arkadan seyretmek, şehevî arzuları canlandırmak... Bunu İslam anayasasının, Kur’an anayasasının hiçbir yerine sığdıramadığınız gibi, hiçbir vicdan da bunu kabul etmez!
Ama 61 anayasasına göre bu mübahtır!
Cuma namazı:
Adeta şöyle diyorlar: «Var olsunlar hırıstiyanlar, yaşasınlar hırıstiyanlar ve ölsün müslümanlar!»
«Ey hıristiyanlar! Biz Cuma’dan tatili kaldırdık da Pazar’ı tatil yaptık. Siz rahat rahat kiliseye gidin, yorulmayın! Ve ey yahudiler, size de hak tanıdık. Siz de rahat rahat havraya gidin!»
Peki ya müslüman? Bu memleketin gerçek sahibi olan müslüman, Cuma’sını nasıl kılacak?
Kur’an’da Cenab-ı Hakk şöyle diyor: ,,Cuma gününde ezan okunmaya başladığı zaman Allah’ın zikrinden olan Cuma namazına, hutbeyi dinlemeye koşun!” Yani ,,Bütün işlerinizi terk edin!” Ki, bu alış-veriş de olsa! Ama ne diyorlar: ,,Şimdi ey benim işçim! Sen Cuma namazına gidemezsin. Ben 61 anayasasında buna yer vermedim. iş saatlerini buna göre ayarlamadım. Ey memur! Sen de Cuma namazına gidemezsin! Ey öğretmen, ey öğrenci! Sizler de Cuma namazına gidemezsiniz! Bakmayın, İslam’ın çağrısına, bakmayın Allah’ın ibadetine beyanına!..”
Evet, memleket böyle değil mi? Öğretmen olsun, öğrenci olsun, Cuma namazına gidemiye gidemiye ne olur? Cuma’sız ve namazsız olur! Her yerin Cuma namazı saati, mesai saatine rastlamıyor ki! Doğusuyla batısı arasında bir saatten fazla fark var. Bazen tesadüf (tevafuk) ediyor, bazen de etmiyor. Ders saatinde Cuma namazı geliyor, öğretmen gidemez, hesap sorarlar. Öğrenci gidemez, yok yazarlar. Buyurun!..
“Efendim, camilerin kapısı açık! Kimin ibadetine engel olunuyor?” İşte bu nedir? Hin oğlu hin! Nedir bu? Sen doğrudan doğruya, bu dört zümreyi Cuma’dan men etmiyorsun ama, öyle kayıtlar, öyle şartlar getirmişsin ki, bu insanlar Cuma namazına gitme fırsatını bile bulamıyorlar.
Faiz meselesi:
Allah (c.c.) şiddetle ve nefretle faiz vermeyi de, almayı da haram kıldı. Kur’an anayasasına göre böyle!
Ama 61 anayasası ne diyor: „Ben faiz hakkındaki haramı da kaldırdım, serbest ettim. Faiz verebilirsiniz de, alabilirsiniz de... Bana göre bunda bir beis yoktur!”
Bunlar Allah’a meydan okumak değil mi? Bunlar, putperestlik değil mi?
İçki meselesi:
Kur’an ne diyor: Şarap içmek haramdır. Şarap imal etmek ve dolayısıyle şarap fabrikası kurmak, şarap taşımak, şarap içirmek ve içmek haramdır. Bunları yapanlar mel’undurlar. Bu İslam anayasasına göredir!..
61 anayasası ne yapıyor? ,,Ben bunu tatil ettim! Hiçbir şey lazım gelmez!” diyor.
Kumar da öyle!
Hadd meselesi ve hırsızlık:
İslam Anayasası’na göre şahidler dinlendikten sonra hırsızın eli kesilir. Ama 61 anayasası ne diyor: „Ben batıdan getirdiğim ceza kanunları ile cezalandırırım; Bir kaç gün atarım içeri dinlenir...”
,,İçki içene 80 sopa vurun!” İslam anayasasına göre böyle! 61 anayasasına göre ise, kimseyi rahatsız etmezse, içtiği kadar içebilir.
Kısas da böyle!
Recm:
Zina eden taraflar, eğer nikah başlarından geçmemişse, yani bekar iseler kendilerine 100’er sopa vurulur. Akılları başlarına gelsin! Hem de ceza meydanda infaz edilir, meydan dayağı atılır. Çünkü namus çok mühimdir, onlara meydan dayağı atılır. Şayet, nikah (evlilik) hayatı başlarından geçmiş ise, o zaman da. ölüm cezasına çarptırılır; Öldürülür, taşlanır, kurşuna da dizilmez. Ya, ne yaparlar? Yarıya kadar toprağa gömerler, gelir müslümanlar onu taşlar. İlk önce o kararı veren hakim taşı atar ve öyle gözler önünde öldürülür. Niye? Çünkü suç çok büyük; Namus meselesi! Sen, nasıl oldu da o müslümanın namusunu kirlettin?
Mevcut kanunlara, bu anayasaya dayanan kanunlara göre, sen şunun kızının, bunun karısının gönlünü et de, şu kadının gönlünü et de ne yaparsan yap!
Süt anne meselesi:
Bu anayasaya dayanan kanunlara göre süt anne meselesinin yasağı yoktur. Bir kimse süt annesi ile evlense, süt bacısı ile evlense, birisi de gidip şikayet etse mahkeme onu dinlemez. “Benim kanunlarımda yok bu!” der. Ve bana göre mübahtır ve evlenebilir!
Halbuki Kur’an anayasasında, sütü emmiş olan ne o kadınla evlenebilir, ne de o kadının doğurduğu erkek çocukların yahut çocukların evlenemediği kimseyle evlenemez.
Oruç meselesi de böyledir!
Sokaklara bakınız! Üzüm yiyen, meyve yiyen, sigara içen insanlarla dolu... Yahu burası Moskova mı? Burası Avrupa mı? “Burası bir İslam memleketidir!” diyen yok, diyemezsiniz. Buna müdahale edemezsiniz. Sizi karakola götürürse, rezil ederler. Kınayamazsınız!..
Zekât meselesi:
İslam kanunlarına ve anayasasına göre devletin gelir kaynaklarından birisi de zekâttır. Zekât ve toprak mahsullerinin onda biri devletin hakkıdır. Ama bu anayasaya göre, 61 anayasası bunları kaldırdı. “Bunlar dinî işlerdir, ben buna karışmam!” diyor.
Vergi meselesi:
Vergi vereceksiniz. Kazancınızın yüzde şu kadarını vereceksiniz.
Müslüman, çıkmaza girdi: “Bir taraftan vergi vereyim, bir taraftan da zekâtımı vereyim, bunun altından nasıl çıkarım?“
Verdiği, vereceği bir iken iki oluyor.
Miras meselesi:
Kur’an anayasasına göre, Allah (c.c.) kanununda erkeğin hakkı ikidir, kadının hakkı birdir. Fakat bu anayasa ne yaptı? Buna dayanan, batıdan alınan kanunlar ne yaptı? Bunu da kaldırdı. “Hayır, yanlıştır! Öyle şey olmaz!” dedi.
Yahu Allah’ın kitabında böyledir. Ama adam, “Ben Allah filan anlamam!” diyor. Bu böyle demek değil midir? ,,Ben kadına da eşit veririm, erkeğe de eşit veririm. Bu benim kanunum!”
Resim ve heykel meselesi:
Kur’an anayasasına, İslam anayasasına göre, İslam’da heykel yapmak yoktur. Duvarlara asılan resimlerin ve meydanlara dikilen heykellerin bulunduğu yerlere melek girmez diyor Peygamber. Bununla ilgili olarak Sahih-i Buhari’de 13 tane hadis vardır.
Ve tüm bunlara rağmen siz gelin de, bu anayasaya göre: “Hayır, memleket baştan başa heykellerle dolacak. Her okulun bahçesinde bir heykel olacak. Her okulun sınıfında bir fotoğraf olacak!” Ne oluyor?
İslam anayasasına göre, böyle olan yerlere melek girer mi? Girmez. Dolayısıyla, meleğin girmediği yerlere şeytan girer. Ve çocuklarımız azdıysa, onları azdıran sebeplerden birisi de budur!
Koruma kanunu:
Bu şahsî koruma kanunudur. Hiçbir kimse Atatürk’ün aleyhinde konuşamaz. Konuşursa kanunlar onu cezalandırır. Gördünüz, dinlediniz. Geçenlerde İstanbul’da bir mevlid duasında bazı kişiler buna karşı çıktılar. Daha sonra ne oldu? Türkiye’de yer yerinden oynadı. Bütün resmî çevreler, devlet erkanı, anayasal kuruluşlar hepsi bağırdılar çağırdılar. ,,Kimdir bunlar?”, ,,Bunların dilini keseriz!”, ,,Bunların kolunu kırarız!”, ,,Bunları mahv-u perişan ederiz!” Böyle demediler mi? Ve mahkemeye de verdiler!
Gelin siz de, görün! Allah’a sövenin haddi hesabı var mı? Allah’a küfrediyor da kimsenin -bu zevattan, bu çevreden kimsenin- kılı kıpırdiyor mu? Bu hususta, Allah’a dil uzatılır, küfürler yapılır, sövülür de kimsenin kilı kıpırdamaz, kanunlar onun yakasına yapışmaz ama, atanın aleyhinde tek kelime konuşanın hali ne olur? Dilini koparmaya kalkışırlar!
Aldığımız mâlumata göre meclisin önünde büyük bir heykel yapılıyor. Maliyeti 10 ile 15 milyon lira arasında tutuyor...
“Bu fakir milletin paraları nereye gidiyor?” Bunu söylemek de yasak! Bunun ilmini yapacağız, fikriyatını yapacağız!
Bunun yanında bir de meclise bir cami mevzu ediliyor. Bilmem temeli atıldı mı? Duydunuz mu?..
Ve nihayet:
Yol meselesi, yol takibi var ya! Ne diyorlar? ,,Falanın yolundayız, fılanın yolundayız!”
Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!
İslam anayasasına göre, Kur’an anayasasına göre, insanoğlunun takip edeceği, müslümanın takip edeceği yol Kur’an yoludur, İslam yoludur! Bakınız Kur’an bunu haykınyor: ,,İşte bu benim dosdoğru yolumdur. Ona tabi olun!”
El-Fatiha!..
|