Einzelnen Beitrag anzeigen
  #3571  
Alt 03.06.2004, 23:32
Benutzerbild von realmerry
realmerry realmerry ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Atatürke saldirmanin dayanilmaz hafiflig

Enis"in tartismaya actigi konu hosuma gitti. Bende bir kac gün önce ayni bu konuyu tartisip durdum arkadaslarima.
Malesef kayip ettigimiz bir gazeteci yazar vardirki... Prof. Dr. Ahmet Taner Kislali bir kitabinin adini "Atatürk"e saldirmanin dayanilmaz hafifligi" koymustu.
Bu basligin arkadasinda yatan düsünce neydi acaba?
Bir ülke, ve onun halkinin yenilenen jenerasyonlari, bu kadarmi kendini gelistiremez, ve bütün siyaset ve toplumdaki gelisen sorunlari 1938 yilinda ölmüs bir öndere yükler?
Atatürk laikligi getirmeseydi, acaba hangi birimiz kimin altinda ve ne sartlarda yasardi?
Bizim asil sorunumuz dinimizin dili arapca olmasi. Bundan dolayi cevirilerinde ve tefsirlerinde dinimizi malesef alet etme ve bir yöne cekme olanagi doguyor ve sonuna kadar kullaniliyor. On sene önce kesinlikle yasak denilen seyler, toplumumuzun aydin teologlarinca sorgunlanmis, gerek diyanet, gerek önde gelen din adamlarimiz bunu yorumu dogrulamak zorunda kalmistir. Öyle degilmi? Bir devletin yürümesinin ilk sarti (ve bunu incelemis birisi olarak konusuyorum), devlet islerin seffafligi ve kontrol edebilmesidir. Baska türlü nasil becerilebilirdiki bu?

Benim babamin bir lafi vardir... Atatürk"ün tek yanlis yaptigi sey, arapca yazisini kaldirarak bir anda tüm halki cahil, yani okuma yazmasiz birakmistir der. Arapca yazisini kaldirmasi cok iyi olmus, ama ardindan halkini aydinlatma, yani latin harflerini ögretecek bir girisim cok ama cok yetersiz kalmistir. Dolayisyla, kendi gibi ve o dönemi yasamis insanlar bilgisini devlete faydasini bir anda kayip etmistir. Ve biz o halkin torunlariyiz bunu untumayin.