![]() |
yalanci kedi :o)
Nereden bileceksin..
|
degil mi ?.. Iyyyyy ne o öyle
Tornacinin oglu filan basbakan Cumhurbaskani
:o) Ne banal di-mi ? :o) |
Mehr Mädchen in Schulen durch
individuelle Betreuung.
Staatliches Programm zeigt Erfolge!!!! Bis 2010 sollen weitere 50.000 Mädchen eingeschult werden!!!!! Die Kampagne wird vom türkischen Bildungsministerium betrieben :))))) |
Wunder barr ...:) o.T.
ohne Text
|
B os ver Dini mini birazda hayatini yasa
birak isteyen istedigi sekilde DINI algilasin yada algilamasin.... 6 milyar insan var dünyada, tam o kadarda DIN var... cünkü hic bir insanin DIN anlayisi baskasininkine benzemezzzzzzzzzzzzz... benzer diyen ya yalan atiyor yada dünyadan haberi yok
|
Was den ??? o.T.
ohne Text
|
o.T.
das würde auch zu ihm passen:-)
|
Kedi Aski
KEDİ aşkı sınıflandırıldığında, içinde "kaçak aşk", "gizli aşk" asla yoktur.
O kadar aleni ve açıktır ki; çatıda... Bütün mahalle duyar. Duymak istemeyene de duyurur kedi aşkını; haykıra haykıra. Ben kedi aşklarını bilirim; önce ikisi çatının birer köşesine otururlar, karşılıklı... Bir sohbettir başlar, mırıl mırıl... Saatlerce, kimi zaman günlerce aç-susuz sürer bu aşk fısıltıları. O kadar saat ne konuşurlar, bizler bilemeyiz. Ama bu sohbet elbette onlar açısından çok şey ifade eder. Ve uzlaşı sağlandığında, çığlık çığlığa mahalleye ilan edilir: Kedi aşkı... * Maviş işte böyle áşık oldu. Beğendiği erkeği seçti ve Mersin’deki evin çatısında aşklarını herkese haykırdılar. Ama sahipleri Maviş’i o gün kovdular. Çünkü Maviş, Siyam soyundan bir kediydi, gönlünü verdiği erkek ise sokak kedisi... İnsanlar onun, doğacak yavruların "değeri" açısından yanlış bir aşk yaşadığına karar verdiler. Oysa yanlış aşk yoktur. Ve kediler insanlara benzemezler; asalet, unvan yoktur onların dünyasında... Irk, cins, soy bilmezler. Bunu insanlar yaparlar; para, pul, şöhret, mevki, makam... Milyonlarca yıl kedilerin asaleti bozulmağı halde, insanların giderek soysuzlaşması bu yüzdendir. * Maviş sokakta kalmıştı sonuçta. Günlerce evi bildiği kapının önünde bekledi, kapıyı açmadılar. Pencerelere koştu, perdeleri çektiler. Komşular kimi zaman onun bir ağaca çıkıp uzaktan uzun uzun eski evine baktığını gördüler. O, áşık olduğu için cezalandırıldığını anlayamadı. Sevmenin ve sevişmenin kabahat sayıldığını bilmedi, hiçbir zaman da bilmeyecek. Sonra ne oldu bilmiyoruz. Yasak, ama soylu aşkın ürünü bebeklerine çöplükten yemek kırıntılarını taşıyan bir Siyam kedisi görürseniz... O Maviş’tir... Bekir Coskun Degil mi Bekir bey degil mi ?.. "Göbegini kasiyan adam-Bidon kafali Köylü- Dagdaki Coban in oyu ile benim ki bir mi ?.." vecizeleri ile Insanlarin Ne kadar soylu olduklarini Sayeniz de ve Hazretlerinin sayesinde kaniksadik :o) Ne mutlu kedilere degil mi ?.. Onlar Asaletlerini Kaybetmiyorlar.. Siyamli olup sokak kedisine asik olduklari halde.. Acaba Onlarin da ISILDAK olup etrefe Aydinlik sacan köse yazarlari var midir ?.. Olmaz degil mi ?.. Keske Olsaydi da Biraz Asalet ögrenseydiniz.. |
30 yıldır ateist
30 yıldır ateisttim artık Tanrı’ya inanıyorum
İnsanın DNA şifresini çözerek bilim tarihine geçen Francis Collins, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’nın varlığını hissettim” dedi DIŞ HABERLER Dünyanın en büyük genetik uzmanlarından biri olarak gösterilen ve sekiz yıl önce çalışma arkadaşı Craig Venter’le birlikte insan DNA’sının şifresini çözerek büyük şöhret yakalayan Dr. Francis Collins, “imana geldi.” Venter, bilim dünyasında büyük ses getiren buluşlarının ardından çalışmalarını ilerleterek, laboratuvarda “yapay canlı” üretmeye çalışırken, Collins ise yeni kitabıyla bilim ve din arasında yeni bir tartışma yaratacak gibi gözüküyor. Eylül’de piyasaya çıkaracağı “Tanrı’nın Dili” adlı kitabıyla ilgili İngiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı’ya inandığını söyleyerek, “Tanrı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Tanrı’ya daha da yaklaştırıyor” dedi. Amerikalı bilim adamı artık mucizelere ve meleklere inandığını belirterek, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’yı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben ona inanıyorum. DNA’nın şifresini çözmek beni Tanrı’ya biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Tanrı’nın işidir” diye konuştu. İnsan genini çözmenin de kendisine Tanrı’nın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Tanrı onu her zaman biliyordu” dedi. TARİHE GEÇTİLER İnsan vücudunun genetik kodları olan DNA’nın şifresini çözen iki bilim adamı, bu çalışmalarıyla bilim tarihine geçmişlerdi. DNA’nın dizilimi ve kodlarının çözülmesi dönemin ABD Başkanı Bill Clinton ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’in eş zamanlı açıklamalarıyla dünyaya duyurulmuştu. <a href="redirect.jsp?url=http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?d..._yildir_ateistt ------------------------------------- Rahman" target="_blank">http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?d..._yildir_ateistt ------------------------------------- Rahman</a> Ve Rahim Olan Allah`in Adiyla Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) su hususu açiklamistir ki, kendisinden baska ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmislerdir). Mutlak güç ve hikmet sahibi Allah"tan baska ilâh yoktur... Ali.İmran...18 "AFAKTA-UFUKLARDA- VE KENDI NEFISLERINDE INSANLARA AYETLERIMIZI GÖSTERECEGIZ KI; ONUN-KURAN IN-GERCEK OLDUGU ONLARA IYICE BELLI OLSUN.-K.K.Fussilet, 53- ... Bilimin varacagi nihai hedef Rabbimizin buyruklaridir. Bundan dolayidir ki, bilim gelistikce Kuran genclesmektedir. Hamd Alemlerin Rabbine |
Mirac Mucizesi ( ! )
CANIM HALKIM !...
Kuran in hic bir yerinde herhangi bir insanin Allah in yanina yükseldigi,O" nunla Pazarliga giristigi ( Namaz pazarligi ) O"ndan : ** Ben sana ASIKIM sen olmasan varliklari yaratmazdim ** Seklinde methiyeler dinledigi yolunda degil bir beyan bir ISARET bile yoktur.. Ne yazik ki YAHUDI-HRISTIYAN mitolojisinden ISLAM a aktarilan mirac hikayesi Tüm bu Kuran disi SATANIST hükümleri icermektedir. Bu kabuller Bazi surelerdeki ( Özellikle Necm ve Isra ) Cebrail e giden zamirleri teviller yapip Allah a göndererek veya ayetleri mitolojiye uydurarak desteklenmektedir. Bunlarin Yani Bu hezyanlarin tümü anlam kaydirmasi ve TAHRIFTIR !. Kuran da Bir ISRA olayi vardir.Isra ayni adi tasiyan surenin ilk ayetin de de gösterildigi gibi: ** GECE YÜRÜYÜSÜ veya GECE YÜRÜTMEK ** demektir.Ayet in beyanina göre Hz.muhammed Bir gece mescid-i Haram dan mescid-i aksa ya yürütülmüstür.Bu yürütmenin Ruh beden beraberliginde mi yoksa sadece ruhen mi oldugu Ayet de aciklanmamistir. Hz.Peygamber in mescid-i Aksa dan göklere yükseltildigine dair hic bir söz veya isaret yoktur.Böyle bir sey zaten Kuran in "SÜNNETULLAH" dedigi varlik yasalarina Ve Ilmine aykiridir. Is Bununlada kalmaz: Isra olayindaki yürütmenin ruh ve beden beraberliginde oldugunu kabul etmeyen böyle diyenleri yalancilikla suclayan Büyük SAHABILER de vardir.Bunlarin Basinda FAKIH SAHABI Hz.AISE gelmektedir. Hz.AISE: ** Hz. Peygamberimiz Mirac gecesi Rabbini gördü Onunla konustu..vs**Türünden sözler söyleyenler icin sunlari söylemistir: **Bu sözleri duyunca tüylerim ürperiyor.Bunlari nasil söyleyebiliyorlar ? Bunlari söyleyenler ALLAH a da PEYGAMBER e de iFTIRA etmis olurlar Allah hic bir beser e görünmez hic bir beser ile konusmaz** Hz AISE bununla da yetinmemis sunlari da eklemistir: **Hz.Peygamber o gece yatagindan hic ayrilmadi ayrilsaydi ben görürdüm..Rabbi onu O alemlerde RUHEN dolastirdi ** Kuran i okuyan insanlar görüler ki Hz.Aise nin bu sözleri ve tavri KURAN in Beyanlarina ve ruhuna uygun olandir. Bizim Kuran dan beslenen Düsüncemiz ve Imanimiz Bize sunu Emreder: Isra mucizesi Beden ruh ile mi yoksa sadece Ruhen mi Olmustur ? Bu bizim Bilgimizi asar Biz Bu noktada Durmayi yegleriz. Hz.Peygamber in göklere cikarildigi Allah ile görüstügü Allah in ona iltifatlar ettigi namazin uzun pazarliklarla FARZ kilindigi yolundaki Zirvalarin tümünü KURAN a DIN e ULUHIYET ve NÜBÜVVET in sanina aykri buluruz. Hz.RESUL un Cenab-i HAKK in tecellilerine Ruhen muhatab olmasina gelince..O bir kerelik degildir.Resul bu tecellilerin her an Muhatibidit O Muhattab olmanin Nasilligi ise Bize anlatilmamistir.. O HALDE BIZ MÜSLÜMANSAK BU NOKTADA DURURUZ !.. Yok SATANIST-SEK: Dötten uydurma Hikayeler anlatir..Ve Buna Inanmanin Iman Oldugundan Dem Vururuz :o) Bizim Müslüman olarak Iman ettigimiz Tek merci KURANDIR ! Ne idugü belirsiz Ulema Tayfasi degil.. Bilin bunu !.. Burak :o))) ?? Bu BURAK anlatimi eski HINT ve YUNAN mitolojilerindeki Göge yükselme anlatimlarinin TIPATIP aynisidir. Burak Uydurmasi tüm hadiscilerin ** ZAYIF ** Ahmet Hanbel in **METRUK ** dedigi cok uzun bir Uydurma ile anlatilir :o) Bu anlatim TEVHID in O berrak ve saf Dünyasindan cok YUNAN PANTEONU nun Yardimci tanrilarina ilskin Hikayeleri hatirlatan PUTPEREST motiflerle doludur. Orada hz.peygamberin karsilastigi NEBI lerden biri olan Hz.Musa nin Hasa Rabbine öfkelenmis bir halde hiddetle bagirip cagirdigi söylenmektedir. Orada binilen BURAK i beyt-i MAKDIS te Peygamberlerin baglandigi bir direge bagladiklari anlatilir.. Bütün Bunlar KURAN in Uluhiyet ve Nübüvvet anlayisina taban taban a zit Satanist putperest Hikayelerdir.. Bu uzun Zirvayi okumak icin Bakiniz: (Elbani;Zaifa,4/281-283 ) Hz.Peygamber in hasa Allah ile Pazarligini yazmiyorum Bunu herkes üc asagi bes yukari biliyor :o) 50 vakitten basliyan pazarlik 5 vakite kadar inmisti hani :o) Bu Zirvalarin Tevhid dininin Söylemi oldugundan Allah a siginir ve Bu söylemleri Icad eden SEYTAN ehlini bir kez daha Allah a havale ederiz. Kaldi ki Namaz,Mirac denilen Mitolojiden cok önce farz edilmisti,ve uzun zamandir Kilinmakta idi. NAMAZ KILIN !.. emri iNIS SIRASIYLA Ücüncü sure olan MÜZEMMIL suresin de yer almistir.Isra olayini ( Mirac olayini ) anlatan surlerin birincisi olan ISRA Inis sirasiyla 17.Sure Necm ise 23. suredir. Kuran in 3.suresinde emredilen Bir FARZ-IBADETI 17 ve 23ncü surelerin tevili ile yaratilan bir pazarliga dayandirmak Hayret verici Bir CÜRET ve Acik Bir SEYTANCILIKTIR ! Bakara suresinin son iki ayetiyle namazlarda Okunan ETTAHIYYATÜ..Yakarisinin bir kisminin Mirac da vasitasiz bir sekilde Vahyedildigi söyleniyor :o)) Bu idda Kuran in Vahiy ile ilgili beyanlarina aykiridir.Vahiy in nasilligini Gündeme getiren temel ayetler Allah in herhangi bir insanla vasita olmadan asla konusmayacagini Hükme baglamaktadir. ( Sura 51-52 ) 52.ayet hz. peygamber e de vahiyin aynen bu sekilde oldugunu anlatmaktadir. Bu KURAN ayetleri ortada dururken..SEYTANCILIK yapip Filan sure nin falan ayeti ile falanca dua iSTISNADIR.Demenin Müslümanlikla ne ALAKASI VARDIR ?.. Arkadaslar Mirac IMAN isidir diyecekler. Neye Iman edelim ? KURAN a mi ? SEYTAN a mi ? :o) Eger ETTEHIYYATÜ ..duasinin mirac da dogrudan Vahyedildigi dogruysa Neden KURAN a girmemistir ? KURAN da eksik mi var ? Allah Hepinizi satanistlerin elinden kurtarsin ve Hak yola ulastirsin Hoscakalin |
Allah`(cc) Adem ve Havva ya görünürda
Muhammed as görünemezmi:-) cokmu zor
Seytana görünürda O yüce elciye görünemezmi? biryandan,Hadis kaynaklarini inkar ederken diger yandan HZ aiseye itafta bulundugunuz kaynaksiz zirvalarin arkasina siginarak, neyi kanitlamak istiyorsunuz... |
Gercekler ortadadir.
Soru:
Peygamber Efendimiz Allah Teâlâ"yı miracda gördü mü, gördü ise bu nasıl bir görmedir, Peygamber efendimiz ile Allah Teâla arasında bir perde olduğu bu perde aradan kalkınca Peygamberimizin Allah Teâlayı gördüğü ve dayanamayıp bayıldığı, Allah Teâla ile konuştuğu, hatta Allah Teâla"nn Peygamber Efendimize Hazreti Ebubekir"in sesi ile hitab ettiği, Peygamber efendimize namazın farz olanı elli rekat olarak bildirildikten sonra Hazreti Musa (aleyhisselâm) ile olan konuşması ve namazın beş vakte indirilmesi hususunda Peygamberimizin Hazreti Musa (aleyhisselâm) ile Allah Teâla arasında gidip gelmeler sonunda namazın beş vakte indirildiği anlatılmakta. Biz Mirac bahsinde Allah Teâla"yı nasıl tenzih etmemiz lazım ve bu anlatılanları nasıl anlamalı ve nasıl iman etmeliyiz? |
Cevap:
Cevap:
Rahmet Peygamberi"nin (s.a.) miracı eşsiz bir mucizedir; mucize olduğu için de insanların bilgi araçları ile bilmeleri, tecrübe etmeleri mümkün olmayan tarafları vardır. Miracın ruh ve beden beraberliği içinde mi yoksa yalnızca ruh ile mi, rüyada mı uyanık iken mi, bir kere mi birden fazla mı olduğu, miracda Resûlullah"ın Rabbini görüp görmediği gibi konular eskiden tartışıldığı gibi bugün de zaman zaman tartışma konusu olmaktadır. Bu sebeple yukarıdaki soruya, üç arkadaşımla beraber hazırladığımız ve yakında Diyanet İşleri tarafından basılacak olan Kur"an Yolu isimli tefsirimizden de geniş alıntılar yaparak uzunca bir cevap vermek istiyorum. Hz. Peygamber"in Mekke"deki Mescid-i Haram"dan Kudüs"teki Mescid-i Aksâ"ya götürülmesi şeklinde gerçekleşen olağanüstü olay İslâm kaynaklarında, âyet metnindeki ilgili fiilin mastarı olan ve "geceleyin yürüme, gece yolculuğu" anlamına gelen isrâ kelimesiyle anılır. Bu yolculuğun, hadislerde anlatılan göklere yükseltilme safhasının da dahil olduğu tamamı ise "yükselme, yukarı tırmanma" anlamındaki "urûc" kökünden türetilmiş olan ve "yükselme vasıtası, âleti" manasına gelen mi"râc kelimesiyle ifade edilmektedir. İsrâ suresinin ilk âyetinin meali şöyledir: "Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram"dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ"ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir." Hz. Muhammed"in peygamber oluşuyla başlayan, putperestlerin müslümanlar üzerindeki baskıları, Peygamber ailesiyle az sayıdaki müslümanlara karşı muhtemelen risâletin altıncı yılında başlayıp üç yıl süren ve büyük acılar getiren ekonomik ve sosyal boykota dönüştü. Bu boykotun ardından Resûlullah, kısa aralıklarla sevgili eşi Hz. Hatice ile amcası ve hamisi Ebû Talib"i kaybetti. Resûlullah"ın bu kayıplardan duyduğu büyük üzüntü sebebiyle bu yıla "hüzün yılı" denildi. İşte bu acılı olayların ardından Yüce Allah, bir bakıma sevgili Resûlünü, sabır ve tahammülü dolayısıyla hem teselli etmek hem de ödüllendirmek istedi ve bunun için genellikle mirac diye anılan büyük mucizevî olayı gerçekleştirdi. Yukarıda mealini verdiğimiz, İsrâ sûresinin 1. âyeti ile Necm sûresinin ilk âyetleri mirac olayına işaret etmektedir; aynı konuda hadis mecmualarında da 45 kadar sahâbî vasıtasıyla bizzat Hz. Peygamber"den bilgiler nakledilmiştir. Ancak özellikle bu hadislerdeki ayrıntılı malumat değişik yorumlara yol açacak nitelikte olduğu için miracın tarihi ve nasıl cereyan ettiği hakkında farklı bilgiler verilmiştir. Yaygın kabule göre mirac, peygamberliğin 12. veya 13. yılında (Muhammed Hamîdullah"a göre hicretin 9. yılında; bk. İslâm Peygamberi, İstanbul 1972, I, 92) vuku bulmuştu |
o.T.
"1-2- İndiği sırada yıldıza andolsun ki bu arkadaşınız ne sapıtmış ne de eğri yola gitmiştir. 3- Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. 4- O, kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. 5-7- Onu, çok güçlü, üstün niteliklerle donatılmış biri öğretti. O, ufkun en yüce noktasındayken asıl şekliyle göründü. 8- Sonra yaklaştıkça yaklaştı. 9- O kadar ki iki yay kadar hatta daha yakın oldu. 10- (Allah) kuluna ne vahyettiyse vahyetti. 11- Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı. 12- Şimdi siz şüpheye düşüp gördükleri hakkında onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz! 13-14- Andolsun ki onu bir başka iniş esnasında da Sidre-i Müntehâ"nın yanında gördü. 15- Ki onun yanında huzur içinde kalınacak cennet vardır. 16- O an Sidre"yi bürüyen bürümüştü. 17- Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. 18- Hiç kuşkusuz o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü görmüştü" (Necm: 1-18).
18. âyetteki "Hiç kuşkusuz o,... görmüştü" anlamındaki cümlede öznenin Hz. Peygamber olduğu açıktır; fakat onun neyi gördüğünü şu mânalardan biriyle açıklamak mümkündür: a) Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü, b) Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını, c) Rabbinin en büyük âyetlerini gördü. Bunlardan ilk mânayı tercih eden müfessirlerden bazıları bunu Cebrâil"i görmesi şeklinde açıklamışlar, bazıları da Hz. Peygamber"in Rabbini görmüş olması ihtimali üzerinde durarak bu konuyu geniş biçimde tartışmışlardır. İbn Abbas"tan meşhur olarak nakledilen rivayette Peygamber"in Rabbini gözüyle gördüğü belirtilirken, kendisine bu konuda soru sorulan Hz. Âişe bu ihtimali reddetmiştir. İbn Mes"ud ve Ebû Hüreyre"den meşhur olarak nakledilen rivayet de bu yöndedir. İslâm âlimleri de bu rivayetleri Allah"ın zâtı, sıfatları ve görülmesine ilişkin âyet ve hadislerle birlikte değerlendirerek iki eğilimi de savunan açıklamalar yapmışlardır. Bazı âlimler de Peygamber"in Allah"ı gözüyle değil kalbiyle gördüğü, Allah"ın zâtının değil sıfatının tecelli ettiği gibi telifçi yorumlar ortaya koymuşlardır. Bu noktada unutulmaması gereken bir husus da, anlatılan oluş ve tecellilerin cennet gibi farklı bir âlemde, farklı varlık boyutunda, farklı şartlar içinde gerçekleştiğidir; cennette ise her müminin Rabbini göreceği bilinmektedir. Büyük Tefsir alimi Elmalılı"nın, Necm suresinin tefsirinde miracla ilgili yorumları verirken ara ara kaydettiği ve önemli bulduğumuz kendi tercihiyle ilgili düşüncelerini şöyle toparlamak mümkündür: Resûlullah, Cebrâil"i Kur"an"ın her inen parçası esnasında, hangi sûrete girmişse öyle görüyordu. Gerçek sûretinde ise bir defa Miraç"tan önce gördü, o vakit Cebrâil Resûlullah"a inmişti. Bir kere de Miraç"tan inerken gördü, bunda Resûlullah Cebrâil"e doğru iniyordu ve Cebrâil Sidre-i Müntehâ"nın yanında onu karşılıyordu. Hz. Peygamber namaz konusunda birkaç defa inip çıkmış olduğundan 13. âyetteki "nezleten uhrâ" tamlamasını "son bir iniş" şeklinde düşünmek daha mânidar olur. Dolayısıyla ufukta istivâ etmeyi (doğrulmayı) Hz. Peygamber"in kendisine yapılan talim (öğretme) üzerine nübüvvet ilminde yükselip istikametini alması (en yüksek ufukta istivâ etmesi) şeklinde anlamak uygun olur. Cebrâil"in talimi üzerine Resûlullah en yüksek ufukta istivâ ile kalmamış, ondan sonra Allah Teâlâ"ya doğru yaklaşmıştır. Bu durumda 8. âyetteki yaklaşmanın Resûlullah hakkında olduğu, cezbe (çekme) mânası içeren "tedellâ" fiiliyle de onun cezbedilmesinin yani aşağıdan yukarı doğru çekilip çıkarılmasının kastedildiğini, dolayısıyla burada Mirac"a işaret bulunduğunu söyleyebiliriz. 9 ve 10. âyetlerden de şu mâna çıkmaktadır: Mirac"ta Allah"ın has kulu olan arkadaşınız Hz. Muhammed o istivâdan sonra Rabbine öyle yaklaştı ki, her vâsıta ortadan kalktı yani Mirac"da Cebrâil dahi vâsıta olmaksızın Allah Teâlâ kuluna her ne vahyetti ise vahyetti. 18. âyetten, Resûlullah"ın, Cenab-ı Allah"ın rububiyetini gösteren, mutlak egemenliği altındakilere ait hayretler uyandırıcı ve söz kalıpları içine sığmayacak nice delilleri veya en büyük delili gördüğü anlaşılmaktadır; şu halde bunun mahiyetini açıklamaya kalkmak bizim haddimiz değildir. Âyette "Rabbini gördü" denmeyip "Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü" buyurulduğuna göre bu ifadenin zâhirinden O"nun zâtını gördüğü anlamı çıkmaz. Bu konuyu açıklarken Râzî"nin kullandığı bir ifade bize başka bir mânayı düşündürdü: Rü"yet (görme) en büyük âyet olunca burada "kübrâ"yı ("en büyük"ü) rü"yet ile tefsir edebiliriz. Bunu da iki yönlü düşünmek mümkündür: a) Rabbinin âyetlerinden yani mucizelerinden en büyüğü olan rü"yet mucizesini gördü; âhirette ümmetinin göreceği gibi beni gördü demek olabilir. b) En büyük âyet olan rü"yetin hakikatini gördü demek olabilir. Çünkü En"âm 6/103 âyetinde geçtiği üzere "basar"ın (görmenin) künhünü ve dolayısıyla rü"yetin hakikatini Allah bilir. O halde rü"yetin hakikatini görmek, -bir kudsî hadiste yer alan "... artık onun kulağı, gözü ve kalbi ben olurum" ifadesiyle Enfâl 8/17 âyetinin mazmunu üzere- Allah Teâlâ"nın Resûlullah"ta tecelli eden en büyük yakınlık âyet ve delillerinden olmuş olur. Bu yoruma göre âyet-i kübrâ (en büyük delil) hakikat-i Muhammediyye demektir. Biz de [Elmalılı], sözün akışı makam-ı Muhammedî"nin açıklanmasıyla ilgili olduğundan, en büyük âyetin hakikat-i Muhammediyye olduğu kanaatini taşıdığımızı belirtmek istiyoruz. Çünkü maksat hangisi olursa olsun, âyetlerin en büyüğü veya âyetlerden en büyüğünün onda tecelli etmiş bulunduğunda şüphe yoktur (VII, 4570, 4574, 4576, 4577, 4579-4580, 4582-4583,4586, 4588-4589). Mirac olayını en sağlam kaynaklara dayanarak anlatan Hamîdullah Hoca"nın dediği (geniş açıklamasını kitabından okumak gerekir) şudur: "Benim acizane görüşüme göre miracın açıklanıp anlatılması, Allah"ın kullandığı aynı şekil tavsif ve anlatımlarla yapılması gerekir. Kur"an ve hadislerle verilen açıklamalara inanmak ve bunlarda, ahiret aleminin ele alındığı ve insan hayal gücünün hissedebileceği ve fakat ifade edemeyeceği konulardan bahsedildiği daima hatırlarda tutulmalıdır. Mühim olan bir insanın Allah"a doğru yücelişi, yükselişidir... bunun nasıllığı ve nerede cereyan ettiği değildir. Bu mucize tamamen ruhî-manevî alanda cereyan etmiş bir olaydır ve bu olayın da tasavvufî mânada olmak üzere açıklanıp ortaya konması icab eder, asla coğrafi ve turistik bir seyahat olarak değil." (s.133, par. 249). "Miracı maddeten ve fiilen bir yerden diğer bir yere gidiş, bir yolculuk olarak düşünmede ısrar eden evvelki ilim adamlarına hürmetimiz bakidir..." (s. 143, par.259). Büyük mutasavvıf İmâm-ı Rabbânî miracı şöyle anlatıyor: "O"nun (s.a.) mirac gecesinde Rabbini görmesi, dünyada değil, âhirette vaki olmuştur. Çünkü O (s.a.), mirac gecesi mekan-zaman dairelerinin dışına çıkınca ve imkân âleminin darlığından kurtulunca ezel ve ebedi bir an olarak buldu, başlangıç ve sonu bir nokta olarak gördü..." (C. I, 283. mektup). Süleyman Çelebi"nin eşsiz eseri Mevlid"inde okuyup dinlediğimiz mirac olayı, buraya kadar anlattıklarımızın, taklit edilemez güzellikte yapılmış bir özeti gibidir: Bir fezâ oldu o demde rû-nümâ Ne mekan var anda ne arz ü semâ (öyle bir âlem ki, orada yer, gök ve mekan yok) Kim ne hâlîdir ne mâlî ol mahal (O yer ne dolu, ne de boş) Akl u fikr emez o hali fehm ü hall... (Akıl bu hali anlayamaz ve çözemez) Şeş cihetten ol münezzeh Zü"l-celal Bî-kem ü keyf ana gösterdi cemal (Altı yönden münezzeh celal sıfatlı Allah ona, nicelik ve nitelikten öte bir lutufla cemalini gösterdi). ... Âşikâre gördü Rabbü"l-izzeti Âhirette öyle görür ümmeti Bî-hurûf ü lafz u savt ol Padişâh Mustafâ"ya söyledi bî-iştibâh (Harf ve ses olmaksızın Allah, Mustafâ"ya, şüphesiz olarak konuştu, söz söyledi). Âhirette (cennette) Muhammed ümmeti de Allah"ı görecek, Allah miracda Peygamberi ile, bizim bilmediğimiz, madde ve maddi araçların arada olmadığı bir mahiyyete konuştu, işte bunun gibi yine bizim bildiğimiz ve anladığımız "görme"ye benzemeyen ve mahiyeti ondan farklı olan bir görme ile, dünyadan başka bir âlemde Rabbini de gördü. Allah ona bu kabiliyeti lütfettiği için bayılma filan da olmadı. Mi"rac Hz. Peygamber"e büyük bir ihsan, eşsiz bir armağandır; ümmetinin de bundan büyük bir nasibi vardır. Mi"rac gecesi Hz. Peygamber"i, başta mirac olmak üzere genellikle mucizeleri, o gece armağan edilen namaz ibadetinin önemini, İsra sûresini ve orada geçen dini, ahlaki hükümleri anmak, anlatmak, temsil etmek elbette yararlıdır ve yapılmalıdır. Ancak gerek bunları ve gerekse başka meşru şeyleri yapmak "miraç gecesine mahsus" bir sünnet, Hz. Peygamber"in örnek olarak yaptığı bir ibadet değildir; böyle anlaşılırsa dine ekleme (bid"at) yapılmış olur. <a href="redirect.jsp?url=http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00009.htm" target="_blank">http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00009.htm</a> |
Allah a iftira
Kuran a göre Insanlik tarihinde en korkunc iFTIRALAR ne ilgin ve ürperticidir ki ALLAH a
yapilmistir. Kuran Allah a Iftiradan söz ederken sadece IFTIRA kelimesini kullanmakla yetinmemekte ,Bunu bir de YALAN **KIZB** sözcügü ile pekistirmektedir. Ifade genelde söyledir: ** Yalan düzerek Allah a iftira ettiler / ederler ** Üzerinde tertistigimiz konu bakimindan Ürpertici bir KURANSAL gercekte sudur: KURAN kendisinin uydurulan bir hadis olmadigini ifadeye koyarak getirdigi DIN in basina acilacak uydurma HADIS kaynakli kötülüge dikkat cekerken Bu IFTIRA Kökünden bir filli kullanmaktadir:** YÜFTERA **.. Ve söyle FERMAN etmektedir: Bu Kuran Uydurabilinecek bir Hadis /söz degildir;aksine o kendinden önceki vahiyi tasdikleyici her seyi ayrintili kilicidir.Inanan bir topluluk icin bir KLAVUZ ve bir RAHMETTIR ( Yusuf,111 ) Seytanciligin Belirgin nitelikleri olan Allah ve peygamberlere YALAN Isnatlarda bulunmak tarihte HAHAM-RUHBAN Seytancilariyla SEYTAN EVLIYASI tarafindan islenmistir. Bizim Din tarihimizde bunun kurumsal adi: HADIS UYDURMACILIGIDIR !!.. Yukarida anlatilan Ve Bilinen Kisiler tarafindan da savunulan MIRAC Hikayesi bunlardan biridir. Bütün Bunlar RAHMAN dan kopmus bir hayatin Görünen adi ne olursa olsun,Insani SEYTAN in HÜSRAN cukuruna götüreceginin BELGELERIDIR !.. |
Hangi gercek ?..
Bana ilim anlatma ... ANLAMAM !..
Karga dan baska Kus Cankaya dan baska Yokus Allah kelamindan baska DEYIS ...TANIMAM !.. Sen Bana Delilerini getir sorumu Cevapla.. Peygamber i nasil ucurdun ? Burak a nasil bindirdin ? Allah ile nasil pazarlik ettirdin.. Cebrail 7 kat Göge ulastiklarinda O"n a: Yavas sessiz ol; Rabbin Namaz kiliyor. Peygamber sordu: O"da Namaz kilar mi ? Cebrail dedi ki: Evet kilar.. Peygamber sordu: Peki ne okuyarak kilar ? Cebrail dedi ki : Sunlari okuyarak kilar: Cebrail ve meleklerin rabbini Tesbih ve takdis ederim; Rahmetin ÖFKEMI GECMISTIR :o) ( Ne ilim ne ilm ) Dedi mi demedi mi ? Bunlar sizin MAGAZIN SERVISINDEN !.. Muhahahahahahahahahahahahahahahahahahaha... KORKMUYORMUSUNUZ ????? |
Kuran mi yalanci Hadisci mi ?..
51. Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediğini vahyeder. Yüceler yücesi O"dur; hüküm ve hikmet sahibi O"dur.
52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. (Sura Suresi ) |
Fikih Mitolojisi
Günesi Balcikla sivayamazsin!..
Bu yazdiklarim in hepsi Fikih ekollerinde Yazili ve belgelidir. Ispati icin bakiniz: Elbani ;ez-Zaifa 3/ 571 Elbani Uydurma demekle yetinmeyip MÜNKER olarak nitelemistir bu herzeleri. ez-Zaifa da Bütün Uydurma hadisleri ve böyle dötten uydurma Seytan ulemasi hikayeleri inceliyebilirsin. Nereden alindiklari kimlerin uydurduklari mevcuttur !.. Ayrica Elbani ye pek catmayin ki : Onun Cagimizin en Büyük HADIS bilgini olduguna dair ULEMA nin ICMAI vardir :o) Hoscakalin .. |
DE KI :
Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah"ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu kur"an"dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?( A"raf 185 )
** Ayetlerimiz onlara açık-seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: "Bundan başka bir kur"an getir yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim."( Yunus 15 ) ** Bu kur"an, Allah"ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap"ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi"ndendir o.( Yunus 37 ) ** (87) Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük kur"an"ı verdik. ( HICR ) ** (91) Onlar ki kur"an"ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar ( HICR ) ** (41) Biz, gerçeği, kur"an"da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor. ( ISRA ) ** Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur"an"da andığın zaman/Kur"an"da yalnız O"nu andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.( Isra 46 ) ** (30) Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur"an"ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." ( FURKAN ) ** (1) Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur"an"ın ve açık-seçik beyanda bulunan Kitap"ın ayetleridir. ( NEML ) ** (92) "Ve Kur"an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: "Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!" ( NEML ) ** (85) Bu Kur"an"ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir." ( KASSAS ) Ve Bizler KURAN diyenler: KURAN dedigimiz Icin Rabbimiz bizi Cehennemine koyacaksa: VARSIN BÜTÜN CEHENNEMLER BIZIM OLSUN !.. |
Allah Adem e Havva ya göründü ise
Ayetlerini getir.
Getiremiyorsan Tevbe et.. Allahim Sana attigim iftira icin af et diye yakar.. |
Ulema icma etti
Geleneksel Dayatmaci ICMA anlayisinin insanlari nerelere Götürdügüne bakalim
Bir din adami kalkiyor 20 yüzyilin sonunda: Dünya Dönüyor diye kafir olur; Cünkü Dünya nin dönmedigi ve yuvarlak olmadigina dair Ulema nin ICMA i vardir diyebiliyor Daha Korkuncu Bu dedigini Bir Üniversitenin REKTÖRÜ sifati ile imza attigi bir Kitapla bilimsel (!) yayin olarak dünyanin Önüne cikariyor. :o) Bu idda: Suudi Arabistan in SEYHÜLISLAM i Sayilan Abdülaziz bin BAAZ indir. Sözü edilen eser de bin BAAZ in Medine ISLAM Üniversitesi yayinlari arasinda cikan: ** el-Edilletü"n- Nakliyyetu ve"l-Hissiye a"la Cereyani"s-Semsi ve Sukuni"l-Arz-i ve imkani"s-Su"udi ile"l Kevakib ** adli kitaptir. Türkceye uygularsak: Günesin Hareket halinde olduguna,Dünya nin dönmedigine ve gezegenlere gitmenin mümkün olmadigina iliskin nakli ve hissi kanitlar :o) Simdi bir Islam ülkesinin en büyük Din otoritesi olan bin Baaz in ne geyirdigini Yapacagim aktarmalarla görün ve ISLAM adina Yüzyilin ve dünya nin önünde neler sahnelendigini Seyredin :o) Diyor ki bin baaz: ** Dünya ve gezegenler konusunda bu isin uzmanlari olan Astronomi bilginlerine gelince,onlarin sözleri asla güvenilir Kanit degildir.Cünkü bu sözler herhangi bir SER" i Kurala degil Zan ve tahmine dayanir ( Yukarida anilan eser,11) Öte yandan bir konuda Islam bilginlerinin ICMA i varsa; O ICMA HAKKIN ta kendisi olup Aksi Düsünülemez ve tartisilamaz.. ( ayni eser,13 ) Yüzyilimizin bir cok yazari ve ögretim üyesi arasinda su düsünce yayilmis Bulunmaktadir: Günes sabittir Dünya yuvarlaktir ve döner.. Bu konuda Bir cok soru soruldu ve sonuda konuyla ilgili kisa ve özlü bir eser yazarak Insanlari bu SAPIK düsüncelerden uzaklastirmak ve gercege Yöneltmek gerektigine Kanaat getirdim.. Artik Bundan sonra hala dünya yuvarlaktir,Dünya dönüyor Diyenlerin sözleri Allah i ve Peygamberi yalanlamaya yönelik KÜFÜR ve SAPIKLIKTAN baska bir sey Olmayacaktir. Allah i Kuran i ve peygamber i yalanliyanlar ise dinden cikmis olurlar.Bunlara tövbe teklif edilir;Dinlerler tövbe ederlerse ne ala Etmezler ve eski düsüncelerinde israr ederlerse KAFIR ve MÜRTED olarak Katledilirler.Geriye kalan mallari-mülkleri de Kamu Hazinesine devr edilir ( ayni eser 23 ) Bu Hiyar in din adina ortaya koydugu bu tesbitler ve verdigi Fetva esas alinirsa yaklasik bir bucuk milyar insanin yasadigi Islam dünyasinin Katli vacip Olmus demektir :o) Seyh Hazretlerinin Dünya nin yuvarlak olmadigi ve dönmedigine dair sundugu Nakli yani rivayetlere dayanan Dinsel kanitlardan sonra: **KESIN** Susturucu kanit olarak öne cikardigi ** HISSI ** yani duyumlara duygulara dayali Kanitlari da var.. Bu kanitlarin Cogu Göze HITAB eden kanitlardir :o) Dinliyelim SEYH hazretlerini: Dünya nin yuvarlak olduguna ve döndügüne ilskin idda sadece Dinsel nakiller acisindan SACMA olmakla kalmaz görsel kanitlar ve Gözlemler acisindan da SACMALIK olarak ortaya cikar.Söyle ki : Müslüman-KAFIR tüm insanlar hic araliksiz Günesin aksam bir yerden battigini, sabahsa baska bir yerden dogdugunu Görmektedirler.Bu Insanlar Dünya nin da sürekli ayni yerde durdugunu görmektedirler ki Ne beldeler yer degistiriyor,ne de Daglar..eger sanildigi gibi Dünya dönseydi Beldeler ,daglar,nehirler denizler sürekli yer degistiriyor olacakti..:o) (Kuran in Daglarin yerinde durmayip bulutlar gibi hareket halinde oldugu söyleyen ayet icin bak. Neml 88 ) Ve mesela KIBLE yer degistirecekti Neresinden bakarsaniz bakin Dünya dönüyor demek Koca bir Sapiklik ve Sacmaliktir ( ayni eser 23 ) Söyle bir düsünün !. Su mekke de ki Ünlü NUR dagi,su Ebu Kubeys tepesi,Su Medine de ki UHUD dagi ve Dünya nin diger onca dagi Bunlarin bu güne kadar hangisi yerini degistirmis ya da bas asagi Durmustur ? Böyle bir sey olabilir mi ? Yanli Su basit gözlem bile Dünay yuvarlatir dönüyor diyenlerin Nasil bir sapiklik icinde olduklarini göstermeye YETER !.. ( Ayni eser 24 ) Bin baaz Karsi cikilmaz kanitlarini siraladiktan sonra Dünya nin dönmedigi ve yuvarlak olmadigi konusunda ICMA i olan Eski din ulemamizin eserlerinedn Özellikle tesfirlerinden uzun alintilar yapiyor Cahil ve aldatilmis Insanliga ISIK tutuyor .o) Ve bu aldatimis Insanlarin Dünya dönüyor ve yuvarlatir gibi büyük bir KÜFÜR den Kurtulup HIDAYETE ermelerini istiyor.. Eserin son sayfalari SEYH in fikrine katilmadigini söyleme CÜRETINI gösteren bazi ALDATILMIS Ilim adamlarina Cevap verip Onlari MÜRTED olmaya götürecek SAPIK yollardan döndürülmeye ayrilmis... 1975 yilinda MEDINE ÜNIVERSITESI yayini olarak Ikinci baskisini yapan bu Büyük ESER in (!) sonraki 28 yil icerisinde kac baskisinin daha Bir MÜSLÜMAN olarak Bu Kitapta sergilenen DIN Bilim ve Müslümanlar adina sergilenen FACIA ENGIZISYON kayitlarinda bile mevcut degildir Kanisindayim.. Tam Bu Nokta da GALILE yi Rahmet ve saygi ile aniyorum.. Ve tekrar soruyorum: EY CEMAAT-I MÜSLIMIN !... Dünya dönüyor mu ? :o) |
KÖRMÜSÜNÜZ,!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
"1-2- İndiği sırada yıldıza andolsun ki bu arkadaşınız ne sapıtmış ne de eğri yola gitmiştir. 3- Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. 4- O, kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. 5-7- Onu, çok güçlü, üstün niteliklerle donatılmış biri öğretti. O, ufkun en yüce noktasındayken asıl şekliyle göründü. 8- Sonra yaklaştıkça yaklaştı. 9- O kadar ki iki yay kadar hatta daha yakın oldu. 10- (Allah) kuluna ne vahyettiyse vahyetti. 11- Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı. 12- Şimdi siz şüpheye düşüp gördükleri hakkında onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz! 13-14- Andolsun ki onu bir başka iniş esnasında da Sidre-i Müntehâ"nın yanında gördü. 15- Ki onun yanında huzur içinde kalınacak cennet vardır. 16- O an Sidre"yi bürüyen bürümüştü. 17- Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. 18- Hiç kuşkusuz o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü görmüştü" (Necm: 1-18).
|
Bu ayetleri inkar etmenin hükmü ne???
"1-2- İndiği sırada yıldıza andolsun ki bu arkadaşınız ne sapıtmış ne de eğri yola gitmiştir. 3- Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. 4- O, kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. 5-7- Onu, çok güçlü, üstün niteliklerle donatılmış biri öğretti. O, ufkun en yüce noktasındayken asıl şekliyle göründü. 8- Sonra yaklaştıkça yaklaştı. 9- O kadar ki iki yay kadar hatta daha yakın oldu. 10- (Allah) kuluna ne vahyettiyse vahyetti. 11- Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı. 12- Şimdi siz şüpheye düşüp gördükleri hakkında onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz! 13-14- Andolsun ki onu bir başka iniş esnasında da Sidre-i Müntehâ"nın yanında gördü. 15- Ki onun yanında huzur içinde kalınacak cennet vardır. 16- O an Sidre"yi bürüyen bürümüştü. 17- Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. 18- Hiç kuşkusuz o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü görmüştü" (Necm: 1-18).
|
Ayetleri capulcu putperest kel yasarin
yorumlarinla aciklayanlara, ayet göstersek ne yazarki,yukarda acik ayetleri bile inkar edecek kadar zavali duruma düsmüssünüz.Siz kim ayetlerden anlam cikarma kim,Peygamberi bile postaci yapan seytanin taifesinden Allah`a siginirim
|
Biz Ebu bekirler gibi iman ettik
Cankayada tanri arayanlar gibi kel yasarlar gibi degil.
Rabbim dilediyse milyarlarca isik yili uzakligi saniyede kat ettirir..Zaman icinde zaman halk eder. -------ayetlerimiz gayet acik ve nettir.Ve yüzlerce yildizlar gibi sahabenin sahitliginde Peygamberimiz yasadigi miraci anlatmistir. Siz hadislere inanmadiginiz gibi ayetlererede inanmazsiniz KURAN"I KERİM TEFSİRİ (ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR) 53-NECM: 10- Bu şekilde Allah Teâlâ, kuluna verdiği vahyi verdi. Burada kelimesindeki zamirin Allah"a râci olduğunda ihtilâf yoktur. Müthiş kuvvetlerin sahibinden maksad Allah olduğuna göre, burada da vahyedenin o olduğu açıktır. Diğer tefsir şekillerinde de ifadenin akışından Allah"ın isminin zikredildiği kabul edilmektedir. Şu halde burada başlıca iki mânâ üzerinde durulabilir. Birisi. İşte Cebrail ona böyle yaklaştı da, Allah Teâlâ"nın elçisi Muhammed (s.a.v)"e gönderdiği her vahyi getirdi, ona vahyetti ve öğretti. Başlangıçta hakiki suretiyle görünerek getirdikleri şeylerin Allah"ın vahyi olduğunu öğretti ve belirli zaman aralıklarıyla tebliğ etti. Diğer mânâ da Şöyledir: İşte Allah"ın has kulu olan arkadaşınız Muhammed (s.a.v), İstivâ ettikten sonra O, Rabbine öyle yaklaştı ki, bütün vasıtalar kaldırıldı ve Allah Ona doğrudan doğruya verdiği vahyi verdi. Yani Mirâc"da her ne vahyetti ise Cibril"in dahi herhangi bir aracılığı olmaksızın vahyetti. İşte biz de bu mânâyı tercih ediyoruz. Zira önceki mânâya göre Mirac olayı, yalnız "Andolsun onu bir kez daha görmüştü." (Necm, 53/13) âyetine bırakılmış olmaktadır. Mirac"da vasıtasız olarak vahyedilen ne idi? Birisinin namaz olduğu bilinmektedir. Diğeri de peygambere söylenen şu sözdür: "Peygamberlerden hiçbiri senden evvel cennete girmeyecek, ümmetlerden hiçbiri de senin ümmetinden önce cennete girmeyecektir". Bakara Sûresi"nin son iki âyeti olan "nün de Mirac"da indirildiğine dair rivayet daha önce geçmişti. Müslim"in Sahih"inde de "Resulullah (s.a.v)"a üç şey verildi, beş vakit namaz, Bakara Sûresi"nin sonu, ümmetinden şirke düşmeyenlere muhkimat yani büyük günahların mağfiret edildiği haberi" şeklinde bir rivayet mevcuttur. Bununla beraber o husûsi meclisteki vahyin tafsilatını ancak Allah ve peygamberi bilir. Nitekim Nizâmu"d-Din-i Nisâbûri de tefsirinde, "ortaya çıkan bir takım sır ve hakikatler var ki, onları Allah ve Resulunden başkası bilemez" demektedir. 11- Gördüğünü gönül yalanlamadı. Buradaki fiilinin zamiri, bir önce geçen âyetteki "abd" kelimesine de "fuâd"e de gidebilir "Gözü şaşmadı..." buyurulduğuna göre, bu görme işinin gözle (baş gözüyle) olması gerekmektedir. Buna göre âyetin mânâsı, gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı, şeklinde olur. Yani gerek bütün o müthiş kuvvetleriyle Cibril"i, gerekse Mirac"daki o tecelliyatı (beliren şeyleri) görmesi bir hayal değil, kalb ve vicdanın yalancı çıkarmayıp görerek tasdik ettiği hakikattır. Onun için Cebrail"i hangi suretle olursa olsun, her geldiğinde tanıdı. 12- Şimdi siz gördüklerine karşı onunla mücadele mi ediyorsunuz? Burada muzari siğasıyla buyurulması, bakışın devamlılığına delalet eder. 13- Nitekim bunun açıkca te"kid edilmesi için de şöyle buyuruluyor: Andolsun O, onu bir kez daha görmüştü. Yani O, müthiş kuvvet ve akıl sahibi ve kendisine Kur"ân"ı öğreten Cebrail"i, hakiki sureti ve bütün kuvvetleriyle bir de Mirac"dan inerken gördü. Burada Cebrail"in, makam itibarıyla Resulullah"dan geride olduğuna işaret vardır. Müfessirlerin çoğuna göre, kelimesi mastar bina-i merre olduğundan dolayı mânâsında zarf olarak mansuptur. Buna göre âyetin mânâsı, "Onu diğer bir defasında da bir inişte gördü." şeklinde olur. Sofi ve İbnü Atiyye gibi bazı âlimler de hal makamında mastar olduğunu söylemişlerdir ki, "inerken" mânâsına gelmektedir. Birinci görüşe göre nin sıfatı "diğer bir iniş", ikinciye göre de "diğer bir kerre", yahut fiilinin mef"ul-i mutlakı olarak "diğer bir görüş" demektir. Bu inişin Mirac gecesi olduğunda ittifak vardır. Ancak kimin inişi olduğu konusunda farklı yorumlar mevcuttur. Bazıları Allah Teâlâ"nın inişi demişlerdir. Bu hususta Râzî şöyle der: Allah hakkında hareket ve iniş tasavvur etmek bâtıldır. Manevî yakınlık ile inişte de rahmet ve fazl üzere kula yaklaşma söz konusudur ki bu durumda da kul O"nu göremez. Onun için Musa "Ey Rabbim azâmet ve celal perdelerinden bir kısmını ortadan kaldır, kuluna rahmet ve fazlınla ya |
o.T.
3 sefer yakilir, 3 sefer bir daha yazilirsa, geriye kalan demek ki kuran dogru degil.
|
Rahip :-)Kendinize yoldasmi ariyorsunuz
iznik konsulunumu rüyanda gördün
|
Devam edelim
19. Siz de gördünüz değil mi Lat ve Uzza"yı?
20. Üçüncü olarak da öteki Menat"ı? 21. Size erkek, O"na dişi öylemi? 22. Öyle ise bu çok hayıflı (haksız) bir taksim! 23. Onlar hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın taktığı kuru isimlerdir. Allah onlara öyle bir saltanat indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefislerinin sevdasına uyuyorlar. Oysa Rablerinden kendilerine doğru yolu gösteren geldi. 24. Yoksa insana her kurduğu hülya mı var? 25. Ama ahiret ve dünya Allah"ındır. 26. Göklerde nice melekler vardır ki, Allah"ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce şefaatleri hiçbir işe yaramaz. 27. Evet ahirete inanmayanlar meleklere dişi adı takıp duruyorlar. 28. Aslında onların buna dair bilgileri yoktu, sadece zanna uyuyorlar. Oysa zan gerçekten yana hiçbir şey ifade etmez. 29. O halde sen de Bizi anmaktan yüz çevirip de dünya hayatından ötesini istemeyen kimselere bakma! 30. İşte budur onların ilimde erişebildikleri son sınır!. Şüphesiz Rabbin, O en iyi bilendir yolundan sapanı, hem de O en iyi bitendir hidayet yolunu tutanı. 31. Bütün göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah"ındır! Sonunda kötülük yapanları yaptıkları ile cezalandıracak; güzellik yapanları da daha güzeliyle mükafatlandıracak! 32. Onlar ki günahın büyüklerinden (vebalden) ve çirkef davranışlardan kaçınırlar, ancak ufak tefek kusurlar hariç; şüphesiz ki, Rabbin geniş mağfiretlidir. O sizin her halinizi en iyi bilendir, sizi topraktan meydana getirdiğinde ve sizler analarınızın karınlarında cenin halinde iken. Şimdi nefislerinizi temize çıkarmaya kalkışmayın! O"dur en iyi bilen günahtan korkup sakınanı! 33. Şimdi gördün ya, o haktan yüz çevireni? 34. Biraz verip de dayatıvereni? 35. Gaybın bilgisi yanında da görüyor mu? 36. Yoksa haber mi verilmedi Musa"nın sahifelerinde yazılı olanlar? 37. Ve çok vefakar olan İbrahim"inkindeki? 38. Ki, doğrusu hiçbir günahkar başkasının günahını çekecek değildir. 39. Doğrusu insanın çalıştığından başkası kendinin değildir. 40. Ve elbette çalışması yarın görülecek, 41. Sonra ona en değerli mükafat verilecek. 42. Ve elbette sonunda Rabbine gidilecektir. 43. Doğrusu güldüren, ağtatan O"dur. 44. Doğrusu öldüren, dirilten O"dur. 45. Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O"dur. 46. (Rahime) ekildiği zaman bir nutfeden. 47. Şüphesiz sonraki yaratmada O"na aittir. 48. Doğrusu zengin eden, sermaye veren de O"dur. 49. Şüphesiz şi"ra (yıldızı) nın Rabbi O"dur. 50. Nitekim O helak etti önce gelen Ad"ı. 51. Ve Semud"u da hiç bırakmadı!. 52. Daha önce de Nuh kavmini (helak etmişti); çünkü onlar çok zalim ve çok azgındılar. 53. Mü"tefikey"i de haviyeye attı (altını üstüne getirdi). 54. Sardırttı da onlara o ı sardırdığını. 55. Şimdi Rabbinin hangi nimetlerine kuşku duyarsın! 56. İşte bu, ilk uyarmalardan bir uyarmadır. 57. Yaklaşan yaklaştı. 58. Ona Allah"tan başka açıcı yoktur. 59. Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz? 60. -Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? 61. Siz mi kafa tutuyorsunuz ey gafiller? 62. Haydi secdeye kapanın ve kulluk edin! ( Necm ) |
Bana Elmalili dan Tefsir anlat rivayet
Degil :o)
Cünkü Elmalili tefsirleri yaparken Ortada olan rivayetlerden de bahseder: Söyle ki: Nitekim Beydâvî bu hususu açıklarken konuyla ilgili olarak şunları söyler: "Allah Teâlâ"nın tedelli etmesi, peygamberi her şeyi ile kendisine cezbetmesi (çekmesi) demektir." Fakat biz bunu cezb değil, cezbin eseri ve istivâ gibi Peygamber (s.a.v)"in vasfı olarak, çekilmek suretiyle yükselme mânâsında anlıyoruz ki bu da, yukarıdan aşağıya sarkmak değil, aşağıdan yukarıya çıkmak demektir. Görüldüğü gibi bununla da tam mânâsıyla mirâc olayına işaret edilmiştir. Yani Hz.peygamber, Cebrail"in öğretisi üzerine yüksek ufukta yalnız istivâ ile kalmadı, istivâdan sonra da Allah Teâlâ"ya doğru yaklaştı. Allah bilir ya belki de "Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder." sözünün mânâsı kendisine zahir oldu da birden bire bir çekim kuvvetiyle yüksek ufkun ötelerine fırlayıverdi. 9-derken iki yay kadar veya daha yakın oldu. Yani onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar yahut daha az kaldı. Kavs: Bilindiği gibi yay demektir. Kâb da yayın kabzası ile kiriş kısmı olan iki köşe aralığına denir ki bir yayda iki kâb mevcuttur. Bazı âlimler de bu mânâya dayanarak kalb etmek yolu ile bir yayın iki kabı "nın olabileceğini de söylemişlerdir. Ayrıca yayın kabzasıyla kirişi arasına da kâb ismi verilmiştir. Mızrak (rumh), değnek (sevt), arşın (zira, kol), boy, kulaç (ba), adım (hatve), karış (şibr), serre (fitr), parmak (isba) uzunluk ölçüsü olarak kullanıldığı gibi "kavs" da aynı şekilde bir ölçü olarak kullanılmıştır. Hicâz dilinde kavs"ın zirâ" mânâsına geldiği söylenmektedir. İbnü Abbas"tan da âyette geçen söz konusu kelimenin aynı mânâda olduğu hususunda rivayet vardır. Buna göre cümlesi, onunla arasındaki mesafe iki arşın kadardır, mânâsını ifade eder. Ancak bu âyetle ilgili daha güzel bir yorum nakledilmiştir. Şöyle ki; Araplar cahiliye döneminde bir ittifak kurmak üzere anlaşacakları zaman iki yay çıkarır, birini diğerinin üzerine koyarak ikisinin kâbını birleştirirler, sonra da ikisini beraber çekip onlarla bir ok atarlardı. Bu, onlardan birinin razı olacağı şeye diğerlerinin de razı olacağını, birisini kızdıran şeyin diğerlerini de kızdıracağını ifade eden bir birlik antlaşmasıydı ve aksi mümkün olmayacak tarzda söz birliği ettiklerini gösteriyordu. Bu anlamda kâb, miktar mânâsına değil, üst üste gelen iki yayın birlik manzarasını gözler önüne seren kabza ile kiriş arası demektir. Görülüyor ki bu mânâ, hem diğerinden daha fazla bir yakınlık tasvir etmekte, hem de mânevî bir yakınlığı göstermektedir. "daki "in, "daha yakın mânâsına" bir yükseliş ifade ettiği söylenebilir. Bu hususun muhatablara terdid (iki ihtimalle anlatım) şeklinde anlatılması, ifadenin temsilî olduğunu hatırlatmak içindir. Bu yüzden tefsirciler derler ki, yakınlığın en üst seviyesini tasvir eden bu söz, birleşme alışkanlığını temsil etmekte ve belirsizliği ortadan kaldırmak suretiyle Peygamber (s.a.v)"in vahyi işitmesini gerçekleştirmektedir. 10- Bu şekilde Allah Teâlâ, kuluna verdiği vahyi verdi. Burada kelimesindeki zamirin Allah"a râci olduğunda ihtilâf yoktur. Müthiş kuvvetlerin sahibinden maksad Allah olduğuna göre, burada da vahyedenin o olduğu açıktır. Diğer tefsir şekillerinde de ifadenin akışından Allah"ın isminin zikredildiği kabul edilmektedir. Şu halde burada başlıca iki mânâ üzerinde durulabilir. Birisi. İşte Cebrail ona böyle yaklaştı da, Allah Teâlâ"nın elçisi Muhammed (s.a.v)"e gönderdiği her vahyi getirdi, ona vahyetti ve öğretti. Başlangıçta hakiki suretiyle görünerek getirdikleri şeylerin Allah"ın vahyi olduğunu öğretti ve belirli zaman aralıklarıyla tebliğ etti. Diğer mânâ da Şöyledir: İşte Allah"ın has kulu olan arkadaşınız Muhammed (s.a.v), İstivâ ettikten sonra O, Rabbine öyle yaklaştı ki, bütün vasıtalar kaldırıldı ve Allah Ona doğrudan doğruya verdiği vahyi verdi. Yani Mirâc"da her ne vahyetti ise Cibril"in dahi herhangi bir aracılığı olmaksızın vahyetti. İşte biz de bu mânâyı tercih ediyoruz. Zira önceki mânâya göre Mirac olayı, yalnız "Andolsun onu bir kez daha görmüştü." (Necm, 53/13) âyetine bırakılmış olmaktadır. Mirac"da vasıtasız olarak vahyedilen ne idi? Birisinin namaz olduğu bilinmektedir. Diğeri de peygambere söylenen şu sözdür: "Peygamberlerden hiçbiri senden evvel cennete girmeyecek, ümmetlerden hiçbiri de senin ümmetinden önce cennete girmeyecektir". Bakara Sûresi"nin son iki âyeti olan "nün de Mirac"da indirildiğine dair rivayet daha önce geçmişti. Müslim"in Sahih"inde de "Resulullah (s.a.v)"a üç şey verildi, beş vakit namaz, Bakara Sûresi"nin sonu, ümmetinden şirke düşmeyenlere muhkimat yani büyük günahların mağfiret edildiği haberi" şeklinde bir rivayet mevcuttur. *******Bununla beraber o husûsi meclisteki vahyin tafsilatını ancak Allah ve peygamberi bilir. Nitekim Nizâmu"d-Din-i Nisâbûri de tefsirinde, "ortaya çıkan bir takım sır ve hakikatler var ki, onları Allah ve Resulunden başkası bilemez" demektedir. ******* 11- Gördüğünü gönül yalanlamadı. Buradaki fiilinin zamiri, bir önce geçen âyetteki "abd" kelimesine de "fuâd"e de gidebilir "Gözü şaşmadı..." buyurulduğuna göre, bu görme işinin gözle (baş gözüyle) olması gerekmektedir. Buna göre âyetin mânâsı, gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı, şeklinde olur. Yani gerek bütün o müthiş kuvvetleriyle Cibril"i, gerekse Mirac"daki o tecelliyatı (beliren şeyleri) görmesi bir hayal değil, kalb ve vicdanın yalancı çıkarmayıp görerek tasdik ettiği hakikattır. Onun için Cebrail"i hangi suretle olursa olsun, her geldiğinde tanıdı. 12- Şimdi siz gördüklerine karşı onunla mücadele mi ediyorsunuz? Burada muzari siğasıyla buyurulması, bakışın devamlılığına delalet eder. Yani Kardesim Bana Elmalilinin Örnek olarak verdigi Deyhavi ve müslim riayetlerini "Kuran tefsiri" olarak satmaya kalkma.. Ne okuduguna iyi dikkat et :o) |
Ayrica Peygamber in ne gördügüne de
dikkat ediver bir zahmet :o)
11- Gördüğünü gönül yalanlamadı. Buradaki fiilinin zamiri, bir önce geçen âyetteki "abd" kelimesine de "fuâd"e de gidebilir "Gözü şaşmadı..." buyurulduğuna göre, bu görme işinin gözle (baş gözüyle) olması gerekmektedir. Buna göre âyetin mânâsı, gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı, şeklinde olur. Yani gerek bütün o müthiş kuvvetleriyle Cibril"i, gerekse Mirac"daki o tecelliyatı (beliren şeyleri) görmesi bir hayal değil, kalb ve vicdanın yalancı çıkarmayıp görerek tasdik ettiği hakikattır. Onun için Cebrail"i hangi suretle olursa olsun, her geldiğinde tanıdı. 12- Şimdi siz gördüklerine karşı onunla mücadele mi ediyorsunuz? Burada muzari siğasıyla buyurulması, bakışın devamlılığına delalet eder. |
devam
16- O zaman sidreyi kaplayan kaplıyordu. Mirac hadislerinden İbnü Cerir"in naklettiği rivayetlerde Enes (r.a.), Resulullah (s.a.v)"ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Melek beni Mirac"a çıkardı, derken sidreye ulaştım. Onun sidre olduğunu, yaprağını ve meyvasını tanıyordum. Az sonra onu Allah"ın emrinden bürüyen bürüyünce, âni bir değişikliğe uğrayıp hiç kimsenin tavsif edemeyeceği bir hale geldi ki, o hali ben de anlatamam." Yine İbnü Cerir"in İbnü Zeyd"den yaptığı bir nakilde o şöyle demektedir: "Peygamber (s.a.v)"e: "Ya Resulullah sidreyi kaplayan ne gördün?" diye sorulduğunda buyurdu ki "Altından bir pervanenin onu bürüdüğünü ve her yaprağında bir meleğin oturup Allah"ı tesbih ettiğini gördüm." İbnü Abbas"tan âyeti ile ilgili şöyle bir rivayet vardır: "Onu (sidreyi) Allah bürüdü de Muhammed Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü". Bu gaşy (bürümek) sıfatının, bir fiil olması gerekir. Rebi"de, "Sidre"yi Rabbin nuru ve melekler kapladı." demektir. Ebu"l Âliye"ye göre de onu, ağaca uçuşan kuşlar gibi Allah"ın nuru kapladı. Mücahid"in görüşü ise, "Muhammed hem Sidre"yi hem de kalbi ile Allah"ı gördü." şeklindedir.
17- Göz şaşmadı. Onu (sidreyi) gören Resulullah (s.a.v)"ın gözü yerinden kaymadı, şaşıp da sağa sola meyletmedi. Ve aşmadı. Yani görme sınırını aşıp da yanlış bir bakış bakmadı. Akılların şaşacağı, gözlerin kamaşacağı hayret verici şeyler görmekle beraber O, ne şaştı, ne de görme sınırını aştı. Son derece dikkatli ve sıhhatli bir şekilde Allah"ı tesbih edip onu müşâhede etti. Âyetin ilk cümlesi, Peygamber (s.a.v)in edebini, diğeri ise kuvvet ve kudretini beyan etmektedir. Râzî der ki : "Peygamber"in müşâhedesi Hz.Musa gibi olmadı. Zira Hz. Musa olayında dağ dümdüz olmuş, Musa baygınlık neticesi yere yıkılmış ve bakışını kesmişti. Lakin Sidre, dağdan kuvvetli idi. Çünkü dağ, darmadağın oldu, fakat Sidre sebat edip yerinden kımıldamadı. "Musa baygın düştü..." (A"râf, 7/143) fakat Muhammed (s.a.v.) sarsılmadı." 18- Şüphesiz O, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü. Yeminin cevabıdır. kesinlik ifade etmektedir. "Âyet" ise acaiplikler anlamındadır. "El-kübrâ" lafzında iki irab vardır. Birincisi meâlde de gösterildiği şekilde fiilinin mef"ûlü olarak "en büyük âyet" mânâsınadır. İkincisi, âyetin sıfatı olup, "şüphesiz Rabbinin en büyük âyetlerinden bir şey gördü" anlamını ifade eder. Üçüncü bir mânâ da in zâid olduğu düşünülerek "muhakkak Rabbinin en büyük âyetlerini gördü" demek olabilir. Özetlemek gerekirse şöyle denilebilir. Hz. Peygamber, Mirac"da Rabbinin rubûbiyyet âyetlerinden, mülk ve saltanatının acaipliklerinden kelâmın ifade sınırına sığmayıp ancak müşahede ile ulaşılabilecek en büyük âyet veya büyük âyetlerini gördü. Şu halde bu âyetlerin mânâlarını izaha kalkışmak haddimize düşmez. Görüldüğü gibi burada Rabbini gördü denilmeyip, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü, şeklinde bir ifade kullanılmıştır. Dolayısıyla bundan Allah"ı görme mânâsını anlamak, âyetin zahiri itibariyle mümkün görünmemektedir. Gerçi (Necm, 53/11) âyetinde geçen "peygamberin gördüğü şey" bu âyette görülenlerden ibaret değildir ve âyeti de zâta yakınlığa işaret etmektedir. O yüzden buradaki görmenin baş gözüyle mi, yoksa mücerred kalb gözüyle mi gerçekleştiği konusunda tartışma yapılabilirse de âyeti, yukarıda ifade edilen hususların bir özeti olduğundan da başka bir görme söz konusu olsa bile, bu âyette zikredilenden daha büyük olamaz. |
Ayetleri inkar eden yok :o)
Sen ayetleri deyhavi nin Müslim in Halisinasyonlari ile aciklamaya kalkiyorsun ve Elmalili tefsirinde sana örnek verilen Hadisleri bile anlamiyorsun.
|
Hz Aise ye itaf ettigim kaynak BUHARI
Yani sizin Hasa Kuran dan üstün tuttugunuz Hazret ( ! )
Dinle ne diyor; Ayrica Elmalili tefsiri okurken her okudugunu Ayet sanma Bunlari da oku :o) Buhârî"de Mesrûk tarikiyle Hz. Aişe"den gelen şöyle bir rivayet vardır: Mesrûk der ki: Hz. Aişe"ye: "Valide hazretleri! Muhammed (s.a.v) Rabbini gördü mü"? diye sordum. O da bana "Söylediğin bu sözden dolayı tüylerim diken diken oldu." dedi. Ve arkasından şunu ilave etti, "Her kim şu üç şeyi söylerse yalan söylemiştir. Kim Muhammed (s.a.v) Rabbini gördü derse yalan söylemiştir. Sonra "Gözler O"nu görmez, O gözleri görür; o latifdir her şeyi haber alandır." (En"âm, 6/103) âyetini okudu. Her kim sana yarın ne olacağını bilirim derse yalan söylemiştir dedi ve sonra "Kimse yarın ne yapacağını bilmez" (Lokman, 31/34) âyetini okudu. En sonunda da her kim sana peygamber risaletten bazı şeyler gizledi derse yalan söylemiştir, dedi ve ardından "Ey elçi, Rabbinden sana indirileni duyur..." (Maide, 5/67) âyetini okudu. Ancak Peygamber, Cebrail"i iki defa hakiki sûretinde gördü."(1) Yine Buhârî"de, Abdullah b. Mes"ud"dan gelen iki ayrı rivayet vardır ki bunların birinde Peygamber"in, Cebrail"i altıyüz kanatlı olarak gördüğü, diğerinde ise, Cennet"ten gelen ve ufku kaplayan yeşil bir refrefi müşâhede ettiğini belirtmiştir. Bu rivayetler de gösteriyor ki görülen âyetler, Cebrail"den ibaret değildir. ( Elmalili Hamdi YAZIR Tefsir ;Necm 18 ) O halde sen de peygamber in okudugu ayetleri oku da Tövbe et.. |
o.T.
KURAN"I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR) 17-İSRA: Gece yolculuğuna çıkarttık ki, ona bazı âyetlerimizi göstermek için, yani büyük acaib şeylerimizden göstereceğimizi göstermek; Mirac"a çıkarmak için. "Gerçekten Rabbinin varlığının en büyük âyetlerini görmüştür." (Necm, 53/18). Buharî ve diğer hadis kitaplarında sahih rivayetlerle rivayet edildiği üzere, Hz. Peygamber (s.a.v) Burak ile Beytü"l Makdis"e vardıktan sonra oradaki büyük ve sert kayadan göğe çıkarıldı. durumlarını gördü, Sidre-i Müntehâ"ya geçti, Allah"ın melekût âleminden bir çok acaib şeyler gördü. (Necm Sûresi"nin baştarafındaki âyetlerin tefsirine bkz.). |
Tövbe etmesi gereken öncelik sizlersiniz
Ayet ve tefsirlerde Peygamber her halküarda göklere citigi/yükseldigi söylenirken, sen ilk iletinde bunu inkar ediyorsun. Mirac hakkinda ayetler cok acik ve Peygamberimizin aciklamalari ortadadir.Ücüncü rivayetlerden makbul birinci ve ikinci kaynaklardir.
Allah`i görüp görmedigi muhaldir kesin degilsede mirac kesindir. sen simdi miraci kabul ettinse gerisi pekte önemli degildir. Ben pek tabidir ki herzaman tövbe ederim.bu mirac konusunda yazdiklarimin hepsinin dayanaklari vardir iskembeden atmadigim icin, hatalarim varsa Rabbim`in sonsuz rahmetine siginirim |
o.T.
Muhakkak ki, ancak o, herşeyi işiten ve herşeyi görendir. Tefsircilerin çoğu, bu zamiri yüce Allah"a işaret etmek üzere tefsir etmişler ve meâlini şöyle açıklamışlardır: O noksan sıfatlardan münezzeh zattır ki, ancak o, kulunun gizli ve açık bütün hallerini gerçek anlamda gören ve haberdar olan ve bundan dolayı, bu yüksek makama ehil ve layık olduğunu bilendir. Onun için bu makamı ona tahsis etmiş ve ona bu şekilde ikramda bulunmuştur. Bu şekilde âyet, gıyabdan (üçüncü şahıstan) birinci şahısa iltifat (çevirme) ile başlamış ve birinci şahıstan üçüncü şahısa iltifat ile son bulmuş olur. Aynı zamanda kâfirlere karşı bir tehdid mânâsını da gerektirir. Ebu"l-Bekâ"nın naklettiğine göre, bazı tefsirciler de zamirin Peygambere işaret ettiğini söylemiş ve âyetin meâlinde demiştir ki: "Gerçekten sözümüzü işiten ve zatımızı gören yalnız o kuldur". Bu şekilde üçüncü şahısa iltifat yoktur. Ve âyet, zahirine göre yorumlanmıştır. Ancak "zatımızı gören" diye tefsir etmek için açık bir ipucu yoktur. "O gösterdiğimiz âyetleri gören" demek daha açıktır. Bununla birlikte Tıybî demiştir ki: "Zamirin böyle iki ayrı yoruma muhtemel olarak gelmesinin sırrı, Hz. Peygamberin yüce Allah"ı görmesi ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah"ın sözünü işitmesi ve ancak, "Benim yardımımla işitir ve benim yardımımla görür." Hadisi şerifin mânâsı üzere olduğuna işaret olsa gerektir. (Yunus Sûresi"ndeki "Ya da o kulaklara ve gözlere kim sahiptir?" (âyetin tefsirine bkz. 10/31)
|
Asla ! Ayetler de ve tefsirlerde öyle
bir sey söylenmiyor.
söylenen yer Hadislerdir !.. Ve En sahih Hadis zan ifade eder. Peygamberin Göklere cikip Allah ile hasa Namaz pazarligi Yaptigi Ayetleri getir Buraya yaz. Yazamiyorsan Tövbe et. |
Namazin Enredildigi Müzemmil suresi
Inis sirasi ile Ücüncü suredir.
Nedendir bilinmez Masalci müslümanlara göre Allah inis sirasina göre Allah 17 ve 23.surelerde yani Isra ve Necm den yola cikilarak anlatilan " Mirac Masalinda " Hz. Musa ve Allah ile yapilan pazarliklarda Müslümanlik namaza kavusmustur. Ücüncü Sure de emredilen bir Farz ibadeti Masala cevirmek Ya Büyük bir Cüret Allah a kafa tutmaktir. Ya da düpedüz Salaklik belgesidir. Hangisi ?.. :o) |
Bismillahirrahmanirrahim !..
1. Ey örtünüp bürünen (Peygamber)!
2, 3. Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. 4. Yahut buna biraz ekle. Kur"an"ı ağır ağır, tane tane oku. 5. Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahy edeceğiz. 6. Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur"an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır. 7. Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır. 8. Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O"na yönel. 9. O, doğunun da batının da Rabbidir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Öyle ise onu vekil edin. 10. Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. 11. Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver. 12, 13. Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır. 14. Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyameti) hatırla. 15. (Ey Mekkeliler!) Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. Nitekim, Firavun"a da bir peygamber göndermiştik. 16. Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik. 17. Hal böyle iken inkar ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz? 18. O günle gök (bile) yarılır, Allah"ın vadi gerçekleşir. 19. Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. 20. (Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık Kur"an"dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah"ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O halde, Kur"an"dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah"a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz. Allah"tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Dogrusunu Allah bilir. |
Kuran pazarlik kitabi degildir
Peygamberde postaci degildir.
kuran`in onayiyla onun söz, fiil, ve tavsiyerlerini kabul etmeye mecburuz.Inkari imanin zayi olmasina sebep olur. sarf ettiginiz sözler sizi imandan edebilir Akilli olun! |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 19:44 Uhr. |