![]() |
!!!.
MUHAMMED" İN ÖĞRETMENLERİ
Muhammed"in Öğretmenleri mi? Bel"am, Yaiş, Addas, Yessar, Cebr, İranlı Selman Konuya ilişkin Kur"an ne diyor? Kur"an"daki "Tanrı", her zamanki gibi ant içerek açıklama yapıyor: "And olsun ki biz, onların:"O"na (Muhammed"e) bir insan öğretiyor kesinlikle." Dediklerini biliyoruz. Savlarını dayandırdıkları kimsenin dili yabancıdır. Buysa (Kur"an), apaçık bir Arapça"dır."(Nahl, ayet:103) Bundan sonraki ayetlerde, "inanmayanlar" korkutuluyor, "yalancı, iftiracı" olarak nitelendiriliyor ve "işkenceli bir ceza"yla cezalandırılacakları bildiriliyor. Yukarıdaki ayette, Muhammed"e öğreticilik ettiği söylenen kimsenin, "Arap olmadığı, yabancı olduğu" belirtiliyor. Yunanlı Bel"am, Yaiş.. Kimilerine göre, Muhammed"in öğretmeni, bir Yunanlı köleydi. Bel"am adında bir köle. İbn Abbas anlatıyor: "Peygamber, Mekke"de köle olan birine öğretimde bulunuyordu. Yabancıydı. Puta tapardı. Adı da Bel"am"dı. Peygamberin yanına girişinde ve çıkışında putataparlar görüyorlardı. "Muhammed"e her şeyi öğreten Bel"am"dır.." diye konuştular." (Bkz. Taberi, Cami"ul-Beyan, 14/119) Ya da Yaiş"ti üzerinde durulan köle. Bel"am için söylenen, Yaiş için de söyleniyordu. "Yaiş, Muhammed"e öğretmenlik yapıyor" deniyordu. (Bkz. Aynı yer) Ya da, Muhammed"e öğreticilik eden köle, Cebr"di. (Bkz. Aynı yer) Ya da, Yemenli CEBR, YESSAR, ADDAS. "Hadrami"lerin iki genç köleleri vardı. Yemen halkından olan bu iki köleden birinin adı Yessar, öbürünün adı Cebr"di" diye aktarılır. Bu iki kölelerin sahiplerinin tanıklığı şöyle: "Bizim iki genç kölemiz vardı. Kendi dilleriyle kitaplarını okurlardı. Peygamber de bunlara uğrar, durup bunları dinlerdi. İşte bunun için, putataparlar, "Muhammed, bunlardan öğreniyor.." dediler." (Taberi, 14/119) Fahruddin Razi"nin yer verdiği aktarmada, bunların yanında bir üçüncü köle daha var: Huvaytıb"ın kölesi Addas. (Bkz. F.Razi, tefsir, 24/50) Görülüyor ki, ister Yunanlı, ister yemenli olsunlar, kölelerin Muhammed"le ilişkilerine bakışlar değişik açılardan: Müslümanların bakışları ve savları başka, "putatapar" dedikleri inanmazların bakışları ve savları başka. Müslümanlardan kimine göre: Muhammed"le köleler arasında bir "öğretme ve öğrenme" ilişkisi vardı, ama öğreten Muhammed"di, öğrenenlerse köleler. Inanmayanlara göreyse bunun tam tersi gerçekti. Yani, öğreten kölelerdi. Muhammed"se öğreniyordu onlardan. Müslümanlardan kimine göre de, aradaki ilişki, "okuma ve dinlenme" ilişkisini geçmiyordu. Köleler, kutsal kitaplarını kendi dillerinde okuyorlar, "peygamber" de "dinliyordu" yalnızca. Müslümanların bu savları karşısında şu soru yanıtsız kalıyor: "Dillerini bilmiyordu"ysa, Muhammed"in bu köleler arasındaki sürekli işi neydi? Ve kendi dilleriyle okuduklarını Muhammed"in dinlemesinin ne yararı oluyordu? Kısacası, müslümanların savları, akla sığacak türden değil. Iman nereli? Muhammed"in kendisinden bir açıklaması bu konuda oldukça ışık tutucu: "Iman, Yemen"lidir." Bu hadis, Buhari"nin "e"s-Sahih"inin de içinde bulunduğu en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında yer almıştır. Hadis"e göre, "hikmet (bilgi, bilgelik) de Yemen"lidir." Dahası: "Fıkıh da Yemen"lidir," hadise göre. (Bkz.Buhari, e"s-Sahih, Kitabu"l-Meğazi/74; Tecrid, hadis no:1362; Müslim, e"s-Sahih, Kitabu"l-Iman/81-91, hadis no:51-52, ve öteki hadis kitapları.) Bu hadis, incelemecilere göre, sağlamlığın en yüksek basamağında olan "mutevatır hadis"ler arasındadır, ve peygamberin arkadaşlarından onbir kişi tarafından aktarılmıştır. (Bkz.Ebu"l-Feyz Muhammed, Lukatu"l-Lai"l-Mütenasire Fi Ahadisi"l-Mutevatıre, Beyrut,1985, s.42-43,hadis no:10) Kimi yorumcu, buradaki "Yemen"i, birtakım zorlamalı yorumlarla, "Mekke ve Medine" olarak göstermeye çabalar. (Bkz.Tecrid,1362 no.lu hadis,Kamil Miras"ın izahı.) Ne var ki, hadisin kimi aktarılışında "Yemenliler"den de açıkça sözedilir. Yani, buradaki Yemen, coğrafyada herkesin bildiği Yemen"dir. Demek ki, bu hadise göre, "imanı"yla, "hikmet"iyle ve "fıkh"ıyla (buradaki "fıkh", sözlük anlamında olmalı) Islam, yabancı kökenlidir, "Yemen"lidir. "Muhammed"e öğreten, Iranlı Selman"dır ya da.." (Selman Farisi). Kimileri de, Nahl Suresi"nin 103.ayetinde sözü edilen yabancının, Iranlı Selman olduğu görüşünde.(Bkz. Taberi,aynı yer.) Sonradan Müslüman kimliğiyle ortaya çıkan ve müslümanlar arasında büyük ün kazanan Selman"ın, Muhammed"le son derece sıkı bir ilişki ve işbirliği içinde bulunduğu, herkesçe biliniyor. "Müslüman" olması, Selman"a çok şey sağlamıştır. En başta, özgürlüğü, yani, "kölelikten kurtulma"yı. Sonra da ünü, saygınlığı ve maddi, manevi çıkarları.. Ya da, sözü edilen "yabancı", önc Müslüman olup sonra Islam"ı bırakan bir "vahiy katibi"dir. Bunu ileri sürenler de var. (Bkz. Taberi, aynı yer) "Vahiy katibi"nin başına gelenler: Adam, önce müslüman olmuştur. Selman gibi o da Muhammed"le işbirliği halindedir. Ama sonra ne olursa olur, bırakır Islam"ı. Ve bir de açıklama yapar: "Muhammed"e ben öğretiyordum, ve benim öğrettiklerim Kur"an"a vahiy olarak yazılıyordu.." Sonra, adam ya öldü, ya da öldürüldü. Ölüsüne gelince, bir türlü gömüldüğü yerde kalmıyordu. Muhammed"in adamları şunu yayıyordu: "Bu olay, Tanrı"nın gazabının yansımasıdır. Adam, Tanrı"yı çok öfkelendirdi. Şimdi durum ortada. Gömülüyor, toprak da kabul etmiyor, edemiyor, Tanrı"dan korkuyor. Onun için de kafiri, mezarının dışına fırlatıyor. "İbret almak" gerek.." Adam gömülüyordu, ama, birkaç gün sonra, sabahleyin bakılıyordu ki, adam mezarın dışında. Birkaç kez olmuştu bu.(Özellikle sabah cesedin mezarının dışında bulunması şüphe uyandırıcıdır. Çünkü Muhammed" in taraftarlarının gece adamın mezarını kazıp cesedi dışarı çıkarmaları yüksek ihtimaldir. Eğer cesedi dışarı çıkartan tanrı idi ve amacı ibret vermek idiyse bu işi neden gece yapıyordu? Yoksa gece, birilerini gizlemek için iyi bir ortam mıydı?) Muhammed"in arkadaşlarından Enes (Malik Oğlu), çok sonra, şöyle anlatacaktır olayı: "Bir adam vardı. Neccaroğullarından..Hristiyan"dı, Müslüman olmuştu. Bakara ve Ali İmran surelerini okumuştu. Peygambere de vahiy yazıyordu. Sonra, yeniden Hristiyan oldu ve kaçıp Hristiyanlara katıldı. "Ben ne öğretip kendisi için yazdımsa, Muhammed yalnızca onu bilir, başka bir şey bilmez," demeye başladı." (Bkz.Buhari, e"s-Sahih, Kitabu"l Menakıb/25,c.4,s.181-182;Tecrid, hadis no:1477) Enes"in anlattığına göre, Tanrı adama öfkelenmiş, boynunu kopararak öldürmüş. Hristiyanlar, gömmüşlr adamı. Ama sabah bakmışlar, ölüsü ortada. Ve kefensiz. Hristiyanlar, "Muhammed adamları kefenini soymuş, kendisini de işte böyle ortada bırakmışlar.." diye konuşmuşlar. Adamı bir daha gömmüşler. Bu kez biraz daha derince. Ertesi gün sabah yine aynı durum. Sonra aynı konuşmalar. Sonra yeniden ve daha derine gömme. Sonra aynı durum ve aynı yorumlar. Bir kez daha ve derince gömme. Aynı durum. Bakmışlar ki bu böyle sürüp gidecek, adamı gömmekten vazgeçmişler artık. Bu adamın söylediğini söylemiş, yani "ben ne diyorsam, ne yazıyorsam o vahiy oluyor.." demiş, muhammed"in "Tanrı"dan falan vahiy almadığını" söyleyerek, Islam"ı bırakmış birisi daha vardı: Ebu Serh Oğlu Sa"d Oğlu Abdullah. Ama , onun başına yukarıdaki olay gelmedi nedense..Muhammed tarafından idamına karar verilmişti. Ne var ki, Halife Osman"ın süt kardeşiydi. Ve Osman"ın araya girmesiyle, bağışlandı. Sonra, Mısır Valisi bile oldu. (Ölm.656-657. Bkz. Islam Ansiklopedisi.) Ayetteki Cevap "Muhammed"e öğreten Tanrı değil, insandır.." diyenlere, ayette verilen cevap ne ölçüde doyurucu? Cevap, yukarıda verilen ayetin anlamında da görüleceği gibi şöyle: Muhammed"e öğrettiği söylenen kişi, Arab değildir, yabancı biridir. Kur"an"sa apaçık Arapça"dır. Öyleyse, Muhammed"e sözü edilen kişi ögretmiş olamaz. Oysa, Arapça"yı bilen yabancı biri de Muhammed"e "eskilerin söylencesi"nden, "Tevrat"tan, "Incil"den, başka "kutsal metin"lerden birtakım "bilgiler" verebilirdi. Ileri sürülen de bu. Muhammed, aldığı bilgileri, Arapça kalıplara döküp, kendi uslubu içinde sunmuş olamaz mıydı? Kaldı ki, "apaçık Arapça" diye nitelenen Kur"an"da; Yunanca, Süryanca, Ibranca, Koptça.. gibi dillerden birçok sözcük bulunduğunu, müslüman incelemeciler bile örnekleriyle yazıyor. (Bkz. Suyuti, el Itkan Fi Ulumi"l-Kur"an, Arapça, Mısır, 1978, 1/178-185) Kur"an"da bu denli değişik yabancı sözcüklerin bulunması da "Muhammed"e yabancının (ya da yabancıların) bilgi verdiği, öğrettiği" yolundaki savı desteklemez mi? Muhammed"e bir yabancının ya da yabancıların yanında, bir ya da birkaç Arap da ögretmiş olabilir. İslam için çok önemli bir kaynak, "Müseyime"dir. Müseylime, müslimcik demektir. Müslümanlar, onu küçümsemek için böyle demişler, ayrıca da "kezzab" yani "çok yalancı" demeyi uygun görmüşlerdir. Müslümanların bir sövgüsüdür bu. Anlaşılıyor ki, onun kendi adı "Müslim"di. Bu adı taşımış olması çok önemlidir. "Islam" ve "müslim" sözcüklerinin kaynağına götürür niteliktedir. Müslümanlarca sövülen, aşağılanan bu kişiye, "Rahman", "Yemame Rahmanı (Yemameli Rahman" da deniyordu. Yani adam aslında böyle ünlüydü. Bu da çok ilginç. Bir başka ilginç olan da, Mekke"lilerin, Muhammed"e söyledikleri şu sözler: "Bize ulaşan bilgiye göre, sana öğreten (Tanrı değil), Yemame"deki şu adamdır. Rahman denen adam. Tanrı"ya ant içerek söyleriz ki, biz Rahman"a inanmayız." (Bkz. Ibn Ishak, Siyer, tahkik ve ta"lik: Muhammed Hamidullah, Arapça, Konya, 1981, s.180, fıkra: 254) Mekkeli"lerin bu söyledikleri nedensiz miydi? Müseylime, daha doğrusu "Müslim", bir başka adıyla "Rahman", Yemame"nin Hanifeoğulları kabilesindendi. Ilgiç üç ad: "Müslim", "Hanife", "Rahman".Bu adlar, hele ilk ikisi bir araya gelince daha da ilginçlik kazanıyor: Kur"an"da islam inanırlarının, "müslim"lerin "ad babası" olarak tanıtılan Ibrahim (bkz.Hacc,ayet:78) için hem "Hanif" hem de "Müslim" denir. (Bkz.Bakara:135; Ali Imran:67,95; Nisa:125; En"am:161; Nahl:120,123.) "Peygamber" olarak yer alan Ibrahim, kısa anlamı ile "yıldız tapımı" demek olan Sabiilik Dini"nin "peygamberi"ydi. Islam kaynaklarından yaptığım incelemelerden vardığım sonuç bu. Muhammed de ilk ortaya çıktığında Sabii olarak niteleniyordu. (Bkz.Buhari,e"s-Sahih,Kitabu"t Teyemmüm,/6,c.1,s.89) Sabii"liğin dili Süryanca"ydı. "Allah", "Kur"an", "Furkan", "kitab", "melek" ve daha bir çok sözcük gibi "Islm", "müslim", "hanif", ve "Rahman" da bu dilden geliyordu. (Bkz.Aziz Günel,Türk Süryaniler Tarihi,Diyarbakır,1970,s.46-48;Suyuti el Itkan,1/180-184;Doğubilimci Arthur Jeffery,The Foreign Vocabulary of the Quran,Kahire,1938,s.12 ve ötk.) Yine benim incelemelerimden vardığım sonuca göre: Yıldız tapımı, "Sabiilik" adı altında, Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerine de kaynaklık eden bir din olarak kurumlaşırken, özellikle Ortadoğu"da "Müslimler"i ve "Hanifler"i içine alıyordu. Önce, "Müslimler" vardı, sonra "Hanifler" kolu meydana geldi. Ibrahim, bu kolun "peygamberi"ydi. Işte, "Yemame Rahmanı" diye ünlü "Müslim (Müseylime)" ve ondan çok şey öğrendiği anlaşılan Muhammed de bu kola bağlıydı. (Sabiilik konusunda geniş bilgi için, bkz. Eren Kutsuz-Turan Dursun, "Saçak Dergisi", Subat 1988, sayı 49.) Yemame Rahmanı, Muhammed"in yararlandığı kaynaklardan yalnızca biri olabilir. Yukarıda adı geçenler ve daha başkaları, tek tek de, tümü birden de Muhammed"in "öğretmenleri" olabilirler. Furkan sures"nin 4.ayetine göre, Muhammed"in yardımcılarından, yani öğretmenlerinden "kavm", yani "topluluk" diye sözedilmistir. Bu ve bunu izleyen iki ayetin anlamı şöyle: (Diyanet"in resmi çevirisi) "İnkar edenler, "Bu Kur"an, Muhammed"in uydurmasıdır. Ona başka bir topluluk yardım etmiştir." Diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular. "Kur"an öncekilerin masallarıdır. Başkalarına yazdırılıp, sabah akşam onu okunmaktadır" dediler. Ey Muhammed, de ki: "O"nu göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, merhamet edendir." (Furkan, ayet:4-6) Buna göre, Kur"an"ın "uydurma" olduğunu söyleyenler, şunları da söylüyorlar: 1)Muhammed"e bir topluluk yardımcı oluyor, 2)Muhammed, Kur"an ayetlerini, başkalarından alıp yazdırıyor, 3)Muhammed"e sabah akşam okunuyor, 4)Ayetler, "eskilerin masallarından" oluşuyor. Buna karşılık, Kur"an"ın cevabı şudur: "Yalan ve haksızca iddia. Kur"an"ın ayetlerini Tanrı indirmiştir. O, göklerin ve yerlerin gizini bilir.." Hars Oğlu Nadr, Muhammed"in kendisini "Tanrı"nın elçisi", yani Tanrı"yla insanlar arasında yer almış, Tanrı"nın bildirilerini insanlara iletme görevini üstlenmiş biri olarak tanıtmaya yöneldiğinde, ve "Kur"an ayetlerini" sunması karşısında Mekkelileri uyarma yoluna gitmişti. Ve şöyle demişti: "Sakın inanmayın bu adama. "Tanrı"dandır" diye ileri sürdüklerinin tümü, eski masallardır. Ben size, onunkilerden daha güzellerini söyleyebilirim.." Iran krallarına, Iran"lı masal kahramanlarına ait söylencelerden örnekler aktarabileceğini söylüyor, anlatıp duruyordu Nadr.(Bkz. Taberi, Camiu"l-Beyan,18/137-138) Nadr, haklı mıydı? "Eskilerin masallarından" var mıydı Kur"an"da? Bilindiği gibi,Kur"an"da "kıssa" denen birçok öykü var. Bir çoğu; başta Tevrat; Yahudi kaynaklarında, kimileri Incil"lerde yer alır. Incelendiğinde görülür ki, bunların bir kısmı, Tevrat"tan da çok önceki çağların söylencelerinde aynen var. Örneğin, "Nuh Tufanı"na ilişkin öykü, "Gılgamış Destanı"nda hemen hemen aynıdır. Daha başka örnekler de verilebilir. Mekke"de, Medine"de ve çevrelerinde çeşitli din ve inançların inanırları vardı. Çeşitli toplumların "söylenceleri"ni, "kutsal metinler"ini bilenler az değildi. Muhammed"in özgürlüklerini söz verdiği ve işbirliği yoluna gittiği kölelerden de bu nitelikte olanlar bulunduğu biliniyor. Daha önce adlarına yer verilen Bel"am, Yaiş, Yessar, Addas, Cebr, Iran"lı Selman..da bunlardan. Bunların ya da başkalarının, Kur"an"ın oluşması için Muhammed"e yardım etmiş, öğretmenlik etmiş olmalarını düşünmek akla uzak değil. Aklın ve mantığın kabul edemeyeceği şey, "Tanrı"nın, insanlara gökten mesaj göndermesi" ve bunun için şu ya da bu insanı aracı olarak seçmesidir. Bunu insan aklı değil, ancak, akılla ilgisi olmayan "iman" kabul eder. TURAN DURSUN |
!!!.
KURAN" IN ORİJİNALLERİ YOK
Kuran"ın ilk orijinali: Küçük taşlar, deri, ağaç parçası, kemik gibi çeşitli nesnelere yazılıydı. Yakıldı. Kuran"ın ikinci orijinali: Ebubekir döneminde yapılan derleme. Yakıldı. Kuran"ın üçüncü orijinali: Osman döneminde oluşturulan "azmalar". Bunlar da dünyanın hiç bir tarafında yok. Yapılan inceleme ve aktarmalarla görülen o ki: Muhammed"in "vahiy katiplerine yazdırdığı" bildirilen "Kuran"ın ne "aynı" ne de "tümü" eldeki Kuran"da. Halife Mervan kendi gerekçesini şöyle açıklar; "Onda yazılı olanlar, Osman tarafından yazdırılan Mushaflara geçmiştir. Artık ona gerek kalmamıştır. Yakılıp yok edilmeseydi, zamanla kuşkulara yol açılabilir, ondan alınarak yazılan Mushaflar çevresindeki kuşkuları önlenemeyebilirdi. Bundan korktum, o nedenle yaktırdım."(Kaynak: ıb Ebi Davud, Leiden 1937, yay., s.243-Suphi e"s-Salih Mebahis Fi ulum-il Kuran). Kuran nasıl derlendi? Kuran ayetleri bugünkü biçimi ile yazılıp bir araya getirilmiş değildi. Hadislerde peygambere vahiy olan ayetler çeşitli nesneler üzerine yazılıydı; hepsi de dağınık durumdaydı. Ayetler "Lihaf" (küçük taşlar), "Rıka" (deri ağaç yaprağı, bir çeşit kâğıt), "Ektaf" (deve ve koyun kemikleri), "Usub" (agaç parçası" gibi nesnelere yazılmıştı. Yitip gitmesin diye tümünü bir araya getirme çabasına ilk kez halife Ebubekir döneminde gerek duyuldu ve bu çabalar gerçekleştirildi. Bir aktarma da "bunların tümünün peygamberin evinde, bir arada bulunduğu ve dağınıkken bir araya getirip, içinden eksilen olmasın diye ortasından iple bağlanmış olduğu" da açıklanır. Buhari"nin yer verdiği bir hadise göre; "dinden dönüş" (ridde) olayları ve bu olaylar nedeniyle savaş hali vardı. Kuran"ı ezber etmiş kişilerin bir bölüğü ölmüştü. Ölenlerin sayısı artabilirdi, bunların tümü ölüp gitmeden Kuran"ın orada burada yazılı ayetleri derlenmeli, tümü bir kitap haline getirilmeliydi. Hattaboğlu Ömer durumu ve konunun önemini Halife Ebubekir"e anlattı. Ayetlerin derlenmesini önerdi. Halife başlangıçta pek doğru bulmamıştı bu görüşü. "Peygamberin yapmadığı şeyi yapmak nasıl doğru olabilirdi?" diye düşünüyordu. Ömer direndi ve önerisini kabul ettirdi. işin gerçekleşmesi için de Zeyd Ibn Sabit"e görev verildi. Zeyd "Ebubekir bana "Sen akıllı bir gençsin. Peygambere vahiy yazdığın için senin başaracağına güveniyorum. Araştır ve topla Kuran ayetlerini" dedi, Tanrıya ant içerek söylerim ki, dağlardan bir dağı yükleyip taşımayı önerseydi, buyurup verdiği görev kadar bana ağır gelmeyecekti. Yani Kuran"ı derlemek kadar." diyor ama sonunda görevi kabul ettiğini söylüyor ve işi nasıl yaptığını şöyle dile getiriyor: "Kuran (ayetlerini) derlemeye koyuldum. Hurma dallarından, küçük taşlardan ve kişilerin ezberlerinden izleyip derledim. işin sonunda, Tevbe (Beraat) suresinin sonunu, Ebu Huzeymetu"l-Ensari"de buldum. Ki, başkasında bulamamıştım bu parçayı". Zeyd, bu parçanın Tevbe Suresinin sonundaki ayetleri (128 ve 129. Ayetleri) oluşturduğunu açıklıyordu. Böylece Zeyd, Kuran ayetlerini derleme işini yaparken iki kaynağa başvurmaktaydı: Ayetlerin yazılı olduğu nesneler (ağaçlar, taşlar..) ve ezber bilenlerin bellekleri. Ebubekir döneminde yazılan Kuran için başvurulan ezbercilerin başka deyişle hafızların sayısı Müslümanlar arasında tartışmalıdır. O döneme ilişkin kaynaklardan Buhari"nin "e"s-Sahihi"nde yer alan üç hadisten anlaşıldığı kadarıyla Kuran"ın tümünü ezberleyenlerin en iyimser rakamla 7 kişi olduğu kabul edilebilir. Aynı zamanda, Peygamber dönemindeki "hafız"ların, yani Kuran"ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı pek azdı. Buhari"nin "e"s-Sahih"inde geçen hadis şöyle: Birinci hadis: Amr Ibnu"l-Ass anlatıyor: Peygamberin "Kuran"ı dört kişiden alın, Abdullah Ibn Mes"ud"dan, Salim"den, Muaz"dan ve Übeyy Ibn Ka"b"den" dedigini işittim. (Buhari, Fadailu"l-Kuran 8.) İkinci hadis: Enes anlatıyor: "Peygamber öldüğünde, dört kişiden başka Kuran"ı tümüyle ezberlemiş olan yoktu. Ebu"d-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd." (Buhari.) Üçüncü hadis: Katade"den aktarılıyor: "Malik oğlu Enes"e; "Peygamber döneminde, Kuran"ı tümüyle ezberleyenler kimlerdir?" diye sordum. şu karşılığı verdi: "Dört kişi. Tümü de Medine"li. Übeyy Ibn Ka"b, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari, aynı yer, Müslim 24ö5. Hadis.) Bu hadislerde adları yazılı olanları topladığımız zaman Peygamber döneminde Kuran"ı tümüyle ezberlemiş olanların sayısı yedi idi demek gerekiyor: Ibn Mesud (Birinci hadiste), Salim (birinci hadiste), Muaz Ibn Cebel (birinci, ikinci ve üçüncü hadiste.) İslam din bilirleri bu hadislerdeki açıklamaların "dinsizlerin işine yaradığını" ileri sürerler. Suyuti, El ıtkan, Mısır 1978, c.1, s.94, satır 13.) ıl itkan"da daha başkalarının da Kuran"ı ezberlemiş oldukları adları ile açıklanıyor. Ama aktarmayı yapan, bu adları sayılanlardan kimilerinin, Kuran"ın tümünü ezberleme işini Peygamberin ölümünden sonra bitirdiklerini açıklamaktadır. (El ıtkan, 95-9ö.) Zeyd Ibn Sabit, herhangi bir parçayı Kuran"a geçirmek için "iki tanık" koşulu koymuştu. Ancak bir tanıkla Kuran"ı alma gereği duyduğu ve geçirdiği parçalar da vardı. Örneğin, Ube Huzeyme"de bulduğu ve Tevbe Suresi"nin son iki ayetini oluşturan parça böyleydi. Kuran"ı derleme ve yazma işi bir yıl sürer. Bu işe girişildiğinde Ömer ile Zeyd, mescidin kapısına oturmuşlar, "herkesin Peygamberden ayet olarak elde ettiği ne varsa getirmesini" istemişlerdi. Başarılan iş, kaynaklarda şöyle tanımlanır: Kuran ayetlerinin, surelerinin bulunduğu iki kapaklı bir kitap. Derlenip yazılan sayfalar, ölene dek Ebubekir"in yanında kaldı, sonra Ömer"in (halife) yanında bulundu. O da ölünce, kızı Hafsa"ya verildi. Kuran ikinci kez derleniyor: Buhari"de yer alan bir hadis şöyle: Ermeniyye ve Azerbaycan"ı ele geçirmek için savaşılıyordu. Huzeyfe, Ibnu"l-Yeman, Halife Osman"a geldi. Müslümanların okudukları Kuran"lardaki birbirini tutmazlıktan yakındı, "Emire"l-Mü"minin! Bu ümmet, kendisinden önceki Yahudiler ve Hıristiyanların içine düştükleri birbirini tutmazlılıklar gibi bir duruma düştü!" Bunun üzerine Osman, Hafsa"ya adam gönderdi, başka Kuran nüshaları yazıp almak için kendisinde bulunan sayfaları (yani Ebubekir döneminde yazılan kitabı) göndermesini istedi. "İş bitince sana geri gönderirim" dedi. Hafsa da gönderdi o sayfaları Osman"a. Osman, hemen Zeyd Ibn Sabit"e, Abdullah Ibn Züyebr"e, Sa"d Ibnu"l-As"a ve Hişam oglu Haris oğlu Abdurrahman"a buyruğunu verdi. Onlar da Hafsa"dan getirilenden alıp Kuran nüshalarını oluşturdular. Osman, kuruldaki üç kişiye şunları söyledi: "(Medine"li) olan Zeyd ile, Kuran"dan herhangi bir kesimde ters düştüğünüz zaman, tartışma konusu olan parçayı Kureyş dili ile yazın. Çünkü Kuran sadece Kureyş dili ile inmiştir." Onlar da bu buyruğu yerine getirdiler. Sonunda (esas) sayfalardan Kuran nüshaları oluşturup işi bitince, Osman, söz konusu sayfaları (Hafsa"dan getirilenler) geri gönderdi. Alınan nüshaların da her bir kesime gönderilmesini buyurdu. Ve bunların dışında kalan her bir Kuran sayfasını ya da Mushafı buyurup yaktırdı.(Bkz. Buhari, e"s- Sahih, Kitabu Fedaili"l-Kuran/3.) Buhari"nin kendisine anlatılan çabalardan ve "Kureyşli olanlarla olmayanlar arasında" belirecek anlaşmazlığın çözüm biçiminden anlaşıldığına göre, Kuran nüshalarını ortaya çıkarırken, Hafsa"daki Mushaf"tan aynen kopya etmek söz konusu değildi. ileri sürüle gelen "aynen kopya edildiği" ileri sürülürken, neden kopya edildiğine de "ağız (şive) farklarından dolayı" diye gerekçe gösterilir. Ancak, Dr. Suphi e"s-Salih, Mebahis Fi Ulumi"l-Kuran (Beyrut 1979) adlı eserinin 80, 84, 85 sayfalarında bu gerekçenin inandırıcı olmadığını belirtiyor. Dr. Suphi"ye göre, o zaman aynı metni, aynı sözcükleri değişik okunacak nitelikte yazıp yansıtabilmek için gerekli işaret ve noktalama yoktu. O zamanki yazı harflerinin dışında işaretsiz harfler de noktasızdı. Kısacası, halife Ebubekir döneminde oluşturulan "mushaf", istenseydi bile, çeşitli kabile ağızlarını (şiveleri) içerir nitelikte yazılır olamazdı. Durum böyle olunca, şu sorular karşılıksız kalıyor: Ebubekir döneminde hazırlanan ve Hafsa"dan alıp getirilen "Mushaf" ile Osman döneminde meydana getirilen "nüshalar, mushaflar" arasındaki fark neydi? Yeni çalışma ile gerçekleştirilen nedir? Yukarıda anlamı sunulan hadiste bu açıklanmamakta. Ancak, hadisin devamı niteliğindeki bir açıklamada, yapılan işin sadece "bir temel nüshadan alınıp, başka mushaflara aktarma" olmadığını anlatır niteliktedir. Dörtlü kurulda yer alan Zeyd Ibn Sabit, şöyle diyor: "Mushaf oluşturma işini yaparken, Ahzab Suresinin sonundan bir ayet yitirdim ("fakattu"). Ki, Peygamberin onu Kuran"dan bir parça olarak okuduğunu işitip tanık olmuştum. Aradık bu ayeti. Ve Sabit oğlu Huzeyme el Ensari"de bulduk (Ahzab suresine 23.ayet) ekledik o mushafta." (ıtkan, Mısır, 1978, C1, s.79.) Birinci derlemenin yakılmasındaki amaç: Ölümüne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılmasını önleyen Hafsa idi. Bu koruyucu ölünce, Kuran"ın Tanrısı "Kuşkusuz Zikr"ı (Kuran"ı) biz indirdik; kuşkusuz koruyucuları da yine biziz" (Hicr, ayet:9) dese de koruyucusu kalmamıştı. Mervan Ibn Hakem, "sandıktan" aldırtıp getirmiş ve yaktırmıştı. Mervan"ın bu ilk derlemeyi yaktırmasındaki gerekçesini, kendisi şöyle açıklıyor: "Bunu yaptım, çünkü, Onda yazılı olanlar, resmi (imam) Mushaf"a yazılıp geçirilmiş ve korunmuştur. Korktum ki aradan uzun zaman geçtiğinde kuşkucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkında kuşkuya düşerler." (Bkz. Dr. Subhi e"s_Salih, Mebahis fi Ulumi"l-Kuran, s.83. Dayandığı kaynak: Ibn Ebi Davud, Kitabu"l-Mesahif, s.24.) Oysa, asıl kuşkulara yol açan, esas alınmış olduğu belirtilen ilk derlemenin yakılması olmuştur. Çünkü, ilk derleme ile, sonraki (Osman döneminde oluşturulan ve imam adı verilen) "Mushaf" arasında fark olmasa idi, ilkini yakma yoluna gidilir miydi? İlk derlemede bulunmayan eklemeler ya da Kuran"dan çıkarmalar yapılmamış olsaydı, neden korkulmuştu? Muhammed Döneminin Kuran"ı ile Bugünkü Kuran Aynı Değil: Burada çok önemli bir tanıklığa başvuralım: Ibn Ömer diyor ki: "Hiçbiriniz, Kuran"ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum)demesin. Bilemez ki, Kuran"ın çogu yok olup gitmiştir. "Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum" desin yalnızca." (Bkz.Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Bu tanıklık, bugün elimizdeki Kuran"la, Muhammed"in "vahiy katipleri"ne yazdırdığı bildirilen Kuran"ın aynı olmadığını çok açık biçimde anlatmıyor mu? Kaldı ki, Ibn Ömer, Osman dönemindeki derlemeden sonra bu sözü söylemiştir. Yani, Osman döneminde oluşturulan "Mushaf"ın da orijinali yok. O el yazması, Dünyanın hiç bir yerinde bulunmuyor... Temel kaynaklarda sözü edilen, ama bugün bulunmayan "değişik mushaflar" da üzerinde durulmaya değer nitelikte. Suyuti"nin el ıtkan"ında, Buhari"nin eserlerinde bazı önemli mushaflardan ve bu mushafların içindeki surelerin listelerinden söz edilir. Örneğin, Muhammed"in en yakınlarından biri bilinen ve Peygamberin, Kuran için ezberine başvurulacak dört kişiden biri olarak belirttiği Ibn Mesud"un mushafı, yine Muhammed"in danışılması gereken dört kişiden biri olarak söz ettiği Übeyy Ibn Ka"b"ın mushafı, Abdullah Ibn Abbas"ın mushafı, Muhammed"in karılarından Aişe"nin mushafı, Ali"nin mushafı bunların başlıcaları. Ayrıca bugün Alevi"lerin, Ali"nin mushafı olarak söz ettikleri bir mushaf ve Hindistan"da saklanan ayrı bir mushaf daha var. Suyuti"nin ve Buhari"nin kitaplarında belirtilen mushaflardan hiçbiri günümüze gelememiş. Ancak bunların içerik listeleri yazılmıştır. Ayrıca bazı din kitaplarında, bunlarda bulunduğu söylenen ayet ve surelerden parçalar günümüze kadar gelmiştir. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklı oldukları bu listelere bakınca hemen anlaşılıyor. Örneğin, Ibn Mesud"un "Mushaf"ında Fatiha Suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas sureleri de..Ali"nin surelerinin sırası bugünküne uymuyor. Suyuti, kitabında, Bakara suresinin, Ahzab suresi ile aynı uzunlukta olduğunu aktarıyor. (Bkz. Suyuti, el ıtkan, 2/32.) Oysa bugün, eldeki resmi Kuran"da, Bakara 286 ayet iken, Ahzab yalnızca 73 ayettir. Üçüncü halife Osman döneminde bir heyet tarafından yeniden derlenip yazılan Kuran"ların kaç adet olduğu ve şu anda nerede bulundukları tartışmalıdır. Kimilerine göre dört, kimisine göre beş ya da yedi adet yazılmıştır. Dörttür diyenlere göre, Osman bir nüshasını kendisine alıkoymuş, diğerlerini Kufe"ye, Basra"ya ve Şam"a göndermiştir. Mekke"ye, Yemen"e ve Bahreyn"e gönderilenlerden de söz ediliyor. Kimi kitaplardaki bilgilere göre, bu nüshalardan kopya edilip çoğaltılmasına izin verilmiş, kimi kişiler kendileri için "mushaflar" meydana getirmişlerdir. Ancak, o zaman bu mushaflarda bulunduğu söylenen ve örnekler aktarılan bazı Kuran parçalarının resmi Kuran"da bulunmamasına ne demeli?? Bazı İslam kaynaklarında, Osman döneminde çoğaltılan nüshaların bir kısmının bugün elde olduğu iddia edilir. Örneğin, bir kopyanın Taşkent"te olduğundan söz eden çok sayıda kitap vardır. Yine bazı İslami Türk kaynaklarında Topkapı Müzesi"ndeki Kuran"ın da Osman zamanından kaldığı söylenir. Konunun araştırmacılarından Prof. Dr. Suphi e"s-Salih kitabında, "Peki, Osman döneminde hazırlanmış resmi nüsha şimdi nerededir?" sorusunu ortaya atar ve doyurucu cevap bulamadığını açıklar. Kahire Kütüphanesi"nde olduğu söylenen nüshanın, Osman döneminden kalmış olamayacağını belirtir. Çünkü bu kitapta bir takım işaret ve noktalar vardır, böyle işaret ve noktaların İslamiyet"in ilk yıllarında bulunmadığı belirtilmektedir. Müslümanların kutsal kitabının resmi nüshasının her yerde aynı olduğu doğrudur. Ancak, bugün İslam dünyasında bilinen ve elde bulunan Kuran, peygamberin "vahiy katiplerine yazdırdığı" söylenen Kuran"ın aynı değil. Kaynaklar, bunu ortaya koyuyor. Kur"an"ın bir harfinin bile değişmediği" yalanı Tevbe suresinin 114.ayetindeki "iyyahu" sözcüğünü, Hammad İbn Zeberkan, "ebahu" diye okurdu. Sad suresinin 2. ayetindeki "izzettin sözcüğünü de "ğırratin" okumaktaydı. Buradaki değişiklikler harf değişiklikleri. Birincisinde "ya""ba" ya, öbüründe de "ayın" harfi, "ğayın" harfine dönüşmüş. Haydi bu tür harf değişikliklerini önemsemeyelim. Eldeki Kur"an"da görülen kimi sözcüklerin yerine, Abdullah İbn Abbas, "müradiflerini", yani "eş anlamlı olanları kullanırdı. Enes İbn Malik de Müezzemmil suresinin 6. Ayetindeki "akvamu" sözcüğünün yerine, "asvabu" sözcüğünü kullanmıştır. İbn Ömer, Cum"a suresinin 10. Ayetindeki "fes"av" sözcüğünün yerine, "femzü" sözcüğünü; İbn Abbas Karia suresinin 5. Ayetindeki "kel"ıhni"yerine "k"essavfı"yı uygun görüp kullanırdı. Yine İbn Abbas "sayhaten vahideten"lerdeki "sayhaten" yerine, "zeyfeten"i yeğlerdi.Enes İbn Malik, İnşirah suresinin 2. Ayetindeki "vada"na"yerine,"halelna" diye okurdu. Buralarda görülen de yalnızca harf değişikliği değil kelime değişikliğidir. Demek ki peygamberden bu yana bir harf bile değişmemiştir savı gerçek değildir. Kaynaklar, ayrı ayrı mushaflar üzerinde durur. Aktarılan örneklere göre, kimi mushaftakiler bugün elimizdeki "resmi kuran" dakileri tutmamaktadır. Ayrıca İbn Ömer"in şu sözü son derece ilginçtir: -İçinizden kimse, Kur"an"ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur"an"ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur"an"ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el İtkan, 2/32) Kur"an"ın birinci orijinali de, ikinci orijinali de yine müslümanlar eli ile yakılmıştır. Kuşkusuz gerçekleri örtmek için. Osman döneminde oluşturulup çoğaltıldıktan sonra belirli merkezlere gönderilen nüshaların orijinallerine de , dünyanın hiçbir yerinde raslanmamaktadır. Yararlanılan İslami Kaynaklar: 1.Buhari E"s-Sahih (Arapça); Kitabu"l Fedail-ül- Kuran Menakıbu"l Ensar, Sahihi Buhari Mustesari. Tecridi Sarih Tercümesi, 2.Dr. S. Suphi E"s-Salih (İslam dünyasında son yüzyılın ıleri gelen ve birçok eserleri olan araştırmacı) Mebahis fi Ulum-il Kuran, 3.Celalettin Suyuti (Kuran yorumcusu, Hadis uzmanı olarak İslam dünyasında en güvenilir din bilirlrinden birisi): El ıtkan Fi Ulumi-l,Kuran, 4.Müslim E"s-Sahih (Arapça), 5.Ebu Davud Turan Dursun |
!!!.
BENİ KUREYZA YAHUDİ KATLİAMI
Hendek Savaşı bitmiş, müşrikler geri dönmüş, Muhammed eve gelip istirahate çekilmiştir. Tam bu sırada Cebrail, bir katıra binmiş vaziyette kılıcını kuşanmış, ter ve toz duman içinde Muhammed’ in yanına varıp kendisine “Bak, biz melekler kırk gündür düşmanlarınızla savaşıyoruz, gördüğün gibi silahlarımızı hala da bırakmış değiliz. Kalk, hepiniz Beni Kureyza Yahudilerinin bulunduğu diyara gidin onları öldürün.; ben de hemen önden gidip evlerini üzerlerine yıkarım” diyor. (Tecrid-i sarih, Diyanet Tercümesi, No: 512, 1191,1565) Cebrail’ in bu açıklamasından sonra Muhammed Müslümanlara, “İkindi namazımızı Beni Kureyza’ da kılacağız, haydi savaşa” talimatını veriyor (Kureyzalılar, Hendek Savaşında Mekkelileri desteklemişti-ADMIN). Çoluk çocuk dahil yaklaşık 1500 kişilik bir Yahudi kitlesini ele geçiriyorlar (kısmen sağ, kısmen ölü olarak). Ele geçirilen bu insanların elleri boyunlarına bağlanıyor ve onların akıbeti hakkında Muhammed, daha önce Yahudi olup da sonradan Müslüman olan Sad Bin Muaz’a yetki veriyor. Sad’ın Hendek Savaşı’nda bir damarı kesilmişti ve kanaması devam ediyordu. Muhammed’in talimatıyla Sad bir eşeğe bindirilip onun huzuruna getiriliyor. Muhammed ona, “Bu insanların kaderini sana bırakıyorum. Acaba bunlar hakkında kararın nedir?” diye soruyor. Sad’ın verdiği yanıt aynen şu: “Eli silah tutan her erkeği kılıçtan geçireceğiz. Kadın ve kızları cariye (iş ve seks kölesi); ergenlik çağına gelmeyen erkek çocukları da köle muamelesine tabi tutacağız.” diyor. Muhammed, Sad’ın bu yanıtına karşı, “Senin verdiğin bu kararAllah’ın emrine tam uygundur ve sen bu kararda tam isabetli davrandın. Zaten seher vakti Cebrail de aynı ifade doğrultusunda Allah’tan bana vahiy getirdi” diyor. (Tecrid-i Sarih, Diyanet Tercümesi, No:289 hadis şerhiyle 1575 ve 1591 nolu hadisler) Bu esirlerden erkek olanlar “Üsame Bin Zeyd” evinde; kadınlar ve çocuklar ise “Remle Binti Haris” evinde toplatılırlar. Muhammed erkeklerin idam kararını verdikten sonra Medine’ nin bugünkü pazaryeri olan semtte hendekler-çukurlar kazılarak mezar gibi hazır hale getirilir. Daha sonra erkekler eli kolu bağlı bir vaziyette ve kafileler halinde oraya yanaştırılıp başları kesilir ve o çukurlara atılır. Muhammed bu kesim işleminde Hz. Ali ve Zübeyr bin Avam’ı görevlendirmişti. Bilindiği gibi ikisi de Muhammed tarafında cennetle müjdelenmiştir. Ali ve Zübeyr kesim işine devam ederlerken Muhammed de bir yerde oturmuş onları seyrediyordu. Ayşe (Hz.) nin aktardığına göre, bu kesim işi sabahtan akşama kadar sürmüş. Erkekler idam edilirken, Yahudi kadınlar ve çocuklar da buna feryat edip saçlarını başlarını yolmuşlar.(Vakıdi, Meğazi, 2/512-517) İdamlar yapılmadan evvel Muhammed, sanki çok önemli bir büyüklükte bulunuyormuş gibi “Arkadaşlar, onları şimdi idam etmeyelim; çünkü hava sıcaktır. Ayrıca eğer canları istiyorsa kendilerine hurma yedirin gibi” traji-komik talimatta da bulunuyor. İdamlıkların önüne atılan birkaç hurma da hayvana yem atılır gibi atılıyor. (Vakıdi, Meğazi, 2/512-14; Serahsi, Siyeri Kebir Şerhi, 3/1029 No: 1900) Yaygın olan görüşe göre idam edilenlerin sayısı 800 ile 900 arasında değişiyor (Nesefi, Taberi, Alusi, İbni Kesir) . En düşük rakamı veren İslamcı yazarlara göre (Begavi, Suyuti, İbn’il Cezvi) ise 400 ila 600 arasında Yahudi idam edilmiştir. Muhammed, o insanları teslim aldıktan sonra bir yerde toplayıp kendilerine, “Ey domuz ve maymun kardeşleri! Yediniz mi! İşte haliniz; görün bakalım” diyerek hakaret ediyor. Onlar da buna karşı, “Ey Muhammed, biz senden bunu beklemezdik, neden böyle haksızlık yapıyorsun?” şeklinde yanıt veriyorlardı (Bu kısım pek çok İslami Kaynakta yer alır örnek olarak, Taberi, Ahzap Tefsiri, ayet 26-27) (İdamlar konusunda en büyük eleştiri, yargılama olmaksızın idamların gerçekleştirilmesine atfedilebilir. Beni Kureyza kabilesinin her ferdi suçlu muydu? Aralarında suçsuz olan yok muydu? Neden hepsi birden, ayırt edilmeksizin, yargılanmaksızın idam edildi? Savaş esirlerinin idam edilmesi doğru mudur? -ADMIN.) Muhammed, bu Yahudilerin karıları ve kızlarından 16 tanesini özel olarak ayırıyor ve bunlardan Reyhane’yi kendine seçip geriye kalan 15 tanesini de diğer önemli dostlarına dağıtıyor. Bir Yahudi: “Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın” diyor. Fakat, Muhammed bunu dinlemiyor (Kaynak: Vakıdi, Meğazi, 2/250) Muhammed, ihtiyaç fazlası kadın ve erekek çocukların bir bölümünü, Sad bin Zeyd’e teslim edip onları satmak için Necd bölgesine, bir kısmını da şam tarafına gönderiyor. Müslümanlardan Muhammed bin Mesleme: “Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım” diyor. (Kaynak: Diyarbekiri, Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25) --Arif Tekin" in Yazısının Sonu-- Konu Hakkında İslamcıların Soru ve Açıklamalarına Yanıtlar: İslamcı: Yahudiler, bu olaydan yıllar evvel Muhammed ile Medine"nin ortak savunması üzerine antlaşması yapmışlardı. Oysa Hendek Savaşı sırasında bu antlaşmaya ihanet etmişlerdir. Yanıt: Muhammed’ in Medineye hicret ettiği ilk zamanlarda böyle bir antlaşma yapıldığı tarihi kayıtlarda geçer. Ancak bu döneme kadar Müslümanlar Mekke"de azınlıkta olan ve mağdur oldukları için Medineye hicrete muhtaç bir topluluk görünümündeydi. Henüz silahlanmamışlar ve çete savaşına başlamamışlardı. Yahudiler bu koşullarda antlaşma yapmışlardı. Oysa kısa bir süre sonra Müslümanlar çete savaşına ve yağmalamalara girişti. Mekkelilerin ticaret konvoylarını kesmeye çalıştı. Baht-i Nahle olayı ile Müslümanlar ilk kez Mekke müşriklerine saldırarak silahsız dört kişiden bir kişiyi ödürüp ikisini ise tutsak aldılar. Bu tutsağa karşılık olarak fidye istediler. Müslümanların bu davranışları Medineli Yahudilerin tepkisini çekti. Muhammed, Kurezya olayından evvel zaten iki Yahudi kabilesini ortadan kaldırmış idi (Bu olayların traji-komik yanı Muhammed" in Medine"ye misafir olarak gelmiş ama Medine"nin esas sahiplerinden olan Yahudileri kovmuş olmasıdır). Bu olaylardan sonra artık Medine antlaşmasının fiili olarak hiç bir geçerliliği kalmamıştı. Muhammed, Medineli Yahudilerin Müslüman olması için çalıştı. Bunu başaramayınca onlarla arasına mesafe koymak için kıbleyi Kudüs"den Mekke"ye çevirdi. Çünkü Kudüs Yahudilerin kutsal şehriydi. Bu olayla birlikte Müslümanlar ile Medineli Yahudiler arasındaki eski antlaşma fiilen ortadan kalkmış idi. Medine’deki misafir Müslümanlar ile Yahudilerin arası iyice gerilmişti. Yahudiler, misafir olarak Medine"ye gelen Müslümanları artık sevmiyor ve düşman biliyordu, huzurları bozulmuştu. Tüm bu nedenlerden dolayı Medineli Yahudiler Hendek Savaşı"nda Mekkelilere yardım etmiştir. İslamcı: Yahudi erkeklerin idam kararı Tevrat"a göre yapıldı. Yanıt: Katliamın sorumluluğu altında kısmen vicdan azabı duyan Müslümanların sorumluluğu Tevrat"a yıkmak için uydurdukları bir iddiadır bu. Sad Bin Muaz kararını açıkladıktan sonra Muhammed: "Yaşa! Allahın hükmü de senin verdiğin hüküm ile aynı doğrultuda idi." demiş ve zaten verilen kararın önceden kendisine vahiy olarak indirildiğini söylemiştir. Dolayısıyla karar İslam’ın "tanrısının" kararıdır, Sad Bin Muaz"ın değil. Yahudiler müşrikleri desteklerken kendilerine göre haklı idiler. Dolayısıyla kendilerini haklı bulurlarken Tevrat şeriatının aleyhlerinde kullanılması mantıksız olurdu. İslamcı: Yahudi erkek esirler idam edilmeyip ne yapılabilirdi ki? O dönemlerde esir kampları da olmadığına göre, öldürülmeyip beslenecekler miydi? Eğer serbest bırakılsalardı tekrar düşman saflarda yer alırlardı. Yanıt: Sanki başka seçenek yokmuş gibisinden yapılan bu iddialar aslında suç savmak amacıyla yapılmış bir savunma mekanizması değil mi? Çünkü, nasıl ki Yahudi kadınlar ve çocuklar esir olarak özellikle o dönemin ünlü Şam Esir Pazarı"nda satıldı iseler erkekler de aynı şekilde satılabilirlerdi. Ya da bir kısmı Müslüman ailelere köle olarak verilebilirdi (Bunu köleliği hoş gördüğümüz için değil daha o dönemde bile esirleri idam etmek ile serbest bırakmak haricinde başka bir seçeneğin daha varolduğunu göstermek için belirtiyorum). Demek ki Muhammed" in böyle bir seçeneği de var idi. Ama o bu seçeneği seçmek istememiş, "tanrının" bir elçisi gibi değil, tarihteki pek çok kral ve komutan gibi düşmanına karşı kin ve intikam duyguları ile davranmıştır. Arif Tekin. |
!!!.
İSLAMA GÖRE TÜRKLER İSTESELER DE MÜSLÜMAN OLAMAZLAR
"Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır." Muhammed (Bkz. Müslim, e"s-Sahih, Kitabu"l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu"l-Melahim/9 Babun fi Kıtali"t Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu"l-Cihad/ Babu Gazveti"t-Türk) "Tevrat"ın Tanrı"nın son derece "ırkçı" olduğunu hemen herkes bilir. Kimi araştırmacılar, bu "Tanrı"daki özelliğin, Yahudilik için "yararlı" olduğunu da savunurlar. Ne var ki, şu da gerçek: Bugün, "yahudiler"in sergiledikleri tüyler ürpertici ve insanlık dışı acımasızlıklarda , Tevrat"taki "Tanrı"nın(Yehova) ilkel, katı bir ırkçı oluşunun payı az değildir. Kur"an"ın "Tanrı"sının ırkçılığı Tevrat"ınkinin "ırkçılığı"nı herkes bilir de, "Kur"an"ın Tanrı"sı"nın "ırkçılığı"nı çoğu kimse bilmez. Ve kimi "iyi niyetli aydınlar" bile; Kur"an"ı ve "Tanrı"sını "evrensel" sanır. Oysa, Kur"an"ınki, Tevrat"ınkinin bir çeşit "kopya"sıdır. Bunu, bu "Tanrı"nın "İsrailoğulları"nı nasıl tanıttığından bile anlamak mümkün: Kuran"a Göre En Üstün Toplum, İsrail Toplumu" Buna, kimileri şaşacaklar. Ne ki, bir gerçek. İşte ayetler: Kur"an"ın "Tanrı"sı, tıpkı, Tevrat"ın "Tanrı"sı "Yehova" gibi, iki yerde, aynen şöyle seslenir: "Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi dünyalara üstün kıldığımı hatırlayın." ( Bakara, ayet: 47, 122. Diyanet çevirisi.) Bir yanda İslam dünyasındaki Yahudi düşmanlığı, öbür yanda da, Kur"an"daki Tanrının İsrailoğullarına böyle seslenişi... Bir çelişkidir bu. Bunu da geçelim. Arap toplumundan başkası "muhatap" değil Kur"an"da birçok şeyler anlatılır. Kaynakları biliniyor bugün. Ama tanrıdan diye sunulur. Bu "Tanrı"yla "insanlar" arasında, daha doğrusu, zamanına göre bir kesim insanlar, bir toplum ya da bir toplumun kesimi arasında da bir "elçi". "Tanrı Elçisi" diye sunulur. "Peygamber" deniyor. Kur"an"da anlatılan o ki, "Tanrı" şu açıklamayı yapmakta: -"Biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. İlle de böyle yaptık ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin." (İbrahim suresi, ayet: 4.) Demek ki, Kur"an"a göre, "Tanrı"nın elçisi"nin bir "toplum"u var. "Elçi", "ırk"ından geldiği bu "toplum"la "Tanrı" arasında yapar aracılığını. Ne iletecekse bu "toplum"a ve "kendi diliyle" iletmekle yükümlü. Kur"an"da anlatılan bu. Yine buna göre; Muhammed de bu yükümlülüğü taşımakta. Onun da bir "toplumu" var ve o da "Tanrı"sıyla bu "toplum" arasında "aracı". "KITALUT-TURK" ("TÜRKLERLE ÖLDÜRÜŞME") HADİSLERİNDEN. Sonunda Türkler kesilecekler...(Ebu Davud, Kitabu"l-Cihad/9, hadis no:4305.) Kur"an"ın bütünü içinde, Muhammed"in "kavm"ından, yani "toplum"undan "Tanrı vahiyleri"ni, bu topluma iletmek zorunda olduğundan, bunu yaptığından söz edilir. Muhammed"in "toplum"u, "Arap toplumu"dur. Öyleyse "muhattap" da bu toplumdur. Kur"an, kendi deyimiyle Arapça, seslendiği kesim de, Araplar. Ama "Araplar"ın da tümü değil; yalnızca "bir kesimi". Korkutma yalnız "Mekke ve çevresi"ne Ayetler çok açık. "Kur"an"la yapılan "uyarı"ların, "korkutma"ların, "Mekke" (Ümmü"l-Kura) ve "çevresi"ne yönelik olduğu, En"am suresinin 92., Şura suresinin 7. ayetinde, kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla anlatıyor. Evet, Kur"an"ın "muhatab"ı, "Mekke ve çevresi"dir yalnızca. Bugün kendilerini müslüman sayan öteki toplumlarda hiçbirisinin, bu kapsamda yeri yoktur. Knou, bu denli açık. Muhammed"in "tüm insanların peygamberi", Kur"an"ın da "tüm insanlara yönelik" olduğunun anlatıldığı ayetler de var. Kur"an"daki nice çelişkilerden biridir bu. Ama, "kendisine açıklama yapılan toplum"un "Arap toplumu", bu toplum içinde de yalnızca "Mekke ve çevresi"nin ( hem de o zamanki) "halk"ı olduğu da bir gerçek. Başka toplumlardan, bu arada "Türkler"den "müslüman" olanlar olmuş; daha doğrusu kendilerini "müslüman" saymışlar; ama Kur"an"ın hangi toplumu "müslüman" saydığı önemli. Özellikle "Türkler" için "hadis"ler vardır. Türkler için hiç de iyi şeyler söylemeyen bu hadisler, örnek ve yürekli bilim adamı Prof. Dr. İlahn Arsel"in "Arap Milliyetçiliği ve Türkler" adlı kitabında çok çarpıcı biçimde yer almakta. ( Bkz. İstanbul, 1987, İnkılap Kitabevi, s. 18 ve öt.) Muhammed"in Türk düşmanlığı Kendilerini "müslüman" sayan "Türkler"i Muhammed, "müslüman" saymak şöyle dursun; "düşman" diye ilan etmiştir. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. Bölümün adı da çok. İlginç: "Kıtalu"t-Türk". Anlamı da: "Türklerle öldürüşmek (savaş)". Buhari"de, Ebu Davud"da ve Tirmizi"de bölümün adı bu. İbn Mace"de "Babu"t-Türk", yani "Türkler Bölümü". Müslim"deyse, "Kıyamet alametleri" arasında yer alıyor. Muhammed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten haber verirken, Kıyametin bir alameti olarak Türklerle nasıl çarpışılacağını, müslümanların, Türkleri nasıl öldüreceklerini de anlatıyor. Hem Türk diye ad vererek, hem de tarif ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine bir takım bilgiler verilmiş. Muhammed"in anlatmasına göre, "Türklerle öldürüşme", taa "Kıyamet"e dek söz konusu. Kıyametin bir alameti olarak da müslümanlar, yeryüzündeki Türkleri öldürüp temizleyecekler. Yoksa kıyamet kopmayacak. İşte hadislerden bir kesim: - Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş (kalın) derili olan bu toplumla.... kıl giyerler."( Bkz. Müslim, e"s-Sahih, Kitabu"l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu"l-Melahim/9 Babun fi Kıtali"t Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu"l-Cihad/ Babu Gazveti"t-Türk...) -"Siz (müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır." (Buhari, e"s-SAhih, Kitabu"l-Cihad/96; Müslim, e"s-Sahih, kitabu"l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; İbn Mace, h. no: 4096-4099) "KITALU"T-TURK" HADİSLERİNDEN. "Türklere karşı k"tal, kesinlikle olacak."... (Buhari, e"s-Sahih, Kitabu"l-Cihad/96) "Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste derili toplulukla vuruşmanız-öldürüşmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz (müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."( Bkz. Buhari, e"s-Sahih, kitabu"l-Cihad/95; Müslüm, e"s-Sahih, Kitabu"l-Fiten/66, hadis no: 2912; İbn Mace, h.no: 4097-4098). - "Sizinle(siz müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası"nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir. Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."(Ebu Davud, sünen, hadis no: 4305.) Muhammed"in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı tutumu budur işte. İnsanlara "insan" olarak bakmak gerekir. Hangi ırktan, hangi renkten ve hangi "din"den olurlarsa olsunlar ya da hiçbir dinden olmasınlar. Ama "dinler", "dinliler", "ırkçılar" böyle bakamamakta. Yahudisi, Hristiyanı, İslam inanırı hep birbirine düşman. Irkçılar da kendi ırklarından olmayanlara karşı böyle. Bugün dünyamızın yaşadığı nice acı olaylarda, bu ilkelliğin payı az değildir. Bunlardan arınmalı artık insanlık. Yoksa acımasızlıklar, acılar, gözyaşları sürüp gidecektir. Turan Dursun. |
Elbet bu yazılar çok değişik kaynaklarda
yüzlerce araştırma ve inceleme yazılarının (uzmanlarının) bir kaç tanesidir.
Yeri geldikçe aktaracağım. Hiç bir kimseye şu dinden ol, bu dinden olma, yada dinli ve dinsiz olma demiyorum. Salt hiç bir şeye körü körüne inanma demek istiyorum. Bu yazılar okmayı, araştırmayı seven dürüst ve iyi niyetli insanlara yöneliktir. Lütfen din yobazları, bağnazları ve dinden, dinlerden yüklü para kazanan dolandırıcı cukkacılar alınmasınlar, onlar için bir saniyemi bile yaşamımdan feda etmem. |
almancayi ögrenebildinmi de, islama
takiliyorsun.
soysuz |
ISTE ROMAN`IN GERCEK YÜZÜ !!!
Buldugu her firsatta Islama ve onun Peygamberine kin ve nefret kusan, iftira kampanyasi yürüten bu azili kominist bozmasi, yine gercek yüzünü gösterdi.
Utanmadan müslümanlara hakaret eden bu ateist yobaz, yeri geldiginde insan haklarindan, demokrasiden, din ve vicdan özgürlügünden dem vurur. Roman gibi tipler, dünya capinda yürütülen Islam karsiti kampanyanin birer parcasidirlar. Malum güc odaklarindan kendilerine ne emredilirse, onlari yerine getirmekle mükellefdirler. Islami böyle karalayarak bir sonuc elde edeceklerini zannederler bu zavallilar. Fakat böyle karalama seklinde dahi olsa, dünya insaninin dikkatini Islama cekerek, onlarinda avrupada ve amerikada oldugu gibi, akin akin Islamla sereflendirilmesine vesile olurlar. Bunca küsür yasina geldi, hala bu din düsmanligindan vazgecmedigi gibi, bu tür asilsiz iftiralarla yeni nesillerin aklini karistirmaya calisiyor kendince. Artik müslümanlarin yakasindan düs Roman, sanane dinden imandan peygamberden müslümandan, birak onlari müslümanlar tartissin. Sen seytana veya her neye tapiyorsan, inaniyorsan git mensubu oldugun inancin sorunlarini gündeme getir, onlara hakaret et, iftira at. Unutma, ister Roman ol ister Galvani, bu millet senin gibilerin dedeleriyle gecmiste yaptigi mücadeleye, bikmadan usanmadan sonsuza kadar devam edecektir.. |
İT OĞLU İT. o.T.
ohne Text
|
BU SAYFALARIN EN ÇAPSIZ ADAMISIN. o.T.
ohne Text
|
müslümanciklarin kervani...
Bizim YOBAZ DINCI SIRKCI SAHTEKAR MÜSLÜMANCIKLAR rakip gördükleri kisilere söyle derler:
"it ürür, kervan yürür" Benim bu cümle sonucu merak ettigim, bu YOBAZ DINCI SIRKCI SAHTEKAR MÜSLÜMANCIKLARIN yürüttügü kervani gören varmi !? :-)) müslümanlarin dünyadaki durumlarini hepimiz biliyoruz ! :-)) Rezillikden, sefillikden, ilkellikden ve terrörden öteye gidemiyorlar ! Elin hiristiyani hep dünya insanligina faydali icatlarla ugrasirken, müslümanciklar ise allah adina islam adina, acaba dünya insanina ne kahpelik, ne hainlik, ne serefsizlik yapabilirim diye düsünüyor. Yani müslümanlarin yürüttügü kervan sadece pislik yapmakdan ibaret !!!!!!! |
Aşağıda aktardığım hem Tevrattan, hem,
kurandan, hem İslamdan yazılar ve araştırmalar üzerine ne bilgi, ne din, ne taassuf, ne ibadet, ne TANRI VE ALLAH adına bir tek kelime bulunmaz ki beni haksız ve yanlış gösterebilsin.
Tanrı ve Allah bilgisizleri bütün cehaletlerini, küfür, kişisel sataşma ile gidermeye çalışmaları hiç te yeni olan bir şey değildir. Ben zaten bu tür yazıları bu yobaz ulema takımı için aktarmıyorum. Bunlar için hiç bir şey yazmaya değmez, ne KURANA, Ne İNCİLE, Ne TEVRATA inanmazlar, benden bir tek kelime bile olsun katkı yoktur yazılanlarda, bunlar Taliban yolcuları, bunlar İslam FAŞİSTLERİDİRLER. Bunlarla VAYBEE gibi bir sitenin halen bu isimler ile yazılar yaratmasıda başlı başına bir muammadır. Benim sorunum bu çörezler değil bu dinin özünün insanlık düşmanı olmasıdır. Adam çıkmış benim almancamın olmadığından bahsetmekte, evet evladım benim chatlerde karı düzebilmek için waybee sayfalarının sanal sitelerinde o türlü Almancam yok, ama mesleğim üzerine (sosyal danışman.) Senin gibi ayıları ve yağci sexso manyakları düzeltmek için her türlü eğitimli, mesleki Almancam bulunmakta madem ki Vaybee ile bu kadar samimeyetin bulunmakta benim vaybeeye üye olduğum ismim ile Almanya iç işlerine başvurur ve benim hangi türlü bir eğitimimin ve diplomamın olduğunu öğrenir ve kendinin halen bu kadar ayı olarak neden kalmakta ısrarının nedeninide sorarsın. Çağdaşmış delikanli, benim doğduğum büyüdüğüm köyde bile senin kadar ilkelleri kalmadı. Yazdığım ve aktardığım yazıların hepsi kutsal kitaplara aittir, bunun böyle olmadığını iddia eden bir tek şahıs varsa kutsal kitaplardan örnekler vererek yazılan yazıları tek, tek çürütsünler. Bunu içinizde yapabilecek bir tek insan yoktur, çünkü hiç bir kelime ne yalan, ne sahtekarlık, ne üç kağıtçılık, ne düzenbazlık içerir, hepsi sayfalarına, parağraflarına kadar tek, tek verilmiştir. Allah, Rab, Tanrı sizlerden tüm insanlığı korusun. GALVANİ YADA ROMAN. |
IT BABANDIR,NE O GERCEKLER COKMU DOKUNDU
ohne Text
|
İlkel adamsın vesselam evlat. o.T.
ohne Text
|
HAKARETINLE YAZDIKLARIMI DOGRULUYORSUN..
Gercekler karsisinda söyleyecek sözü olmayanlar, anca böyle senin gibi maskesini cikarip hakaret etmeye baslarlar.
O bahsettigin Taliban, Üsame ve yobaz takimi hep senin ve siyonist patronlarinin, Islami asagilamak icin ürettigi kuklalardir. Artik tüm dünya ögrendi bu tiplerin sizler tarafindan beslenip piyasaya sürüldügünü, gec bunlari, yeni seyler üretin artik, hadi bakim.. |
ILKEL INSANLAR SENIN GIBI KÜFREDERLER..
ohne Text
|
OGLUM BEN SANA ANANIDA AL GIT DEMEDIMMI
ohne Text
|
YOGUN ISTEK ÜZERINE TEKRAR ROMAN GERCEGI
Buldugu her firsatta Islama ve onun Peygamberine kin ve nefret kusan, iftira kampanyasi yürüten bu azili kominist bozmasi, yine gercek yüzünü gösterdi.
Utanmadan müslümanlara hakaret eden bu ateist yobaz, yeri geldiginde insan haklarindan, demokrasiden, din ve vicdan özgürlügünden dem vurur. Roman gibi tipler, dünya capinda yürütülen Islam karsiti kampanyanin birer parcasidirlar. Malum güc odaklarindan kendilerine ne emredilirse, onlari yerine getirmekle mükellefdirler. Islami böyle karalayarak bir sonuc elde edeceklerini zannederler bu zavallilar. Fakat böyle karalama seklinde dahi olsa, dünya insaninin dikkatini Islama cekerek, onlarinda avrupada ve amerikada oldugu gibi, akin akin Islamla sereflendirilmesine vesile olurlar. Bunca küsür yasina geldi, hala bu din düsmanligindan vazgecmedigi gibi, bu tür asilsiz iftiralarla yeni nesillerin aklini karistirmaya calisiyor kendince. Artik müslümanlarin yakasindan düs Roman, sanane dinden imandan peygamberden müslümandan, birak onlari müslümanlar tartissin. Sen seytana veya her neye tapiyorsan, inaniyorsan git mensubu oldugun inancin sorunlarini gündeme getir, onlara hakaret et, iftira at. Unutma, ister Roman ol, ister Galvani, ister RebellYell, bu millet senin gibilerin dedeleriyle gecmiste yaptigi mücadeleye, bikmadan usanmadan sonsuza kadar devam edecektir.. |
Evladım KIÇINA veya ALNINA, yada YÜREĞİ,
NE, ÇAĞDAŞ cümlesi yazmak ile, hele, hele uyduruk adına bu terimi eklemek ile ÇAĞDAŞ OLUNMUYOR.
Bunu seni eğitenler, öğretenler açıklayamamışlar, nedeni yalnızca çağdaşlığın ne olduğunu bilmemektir. Ben sana yazayım senden ne çağdaş olur ne bir bok olur. Senden hiç bir şeyi anlayamayan, çözemeyen, kavrayamayan her şeyden bir renk kapmış, yapıştırmış, renk, renk değişmiş bir bukalemon olur. Küfürde eder, sahtekarlıkta yapar, bir bok bilgisi yoktur ama var gibi gösterir bunu fark edenlerede küfürü basar, kırmızıyı görmüş deli ispanyol danaları, yada inekleri gibi saldırır. Neden bu şiddet, salya küfür, edepsizlik, cehalet, dengesizlik ve MEGALOMON MANYAKLIK diye sorunca ALLAH adına diyerek kuyruğu kurtaran KELER yada ÇİYAN olmaktan der. Evladım bak ben sane TANRI; ALLAH; RAB; MANİTU HER NE İSİMLERSE VS; SEMAVİ DİNLERİNİN EN ÖNEMLİ ÜÇ DİNİNDEN ALINTILAR İLE BİR DİNİ AÇIKLAMAKTAYIM BUYUR BUNLAR BÖYLE DEĞİLDİR DİYE BANA KANITLAR İLE AÇIKLA YAPAMIYORSANPAPAĞANLAŞMA LÜTFEN. |
o.T.
Evladım KIÇINA veya ALNINA, yada YÜREĞİ,
NE, ÇAĞDAŞ cümlesi yazmak ile, hele, hele uyduruk adına bu terimi eklemek ile ÇAĞDAŞ OLUNMUYOR. Bunu seni eğitenler, öğretenler açıklayamamışlar, nedeni yalnızca çağdaşlığın ne olduğunu bilmemektir. Ben sana yazayım senden ne çağdaş olur ne bir bok olur. Senden hiç bir şeyi anlayamayan, çözemeyen, kavrayamayan her şeyden bir renk kapmış, yapıştırmış, renk, renk değişmiş bir bukalemon olur. Küfürde eder, sahtekarlıkta yapar, bir bok bilgisi yoktur ama var gibi gösterir bunu fark edenlerede küfürü basar, kırmızıyı görmüş deli ispanyol danaları, yada inekleri gibi saldırır. Neden bu şiddet, salya küfür, edepsizlik, cehalet, dengesizlik ve MEGALOMON MANYAKLIK diye sorunca ALLAH adına diyerek kuyruğu kurtaran KELER yada ÇİYAN olmaktan der. Evladım bak ben sane TANRI; ALLAH; RAB; MANİTU HER NE İSİMLERSE VS; SEMAVİ DİNLERİNİN EN ÖNEMLİ ÜÇ DİNİNDEN ALINTILAR İLE BİR DİNİ AÇIKLAMAKTAYIM BUYUR BUNLAR BÖYLE DEĞİLDİR DİYE BANA KANITLAR İLE AÇIKLA YAPAMIYORSANPAPAĞANLAŞMA LÜTFEN. |
o.T.
Evladım KIÇINA veya ALNINA, yada YÜREĞİ,
NE, ÇAĞDAŞ cümlesi yazmak ile, hele, hele uyduruk adına bu terimi eklemek ile ÇAĞDAŞ OLUNMUYOR. Bunu seni eğitenler, öğretenler açıklayamamışlar, nedeni yalnızca çağdaşlığın ne olduğunu bilmemektir. Ben sana yazayım senden ne çağdaş olur ne bir bok olur. Senden hiç bir şeyi anlayamayan, çözemeyen, kavrayamayan her şeyden bir renk kapmış, yapıştırmış, renk, renk değişmiş bir bukalemon olur. Küfürde eder, sahtekarlıkta yapar, bir bok bilgisi yoktur ama var gibi gösterir bunu fark edenlerede küfürü basar, kırmızıyı görmüş deli ispanyol danaları, yada inekleri gibi saldırır. Neden bu şiddet, salya küfür, edepsizlik, cehalet, dengesizlik ve MEGALOMON MANYAKLIK diye sorunca ALLAH adına diyerek kuyruğu kurtaran KELER yada ÇİYAN olmaktan der. Evladım bak ben sane TANRI; ALLAH; RAB; MANİTU HER NE İSİMLERSE VS; SEMAVİ DİNLERİNİN EN ÖNEMLİ ÜÇ DİNİNDEN ALINTILAR İLE BİR DİNİ AÇIKLAMAKTAYIM BUYUR BUNLAR BÖYLE DEĞİLDİR DİYE BANA KANITLAR İLE AÇIKLA YAPAMIYORSAN PAPAĞANLAŞMA LÜTFEN. |
o.T.
Evladım KIÇINA veya ALNINA, yada YÜREĞİ,
NE, ÇAĞDAŞ cümlesi yazmak ile, hele, hele uyduruk adına bu terimi eklemek ile ÇAĞDAŞ OLUNMUYOR. Bunu seni eğitenler, öğretenler açıklayamamışlar, nedeni yalnızca çağdaşlığın ne olduğunu bilmemektir. Ben sana yazayım senden ne çağdaş olur ne bir bok olur. Senden hiç bir şeyi anlayamayan, çözemeyen, kavrayamayan her şeyden bir renk kapmış, yapıştırmış, renk, renk değişmiş bir bukalemon olur. Küfürde eder, sahtekarlıkta yapar, bir bok bilgisi yoktur ama var gibi gösterir bunu fark edenlerede küfürü basar, kırmızıyı görmüş deli ispanyol danaları, yada inekleri gibi saldırır. Neden bu şiddet, salya küfür, edepsizlik, cehalet, dengesizlik ve MEGALOMON MANYAKLIK diye sorunca ALLAH adına diyerek kuyruğu kurtaran KELER yada ÇİYAN olmaktan der. Evladım bak ben sane TANRI; ALLAH; RAB; MANİTU HER NE İSİMLERSE VS; SEMAVİ DİNLERİNİN EN ÖNEMLİ ÜÇ DİNİNDEN ALINTILAR İLE BİR DİNİ AÇIKLAMAKTAYIM BUYUR BUNLAR BÖYLE DEĞİLDİR DİYE BANA KANITLAR İLE AÇIKLA YAPAMIYORSANPAPAĞANLAŞMA LÜTFEN. |
o.T.
Evladım KIÇINA veya ALNINA, yada YÜREĞİ,
NE, ÇAĞDAŞ cümlesi yazmak ile, hele, hele uyduruk adına bu terimi eklemek ile ÇAĞDAŞ OLUNMUYOR. Bunu seni eğitenler, öğretenler açıklayamamışlar, nedeni yalnızca çağdaşlığın ne olduğunu bilmemektir. Ben sana yazayım senden ne çağdaş olur ne bir bok olur. Senden hiç bir şeyi anlayamayan, çözemeyen, kavrayamayan her şeyden bir renk kapmış, yapıştırmış, renk, renk değişmiş bir bukalemon olur. Küfürde eder, sahtekarlıkta yapar, bir bok bilgisi yoktur ama var gibi gösterir bunu fark edenlerede küfürü basar, kırmızıyı görmüş deli ispanyol danaları, yada inekleri gibi saldırır. Neden bu şiddet, salya küfür, edepsizlik, cehalet, dengesizlik ve MEGALOMON MANYAKLIK diye sorunca ALLAH adına diyerek kuyruğu kurtaran KELER yada ÇİYAN olmaktan der. Evladım bak ben sane TANRI; ALLAH; RAB; MANİTU HER NE İSİMLERSE VS; SEMAVİ DİNLERİNİN EN ÖNEMLİ ÜÇ DİNİNDEN ALINTILAR İLE BİR DİNİ AÇIKLAMAKTAYIM BUYUR BUNLAR BÖYLE DEĞİLDİR DİYE BANA KANITLAR İLE AÇIKLA YAPAMIYORSAN PAPAĞANLAŞMA LÜTFEN. |
Yukarıda hem senin hemde çağdaşlaşmaya,
çalışan ilkel arkadaşın ve yoldaşın için yazdığım bir parağraftan.
Hani atlamayasın okurken, ilk defa senin gibi internet OTUZBİRCİSİ için bak böylesine emek vermekteyim. İyi otuz birler sana cahtlerde. Adam çıkmış benim almancamın olmadığından bahsetmekte, evet evladım benim chatlerde karı düzebilmek için waybee sayfalarının sanal sitelerinde o türlü Almancam yok, ama mesleğim üzerine (sosyal danışman.) Senin gibi ayıları ve yağci sexso manyakları düzeltmek için her türlü eğitimli, mesleki Almancam bulunmakta madem ki Vaybee ile bu kadar samimeyetin bulunmakta benim vaybeeye üye olduğum ismim ile Almanya iç işlerine başvurur ve benim hangi türlü bir eğitimimin ve diplomamın olduğunu öğrenir ve kendinin halen bu kadar ayı olarak neden kalmakta ısrarının nedeninide sorarsın. |
İslami araştırmalara devam.
Muhammed Adının İncil ve Tevrat"da Geçtiğinin İddia Edildiği Ayetler
Kuran"ın Saf suresine şöyle bir ayet vardır, 6. Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah"ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat"ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler. Bütün İslami yazarlar bu ayete bakarak, İncil ve Tevrat"ın Hz. Muhammed"in geleceğini müjdelediğini iddia ederler. Ancak, ne İncil, ne Tevrat, ne de Zabur"da , bu konuyla ilgili en ufak bir işaret yoktur. İslam inananlar bu olmayan işaretin peşine düşerek önceki kutsal kitapların, Hz. Muhammed"in geleceğini müjdelediğini ispatlama gayreti içine girince ortaya komik durumlar çıkar. Bunlara bir kaç örnek verelim. Elmalılı Hamdi Yazır Nitekim Habkuk Kitabında şöyle deniliyor : Allah Tur-i Sina"dan, Kudsi Faran Dağı"ndan geldi, Muhammed"in kıymetinden sema bir açılsa ve hamdinden yeryüzü bir dolsa .. Ey Muhammed, oklar senin emrinle tam bir kanış kanacak, yeryüzü nehirlerle gürleyecek. Seni dağlar gördü titredi, sel yağmurları senden bir yana çekildi. Hak Dini Kuran Dili Cilt 1. Syf . 414 – 415 Öncelikle Elmalılı Hamdi Yazır"ın Tevrat"da Habkuk diye adlandırdığı bölüm, Nahum"dan sonra gelen Habakkuk"dur . Tevrat"ın hiçbir yerinde Hz. Muhammed"in ismi geçmediği gibi, bu bölümde de Muhammed ile ilgili bir benzetme söz konusu değildir. Elmalılı Hamdi Yazır"ın alıntı yaptığı bölümün tamamı aşağıdaki gibidir. Habakkuk Bölüm / 3 Hab . 3:1 Peygamber Habakkuk"un Duası - Şigyonot Makamında Hab . 3:2 Ya RAB, ününü duydum ve yaptıklarının karşısında ürperdim. Günümüzde de aynı şeyleri yap, ya RAB, Şimdi herkes bilsin neler yapabildiğini. Öfkeliyken merhametini anımsa! Hab . 3:3 Tanrı Teman"dan , Kutsal Tanrı Paran Dağı"ndan geldi. Sela Görkemi kapladı gökleri, O"na sunulan övgüler dünyayı doldurdu. Hab . 3:4 Güneş gibi parıldıyor, Elleri ışık saçıyor. Gücünün gizi ellerinde. Hab .3:5 Yayılıyor salgın hastalıklar önüsıra , Ardısıra da ölümcül hastalıklar. Hab . 3:6 Duruşuyla dünyayı sarstı, Titretti ulusları bakışıyla, Yaşlı dağlar darmadağın oldu, Dünya kurulalı beri var olan tepeler O"na baş eğdi. Tanrı"nın yolları değişmezdir. Hab .3:7 Kuşan çadırlarını çaresizlik içinde gördüm, Midyan konutları korkudan titriyordu. Hab . 3:8 Ya RAB, nehirlere mi öfkelendin? Gazabın ırmaklara mı? Yoksa denize mi kızdın da, Atlarına, yenilmez savaş arabalarına bindin? Hab .3:9 Gerdin yayını, Okların içtiğin antlardır. Sela Yeryüzünü akarsularla yardın. Hab .3:10 Sarsıldı dağlar seni görünce, Seller her yanı süpürüp geçti. Engin denizler gürledi, dalgalar yükseldi. Hab . 3:11 Uçuşan oklarının pırıltısından, Parlayan mızrağının ışıltısından, Yerlerinde durakaldı güneş ve ay. Hab . 3:12 Gazap içinde ilerledin yeryüzünde, Ulusları öfkeyle çiğneyip ezdin. Hab . 3:13 Kendi halkını, seçtiğin ulusu kurtarmaya geldin. Kötü soyun başını ezdin, Soydun onu tepeden tırnağa. Sela Hab . 3:14 Başını kendi mızrağıyla deldin. Askerleri fırtına gibi gelmişti bizi dağıtmaya, Saklanan düşkünleri yok etmiş gibi seviniyorlardı. Hab . 3:15 Sense atlarınla çiğneyip geçtin büyük denizleri, Sularını köpürterek... Hab .3:16 Sesini duyunca yüreğim hopladı, Seğirdi dudaklarım, Kemiklerim eridi sanki, Çözüldü dizlerimin bağı. Ama bize saldıran halkın felakete uğrayacağı günü Sabırla bekleyeceğim. Hab .3:17 Tomurcuklanmasa incir ağaçları, Asmalar üzüm vermese, Boşa gitse de zeytine verilen emek, Tarlalar ürün vermese de, Boşalsa da davar ağılları,Sığır kalmasa da ahırlarda, Hab . 3:18 Ben yine RAB sayesinde sevineceğim, Kurtuluşumun Tanrısı sayesinde sevinçten coşacağım. Hab . 3:19 Egemen RAB gücümdür benim. Ayaklarıma geyik ayağının çevikliğini verir. Aşırtır beni yükseklerden. Şimdi ayetin aslından, Hamdi Yazır"ın alıntı yaptığı bölümlerde ifadeleri nasıl saptırdığına bakalım, Allah Tur-i Sina"dan, Kudsi Faran Dağı"ndan geldi, Muhammed"in kıymetinden sema bir açılsa ve hamdinden yeryüzü bir dolsa .. Hamdi Yazır , bu ayeti gönlünden geçtiği şekilde aktarmayı daha ugun buluyor. Ayetin aslı ; Bölüm / 3 , Hab . 3:3 Tanrı Teman"dan , Kutsal Tanrı Paran Dağı"ndan geldi. Sela Görkemi kapladı gökleri, O"na sunulan övgüler dünyayı doldurdu. Hamdi Yazır ayetleri harmanlayarak, kısa bir anlatımla geçiyor, Seni dağlar gördü titredi, Ayetin aslı ; Hab . 3:6 Duruşuyla dünyayı sarstı, Titretti ulusları bakışıyla, Yaşlı dağlar darmadağın oldu, Dünya kurulalı beri var olan tepeler O"na baş eğdi. Tanrı"nın yolları değişmezdir. Hab .3:7 Kuşan çadırlarını çaresizlik içinde gördüm, Midyan konutları korkudan titriyordu. Ey Muhammed, oklar senin emrinle tam bir kanış kanacak, yeryüzü nehirlerle gürleyecek. sel yağmurları senden bir yana çekildi. Ayetin aslı ; Hab . 3:11 Uçuşan oklarının pırıltısından, Parlayan mızrağının ışıltısından, Yerlerinde durakaldı güneş ve ay. Hab . 3:15 Sense atlarınla çiğneyip geçtin büyük denizleri, Sularını köpürterek... Görüldüğü gibi Hamdi Yazır , okuyucunun nasıl olsa bir araştırma içine girmeyeceğinden emin bir şekilde, diğer bir çok İslami yazarın yaptığını yaparak, Hz. Muhammed"i yüceltmek için olmadık saptırmalar içine girmekte ve okuyucuyu yanlış bilgilendirmektedir. Bunları okuyan Müslümanlar"da , Tevrat"ın Muhammed"den hem de övgüyle bahsettiğine kolaylıkla inanabilmektedirler. *********************************** Fethullah Gülen İnsanlığın İftihar Tablosu Sonsuz Nur 1. Cilt Syf . 41- Zaman Yayınları Fethullah Gülen Hoca, Tevrat"ta Hz. Muhammed"in gelişinin bildirildiğini Tevrat"ın Tesniye Bap / 33 de Hz. Muhammed hakkında aşağıdaki ayetin bulunduğunu iddia ediyor. "Onun yanında binlerce tertemiz, pırlanta misali ashabı olacaktır. Ve sağ elinde ateşten balta bulunacaktır." Tevrat"ın Tesniye bölümünde böyle bir ayet yoktur. Bir peygamberin gelişi ile ilgili ayet varsa da o ayetin Muhammed ile ilgisi yoktur. Tesniye Bölüm / 18 Yas 18: 15 Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin. Yas 18: 16 Horev"de toplandığınız gün Tanrınız RAB"den şunu dilemiştiniz: `Bir daha ne Tanrımız RAB"bin sesini duyalım, ne de o büyük ateşi görelim, yoksa ölürüz.> Yas 18: 17 RAB bana, ` Söyledikleri doğrudur> dedi. Yas 18: 18 ` Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. Fethullah Gülen Hoca"da diğerleri gibi, Kutsal Kitaplarda görmek istediği ayetleri kendi kafasından uydurmakta. ******************************** Dr. Said Başaran Zafer Dergisi / Kaçırılan Kitap Başlıklı Yazı Syf . 19 "Ey muallimi dünyaya geleceğinden bahsettiğiniz o zat kimdir sualine Hz.İsa (AS), "O Muhammed Resulullahtır " cevabını vermiştir. ( Yuhanna İncili Bap 16 Ayet 13 ) Bahsi geçen ayetin aslı aşağıdadır, Yu 16:13 Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi her gerçeğe yöneltecek. O kendiliğinden konuşmayacak, yalnız işittiklerini söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek. Ayette, hiç bir şekilde Muhammed"in adı geçmemektedir. Müslümanlar, "O yani Gerçeğin Ruhu" ifadesini hemen Muhammed"e atfetmek istedikleri için, böyle bir saptırmaya girmektedirler. İncil"in hiçbir yerinde Hz. Muhammed"in adı geçmez. Zaten böyle olsaydı, Müslümanlar bunu bütün gazete ve TV lerde bağıra bağıra söylerlerdi. Bu iddia da, insanları şaşırtmak için uydurulmuş bir yalandır. ******************************** Yeni Çağrı Dergisi Aylık İslami Dergi-Mayıs 1993 Sadece Barnaba İncil"inde değil, diğer bütün İnciller"de efendimizden bahsetmektedir... Yuhana İncil"i Bap 16/13 de şöyle denilmekte, - Ey muallim dünyaya geleceğinden bahsettiğiniz o zat kimdir- sualine Hz. İsa (as) "O Muhammed Resulullahtır " cevabını vermiştir. İslama inananlar genelde birbirlerini taklit ettiklerinden, biri ne hata yapıyorsa öteki de aynı hatayı tekrar etmektedir. Biraz önce Said Başatan"ın yaptığı hatanın aynısı burada da görülmekte. Yuhanna Bölüm 16 Ayet 13 Yu 16:13 Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi her gerçeğe yöneltecek. O kendiliğinden konuşmayacak, yalnız işittiklerini söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek. Ayet Muhammed"den bahsetmiyor ama, İslami Yazarlar Muhammed ismini hemen ayetin bir köşesine koyuveriyorlar. ******************************** Şerif Ali Minaz Yazar, Müjdelerle Gelen Son Peygamber adlı kitabın 11. sayfasında şöyle diyor ; Yüce Allah, Zebur"u Davut Peygambere göndermişti. Aradan yıllar geçince bu kutsal kitabın orijinali kayboldu. Buna rağmen değiştirilmiş Zeburlar"da da bazı gerçekler bozulmadan devam edegelmişti . İşte Yunanca bir Zebur"da Allah, Davut Peygamberine şöyle buyuruyordu ; "Senden sonra, kitap sahibi bir peygamber göndereceğim. Bu peygamberin saçtığı nur doğu ve batıyı aydınlatacak. O"na ilk inananlar Arap milletinden olacak. O"na inat edip, düşman olanlar perişan kalacak. O"na bütün ülkelerin sultanları itaat edecek. O"nun dini ve getirdiği kurallar kıyamete kadar baki kalacak. Yalanın bu kadarına da pes demek gerekir. Tabi ki Tevrat"ın hiçbir yerinde böyle bir ayet olmadığı gibi, bu ifadelere benzer hiç bir ayet de yoktur. |
o.T.
Kutsal Kitap ta Hz. Muhammed ile ilgili bir önbildiri var mıdır?
Bazı müslümanlar tarafından Hz. Muhammed in Tevratta ya da İncil de önceden haber verildiği iddia edilir...İncil de ve Tevrat ta iddia edilen ayetler Başka hiçbir bilgiye gerek duymadan sırf bu ayetlere bakılarak, ayetler yorumlanarak anlaşılabilir. Bu apaçık ayetler yorumlanırsa; "Yu 14:15 «Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. "Yu 14:16-17 Ben de Baba"dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek.Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır." İsa Mesih "sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye" demektedir oysa Muhammed in ölümü beklenmedik şekilde olmuştur ayrıca Muhammed "GERÇEĞİN RUHU" , "RUH" değildir bir insandır...Ayrıca daha önemlisi İsa Mesih BURADA HAVARİLERİNE HİTAP ETMEKTEDİR VE "İÇİNİZDE OLACAKTIR" DEMEKTEDİR...Muhammed havarilerin "İÇİNDE" OLAMAZ çünkü bir insandır Ayrıca Muhammed havarilerden YAKLAŞIK 500 YIL SONRA DOĞMUŞTUR! Havarilerle birlikte olamaz " Yu 14:25 «Ben daha aranızdayken size bunları söyledim. 26Ama Baba"nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak." Muhammed İsa Mesih in adıyla mı gönderilmiştir? hayır... ayrıca burada açıkça "KUTSAL RUH" kelimesi geçer Muhamed in "KUTSAL RUH" olmadığı gerçektir. Bir de burada İsa Mesih HAVARİLERİNE seslenmektedir bu "yardımcı" havarilere "öğretecek" ise BU AÇIKTIR Kİ MUHAMMED OLAMAZ MUHAMMED havarilerden yaklaşık 500 YIL SONRA DOĞMUŞTUR! dolayısıyla havarilere "öğretemez" "Yu 15:26 «Baba"dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba"dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, O bana tanıklık edecek. " Muhammed i İsa Mesih mi göndermiştir??? Hayır... Hz. Muhammed "Baba"dan çıkan "gerçeğin Ruhu" mudur? Hayır... "Yu 16:7 Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. Ama gidersem, O"nu size gönderirim. Gene aynı soru (BU ARADA BU AYETLERDE Kutsal Ruh PARACLETOS TUR...müslümanların iddia ettiği gibi PERİKLİTOS DEĞİLDİR ayrıca Paracletos ile Peri*****os aynı şeyler değildir ANLAMLARI FARKLIDIR müslümanların aynı iddiayı sürdürmesi halinde orijinal grekçesi gösterilip kanıtlanabilir.) İsa Mesih "gidersem ONU SİZE GÖNDERİRİM" diyor yani Hz. Muhammed i İsa Mesih mi GÖNDERMİŞTİR? Hayır. "Yu 16:8 O gelince dünyanın günah, doğruluk ve gelecek yargı konusundaki suçluluğunu dünyaya gösterecektir." "Yu 16:13 Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi her gerçeğe yöneltecek. O kendiliğinden konuşmayacak, yalnız işittiklerini söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek. "Yu 16:14 O beni yüceltecek. Çünkü benim olandan alacak ve size bildirecek. Yu 16:15 Baba"nın her nesi varsa benimdir. `Benim olandan alacak ve size bildirecek" dememin nedeni budur." Yine burada Hz. Muhammed "gerçeğin ruhu" mudur? hayır...burada Kutsal Ruh un(yani Tanrı nın etkinliğinin) yine "Baba" dan ve "Oğul" dan kaynaklanan şekilde hareket etmesi anlatılıyor burada İsa "Baba nın her nesi varsa BENİMDİR" demiştir..Bu şekilde Baba kendisine ait olan herşeyi Oğul a veriyor çünkü "Baba" oluşunun dışında sonsuz varlığının tümünü Oğul a iletir..Baba ile Oğul Ruh u üflerken aynı durum söz konusudur..Baba Oğul u yüceltir,Oğul Baba yı Kutsal Ruh da Oğul u.Bir de İsa Mesih burada yine HAVARİLERİNE seslenmektedir(gelecekte olacakları SİZE bildirecek) öyleyse havarilerden YÜZYILLAR sonra doğan Muhammed in bu ayetle ya da havarilerle ilgisinin olmadığı açıktır. Konuyu biraz daha açmak amacıyla Yuhanna 14:15-18 ayetleride yeniden gözden geçirmekte fayda vardır; 15«Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. 16-17Ben de Baba"dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek. Dünya O"nu kabul edemez. Çünkü O"nu ne görür, ne de tanır. Siz O"nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır. 18Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim. Görüldüğü gibi burada bir vaatte bulunulmakta ve gelecek olandan söz edilmektedir. Aynı şekilde İncilin ilerleyen bölümlerinde de gelecek olan kişinin zaten geldiği açıkça görülmektedir. İncil/Elçilerin İçleri 2:1-4 Pentikost günü geldiğinde bütün imanlılar bir arada bulunuyordu. 2 Ansızın gökten, güçlü bir yelin esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu. 3 Ateşten dillere benzer bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini gördüler. 4 İmanlıların hepsi Kutsal Ruh"la doldular, Ruh"un onları konuşturduğu yabancı dillerde konuşmaya başladılar. Bir de Tevratta iddia edilen ayetlere bakılırsa "Yas.18: 18 "Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek." Bu ayet İsa Mesih i anlatmaktadır... Ayetin öncesinde ve sonrasında olan ayetlere bakalım: "Yas.18: 15 Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin." "Yas.18: 19 Adıma konuşan peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım." Şimdi bazı islami siteler bu "Senin gibi bir peygamber" sözünden yol çıkarak Muhammed ile Musa peygamberin sözde "ortak" özelliklerini sıralayıp dururlar ve listenin uzaması sonucunda kendilerini "haklı" gibi gösterip okuyucuları yanlış yönlendirirler... Burada kullanılan "senin gibi" kelimesi "Musa nın görevine benzer yani peygamberlik" anlamında kullanılmıştır İsa Mesih bir peygamber ve çok daha fazlasıdır..zaten bunu kutsal kitap defalarca dile getirir... Bir de bu ayetlerde dikkat edilecek husus: "KARDEŞLERİ ARASINDAN", "ARANIZDAN" "KENDİ KARDEŞLERİNİZDEN" gibi sözler bu "peygamber" in İSRAİLLİ LER ARASINDAN ÇIKACAĞINI KANITLAR YANİ BU "PEYGAMBER" ARAP OLMAYACAKTIR... Hz. Muhammed İsrailli değil ARAP tır ayrıca çoğu müslüman Hz. Muhammedin İsmail in soyundan geldiğine inanır(BÖYLE OLSAYDI BİLE MUHAMMED YİNE DE YUKARIDAKİ AYETE UYMAZDI) Hz. Muhammedin İsmail in soyundan geldiği iddiası ASILSIZDIR: İncil deki ayetlere bakalım: "Mat 21:11 Kalabalıklar, «Bu, Celile"nin Nasıra kentinden İsa peygamber» diyordu." "Yu 7:40 Halktan bazıları bu sözleri işitince, «Gerçekten beklediğimiz peygamber budur» dediler." "Yu 4:44 İsa"nın kendisi, bir peygamberin kendi memleketinde saygı görmediğine tanıklık etmişti. " VE İŞTE TEVRATTAKİ O AYETLERİN İSA MESİH E AİT OLDUĞUNUN KANITI: "Elç 3:22 Musa şöyle demişti: `Tanrınız olan Rab size, kendi kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak. O"nun size söyleyeceği her sözü dinleyin. Elç 3:23 O peygamberi dinlemeyen herkes Tanrı"nın halkından koparılıp yok edilecektir." Elç 3:24 «Samuel ve ondan sonra gelip konuşmuş olan peygamberlerin hepsi de BU GÜNLERİ DUYURMUŞTUR. Şu ayete bakalım: Bir de bu peygamberin Tevrat ın bildirdiğine göre "Tanrı nın, ağzına kelimeler koyduğu peygamber" olması gerekmektedir İsa Mesih bu ayetle %100 uyumludur: "Yu 7:16 İsa onlara, «Benim öğretim benim değil, beni gönderenindir» diye karşılık verdi. Yu 7:17 «Eğer bir kimse Tanrı"nın isteğini yerine getirmek istiyorsa, bu öğretinin Tanrı"dan mı olduğunu, yoksa kendiliğimden mi konuştuğumu bilecektir." Hz. Muhammed ise (iddiaya göre) "kelimeleri" doğrudan Tanrı dan değil Cebrail adlı melekten almıştır Kuran dan Necm suresi: "2. Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı. 3. O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz. 4. O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir. 5. Onu, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti 6. (Ki o) akıl ve görüşünde kuvvetli (bir melek)dir. Hemen (gerçek meleklik şekliyle) doğruldu." Görüldüğü gibi Hz. Muhammed öğretişleri direk Tanrı dan değil dolaylı olarak bir melekten almıştır... Kutsal Kitap bize mucizevi şekilde şu ayetleri bildirir: "Gal 1:8 Biz ya da gökten bir melek bile, size bildirdiğimiz müjdeye ters düşen bir müjde bildirirse, lanet olsun ona! " Bu mucizevi ayettir çünkü birçok sahte peygamber(BUNA JOSEPH SMİTH DE DAHİL) melek ten vahiy aldığını iddia eder. Görüldüğü gibi Kutsal Kitap da ,Kuran ın iddiasının aksine, Hz. Muhammed ile ilgili 1 tane önbildiri dahi YOKTUR. |
o.T.
Kuran"ın Tevrat ve İncil ile ilişkisi
Muhammed zamanında hem Matta, Markos, Luka, Yuhanna İncilleri; hem de şu anda var olan Tevrat mevcuttu, bunlar yeni bir oluşum için kaynak olarak vardı. Zaten, Kuran"da var olan sosyal içerikli temaların hemen hemen hepsi, Tevrat"ta da vardır. Özellikle Tevrat"ın Kuran"ın oluşturulması üzerindeki etkisinin oldukça büyük olduğu gözlenmektedir. bu konuda somut birkaç örnek vermek gerekirse, ebu Hüreyre şöyle demektedir: "Ehl-i kitap (Yahudiler), Tevrat"ı İbranice olarak okur, bize de Arapça olarak açıklamasını yaparlardı. buna karşı Muhammed bize, "siz onları ne doğrulayın, ne de yalanlayın" diyordu." (tecrid-i sarih, diyanet tercemesi, no: 1679). Bir diğer örneği de halife Ömer"den dinleyelim: "Ehl-i kitap kendi aralarında Tevrat okurken, ben de onları dinlerdim. gerçekten Kuran ile Tevrat arasında herhangi bir fark görmezdim" (vahidi, eshab-ı nüzul, bakara suresi, 98.ayet) Gerek bu ifadeler, gerekse Kuran ile Tevrat"ın birlikte incelenmesi halinde ortaya çıkacak olan tıpatıp ortak noktalar-benzerlikler gösteriyor ki; gerçekten Kuran"ın oluşturulması sırasında Tevrat kültürü fevkalade ekili olmuştur. Söz, Tevrat ile Kuran arasındaki benzerliklerden açılmışken, bu benzerlikleri, bazı somut örneklerle açıklamakta yarar var. örneğin; 1. Boy abdesti. İslamiyet"ten önce hem Arapların inançlarında, hem de Tevrat"ta (Yahudilikte) mevcuttu. (ibn-i habib, muhabber, s.319; halebi, insanü"l uyun, 1/425 ve Tevrat, "Levililer" bölümü, 15/16-18). 2. Namaz da İslamiyet"ten önce vardı. hatta, bugünkü gibi günde beş vakit kılınıyordu. isimleri, Şaharit (sabah namazı), Musaf (öğle namazı), Minha (ikindi namazı), Neilat şerarim (akşam üstü) ve Maarib (akşam namazı) olarak halk arasında kullanılıyordu. (Hayrullah örs, Musa ve Yahudilik, s.399-405; doç.dr. ali osman ateş, asr-ı saadette İslam; şaban kuzgun, Hz. İbrahim ve Hanifilik, s.117; Epstein, Judaism, s.162.) 3. İslamiyet"ten önce cuma namazı var olup, "Arube" adıyla bilinirdi. bunu, Muhammed"den önce Kab Bin Lüey oluşturmuştu. ayrıca, namazın daha önce var olduğu Kuran"ın birçok ayetinde de bulunuyor. (Al-i imran suresi-39, İbrahim suresi-40, Meryem suresi-31 vb.) İslamiyet"te varlığı en başta Kuran ile (nisa-43) sabit olan teyemmüm (toprakla temizleme usulü), bile daha önceden gelen bir uygulamadır. (islam ansiklopedisi, wensinck, m.e.b. tercemesi, "teyemmüm" madesi, 12/1-223). 4. Muhammed"den önceki dönemlerde Araplar tarafından kutlanan iki önemli bayram geleneği vardı. 21 mart"ta Nevroz, 22 eylül"de Mihriban bayramları kutlanıyordu. Muhammed döneminde, bu bayramlar Müslümanlara yasaklanarak, bunların yerine ramazan ve kurban bayramları getirildi. böylece, iklim değişikliklerini haber vermesi nedeniyle, tarımsal faaliyetler açısından da rasyonel bir yarar sağlayan Nevroz ve Mihriban bayramları, sadece dinsel içeriği olan bayramlar ile değiştirildi. böylece, bayramların da İslamiyet"in getirdiği yeni bir gelişim olduğundan söz edilemez. 5. İslam"i bir gelenek olduğu sanılan "yağmur duası" da daha önceden vardı. bakara suresi"nin 60.ayetinde bu konuya değinilmiştir. 6. İslamiyet"te kadınların kullandığı başörtüsü, Yahudilik ve Hıristiyan kültüründen gelen bir adettir. Yahudi kadınların, özellikle bir ibadeti izlerken, başlarını mutlaka örtmesi gerekiyordu. bu onlar için bir zorunluluktu. kadınların başörtüsü takması, Hıristiyanlık"ta da önemliydi. (Abdurrakman küçük-Günay Tümer, dinler tarihi, s.227; örneğin; pavlus"un 1.korintoslulara mektupları, 11/3-8). 8. İslamiyet"ten önceki gelenekler ile, kişinin kendi annesi, kardeşi, teyzesi, halası, üvey annesi ve eşi henüz hayatta iken baldızı ile evlenmesi yasaktı. Tevrat"a göre, bunlara uymayan kişi idam ile cezalandırılırdı. bunlar da Kuran"da aynen kabul edildi. (örneğin, nisa suresi 23.ayet). (Tevrat, "Levililer" bölümü, 18/6-24 ile 20/11; İbn-i Habib, Mubber, s.325-327 ve Munammak, s.21; Yakubi tarihi, 2/15; ibn-i kuteybe, el-maarif, s.50; belazuri, ensaül eşraf, 1/87; isfehani, el-ağani, 3/152). 9. İçkinin verdiği zarar göz önüne alınarak, konuyla ilgili yasak Muhammed"den önce de uygulanıyordu. bu yasaktan Tevrat ve İncil"de de söz edilir. ayrıca, Muhammed"den önce Osman bin Maz"un, kus bin saide, Hz. Ali, varaka, ebu zer ve zeyd bin amr yasak koymuşlardı. 10. Oruç ibadetinin Muhammed"den asırlar önce var olan bir adet olduğunu Kuran zaten yazıyor. (bakara 183.ayet). hatta, o zaman orucun başlangıcı bile İslamiyet"teki gibi aya göre tespit ediliyordu. tıpkı, bugünkü Müslümanlar gibi, ay"ı görmek için gözetleme heyetleri bile kuruluyordu. (Hayrullah örs, Musa ve Yahudilik, s.409 11. İslamiyet"teki "Kuran"ı hatmetme, hatim indirme" adeti de Yahudilikten alınmadır. Yahudilikte, "Simra tora" adıyla anılan bu gelenekte Tevrat her yıl bir kez hatmedilir ve bunun sonunda da bayram yapılırdı. (Abdurrahman küçük-Günay Tümer, dinler tarihi, s.231.) 12. İslamiyet"te her ayın 13, 14 ve 15.günlerinde oruç tutulmasının sevap olduğuna inanılır. bu günlere "eyyam-ı biz" denir. bu adet de Yahudilikten alınma bir adettir. Muhammed, "kim ayın bu üç gününde oruç tutarsa, sanki senenin tüm günlerinde oruç tutmuş gibidir" demiştir. (Tevrat, "Levililer", 23/4-6; tecrid-i sarih, diyanet tercümesi, 601 numaralı hadisin şerhi, 4/152; sünen-i ebu Davut, Savm-68, no:2449; sünen-i nesai, savm-84, no:2419-2425; ibn-i mace, savm-29, no:1707 13. İslamiyet"ten önceki dönemlerde de, bir kadın kocası tarafından üç kez boşanırsa, artık birbirlerinden ayrılmaları zorunlu olurdu. İslamiyet, bu geleneği de almıştır. (bakara suresi 229 ve 230.ayetler). ayrıca, hac"da kurban kesmek, şeytan taşlamak, senenin 12 ayından dördünün "hürmetli aylar" olarak kabul edilmesi, ölen birisinin yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazının kılınması, verasette kız çocuklara erkeklerin aldığı payın yarısının verilmesi vb. gibi adetler, İslam"dan önce de geçerliydi. (örneğin ibn-i habib, muhabber, s.309-324; halebi, insanü"l uyun, "batn-ı nahle" bölümü, 3/156). 14. İslam"a göre hırsızlık yapan birinin cezalandırılmasındaki yöntem ve hukuki düzenlemeler de Kuran"ın ortaya attığı yeni bir olay değildir. bunlar, eskiden beri var olan düzenlemelerdi. erkeklerin sünnet olmaları, yeni doğan çocuklar için "Akika" denilen kurban kesilmesi, kadınlarla ilgili "iddet" (kadının eşinin ölmesi durumunda yeniden evlenmesi için belirli bir süre beklenmesi zorunluluğu) ve erkekle kadın arasındaki özel ilişkilerin belli bir düzlemdeki yasalarını ifade eden "zihar", "ila" gibi adetler daha önce de vardı. (Tevrat, "tekvin" bölümü, 17/11-14; Kuran, maide suresi 38.ayet; ibn-i habib, muhabber, 329; ibn-i esir, üsd-ül gabe, no.7527-7530; alusi, büluğü"l ereb, 2/50; taberi tefsiri, 23/76). 15. Çalışanın alın terinin kurumadan ücretinin ödenmesi prensibi, Muhammed"in hadislerinde vazedilen bir düzenleme olarak sanılırsa da, bu düzenleme Tevrat"tan alınmadır. (Tevrat, "Tesniye" bölümü, 24/14-15). 16. Kuran"da var olan bütün İsrailoğulları peygamberlerinin tüm efsaneleri, Tevrat"ta kapsamlı biçimde anlatılmaktadır. (örneğin, Hz. İbrahim, Hz.Musa, Hz.Eyüp, Hz.Davut, Hz.Süleyman gibi). 17. Kesilmeyen bir hayvanın (leş) etini yemek, İslamiyet"ten önce de haram idi. (Tevrat, "Levililer", 22/8). 18. Mekke"nin harem bölgesi (hürmetli şehir) sayılması, Hz.İbrahim"den beri gelen bir gelenekti. 19. İslamiyet"teki köleyi azat etmek geleneği, İslamiyet öncesinde de vardı. (tecrid-i sarih, diyanet tercümesi, no:705-709). 20. Zekat verilmesi de İslamiyet öncesinde var olan bir adetti. bu durum, Kuran"ın kendisinde bile yazıyor. (Hz. İsa ile ilgili Meryem suresi 31.ayet, ismail peygamber ile ilgili Meryem suresi 55.ayet, Hz.İbrahim ile ilgili enbiya suresi 73.ayet). 21. Kabe"yi örtme geleneği İslamiyet"ten önce de vardı (moğultay, el-işare, s.49; moğultay, bu kaynağında şu eserlerden alıntı yapmıştır: askeri, el-evail, 16; süheyli, revdü"l unuf, 1/146; ibn-i kuteybe, el-maarif, 551; ibn"il cevzi, telkih, 446; suyuti, el-vesail, s.84; ibn hazm, cemheretü"l ensab, s.189). 22. Yanlışlıkla öldürülen bir insanın kan bedelinin 100 deve olması, İslamiyet"ten önce de var olan bir gelenekti. 23. Farklı inançlarda olan insanların evlenmesine getirilen kısıtlamalar, İslamiyet"e Yahudilikten alınmıştır. (Tevrat, "Tekvin", 34/1-26; "Tesniye", 7/3; Kuran bakara suresi 221.ayet). 24. erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi de İslamiyet"e, Yahudilikten alınmış bir adettir. (Tevrat, "Tekvin", 16/1...,29/17, 32/22; "2. Samuel", 25/40; "1.krallar", 11/1; Kuran, nisa-54, ra"d-38, ahzab-38, sad-23, 24, vb.) 25. İslamiyet"te herhangi bir davanın ispatı için gereken iki erkeğin şahitliği adeti de İslamiyet öncesinden gelmektedir. (Tevrat, "Tesniye", 17/16, 19/15; Kuran, bakara-282; Yuhanna incili, 8/17; Matta incili, 18/16). 26. Kuran"daki cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, yaraya yara.. şeklinde ifade edilen ceza biçimleri de Tevrat"tan alınmıştır. (Tevrat, "çıkış", 2/23-25, "Levililer", 24/17-20, "Tesniye", 19/21; Kuran, Maide-45). 27. İslamiyet"te yemin, ancak Allah"ın adı ve sıfatları ile geçerlik kazanır. bu gelenek de Tevrat"tan alıntıdır. (Tevrat, "Tesniye", 20/20). 28. Kuran"a göre, Allah"a şirk koşmanın cezası çok ağırdır. (nisa suresi 48 ve 116.ayetler). bu inanç, Tevrat"ta da bulunmaktadır. (Tevrat, "çıkış", 22/20, "Tesniye", 17/2-7). 29. Yol kesenlere ve dine göre terör sayılan hareketlere katılanlara ve yer yüzünde fesat çıkaranlara İslamiyet"ten önce de ağır cezalar verilirdi. Kuran"a da bu adetlerden alıntı yapılmıştır. (Kuran, Maide suresi, 33,ayet; İbn-i Habib, Muhabber, 327). 30. Dicle ie Fırat"ın çok önemli iki nehir oldukları da Kuran"a Tevrat"tan yapılmış bir alıntıdır. (Dicle ve Fırat hikayesi için kaynakça: Tevrat, "Tekvin" bölümü, 2/13-14; tecrid-i sarih, diyanet tercümesi, no:1551; Buhari-Müslim, el-lü"lüü ve"l mercan, no: 103; buhari, bed"ü"l halk, 6; Menakıb-ı Ansar, 42; Eşribe, 12; Müslim, iman, no:164, cennet, no:2839 ve diğer hadis kaynakları). 31. Nuh tufanı efsanesi de Kuran"ın birçok ayetine Tevrat"tan alınmıştır. |
o.T.
Hadisler ve Kadın
İslamda reform bu günlerde Sayın Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanımızın de dile getirdiği bir konu. Bu reformun hangi alanlarda ve nasıl yapılacağı kendisinden önce de böyle söylemlerde bulunan kişilerin yaptığı gibi ne yazık ki havada kalmakta. Reform uygulamada mı yoksa öğretilerde mi olacak. HADİSLER KALDIRILINCA ŞİDDET DURUR MU? "Kadının en makbulü koyun" diyen hadis olmaz Diyanet İşleri Başkanlığı, kadını aşağılayan ve doğruluğu olmayan hadislerin ayıklanması için kolları sıvadı. Hz. Muhammed"in söylediği hadisleri 5 ciltlik kitaplarda toplamaya hazırlanan Diyanet, böylece başta töre cinayetleri olmak üzere son zamanlarda artan kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlıyor 17.06.2006 “Diyanet İşleri Başkanlığı, Hazreti Muhammed"e atfedilen ancak doğruluğu olmayan, kadını aşağılayan ve ona karşı şiddeti öven hadisleri ayıklamak için harekete geçti. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu"nun talimatıyla başlatılan çalışmayla, töre cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik şiddetin önlenmesi amaçlanıyor. “Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, töre cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik şiddetin kendilerini derinden üzdüğünü belirterek, "Hz. Peygamber"in kadına şiddeti içeren hiçbir hadisi yoktur" dedi. 3 yıldır kadın hakları konusunda çeşitli çalışmalar yaptıklarını söyleyen Prof. Bardakoğlu, kadına karşı şiddeti içeren hiçbir dini metnin hadis olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti: "Kadına şiddeti onaylayan, kadına karşı ayrımcılığı destekleyen hiçbir dini referans yoktur.” <a href="redirect.jsp?url=http://www.vatanim.com.tr/root.vatan?exec=haberdetay&tarih=17.06.2006&Newsid =80073&Categoryid=1 " target="_blank">http://www.vatanim.com.tr/root.vatan?exec=haberdetay&tarih=17.06.2006&Newsid =80073&Categoryid=1 </a> Ben bu yazıyı bir gazeteden aldım ama bu günlerde pek çok gazetede aynı haberi görmek mümkün. Diyanet İşleri Başkanlığı kadına şiddeti önlemek için böyle bir uygulamaya mı gitti yoksa bu uygulamayla gerçek ve yalan hadisleri mi ayırmayı amaçlıyor anlamış değilim. Bu konuda haberleri okuduğumda yapılan çalışmanın sadece kadına yönelik hadislerin bazılarının yanlış olduğunu anlıyorum. Meğerse bu güne kadar sahihi hadis zannettiğimiz hadislerin doğru olmadığını öğrenmiş olduk. İslamda reform bu günlerde Sayın Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanımızın de dile getirdiği bir konu. Bu reformun hangi alanlarda ve nasıl yapılacağı kendisinden önce de böyle söylemlerde bulunan kişilerin yaptığı gibi ne yazık ki havada kalmakta. Reform uygulamada mı yoksa öğretilerde mi olacak. Anlaşılan kadınlar konusunda yapılan reform önce hadislerden başlamakta. Kadının toplumdakini yerini belirleyen en büyük etkenlerden biridir din. Özellikle dini algılama ve uygulamalar kadının statüsünü, kıyafetini, eğitimini, ilişkilerini, kariyerini direk olarak etkilemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının bu çalışmasının bana düşündürdüğü iki konu var. Birincisi; Bu güne kadar İncil’in yazılması ve toplanması hakkında söylenenlerin başında zaman içinde değişime uğradığı, papazlar ya da din adamları tarafından içeriğinde oynandığıdır. Bu hadislerin yüzyıllardır “sahih hadis” olarak bilinmesi ve bu gün birden bire gerçekliklerini kaybetmeleri ilginçtir. Sayın Dr. Hidayet Turksal’ın açıklamasına göre “Bu hadislerin de uydurma, yanlış olduğu bilimsel metotlarla ispatlandı.”(Hurriyet 17 Haziran 2006 , <a href="redirect.jsp?url=http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4597954.asp?top=1)" target="_blank">http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4597954.asp?top=1)</a> Bu bilimsel metotların hangileri olduğu yine sadece havada kalmakta. Eğer İncil yukarıdaki gibi bir suçlamaya maruz kalıyorsa şimdiki bu diyanetin çalışmasına da insanların nasıl tepki göstermedikleri beni şaşırtıyor. İslamiyet’in Asrı Saadet dini olarak görülmesi ve bütün çağlar için geçerli kurallar ve inancı içerdiği göz önüne alınırsa bu tür reformların nedenini açıklamak zor oluyor. Diyanet’in çalışmasına konu olan hadislerin sahih hadis olarak yüzyıllardır kabul edilmesi bu günkü Müslümanların geçmişteki Müslümanlardan daha bilgili olduklarını mı gösteriyor. Yoksa bir inanç duruma göre değiştirebiliyor, bazı şeyler eklenip çıkarılabiliyor mu? Hadisler yüzyıllardan beri bilinmekte, İslamiyet’in kadına bakış açısına etkide bulunmuş, ayetleri yorumlarken yardım etmiş, şeriat kanunlarını hazırlamakta bile rol oynamıştır. Bu şimdi Türkiye’de değiştiğine göre diğer İslam ülkelerinde de değişmesi gerekli değil midir? Diyanetin bu çalışması islamiyet’e nasıl bir etkisi olacaktır? Diğer İslam ülkelerinden herhangi bir kurul, komisyon ya da ona y alınmış mıdır? Sanırım bu soruların cevaplarını şu an için alamayacağız. Diyanet işlerinin internet sitesine gidip kadın yazdığınızda çıkan sonuçları şöyle bir araştırdığınızda neler çıktığına bir bakın. Ayıklanmış hadislerden biri de çok ilginçtir ki İslam Peygamber Muhammed’in veda hutbesindendir “"... Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız: Namusunuzu korumaları, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır... Kadınların sizin üzerinizdeki hakları: Her ülkenin kendi geleneğine uygun şekilde onların rızklarını ve giyimlerini temin etmenizdir." Diğer merak ettiğim ve aklıma takılan hususlar ise direk olarak kadının konumu hakkındadır. Diyelim ki bu hadisler ayıklandı ve gerçek olmadığı gerekçesiyle hadis kitaplarında ve uygulamalarda yerini almamaya başladı. Ancak İslamiyet’in kadına bakışı sadece hadislerle sınırlı değil ki. Hadisler esasen farzların uygulanışını ve sünnete yol gösterici olarak görülür. Ancak Kuran ayetlerinde de Kadına yönelik bazı hususlar vardır ki bunlar hakkında Diyanet’in nasıl bir yol izleyeceğini çok merak etmekteyim. “Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah"a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü"minler"i müjdele.” Bakara suresi 223 "Allah"ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah"ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür"(Nisa/4/34) "Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır.Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler." (Bakara/228) "Allah"ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah"ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır.Serkeşlik etmelerinde endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa onların aleyhine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce"dir, Büyük"tür." (Çevirideki "serkeşlik", ayetteki "nuşuz"un karşılığıdır. "Serkeşlik", Türkçe sözlükte şu anlamdadır:"kafa tutma, baş kaldırma." ) Böyle bir ayetin getirdiği sonuç kaldırılmaya çalışılan hadislerin sonucundan daha mı az zarar verir? Hadislerin kaldırılma gerekçesi “kadına yönelik şiddetin önlenmesi” olduğu açıklanmıştır. Ancak demek ki ykarıda okuduğumuz Kuran-I kerim ayetlerinden anlıyoruz ki kadına şiddet sadece bu konudaki hadislerin kaldırılmasıyla bitmeyecektir. Toplumdaki kadının rolüne dinin büyük bir etkisi olduğu doğrudur. Ancak kadına yönelik şiddeti sadece hadisleri kaldırarak, ya da yüzeysel reformalarla son verileceğini hiç sanmıyorum. Bu güne kadar kadının İslam ülkelerindeki rolüne baktığımızda 600’lü yılların sonundan bu güne kadar gelişen hiç bir şeyin olmadığını çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Diyanetin bu çabası sadece ne yazık ki kendini bağlayacak herhangi bir yaptırımı olmayacaktır. Kadınların yalnız seyahat edememeleri (Sahih-i..., Cilt IV, sh. 219), imam olamamaları (Sahih-i... , Cilt X, sh. 449 ve d.) gibi uygulamalar bile Kuran’dan değil İslam dünyasının büyük saygı duyduğu bir kişiden gelmektedir. “İslam"da bir ilk: "Cuma"da kadın imam (Hürriyet 19.03.2005” Hürriyet gazetesindeki bu haber bize yine kadının nasıl bir konumda olduğuna açık bir örnektir. Amerika’da bir kadın kalabalıkları arkasına alarak bir katedralde imam olarak namaz kıldırmıştır. Sonrasında bu bayana yapılan büyük protestolar böyle bir olayın eşitlik inancı olduklarını savunan kişilerin samimiyetini gösterir. BU konuda yapılan bir kaç yoruma yer verelim; Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz: Kadınların erkeklere namaz kıldırması caiz değildir. Kadınlar kadınlara imamlık yapabilir. Uygulamada Peygamberimiz"den günümüzü kadar gelen uygulama böyledir. Eğer dinde yeri olsaydı Peygamberimiz dönemindeki çok mümtaz kadın şahsiyetler vardı. Sahibelerin kendisinden bilgi aldığı Ayşe gibi Fatma gibi. Onlara imamlık yaptırılırdı. Hümmü Varaka rivayeti var, ancak bu çok istisnai bir durumdur. Sakınca yok; Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş: Kadınların kadınlara imamlık yapmasında görüş ayrılığı yok. Bence bir kadın imamlık yapma şantlarına haizse, bilgi ve birikimi varsa Cuma Namazı kıldırmasında sakınca bulunmuyor. Özel amaçlı; Prof. Dr. Zekeriya Beyaz: İslam"da Cuma Namazı kıldıran kadın örneği bulunmuyor. Kadınlar kadınlara imamlık yapabilir. Erkeklere yapamazlar. ABD"de ortaya çıkan bu olay, özel amaçlı bir teşebbüstür, diye düşünüyorum. Erkeğe zor; Dünyanın en üst düzey İslam alemlerinden sayılan, Mısır"ın başkenti Kahire"deki El Ezher Camii şeyhi Seyid Tantavi, `Kadının vücudu özeldir. Kadınlar, kadınlara imamlık yapabilir. Ama erkeklere yaptıklarında, arkasında namaz kılanların imamlarının vücuduna bakması ve sadece ibadete odaklanması zorlaşır" dedi. Kabul olmaz; Ürdün"ün eski din işleri bakanı, Abdülaziz el Hayat ise, `Din büyükleri, karışık cemaatlere imamlık yapmasına izin vermemiştir. Erkeğin yanında bile namaz kılamazlar, arkalarında kılmalılar. O namazda bulunan erkeğin duası kabul olmaz" dedi. Diğer İslam ülkelerindeki kadınların yerine bir iki örnek verelim; İslamcı "Taliban" rejimi altındaki Afganistan"da tam bir "Islam Seriatı" uygulanmaktadır. Bu uygulamanın Afgan kadınları üzerindeki etkisi ise, onları toplumda "tümüyle görünmez" kılmaktır. Afgan kadınlar, sokağa ancak "burka" ile baştan aşağıya örtünerek çıkmak zorundalar. Ancak bu da yeterli gelmemiş olacak ki sokağa çıkabilmeleri için, yiyecek, ilaç ve diğer güncel ihtiyaçlarını bile almak üzere sokağa çıkmaları gerektiğinde yanlarında mutlaka aileden bir erkeği "refakatçi" olarak almak zorundadırlar. Ayrıca Afganistandaki tüm eğitim kurumları kadınlara yasaklanmıştır. Bangladeş’te zina yapan kadınlar taşlanırlar, doğum kontrolü yapanlar kocaları tarafından boşanır, ekonomik özgürlüğünü kazanılmasına izin verilmez. Cezayir’de İslamcı terör guruplarının hedeflerinin ilk sırasında kadınlar vardır. Üniversitelerdeki kadın öğretim görevlileri can güvenlikleri nedeniyle istifa etmek zorunda kalmışlardır. Cezayir"de bu baskı nedeniyle çok sayıda kız ve kadın örtünmeye başlamışlardır. Bu konuda 22 yasındaki bir kız duygularını açıklarken şunları demiştir:"Hiçbirimiz örtünmeyi istemiyoruz. Ama korku, düşüncelerimizden ve özgür olma isteğimizden daha güçlü, korku bizi her taraftan kuşatıyor. Anne-babamız, erkek kardeşlerimiz hep bir ağızdan, "Yasamak istiyorsan örtün!" diyorlar." (Kaynak: Cumhuriyet, 20.05.1999, Prof.Dr.Necla Arat"in makalesi) Hürriyet Gazeresi"nde 25.04.2003 günü yayınlanan habere göre, İran"ın önde gelen aktrislerinden Gevher Hayran diş, bir ödül töreninde genç bir yönetmeni alnından öptüğü gerekçesiyle 74 kırbaç cezasına çarptırıldı, ancak halktan özür dilediği için cezası tecil edildi. Kadınlı erkekli eğlenceler kesinlikle yasaktır. Yemeni, Katar ve Suudi Arabistan, B.Arap Emirlikleri, Kuveyt, Mısır gibi ülkelerde de durumlar farklı değildir. Kadına yönelik şiddet ve ikinci sınıf uygulamaların sorunu hala daha hadislerde mi? Belki Diyanet İşlerine göre Kadına şiddet ya da baskıcı tutuma son vermek için bir çözüm parçası olabilir. Kadının bu durumunu hadislerden ya da kitaplardan çıkarabilirsiniz. Ancak yüzyıllardır süregelen bu tutumu insanların yüreklerinden ve zihinlerinden nasıl çıkaracaksınız? Pek çok bilimsel toplantı yapılıp seminerlerde aydın kabul edilen Müslümanlar günlerce tartışabilirler. Sahihi hadislerde olmaması gerektiğini düşündüğü bu hadisleri yok edilip toplumlar uyarılabilir. Ancak sorunun temeli Kuran’ı Kerim’in kadına bakış açısında yatmasını yadsıyamazlar. Yukarıda yazılan ayetleri yok yazarak, ya da dolaylı meallerle yumuşatılmaya çalışılabilir. Ancak her çağ için geçerli olduğu iddia edilen, eşitliği savunduğu söylenen bir inançtaki uygulamalar ne yazık ki bunların böyle olmadığını kanıtlamakta. Çünkü toplumun etkilendiği dini bakış açısı insanların zihinlerine kazınmıştır. Bu böyle gelmiş ve böyle de gidecektir. Bu düzenin böyle olması mecburidir. Tanrı gerçekten de kadına böyle mi bakıyor? İnsanlar eşittir ama erkekler daha eşittir mantığıyla mı yönetmek ister. Bunun cevabı Kurana göre evettir. Ancak daha başka bir bakış açısı da var. Kutsal Kitap bunun tam tersini söyler. Daha fazla bilgi için tıklayın <a href="redirect.jsp?url=http://www.kutsalkitap.org/index.php?option=com_magazine&func=show_article&id =144 " target="_blank">http://www.kutsalkitap.org/index.php?option=com_magazine&func=show_article&id =144 </a> |
YOBAZLAR VE DİN FAŞİSTLERİ İÇİN;
DEĞİL ARAŞTIRMAYI; İNCELEMEYİ; İRDELEMEYİ ve BİLGİ DAĞARCIĞINI GELİŞTİRMEK İÇİN OLANLARA.
GALVANİ YADA ROMAN, her neyse. |
Bir hatırlatma yapayım.
Benim bu sayfalara aktardığım yazılar çok ince elenip dokunmuş araştırma yazılarıdırlar.
Ben bu yazıları kolay elde etmiyorum, pek çok yazıları birbiri ile karşılaştırarak, araştırarak elde ediyorum. Benim referans aldığım tek ölçü yazıların propaganda olmaması, gerçekçi, dürüst ve uzmanlık içermesi. Ve, kutsal olarak bilinen kitaplara ait olmalarıdır. Hadislere ait bölümdekiler yalnızca sosyal içeerikli olan bölümlere ait olanlardır aktardıklarım, kutsal kitapların içeriği ile olan bir tek satır bile geçmez. İnsan neye, niçin ve neden inanacağına kendisi karar verir. Benim ile tartışmak isteyenler önce aktardığım yazıların doğru olmadığını, yanlış olduğunu bana kutsal kitaplaraın yazıları ile açıklasınlar, çünkü kutsal kitapların yazıları kutsal kitapların yazıları ile çözümlenir. Bunu yapmayanlar ve bütün buna rağmen sırf bana saldırarak dini bütün olduğunu düşünenler benin dindarlığımının kıyısından bile geçemezler, dini inanç dini bilmek ile başlar. İster inanır ister inanmazsın, lakin din adına olmayan bir dini bana din gibi gösteremezsin. Din yada dinler, sevgi, saygı, huzur dünyasını oluşturmak olduğu kadar, dürüstlük, öbür dünya ya hatırlamak ve kavuşmak ilkelerini taşır. Bunun insani ve toplumsal dinleri yer yüzünün şu an ki genel ilahiyat konumunun bir çeşit görüntüsünde zaten bulunmakta. Din adına, şiddet yapılırsa, uygulanırsa orada ALLAH, TANRI, RAB yada herhangi başka bir isim bu sadistliğin ve insanlığın zayıf yönünün içinde asla yer almaz. Benim açımdan İslam dini bu muhetevadadır, yoksa 1400 yıldır halen bu tür işler ile uğraşmazlar. Haçlı seferlerinin biteli yüzlerce yıl oldu, kaldı ki haçlı seferleri sadece Kudüsü İslam yanlılarından kurtarmak için değil, Yahudilerden de kurtarmak için yapıldı. Sonuç olarak, sevgili Tanrının dini yoktur, Tanrı kendisini düzene sokacak bir ilahiyat sosyolojisine ihtiyaç duymaz. Din ve dinler gelişmemiş, uygarlaşamamış insanlığın bir kesimi ile; Oldukça gelişmiş ve Tanrıyı bu dünyada bile yakından hissedebilecek okumuş, insan sevgisi, saygısı ve evren yüreği ile dopdolu insanlara aittir. Sevgili Tanrının katında tüm insan ve insanlık eşittir. Tanrıda ne şiddet, ne yalan, ne korku, ne dolan, ne sahtekarlık bulunur. Zaman ve mekan kavramının bulunmadığı bir yerde dinler bulunmaz. Salt ışıklı, ölümsüz ve sevgi dolu ruhlar bulunur. |
Isin komik tarafi ne biliyormusun
Bu YABANI YOBAZ DINCI SIRKCI MEDENIYETSIZ ILKELLER müslüman olsa hic bir sey yazmayacagim ama bu bokdan bile pislik yaratiklarin islamla uzakdan yakindan alakalari bile yok !
Sor bu YABANI YOBAZ DINCI SIRKCI MEDENIYETSIZ ILKELLERE islamin 5 sartindan kacini yerine getiriyorlarmis !? :-)) Bu SOYSUZ YABANI YOBAZ DINCI SIRKCI MEDENIYETSIZ ILKELLER daha islamin 5 sartindan birini bile yerine getiremiyorlar ve onun icin iclerinde bir eziklik var ! Akli sira bu ezikliklerini senin gibi, benim gibi gercekleri yazanlara hakaret ve küfür ederek telafi etmek istiyorlar ! :-)) Herseyden önce bu SOYSUZ YABANI YOBAZ DINCI SIRKCI MEDENIYETSIZ ILKELLER para icin lüks icin islami, alllahi ve kurani SATIYOLAR ! allahin ve kuranin lanetledigi insanlara, onlari buldugunuz yerde öldürün, diye emir etttigi hiristiyan ve yahudilere para ve lüks karsiligi hizmet ediyorlar ! :-)) hahahahahahahahahahahahahhaahahahahahaaa :-)) eeee oylarini bile iki torba gidaya satan zihniyetden baska ne beklersin ! Bu SOYU SOPU BELIRSIZ SEREFSIZ KAHPE HAINLERIN SATMAYACAGI deger yoktur !!!!! Bu YABANI YOBAZ DINCI SIRKCI MEDENIYETSIZ ILKELLER papagan gibi dil ucuyla müslümanlar ! :-)) |
kuran-i kimler yazdirmis
hikayelerini bol bol okuduk. özellikle sivri sinieklerin hadis kaynaklari ile birtakim deliller ortaya sunmalarini cokca okuduk. hani derler ya anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurnada az.
iste ayetler: Bakara(*) Sûresinin 99 . Ayetinde Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. Nisâ(*) Sûresinin 105 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma. Mâide(*) Sûresinin 44 . Ayetinde Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir. Mâide(*) Sûresinin 48 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab’ı (Kur’an’ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp ta onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. Yûsuf Sûresinin 2 . Ayetinde Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Ra’d Sûresinin 37 . Ayetinde Böylece biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. Hicr Sûresinin 9 . Ayetinde Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. Nahl Sûresinin 44 . Ayetinde (O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. |
devam edelim
Nahl Sûresinin 64 . Ayetinde
Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik. Nahl Sûresinin 89 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. İsrâ Sûresinin 105 . Ayetinde Biz onu (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. İsrâ Sûresinin 106 . Ayetinde Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik. Meryem Sûresinin 58 . Ayetinde İşte bunlar, Adem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. Tâ-Hâ Sûresinin 2,3 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Biz Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. |
devam edelim
Tâ-Hâ Sûresinin 113 . Ayetinde
İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık. Enbiyâ Sûresinin 10 . Ayetinde Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? Hac(*) Sûresinin 16 . Ayetinde Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola iletir. Mü’minûn Sûresinin 18 . Ayetinde Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter. Nûr(*) Sûresinin 1 . Ayetinde Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik. Nûr(*) Sûresinin 34 . Ayetinde Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik. Nûr(*) Sûresinin 46 . Ayetinde Andolsun, biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir. Furkân Sûresinin 32 . Ayetinde İnkar edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz Kur’an’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.2 |
devam edelim
Ankebût Sûresinin 47 . Ayetinde
İşte böylece biz sana kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar (Kitap ehlinden çağdaşın olanlar) dan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr ederler. Yâsîn Sûresinin 70 . Ayetinde (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik Zümer Sûresinin 2 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et. Zümer Sûresinin 28 . Ayetinde Biz onu, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Zümer Sûresinin 41 . Ayetinde (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) insanlar için, hak olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. Sen onlara vekil değilsin. Duhân Sûresinin 2,3 . Ayetinde Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede2 indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız. Mücâdele(*) Sûresinin 5 . Ayetinde Allah’a ve Resülüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır. İnsan(*) Sûresinin 23 . Ayetinde Şüphe yok ki, Kur’an’ı sana elbette biz indirdik biz. Kadr Sûresinin 1 . Ayetinde Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. |
ve son olarak
sunu ekliyelim ki, mürsikler de roman gibi zirvalayip durmuslardir, eger Allah indirecek olsaydi birseyler onu suna buna indirirdi, sen cinlendin uydurdun ve roman gibi biryerden kopyaladin demelerine karsi Allah"in sözleri acik ve nettir ve yukaridaki ayetlerde zikredilmistir.
acik söze inanmayacak kadar zekasinin üstün oldugunu düsünenler ancak kaybedenler olacaktirlar. Ayetler acik ve net! |
Evladım halen anlamadın mı?
Ben KURANIN içinde neler olduğunun bir anlamı olmadığını Kuranın Tanrı kitabı olmadığını Muhammetin kendi uydurması olduğunu sayfalarca aktararak açıkladım, dahada açıklanabilir.
Sen o uydurma ayetlere inanmaktasın, ben inanmamaktayım. Mesele bu kadar basittir. VESSELAM... |
ROMAN´IN GÖZLERI MÜHÜRLÜDÜR KERIO GÖRMEZ
Kerio kardes bosuna ugrasma, Roman gibi tiplerin amaci üzüm yemek degil bagciyi dövmektir. Onlarin amaci gercekleri ögrenmek degil, gercekleri saptirmaktir.
O yüzden sen ne yazarsan yaz görmez, ne söylersen söyle duymaz, cünkü Roman ve yoldaslarinin gözleri ve kulaklari mühürlüdür. Buldugu her firsatta Islama ve onun Peygamberine kin ve nefret kusan, iftira kampanyasi yürüten bu azili kominist bozmasi, yine gercek yüzünü gösterdi. Utanmadan müslümanlara hakaret eden bu ateist yobaz, yeri geldiginde insan haklarindan, demokrasiden, din ve vicdan özgürlügünden dem vurur. Roman gibi tipler, dünya capinda yürütülen Islam karsiti kampanyanin birer parcasidirlar. Malum güc odaklarindan kendilerine ne emredilirse, onlari yerine getirmekle mükellefdirler. Islami böyle karalayarak bir sonuc elde edeceklerini zannederler bu zavallilar. Fakat böyle karalama seklinde dahi olsa, dünya insaninin dikkatini Islama cekerek, onlarinda avrupada ve amerikada oldugu gibi, akin akin Islamla sereflendirilmesine vesile olurlar. Bunca küsür yasina geldi, hala bu din düsmanligindan vazgecmedigi gibi, bu tür asilsiz iftiralarla yeni nesillerin aklini karistirmaya calisiyor kendince. Artik müslümanlarin yakasindan düs Roman, sanane dinden imandan peygamberden müslümandan, birak onlari müslümanlar tartissin. Sen seytana veya her neye tapiyorsan, inaniyorsan git mensubu oldugun inancin sorunlarini gündeme getir, onlara hakaret et, iftira at. Unutma, ister Roman ol, ister Galvani, ister RebellYell, bu millet senin gibilerin dedeleriyle gecmiste yaptigi mücadeleye, bikmadan usanmadan sonsuza kadar devam edecektir.. |
o.T.
Evladım KIÇINA veya ALNINA, yada YÜREĞİ,
NE, ÇAĞDAŞ cümlesi yazmak ile, hele, hele uyduruk adına bu terimi eklemek ile ÇAĞDAŞ OLUNMUYOR. Bunu seni eğitenler, öğretenler açıklayamamışlar, nedeni yalnızca çağdaşlığın ne olduğunu bilmemektir. Ben sana yazayım senden ne çağdaş olur ne bir bok olur. Senden hiç bir şeyi anlayamayan, çözemeyen, kavrayamayan her şeyden bir renk kapmış, yapıştırmış, renk, renk değişmiş bir bukalemon olur. Küfürde eder, sahtekarlıkta yapar, bir bok bilgisi yoktur ama var gibi gösterir bunu fark edenlerede küfürü basar, kırmızıyı görmüş deli ispanyol danaları, yada inekleri gibi saldırır. Neden bu şiddet, salya küfür, edepsizlik, cehalet, dengesizlik ve MEGALOMON MANYAKLIK diye sorunca ALLAH adına diyerek kuyruğu kurtaran KELER yada ÇİYAN olmaktan der. Evladım bak ben sane TANRI; ALLAH; RAB; MANİTU HER NE İSİMLERSE VS; SEMAVİ DİNLERİNİN EN ÖNEMLİ ÜÇ DİNİNDEN ALINTILAR İLE BİR DİNİ AÇIKLAMAKTAYIM BUYUR BUNLAR BÖYLE DEĞİLDİR DİYE BANA KANITLAR İLE AÇIKLA YAPAMIYORSANPAPAĞANLAŞMA LÜTFEN. |
Kuran`in ilk cümlesi Allah kelami
Oldugunun isbatina yeterde artar
"ikra" Bu kadar basit Ama senin gibi bizans kalintisi,Man kafali ahmaklar bunu cözecek kapasitede degilsiniz. |
Hz. İsa’as)nın(Hz Muhammed(sav müj
Hz. İsa’nın müjdesi
Sual: İncil’de Peygamber efendimizin geleceği bildirilmiş midir? CEVAP İsa aleyhisselamdan sonra, bir son Peygamber (aleyhissalatü vesselam) geleceği İncil’de bildirilmişti. Bu haber, bütün tahriflere rağmen bugünkü bozuk İncillerde bile vardır. Yuhanna İncilinin 14.babının 16.âyetinde İsa aleyhisselam; (Allah size, sizinle beraber kalacak bir teselli edici gönderecektir) demektedir. 26. âyetinde ise, (Bu hakiki tesellici size her şeyi öğretecek ve size benim öğrettiklerimi de hatırlatacaktır) demektedir. 16.babın 13.âyetinde ise, (O, size her hakikate yol gösterecektir. Zira O, size kendiliğinden bir şey söylemeyecek, fakat Allah’ın söylediklerini size bildirecektir) demektedir. [Hıristiyanlar (Tesellici) kelimesini (Ruh) diye tercümede ısrar ederler.] Bundan başka, Kitab-ı mukaddesin Eski Ahd (Tevrat) kısmında Arab ırkından bir Peygamber geleceği yazılıdır. Tesniyenin 18.babının 15.âyetinde, Musa aleyhisselamın İsraillilere, (Rab sizin için aranızdan, kardeşlerinizden benim gibi bir Peygamber “aleyhissalatü vesselam” çıkaracaktır) dediği yazılıdır. Burada bahis konusu olan İsraillilerin kardeşleri, İsmaililer yani Arablardır. İşte İncil’de ve Tevrat’ta yazılı olan ve Arab ırkından geleceği müjdelenen bu son Peygamber, Muhammed aleyhisselamdır. Barnabas İncilinde, Hz. İsa’nın, son Peygamberin geleceğini, isminin [Muhammed ile aynı manadaki] Ahmed olacağını) bildirdiği açıkça yazılıdır. Bu İncilde Hz.İsa diyor ki: Ben günah affedemem, günahları ancak Allah affeder. (71. bab), Ben, Allah’ın resulünün yolunu hazırlamak için geldim. Bu Resul, sizden birkaç yıl sonra, İncil tahrif edilip hakiki inananların 30 kişi kadar kalacağı bir zamanda gelecektir. O zaman, Cenab-ı Hak, elçisini gönderecektir. Onun başının üzerinde beyaz bir bulut bulunur. O, putları kırar. Onun sayesinde, insanlar Allah’ı tanır ve ben de hakiki olarak tanınırım. (72. bab), O resul güneyden gelecektir. (96. bab), O resulün adı Ahmed’dir. (97. bab) Bu husus, Kur"an-ı kerimde de bildirilmektedir: (Meryem oğlu İsa "Ey İsrailoğulları, benden önce gelmiş olan Tevrat’ı tasdik eden, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olan bir Peygamberi müjdeleyen, size gönderilmiş bir Peygamberim" demişti. Ancak, o kendilerine apaçık delillerle [mucizelerle] gelince, bu apaçık bir sihirdir dediler.) [Saf 6] |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 14:30 Uhr. |