Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

roman 23.05.2007 00:22

Okuduklarına ben de inanmıyorum.
 
En azından Kuran İslami elitlerin elinde bulunmakta. Bir M. Luther girişimi İslami kesimden bir türlü çıkamamasının bana göre nedeni Anadolu İslamının zorla bitirilmesidir.

Kuranı okuyan kesim İslami denetleyeci kesimdir. İnançlıların korkmadan, eleştirel ve sorgulayıcı olarak okuma şansları ne eğitim olarak, ne sosyal olarak, ne psikolojik olarak bulunmamakta.

Bir an için şu sayfalarda oluşan din tartışmalarına bakalım. Tek kelime ile SAVAŞ.

Bu tür bir ortamın bile doğması ve bu tür ortamların zümreler bulması başlı başına o dinin muhtavasına ait bir çok belirtiler bırakır.

Ben bir Budist, Hıristiyan ve Hıristiyan kökenli, yada doğa dinlerine ait sitelerde, yada başka dinlerin forumlarında bu tür ortamlar oluşabileceğine asla inanmıyorum.

Yukarıda ısrar ile değindiğim Arap egemen erkek kültürünün tüm yansımasının kökenini Kuranda bulmak mümkündür.

Ben sunni bir ailenin ferdiyim ve oldukça büyük bir sülaleye aitim ve o kadarda dinine bağlı bir topluluktur. İslami kültür ile yetiştik, ama sorgulayıcıydık. Ne zaman ki kuranı okudum tüylerim diken, diken oldu, hem çok büyük bir öfkeye kapıldım, hem irkildim ve ürktüm. Ama neden İslam aleminin böylesine yoksul, cahil, ilkel ve paralel topluluklar oluşturduklarınıda anlamış oldum.

Kadının özgür olmadığı hiç bir sistem gelişemez, mutlu olamaz. İslam buna istenildiği ölçüde izin vermiyor, haliyle bu dünyaya canlı veren ana, yada kadın, ne eğitimini, ne kişiliğini tamamlayabiliyor, nede sivil bir hukuksal güvenceye sahip.

Bu tür bir kadın nasıl bir çocuk yetiştirebilir, hangi eğitimi ve sevgiyi ve kişiliği verebilir çocuğuna???

İslami topluluk Maço topluluğudur. erkek topluluğudur. İslami bu ilkel çevre asla ellerinde bulunan bu egemenliği ne kadınlarına, ne kızlarına vermek istemezler.

Bir toplumun yarısı, bir diğer yarı tarafından baskı ve zorbalık altına alınırsa o toplum tehlikelidir, çünkü kökten ŞİDDET toplumudur.

Anadolu İslamı kendi ölçülerinde, Bektaşilik, Mevlevilik, Yesevilik, Bedrettenlik ile İslamın Reformunu yaratabilmişlerdiler.

Artık o İslam bulunmamakta.

İslam politize olmuş, şiddete tapmış ve tapan bir din muhtevasındadır.

Kurana bire bir uyan durumunu uyguladığını savunmaktadırlar tüm şiddet yanlısı İslami örgütler.

Bir din kitabı bu kadar çok şiddet yazarsa içinde elbet bu yüzyılda bile kafa kesen ulemaları bulunacaktır.

İslamı yer yüzünden yok edemiyeceğimize göre, en azından İslami aydın konumuna gelenlere yardımcı olmak gerekir.

Selamlar.

23.05.2007 01:38

Burada Döneklik nerede ? :o)
 
Ayni Konuyu Ben de yazdim .Sadece türk dünya da degil her yerde..

Fakat Bu Osmanli analarinin Müslüman Olmadigi anlamina gelmez...Zaten müslümanlardi..
Öyle senin dedigin gibi zorlama filan da yoktur. Cihan Imparatoruna Karilik Yapmaya can atarlardi :o)

Sen Onlara Müslüman degillerdi diyorsun..

Yanlis
Türk degillerdi..

Osmanli Sultanlari ise Hem Türk Hem müslümandir.

Türklerin ezildigi Dogru degildir. Alevilerin ezildigi dogrudur.

23.05.2007 01:45

Kuran da asure tarifi ariyan Katolik
 
Zangoclarina Kuran dersi verecek halim yok.
Kuran Okuyan ve Biraz kafasi calisan Neyin ne Oldugunu pek güzel anlar.

O zaman oku !..
Bana Cimbizla ayet cekip Basini sonunu vermeden uyaniklik taslama..

Daha öncede söyledim :o)
Bu kadar filozof bu kadar ateist bilim adami Bir celiski bulamadi ama sen buldun :o)

CINALI cigim benim :o)

Daha Fazla komik olmanin bir anlami var mi bilemiyorum ama egleniyorsan devam et..

:o)

23.05.2007 02:19

Anasi gavur, babasi gavurun enigi, kendi
 
ne olur acep ?...

Bu Cümle bana ait degil..

Böyle salak Cümleler Kurmak benim ihtisasim disinda :o)

23.05.2007 02:25

Soy Beygirlere ait bir kavram
 
Insan; Insandir !.. :o)

Ayrica soy Meselesine pek girme Girdigine pisman olursun :o)

Bakarsin Ermeni ye Kardes cikmissin :o)

Bu da ARI Türk Irki icin Katlanmasi pek zor bir durum..
Intihar etmeye ne dersin ?..


:o)

Bu Dünya da üc ana irk mevcuttur !.. geriye kalanlar Bu ana irklardan türyen Ara irklardir.

Gördügün Bütün beyaz insan seklindeki Yaratiklar ise " KAFKASYEN " irkina mensuptur.

Yani Alaman ile Fransiz ne boksa Ermeni ile sen de ayni Boksun !.. :o)

Ne kadar üzücü degil mi ?..

:o)

Ama senin Kanin Yesildir Garanti


Muhahahahahahahahahahahahahahahahaha..

23.05.2007 02:37

Bas örtüsü diye aniranlar Laiklerdir :o)
 
12 Eylül 1980"e kadar Türkiye de Bas örtüsü yasagi yoktur !..
Yani Problem de yoktur.

Padisah Evren"in cani sikilmis ve Bs Örtüsünü yasaklamistir daha sonra YÖK ün bastirmasi ile Yasalasmistir.

Yani Bu Problemin Sahibi sorumlusu KLendilerine Atatürkcü ve laik yaftasi vuran Fasist zihniyettir.

Bas Örtüsünün Islam ile alaksi yoktur,Fakat Inanc ile alaksi vardir.

Bir Insan Bas örtüsü ile Inancligi olacagina inaniyorsa Geri kalan vatandaslara mok yemek düser.

Cünkü Inanc özgürlügü vardir.

Hayir diyen sabalaklar anayasa ve insan haklarini Dahasi da Laik sitemi red eder.

Bu kadar Basittir durum.

Cumhurbaskaninin karisi Bas örtüsü takacak diye seferberlik ilan den Gerici fasist ve de satanist zihniyetin modern dünya da yeri yoktur.

Cünkü Yerleri Cöplüktür !..

Aci ama Böyle ..

Üzgünüm !..

cemyilmazderii 23.05.2007 08:49

ELLERINE SAGLIK ABI
 
Dogru söze can kurban.

23.05.2007 10:39

Stopp mal
 
da kannst du gerne für dich sprechen aber nicht für mich und auch nicht auf meine Family. Es liegt an dem Menschen selber sich zu integrieren.
Meine Mum, die damals nur bis zur 4 Klasse zur Schule durfte, hat ihr deutsch mit der Sesamstraße gelernt. Sie spricht heute perfektes Deutsch und arbeitet als Dolmetscherin beim Gericht. Meine Eltern haben sich also weiterentwickelt und vor allem mit der deutschen Gesellschaft zusammen getan.

Wenn du etwas behaupten möchtest dann beziehe es bitte auf deine eigene.

xtamerx 23.05.2007 10:52

Solange die Medien
 
(CNN, N24 etc)in den Händen der Juden sind, werden die Moslems immer als negativ dargestellt...

1insanol 23.05.2007 10:53

Te$ekkür ederim kardesim
 
Gercekleri yazanin okuyup algilayanin algilayip geregini yapabilenlerin yüregine saglik.

betonbayram 23.05.2007 13:23

o zaman
 
sen neyi savunuyorsun burada... dein zweiter beitrag passt nicht zu dem ersten den du hierher kopiert hast...

23.05.2007 15:33

das bezog sich auf
 
das was sie in Ihrem Beitrag geschrieben hat

23.05.2007 23:50

islam ve Siddet !
 
Ve, işte Kuran"dan "şiddet emreden" ayetlerden bâzıları:

Bakara/2/191. Onlari buldugunuz yerde oldurun. Sizi cikardiklari yerden siz de onlari cikarin. Fitne cikarmak, adam
oldurmekten daha kotudur. Mescidi Haram"in yaninda, onlar savasmadikca siz de onlarla savasmayin. Sizinle
savasirlarsa onlari oldurun. Inkar edenlerin cezasi boyledir.

Ali Imran/3/85. Kim Islamiyet"ten baska bir dine yonelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de
kaybedenlerdendir.

Ali Imran//3/118. Ey Inananlar! Sizden olmayani sirdas edinmeyin, onlar sizi sasirtmaktan geri durmazlar, sikintiya
dusmenizi isterler. Onlarin ofkesi agizlarindan tasmaktadir, kablerinin gizledigi ise daha buyuktur. Eger
aklediyorsaniz, suphesiz size ayetleri acikladik.

Ali Imran/3/119. Iste siz, onlar sizi sevmezken onlari seven ve Kitablarin butunune inanan kimselersiniz. Size
rasladiklari zaman: "Inandik"derler, yalniz kaldiklarinda da, size ofkelerinden parmaklarini isirirlar. De ki:
"Ofkenizden catlayin". Allah kalblerde olani bilir.

Maide/5/33. Allah ve peygamberiyle savasanlarin ve yeryuzunde bozgunculuga ugrasanlarin cezasi oldurulmek
veya asilmak yahut capraz olarak el ve ayaklari kesilmek ya da yerlerinden surulmektir. Bu onlara dunyada bir
rezilliktir. Onlara ahirette buyuk azab vardir.

Maide/5/35. Ey Inananlar! Allah"tan sakinin, O"na ulasmaya yol arayin, yolunda cihad edin ki kurtulasiniz.

Maide/5/38. Erkek hirsiz ve kadin hirsizin, yaptiklarindan oturu Allah tarafindan ibret verici bir ceza olarak, ellerini
kesin. Allah Guclu"dur, Hakim"dir.

Maide/5/51. Ey Inananlar! Yahudileri ve hiristiyanlari dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar.
Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandir. Allah zulmeden kimseleri dogru yola eristirmez.

Tevbe/9/5. Hurmetli aylar cikinca, puta tapanlari buldugunuz yerde oldurun; onlari yakalayip hapsedin; her
gozetleme yerinde onlari bekleyin. Eger tevbe eder, namaz kilar ve zekat verirlerse yollarini serbest birakin.
Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder.

Tevbe/9/29. Kitap verilenlerden, Allah"a, ahiret gunune inanmayan, Allah"in ve peygamberinin haram kildigini
haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye verene kadar savasin.

Tevbe/9/41. Isteyen, istemeyen, hepiniz savasa cikin. Allah yolunda mallarinizla, canlarinizla cihat edin. Bilirseniz
bu sizin cin hayirlidir.

Tevbe/9/73. Ey Peygamber! Inkarcilarla, ikiyuzlulerle savas; onlara karsi sert davran. Varacaklari yer
cehennemdir, ne kotu donustur.

Tevbe/9/113. Cehennemlik olduklari anlasildiktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar icin magfiret dilemek
Peygamber"e ve muminlere yarasmaz.

Tahrim/66/9. Ey Peygamber! Inkarcilarla ve ikiyuzlulerle savas; onlara karsi sert davran. Onlarin varacaklari yer
cehennemdir, ne kotu donustur!...


Din dedigin, tanri dedigin, peygamber diye pesinden gittigin kisi insanlar arasinda barisi istemeli, ögretmeli ve toplumu huzursuz etmemelidir !
islam ne yazikki görüldügü gibi irkci, insan düsmani, siddeti, savasi emir eden bir dindir !

23.05.2007 23:54

allah ve insan iradesi ! :-))
 
Kuran’ın Tanrısı Insan Iradesi Tanımıyor
(Turan Dursun,Din Bu, cilt3, sf 148)

“Irade”nin kendisi değil; türevleri yer alır Kuran’da. Ve, Diyanet’in resmi çevirisindeki anlamı da “dileme”dir.

Buradaki “dileme”yse, “isteme”dir.

Türkçe Sözlükte, “irade”nin birinci anlamı “isteme”dir. Aynı sözlükte, “ruhbilim”deki anlamı için de “birşeyi yapmayı veya yapmamayı belirten iç güç, istemek yetkisi” deniyor. Bu anlamı da, Islam kelamındaki anlamına oldukça uygundur. “Cüz’I irade” de, “külli irade”nin yani “olumlu”yu ve “olumsuz”u birlikte içine alan “irade”nin bu iki yandan yalnızca birine yöneltilmesi, yani birşeyi “yapma” ya da “yapmama” yönlerinden birisini seçmedir. (Bkz. Gelenbevi Ale’l-Celal, 1316, 1/194 ve öt.) Demek ki, “irade” bir “seçme”dir. Olumlu ve olumsuz, yapma ve yapmama yanları ile birlikte bulunurken “külli”; bu yanlardan biri seçildiği, istek bu yanlardan birine yöneldiği zaman da “bölündüğü” için “cüz’i” adını alır. Böyleyken genellikle “külli irade” Tanrı’nın iradesi, “cüz’I irade” de insanın iradesi olarak bilinir ki, bu yanlıştır. Yani, Islam kelamındaki açıklaması böyle değildir.

Kısacası: “Irade”, karşıya çıkan seçeneklerden birini seçmedir ya da seçebilme gücüdür. “Irade”si olan bir “seçim” yapar; onu ya da bunu, şu yönü ya da bu yönü, şu biçimde ya da bu biçimde, olumlu ya da olumsuz doğrultuda seçer.

Ne var ki, Kuran ayetlerinin, hiçbir yoruma yer kalmayacak biçimdeki açık anlatımlarına göre, insanın böyle bir “seçim” yapabilmesi, “Tanrı’nın iradesi”ne, “Tanrı’nın dilemesi”ne bağlıdır. Şimdi, buna ilişkin ayetlerden hiç değilse bir kesimine bir göz atalım:

“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz..”

Diyanet çevirisidir bu. Ve bunu diyen söz, iki ayette aynen yer alıyor. (Bkz. Insan Suresi, ayet:30, Tekvir:29)

Bu ayetlerin açıklamasıyla, insana, birşeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü şöyle dursun, birşeye yönelme, birşeyi “dileme, isteme özgürlüğü”nün bile verilmediği son derece net bir biçimde anlatılıyor.

Çünkü, bu ayetlere göre, herhangi bir konuda “Tanrı dilemeli” ki, “insan da dileyebilsin”. Insanın dilemesini, istemesini; Tanrı dilemiyor, istemiyorsa, Insan dileyemez, isteyemez.

Yine Diyanet çevirisinden:

“Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39)

“Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99)

Kuran’ın Tanrı’sının sözü de ne denli açıktır:

“Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.” (Secde suresi, ayet: 13)

Şu ayetler de az açık değildir:

“Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125)

“Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149)

“Insan iradesi”ne özgürlük tanımayan bu ayetleri yorumlamada nasıl zorluk çekildiğini ve bu zorlamalı yorumların nasıl bir komedi durumunu aldığını görmek için “akaid (kelam)” kitaplarına şöyle bir göz atmak yeter. (Öneğin, bkz. Ebu Mansuri’l-Maturidi, Kitabu’t-Tevhid, Arapça, Istanbul, 1979, s.286-287)

Birkaç ayet daha:

“De ki:’Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, sizi O’na karşı kim savunabilir?’” (Ahzab suresi, ayet:17)

“Allah size bir zarar gelmesini dilerse, O’na karşı kimin gücü birşeye yeter?” (Feth suresi, ayet:11)

Bu doğrultuda, Kuran’da pekçok ayet ve ayet hükmü vardır. Islam kelamcısı: “Tanrı dilediğini yapar.” (Hud, ayet:107)ilkesini benimsemiştir. Tanrı dilerse, insan iradesini iyiye, dilerse kötüye yöneltir. Anlatılan bu. Bu benimsenince de, “insan iradesi” havada kalır.

Cebriyye mezhebi, ayet ve hadisleri gözönünde tutarak, insanın iradesizliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu mezhebe göre, insan, “cansız varlıklar” gibidir. Kesmeye yarayan bir bıçağın, yelden sallanan bir ağacın, ya da savrulan bir nesnenin, açılıp kapanan bir kapının nasıl özgürlüğü yoksa, insanın da birşeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü yoktur. Ne yapıyor ya da yapmıyorsa, zorunlu olarak yapıyor ya da yapmıyor. Eş’ari Mezhebi’nin görüşü de buna yakın olduğu için, “orta dereceli bir zorunluluk (el-cebru’l-mutavassıt)” görüşü savundukları kabul edilir. Maturidi Mezhebi, zorlamalı yorumlarla “insan iradesi”ni biraz kurtarma çabasını gösterir. Mutezile Mezhebi, biraz daha çok gösterir bu çabayı. (Bu mezhepleri bir arada görmek için, bkz. Hayali, Şerhu Kasideti’n-Nuniyye, Istanbul, 1318, s.56-57; Osman el Uryani, Hayru’l-Kalaid Şerhu Cevahir’il-Akaid, Istanbul, 80-81)

Ne var ki, Kuran’ın Tanrısı’nın ayetlerdeki açıklamaları karşısında, “insan iradesi”ni kurtarmaya yönelik hiçbir çaba birşeye yaramaz.


Simdi tüm bunlara ragmen allah beni hangi hakla, müslüman degilsin, diye beni cezalandirmak ister !? :-))

23.05.2007 23:57

allah beddua ediyor ! :-))
 
Bizim müslümanciklar kendileri caresiz kaldiginda karsisindakine beddua ederler.
allahda caresiz kalmiski zamani geldiginde bircok kez beddua etmis ! :-))


Bilindiği gibi "beddua"nın anlamı "kötü dua"dır. Türkçesi : İlenme ya da ilenç.

Aşağı durumda olan bir kimse, yukarıda olan birinden bir şey istediğinde, bir dilekte bulunduğunda "dua" denir buna. Kötü olanına da "beddua". Bu dilek yöneltildiği zaman, birinin kötü duruma düşmesi istenir. Bunu sağlaması için yukarıda olan birisinden, üstün bir güçten dilenir.

İnsanların "tanrı"dan, "üstün bir güç"ten dilekte bulunmaları doğal. Ama "tanrı"nın dilekte bulunmasına gelince, anlaşılır gibi değil. "Tanrı" her gücün , her şeyin üstünde görüldüğüne göre hangi üstün güçten dilekte bulunur? Gelin işin içinden çıkın!

Kuran"daki tanrının beddualarını akla uygun bir biçimde yorumlamaya çalışan Kuran yorumcuları çok zorlanırlar, işin içinden çıkamazlar bir türlü.

Kuran tanrısı en başta insan denen varlığa beddua eder:


-"Canı çıksın o insanın, o ne nankördür."(Abese, ayet 17)

Böyle bir beddua kimin için yapılır? Kuşkusuz düşman için. Demek ki Kuranın tanrısı insanı da düşman görüyor.

Sonra inanmazlardan özellikle kimilerini seçer, onlara beddua eder. Örneğin yahudileri, hıristiyanları:

-"Onları (yahudileri, hıristiyanları) Allah yok etsin!"(çev. Diyanet, Tebe, ayet: 30)

Allahın kendisi "Allah onları yok etsin!" diyor. Şaşılacak şey değil mi?



Tüm kafirlere, özelliklede bir kesimine:

-"And olsun ki ey inkarcılar ! Siz aykırı görüştesiniz! Bundan dönebilecek kimseler döndürülür. Boş sanıda bulunan, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın! (çev. Diyanet, Zariyat, ayet: 8-11)


-"Ey Muhammed! Onlara baktığın zaman, cüsseleri hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Tıpkı sıralanmış kof kütükler gibidirler. Her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar. Onlar düşmandır. Onlardan çekin Allah canlarını alsın Nasılda aldatılıp döndürülüyorlar!" (çev. Diyanet, Münafıkün, ayet: 4 )

Burada da Allah, münafıklar için beddua ediyor.

-"Çünkü o düşündü, ölçtü, biçti! Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti! Canı çıkası sonra yine ne biçim ölçtü biçti! (çev. Diyanet, Müddessir, ayet: 18-20)


Hadislerde, Kuran yorumlarında belirtildiğine göre, burada kınanan, beddua edilen kişi, Muğire Oğlu Velid"dir. (Bkz. F.Razi, 30/198-202) Aynı kişi için Kalem suresinde de sövgüler yer almış, en sonunda "piç" anlamında "zenim" denmiştir. (Bkz. Kalem, ayet:8-13, Celaleyn, 2/230 ve öteki tefsirler).

- "Ebu Leheb"in elleri kurusun! Ok olsun malı ve kazndığı kendisine fayda vermez. Alevli ateşe yaslanacaktır. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır." (çev. Diyanet, Tebbet, surenin tamamı)

"...elleri kurusun!" yerine, "iki eli kurusun " diye çevrilirse, ayetteki aslına daha uygun düşer.

Tanrı"nın burada beddua ettiği "Ebu Leheb", Muhammed"e inanmadığı için ve düşman sayıldığı için Tanrı beddua ediyor.


allahda beddua ettiyse tamam artik ! :-))

24.05.2007 00:01

kuran kimin kelami !? :-))
 
MUHAMMEDİN HİTAP ETTİĞİ AYETLER

Kuran, İslam inancına göre Allahın sözü kabul edilir. İslam inancına göre Allah, Cebrail adlı bir melek vasıtasıyla kendi sözlerini Muhammed"e iletir. Muhammed ise vahiy katipleri adı verilen kişilere "tanrı" vahiylerini yazdırtır.

Kuran"ın geneli incelendiğinde hitap dilinin "ben" veya "biz" zamiri olduğu göze çarpar. Oysa Kuran eğer tanrı sözü ise sürekli "ben" zamiri kullanılmalıydı. Örneğin ....yaptık şeklinde cümleler değil de ....yaptım şeklinde cümleler kurulmalıydı. "Biz" zamirinin kullanılması tanrının tekliği ve güçlülüğü, her şeye yeterliği, konusunda şüpheler uyandırmaktadır. Çünkü her ne kadar "biz" denilerek tanrının kendisiyle birlikte melekleri de kastettiği iddia edilse de "Melekler olmasa tanrı bunları yapamaz mıydı? Neden meleklere ihtiyaç duydu?" gibi sorular yanıtsız kalmakta, pek çok konuda olduğu gibi bu sorunun yanıtı da "tanrının takdiri" ne bırakılmaktadır.

Aslında bu makaledeki esas konumuz yukarıda ele alınandan çok daha düşündürücü: Muhammedin ağzından çıkan ayetler!

11. Hud Suresi, 2. ayet:

"Bu Kitap Allah"tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Kuşkusuz, ben size O"ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim."

Açık şekilde görülmektedir ki bu ayette konuşan Muhammeddir. Bir gaf yaparak ayeti kendi dilinden yazdırtmıştır. Bu gafı farkeden ama örtmeye çalışan kimi mealciler (Kuran"ı Türkçeye çeviren yazarlar), ayetin orijinalinde bulunmayan "de ki" sözcüğünü meale parantez içinde monte etmektedirler. Sitemizde de bulunan bir Kuran mealinde (İslami bir siteden alınmıştır) meal şu şekilde geçmektedir:

(De ki: Bu Kitap) "Allah"tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

Kuran meali kitaplarında parantez içinde yazılan kelimeler, "Bu sözcükler Kuranın orijinalinde yok ama biz siz daha iyi anlayasınız diye bunu yazdık" anlamına gelmektedir. Yukarıdaki mealde de ayetteki çarpıklık örtülmek istenerek orijinalde bulunmayan "de ki" sözcüğü parantez içinde eklenmiştir.

Toplam yedi ayetten ibaret olan Fatiha Suresi" de aynı mahiyettedir:

1. Rahmân ve rahîm olan Allah"ın adıyla.
2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah"a mahsustur.
3. O, rahmândır ve rahîmdir.
4. Ceza gününün mâlikidir.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

Gene pek açık görülmektedir ki ayetler Allahın dilinden yazılmamıştır. Allah, siz bana böyle dua edin de dememiştir. Fatiha Suresi"nde konuşan kişi belli ki bir insandır. O halde hitapda gaf yapılarak açık verilmiştir.

Benzeri durum Zariyat Suresi" nin 50. ve 51. ayetlerinde de söz konusudur:

50-"O halde hemen Allah"a kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.
51-Allah"la beraber başka bir tanrı uydurmayın; haberiniz olsun ki ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

Pek açıktır ki bu Kuran ayetlerinde konuşan Allah değil Muhammedin kendisidir.

Peki o dönemlerde bunları farkedenler yok muydu? Neden Muhammed"e inandılar?

Birincisi o dönemde okuma-yazma oranı o kadar düşüktü ki bu ayetleri inceleyeyebilecek insan sayısı çok azdı.

İkincisi, bu ve benzeri çarpıklıkları farkedip dile getirilenler kafirlikle, münafıklıkla, zındıklıkla suçlanıp aşağılanıyordu. Hatta Muhammedi sadece eleştirmekle kalan şair Ka"b Bin Eşref gibiler bile bunu canları ile ödemiştir. Dolayısıyla gerçeği söylemek çok tehlikeliydi.

1insanol 24.05.2007 00:45

ATEIZMIN CÖKÜSÜ
 
İnsanlık tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Şu anda bu dönüm noktalarından birinde yer alıyoruz. Kimileri bunu globalleşme veya "bilgi çağı"nın başlangıcı olarak yorumluyor. Bu tespitler doğru, ancak bunlardan daha da önemli bir olgu var. Kimileri henüz bunun idrakinde olmasa da, son 20-25 yıldır bilim ve felsefe alanında çok büyük bir gelişme yaşanıyor: 19. yüzyıldan bu yana bilim ve düşünce dünyasında etkin olan ateizm, önlenemez bir şekilde çöküyor.

Ateizm, yani Allah"ın varlığını inkar düşüncesi, eski çağlardan beri var oldu. Ancak bu fikrin asıl yükselişi, 18. yüzyıl Avrupası"ndaki bazı din karşıtı düşünürlerin felfeselerinin yayılmasıyla ve siyasi sonuçlar vermesiyle başladı. Diderot, Baron d"Holbach gibi materyalistler, evrenin sonsuzdan beri var olan bir madde yığını olduğunu ve madde dışında bir varlık alemi bulunmadığını öne sürdüler. 19. yüzyılda ateizm daha da yaygınlaştı. Feuerbach, Marx, Engels, Nietzsche, Durkheim, Freud gibi düşünürler, ateist düşünceyi farklı bilim ve felsefe alanlarına uyguladılar.

_ALINTI_

1insanol 24.05.2007 00:47

ATEIZMIN CÖKÜSÜ
 
Ateizme en büyük desteği sağlayan kişi ise, yaratılışı reddeden ve buna karşı evrim teorisini öne süren Charles Darwin oldu. Darwinizm, ateistlerin asırlardır cevap veremedikleri "canlılar ve insan nasıl var oldu" sorusuna, sözde bilimsel bir cevap getirdi. Doğanın içinde, cansız maddeyi canlandıran ve sonra da ondan milyonlarca farklı canlı türü türeten bir mekanizma olduğunu iddia etti ve pek çok kişiyi bu yanılgıya inandırdı.

19. yüzyılın sonlarında, ateistler, kendilerince her şeyi açıkladığını sandıkları bir "dünya görüşü" oluşturmuşlardı:
Evrenin yaratıldığını inkar ediyor, buna karşı "evren sonsuzdan beri vardır, başlangıcı yoktur" diyorlardı.

Evrendeki düzen ve dengenin tesadüflerin sonucu olduğunu ileri sürüyor, kainatta hiçbir amaç bulunmadığını iddia ediyorlardı.
Canlıların ve insanın nasıl var olduğu sorusunun Darwinizm tarafından açıklandığını sanıyorlardı.

Tarih ve sosyolojinin Marx ve Durkheim, psikolojinin ise Freud tarafından ateist temellerde açıklandığını zannediyorlardı. Oysa bu görüşlerin her biri, 20. yüzyıldaki bilimsel, siyasi ve toplumsal gelişmelerle yıkıldı. Astronomiden biyolojiye, psikolojiden toplumsal ahlaka kadar pek çok farklı alandaki bulgu, tespit ve sonuçlar, ateizmin tüm varsayımlarını temelinden çökertti.

Amerikalı yazar Patrick Glynn, 1997"de yayınlanan God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World (Allah"ın Delilleri, Sekülerizm Sonrası Dünyada Akıl ve İnancın Uzlaşması) isimli kitabında, bu konuda şu yorumu yapar:

Geçen iki onyılın araştırmaları, daha önceki neslin seküler ve ateist düşünürlerinin Allah hakkındaki tüm varsayımlarını ve öngörülerini tersine çevirmiştir. (Söz konusu) Modern düşünürler, bilimin evrenin daha da mekanik ve rastlantısal olduğunu ortaya çıkaracağını sanmışlar; aksine bilim, evrende akıl almaz derecede geniş bir "büyük tasarım" olduğunu gösteren hiç beklenmedik hassas düzenin boyutlarını keşfetmiştir. Modern psikologlar dinin bir nevroz olarak tanımlanıp terk edileceğini öngörmüşler, aksine dini inançların temel zihin sağlının çok hayati bir parçası olduğu ampirik (bulgusal) olarak ortaya çıkmıştır…

Bunu az sayıda kişi fark etmiş gibi görünüyor, ama şu açık bir gerçektir: Bilim ve inanç arasında geçen bir asırlık büyük tartışmanın ardından, şu anda konumlar tamamen alt-üst olmuş durumda. Darwin"in ardından, Huxley ve Russsell gibi ateistler ve agnostikler, hayatın tamamen rastlantısal ve evrenin de radikal biçimde amaçsız olduğunu gösteren... bir teze dayanabiliyorlardı. Çok sayıda bilim adamı ve entellektüel hala bu görüşe tutunmaya devam etmektedir. Ama bunu savunmak için giderek daha da mantıksız uçlara savrulmaktadırlar. Günümüzde somut deliller, çok güçlü bir şekilde, Allah inancı yönünde işaret vermektedir. (1)

Bu yazıda, farklı bilim dallarının bu yönde ortaya koydukları sonuçları kısaca analiz edecek ve önümüzdeki "ateizm sonrası" dönemin insanlığa neler getireceğini inceleyeceğiz.

Darwin: Teorisi artık bir çok bilimsel delil ile çürütülmüştür.
Başta da belirttiğimiz gibi 19. yüzyılda zirveye tırmanan ateizmin en önemli dayanağı, Darwin"in evrim teorisidir. Darwinizm, insanın ve tüm diğer canlıların kökeninin bilinçsiz doğa mekanizmaları olduğunu ileri sürmekle, ateistlere asırlardır aradıkları bir fırsatı sağlamıştır. Nitekim Darwin"in teorisi hemen devrin en koyu ateistleri tarafından benimsenmiş, Marx ve Engels başta olmak üzere, ateist düşünürler bu teoriyi felsefelerinin temeli olarak belirlemişlerdir. O devirden bu yana da Darwinizm ile ateizm arasındaki ilişki değişmeden devam etmektedir.

Ancak ateizmin bu en büyük dayanağı, aynı zamanda 20. yüzyıldaki bilimsel bulgulardan en büyük darbeyi alan dogmadır. Fosil bilimi, biyokimya, anatomi, genetik gibi farklı bilim dallarının ortaya koyduğu bulgular, evrim teorisini çok farklı yönlerden çürütmüştür. (Bkz. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, İstanbul, 2000). Çeşitli kitap ve yazılarımızda çok daha detaylı incelediğimiz bu gerçeğin çok kısa bir özetini şöyle yapabiliriz:

Fosil Bilimi: Darwin"in teorisi, canlı türlerinin hepsinin tek bir ortak atadan geldiği, çok uzun zaman içinde küçük ve aşamalı değişimlerle farklılaştıkları fikrine dayalıdır. Bunun kanıtlarının da fosillerde, yani canlıların katılaşmış kalıntılarında bulunacağını varsayar. Ancak 20. yüzyıl boyunca yürütülen fosil araştırmaları bunun tam aksi bir tablo ortaya çıkarmıştır. "Türler arası kademeli evrim" inancını kanıtlayacak tek bir "ara tür" fosili dahi bulunamamıştır. Dahası, bilinen tüm temel canlı grupları, fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkmakta, kendilerinden önce herhangi bir "ataları" bulunduğuna dair hiçbir iz bulunmamaktadır. Özellikle "Kambriyen Patlaması" olarak bilinen olgu çok ilginçtir. Bu erken jeolojik dönemde, hayvanlar aleminin 100"e yakın temel "filumu"nun tamamına yakını aniden belirmiştir. Vücut yapıları birbirlerinden tamamen farklı olan yumuşakçalar, omurgalılar, eklembacaklılar, derisidikenliler gibi çok farklı kategorilerdeki canlıların son derece kompleks organ ve sistemleriyle birlikte aniden ortaya çıkmaları, evrim teorisini geçersiz kılarken yaratılışı kanıtlamaktadır. Çünkü, evrimcilerin de kabul ettiği gibi, "aniden ortaya çıkış", doğaüstü bir müdahale, yani yaratılış anlamına gelir.

Biyolojik Gözlemler: Darwin, teorisini ortaya atarken hayvan yetiştiricilerinin farklı köpek veya at cinsleri türetmeleri gibi örneklere dayanmıştı. Bu canlılarda gözlenen değişimi tüm doğaya atfetmiş ve her canlının bu şekilde ortak bir atadan gelmiş olabileceğini savunmuştu. Ancak 19. yüzyılın yetersiz bilim düzeyi içinde ortaya atılan bu iddia da 20. yüzyıldaki bulgularla çürüdü. Farklı hayvan türleri üzerinde onyıllar boyu yapılan deney ve gözlemler, canlılardaki çeşitlenmenin hiçbir zaman için belirli bir genetik sınırın ötesine geçmediğini gösterdi. Bir başka deyişle, Darwin"in "Bir ayı cinsinin doğal seleksiyon yoluyla giderek daha fazla suda yaşamaya uygun özellikler elde etmesinde, giderek daha büyük ağızlara sahip olmasında ve sonunda bu canlının dev bir balinaya dönüşmesinde hiçbir zorluk göremiyorum" şeklinde örnekler verirken (12) aslında çok büyük bir cehalet sergilediği ortaya çıktı. Öte yandan gözlem ve deneyler, neo-Darwinizm"in bir "evrim mekanizması" olarak tanımladığı mutasyonların da canlılara hiçbir yeni genetik bilgi eklemediğini ortaya koydu.

Hayatın Kökeni: Darwin yeryüzündeki canlıların ortak bir atadan geldiklerini ileri sürmüş, ancak "ilk canlı" olarak nitelenebilecek bu ortak atanın nasıl var olduğu sorusundan hiç söz etmemişti. Bu konudaki tek tahmini, "küçük ılık bir göletin içinde" ilk canlı hücrenin kimyasal reaksiyonlar sonucunda oluşmuş olabileceğiydi. Ancak Darwinizm"in bu açığını kapatmak niyetiyle konuya eğilen evrimci biyokimyacılar, hayalkırıklığına uğradılar. Tüm gözlem ve deneyler, cansız maddenin içinden rastlantısal reaksiyonlarla canlı bir hücrenin doğmasının tek kelimeyle imkansız olduğunu gösterdi. İngiltere"nin Nobel ödüllü ateist bilim adamı Hoyle dahi, bunun bir hurda yığınına isabet eden kasırganın savurduğu parçalarla tesadüfen bir Boeing 747 uçağının oluşması kadar olanak dışı olduğunu açıkladı. (13)

Bilinçli Tasarım: Bilim adamları hücreyi, hücreyi oluşturan moleküler parçaları, bunların vücut içindeki olağanüstü organizasyonunu, organlardaki hassas düzen ve planı inceledikçe, evrimcilerin ısrarla reddetmek istedikleri bir gerçeğin kanıtlarıyla yüzyüze geldiler: Canlılık, dünya üzerindeki başka hiçbir sistemde (örneğin teknoloji harikası makinalarda) bulunmayacak kadar kompleks tasarımlarla doluydu. Hiçbir kameranın kendisiyle boy ölçüşemeyeceği gözlerimiz; kuşların, uçuş teknolojisine ilham kaynağı olan kanatları; canlı hücresinin içiçe geçmiş karmaşık sistemleri; DNA"daki olağanüstü bilgi gibi sayılamayacak kadar çok "tasarım örneği", canlılığı kör rastlantıların ürünü sayan evrim teorisini çaresiz bıraktı.

Tüm bu gerçekler, 20. yüzyılın sonunda Darwinizm"i köşeye sıkıştırdı. Bugün başta ABD olmak üzere pek çok Batılı ülkede bilim adamları arasında "bilinçli tasarım" (intelligent design) teorisi yaygınlaşıyor. Bilinçli tasarım"ın savunucuları, Darwinizm"in bilim tarihinde büyük bir yanılgı olduğunu ve "materyalist felsefenin zorla bilime empoze edilmesi"nin sonucunda doğduğunu anlatıyorlar. Bilimsel bulgular canlılarda "tasarım" bulunduğunu gösteriyor ve bu da yaratılışı kanıtlıyor. Kısacası bilim, Allah"ın tüm canlıları yarattığı gerçeğini bir kez daha tasdik ediyor…



Yani ateizm, psikoloji alanında da hezimete uğradı.


Tıp: Kalplerin Nasıl "Mutmain" Olduğunun Keşfi

Ateist varsayımların çöküşüne ilginç biçimde sahne olan bir diğer bilim dalı ise tıptır.

Amerikan Sağlık Araştırmaları Ulusal Merkezi"nden David B. Larson ve ekibi tarafından derlenen araştırma sonuçlarına göre; Amerikalılar arasında dindar ve inançsız kişiler arasında yapılan karşılaştırmalar çok ilginç sonuçlar vermiştir. Dindarların, dini yönü zayıf veya hiç olmayan kişilere göre; kalp hastalıklarına % 60 daha az yakalandıkları; intihar oranlarının % 100 daha düşük olduğu; tansiyon bozukluğuna çok daha düşük oranlarda yakalandıkları; sigara içenler arasında bu oranın 7"ye 1 olduğu gibi sonuçlar ortaya çıkmıştır. (18)

Seküler psikologlar genellikle buna benzer olguları "psikolojik etki" olarak açıklarlar. Bunun anlamı, inancın insanların moralini yükselttiği ve moralin de sağlığa katkı sağladığıdır. Bu açıklamanın haklı bir yönü olabilir, ancak konu incelendiğinde daha çarpıcı bir sonuç çıkmaktadır. Allah"a olan inanç, başka herhangi bir moral etkiden çok daha güçlüdür. Harvard Tıp Fakültesi"nden Dr. Herbert Benson"ın dini inanç ve bedensel sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen kapsamlı araştırmaları, bu konuda dikkat çekici sonuçlar vermiştir. Benson, inançsız bir kişi olmasına rağmen, Allah"a olan inancın ve ibadetlerin insan sağlığı üzerinde başka hiçbir şeyde görülmeyecek derecede olumlu bir etki meydana getirdiği sonucuna varmıştır. Benton, "diğer hiçbir inancın, Allah"a olan inanç gibi zihne huzur vermediği sonucuna" vardığını açıklamaktadır. (19)

Peki neden iman ile insan ruh ve bedeni arasında böyle özel bir ilişki vardır?… Seküler bir araştırmacı olan Benton"ın vardığı sonuç, kendi ifadesiyle, insan bedeninin ve zihninin "Allah"a göre ayarlı" olduğudur. (20)

Tıp dünyasının yavaş yavaş fark etmeye başladığı bu gerçek, Kuran"da "Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah"ın zikriyle mutmain olur" (Rad Suresi, 28) ayetiyle haber verilen bir sırdır. Allah"a inanan, O"na dua eden, O"na güvenen insanların diğerlerinden hem ruhsal hem de fiziksel olarak daha sağlıklı olmalarının nedeni, fıtratlarına uygun davranmalarıdır. İnsan fıtratına aykırı olan felsefe ve sistemler, insanlara hep acı, hüzün, sıkıntı ve bunalım getirmektedir.

Bununla birlikte dindar bir insanın yaşadığı huzurun asıl kaynağı Allah"ın rızasını kazanmak için hareket ediyor olmasıdır. Diğer bir deyişle bu huzur, insanın vicdanının sesini dinlemesinin doğal sonucudur. Yoksa insan "daha huzurlu olayım," "daha sağlıklı olayım" diye din ahlakını yaşamaz. Zaten bu niyetle hareket eden bir kişi de gerçek anlamda huzuru bulamaz. Allah, bir insanın gizlediklerini de dışa vurduklarını da en iyi bilendir. Kişi vicdani rahatlığı ancak samimi olarak, yalnızca Allah"ı razı etmek için çaba gösterdiğinde yaşar. Bir ayette şu şekilde buyurulmuştur:

Öyleyse sen yüzünü Allah"ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah"ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah"ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)

Modern tıp, yukarıda kısaca belirttiğimiz bulgular ışığında bu gerçeğin farkına varma yolundadır. Patrick Glynn"in ifadesiyle, "çağdaş tıp, tedavinin salt maddesel yöntemler dışında da boyutları olduğu gerçeğini kabul etme yolunda ilerlemektedir." (21)


Toplum: Komünizmin, Faşizmin ve 68 Kuşağının Çöküşü

Ateizmin 20. yüzyıldaki çöküşü, sadece astrofizik, biyoloji, psikoloji, tıp gibi bilim dallarında değil, aynı zamanda siyaset ve toplumsal ahlak düzeyinde de geçerlidir.

Komünizmin yıkılması, bunun önemli örneklerinden biridir. Komünizm 19. yüzyıldaki ateist sapmanın en önemli siyasi sonucu sayılabilir. İdeolojinin kurucuları olan Marx, Engels, Lenin, Troçki veya Mao, ateizmi en temel prensip olarak benimsemişlerdir. Komünist rejimler ateizmin topluma benimsetilmesini ve dini inançların yok edilmesini öncelikli bir hedef olarak belirlemişlerdir. Stalin Rusyası başta olmak üzere, Kızıl Çin, Kamboçya, Arnavutluk ve bazı Doğu Bloku Ülkeleri"nde başta Müslümanlar olmak üzere dindarlara karşı büyük baskılar uygulanmış, hatta toplu kıyımlar gerçekleştirilmiştir.

Ama bu kanlı ateist sistem, 1980"lerin sonunda çok şaşırtıcı bir şekilde çökmüştür. Bu çöküşün temellerini incelediğimizde ise, aslında çöken şeyin ateizm olduğunu görürüz. Patrick Glynn, konuyu şöyle açıklamaktadır:

Seküler tarihçiler komünizmin en büyük hatasının ekonominin kanunlarını reddetmek olduğunu söyleyeceklerdir. Ama başka kanunlar da vardır, bu çöküşte rol oynayan… Tarihçiler komünizmin çöküşüne giden faktörleri detaylı inceledikçe, Sovyet elitinin bir tür ateist "inanç krizi"nin sancıları içinde olduğu açığa çıkmaktadır. "Büyük Yalan"a dayalı başka yalanlardan oluşan ateist bir ideolojinin etkisinde yaşadıklarından dolayı, Sovyet sistemi çok radikal bir demoralizasyon yaşamıştır, bu terimin her anlamında. Yönetici sınıf da dahil olmak üzere, Sovyet halkı her türlü ahlaki duyguyu ve her türlü umudu yitirmiştir. (22)


Gorbachev: Tüm çabalarına rağmen Sovyet toplumundaki "inançsızlık krizi"ni çözememiştir.
Sovyet sisteminin bu büyük "inançsızlık krizi"nin ilginç bir göstergesi, devlet başkanı Mihail Gorbaçov"un yapmaya çalıştığı reformlardır. Gorbaçov başa geldiği günden itibaren, ekonomik reformların yanında ahlaki sorunlarla da ilgilenmiş, örneğin ilk olarak alkolizme karşı bir kampanya başlatmıştır. Topluma moral verebilmek için uzun süre eski Marksist-Leninist terminolojiyi kullanmış, ancak bunun fayda etmediğini görünce, rejiminin son yıllarında bazı konuşmalarında Allah"tan söz etmeye dahi başlamıştır-gerçekte bir ateist olmasına rağmen. Ancak kuşkusuz bu samimiyetsiz inanç sözleri fayda etmemiş ve Soyvet toplumunun inanç krizi giderek daha da büyümüştür. Sonuç, dev Sovyet imparatorluğunun bir anda çökmesidir.

20. yüzyıl sadece komünizmin değil, 19. yüzyıldaki din aleyhtarı felsefelerin bir diğer meyvesi olan faşizmin de çöküşünü belgelemiştir. Faşizm, ateizm ile putperestliğin karması sayılabilecek ve İlahi dinlere şiddetle düşman olan bir felsefenin ürünüdür. Faşizmin fikir babası sayılan Friedrich Nietzsche, putperest barbar toplumların ahlakını övmüş, başta Hıristiyanlık olmak üzere İlahi dinlere saldırmış, hatta kendini "Deccal" (Antichrist) olarak tanımlamıştır. Nietzsche"nin takipçisi olan Martin Heidegger koyu bir Nazi destekçisi olmuş, bu iki ateist felsefecinin düşünceleri Nazi Almanyası"ndaki korkunç vahşetleri doğurmuştur. 55 milyon insanın yaşamına mal olan II. Dünya Savaşı, ateizmin insanlığa getirdiği felaketlerin bir diğer örneğidir.

Bu arada, hem II. hem de I. Dünya Savaşı"nın çıkış nedenleri arasında da, bir başka ateist ideoloji olan Sosyal Darwinizm"in yattığını hatırlatmak gerekir. Harvard Üniversitesi tarih profesörü James Joll"un Europe Since 1870 (1870"den Bu Yana Avrupa) isimli kaynak kitabında belirttiği gibi, gerek her iki dünya savaşının ardında da; savaşı biyolojik bir gereklilik olarak gören, milletlerin çatışma yoluyla gelişeceği gibi bir hurafeye inanan Sosyal Darwinist Avrupa liderlerinin felsefi görüşlerinin büyük yeri vardır. (23)


İnançlı ve barışçıl Amerikan Devrimi"nin tersine, Fransız Devrimi tamamen ateist, putperest ve oldukça vahşi idi.
Ateizmin bir diğer toplumsal sonucu ise, Batı toplumlarında ortaya çıkmıştır. Günümüzde Batı dünyasını "Hıristiyan alemi" olarak görme yönünde bir eğilim vardır. Oysaki Batı"da söz konusu Hıristiyan kültürün yanında, 19. yüzyıldan itibaren hızla yükselen ateist bir kültür de hakimdir ve bugün "Batı" dediğimiz medeniyet içinde bu iki kültür çatışma halindedir. Batı"nın emperyalizm, ahlaki dejenerasyon, despotizm gibi olumsuz özelliklerinin kaynağı ise, söz konusu ateist unsurdur.

Amerikalı yazar Patrick Glynn, God: The Evidence adlı kitabında bu konuya dikkat çekmekte, Batı"daki inançlı ve ateist unsurları karşılaştırmak için, Amerikan ve Fransız Devrimlerini örnek göstermektedir. Amerikan Devrimi, Allah"a inanan insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir; Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi insan haklarınının "Yaratıcı tarafından verildiğini" bildirmektedir. Fransız Devrimi ateistler tarafından gerçekleştirilmiş, Fransız İnsan Hakları Bildirgesi ise ateist (ve kısmen putperest) bir mantıkta kaleme alınmıştır. İki devrimin fiili sonuçları ise çok farklıdır: Amerikan modelinde dine ve dini inançlara saygılı, barışçıl ve toleranslı bir ortam gelişmiş, Fransa"daki koyu din düşmanı anlayış ise ülkeyi kana boğmuş, o döneme kadar eşi görülmemiş bir vahşet uygulamıştır. Patrick Glynn"in ifadesiyle, "ateizm ile ahlaki ve siyasi felaketler arasında ilginç bir tarihsel korelasyon (doğrusal ilişki) vardır." (24) Yazar, Amerika"yı ateistleştirmek için yürütülen çabaların da her zaman için toplumsal tahribat meydana getirdiğini, örneğin 60"lı ve 70"li yıllarda (68 kuşağı döneminde) yaygınlaşan "cinsel devrim" hareketinin çok büyük toplumsal yaralar açtığını ve bunun artık seküler tarihçiler tarafından da kabul edildiğini anlatmaktadır. (25)

Dine Yöneliş

Buraya kadar kısaca özetlediğimiz bilgiler, ateizmin kaçınılmaz bir çöküş içinde olduğunu açıkça göstermektedir. Bir diğer ifadeyle insanlık Allah"a yönelmektedir. Bu gerçeğin ifadesi, sadece burada aktardığımız bilim veya siyaset alanlarıyla sınırlı değildir. Ünlü devlet adamlarından sinema yıldızlarına veya pop sanatçılarına kadar, Batı toplumunun pek çok "kanaat önderi" eskisine göre çok daha dindardır. (bkz. Harun Yahya, Batı Dünyası Allah"a Yöneliyor, İstanbul, 2001) Uzun yıllar ateist olarak yaşadıktan sonra, gördüğü gerçekler karşısında Allah"a iman eden pek çok insan vardır. (Bu yazı boyunca kitabından bazı alıntılar yaptığımız Patrick Glynn de bunlardan biridir.)

Buna vesile olan bilimsel gelişmelerin, hep aynı dönemde, yani 1970"lerin ikinci yarısından itibaren başlamış olması ise oldukça ilginç bir durumdur. "İnsani İlke" kavramı ilk kez 70"lerin ortasında ileri sürülmüştür. Darwinizm"e yönelik bilimsel eleştirilerin bilim dünyası içinde yüksek sesle dile getirilmesi, 70"lerin sonlarında başlamış bir süreçtir. Freud"un ateist dogmasına karşı psikoloji dünyasındaki eleştirilerdeki dönüm noktası, M. Scott Peck"in 1978"de yayınlanan The Road Less Traveled adlı kitabıdır. Glynn, bu nedenle 1997 basımı kitabında "son iki on yıl içinde, çok uzundur zamandır egemen olan modern seküler dünya görüşünün temellerini sarsan yeni kanıtlar"dan söz etmektedir. (26)

Kuşkusuz ateist dünya görüşünün sarsılması, yerine başka bir "dünya görüşü"nün egemen olması anlamına gelecektir ki bu, dindir. Dünya, 1970"lerin sonlarından (veya bir başka ifadeyle Hicri 14. asrın başlarından) itibaren "dinin yükselişi"ne sahne olmaktadır. Diğer sosyal süreçler gibi bu da bir günde değil, uzun bir zaman dilimi içinde gerçekleştiği için çoğu kimse bunu fark edemiyor olabilir. Oysa gelişmeleri biraz daha dikkatli değerlendirenler, dünyanın fikri alanda büyük bir dönüm noktasında olduğunu görmektedirler.

"Seküler tarihçiler" bu olguya da kendilerine göre bir açıklama yapmaya çalışacaklardır. Ancak söz konusu kişiler, Allah"ın varlığı konusunda derin bir yanılgı içinde oldukları gibi, tarihin akışı konusunda da derin bir yanılgı içindedirler. Gerçekte tarih, Allah"ın belirlediği kadere (sünnetullah"a) göre işler. Allah bu gerçeği bize "Sen, Allah"ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah"ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın" buyurarak bildirir. (Fatır Suresi, 43) Dolayısıyla tarihin bir amacı vardır. Tarih, Allah"ın dilediği gibi ilerler. Allah"ın dileği ise nurunun tamamlanmasıdır:

Ağızlarıyla Allah"ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. (Tevbe Suresi, 32)

Bu ayetin bir yorumu da şudur: Allah vahyettiği İlahi dinlerle insanlara nurunu indirmiştir. İnkarcılar ise bu nuru ağızlarıyla, yani sözleri, telkinleri, propagandaları ve felsefeleriyle söndürmek isterler. Ancak Allah sonunda nurunu tamamlayacak, yani din ahlakını dünyaya egemen kılacaktır.

Yazının başında sözünü ettiğimiz "tarihin dönüm noktası", gerek burada aktardığımız kanıtlarla gerekse hadislerin ve bazı alimlerin işaretiyle, işte bu olabilir. Elbette en doğrusunu Allah bilir.

Sonuç

1insanol 24.05.2007 00:47

ATEIZMIN CÖKÜSÜ-
 
Ateizme en büyük desteği sağlayan kişi ise, yaratılışı reddeden ve buna karşı evrim teorisini öne süren Charles Darwin oldu. Darwinizm, ateistlerin asırlardır cevap veremedikleri "canlılar ve insan nasıl var oldu" sorusuna, sözde bilimsel bir cevap getirdi. Doğanın içinde, cansız maddeyi canlandıran ve sonra da ondan milyonlarca farklı canlı türü türeten bir mekanizma olduğunu iddia etti ve pek çok kişiyi bu yanılgıya inandırdı.

19. yüzyılın sonlarında, ateistler, kendilerince her şeyi açıkladığını sandıkları bir "dünya görüşü" oluşturmuşlardı:
Evrenin yaratıldığını inkar ediyor, buna karşı "evren sonsuzdan beri vardır, başlangıcı yoktur" diyorlardı.

Evrendeki düzen ve dengenin tesadüflerin sonucu olduğunu ileri sürüyor, kainatta hiçbir amaç bulunmadığını iddia ediyorlardı.
Canlıların ve insanın nasıl var olduğu sorusunun Darwinizm tarafından açıklandığını sanıyorlardı.

1insanol 24.05.2007 00:55

Ateizmin cöküsü
 
Sonuç



Yaşadığımız dönem, önemli bir dönemdir. Asırladır insanlara "akıl ve bilimin yolu" gibi gösterilmek istenen ateizmin büyük bir akılsızlık ve cehalet olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bilimi kendisine araç edinmek isteyen materyalist felsefe, bilimin kendisi tarafından çürütülmektedir. Ateizmden kurtulan dünya, Allah"a ve dine yönelecektir. Bununla birlikte "hangi din" sorusu gündeme gelecektir. Bu süreçler çoktan başlamış durumdadır zaten.

Kuşkusuz bu dönemde Müslümanlara önemli görevler düşmektedir. Müslümanlar; dünyadaki bu büyük fikri değişimin farkında olan, onu yorumlayan, globalleşmenin vesile olduğu fırsat ve imkanları çok iyi kullanan, bu yolla hakikati en iyi ve etkili şekilde temsil eden insanlar olmalıdırlar.
<a href="redirect.jsp?url=http://sifirforum.com/din_felsefesi
" target="_blank">http://sifirforum.com/din_felsefesi
</a>

1insanol 24.05.2007 00:59

Stefan Zweig,Tolstoyu anlatiyor
 
Stefan Zweig,Tolstoyu anlatiyor..
. Tolstoy u artik $an $öhret sanat tatmin etmez .Duygulardan gelen mutluluk mesajina artik inanmiyor,sanat onu avutamiyor,ucup gitmis gencligin ate$li sarho$lugu,geride yikintilar birakmi$.Inancsizligin icinde bogulan bazi sanatcilar gibil yapmayip,´Kendimi nasil kurtarabilirim´sorusunu kendine sorar ??ve yolun daha ortasindayken durur ,ve alcak gönüllülükle´"BANA MANEVI GÜC VER ALLAH`IM VE BA$KALARININDA SENI BULMALARINA YARDIMCI OLMAMI SAGLA"(1)´Diyerek yaraticiya siginmaktan ba$ka bir yol olmadigini Sanat camiasina haykirir..

Anliyanlar anlar, anlamiyanlar halen $öhret sarhosu!!

1insanol 24.05.2007 01:04

ateizm denen batakliktan esintiler
 
Allah’a sığınmak bir acizliktir, derler…

İnanmak ve Allah’a sığınmak bir zavallılık ve zayıflıktır ateiste göre. Acizliğini kabul edemez. Bu gurur ve kibrine dokunur. Beyin kanaması geçiren bir yakınının çaresizliği ve Allah’a sığınmaktan aldığı rahatlama ve hoşnutluk, içinde bu huzuru yaşamayan insan için acizlik olarak algılanmaktan öteye gidemez belki ama bu durumu yaşayan kişinin iç dünyasında yaşadığı duygular Allah’a sığınmayı ve Allah’ın varlığını idraki kolaylaştırır.

Çünkü aciz kalan insan kendisine sadece Allah’ın yardım edeceğine iç dünyasında kuvvetle inanır. Yaradılışında vardır bu sığınma. İnsan acizdir. Kudretli olan ise Rabbidir. Sağlığı ve varlığı o kuluna veren Allah’tır. Kul ise sahip olduklarına sahip çıkıp Allah’ı yok saymakla ne kadar zavallı olduğunu bir defa daha ortaya koyar. Hastalık ve doğal afetlerde çaresizliği ve yalnızlığı yaşar. Allah’a inanan insanlar ise Allah’a sığınırlar ve O’na güvenirler. Allah kulu ne kadar O’nun yardım edeceğine inanırsa o derecede yardım eder. İmanı kadar yardım alır.

.................................................. .................................................. ...................

Ateist neyi zanneder?

Ateist; ateist olduğunu yani Allah’a inanmadığını zanneder…Bir insan gerçek anlamda ateist olamaz.

Ateist; Allah’ın özgür bıraktığı bir insandır. Özgürlüğünü yanlış şekilde kullanır. Sorgulamak, yüzleşmek özgürlüktür. Hiçbir konuyu dogmatik olarak kabulden yana değildir. Dogmalara karşıdır. Din bir dogmadır. Sorgulamadan kabul edilmektedir. Bunun için uyuşturucu niteliğindedir. Kimseye fayda getirmez. Özgürlüğü kısıtlar.

Oysa ki din insanı özgür kılar. Yaratıcı olan Allah’a ulaştırır. Allah kainatın ve yaratılan her şeyin tek sahibidir. İnsan saflaştıkça ve arındıkça kötülüğünden Allah’a yaklaşır. Kemâlât derecelerinde yükselen insan arındıkça ve yükseldikçe aklını daha fazla kullanır. Öyle bir hale gelir ki zaman ve mekandan sıyrılır. Kâinatın her yerine gitme imkanının sahibi kılınır. Bir anda Türkiye’de iken bir anda kâbe’de oluverir. Bir caminin her kapısından aynı anda gelir. Ya da aynı gün iftarı bir çok kişinin evinde açabilir. Bunları akıl ile açıklamak mümkünmüdür? Evliyaların yaşadığı kerametleri hangi ateist açıklayabilir?!

Yaşanan nice gerçekler vardır ki mantık çözemez. Allah’ın kudreti ve varlığı aşikar meydandadır.
.................................................. .................................................. ...................

Ateistin aklına sık takılan soru; Öldükten sonra nasıl dirilir bir insan?

İnsanın varoluşunu Allah’a bağlamayan bir insan, öldükten sonra yok olan bir şeyin yeniden oluşmasına inanması zordur. Açıklayamaz. Bu da kişiyi farklı açıklamalar getirmeye ya da yadsımaya iter.

Ateiste göre inanmamak da bir inançtır ve saygı duyulması gerekir. Allah’a ister inanır ister inanmaz bir insan. İnanmamak da inanmak kadar saygıyı hak eder. Oysa ki olay saygı görmekten daha ötedir. Gerçeğin, hakikatin ta kendisi Allah’tır. Her şeyi bir ilimle yaratmıştır. Ateist ilmi görür ama o ilmi var eden Allah’ı görmezden gelir. Bu hatası nedeniyle boşluk içinde yaşar. İç huzurunu hiç yakalayamaz. Gel gitli bir hayata sahiptir.

.................................................. .................................................. ...................
Ateist neden huzursuzdur?

Ateist sorgulayıcı ve kavgacı yapısı nedeniyle daimi bir huzursuzluk helezonu içerisinde gider gelir. Her konu kendince bir yerlere bağlanmıştır ama aslında askıdadır. İnandığı hiçbir gerçek tam anlamıyla yerine oturmamıştır. Hep yeni tezler hazırlar. Yeni sorularla kendisini geliştirdiğiniz zanneder. Oysaki her yeni soru onu biraz daha bilinmezlik bataklığına götürür. Soruları ve sorguları huzursuzluğunu ve hayata, bilinmezliğe olan güvensizliğini arttırır. Sorgulaması ve kavgacılığıyla adaleti savunduğunu zanneder. Haksızlıklar hep sürüp gider, çözüme kavuşmaz. Ölümü düşündüğünde sonuç biyolojik bir devinimdir. İnsan diğer canlılar gibi toprağa karışır ve bedeni yok olur. Belki bir ağaç, belki bir ot onun bedenindeki besinlerden faydalanarak büyüyecektir. Her şey bu kadardır. Bu da duyguları için ne kadar tatmin edici bir cevaptır tartışılır. Allahû Tealâ için kainatın en kıymetli yaratığı olan insan kendi kıymetini yok saymakta ve bu kadar basite indirgemektedir. Yerine oturmayan ateistin düşünce zinciri kendisine yeni yollar arayacaktır. Araştırması , sorgulaması bir ömür devam edecektir ve bu şekilde düşündüğü sürece gerçek sonuca ulaşamadan bu dünyadan göçüp gidecektir. Boşa harcanan bir ömür üzüntü ve hüsrandan başka ne verebilir ki! İnsan bu şekilde düşündükçe sonsuz mutluluk ve iç dinginliğine hiç sahip olamayacaktır. İç huzuru tadamadan yaşamı sona erecektir.

Allahû Tealâ her şeyin kuralını ve sonucunu vermiş. Kurallara uyan mutluluğu ve huzuru yaşar. Uymayan kişi ise o dalgadan öbür dalgaya düşen, hep bir hesaplaşma içinde olan, sonucu ise bir türlü mutluluğa ve gerçeğe bağlayamayan bir hayatı yaşar. Zannederek harcanan bir ömür…

Oysa bir arınsa içindeki kötülerden her şey çok güzel olacak…




Artik bazi önyargisiz ateistler gelismeler karsinda allah diyorlar

Bazı önyargisiz Ateistleri sorgulayıcı yapıları Allah’a götürür. O denli sorgular ki hayatı sonuca kısa bir yolla ulaşır. Allah’ın gücü ve kudreti onu teslime götürür. Her araştırmanın ardından gelen bilgiler ve yeni aşılması lazım gelen sorular vardır. Ateist araştırır, araştırır ve Allah’a hayran olur…

bazilarinin gecelim..

Dünyaca meshur tabiatci filozof Antonio F 81 yasinda Hakkikatle bulusarak ´Yaraticinin varligini kabul ediyorum, bu güne kadar yaptiklarimdan dolayi Insanlikdan özür diliyorum ´ diyerek Tövbe etti...
Dünya Ateistlerinin fikir babasi olan Antonio`nun aciklamalari Dünyanin gündemine bomba gibil düserek,bazi ateistleri $a$kina cevirmise benziyor..


Evrimin önde gelen savunucularindan Rus bilgini A.iOparin“ Hayatin kökeni“adli kitabinda proteinlerin tesadüfen olusmasinin mümkün olamiyacagini $öyle itiraf eder..:“Her biri belirli sekillerde ve kendisine has bir tarzda dizilmis binlerce karbon,hidrojen,oksijen ve azot atomu iceren bu maddelerin en basiti bile kompleks bir yapiya sahiptir.Proteinlerin yapilarindan azcik bilgisi olanlar, bunlarin kendiliginden bir araya gelebilmelerinin,Romali $air Virgil`in ünlü „aeneid siirinin etrafa sacilmis harflerden rast gele meydana gelmesi kadar ihtimal disidir´diyerek ilim ehline yakisir bir sekilde hatasini telafi etmistir...

_Kismen alinti_

1insanol 24.05.2007 01:05

ateizm denen batakliktan esintiler
 
Allah’a sığınmak bir acizliktir, derler…

İnanmak ve Allah’a sığınmak bir zavallılık ve zayıflıktır ateiste göre. Acizliğini kabul edemez. Bu gurur ve kibrine dokunur. Beyin kanaması geçiren bir yakınının çaresizliği ve Allah’a sığınmaktan aldığı rahatlama ve hoşnutluk, içinde bu huzuru yaşamayan insan için acizlik olarak algılanmaktan öteye gidemez belki ama bu durumu yaşayan kişinin iç dünyasında yaşadığı duygular Allah’a sığınmayı ve Allah’ın varlığını idraki kolaylaştırır.

Çünkü aciz kalan insan kendisine sadece Allah’ın yardım edeceğine iç dünyasında kuvvetle inanır. Yaradılışında vardır bu sığınma. İnsan acizdir. Kudretli olan ise Rabbidir. Sağlığı ve varlığı o kuluna veren Allah’tır. Kul ise sahip olduklarına sahip çıkıp Allah’ı yok saymakla ne kadar zavallı olduğunu bir defa daha ortaya koyar. Hastalık ve doğal afetlerde çaresizliği ve yalnızlığı yaşar. Allah’a inanan insanlar ise Allah’a sığınırlar ve O’na güvenirler. Allah kulu ne kadar O’nun yardım edeceğine inanırsa o derecede yardım eder. İmanı kadar yardım alır.

.................................................. .................................................. ...................

Ateist neyi zanneder?

Ateist; ateist olduğunu yani Allah’a inanmadığını zanneder…Bir insan gerçek anlamda ateist olamaz.

Ateist; Allah’ın özgür bıraktığı bir insandır. Özgürlüğünü yanlış şekilde kullanır. Sorgulamak, yüzleşmek özgürlüktür. Hiçbir konuyu dogmatik olarak kabulden yana değildir. Dogmalara karşıdır. Din bir dogmadır. Sorgulamadan kabul edilmektedir. Bunun için uyuşturucu niteliğindedir. Kimseye fayda getirmez. Özgürlüğü kısıtlar.

Oysa ki din insanı özgür kılar. Yaratıcı olan Allah’a ulaştırır. Allah kainatın ve yaratılan her şeyin tek sahibidir. İnsan saflaştıkça ve arındıkça kötülüğünden Allah’a yaklaşır. Kemâlât derecelerinde yükselen insan arındıkça ve yükseldikçe aklını daha fazla kullanır. Öyle bir hale gelir ki zaman ve mekandan sıyrılır. Kâinatın her yerine gitme imkanının sahibi kılınır. Bir anda Türkiye’de iken bir anda kâbe’de oluverir. Bir caminin her kapısından aynı anda gelir. Ya da aynı gün iftarı bir çok kişinin evinde açabilir. Bunları akıl ile açıklamak mümkünmüdür? Evliyaların yaşadığı kerametleri hangi ateist açıklayabilir?!

Yaşanan nice gerçekler vardır ki mantık çözemez. Allah’ın kudreti ve varlığı aşikar meydandadır.
.................................................. .................................................. ...................

1insanol 24.05.2007 01:35

Islam Yegane Hayat Nizamidir
 
Bazi cahiller Günümüz bati usagi Müslümanlarin geri kalisini, Islam`la özdelestirip Islam ilme terakiye karsiymis gibi lanse ederler.

Islam,ne pozitivistler gibi bilime taptirir, nede insani onun kulu kölesi eder.Yer yüzünün tüm nimetlerini Insan icin bir arac kabul eden ve mensuplarini bu terbiyeyeyle yetistiren Islam`in kitabi KURAN-I Mubin, bir bilim kitabi olmamakla birlikte,bircok bilim dalina isaret edip Insanlari arastirmaya düsümeye yönlendirir..Kuran-in BIR MUCIZESIDE,AYNI ZAMANDA ILAHI KELAM OLMASININ BIR ISBATIDA OKUMA YAZMA BILMEYEN BIR PEYGAMBERE "OKU" EMRIYLE GELMEYE BASLAMASIDIR.BAZI YARATAN KACKINLARININ DEDIGI GIBI KURAN INSAN SÖZÜ OLSAYDI, OKUMA YAZMA BILMEYEN BIR INSAN, BANA "OKU" DIYE VAHIY GELDI DIYEBILIRMIYDI?


Insanlik Dünyanin döndügünün "D" sini bilmezken.. Rabb`imiz dünyanin döndügünü acik bir $ekilde nasil haber verdigini görelim.
&lt&ltSen daglari görür, onlari yerinde durur sanirsin.Halbuki onlar bulut gecer gibi gecer gider.Bu her$eyi sapasaglam yapan Allah`in sanaatidir.&gt&gt(nahl:88)

Birde dünyanin yumurta $eklinde oldugunun aciklamasina bakalim..
&lt&ltBundan sonra da yeri yayip dösedi&gt&gt(Naziat:30)
Bu ayette &lt&ltyayip dösedi&gt&gt ifadesi ...Dahaa...kelimesiyle belirtilmistir......Dehaa....Arap dilinde deve kusu yumurtasina denir.bilindigi gibi dünyamizda tam küre bicminde degil.yumurta $eklinde ekvator $i$kince kutuplar basikcadir..Daha acik bir $ekilde aciklayacak olursak.&lt&ltBundan sonra da yeri
bir deve kusu yumurtasi $ekline getirdi&gt&gt

Yunus( as) selamin hayatinda ,Deniz altinda yasami,Süleyman (as) hayatinda iletisimin,ve astronomiye isaretler..Eyup(as) ve lokman hekim in yasam tarzlari tipbin özelliklerini.Davut (as) yasam ve tarihi anlatiliste mate,ve cesitli teknolojilere isaret..bazi ayetlerde yukarlarda canlilarin yasadigina isaretler..Muhammed (sav)hayatinda Mirac hadisesi yani uzay yolculugu..anlatmakta...

bati karanliklar iicinde bogulurken..
!
ESERLERI AVRUPA ÜNIVERSITELERINDE 600 SENE TEMEL KITAP OLARAK OKUTULAN DÄHI DOKTOR: Ibni SINAYA DÜNYA COK SEY BORCLUDUR
(980-1037)

MATEMATIK ALANINDAKI KE$IFLER:
BINOM DENKLEMI

9 asirda yasami$ büyük alim harezmi,Newton`dan yüzlerce yil önce,,kitab el Muhtasar fi hisab el Cebr vel mukabele´(Cebir ve Denkleme Hesabi Hakkinda Özetlenmi$ kitab) adli eserinde ilk olarak binom denklemini cözmü$tür..


Fransiz fizikci P. Cuirie :´ Endülüsten bize otuz kitap kaldi, atomu parcalayabildik.eger yakilan bir milyon kitabin yarisi kalmis olsaydi, bugün coktan uzayda galaksiler arasinda seyahat ediyorduk"

25.05.2007 22:06

Cakallarin müslüman olmasi mümkünmü !?
 
Su bizim kendilerine "milliyetci" ve "ülkücü" süsü veren CAKALlarin müslüman olmasi mümkünmü !?

Söyle bir gecmislerine bakalim...

Sadece politik olarak zit görüsden diye kendi irkindan olan insanlara kiyanlarin müslüman olmasi mümkünmü !?
Birde bu CAKALlar üsttelik kendilerine "ülkücü" ve "milliyetci" süsü veriyorlar ! :-))

Bu tipki fahislerin evkiziyiz demelerine yada pkk yandaslarinin barisdan ve demokrasiden bahis etmesine benzer ! :-))

25.05.2007 22:29

Islam Dini seni bile kabul eder :o)
 
:o)

25.05.2007 22:35

CAKALlarin oldugu yerde ben olmam !
 
Her önüne gelen serefsizi, haini, kahpeyi, fahiseyi bile ve CAKALlari bile kabul eden bir dini ben zaten red ederim ! :-))
Siz birbirinize yaltaklanarak daha cok allaha yaranmaya bakin ! :-))
Duyduguma göre cehennemi sizin gibiler icin simdiden yaktiriyormus ! :-))

25.05.2007 23:02

Ben Cehenneme gitmedim ama...
 
Brosürlerden gördüm igrenc bir yer ve cok sicak..
Sen Oraya Gidecegin icin bahsediyorum :o)

Kötü bir yer ya..
Yaniyor ..alev,alev..:o)

Biliyorum yanina Yandas ariyorsun biraz seni yellesin diye ama nafile...
ben gelmem :o)

25.05.2007 23:12

Barbarlik size dinden ileri geliyor !
 
Barbarlik senin gibilerin kanina dinden girmis herhalde !? :-))

Ülkücül milliyetcilik adi altinda gecn insanlara kiydigina göre hayvanlardan pek farkin yok benim icin !
allahinizda hem insanlarin kalblerini islama mühürlüyor hemde o insanlari cehennemde yakmak icin bekliyor !? :-))

Ne olursa olsun ben bir insana allahin yaptigi cehennem isgencesini yapamam !

Buna insanligim izin vermez ! ;-)

Insanlarin insana yaptigi isgenceyi kiniyorsunuz ama allahin yaptigi isgenceyi alkisliyorsunuz, hatta kabulde ediyorsunuz ! :-))

25.05.2007 23:30

Allah Insanlara Zulm etmez
 
sadece salak insanlar kendilerine zulm eder !..

Allah Insanlar cennet yolunu göstermistir.
ama Cehennem e gitme yoluna da tas koymamistir.
Serbest kilmistir hem de taa dibine kadar gitme özgürlügü tanimistir.

Senin Gibi nmantikli sabalaklarda Bu özgürlügü sonuna kadar kullanmaya kararlidir.

Zulüm nerede ?..
Ortda sadece bir geri zekalilik histerisi var :o)

Katiyen seni Yelleyen cikmayacak orada :o)

Cok sicak cok :o)

25.05.2007 23:34

Secim propagandasi Basörtüsü ! :-))
 
Önceki secimden önce akp yandaslari vatandasi gaza getirip sokaklara dökmüslerdi, her cuma namazindan sonra sokaklarda yesil bayrakli sakalli köcekler artistlik yapiyorlardi, Türk devletine ve Cumhuriyete kin nefret kusuyorlardi,...
Basörtüsü söyle basörtüsü böyle derken akp ikdidar oldu, badus gül bile basörtüsü sikayetini AIHMden geri cekti !
Bizde sanmisdikki, abdullah gül basbakan olunca basörtüsü yasagini yasa degisikligi yaparak kaldiracak, onun icin AIHMden sikayetini geri cekti.
Dürzünün derdi makam sahibi ikdidar olmakmis !
Simdi kizini bile perukla okula gönderiyor ! :-))
Azgin karisi bile okumakdan vazgecti !

Basörtüsü icin verdikleri namusyeminini hatirlatanlara, toplumun 1.5% kapsayan bir sorun icin yasa degisikligi yapilmazmismismis.
Ulen dürzüler, madem öyledide niye her cuma namazindan sonra vatandasi sokaklara dökdünüz !?
Niye Türkiyeyi AIHMe sikayet ettiniz !?

Simdi bu akp tayfasina ve basörtüsü tiyatrosuna baslayanlara PIC OROSBU COCUKLARI desem, hakli degilmiyim !
Bu soysuzlar yüzünden, o zamana kadar basörtüsüyle okuyanlar, simdi okuyamaz oldu !
Bu kani bozuk soysuzlar basörtüsü tiyatrosuna baslamadan önce Türkiyede basörtüsüyle okumak isteyen herkes basörtüsüyle okuyordu !

Önceki secimden önce basörtüsü secim propagandasi malzeme olarak kullanan, kani bozuk soyuzlar PICLER tayfasi akp, bu secimde acaba basörtüsünü niye secim malzemesi olarak kullanmiyorlar !?

Nede olsa basörtüsü sayesinde ikdidar oldular !

25.05.2007 23:37

Senin dinin ne !? Yezitmisin sen !? :-))
 
Senin dinin ne !?
Müslüman olsan bu ayetleri bilirdin !?
Bak oku, ögren !
Ne aciki, ben islami red etmis birisi olarak skzin gibilerine dinerini ögretmeye ugrasiyorum ! :-))


“Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99)

Kuran’ın Tanrı’sının sözü de ne denli açıktır:

“Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.” (Secde suresi, ayet: 13)

Şu ayetler de az açık değildir:

“Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125)

“Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149)

25.05.2007 23:57

o.T.
 
148. Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."
149. En mükemmel kanıt Allah"ındır. O dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.
150. Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
151. De ki onlara: "Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım: Hiçbir şeyi O"na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah"ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz."
152. "Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız/aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah"a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi.
153. Bu benim dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin! Yoksa bu hal sizi O"nun yolundan uzaklaştırıp parçalara böler. Sakınıp korunasınız diye O bunu önermiştir size.
124. Onlara bir ayet geldiğinde şöyle demişlerdi: "Allah resullerine verilenin tıpkısı bize de verilmedikçe asla inanmayacağız." Allah resullük görevini nereye vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, oynadıkları oyunlar yüzünden Allah katında bir küçüklük ve şiddetli bir azap öngörülmüştür.
125. Allah, iyiye ve güzele götürmek istediğinin göğsünü İslam"a açar. Saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir.
126. Rabbinin yolu işte budur; dosdoğru, kıvamında... Biz öğüt alan bir topluluğa ayetleri ayrıntılı bir biçimde açıkladık. ( Enam )

1. Elif, Lâm, Mîm.
2. Kitap"ın indirilişidir bu. Kuşku, çelişme yok bunda. Âlemlerin Rabbi"ndendir bu.
3. Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar?! Hayır, haktır o; senin Rabbindendir; senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman içindir. Umulur ki, doğruya ve güzele kılavuzlanırlar.
4. Allah"tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O"nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçı. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
5. İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O"na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir.
6. İşte budur Allah! Gaybı da görüneni de bilen O"dur. Azîz"dir o, Rahîm"dir.
7. O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan başladı.
8. Sonra onun neslini bir üsareden, hor görülen bir sudan oluşturdu.
9. Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
10. Şöyle dediler: "Toprakta kaybolup gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!" Gerçek şu ki, onlar her şeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr ediyorlar.
11. Söyle onlara: "Size vekil edilen ölüm meleği canınızı alır, sonra doğrudan doğruya Rabbinize döndürülürsünüz."
12. Günahkârları, Rablerinin huzurunda başlarını eğmiş olarak şöyle derken bir görsen: "Rabbimiz; gördük, duyduk, geri gönder bizi ki, barışa/hayra yönelik iyi iş yapalım. Artık kesin olarak inanıyoruz."
13. Biz dileseydik, her benliğe hidayetini elbette verirdik. Fakat benden şu yolda söz hak olmuştur: "Yemin olsun, cehennemi tamamıyla cinlerden ve insanlardan dolduracağım."
14. "Bu gününüzü unutmuş olmanın karşılığını tadın. Kuşkusuz, biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınıza karşılık o uzun süreli azabı tadın!" ( Secde )

94. Şayet sen, sana indirdiğimizden kuşkulanmakta isen, senden önce kitabı okuyanlara sor. Yemin olsun, hak sana Rabbinden gelmiştir. O halde, sakın kuşkulananlardan olma!
95. Ve sakın ayetlerimizi yalanlayanlardan olma, yoksa hüsrana düşenlerden olursun.
96. Aleyhlerine Rabbinin kelimesi hak olanlar iman etmezler;
97. Tüm ayetler onlara gelse bile. Ta, o korkunç azabı görünceye kadar.
98. Bir kent inansa da imanı kendisine yarar sağlasa ya! Yûnus"un kavmi müstesna. Onlar inanınca, dünya hayatında rezillik azabını üstlerinden kaldırmış ve kendilerini belirli bir süreye kadar nimetlendirmiştik.
99. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki insanların tümü toplu halde mutlaka iman ederlerdi. Hal böyle iken, mümin olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın!
100. Allah"ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
101. De ki: "Göklerde ve yerde neler var/neler oluyor, bir bakın!" O ayetler ve uyarılar iman etmeyen bir toplumun hiçbir işine yaramaz.
102. Onlar, sırf kendilerinden önce gelip geçenlerin günleri gibisini bekliyorlar. De ki: "Bekleyin! Sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim." ( Yunus )

______________________________

Simdi Biraz kafasi calisan insanlar bu ayetlerde bir Inanca davet oldugunu devete icabet edilmedigi takdirde bir ceza oldugunu yani bir uyarinin oldugunu görürler.

Allah özgür Benliklere ayetlerinin uyulmasini bildiriyor ve ekliyor:

Ben isteseydim Sizi bunlara uydururdum,kabul ettirirdim !..

Demek ki Istenilen bu degil.
Istenilen Insanlarin özgür iradeleri ile iman etmeleri.

Yani Bir zor yok.

Uyari var Zulüm edilecegine dair tehdit var fakat zor yok Yani her insan kendi yolunu sececek..
Cehennemin dibide özgür secim ile Cennetin köskü de..

Fakat Kaz kafali insanlarin Bunu anliyamamalari Cok normal.

Cünkü Onlar Özgürlügü Allah a kafa tutmak saniyorlar..

Kendi Salakliklarindan da Allah i sorumlu tutmak Dangalakligina da sahipler..

Cok sicak cok..
Kimse yellemez Orada onlari..

:o)

26.05.2007 00:03

Yanlis !.. :o)
 
12 Eylül öncesine kadar Isteyen bas örtüsü ile okuyordu
Kenancigim EVREN in cani sikildi ve Yasak koydu.
YÖK istemezük dedi yasa oldu.

Bas örtüsü yasaga karsi bayrak oldu özgürlük mücadelersi Haline geldi.

Yani anliyacagin Basörtüsü Kösebent kafali laik yobazlarin Türkiye ye hediyesidir.

Arastir da bak..

Kilic ali masallarina benzemez gercek :o)

26.05.2007 00:07

Hadi be ordan salak !
 
Yasa yürülükde olabilir ama kimse kimsenin basörtüsüne bile baktigi yoktu !
Bizzat benim kuzenim basörtüsüyle okudu, avukat oldu !

Sanki sen Türkiyeden ne haberin var !?
Senin gibi katilleri Türkiyede hapis bekliyor ! :-))

Hadi erkeksen neden avusturyaya kcmak zorunda kaldigini, nasil asyl dilekcesini verdigini, ve nedeninide yyazsana !
Aslinda yazmanada gerek yok, asyl dilekcesini verenlerin tek gerekcesi, Türkiyeyi satmak ! :-))
Avusturyaya satilmis dürzü seni ! :-))

Nasil avusturyali karin seni tepe tepe kullaniyormu bari !? :-))

26.05.2007 00:08

Insan iradesimi !? Celiskiye bak sen !
 
“Irade”nin kendisi değil; türevleri yer alır Kuran’da. Ve, Diyanet’in resmi çevirisindeki anlamı da “dileme”dir.

Buradaki “dileme”yse, “isteme”dir.

Türkçe Sözlükte, “irade”nin birinci anlamı “isteme”dir. Aynı sözlükte, “ruhbilim”deki anlamı için de “birşeyi yapmayı veya yapmamayı belirten iç güç, istemek yetkisi” deniyor. Bu anlamı da, Islam kelamındaki anlamına oldukça uygundur. “Cüz’I irade” de, “külli irade”nin yani “olumlu”yu ve “olumsuz”u birlikte içine alan “irade”nin bu iki yandan yalnızca birine yöneltilmesi, yani birşeyi “yapma” ya da “yapmama” yönlerinden birisini seçmedir. (Bkz. Gelenbevi Ale’l-Celal, 1316, 1/194 ve öt.) Demek ki, “irade” bir “seçme”dir. Olumlu ve olumsuz, yapma ve yapmama yanları ile birlikte bulunurken “külli”; bu yanlardan biri seçildiği, istek bu yanlardan birine yöneldiği zaman da “bölündüğü” için “cüz’i” adını alır. Böyleyken genellikle “külli irade” Tanrı’nın iradesi, “cüz’I irade” de insanın iradesi olarak bilinir ki, bu yanlıştır. Yani, Islam kelamındaki açıklaması böyle değildir.

Kısacası: “Irade”, karşıya çıkan seçeneklerden birini seçmedir ya da seçebilme gücüdür. “Irade”si olan bir “seçim” yapar; onu ya da bunu, şu yönü ya da bu yönü, şu biçimde ya da bu biçimde, olumlu ya da olumsuz doğrultuda seçer.

Ne var ki, Kuran ayetlerinin, hiçbir yoruma yer kalmayacak biçimdeki açık anlatımlarına göre, insanın böyle bir “seçim” yapabilmesi, “Tanrı’nın iradesi”ne, “Tanrı’nın dilemesi”ne bağlıdır. Şimdi, buna ilişkin ayetlerden hiç değilse bir kesimine bir göz atalım:

“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz..”

Diyanet çevirisidir bu. Ve bunu diyen söz, iki ayette aynen yer alıyor. (Bkz. Insan Suresi, ayet:30, Tekvir:29)

Bu ayetlerin açıklamasıyla, insana, birşeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü şöyle dursun, birşeye yönelme, birşeyi “dileme, isteme özgürlüğü”nün bile verilmediği son derece net bir biçimde anlatılıyor.

Çünkü, bu ayetlere göre, herhangi bir konuda “Tanrı dilemeli” ki, “insan da dileyebilsin”. Insanın dilemesini, istemesini; Tanrı dilemiyor, istemiyorsa, Insan dileyemez, isteyemez.

Yine Diyanet çevirisinden:

“Allah kimi dilerse onu saptırır, ve kimi dilerse onu doğru yola koyar.” (Enam suresi, ayet:39)

“Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı.” (Yunus suresi, ayet:99)

Kuran’ın Tanrı’sının sözü de ne denli açıktır:

“Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır.” (Secde suresi, ayet: 13)

Şu ayetler de az açık değildir:

“Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini Islamiyet’e açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür karanlığında bırakır” (Enam suresi, ayet:125)

“Ustün delil, Allah’ın delilidir. O dileseydi, hepinizi doğru yola eriştirirdi de!” (Enam suresi, ayet:149)

“Insan iradesi”ne özgürlük tanımayan bu ayetleri yorumlamada nasıl zorluk çekildiğini ve bu zorlamalı yorumların nasıl bir komedi durumunu aldığını görmek için “akaid (kelam)” kitaplarına şöyle bir göz atmak yeter. (Öneğin, bkz. Ebu Mansuri’l-Maturidi, Kitabu’t-Tevhid, Arapça, Istanbul, 1979, s.286-287)

Birkaç ayet daha:

“De ki:’Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet istese, sizi O’na karşı kim savunabilir?’” (Ahzab suresi, ayet:17)

“Allah size bir zarar gelmesini dilerse, O’na karşı kimin gücü birşeye yeter?” (Feth suresi, ayet:11)

Bu doğrultuda, Kuran’da pekçok ayet ve ayet hükmü vardır. Islam kelamcısı: “Tanrı dilediğini yapar.” (Hud, ayet:107)ilkesini benimsemiştir. Tanrı dilerse, insan iradesini iyiye, dilerse kötüye yöneltir. Anlatılan bu. Bu benimsenince de, “insan iradesi” havada kalır.

Cebriyye mezhebi, ayet ve hadisleri gözönünde tutarak, insanın iradesizliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu mezhebe göre, insan, “cansız varlıklar” gibidir. Kesmeye yarayan bir bıçağın, yelden sallanan bir ağacın, ya da savrulan bir nesnenin, açılıp kapanan bir kapının nasıl özgürlüğü yoksa, insanın da birşeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü yoktur. Ne yapıyor ya da yapmıyorsa, zorunlu olarak yapıyor ya da yapmıyor. Eş’ari Mezhebi’nin görüşü de buna yakın olduğu için, “orta dereceli bir zorunluluk (el-cebru’l-mutavassıt)” görüşü savundukları kabul edilir. Maturidi Mezhebi, zorlamalı yorumlarla “insan iradesi”ni biraz kurtarma çabasını gösterir. Mutezile Mezhebi, biraz daha çok gösterir bu çabayı. (Bu mezhepleri bir arada görmek için, bkz. Hayali, Şerhu Kasideti’n-Nuniyye, Istanbul, 1318, s.56-57; Osman el Uryani, Hayru’l-Kalaid Şerhu Cevahir’il-Akaid, Istanbul, 80-81)

Ne var ki, Kuran’ın Tanrısı’nın ayetlerdeki açıklamaları karşısında, “insan iradesi”ni kurtarmaya yönelik hiçbir çaba birşeye yaramaz.

26.05.2007 00:10

Ona bakilirsa...
 
Kilik kiyafet yasasida var ! :-))

Kim kilik kiyafet yasasini degerlendiriyor !?
Ama senin kani bozuk serefsiz kahpe hain pic akp tayyipin ve abdusun aklina gelirse, o yasayida yürülüge sokturular ! :-))

26.05.2007 00:11

Birde sapka yasasi var !
 
Birde sapka yasasi var !
Ama kimse bu yasayi yürülüge sokmuyor !

Iste basörtüsüde ayni bu yasalar gibiydi, taaaki senin kani bozik serefsiz kahpe hain pic liderlerin piclik yapana kadar !

26.05.2007 00:12

Türkiye komunist mi ?..
 
Tek-tip mi giyelim ?..

Muhahahahahahahahahahahahahahahaha

Atatürk Maskeli maocu sabalaklar sizi :o)

26.05.2007 00:19

Muhahahahahahahahahahahahaha
 
O zaman Ben Inaniyorum sen Inanmiyorsun
Biz secemiyoruz.
Allah seni sevmiyor ama beni seviyor öyle mi ?..

Vay sabalak Vay :o)

Allah Dilemezse sen dileyemezsin.
Allah Oku attirmazsa sen atamazsin.

Bunlar Fizik Kanunlara tecelli eden hakikatlerdir.

Insan bir Fizi kuralini bulur.kesf eder
Fakat o bulmasa da o fizi kurali vardir Cünkü Kurali koyan Allahtir.

O Fizik kurali olmazsa Oku da atamazsin Ucaga Binip de ucamazsin.

#Duvara Bir kafa atsana sen .. :o)









Duvara bir sey oldu mu ?..


Muhahahahahahahahahahahahahahahahahahahah..

Allahim aptal kullarini Göge cek !..


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 07:15 Uhr.