![]() |
Siz sagolun..
Okumak Zahmetine Katlandiginiz ve Önem Verdiginiz icin..
|
Dogru cümle??
Roman acikcasi tepkininn kime oldugunu anliyamadim!!Yazdiklarin o kadar karisik ki yazilan makaleye mi yoksa makalenin hedef aldigi kitleye mi tepkin???
|
o.T.
NE diyorsunuz?..
Bu gece "Latin ırkı" diye vurmalı mıyım sevdiğim kadını?.. Evin içinde deli danalar gibi böğüre böğüre "Titre ve kendine dön..." diye bağırmalı mıyım?.. Çanak-çömlekleri kırmalı mıyım?.. "Tekbir" getirmeli miyim, avazım çıktığı kadar... Ki komşular "Hoca yine vakitsiz okudu ezanı" diye namaza dursunlar... Ne yapmalıyım?.. "Besmele" getirip boğazını kesmeli miyim "Katolik"imin?.. * Faşistliğe, ırkçılığa, kafatasçılığa karşı çıktığım için dün bilgisayarıma yağan ve ailemi dahi içine alan "Sen Türk değilsin, Müslüman değilsin" bombardımanı karşısında, yazarken dahi beni utandıran bu yazıyı yazmalı mıyım, yoksa yazmamalı mıyım? Peki ben nasıl anlatmalıyım onlara "Türk ve Müslüman" olmayan birisini sevdiğimi, sevdamı nasıl anlatmalıyım?.. "Sevgi" olan yerde (bir vatan ya da yuva fark etmez) dostluğun, huzurun, bereketin, ortak sevdaların oluştuğunu... Tüm "iyi insanların" sevilmeye değer olduğunu... "İnançlarımızı ve kimliğimizi" çöpe atmadan "insanlıkta" el ele verebileceğimizi... Nasıl anlatmalıyım?.. * Gelen mesajları "Türk ve Müslüman olmayan" kadınımdan saklıyorum. O insan olmayan canlıları dahi korumaya çalışırken, bir kuş yavrusuna, bir kedinin bebeğine, evimize girmiş bir kertenkeleye, perdemize konmuş bir çekirgeye dahi kıyamazken, ona insanlar arasındaki bu nefreti nasıl anlatmalıyım?.. Nasıl?.. Yüreğinde yer etmek istediğim günlerde, ona Hazreti Mevláná"nın "Kim olursan ol gel" beytini okumuştum. Yüreklerimizde tüm insanlara sevgi olduğuna Mevláná"yı tanık göstermiştim. Şimdi "Sadece biz üstünüz" nasıl diyebilirim? O beyti okuduğum gün sevdalımın ıslanan gözlerine nasıl bakabilirim? Nasıl?.. Nasıl?.. Bir "ötekini" sevmiş birisi olarak yanıt vermek istiyorum... "Önce insan" demeye çalışıyorum... Ama kan isteyen çığlıklar arasında boğuluyor sesim. Ne diyorsunuz?.. Bu gece gidip kendimi yüreğimden vurmalı mıyım?.. Bekir Coskun |
o.T.
BUGÜNLERDE bir araya gelince "Ne münasebet Ermeni"yiz"i konuşuyoruz, hep bir ağızdan.
Hepimiz tek tek "dedelerimizin Yemen"de şehit olduğunu" anlatıyoruz birbirimize ve soruyoruz: "Ne münasebet Ermeni"yiz?.." Kimi milliyetçi kardeşlerimiz, boyunlarını ortaya doğru uzatıp kafalarının şeklini gösteriyorlar ve soruyorlar: "Bu kafa ne?.." "Kel kafa..." "Hayır, milliyetçilik şekli olarak ne kafa?.." "Türk kafa..." "Eeee... Ne münasebet Ermeni"yiz?.." Gemiyi kaçıran milliyetçi kardeşimiz, kafanın dışını değil içini de gösteriyor; bir vapur dolusu insanı süründürerek ve korkutarak "ne münasebet Ermeni"yiz?"i kanıtlamaya kalkıyor. (Milliyetçi, ama ordudan atılmış bu...) Ve futbol karşılaşmalarında açılan büyük büyük "Biz Ermeni değil Türk"üz" pankartları, güzelim kafalarımızın bir araya gelince daha çok çalıştığını kanıtlıyor. Amigolar şöyle bağırdılar: "Oturan Ermeni olsun..." Herkes ayağa kalktı ve "Ermeni" olmaktan kurtuldular. * Sonuçta milliyetçi kızdı. Bence dünyaya verilmek istenen barış, sevgi, hoşgörü mesajı işine gelmiyordur. Belki de o sanıyor ki, "Hepimiz Ermeni"yiz" diyen yüz bin kişi bir anda "Ermeni" oldu. Peki nasıl anlatmalı?.. Diyelim ki "Kafam kazan gibi oldu" dediğinizde kafanız kazan, "Kuş gibi uçtum" dediğinizde kuş, "Eşek gibi çalıştım" dediğinizde eşek mi oluyorsunuz? Ya da; adam başı milyon kez "...doğruyum, çalışkanım" demekle "doğru, çalışkan" olunmadı da, bir kez "Ermeni"yiz" deyince mi "Ermeni" olundu? Nasıl anlatmalı, nasıl?.. Bu sadece bir ifade biçimidir; acıdaki içtenliği, insani duyguları paylaşmaktaki samimiyeti anlatır... Irkçılığa, kafatasçılığa tepkiyi... "Önce insan" olmanın yüceliğini... Yoksa... Ne münasebet Ermeni"yiz?.. Bekir Coskun Belki Faydasi olur.. |
T$K
Duyarliligin icin T§K ederim.Yazini bende komyaladim...
Evet bunlar bilincli olarak yapiliyor..Milyonlarin suuraltinda O mübarek isimler cirkin karekterleri andirsin diye... Esek Saban, filimlerinden sonra cocuklarina $aban ismi koyan yok denecek kadar azaldi:-( Bu göcebelerin yeni türeme isimlerini biz kullanmiyoruz, Berlin , londra, Atina, Roman, Toni gibi O karekterlere bunlar daha uygun! Ya M.kemal adini kullansalar Devlet ayaga kalkardi..Bukadar duyarsizliga pes dogrusu |
Ilme delil olmazsada(ibretli)
_alinti_
Aşağıdaki yazı,Trabzon temsilcimiz Niyazi Yıldırım Bey tarafından gönderilmiştir ve ölümden dönen birçok kişi tarafından yaşanmış hâdiselerin değişik bir örneğini teşkil etmesi bakımından dikkat çekicidir. Yazısını, kendisine teşekkür ederek yayınlıyoruz. 1989 yılında geçirdiğim bir trafik kazası sonucunda koma halinde hastaneye kaldırılmıştım. Yanımda bulunan eşim vefat etmiş, beni kontrol eden doktor, kan deryası içinde kalan vücudumda bir hayat emaresi göremediğinden, bana da ölü raporu vermişti. O akşamki TRT haber bülteninde, kazada ölen kişilerin arasında benim de ismim bulunuyordu. Daha sonraları ölmediğim anlaşılmış ve üç gün devam eden koma halinden sonra kendime gelmiştim. Fakat duyma ve düşünme duygularımın dışındaki bütün fonksiyonlarımı kaybettiğimi hissediyordum. Ölmekten çok Cenâb-ı Hakk’a hesap verememekten korkuyor ve boğazım sıkılmış gibi sık sık nefes alıyordum. Ruhumu teslim etmekte olduğumu zannederken, nereden geldiğini anlayamadığım bir ses, benimle konuşmaya başladı. Ve ne için bu kadar korktuğumu sordu. Sebebini söylediğimde, aynı ses: -Korkacak hiçbir şey yok, dedi. Tamamen asılsız ve hurafe şeylere inandırıldığın için böyle sıkıntı çekiyorsun. Allah ve âhiret günü diye bir şey yok ki sıkıntısı olsun. Sana bunların boş şeyler olduğunu ispat edeceğim. Eğer beni tasdik edersen, hiçbir sıkıntı ve endişen kalmadığını göreceksin. -Peki hemen anlat ve beni bu sıkıntıdan kurtar, dedim. O ses: Biliyorsun ki bitkiler ve hayvanlar ömürlerini tamamladığında toprak olurlar. Sen o ağaçların veya hayvanların senin gibi endişe duyup korktuklarını gördün mü? Elbette hayır. Çünkü yeniden dirilme veya hesaba çekilme diye bir şey olmayacağı için, onların da bu tür şeylerden endişesi yoktur. Sen de o boş şeyleri kafandan atarsan gör bak nasıl rahat edeceksin!... Bu sözleri işittikten sonra sıkıntım daha da arttı. “Acaba dediği gibi inkâra sapsam rahatlar mıyım?” diye düşünüyor, fakat kalp ve ruh gibi latifelerimin bu inkârı kabule yanaşmadıklarını hissediyordum. Birden, daha evvel okuduğum veya dinlediğim imânî bahisler bir film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı. O ses’e hitaben: -Beni yalan ve cerbeze ile aldatmak istiyorsun, dedim. Ama ben, o dediğin bitki ve hayvanlardan farklı olarak akıl sahibiyim ve bu yüzden yaptıklarımdan mesûlüm. Sen beni onlarla nasıl bir tutabilirsin? Hem bir iğne ustasız, bir resim ressamsız, bir köy muhtarsız olamazken, bu kusursuz kâinatın bir sahibi ve yaratıcısı olmaz mı? Ve bütün kâinatla birlikte beni de mükemmel şekilde yaratan Rabbim, beni hesaba çekmeyerek başıboş bırakır mı?” Evet Risale-i Nur sohbetlerinde dinlediğim ve okuduğum her şey, içinde bulunduğum karanlık dünyamı aydınlatmaya başlamıştı. Biraz sonra o ses tamamen susmuş ve bana cevap veremez hâle gelmişti. Daha sonra kendime gelmiş ve arkadaşlarımın anlattıklarına göre dışarıdaki ezan sesini duyup namaz kılmak istemişim. Başımdan geçen bu hâdiseyi sizlere anlatmamın sebebi, iman hakikatlerine ne kadar muhtaç olduğumuzu ifade etmek içindir. Çünkü son nefeste iman ile kabre girmek ve onu cennet bahçelerinden bir bahçeye çevirerek inşaallah ebedî saadeti kazanmak, tamamen bu hakikatlerin elde edilmesine bağlıdır. Şeytanın, ölüm anındaki insanlara musallat olduğunu, onları inkâra saptırmak için akıllarına vesvese verdiğini ve bu yüzden kuvvetli bir imana sahip olunması gerektiğini bütün kardeşlerim biliyordur. Fakat ben bizzat yaşadığım bu hadiseyi Zafer Dergisi kanalıyla bütün inananlara duyurmayı bir vazife bildim. İnşaallah bir alâmet-i gurur olmamıştır. |
Benim de basima geldi
agir bir trafik kazasi gecirmistim;
Kendim de olmadigim ani hatirliyorum.. Ben Kimse ile Konusmadim ama Kendimi Boslukta ve karanlikta buldum. Hayatim da Hic rahat olmadigim kadar bir rahatlik ve huzur vardi.. Daha sonra araba da kendime geldim. Fakat O huzur ve rahatligi Hep özlüyorum.. Hatta Psikolojik bir bunalima da girdim kendi capimda.. Kendi kendime dedim ki: Ölüm böyleyse Bu kadar güzelse Yasamin hic bir anlami yok... Evet Bu düsüncelere düstüm,bir hayli Mücadele ettim kendim ile.. Sonun da yasamin Bir anlamin oldugunu ve yasamak gerektigini kendime kabul ettirdim. Enteresan seyler bunlar 1insan dostum.. |
*sich meld*
Danke erstmal für den Beitrag, denn mich würd auch interessieren wie die leute hier so drauf sind. :)
Atheismus- Gottlosigkeit Deismus- Gottesglaube aus Vernumpftsgründen Heide- Ungläubiger Nihlismus- Verneinung von Normen und Wertvorstellungen so das ertmal zum Verständnis, hab ich mir nicht ausgedacht sondern aus dem Deutschen Duden abgetippt XD und ich bin überzeugter Atheist, d.h. ich glaube nicht an eine "höhere Macht" |
*sichdiraufdieseitestell*
/me Atheist toooo
|
*sichdiraufdieseitestell*
/me Atheist toooo
|
o.T.
heheheh mein lieberrrrr:)hab ich geradee unbewusst über dich geredet??
*lol* ich meinte nicht dich...sondern monsieur anonymuss...der mich zu miss red queen kürt.. |
Deine Beiträge sind immer zu lang o.T.
ohne Text
|
*sich freu*
juhuu ich bin nicht die einzige hier *lol*
|
T Ö R E !....
"Zina suç sayılmalı" görüşündeymiş, Kadından Sorumlu yeni Devlet Bakanı...
Göreve başlarken, onu Berivan karşıladı. Henüz 14"ündeydi Berivan... 6 aylık hamileydi. Karnındaki çocuğun babası, kocası değildi. Onu belki sevmiş, belki bedenini gönülsüzce vermişti. Ama işte orada, derisinin altında, canının içindeydi bebek... 3 ay sonra kucağında olacaktı. Lakin töreyi biliyordu. Kulağı kirişte bekliyordu. * * * Hasan uykusuzdu kaç gecedir... Ezberindeydi töre... Görev, ona düşerdi. Lakin Berivan kızıydı, canıydı. Hele şimdi iki canlıydı. Nasıl kıyardı? Kıvranıp duruyordu; bir yanda törenin kanlı çağrısı, diğer yanda kızının yürek ağrısı... Ne kızına kıyabilir ne ilçenin yüzüne bakabilirdi. Bir sabah vakti sessizce evi terk etti. * * * Oğluyla konuştu Berivan"ın anası Tayibet... Oğlan iki yaş küçüktü Berivan"dan... Abla-kardeş, Cudi"nin gölgesinde, aynı dam altında, aynı yer yatağında büyümüşlerdi. Anadan aynı yoksulluğu emmiş, aynı cehaleti üleşmişlerdi. Babası çekip gitmiş, anası gözünü ona dikmişti. "Kutsal görev" onundu şimdi... Töre, öyle emrederdi. * * * Cumartesi akşamı ablasıyla baş başa kaldı oğlan... Birlikte büyüdükleri tek göz damın altında, yıllarca üstünde tepindikleri yatağın başucunda... Akıllarından neler geçti, konuştular mı, yoksa dilleri tevekkülle zamklı mıydı, kim bilir... Biri 14, diğeri 16 yaşındaki iki çocuğun arasında şimdi adına "Töre" denilen bin yaşında bir kin tohumu vardı; ...bir de soğuk silah... Oğlan iki kurşun sıktı ablasına... Biri şakağına, diğeri karnına... Şakağına sıktığı, genç kızın beynine saplandı; karnına sıktığı, doğmamış bebeciğin yüreğine... * * * Oğlan, ablasının cesedinin başından polisi arayıp "Cinayet işledim, gelin beni teslim alın" dedi. Onu karakola götürdüler; ...ablasını otopsiye... ...anneyi, azmettirmekten adliyeye... Ve baba Hasan, dönmedi bir daha köye... İpi kopmuş bir tespihin taneleri gibi dağıldı ailenin fertleri... "Namus belası" Silopi"nin alıştığı hikâyeydi. Basın, "Bir töre cinayeti daha" dedi; arkası gelmedi. * * * 2005 baharının son cumartesi gecesiydi. Türkiye "Sonbaharda medeni dünyayla bütünleşebilecek miyiz"i tartışıyordu. Yeni ceza yasası, organize suç sayılan "töre cinayeti"nin cezasını ağırlaştırıyor, "Namus cinayeti"ne ilişmiyordu. Yeni bakan "Aile kurumunu zedeleyen zina suç sayılsın" diyordu. Berivan, bu tartışmaları izleyemedi. Rayları altında kalmıştı, medeniyete kalkan trenin... Onu, yüreğinden vurulmuş bebeğiyle birlikte toprağa verdiler. Peşinden de bizim yarın düşlerimizi gömdüler. Can Dündar dördüncü cemre düşer sözden döşümüze ustura keskin! _________biz susarız!.. |
Tesekkürler
Gercekten entel,zeki,olgun,ince bir düsünce tarzin var.
Ama burda seni anlama kapasitede bulunan cok azdir maalesef. Yinede buraya haftalar sonra "tesadüfen" ugrayip,yazini okumak sevindirdi. Allah´a (tesadüf/tanri/doga/budda/Isa vs. vs.)hamd olsun. |
Verschwörung gegen den Islam???
Worauf wollt ihr hinaus? Demnach gibt es also eine islamfeindlich Organisation im türkischem TV, die absichtlich versucht Gottesnamen in den Dreck zu ziehen? Möchte man diese angeblichen Gottes-Beleidigungen verhindern, dann muss auch alle 99 Gottesnamen bei der Vergabe an Menschen verbieten, denn Menschen werden niemals mit ihrem Handeln Gottesnamen würdigen können.
Soll man jetzt in der Türkei Kino und TV nach religiösen Idealen oder Prinzipien kontrollieren??? |
Sacmalamayin!
Mustafa Kemal kullansalardi diyorsun..Peki Mustafa ve KEmalin isimlerinin cok ama cokkkkk önemli anlamlari yokmu???
Safsatalik yaratmayin..Ne alaka! |
Biraz...
...ilimle ugrassan cok daha iyi edersin diye düsünüyorum!
Bahsettigin o Esmaül Hüsna (yani 99 diye adlandirilan isimler, sadece 99 ile kisitli degildir) ´nin anlamalrini bi okuda anla ne anlama geliyorlar.. Okuduktan sonra kendine dön bi bak, bu isimlerin varliklar üzerindeki özelliklerden ne kadar uzak ve ne kadar yakin?!? Bu kadar basitlesip yüzeysel düsünmeyin lütfen! |
Paulus Evangelium´a bak o zaman...
Okumak istemiyorsan, sadece VATIKAN adi yeterli olur herhalde ;)
|
oo jaa freut euch
oo jaa freut euch,tanzt den Hula hula tanz :)
|
:o)
lol, tanzt du mit?
|
Ilimle ugrasmak...
Tatlim yeterince ilimle ugrastigim kaniysindayim!Ugrasmasam bunun farkina varmam ve diger insanlarin yaptigi gibi yüzeysel olarak bakip gecerdim!!Fakat ben bu olaya duyarsiz kalamadim kalinmamasi da lazim!!Rabbimizin 99 ismi oldugunu ve bunlarin ne anlama geldigini biliyorum!Fakat sunu da biliyorum ki Allahin subuti ve zati sifatlarinin bir kismi sadece insanlara isim olarak verilir!Sen de biraz arastirsan ne demek istedigimi anlarsin!!
|
Ilminizin derecesini bilmiyorum
Merakta etmiyorum..
Güzel olan su ki: Cenab-i Hakk in Güzel adlarinin bilinmesi söyle dursun Hasa Varliginin Tartisildigi Toplumumuzda Iki hanim arkadasimizin Derinlikler de Tartisma baslatmasi.. Sizlere baktikca Mutlu olmamak Elde degil. Ince eleyip SIK Dokuma Kültürüne gelince; Bu aliskanligi Nerede edindinizse oraya selam olsun. Insanin Dinini bilmesi cok güzeldir. Fakat ona sahip cikmasi ve hatta Savunmasi icin de "Perfecktion" gereklidir. Sagolun.. Allah razi olsun !.. Iddanin Dogrulugu yanlisligi önemli degildir. yani isimlerin Ard niyetle Kullanilmasinin Dogrulugu yanlisligi tartisilir. Fakat Bunu Görüp sahip cikmak hepsinden önemlidir. |
Senin ile yazışmadığımı bilmektesin!
Buna rağmen bana yazmanı dostça görmüyorum, çünkü yazı dilin dostluk taşımıyor ve bilgisizce.
Paulus evangelium diye bir şey bulunmuyor. Paulusun mektupları vardır ama bir İncil bütünlüğü çalışması bulunmaz. Ve, Peygamber olarak gösterilir. İncilin dört versiyonlarını kimlerin yazdığını yazmama sanıyorum gerek yok. Biraz din ile ilgili olan herkes tarafından bilinir. Vatikan adından ne kast ettiğini de anlamış değilim. Bir insan bir insan ile konuşurken ton ölçüsü saygınlık ve zerafet ölçüsüdür. Karşılıklı yazışırken de yazı tonu aynı ölçülerin ne anlam taşıdığını belirtir. Sanıyorum yeterince açık yazdıklarım. Tekrar yazıyorum benim ile bu tonlar ile yazışma nede olsa eskiye ait aramızda bir dostluk ilişkimiz var, kırmayalım birbirimizi. Paulus Evangelium´a bak o zaman... Okumak istemiyorsan, sadece VATIKAN adi yeterli olur herhalde ;) |
!
Bu konuda bütün sıkıntı dinlerin farklı, farklı yorumlarında ve baskılarında yatmakta.
Dinler elbet dini çok üst bir seviyede tutan tüm insanlar için ilk planda ölüm korkusunu yenebilmek ve yaşadıkları yaşamda insani ilişkilerini dürüst, samimi ve temiz yaşayıp, temizce ölüme ulaşabilmeleri için gerekli bir ödevler bütünü gibi gözükmekteler. Lakin her din ölümü ve gelinen yere ulaşılmayı kendi ölçülerinin içinde yoğunlaştırıp, inandıkları Peygamberlerinin öğretileri ile sonuçlandırmaktalar. Suç ve Ceza gibi korkutucu yaptırımlar ile. Ölüm her ruhun zaten bildiği, geldiği yer, bilinmeyen ölüm ve ölüm ötesi değil, bu yaşamdır ruh için. İster Tanrı tanımaz bir ateist olsun, ister Tanrıya inançlı her hangi bir dinin inançlısı olsun ölüm yakını deneyimleri hemen, hemen aynıdır, yaşanan sevgi, kucaklama ve bağrına basma hep o büyük sevginin hiç bir fark gözetmeden yaşanmasıdır. Ölüm yakını deneyimi yaşayan bir insan yaşamda neler yaşarsa yaşasın, neler öğrenirse öğrensin asla Tanrı tanımaz Ateistliği bir daha kabul etmez. Ve o yaşadıklarını bir yaşam boyu asla unutmaz. Ne ölümden korkar, nede bu dünyanın her şey olduğuna inanır, nede bir insana fiziksel bir ızdırap verir, nede başarabiliyorsa aslında başarabilmelidir ruhsal bir üzüntü verir, nede çıkarcı, yalancı ve egoist olur. Bütün bunların çok ilkel ve gereksiz şeyler olduğunu yaşadıkları ile öğrenir. Bunun dışında dünyada yaşayan başka canlılarada acı vermekten sürekli kaçınır. Beyin ve Ruh iki çok farklı bir nesne, birisi her şeyi unutmaya ve sürekli yaşamaya çalışan, diğeri unutmamaya ve burada geçici olduğunu yaratılışının tüm özünün mayasının ışık ve sevgi olduğunu bilen ve buna göre yaşamaya çalışan bunu elde edemeyincede çok büyük bir ızdırabın ve içine düşen bir varlık. Tanrıya yakın olan tüm yer ruhun geldiği yer. Ve o anlatılmasının bu dünyalı beyin ve yaşam standartlarında mümkün olmayan, anlaşılmasıda mümkün olmayan o büyük sevgi ruhun her an özlem ile dönmek istediği yerdir. Ölüm bu hantal, ilkel vücuttan kurtuluşturda. Tek bir görevi vardır ruhun hem bu hantal vücudun içinde bir süre için zorunlu yaşamak zorunda kalmasının, hem de bu zorunlu yaşam süresinin tamamlamasının hızlı öğreti ve gelişimdir. |
gehjts nicht noch längerr ??? o.T.
ohne Text
|
...
tebrik etmeye dilim varmiyor..
tutulacak ayna cok bize.. görecegimiz . görmemiz gereken sey makyajimizdanda öte.. sadece utanmak geliyor icimden.. kötülügün karsisinda.. |
önce insan olalım sonra ne olalım??
lütfen buralarada dikkat et alpi abicim."ilkönce insan olalım" yaygarası koparanlar yaygaraya kananlara sonra ya "oyle insan olunmaz" diyorlar ya da sapsallasıp da "iyi de nasıl?" diyedenlere de böyle işte böyle insan olunur diyorlar.ne yapmış oluyorlar?Sadece sapsallaştırmaları bile yeter.(daha sonra insanlar hepimiz ermeniyiz sloganları atmayı insanlık olarak algılayıp stadlarda birilerinin hepimiz ogun samastız nidalarını fırlatmalarına zemin hazırlıyorlar.ben simdi olaydan hemen sonra hepimiz ermeniyiz diye manset atan ve bu mansete destek yazıları yazanlardan hem hayinlik hem man kafalılık anlamında suphelenmeyeyim de ne yapayım?)
insan olmayı kabul ettikten sonra millet olmayı ya da müspet anlamda milliyetci olmayı reddetmek geliyor.ya da tartısmalara katılıp sen de insan mısın sen bu caniliği mi savunuyorsun diyenlere karsılık verip ulkeye nifak salanların niyetlerine yag surecek kısır tartısmalara suruklenmek geliyor.dikkatinizi cekmiştir iş nerelere vardırıldı.medya manuplasyonları bi yıgın yalan haber ve kıskırtmayla.birileri insanlıgı millet olmayı milli durtulerle hareket etmeyi reddetmek olarak satmaya basladı.ne yani insan olmak turk olmayı reddetmek vatanı yok saymak tarihi hice stmak olarak mı zuhur ediyor? hırant dink oldurulecegini biliyordu.son yazısı bunu zaten kanıtlıyor.(devlette biliyormus.ama bazı devlet yada devletin bazısı bu işi savsaklamış.bu da devletin insan oldugunu gosterir.yani devlet islah edilebilir.her neyse.)hırant bunu nerden biliyor?yaptıgı seylerden ve kendisine karsı tertiplenen tepkiden.peki bir insan kendisini neden hedef haline getirecek faaliyetlere girişir?bu onun ya aptal yada tam bir idealist oldugunu gosterir.bence hırant tam bir idealist degildi.cunku idealist bir insanın ideal zekasını sergileyemedi.ideal zekalı bir insan oldurulse dahi yaptıgı kendisinin ardından kendisini tamamlar.simdi bu tartısmalar ve ermenilerin kazandıgı primler buna mı yorumlanmalı?bence değil.cunku adam susturulmadı.bozuk para gibi harcandı.ve ne kotarılıabilirse o kotarılıyor.ideal zekalı bi insan kendisinin bozuk para gibi harcanmasına neden olacak faaliyetler içerisine girmez kendisini bu tur faaliyetlerden korur.ve neyi savunuyorsa onu da catır cutur savunur.birileri onu oldurmeyi dusunse bile ellerinde olumunden kotarılacak bir sey bulamayacakarı için tek nedenden dolayı oldurmek geregi hissedebilirler.susturmak.hırant dink susturulmak için mi olduruldu?yoo!su an ne yapılıyorsa onu yapmak için olduruldu.ve bozuk para gibi harcandı.cünkü onu ceplerine atanlar harcama kararı aldı ve harcadı. simdi onu ceplerine atanlar harcama kararı aldı ve harcadı diye ben insanlıgımdan turklugumden milliciliğimden milletimden mi utanacagım vazgececigim.yoo.ben daha da ileri gidiyorum.hırant olduruldu diye hırant yada ermeni için hiiic uzulmedim.ben bu millete sıkılan kursuna uzuldum.ve koparılan yaygaraya kanıp manuple olan zihinlerin cokluguna uzuldum.birilerinin kalkıp bana insanlık ogretmeye kalkmasına uzuldum.bu olayın turklukle yada millet olmakla yada milliyetcilikle bir alakası olmadıgını herkes bilebilseydi hırantı zaten olduremezlerdi.cunku hırant denen adam yuzyıllardır birlikte yasadıgı turk milletinin yuceliğini gorur tek laf edemezdi.etse bile adam gibi yargılanır cezasını cekerdi.ve biz de kendisini bilen bir milletten ve bu milletle ozdeslesmiş adam gibi bir devletten soz ediyor olurduk.Zaten bütün mesele de bu değil mi???? |
Valla seninki de hiç fena sayılmaz.
Edebi anlamda tabi.
|
o.T.
burda gozden kaçırılmaması gereken sey cinayetin devlet düzenine yonelik olması yanında devlet millet bütünlüğü ve millet bütünlüğüne de donuk olması.ve gundem cok kotu işgal ediliyor.turkiye derin devlet siyasetci hesaplaşmasına itildi.aklı olanlar bunun cok uzun bir sure alacagını bilir.bu da turkiyenin içe gomulmesi ve dısa odaklanamaması demek. ayrıca siyasetin derin devlete uzanmasıyla devletin derininin siyaseti harcamasına donusturme ihtimali de yuksek.yane bu cinayet secilmiş bir cinayet.yani hepimiz ermeniyiz demenin alemi yok cunku bunu diyenler oldurenler kadar ahmak.bir ermeni oldurumesi ve bu ermeninin ses getirecek bir ermeni olması cok isabetli bir karardan baska bir sey degil.ogun samast 11 ay once karar almış oldurmeye de peki neden 11 ay sonra oldurmus.adam elini kolunu sallaya sallaya geldi oldurdu.kısacası ermeni oldugu için değil en iyi hedef oldugu için olduruldu hırant beyefendi.dolayısıyla benim hırant veya ermeni olmak yada insan olmak arasında secim yapmak gibi bir zorunlulugum yok.AKILLI OLMAK EN İYİSİ.!!!ben onu seciyorum.
|
Tonumum herhangi bi siddet icerdigini.
zannetmiyorum ...
Sen öyle algiliyorsan, bi sey yapamam,... Sorry ;) Paulus nerede Peygamber olarak gösteriliyor ?? Kac tane Evangelium var (gercek Evangeliumlar lütfen) ?? P.S.: Mein Klausurfach war Religion! Das mal nebenbei ;) |
B E R D E L !..
Baba, berdelle evlendirdiği kızını geri alıp, büyük kızı ölünce dul kalan damadına vermek istedi. Ancak karşı taraf da diğer berdel gelinini geri isteyince kan döküldü: Bir ölü, bir yaralı
Haber ResmiAHMET KAYA / RAMAZAN TUNCER GAZİANTEP - Filmlere konu olan "berdel" töresi can aldı. Baba Mehmet Demir, ölen büyük kızının eşine, berdelle evlendirilen küçük kızı Elif"i vermek istedi. Bu durumda, iki ailenin kız ve erkek çocuklarının karşılıklı evlendirilmesine dayanan berdel gereği, Demir"in oğlu İsmail"in de eşini iade etmesi gerekiyordu. Buna karşı çıkan İsmail Demir, boşanması için baskı yapan babasını yaraladı, ağabeyini öldürdü. Berdel cinayeti, Gaziantep"in Şahinbey ilçesine bağlı Sarıkaya Köyü"nde yaşandı. Elif Demir"in talihsizliği, ağabeyi İsmail Demir"in, beş yıl önce komşu Ortaköy"de oturan Besey Çınar"a vurulmasıyla başladı. Besey ile İsmail resmi nikâhla evlenirken, Elif de kendisine hiç sorulmadan yengesinin ağabeyi Halil Çınar"a imam nikâhıyla verildi. Besey-İsmail Demir çiftinin beş çocuğu dünyaya gelirken, Elif - Halil Çınar çiftinin çocuğu olmadı. Damattan iki milyar almış Töre cinayetinin ilk işareti 10 ay önce geldi. Elif"in ablası Rahime ölünce, eniştesi Cuma Polat altı çocukla ortada kaldı. Daha kızı Rahime"nin ölüm acısı unutulmadan, 62 yaşındaki baba Mehmet Demir, "kan kokan" bir inatlaşmaya girdi. Mehmet Demir, oğlu İsmail"i evlendirirken berdel verdiği kızı Elif"i, nikâhsız yaşadığı Halil Çınar"dan alıp, dul kalan 52 yaşındaki damadı Cuma Polat"la evlendirmek istedi. İddiaya göre damadından bunun için 2 milyar lira alan Mehmet Demir, komşu köyde yaşayan kızı Elif"i, Sarıkaya Köyü"ndeki evine çağırdı ve geri göndermedi. Bunun üzerine Halil Çınar kayınpederinin evine gelerek, karısı Elif"i geri göndermesi için yalvardı, ancak "Elif"i damadım Cuma"ya vereceğim" yanıtını aldı. Çınar ailesi de, gelinleri Elif"in ellerinden alınmasına karşılık, berdel usulüyle İsmail Demir"le evlendirdikleri kızları Besey"in, töre gereği geri getirilmesini istedi. Oğul, töreye isyan etti Eşi Besey"den ayrılmak istemeyen İsmail Demir ise törelere karşı çıktı. Ancak babasını fikrinden caydıramayan İsmail, dün av tüfeğini alıp tek katlı evin terasına çıktı, "Ben eşimden ayrılmayacağım. Elif"i de ilk eşinden alamazsınız. Kimse dışarı çıkmasın. İlk çıkanı vuracağım" diye bağırdı. İsmail önce, kapıdan ilk çıkan ve kendisini engellemek için üzerine gelen ağabeyi Cuma"ya, ardından da babasına ateş etti. Cuma Demir olay yerinde öldü, ağır yaralı Mehmet Demir ise Gaziantep Devlet Hastanesi"nde tedavi altına alındı. Gözaltına alınan İsmail Demir, "Pişman değilim. Babam, eşimi boşayıp baba evine göndermemi istedi. Kardeşim Elif"i enişteme satıp, namusumuzu beş paralık edeceklerdi. Ayıptır dedim, dinlemediler" dedi. Öldürülen ağabey Cuma Demir"in eşi Hacer Demir de berdelin bir başka kurbanı olarak üç çocuğuyla ortada kaldı. Bu nasil din ?.. Bu nasil Ahlak ? Bu nasil Insanlik ?.. |
o.T.
KADRİYE
Kadriye benim kuzenlerimle aynı yaştaydı. Kuzenlerim yaz tatiline girdiği gün Kadriye de kara toprağa girdi. Kuzenlerden birinin karne hediyesi cep telefonu, birinin paten, diğerinin bisiklet. Kadriye"ye karne hediyesi yok. Okula da gitmiyor zaten. Ailesinin O"na layık gördüğü armağan ise, bir "koca". Hem de 70 yaşında bir koca. Benim kuzenlerden biri, alınan cep telefonunun markasını beğenmedi, küstü. Diğeri, pateni neden kırmızı değil diye ortalığı ayağa kaldırdı, küstü. Sonuncusu da bisikletinin selesi olduğunu, yani bunun bir kız bisikleti sayıldığını iddia etti, küstü. Kadriye"ye gelince, berdel verildiği 70"lik sübyancı kocasıyla geçirdiği ilk geceden sonra, ne cılız bedeni, ne de henüz çocuk aklı, bu ağır yükü kaldıramadı, küstü. Tüfeği ağzına dayadı. Öldü! AZİZE Şanlıurfa"da 14 yaşındaki Azize, "gönlünü", yani törenin anlayışıyla "namusunu", komşu oğlana kaptırdı. Genç adam, törenin kurşunlarıyla can verirken, Azize de boğulsun diye Fırat"ın azgın sularına atıldı. Tıpkı iki yıl önce, istemediği adamla evlendirildiği için evinden kaçan Gönül"ün töreler gereği ailesi tarafından atıldığı gibi. Ancak Azize ve Gönül ya şanslıydı ya vadeleri dolmamıştı, ya da öldürmeyen Allah öldürmezdi. Artık ne derseniz. Sonuçta ikisi de azgın sulardan sağ kurtulmayı başardılar. Aileleri bunu öğrenince "perişan" oldu. Töreyi yerine getirememenin, kendi evlatlarını öldürmeyi becerememiş olmanın utancıyla aşiretlerinden "özür" dilediler. Artık yüzleri hep eğik kalacaktı. MEHTAP Mehtap 22 yaşında. Evli. Bir çocuk annesi. Evladı hasta. Kocasının geliri yetmiyor. Mehtap da çalışmaya karar veriyor. Bir evde, yardımcı olarak işe başlıyor. Çok mutlu. Çalışmayı çok seviyor. Yaptığı iş hiç de zor gelmiyor. Hayatında ilk kez kendi kazandığı alın terinin karşılığıyla çocuğunun boğazına lokma giriyor. Ama Mehtap"ın da töre saplantılı bir babası var. Hemen devreye giriyor: "Benim kızım el kapılarında çalışamaz" diyor. "Eğer", diye de ekliyor; "Eğer evden dışarı çıkarsan seni vuracağım. Bunun için de gece gündüz, kapınızın önünde nöbet tutuyor olacağım". Kocası da ağzını açıp tek kelime edemiyor. Çünkü törelere kimse karşı gelemiyor. Bu rezaletin Cikisi nedir ?.. Din mi ?.. Din ise hangi din ?. Gelenek mi ?.. Gelenek ise kimin gelenegi ?.. Insanlik sözcüleri !.. Kendi öz Kardesine Kursun Sikan ,kendi öz evladina diger evladi ile kiyan benimle nasil kardes olacak ?.. Bu Bir Ahlak Meselesi midir ?.. Yoksa Ahlaki bir ENKAZ MIDIR ?.. Bu enkazin altinda kalmis ve "Bana ne " felsefesi güden "Isli Mumlara ","Kalorisiz aydinliklara" sesleniyorum.. Orda kimse var mi ?.. |
Offenbarung!!! Elçi anlamına gelir.
Senn Paulus bir elçidir tüm Hıristiyan dinlerinde.
|
hadi biraz daha ekleme yapayım hiç,
istememe rağmen.
Senin nasıl ve nerede DİN okuduğun emin ol beni hiç ama hiç ilgilendirmemekte. Ben Teolojinin çok daha büyükleri ile bir arada yaşadım. Avrupanın her hangi ücra bir köşesinde isteyen her türlü Üniversite okumalarına öğrenci olmasa bile, o dalın kayıtlı bir öğrencisi bile olmasa tüm öğretilere ve okumalara katılabilir abartılacak bir durum da değildir. Senn Paulus kimilerine göre aziz, kimilerine göre evliya ve hıristiyanların her türlü kollarına görede İsanın çarmıha gerilmesinden sonra ilk görevli vaazlar veren Peygamberdir. Laf aramızda Türkiyede Yalvaçta bile yaşadığı düşünülmektedir. Selamlar... |
Paulus ile pek ilgili degil ama;
Diyalog acisindan Iyi Bir sunum:
<a href="redirect.jsp?url=http://www.abd-ana.com/img/abdana/flash/ercu-tur-1.swf" target="_blank">http://www.abd-ana.com/img/abdana/flash/ercu-tur-1.swf</a> |
Eksikleri olmasına rağmen iyi bir,
çalışma.
Antik çağın Anadolu düşünürlerine de yer verilebilseydi daha bir anlamlı olurdu. Teşekkürler... |
o.T.
igrenc!
|
Kimin Elcisi??
Benim gözümde herhangi bi Elci yoktur...Neyin elcisi?? Tanrimi varda Elci olsun??
Benim icin sadece Nübüvet ve Risalet kavrami vardir ;) |
Senin ..
evet Peygamber kelimesini algiliyasini bilemiyorum..Tabikii herhangi bi Tanriya inanc varsa, VAAZ verilenlerde Peygamber (Postaci, Elci) olarak görülebilir belirli kesimler tarafindan!..
Fakat önemli olan sey Nübüvvet ve Risalet boyutunu anlamaktir... Bunu Hz. Isada izleyip görebiliriz...Paulus Vaaz vericidir ve herhangi bi Boyuta ulasilmamistir...!!! Umarim bunlarin farkina varirsin! Not: Hangi Resul Türkiye üzerinden gecmedi...Soruyorum kendi kendime simdi!?!? ;) Cevabin muhtemelen evet olucaktir! Urfa (Incilde Ur adi ile gecer), Agri (ararat), Kibris, ve bircok bölge daha ;) bunlar yeni birsey degil.. |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 19:09 Uhr. |