![]() |
Sana el insaf!!!!!
Karsilastirdigin Cöpcü adamin teki..Baska yazar bulamadinmi??
Demekki, cok okuyorsunki, okudugun sahisin Terörist fikri hosuna gidiyor?!? Neyse, senin gibi sade soru yöneltip fakat cevap veremeyen insan cok..Ugrasamam.. Kal saglicakala! |
Allah i tartisabilmen icin önce..
kendini -ruhunu tartisabilmen Lazim.
Bunun icin kendine soracagin soru: " KIMSIN " Eger Bu soruya Yanit verebilirsen Günün birinde ;Allah i tartismana gerek kalmayacak. Hoscakal. |
Hayir Yeterli Olmaz !..
Din alimlerinin Dünya nin dönmedigine dair icmalari var.
Ama gercek öyle degil. Cünkü Kuran yörüngelerden Ve Dünya nin eliptik seklinden bahseder. Kadin Meselesi de öyle. Din alimlerinin Nerede birlestikleri degil Kuran in ne dedigi Önemlidir. |
kerbale sehitleri
Hz. Hüseyin ile birlikte, Kûfe?ye gönderdiği amca oğlu Hz. Müslim bin Akil ve 2 çocuğu ile birlikte Kerbelâ?da şehit olan kişilerin isimleri.
1. Abdullah oğlu Avf, 2. Abdullah-i Muhyi oğlu Ömer, 3. Abdullah oğlu Sa?d, 4. Abdullah-i Yezmi oğlu Abdurrahman, 5. Akîl oğlu Câfer, 6. Akîl oğlu Müslim, (Küfe?de) 7. Akil oğlu Abdurrahman, 8. Amr Kelbi oğlu Abdullah, 9. Avf oğlu Avn, 10. Avsece-i Azerbaycanî oğlu Müslim, 11. Cebâve oğlu Ömer, 12. Câfer oğlu Abdullah?ın oğlu Muhammed, 13. Câfer (İslam ordusunun müezzini), 14. Deccâne oğlu Abdullah, 15. Deccâne oğlu Sa?d, 16. Enes oğlu Mâlik, 17. Enes oğlu Muhammed, 18. Farrat oğlu Ömer, 19. Firûzan (İmâm Hüseyin?in kölesi), 20. Fâris oğlu Gulam (İmâm Zeynel Abidin?in hizmetçisi), 21. Gûlam Selman (Basra?da şehit oldu), 22. Gulam oğlu Urve (Hûr?un kölesi), 23. Hâni Baba (Urve ve Hz. Ali?nin kızkardeşi Ümmehâni?nin oğludur), 24. Hasan-i Hemedanî oğlu Berir, 25. Hûr oğlu Ali, 26. Hanzala oğlu Said, 27. Hassen oğlu Zehir, 28. Hz. Ali oğlu Hz. Hüseyin 29. Hz. Ali oğlu Avn, 30. Hz. Ali oğlu Abdullah, 31. Hz. Ali oğlul Celal Abbas 32. Hz. Ali oğlu Ebubekir, 33. Hz. Ali oğlu Fazl, 34. Hz. Ali oğlu Osman, 35. Hz. Hasan oğlu Abdullah, 36. Hz. Hasan oğlu Kâsım, 37. Hz. Hüseyin oğlu Ali Ekber 38. Hz. Hüseyin oğlu (Mâsum) Ali Asgar (Abdullah Ekber), 39. Hz. Hüseyin oğlu (Masum) Kâsım 40. Halit oğlu Ömer, 41. Harir oğlu Hamza, 42. Hâris oğlu Cebâve, 43. Hâris oğlu Yusuf, 44. Kays bin A?rabî, (Küfe?de) 45. Kelbi oğlu Veheb, 46. Ma?kel oğlu Enes, 47. Malik oğlu Vekkas, 48. Meşkûr (Hz. Müslim?in çocuklarının zindancısı), (Küfe?de) 49. Mezahir oğlu Habib, 50. Mikdâd oğlu Muuhammed, 51. Muhacir-i Câfî oğlu Zeyd, 52. Muhammed-i Kesiyr, (Küfe?de) 53. Muhammed Kesiyr oğlu Mahdum, (Küfe?de) 54. Muta oğlu Ömer, 55. Müslim-i Azerbaycanî?nin oğlu (ismi bilinmiyor), 56. Müslim Akîl oğlu Abdullah, 57. Müslim Akil oğlu İbrahim (Küfe?de) 58. Müslim Akil oğlu Muhammed, (Küfe?de) 59. Müslim Hammad, 60. Müslim Mazenî oğlu Yahya 61. Ömer oğlu Halit, (veya Halil) 62. Raf?i oğlu Hilâl, 63. Rebîa oğlu Kays, 64. Riyah oğlu Hûr, 65. Riyah oğlu Mıs?ab (Hûr?un kardeşi), 66. Saad (Ebu Tâlip?in kölesi), 67. Sad oğlu Hanzala, 68. Seviyd oğlu Şit, 69. Ubeyd oğlu Şerih, 70. Urve oğlu Abdurrahman, 71. Utbe-i Vekkas oğlu Haşim, 72. Utbe oğlu Mâlik, 73. Ziyad Şaabi oğlu Zeyd, |
o.T.
Kerbela Katliamı: 10 Ekim 680
10-10-06 Hz. Muhammed`in kızı Hz. Fatma`nın ve Hz. Ali`nin oğlu Hz. Hüseyin, haksız olarak Şam`da iktidarı ele geçirmiş olan Muaviye`nin oğlu Yezid`e biat etmeyi ?onu halife olarak tanımayı- reddetti. Kufe halkının kendisini desteklemesi ve Kufe`ye davet etmeleri üzerine Hz. Hüseyin, 680 yılında yaklaşık 100 kişi ile birlikte, İslam adına çeşitli zulüm ve haksız uygulamalar yapan Yezid`e karşı durmak üzere Mekke`den Kufe `ye hareket etti. Bugün Irak sınırları içinde olan Kerbela`da Yezid`in askerleri, Hz. Hüseyin ve taraftarlarının önünü keserek onları günlerce susuz bıraktılar. Fırat Nehri`nden su almak isteyen kafileye engel olundu. Su alamya gidenler oklarla öldürüldü. 10 Muharrem günü, Hz. Hüseyin`in 18. yaşındaki oğlu Ali Ekber ve beşikteki Ali Asgar oklanarak öldürüldüler. Sonunda Hz. Hüseyin Kerbela savaş meydanına çıktı. Yezidin 40 askerini yendikten sonra sağ kalan yakınları ile helalleşti ve yeniden meydana döndü. O anda her taraftan gelen oklarla Hicretin 61. yılının 10 Muharrem cuma günü (10 Ekim 680) öğleden sonra Hz. Hüseyin şehit oldu. Gövdesi Kerbela`da bırakıldı. Mübarek başı Kufe`ye oradan da Şam`a götürüldü. Yezid, Hz. Hüseyin`in başını gördüğünde ?Peygamber`den borçlarımı geri aldım.? diye Ehl-i Beyt düşmanlığını ilan etti. Kerbela Katliamı, Anadolu Alevilerinde her yıl Muharrem ayında anılır ve lanetlenir. Nefeslerle ve gülbenklerle anılır. Hz. Hüseyin`in haksızlığa karşı bu cesur direnişi ve ölümüne mücadelesi, Anadolu Alevilerinde çocuk eğitiminde ?haksızlığa karşı gelmek, haksızlık yapmamak, haksızlığa uğrayanların yanında olmak? şeklinde önemli bir yer tutar. Hz. İmam Zeynel Abidin`in bu katliamda hasta olması nedeniyle kurtulması ve Hz. Ali`nin soyunun devam etmesi nedeniyle de Allah`a şükredilir. Gelenek olarak Muharrem orucu, Kurban Bayramından 20 gün sonra Muharrem`in 1. günü başlar. 2007 yılında 20. Ocak tarihi Muharremin başlangıcıdır. |
o.T.
Kerbela Olayının Aleviler için önemi nedir ve Kerbela Olayı nasıl gelişti?
Kerbela olayı aradan asırlar da geçse unutulmayacak kadar derin, anlamlı, öğreticidir. Kerbela, iyi ile kötünün, zalim ile mazlumun, lanetli ile kutsalın, karanlık ile aydınlığın hesaplaşmasıdır. İmam Hüseyin burada kutsallığı, mazlumu, aydınlığı temsil etmektedir. Kerbela Olayı?nın kökeni Hz. Peygamberin veda hacı?na ve yazılmayan vasiyetine kadar gider. Bilindiği gibi Hz. Muhammed peygamberliğini açıkladıktan sonra İslamiyet hızla gelişti. Bu gelişme Mekkeli müşrikleri telaşlandırdı. Onlar Hz. Muhammed?e olmadık engeller çıkardılar. Hz. Muhammed bütün bu engelleri aştı. Hz. Muhammed bütün bu müşriklerin, putperestlerin çıkardığı sorunlar ve engellerle mücadelede en büyük yardımı Hz. Ali?den görüyordu. Hz. Ali Peygamberin yanında eğitim almış, İslamiyet?i ilk kabul etmiş ve ayni zamanda Peygamberin kızı Hz. Fatma ile evlenerek Peygamberin soyunun sürdürücüsü olmuştu. Hz. Ali Kuran?da geçen ve onlarca hadiste geçen Ehlibeyt?tendir. Ehlibeyt Hz. Muhammed?in ailesi demektir. Ehlibeyt Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin?den oluşmaktadır. Hz. Muhammed?in Medine?ye hicretinden sonra İslam dini gelişmeye devam etti. O kadar gelişti ki, Mekkeli putperestler bile Müslüman oldular. İşte bu putperestlerin içinde Mekke?nin en zengin kişilerinden biri olan Ebu Süfyan da vardı. Ebu Süfyan ve benzerleri İslam?a Peygambere inandıkları için Müslüman olmadılar. Onlar gelişen İslamiyet?in maddi değerlerine sahip olmak için Müslüman oluyorlardı. Hz. Muhammed bütün bunları görüyor ve ona göre de önlem alıyordu. Hz. Muhammed çok açık bir şekilde kendisinden sonra Müslümanların önderinin (Halifesinin) Hz. Ali olması gerektiğini beyan etmiştir. Ama bütün bunlar hiçe sayıldı. Hz. Muhammed?in vefatından sonra bu eskinin putperest, müşrik bezirganları bir ara geçiş dönemi hazırladılar. Bu dönemde sırasıyla Ebubekir, Ömer ve Osman halife oldular. Daha sonraki dönemde ise Hz. Ali halife oldu. Hz. Ali?nin halifeliği daha baştan engellenmiş ve onun aşağılanması, yiğitliğinin, fedakârlığının basitleştirilmesi sağlanmıştı. Hz. Ali bütün bu oyunlara karşı doğru bildiği Hak yolundan şaşmamış, dünya malına, paraya pula tamah göstermemişti. Hz. Ali kendisine yapılan onca haksızlığa karşın sabır göstermiş, İslam toplumunun içine nifak sokulmasın diye, kan dökülmesin diye insanları doğruluğa davetini sürdürmüştür. Ama ne yazık ki, Hz. Ali?nin bütün bu çabalarına karşın dünya malına tamah gösterenler, gözünü iktidar hırsı bürümüş olanlar bunu anlamıyordu. Nitekim Ebu Süfyan oğlu Muaviye yaptığı bin bir dalavere ve haksızlıkla kendisini halife ilân ediyordu. İslamiyet?i bir iktidar aracı olarak görüyordu. Muaviye Hilafeti de babadan oğula geçecek bir kurum olarak şekillendiriyordu. Muaviye dönemindeki Emevi saltanatı salt Hilafet için değil, aynı zamanda kendi iktidarlarına hizmet edecek bütün din dışı gelenekleri, töreleri, adetleri din adına kurallaştırıyor, kurumlaştırıyordu. Hz. Ali ve Ehlibeyt var gücüyle bütün olumsuzlukları gidermeye çalışıyor, insanları gerçeğe davete devam ediyorlardı. Ama Muaviye acımasızdı. Hz. Ali şehit ediliyor, ardından ikinci imam Hasan zehirlettirilerek şehit ediliyordu. Bu arada Muaviye ölüyor, yerine oğlu Yezid geçiyordu. Yezid kendi iktidarı için İmam Hüseyin?i tehlikeli görüyordu. Çünkü İmam Hüseyin Ehlibeyttendir. Yani Hz. Peygamberin torunu, Hz. Ali?nin oğluydu. O, doğruluğun, hakkın, adaletin, gerçeklerin yılmaz savunucusuydu. Bu arada Emevi saraylarında din dışı ne varsa din adına meşru gösteriliyordu. Halk isyan ediyor ama Emevilerin kurduğu askeri teşkilat halka göz açtırmıyordu. İşte Küfe halkı da baskılardan bıkmıştı. Küfeliler her gün İmam Hüseyin?e davet üstüne davet gönderip, kendisini halife olarak kabul ettiklerini belirtiyorlardı. İmam Hüseyin engin öngörüsüyle Küfelilerin ihanet edebileceklerini biliyor buna karşın kendi sorunluluğunun gereğini yerine getireceğini söylüyordu. Ve İmam Hüseyin yakın aile çevresi ile Küfe?ye varmak için yola çıkıyordu. Emevi saltanatının sürdürücüsü lanetli Yezid bu durumu haber alıyor ve önüne engeller çıkarıyor, onu öldürmek için planlar kuruyordu. Yezid ve taraftarları Küfelilerden Hz. Hüseyin taraftarlarını baskı altına aldılar. Bazılarını ise rüşvetle ve çeşitli vaatlerle İmam Hüseyin?den bağlılıklarını vazgeçirdiler. İmam Hüseyin?in ailesi yaklaşık 70 kişiden oluşuyordu. Buna karşın Yezid?in ordusu ise binlerce kişiden. Yezid?in komutanları, İmam Hüseyin?e Yezid?e biat etmesini ve böylelikle onu bırakacaklarını söylediler. İmam Hüseyin asla zalime biat etmeyeceğini, boyun eğmeyeceğini ve gerekirse bunun için şehit olacağını defalarca tekrarladı. İmam Hüseyin dediği gibi yaptı ve Yezid?e biat etmeyerek, onurlu bir şekilde direnerek şehit düştü. Kerbela Olayı İslam?da safları netleştirmiştir. Zalime asla biat edilmeyeceğini göstermiştir. Alevilik inancında Kerbela Olayı büyük bir öneme haizdir. Aleviler dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, adları ne olursa olsunlar, Hz. Hüseyin?e bağlıdırlar. Onun için oruç tutarlar, yas tutarlar. Onun çektiği acıları bir nebze de olsa hissetmek için çile çekerler. Aleviler sadece yas tutarak İmam Hüseyin?i anmazlar. Aynı zamanda ondan her defasından bir şeyler öğrenirler. Dünya döndükçe, insanlar varoldu kça Kerbela unutulmayacak |
KAHRAMANMARAS KATLIAMI
Maras Katliami Bilgileri ( Aleviyol Çalisma ve arastirmasi )
1.Katliama Dogru a) Tarihsel giris<SPAN style="FONT-SIZE: 12pt; FONT-FAMILY: "TR Times New Roman"; mso-bidi-font-size: 10.0pt"> Sivas, Yozgat, Kayseri, Tunceli, Gaziantep, Adana, Hatay illeri gibi Maras da yüzyillar boyunca göçer asiretlerin konaklama ve yaylak yerlerinden biri olmustur. Göçer asiretler, sonbaharda Adana, Gaziantep ve Hatay?a iner ve kisi bu ilik bölgelerde geçirirler; ilkbaharda binlerce çadirdan olusan kafileler halinde serin yaylalara göçerlerdi. Göçer asiretlerin bir kolu Maras üzerinden Uzunyayla?ya, diger bir kolu yine Maras üzerinden Yama ve Çiçek Yaylasina giderler. Dönüslerinde ayni yolu izleyerek dönerler. Bilindigi gibi, belli yerlesim yerleri olmadigi için, göçer asiretler, yerlesikler ve merkezi hükümet nezdinde kural ve disiplin tanimaz gruplar olarak bilinir. Askere gitmezler, vergi ödemezler, göç sirasinda yerlesik halkin evlerini, hayvanlarini, ekinlerini yagmalar, adam öldürürler. Kanun kaçaklarini içlerinde barindirirlar. Kendilerine engel olmak isteyen güçlerle savasirlar. Maras, Sivas, Gaziantep, Adana, Hatay, Kayseri bölgesini yaylak olarak kullanan Kozanogullari ve Avsarlar da kural ve disipline uymayan asiretlerdendir. Hem yerlesik halki rahatsiz ediyorlar; hem de birbirlerine karsi bitmek tükenmek bilmeyen bir üstünlük kavgasi sürdürüyorlardi. Bu asiretler, Osmanli?ya karsi da kimi zaman birlikte, kimi zaman tek baslarina ayaklaniyorlardi. Yine Maras?a bagli Zeytunlu Kasabasindaki Ermeniler de, Osmanli yönetimine baskaldirmislardi. 19. yüzyilda Osmanli yönetiminin etkinligi azalmis, bölgelerdeki beyler ve agalar da baslarina buyruk olmuslardi. Örnegin Maras?in etkin beylerinden Beyazitzâdelerle, Dulkadirogullari arasindaki çekisme kanli kavgaya dönüsmüstü. Kavgali olan iki bey, vurucu güçlerini kendilerine bagli asiretlerden sagliyorlardi. Maras meclis üyelerinden Necip Efendi, Divan Efendi Zâde, Bekir Aga, Seyis Oglu, Haci Ali ile Maras?in bazi saygin kisileri, Beyazitlarin baskisina karsidir. Beyazit Beyleri, Zeytunlu (Ermenilerden) toplumundan alti yüz silahli kisiyi getirterek karsitlarina baski yapmaya, öldürmeye savasmaya yönelirler. 1 Osmanli Yönetimi, bu bölgede konaklayan, kural ve disiplin tanimayan göçer asiretlerini yerlesik duruma getirmek, denetim altina almak için 1864?de ?Fikra-i Islahiyye? adiyla seçkin bir askeri birlik kurar. Birligin basina Musir Dervis Pasa ile savas deneyimi olan Kurt Ismail Pasa getirilir. Osmanli birlikleri, Çukurova?da egemenlik kurmaya çalisan, kural tanimaz asiretlerle (Kozanogullari, Avsarlar, Ceritler vb.) savasa girisirler. Asiretler yenilir. Devletin baskisiyla tüm asiretler zorunlu iskâna tabi tutulur. Bu asiretlerin büyük bölümü, Adana, Gaziantep ve Maras?in kirsal bölgelerine zorla yerlestirilir. Yerlesik duruma getirilenler, bir yandan geleneksel hayvanciligi sürdürürken; öte yandan tarimla ugrasmaya yönelmislerdir. Hayvansal ve tarimsal ürünlerini Maras?taki esraf ve esnafin araciligiyla degerlendirirler. Bu insanlar, Maras ve ilçelerindeki esraf ve esnafina, paralarini, ürünlerini güvenle teslim etmektedirler. Hükümetle olan sorunlarini da bunlarin araciligiyla çözmeye çalisiyorlardi. Ayni biçimde Maras esrafi, esnafi da bu insanlara güven duyarak içli disli olmuslardir. Osmanli Devleti, her yerde oldugu gibi, Maras?ta da seriata yönelik uygulamalariyla Sünni olmayan inanç topluluklarini asimile etmeyi amaçlamistir. Bu nedenle Maras?ta seriata dayali medrese, cami ve mescit yapimina önem verir. 1916?da Maras?ta Milli Egitim Müdürü olan Besim Atalay, Maras?in tarihi, cografi ve kültürel yapisiyla ilgili yaptigi arastirma sonucu su bilgileri aktarmaktadir: ?Maras?in nüfusu 32.704. Bu nüfusun 24.228?i Müslüman, 8.476?si gayrimüslim. Bir tane 6 yillik lise, bir tane 4 yillik ögretmen okulu, 9 tane erkek çocuklarin gittigi ilkokul, bir tane kizlarin gittigi okul olmak üzere toplam 11 okul var. Buna karsin 92 cami ve mescit bulunmaktadir.? 2 Genellikle Maras il ve ilçe merkezlerinde yerlesik halkin büyük çogunlugu Sünni; kirsal kesimde (köylerde) olanlarin bir bölümü Türkmen, bir bölümü Kürt kökenli olup, büyük çogunlugu Alevi inançlidir. Ama aralarinda hiç mezhep tartismasi, kavgasi olmamistir. Hatta Kürtler, Türkler ve Aleviler ile Sünniler, Maras?in Ingiliz ve Fransizlar tarafindan isgaline karsi hep birlikte mücadele yürütmüslerdir. Elbistan?in Alhasli Asiretinden ?Kalik Dede? adinda biri isgal yillarinin tanigiydi ve Malatya?ya sik sik gelirdi. Hos sohbet bu yasli adam, Maras?in Ingiliz ve Fransizlar tarafindan isgalini ayrintilariyla anlatiyordu: ?Ben o siralarda 8-9 yasindaydim. Köyümüzde, çevre köylerde eli silah tutanlar, bir milis gücü olusturdular. Milisler, Fransizlarin gelecegi yollari kestiler. O dönem, ayakkabi falan yoktu. Gön çarik vardi, onu giyerlerdi. Cephedekilerin ayaklari üsümesin diye köylerden yün çorap, tiftikten yapilmis kalpak (baslik), aba toplayarak, gön çarik dikerek gönderiyorlardi. Bir de Maras?in içinde bulunan halk için evlerden bulgur, un, çökelek, mercimek, tarhana topluyorlar, topladiklarini gizlice Maras?in içine sokuyorlardi. Hatta Akçadag ve Malatya köylerinde de toplanan silah, giyecek ve yiyecekler Elbistan ve Pazarcik üzerinden Maras?a gönderiliyordu. Fransizlarin her tarafini milis gücü sardi. Fransizlar kaçmak zorunda kaldilar.? Kalik Dede, tanik oldugu Fransiz isgalini ve anisini böyle anlatiyordu. Fransizlara karsi, Alevi-Sünni, Türk-Kürt ayrimi gözetilmemis kardesçe, dostça kaynasmislar. ... Geçmiste Alevi-Sünni ayrimi yoktu. Sonralari ne oldu da Alevilerle Sünnilerin arasina nifak tohumu ekilmeye çalisildi? Aleviler, Osmanli?nin katliamlarindan kaçarak daglik bölgelere, orman içlerine siginmislardi. Osmanli?nin despot, soyguncu ve katliamci hanedanligi yikildi; yerine Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetle birlikte, daglara siginmis Aleviler de ovalara, kentlere göç etmeye yöneldiler. Kentlerde çocuklarini okutmaya, isyeri açmaya basladilar. Alevilerin ekonomik ve kültürel gelisimi, bazi tutucu çevreleri rahatsiz ediyordu. Maras?in Pazarcik ilçesine bagli Alevi köylerinin yerlesik oldugu bölgedeki sazliklar kurutuldu. Kartalkaya barajinin yapilmasiyla bir bölüm arazi sulanmaya basladi. Topraklardan yilda dönüsümlü iki-üç ürün alinmaya baslandi. Pamuk ekimi oldukça gelisti. Ekonomik güçleri artan Aleviler, Maras merkezinde tekstile yönelik fabrika kurmaya, sanayi ve ticaret alaninda yeni isyerleri açmaya yöneldiler. Alevilerin sanayi ve ticarete yönelmeleri; Maras?ta Sünni kesimin bu alanlari elinde tutan irkçi, tutucu kanadinin isine gelmiyordu |
o.T.
b) Kahramanmaras?ta son çeyrek yüzyilin siyasal seyri
Kentte, 1969 milletvekili seçimlerinde AP, 38.419 (%32); CHP, 21.126 (%17.6); MHP, 1.469 (%1.27); TIP, 2.230 (%1.8) oy almis, MSP seçime katilmamistir. 24 Aralik 1995?de yapilan milletvekili seçimlerinde ise; RP (MSP?nin devami), :134.331 (%36.8); DYP (AP?nin devami), 60.434 (%16.4); ANAP, 72.369 (%19.8); CHP, 33.813 (%9.3); MHP, 38.253 (%10.5); DSP, 9.792 (%2,7) oy almistir. Görüldügü gibi, yaklasik 25 yildan sonra sosyal demokratlarin oyu düserken; MHP ve RP oylari hizla artmistir. Solcularin ve sosyal demokratlarin oylarinin düsüs nedenlerinden biri, baski ve katliamlar sonucu Alevilerin ve solcularin bölgeden zorunlu göçüdür. Maras?in ekonomisine egemen olan Sünni isadamlari, Alevi isadamlarini kendilerine tehdit olarak görmektedirler. Bu faktör, katliami degerlendirirken gözden kaçirilmamalidir. Nitekim katliam sirasinda bu isadamlarinin bir bölümünün fasist saldirganlarla isbirligi içinde olduklarini basindan ögreniyoruz. Asagidaki bilgiler, Aydinlik Gazetesinin 12. 01. 1979 tarihli sayisindan aktarilmaktadir: ?Kahramanmaras katliami, EDEM (Yag Fabrikasi) toplantisinda kararlastirildi. Katliamdan 15 gün öncesine rastlayan toplantiya, EDEM ortagi Faruk ARIKAN, Fabrikatör ve Haci Çiftliginin sahibi Muammer PAKDIL, kardesi Cahit PAKDIL, Faruk ARIKAN?in agabeyi Haci Osman ARIKAN, Piskinler Iplik Fabrikasi sahibi Abdurrahman PISKIN, Çirçir ve Prese Fabrikatörü Siddik AKDISLI, Tanriverdi Çirçir Fabrikasi sahiplerinden Zekeriya KIRISÇI, Yaglica kardesler Kooperatif sirketi sahipleri Kasim ve Ali YAGLICA, Fabrikatör Tarik SARIKATIPOGLU, Çirçir Fabrikatörü Mehmet VAKKASOGLU, AP Il Baskani ve Kadioglu Çiftlikleri sahibi Faruk KADIOGLU, Belediye Baskani Ahmet UNCU, MISK Bölge Temsilcisi (Baskani) Cemil TOZKOPARAN katildilar... ?Toplantinin açis konusmasini yapan Hasan BALCI, ?Bugüne kadar bizleri koruyabilmeleri için ülküdaslarimiza her ay 250 bin lira para veriyorum. Sizler ise bugüne kadar bir kurus yardim yapmadiniz. Hükümete haddini bildirmek ve Alevi komünistleri yok etmek istiyorsak mutlaka birlesip bütün gücümüzü ortaya koymaliyiz. Elbirligi yapalim, Maras?i komünistlerden, POL-DER?cilerden, TÖB-DER?cilerden temizleyelim? demistir.? 3 Gazetenin bu haberi yalanlanmamistir. Kahramanmaras Milletvekili Hüseyin DOGAN, katliamdan hemen sonra yapilan CHP grup toplantisinda, su görüsleri ifade etmistir: ?Kahramanmaras?ta olan bir savas degildir. Iç savasin silahli iki tarafi olur. Kahramanmaras?ta olan bir katliamdir. 1572 yili 24 Agustos?unda binlerce Protestanin bogazlandigi gibi, Saint Barthelemy katliami gibi, Endonezya?da solcularin bir gecede birer birer vurulduklari fasist ayaklanma gibi bir katliamdir. ?Bunun adina anarsi denmez. Sag-sol çatismasi da denmez. Bu, Alevi-Sünni çatismasi da degildir. Bunlar içinde aransa bile bu plânli ve örgütlü bir fasist saldiridir. Çevre illerden Maras?a getirilen katil çetelerine belli hedefler gösterilerek, her seyi hesaplanan bir plânla yürürlüge konan bir fasist eylemdir. Kin ekip, kan çiçegi büyütenlerin, direnme hakkindan söz edip ?Milli direnme hakki dogmustur? diye bildiri yayinlayanlarin eseridir. Maras katliami ?Müslüman Türkiye-Milliyetçi Türkiye, Allah için Cihad basina? sloganlariyla kadin demeden, çocuk demeden vuranlar karsisinda ?Bana sagcilar ve milliyetçiler cinayet isliyor dedirtemezsiniz? diyenlerden destek görenlerin eseridir...? 4 Milletvekili Hüseyin DOGAN?in belirttigi gibi, Kahramanmaras katliami, örgütlü, plânli, ekonomik çikar nedeniyle bazi is adamlarinin destek verdikleri netlesmektedir. |
o.T.
) Katliam saatinin kuruldugu süreç
Simdi Kahramanmaras katliaminin hazirlik sürecine bakalim. 7 Nisan 1978?de Ankara?da PTT araciligiyla bombali bir paket, Malatya Belediye Baskani Hamit FENDOGLU?na gönderilir. Hamit FENDOGLU gönderilen paketi açmis, patlama sonucu kendisi, gelini ve iki torunu yasamini yitirmislerdir. Yine ayni tarihte, ayni özellikte ve agirlikta baska bir bombali paket, Pazarcik CHP Ilçe Baskani Memis ÖZDAL?a gönderilir; ÖZDAL, paketten kuskulanarak almaz, ancak PTT memurlari paketi açarlar ve patlama sonucu bir PTT memuru ölürken, digeri agir yaralanir. Biri Adiyaman?a digeri Adana?ya gönderilen iki ayri paketin varligindan daha önce söz edilmisti. Yapilan inceleme sonucu kuskular, bombalarda kullanilan patlayici maddenin Nükleer Arastirma Merkezinden alindigi kuskulari dogar ve bu kurulus kapatilarak sorusturma baslatilir. Dönemin basbakani Ecevit, bombalarla Ülkü Ocaklarinin iliskisinin arastirildigini söyler. Bunun üzerine MHP Genel Baskani Alpaslan Türkes, Malatya benzeri olaylarin Erzurum ve Kahramanmaras?ta da çikabilecegi tehdidini savurur.5 TÜRKES, bu açiklamasini, Malatya Belediye Baskani Hamit FENDOGLU?nun katledilisinin üçüncü gününde yapmistir. Açiklamanin hemen sonrasi, Erzurum?da 500?e yakin ülkücü, Atatürk Üniversitesi?ndeki sol görüslü ögrencilere ve ögretim üyelerine saldirmislardir. Ülkücülerin baska bir grubu da Erzurum içinde terör estirerek solculara ve CHP?lilere ait isyerlerini tahrip etmislerdir. Diger yandan, Memis ÖZDAL Pazarcik?taki adresine gönderilen bombali paketi alsaydi, Malatya olayi gibi bir katliam hemen o günlerde Kahramanmaras?ta da yasanacakti.. Memis ÖZDAL?in kuskusu, böyle bir katliami önler. Bu durum üzerine, ülkücüler hazirliklarini zamana yayarlar. Basbakan Bülent ECEVIT, ?MHP Genel Baskaninin bildigi bazi seyler var. Bu arada hükümetimiz bir güvenlik önlemi almak üzere çevre il ve garnizonlardan Maras?a askeri birlikler gönderdi. Önlem alinmistir? diyordu. Güvenlik güçleri ve askeri birlikler, Maras?in sokaklarinda siki önlem alirlar. Güvenlik güçleri, saat 22.30 siralarinda Serintepe Mahallesinde dolasan iki kisiden süphelenir ve gözaltina alirlar. Bu kisilerin, bir süre önce Imam-Hatip Lisesi?nde hirsizlik yaptiklari iddiasiyla aranan Ahmet KOLUTEK ile Ali KOSARGELIR olduklari, üzerlerinde patlamaya hazir üç dinamit lokumu bulundugu ortaya çikar. Sorusturma sonucu, kentte sabaha kadar arama yapilir. Aramada 34 kisi gözaltina alinir. Ayrica üç otomatik silah, çok sayida mermi ve patlayici madde ele geçirilir. Gözaltina alinanlar, ifadelerinde birçok yeri bombaladiklarini, iki gizli örgüt ?Türk Yildirim Komandolari? ve ?Esir Türkleri Kurtarma Ordusu? ile iliskili olduklarini söylemislerdir. Yine ifadeleri sonucu, Istasyon Caddesi üzerinde bulunan caminin avlusuda gömülmüs, etrafi sivanarak fitilleri disarida birakilmis, patlamaya hazir bes adet dinamit de ortaya çikarilmistir.6 Emniyetin bir yetkilisi, ?Yapilan sorusturma kentte meydana gelen patlamalarin bir provokasyon oldugunu ortaya çikarmistir; komandolar, özellikle kendi kuruluslari olan derneklere bombayi atiyorlar, sonra da suçu solcu gruplara yüklemek istiyorlar? diyordu. (Cumhuriyet, 22. 04. 1978) Gözaltina alinan 34 kisi, mahkemeye sevk edilir ve Edip ÖZBAS (Stajyer Avukat), Eyüp GÜRBAZER, Turan TOLU, Mehmet TOLUN, Ali KOSARGELIR, Ismet ÇALISIR, Ahmet Sayin, Mehmet TIMARCIOGLU, Celal ÖZYEY, Cuma AKIN, Ahmet KOLUTEK, Nuri ERKINACI, Hikmet Resit AYHAN, Sahin BORU, Behzat SEN, Ismail KÜTÜKÇÜ, Haydar ATALAY, Muharrem ASLAN, Hasan Hüseyin AKBAS, Ökkes YORULMAZ, DOGAN TASORAN, Dursun AKÇAM, Recep SAHIN, Veli ESKI tutuklanir. Tutuklananlar arasinda Kahramanmaras MHP Milletvekili Mehmet Yusuf ÖZBAS?in avukat oglu Edip ÖZBAS da bulunmaktadir. Tutuklama haberini alan MHP Milletvekili ÖZBAS, bazi yandaslariyla birlikte Adliye binasina gider; I. Asliye Ceza Yargici Kazim DEMIRSU ve 2. Asliye Ceza Yargici Ertop KANMAZ?la karsilasir. Sinirli bir sekilde yargiçlara, ?Tutuklamalari siz mi yapiyorsunuz? Sizi mahvedecegim, pezevenkler...? diyerek küfreder ve fiili saldirida bulunur. I. Asliye Ceza Yargici Kazim DEMIRSU?ya yumrukla saldirir, bu sirada içeri giren Savci Nuri MIMAROGLU da ÖZBAS?in küfüründen nasibini alir. Saldiriya ugrayan Yargiç Kazim DEMIRSU, Hükümet Tabipliginden 5 günlük rapor almistir. Savci Nuri MIMAROGLU olayi söyle anlatir: ?Saat 08.40 siralariydi. Makam odamda, ceza hâkimlerimiz Kazim DEMIRSU ile Ertop KANMAZ arkadaslar beni bekliyorlardi. Ben o sirada savci yardimcilari arkadaslarimla birlikte tutuklama olayinin tahlilini yapiyordum. Odaci gelerek hakim beylerin beni makam odamda beklediklerini söyledi. Odaya girdigimde her iki hakimlerimizin ayakta olduklarini, polis memuru ile MHP?li Milletvekilinin de içeride bulundugunu gördüm. Milletvekilinin bana ilk sözü ?Pezevenk? oldu. Çesitli hakaretler yagdiriyordu. Polisler Milletvekilini disari çikardilar...? (22. 04. 1978 tarihli Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet Gazeteleri) Kahramanmaras katliami 23 ve 24 Aralik 1978?de yapildi. Oysa bu tarihten sekiz ay önce (Nisan 1978) bir katliamin plan ve hazirliklarinin yapildigi somut kanitlariyla ortadadir. MHP Genel Baskani TÜRKES?in de ?kehaneti?yle, bu hazirliklardan haberli oldugu açik açik görülmektedir. Yine bu gelismelerden anlasiliyor ki, ülkücüler, Maras katliamini, gönderilen bombali paketlere göre planlamislar ancak, Pazarcik CHP Ilçe Baskani Memis ÖZDAL?in paketi almayisi ve güvenlik güçlerinin Maras?ta ortaya çikardiklari irkçi örgüt elemanlarinin tutuklanmasi, Maras?ta katliami geciktirmistir. O tarihten Aralik?a kadar geçen sekiz aylik süre içinde katliamin altyapisi hazirlanmaya çalisilir. Katliamdan bir hafta önce, görevli olduklarini söyleyen birtakim kisiler, Alevi ve solcularin oturduklari semtlerde, bir tür nüfus sayimi yaptiklarini söyleyerek konutlari dolasmislar, evde kaç kisinin oturdugunu sormuslar ve yeni numaralar verdikleri kapilari kirmizi boyayla isaretlemislerdir. Baska bir bölgede baska bir grup, bu kez PTT görevlisi olduklarini ve mektuplarin kaybolmamasi için bir çalisma yaptiklarini söyleyerek kapilara boyayla isaretler koymuslardir. Isaretlerin ne anlama geldigini ?isaretlenenler? bir hafta içinde aci bir sekilde ögreneceklerdi. Kamuoyu nezdinde katliama mesruiyet kazandirmak için bazi senaryolarin hazirlanmasi da gerekiyordu. Fasist örgütlerin her zaman basvurduklari yöntemlerden biri ?Dini ve camileri? kullanmaktir. Belirli yerlere ve özellikle ibadethanelere patlayici madde atiyorlar ve ?Dinsiz solcular atti? diye propaganda yapiyorlardi. Maras katliaminda da ayni yönteme basvurulmustur. Kendi binalarina ve camilere tesiri az patlayicilar atiyor, sonra suçu solculara yükleyerek ?mesru tepkilerini? göstermek için miting ve yürüyüs yapiyor, ardindan saldiriya geçiyorlardi. Maras?ta da bu yönde planlar yapilmis, hazirliklar tamamlanmistir. Sira artik uygulamaya gelmistir. |
o.T.
d) Katliamin baslama vurusu: Çiçek Sinemasinda patlama
ÜGD tarafindan getirtilen ?Günes Ne Zaman Dogacak? isimli bir film 16 Aralik 1978?de Çiçek Sinemasinda gösterilmeye baslanir. 19 Aralik Sali günü seans saat 20.00?de baslamistir. Seyirciler içinden sik sik ?Müslüman Türkiye, Milliyetçi Türkiye, Basbug TÜRKES, Komünistler Moskova?ya, Katil iktidar? sloganlari yükselmektedir. Çiçek Sinemasi, Maras?in Bogazkesen, Kanlidere, Uzunoluk ve Kale Caddelerinin kesistigi dört yol agzindadir. PTT ve CHP binasina yakindir. Filmin bitimine az bir süre kalmisken salonda tesiri az olan bir patlama olur. Önceden hazirlanmis 30-40 kisilik Ülkü Ocakli bir grup, ?Bunu solcular atti? diye diger seyircileri tahrik etmisler, sloganlarla PTT ve CHP binasina saldirmislardir. Polis, olaya hemen el koyar. Arastirma sonucu patlayici maddenin ülkücüler tarafindan atildigi ortaya çikar. Bu nedenle bazi kisiler gözaltina alinir. Gözaltina alinanlardan Yusuf ILHAN, poliste verdigi 21 Ocak 1979 tarihli ifade tutanagi söyledir: ?Daha önceden tanidigi sanik Ökkes KENGER?in 17. 12. 1978 Pazar günü kendisine ?Ankara?dan geldim, cezaevinde yatan kardesin Muhittin?i gördüm, sana selami var, ama sen kardesine layik degilsin; neden sagda solda dedikodu yapip kardesimin cezaevine girmesine onlar sebep oldu diyorsun, biz Kahramanmaras?i düzeltecegiz. Çiçek Sinemasindaki film ülkücüleri savunuyor, arkadaslarimiz oraya toplaniyor, biz bunlari istedigimiz yöne çekebiliriz, sana da is düsüyor. Bir görev versek yapar misin?? dedigini; kendisinin ?Kardesimi yaktiniz, beni de mi yakmak istiyorsunuz?? diyerek bu teklifi kabul etmedigini ve yanindan ayrildigini; 18. 12. 1978 Pazartesi günü eski belediye önünde yine yanina gelen sanik Ökkes KENGER?in ?Sana bir görev verecegim, yapmazsan seni harcariz, bu baskanin emridir? dedigini, tuvalete gidecegini söyleyerek sanigin yanindan ayrildigini; aksam eve geldiginde kardesi Mehmet ILHAN?in ?Seni bir arkadasin Kümbet Çay Bahçesinde bekliyor? demesi üzerine oraya gittiginde sanik Ökkes KENGER?in kendisini bekledigini ve ?Yarin aksam Çiçek Sinemasina patlayici madde atacagiz, esas görevi biz yapacagiz, senin yapacagin iste korkacak bir sey yok, tas atmak gibi bir sey? diyerek parkasinin cebinden çikardigi kirmizi çiçekli bir beze sarilmis yarim dinamit lokumunu kendisine verdigini; fitilinin yarim parmak disarida göründügünü; beze sarili bir yarim dinamit daha göstererek ?Bir arkadasimla beraber sinemada olacagiz, yan salondan sahne kismina geçip oradan atacagiz, sen yarin aksam fllm basladiktan sonra kaleye çikan yolun üzerinde dolas, içerdeki patlamayi duyduktan sonra elindeki dinamiti atesleyip sinemanin damina at? dedigini; kendisinin bu dinamiti aldigini; 19. 12. 1978 günü aksam sinemadaki patlamayi duyunca kendisinin de elindeki dinamiti atesleyerek sinemanin damina firlattigini; ancak dinamitin patlamadigini; bilahare bulustuklari ÖKKES?in ?Sen bizi kandirdin, dinamiti atmadin? dedigini; yanindan ayrilip eve gittigini, dinamiti patlatmaktaki amacinin sinemadaki ülkücü gençligi ve disaridaki halki tahrik etmek ve patlamayi solcularin yaptigi intibaini vererek hadise yaratmak oldugunu söylemistir.? 7 Poliste yapilan islemden sonra Sikiyönetim Komutan Yardimcisi da Yusuf Ilhan ve Ökkes KENGER?i ayri ayri çagirarak ifadelerini alir. Yusuf ILHAN, dinamiti Ökkes KENGER?in verdigini tekrarlamis, Ökkes KENGER de olayi dogrulamistir. Tanik Ismail Laçin ise Savcilik ifadesi tutanaginda su bilgiler vardir: ?Çiçek Sinemasina patlayici madde atildigi gece Manisa?daki kizina telefon etmek için PTT?de bulundugu sirada sanik Ökkes KENGER?in gelerek bir konusma yaptigini ve PTT?den ayrildigini; sanigin ne konustugunu duymadigini, aradan 5-6 dakika geçtikten sonra sinemada patlama oldugunu; bir sivil sahsi içeriye getirdiklerini, disaridaki halkin PTT?yi taslayip camlari kirdigini; daha sonra gelen polislerin bu sivil sahsi alip götürdüklerini, ?Sanik Ökkes KENGER?in bir süre sonra bu defa yaninda 15 kisilik bir grup ile tekrar PTT?ye gelip telefon yazdirdigini; telefonu hemen çikinca durumun ilgisini çektigini, zaten kabinin kapisinin da açik oldugunu ve konusmanin da rahat duyuldugunu, ?Orasi Genel Merkez mi? Ben teskilattan Ökkes KENGER, sen onlara söyle beni tanirlar, burada sinemaya bomba atildi, 10 yarali var, 4?ü agir, söyle acele gelsinler!? dedigini; bu ikinci konusmada sanigin yaralilarin ismini yazdirmadigini ve herhangi bir dergi isminin geçmedigini söylemektedir.? 8 Kahramanmaras Valiligi, Ismail LAÇIN?in ifadesi dogrultusunda telsizle durumu Içisleri Bakanligi?na iletir. Yapilan arastirmada Ökkes KENGER?in Ankara?da konustugu telefonun Ülkücü Gençlik Dernegine ait 294351 nolu telefon oldugu; ve konusmanin, patlayici maddenin atildigi gün 20.40 ile 22.27 saatleri arasinda yapildigi tespit edilir. 9 Polise ve Sikiyönetim Komutan Yardimcilarina verdikleri ifadeleri mahkemede kabul etmeyen saniklarin tümü, yargilama sonunda delil yetersizliginden beraat eder. (Hatta birinci sanik Ökkes KENGER, MHP ve BBP?den milletvekili olarak Meclise girer.) Fasistlerin bütün çabalarina karsin, kentteki Aleviler ve solcular, provokasyona gelmemek konusunda titiz davranirlar ve ?Ne gelecekse mala gelsin, cana gelmesin? diye temkinli olmaya özen gösterirler. Ne var ki, fasistler kararlidir. 20 Aralik?ta saat 20.00 siralarinda bu kez de, Yeni Mahalle?de sol görüslülerin ve Alevilerin devam ettigi Akin Kiraathanesi?ne patlayici madde atilir ve iki kisi agir yaralanir. 21 Aralik aksami, Devlet Hastanesi civarinda oturan sag görüslü judo ögretmeni Güngör GENÇAY?in olmadigi sirada evine patlayici madde atilir. Iki ögretmen öldürülüyor Maras Meslek Lisesi ögretmenlerinden sol görüslü Haci ÇOLAK ve Mustafa YÜZBASIOGLU, 21 Aralik?ta okuldan evlerine giderlerken yolda silahli saldiriya ugrarlar. Haci ÇOLAK olay yerinde ölürken; Mustafa YÜZBASIOGLU yarali olarak hastaneye yetistirilir, ama kurtarilamaz ve yasamini yitirir. Ögretmenlerin cenazesi 22 Aralik?ta kaldirilacaktir. Fasistler ve sagci gruplar, cenaze törenine saldirmak için geceden çevre il, ilçe ve köylere adam göndererek, ?Komünistler, Aleviler Cuma namazinda camileri bombalayacaklar, Müslüman kardeslerimizi katledecekler. Bunun hazirligini yapiyorlar. Müslüman kardeslerimizi katliamdan korumak için toplanalim? diye çagri yaparlar. Bu arada Maras Müftüsünün de resmi araçla kentte dolastigi, halki kiskirttigi bildirilir. 10 Fasistlerin ve din görevlilerinin propagandasinin sonucu, on bine yakin kalabalik Ulu Cami?nin etrafina ve cenazelerin gelecegi güzergah üzerinde toplanir. |
o.T.
Cumhuriyet Savcisi, otopsisinin çabuk yapilmasi ve defin için cenazelerin bir an önce teslim edilmesi istegiyle, Devlet Hastanesi Bashekimi Çetin DIKER?i sikistirmakta, ancak Bashekim, ?Halen kursunlar bulunamadi, film çekmemiz gerekiyor? diye teslimati geciktirmektedir. Bashekimin amaci, cenaze törenini cuma namazi bitimine denk getirmektir. Nihayet cenazeler saat 14.30?da sahiplerine teslim edilir. Bashekim de özel otosuna binerek Ulu Cami?ye gider. Orada toplanan MHP?li tanidiklarina, ?Cenazeyi teslim ettik, birazdan gelirler? der. Devlet Hastanesinin bir hemsiresi, o günü, ?Otopsinin tamam olmasindan sonra, Bashekim Çetin Bey hastaneden ayrildi. Giderken bize, sakin ayrilmayin, yarali ve ölü gelebilir, dedi. Biz korktuk, telaslandik? diye anlatmaktadir. 11
Meslek Lisesinde yapilan törenden sonra cenazeleri Ulu Cami?ye götürmek üzere kortej yola çikar. Korteje bes bine yakin kisi katilmistir. Yolda polis ve askeri birlikler, kortejdekileri tek tek arayarak ellerindeki pankartlara varincaya dek, üzerlerinde ne varsa toplar. Cenaze korteji Ulu Cami?ye yaklastiginda, toplanan saldirganlar ?Komünistlerin, Alevilerin namazi kilinmaz. Komünistler Moskova?ya, Katil iktidar? sloganlariyla bagirarak saldiriya geçer. Ellerindeki tas, sopa, kiremit parçalari ve patlayici maddelerle korteje saldirilmasi üzerine, iki grubun arasinda bulunan polisler, kaçar ve hükümet binasina siginirlar. Orada bulunan ve sayisi az olan jandarma birligi havaya ates ederek saldiriyi durdurmaya çalismis, ancak basarili olamamistir. Kortejdekilerin kaçmak zorunda kalmasi sonucu ortada sahipsiz kalan cenazeleri askeri birlik alir ve Devlet Hastanesinin morguna götürür. Bu arada, fasist saldirganlar gruplar halinde, sehir içine dalmis, Alevilerin yogun oldugu mahallelere dagilarak önüne gelenleri dövmeye, ev ve isyerlerini tahrip etmeye baslamisti. CHP, DISK, TÖB-DER, POL-DER, TIKP, Tekstil Sendikasi ve Saglik Müdürlügünün binalarini yakip yikan saldirganlar, av tüfegi satan bazi dükkanlari talan ederek silahlarini götürürler. Sokak ve mahalle aralarinda girdikleri çatismalar sonucu, saldirganlarin üçü hayatini kaybeder: Cemil KARADUTLU, Memili BAKICI, Hamza YILMAZ. Olaylar, askeri birlikler tarafindan ancak geç saatlerde denetim altina alinabilir. Saldiri sonucu, 100?e yakin isyerinin tahrip edilerek yakildigi saptanir. 22 Aralik günü böyle noktalanir. |
o.T.
2. Toplu katliam baslatiliyor
Gelismelerin iyiye dogru olmadigini gören Alevi, CHP ve diger sol partilerle demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerinden olusan bir grup, ayni gün Valiye, Emniyet Müdürüne, Jandarma Alay Komutanina giderek ertesi günün olayli geçeceginden endise ettiklerini belirtir ve önlem alinmasini isterler. Vali ve yetkililer kaygisizca güvence verirler: ?Devlet güçlüdür, her olayin üstesinden gelecek güçtedir. Önlemler alinmistir. Vatandaslar emin olsunlar.? Oysa ögretmenlerin cenaze töreninde ertesi günün kanli geçeceginin somut belirtileri vardi. Her nedense, çevre illerden güvenlik yardimi istenmedigi gibi, yeterince önlem alma yoluna da gidilmez. Fasist gruplar ve yandaslari, cenaze töreniyle ilgili saldiri olayini degerlendirerek 23 Aralik 1978 günü baslatilacak katliamin planini yeniden gözden geçiriyorlardi. Saldiri için gerekli sopa, demir çubuk, benzin ve gaz, paçavralar, kazma, kürek gibi araç ve gereçlerini tamamlayarak güvenli evlerde saklamaya; saldiriyi yönetecek kadrolarini belirleyerek eksiklerini gidermeye çalisiyorlardi. 23 Aralik Cumartesi yapilacak saldiriya ve katliama halki da katmak için camilerde ve belediye hoparlöründen yapilacak çagrinin metni hazirlanir. sabahinda Belediye hoparlörü ve camilerden, sabah saatlerinden itibaren araliksiz olarak, ?Dünkü olaylarda komünist ve Aleviler tarafindan sehit edilen üç din kardesimizin cenazesi kalkacaktir. Bütün din kardeslerimiz buna katilsinlar, son görevlerini yapsinlar? seklindeki duyuru yapilmaya baslanir. Yatsi ve sabah namazinda da cami imamlari ayni çagriyi yaparlar. Artik katliamin hazirliklari tamamlanmistir ve saldiri emri beklenmektedir. Belediye hoparlöründen yapilan anonsu durdurmak için giden Yzb. Bülent ENGIN karsilastigi durumu söyle anlatiyor: ?... 23. 12. 1978 günü, saat 06.30?dan itibaren verilen görev geregince Egitim Enstitüsü ve çevresinde tertibat alindigini; saat 08.00?e dogru askerlerin Belediye hoparlöründen tahrik edici yayin yapildigini bildirmeleri üzerine Belediye hoparlörlerini dinledigini; hoparlörlerden ?Vatandaslar, din kardeslerimiz, toplanip aksamki olaylarda ölen ölülerimizi gömelim? seklinde yayin yapildigini; bundan sonra sehrin çesitli kesimlerinde yer yer dumanlar görüldügünü ve silah seslerinin gelmeye basladigini; yakindaki belediye binasina giderek yayin odasina girdigini; yayin odasinda kimsenin olmadigini, etrafta bulunanlara, ?Bu yayini kim yapti?? diye sordugunda, bilmediklerini söylediklerini; saat 10.30?a dogru sokaga çikma yasagi konuldugunu ve bu yasagin belediye hoparlöründen yayinlatilmasi emrinin kendisine verildigini; bunun üzerine tekrar belediye yayin odasina girdigini, orada bulunan polis memurunun sokaga çikma yasagina iliskin Valilik emrini daha önce getirdigi halde yayin yapmadiklarini kendisine söyledigini; orada bulunan memurlara sordugunda, ?Su anda Belediye Baskani uyuyor, onun emri olmadan yayin yapmayiz? dediklerini, bunun üzerine Belediye Reisinin iznine gerek olmadigini, sokaga çikma yasagi duyurusunun 10 dakikada bir yayinlanmamasi halinde yayin odasina el koyup yayin yapmayanlari tutuklayacagini söylemesi üzerine duyurunun belediye hoparlöründen yayinlanmaya basladigini; Egitim Enstitüsü yukarisindaki Hükümet Konagi önünden geçen Trabzon Caddesi üzerindeki büyük bir grubun oradaki dükkanlari tahrip ettiklerini...? 12 Askeri yetkilinin belirttigi gibi, belediye hoparlöründen yapilan anons hem halki tahrik etmekte, hem saldirinin baslatilmis oldugunun isaretini vermektedir. Bunun üzerine, katil fasistler, mahallelere dagilarak saldiriya baslamislardir. 23 Aralik günü, mahallelere yaygin ve sistematik saldiri baslatilir. |
o.T.
a) Mahallelere Saldiri
Yörükselim ve Magarali Mahallesi Sabahin ilk saatlerinde, Abdurrahman Kurt?un evine civardaki evlerden otomatik silahlarla ates edilmis; gazli paçavralar ateslenerek evin içine atilmistir. Daha sonra eve giren fasistler, evdeki insanlari feci sekilde döverek iskence etmistir. Sokaklarda dolasan baska bir grup, silahla evlere ates etmektedir. Yörükselim Mahallesine giden saldirgan gruba katilmak, destek vermek için Uzunoluk Caddesi üzerinde toplanan üç bine yakin ve ellerinde MHP bayragi bulunan bir topluluk, ?Alevilere ölüm, komünistler Moskova?ya, milliyetçi Türkiye? sloganlariyla harekete geçer. Askeri birlikler saldirganlari engellemeye çalismis, ancak topluluk, içlerindeki maskeli kisilerin, ?Ne duruyorsunuz, Yörükselim?de arkadaslarimiz sehit ediliyor, yürüyelim? tahrikiyle barikati yaran topluluk, Yörükselim?deki saldirgan gruba katilmistir. Ellerinde sopa, demir çubuk, odun, balta, nacak, silah ve patlayici maddeler bulunan saldirganlar, önceden isaretlenmis Alevi evlerini tahrip ederek atese veriyorlardi. Mahallede, bazi kisilerin, saldirganlara karsi savunmak amaciyla ates açtiklari, birkaç kisinin öldügü söylenir. Yörükselim Mahallesini isgal eden fasistlerin bir grubu, Ahirdagi eteklerindeki Çamlik bölgesinde bulunan Alevi evlerine yönelir, ancak burada sol bir grubun direnisiyle karsilasir; karsilikli çatisma sonucu taraflardan ölenler olur. Sayisi bini bulan bir saldirgan toplulugu Magarali Mahallesini basmis, evlerinden disari çikardiklari Alevileri kursuna dizmislerdir. Katliam sonrasi, dere içinde Alevilere ait kokusmus 16 ceset bulunmustur. Katliami yasayanlar anlatiyor: ?... Hep ellerinde Alman tüfegi, mavzer, makineli tüfekler vardi. Kadinlarimizin memeleri kesildi. Alti aylik çocugumuza kursun sikildi. Kollari kesildi, kafalari dövüldü (ezildi). Kadinlarimizin hem ölüsüne hakaret ettiler, hem dirisine. Kocasinin yaninda yaptilar. Kocasi dedi ?Allah?tan korkun?. Kocasini çektiler öldürdüler. Ardindan kadini öldürdüler. 20 yasinda bir babayi ogluyla birlikte öldürdüler. Gözlerine sis soktular insanlarin. Seyrantepe?de Kasanli (...)ün karisinin irzina geçip, kursuna dizdiler. Daha sonra külotunu çikarip sokaga attilar. Kalayci Sah Ismail?e de baltayla vurup beynini parçaladilar....? 13 Mahmut DUMAN: ?Evimiz, Yörükselim Mahallesi Çesme Sokaktadir. Evde oturuyorduk. Sokaktan ve evimizin yakinindan silah sesleri gelmeye basladi. Pencereden baktigimizda, büyük bir kalabalik gördük; ellerinde sopa, satir gibi cisimler vardi. Bagiriyorlardi. Bizim evin üst tarafinda bulunan birkaç evi yakmislardi. Evlerin penceresinden alevler yükseliyordu. Bizim evi sardilar, biri ?Bu evdekilere dokunmayin? diye bagiriyordu. Kalabalik evimizin etrafindan dagilarak baska tarafa gitti. ... Daha sonra, tahminen saat 12.00 siralariydi. Disaridan evimize silahla ates edildi. Sokakta 25-30 kisi gaz doldurduklari siseleri atesleyerek pencereden içeriye attilar. Içerisi alev aldi. Bir grup da kapiyi zorladi ve kirarak içeriye girdi. Ellerinde tahta, nacak, silah vardi. Bizi evden disari çikardilar, ellerimizi basimizin üstünde tuttuk. Bu sirada bize ates ettiler. Oglum Mehmet Duman öldü. Biz de yaralandik. Askerler geldi, bizi alip götürdüler.? 14 Hüseyin ÜN: ?Yörükselim Mahallesi Çamlik Caddesi Balkaya Sokaginin basinda evde oturuyoruz. 23. 12. 1978 Cumartesi günü hastanenin önünden silah sesleri ve bagirtilar geldi. Evin önüne çiktik ve baktik. Ellerinde silah ve çesitli saldiri malzemesi bulunan kalabalik bir grup bize dogru geliyordu. Gelen grubu, evimize yaklastirmamak için tas attik. Onlar da silahla bize ates ettiler. Kaçarak evin içine girdik. O sirada askerler geldi, saldirganlari uzaklastirdilar. Ögle zamaniydi, askerler gitti. Askerlerin gittigini gören saldirgan grup tekrar mahalleye daldi. Evimizi otomatik silahla taradilar. Eve girdiler, sopalarla bizi dövdüler; sonra bizleri siraya dizdiler, silahla taradilar. Kamil GÜLSEN, Zeynep ÜN ile Yusuf LAKAP öldürüldüler. Beni ve Sakir?i öldü diye orada biraktilar. Yaraliydik, askerler geldi ve bizi hastaneye götürdüler.? 15 Meryem POLAT: ?Bes çocugum, damadim ve kizimin nisanlisi vardi. Evimiz, mahallenin en ucundaydi. Ortalardaki bir eve gittik. Sabahtan baslayip ikindiye kadar bütün evleri yaktilar. Bir çocuk kazanda yakildi. Bizim evin de yandigini duydum, çocuklarla gittik, baktik yaniyordu. O sirada bagira bagira 100 kadar kisinin geldigini gördük. Hemen yanan evin bodrumuna sigindik. Her seyi tekrar talan ettiler. Biz bodrumda suyun içindeydik; üstümüz tahtaydi. Tahtalar yaniyor, üstümüze düsüyordu. Evim kül oldu. Bodrumda sekiz kisiydik, orada oldugumuzu anlamadilar, çikip gittiler. Askerler gelip bizi Ticaret Lisesi?ne götürdüler? 16 Yörükselim ve Magarali Mahallesinde; Zekeriya, Gülsen, Kamil ÜN, Sah Ismail KALAYCI, Mahmut DUMAN, Evliya ERMIS, Hasan ÖZTAS öldürülmüs, çok sayida insan da yaralanmistir. Yörükselim?de 129 ev ile 14 isyeri; Magarali Mahallesinde de 45 ev ile 2 isyeri tahrip edilerek yakilmistir. Katliamdan önce, bu mahallelerde bulunan Hasköy Sokaginda 32, Alanya Sokaginda 6, Karacaköy Sokaginda 13, Elbistanlilar Sokaginda 12 ve Göksun Sokaginda da 3 evin kapisina kirmizi isaret yapildigi ve yeni numaralarin yazildigi askeri görevlilerce tespit edilmistir. |
o.T.
Serintepe Mahallesi
23 Aralik sabahinin ilk saatlerinde saldirgan bir grup mahalleyi basar. ?Aleviler, diger mahallelerde Müslüman kardeslerimizi, kadinlarimizi katlediyorlar. Camileri atese veriyorlar? seklindeki kiskirtmalarina kapilan ve daha önce tarafsiz görünen birçok Sünni de onlara katilmisti. Alevilere ait önceden isaretlenmis evlere giren ve içerdekileri, sopa, satir ve silahla iskence ederek öldüren saldirganlar, evleri atese vermislerdir. Olayi yasayanlar anlatiyor: Murat BOZKURT: ?23.12.1978 günü sabah saat 08.30 siralariydi. Bakkal Murat?in evinin önüne minibüs, kamyon ve traktörlerle insanlar getirildi. Kisa sürede kalabalik büyüdü. Sonra ?Müslüman Türkiye, Komünistler Moskova?ya Allah?ini seven gelsin, Alevilere ölüm, Alevileri yasatmayalim? sloganlariyla bagirarak yürüyüse geçtiler. Ellerinde kesici, delici aletler, tas sopa ve uzun menzilli silahlar vardi. Biz, Imam ERGÖNÜL?ün evinde bulunuyorduk. Evin etrafini sardilar. Taslarla camlarini kirdilar. Sonra baska tarafa dogru bagirarak gittiler. Aradan birkaç dakika geçmemisti ki, tekrar geldiler. Eve hücum ederek, evin tavanini deliciyle delmeye çalistilar. Evin içine, gaza batirilmis bez parçalarini atesleyerek atiyorlardi. Pencereden patlayici madde attilar. Evin içini alevler sardi. Kadin, çocuk bagirarak korunmaya çalisiyorduk. Baska bir grup da demir kapiyi sökmeye çalisiyordu. Içerde hiçbir sey yapamiyorduk.. Atesi söndürmeye çalisirken kapiyi kirip içeriye dolustular. Bizlere sopa, nacak, kiliç gibi kesici aletlerle vurmaya basladilar. Her tarafimiz kan içindeydi. Küfür ve hakaret ediyorlardi. Yalvarmalarimiz çevrede yankilaniyordu. Bir yanda yanan ev ve esyalar, bir yanda yaralilar ve akan kanlar tüyleri ürpertiyordu. Bizi siraya dizdiler, silahla ates ettiler. Imam , Hüseyin, Güllü ERGÖNÜL ile Haci Bektas BOZKURT ve Mahmut ÜNAL?i öldürdüler. Birkaçimiz da agir yaralandik. Kargasa ortasinda bir firsatini bulup (Ben, Ibrahim BOZKURT, Mercan BOZKURT ve Sultan ATES) disari kaçtik. Oradan Magarali Deresinin öbür tarafinda bulunan Molla TABAK?in evine sigindik. Sonra askerler geldi, bizi Kislaya götürdüler. Yakinlarimiz öldürüldü. Evlerimiz, esyalarimiz tamamen yandi...? 18 Hatun KÖSE: ?23.12.1978 Cumartesi günü sabahin ilk saatlerinde bakkal Murat?in evinin önüne arabalarla, kamyonlarla çok kisi geldi. Hepsinin elinde tahra, satir, nacak, silah, sopa vardi. Topluca yürüyüse geçtiler. ?Durmayin, 5 yasindan 90 yasina kadar durmayin, Komünist Alevileri öldürün, kim bunlari öldürürse cennetlik olacaktir. Kahrolsun Komünistler, Yasasin Türkes? diye bagiriyorlardi. Yörükselim Mahallesine dogru yürüdüler. Çok sürmedi, geri döndüler. ?Vurun, kirin, öldürün? diye emir veriyorlardi. Alevilerin evlerine saldirdilar, yakmaya, tahrip etmeye basladilar. Bir grup da ellerindeki silahlarla pencerelerden içeriye ates ediyorlardi. Biz de korkumuzdan Mehmet POLAT?in evine sigindik. Sigindigimiz bu eve de saldirdilar. Tas ve sopalarla pencereleri kirdilar. ?Vurun komünist Alevilere? diye sürekli bagiriyorlardi. Mehmet POLAT?in kapisinin önünde oturan 80 yasindaki M. Ali GÜNER?in boynuna tahrayi dayadilar. ?Müslüman misin, degil misin?? diye soruyorlardi. Bu sirada askerler yetisti, saldirganlari uzaklastirdilar. Askerler sira halinde evlerin önünde nöbet tuttular. O sirada saldirganlarin cephanelige yürüdüklerinin haberi gelince, askerler oraya dogru kosarak gittiler. Askerler gidince saldirganlar, gruplar halinde asagidan ve yukaridan silahla ates ettiler. Evlerin üzerinde kursunlar vizir vizir gidiyordu. Can korkusuyla yerlerde sürünerek kaçmaya çalisiyorduk. Bu sirada Hüseyin KILIT ile Hatice TEMIZ atilan kursunlarla yaralandilar. Sürünerek, çömelerek Magarali Deresini geçtik. Molla TABAK?in evine zor bela yetiserek içeri girdik. Bu sirada içeri girmekte olan Hüseyin ve karisi Fatma BAZ vurularak öldürüldü. Fatma BAZ?in kucagindaki küçük çocugu 6 aylik Yilmaz da kursunla vurularak öldürüldü. Sigindigimiz Molla TABAK?in evinin etrafini sardilar. Her taraftan yagmur ve dolu gibi kursunlar geliyordu. Evin camlari, kapilari delik-desik olmustu. Biz içerdekiler de yerlere uzanarak kursunlardan saklanmaya çalisiyorduk. Saldirganlarin elinde üç hilalli bayraklar vardi. Topluca hücuma geçtiler. Bizler korku içinde birbirimize sarildik. Tam içeri girecekleri sirada askerler yetisti, bizi alip askeri kislaya götürdüler. Ölüler orada kaldi. Esyalarimizin bir kismini alip götürüyorlardi, geri kalani evle birlikte yaktilar. Bizler de esirler gibi ortada kaldik. O günlerde Maras?ta devletin yerini fasist saldirganlar almisti..? 19 Kamil BERK: ?23. 12. 1978 günü, geceden beri bir seylerin olacaginin kusku ve korkusunu yasiyorduk. Ama yine de, devlet var diye biraz güveniyorduk. Ne bilelim ki, ... sabahin ilk saatleriydi, günes dogmak üzereydi. Mahallenin sokaklarinda sopali, silahli, baltali büyük bir grup bagirarak yürüyorlardi. Magarali Deresini geçerek Ahmet TABAK?in motorunu yaktilar. Sonra Ahir Dagina dogru gittiler. ?Allahini, peygamberini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim? çagrisiyla ve bagirmalariyla mahalle içinde saldiriya geçtiler. Bu sirada askerler geldi, saldirganlari asagi dogru indirdiler. Ögleden sonra yeniden geldiler. Benzin siseleri vardi. Alevilerin evlerine saldirdilar, evlerin penceresinden benzin siselerini içeri attilar; arkasindan gazli bezleri atesleyerek içeri attilar. Evleri atese verdiler. ?Maras size mezar olur, vatan olmaz; Yasasin Türkes, Yasasin MHP? diye bagiriyorlardi. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ates etmeye basladilar. Korkudan kaçip kurtulmak isteyenlere arkadan ates edip öldürüyorlardi. Bu sirada evden çikmakta olan Cemal BAYIR ve Ali ÜN?e silahla ates ettiler ve öldürdüler. Biz de Molla TABAK?in evine sigindik. Bu eve de ates ettiler. Merdiven basinda içeri girmeye çalisan Fatma BAZ ile Zeynep AYDOGDU?yu kursunla öldürdüler. Fatma BAZ?in kucagindaki 6 aylik oglu Yilmaz da kursunla öldürüldü. Molla TABAK?in evine çok insan siginmisti. Disaridan yagmur gibi kursun geliyordu. Evin camlari, kapilari delik desik olmustu. Bizler içerde birbirimize sarilarak hem agliyor, hem korunmaya çalisiyorduk. Askerler geldi, hepimizi kislaya götürdüler. Evlerimiz, esyalarimiz hem yagmalandi, hem yakildi.? 20 Serintepe Mahallesinde, Hatice GÖRÜR, Ali ASLAN, Cemal BAYIR, Ali ÜN, Fatma BAZ, Yilmaz BAZ, Hüseyin BAZ, ZeynepAYDOGDU, Imam ERGÖNÜL, Haci Bektas BOZKURT, Hüseyin ERGÖNÜL, Güllü ERGÖNÜL, Mahmut ÜNAL, Ismail KARACA öldürüldü. 96 ev de tahrip edilerek yakildi. |
o.T.
Yusuflar Mahallesi
23 Aralik Cumartesi günü sabahi, ellerinde çesitli saldiri malzemesi olan, önlerinde maskeli kisilerin bulundugu bine yakin saldirgan, sloganlarla Yusuflar Mahallesini çember içine aldi ve Alevilerin evlerine otomatik silahlarla ates etmeye basladi. Saldirganlar, daha sonra kapilarini kirarak içeriye girdikleri evlerde bulunanlari satir, sopa ve silahla dövdüler ve öldürdüler. Naciye-Habibe ÜNVER: ?Yusuflar Mahallesi Dalyan Sokakta oturuyorduk. 23. 12. 1978 sabahi saat 09.00 siralarinda saldirgan bir grup evimizi basti. Korkumuzdan, komsumuz Osman KÜÇÜKBESE?nin evine gittik. Hepimiz bir odada gizlenmeye çalisiyorduk. Saldirganlarin sayisi tahminen bes alti bin kisi kadardi. Önce evimizi yagmaladilar, esyalarimizi disari çikararak yaktilar. Bir grup saldirgan da saklandigimiz evi basti. Saklandigimiz odanin kapisini içerden kilitlemistik, kapinin kilidini ve kapiyi taradilar. Içerde bulunan Mehmet ÜNVER alnindan kursunla yaralandi. Kapiyi kirdilar, odaya daldilar. Içerde bulunan erkekleri (eve siginan Ünver ailesinin erkekleri) alip disariya çikardilar. Yol üzerinde ?Allahini seven vursun? diye bagirdilar. Topluca tas, sopa, balta ile vurmaya basladilar. Malik ÜNVER?i öldürdüler. Bu sirada Mehmet ve karisi Döndü ÜNVER, kaçarak karsidaki komsumuz Nebahat ALBEZ?in evine siginmaya çalisiyorlardi. Arkasindan kosan saldirganlar her ikisini de yakalayarak, öldürdükleri Malik?in cenazesinin yanina götürdüler. Bu arada Mehmet ve karisi Döndü ?Her ikimizi birden öldürün? diye bagirdilar. Her ikisine önce sopa ve tasla vurdular, sonra silahla öldürdüler. Bu sirada, saldirganlar yanlislikla bir arkadaslarini da vurdular. Onun cenazesini hemen alip kaçirdilar. Disardaki kalabalik büyüdü. Sonra ?Müslüman Türkiye, Komünistler Moskova?ya Allah?ini seven gelsin, Alevilere ölüm, Alevileri yasatmayalim? sloganlariyla bagirarak yürüyüse geçtiler. Ellerinde kesici, delici aletler, tas sopa ve uzun menzilli silahlar vardi. Biz, Imam ERGÖNÜL?ün evinde bulunuyorduk. Evin etrafini sardilar. Taslarla camlarini kirdilar. Sonra baska tarafa dogru bagirarak gittiler. Aradan birkaç dakika geçmemisti ki, tekrar geldiler. Eve hücum ederek, evin tavanini deliciyle delmeye çalistilar. Evin içine, gaza batirilmis bez parçalarini atesleyerek atiyorlardi. Pencereden patlayici madde attilar. Evin içini alevler sardi. Kadin, çocuk bagirarak korunmaya çalisiyorduk. Baska bir grup da demir kapiyi sökmeye çalisiyordu. Içerde hiçbir sey yapamiyorduk.. Atesi söndürmeye çalisirken kapiyi kirip içeriye dolustular. Bizlere sopa, nacak, kiliç gibi kesici aletlerle vurmaya basladilar. Her tarafimiz kan içindeydi. Küfür ve hakaret ediyorlardi. Yalvarmalarimiz çevrede yankilaniyordu. Bir yanda yanan ev ve esyalar, bir yanda yaralilar ve akan kanlar tüyleri ürpertiyordu. Bizi siraya dizdiler, silahla ates ettiler. Imam , Hüseyin, Güllü ERGÖNÜL ile Haci Bektas BOZKURT ve Mahmut ÜNAL?i öldürdüler. Birkaçimiz da agir yaralandik. Kargasa ortasinda bir firsatini bulup (Ben, Ibrahim BOZKURT, Mercan BOZKURT ve Sultan ATES) disari kaçtik. Oradan Magarali Deresinin öbür tarafinda bulunan Molla TABAK?in evine sigindik. Sonra askerler geldi, bizi Kislaya götürdüler. Yakinlarimiz öldürüldü. Evlerimiz, esyalarimiz tamamen yandi...? 18 Hatun KÖSE: ?23.12.1978 Cumartesi günü sabahin ilk saatlerinde bakkal Murat?in evinin önüne arabalarla, kamyonlarla çok kisi geldi. Hepsinin elinde tahra, satir, nacak, silah, sopa vardi. Topluca yürüyüse geçtiler. ?Durmayin, 5 yasindan 90 yasina kadar durmayin, Komünist Alevileri öldürün, kim bunlari öldürürse cennetlik olacaktir. Kahrolsun Komünistler, Yasasin Türkes? diye bagiriyorlardi. Yörükselim Mahallesine dogru yürüdüler. Çok sürmedi, geri döndüler. ?Vurun, kirin, öldürün? diye emir veriyorlardi. Alevilerin evlerine saldirdilar, yakmaya, tahrip etmeye basladilar. Bir grup da ellerindeki silahlarla pencerelerden içeriye ates ediyorlardi. Biz de korkumuzdan Mehmet POLAT?in evine sigindik. Sigindigimiz bu eve de saldirdilar. Tas ve sopalarla pencereleri kirdilar. ?Vurun komünist Alevilere? diye sürekli bagiriyorlardi. Mehmet POLAT?in kapisinin önünde oturan 80 yasindaki M. Ali GÜNER?in boynuna tahrayi dayadilar. ?Müslüman misin, degil misin?? diye soruyorlardi. Bu sirada askerler yetisti, saldirganlari uzaklastirdilar. Askerler sira halinde evlerin önünde nöbet tuttular. O sirada saldirganlarin cephanelige yürüdüklerinin haberi gelince, askerler oraya dogru kosarak gittiler. Askerler gidince saldirganlar, gruplar halinde asagidan ve yukaridan silahla ates ettiler. Evlerin üzerinde kursunlar vizir vizir gidiyordu. Can korkusuyla yerlerde sürünerek kaçmaya çalisiyorduk. Bu sirada Hüseyin KILIT ile Hatice TEMIZ atilan kursunlarla yaralandilar. Sürünerek, çömelerek Magarali Deresini geçtik. Molla TABAK?in evine zor bela yetiserek içeri girdik. Bu sirada içeri girmekte olan Hüseyin ve karisi Fatma BAZ vurularak öldürüldü. Fatma BAZ?in kucagindaki küçük çocugu 6 aylik Yilmaz da kursunla vurularak öldürüldü. Sigindigimiz Molla TABAK?in evinin etrafini sardilar. Her taraftan yagmur ve dolu gibi kursunlar geliyordu. Evin camlari, kapilari delik-desik olmustu. Biz içerdekiler de yerlere uzanarak kursunlardan saklanmaya çalisiyorduk. Saldirganlarin elinde üç hilalli bayraklar vardi. Topluca hücuma geçtiler. Bizler korku içinde birbirimize sarildik. Tam içeri girecekleri sirada askerler yetisti, bizi alip askeri kislaya götürdüler. Ölüler orada kaldi. Esyalarimizin bir kismini alip götürüyorlardi, geri kalani evle birlikte yaktilar. Bizler de esirler gibi ortada kaldik. O günlerde Maras?ta devletin yerini fasist saldirganlar almisti..? 19 Kamil BERK: ?23. 12. 1978 günü, geceden beri bir seylerin olacaginin kusku ve korkusunu yasiyorduk. Ama yine de, devlet var diye biraz güveniyorduk. Ne bilelim ki, ... sabahin ilk saatleriydi, günes dogmak üzereydi. Mahallenin sokaklarinda sopali, silahli, baltali büyük bir grup bagirarak yürüyorlardi. Magarali Deresini geçerek Ahmet TABAK?in motorunu yaktilar. Sonra Ahir Dagina dogru gittiler. ?Allahini, peygamberini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim? çagrisiyla ve bagirmalariyla mahalle içinde saldiriya geçtiler. Bu sirada askerler geldi, saldirganlari asagi dogru indirdiler. Ögleden sonra yeniden geldiler. Benzin siseleri vardi. Alevilerin evlerine saldirdilar, evlerin penceresinden benzin siselerini içeri attilar; arkasindan gazli bezleri atesleyerek içeri attilar. Evleri atese verdiler. ?Maras size mezar olur, vatan olmaz; Yasasin Türkes, Yasasin MHP? diye bagiriyorlardi. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ates etmeye basladilar. Korkudan kaçip kurtulmak isteyenlere arkadan ates edip öldürüyorlardi. Bu sirada evden çikmakta olan Cemal BAYIR ve Ali ÜN?e silahla ates ettiler ve öldürdüler. Biz de Molla TABAK?in evine sigindik. Bu eve de ates ettiler. Merdiven basinda içeri girmeye çalisan Fatma BAZ ile Zeynep AYDOGDU?yu kursunla öldürdüler. Fatma BAZ?in kucagindaki 6 aylik oglu Yilmaz da kursunla öldürüldü. Molla TABAK?in evine çok insan siginmisti. Disaridan yagmur gibi kursun geliyordu. Evin camlari, kapilari delik desik olmustu. Bizler içerde birbirimize sarilarak hem agliyor, hem korunmaya çalisiyorduk. Askerler geldi, hepimizi kislaya götürdüler. Evlerimiz, esyalarimiz hem yagmalandi, hem yakildi.? 20 Serintepe Mahallesinde, Hatice GÖRÜR, Ali ASLAN, Cemal BAYIR, Ali ÜN, Fatma BAZ, Yilmaz BAZ, Hüseyin BAZ, ZeynepAYDOGDU, Imam ERGÖNÜL, Haci Bektas BOZKURT, Hüseyin ERGÖNÜL, Güllü ERGÖNÜL, Mahmut ÜNAL, Ismail KARACA öldürüldü. 96 ev de tahrip edilerek yakildi. |
o.T.
Dumlupinar Mahallesi
Ayni gün, saldirganlardan bir grup Orman Deresi civarinda bulunan Alevi evlerine saldirir. Saldiriyi Yasayanlar anlatiyor Yeter ISBILIR: ?Ali Riza ISBILIR kaynim olur. Dumlupinar Mahallesi Neyzen Sokakta oturmaktayiz. Ali Riza ISBILIR?in polis memuru olan kardesi Haci Veli?yle yeni evliyiz. Kaynim Ali Riza?nin evinde kaliyorduk. 23. 12. 1978 Cumartesi günü ögleden sonra tahminen saat 15.00 siralarinda ellerinde balta, sopa, tahta, av tüfegi bulunan saldirganlar, oturdugumuz evin önüne geldiler ?Iste sari ögretmen Ali Riza ISBILIR?in evi? diye bagirdilar. Disaridan evi kursun yagmuruna tuttular. Bir kismi dama çikarak bacalari yikmaya basladi. Sonra oturdugumuz evin kapisini, duvarlarini, kazma ve baltayla kirarak, sökerek içeriye girdiler. Ben, odada bulunan elbise dolabinin içine girdim, saklandim. Saldirganlardan bazilari ellerindeki tahta ile dolaba vurmaya basladilar. ?Aman ben varim? bagirarak ve aglayarak disariya çiktim. Tahta ile bana vurmak isterken, elimi önüne siper ettim. Elim ve kolum agir yaralandi. Bir ara firsat bulup disariya dogru kaçarken merdivenlerde kaynim ögretmen Ali Riza ISBILIR?in, karisi Ayse?nin ve kizi Sebahat?in orada yerde yattiklarini, üzerlerinde televizyon, biriket, tas, tahta parçalarinin bulundugunu, her taraflarinin kan oldugunu görüp üzerlerine düstüm. Sonra kendime geldim ve kalktim, asagiya dogru kaçmaya basladim. Arkadan tüfekle ates ettiler, omuzumdan yaralandim. Sokakta birkaç evin kapisini dövdüm, hiçbiri içeri almadi. Arkamdan kosarak beni yakaladilar; evdeki ölülerin yanina götürdüler. ?Türk müsün, gavur musun?? diye sorguya çektiler. Yaralarimdan kan akiyordu. Ben de ?Türküm, buraya yeni gelin geldim? dedim. Birisi ?Birakalim, bu Türkmüs? dedi. Bazilari da ?Elimize geçmisken öldürelim? diyordu. Üzerimdeki bilezik, küpe ve altinlarimi aldilar. Sonra beni asagi indirerek caddeye dogru götürdüler. Cadde üzerinde Ali Riza ISBILIR?in oglu Mehmet?i sopa ve kalaslarla dövüyorlardi. Bir saldirgan, Mehmet ISBILIR?e ?Bu senin neyin oluyor?? diye sordu. O da, ?Benim amcamin karisidir, yeni gelin geldi. Onu öldürmeyin? dedi. Beni oradan alarak bir dügün evine götürdüler. Sonra babamin evinin yakinina götürüp biraktilar. Kaynim ögretmen Ali Riza, karisi Ayse, kizi Sebahat, oglu Mehmet ve esim Haci Veli ISBILIR?i öldürdüler. Evlerini, esyalarini da yaktilar.? 26 Seyithan KÖSE: ?Olay günü kalabalik bir grup, BALTA ailesinin evine saldirdilar, atesle yakmaya çalisiyorlardi. Yanlarina giderek engel olmaya çalistim. Saldirganlar ?Senin kaninda da bozukluk var. Burada Aleviler oturuyormus, onlari göster? dediler. Karsi çikinca ellerindeki sopalarla dövmeye basladilar, agir yaralandim, kaçtim ve evde saklandim. BALTA ve SAGLAM ailesinin erkekleri de evlerinden çikarak tarlalara dogru kaçmaya çalisiyorlardi. Arkadan siktilarsa da vuramadilar. Sonra dönüp evlerini, esyalarini yaktilar.? 27 Serife BALTA: ?23.12.1978 günü aksami evimizi yaktilar. Ben, babam Mehmet Ali, dayim Ali ve dayimin oglu Mehmet SAGLAM ile birlikte, Orman Deresinin altindaki tarlalara dogru kaçtik, o gece sogukta tarlalarda saklandik. Ertesi gün Örsen köylüleri bizi orada gördüler. ?Dört Alevi de bizim köye nasip olsun? diye bizi alip Örsen?e götürdüler. Orada Yasar KIRIK, bizi kendi evine aldi. Bazi köylüler, ?Öldürelim? diyorlardi. Yasar KIRIK engel oldu. Geceyi orada geçirdik. Bir sonraki gün Maras?a gitmek üzere yola çiktik. Aksu?yu geçmistik ki, silahli sahislar bize saldirdilar. Kaçmaya basladik, bir hendegin içine uzanarak saklanmaya çalistik. Ancak saldirganlar, babami, dayim Ali?yi ve oglu Mehmet SAGLAM?i yakaladilar. Tarlada kursuna dizdiler. Ben de yaraliydim, sürüklenerek, saklanarak kaçtim...? 28 Dumlupinar Mahallesinde Elif ve M. Ali BALTA, Mehmet ve Ali SAGLAM, Ali Riza, Sebahat, Ayse, Haci Veli ve Mehmet ISBILIR öldürülür, 12 ev ve isyeri de tahrip edilerek yakilir. |
o.T.
Yenimahalle ve Sakarya Mahallesi
Yasayanlar anlatiyor ?Fasistler tarafindan öldürülen iki ögretmenin cenaze töreni sirasinda çikan olaylardan sonra, saldirgan bir grup, ?Müslüman Türkiye, komünistler Moskova?ya? sloganlariyla mahalleler arasinda dolasmaya basladilar. Daha sonra öncü sayilan 30?a yakin ülkücü, bir evde toplanarak 23.12.1978 günü saldirilacak Alevilerin evlerini, saldirida kullanilacak sopa, dinamit, gazyagi gibi malzemeleri ve görevlileri beliredi. 23 Aralik Cumartesi günü sabahi, belirlenen Alevi evlerine otomatik silahlarla saldirdilar. Pencerelerden içeriye patlayici ve yanici madde atarak yangin çikardilar. Yangindan kurtulmak için disari çikanlari, kadin, çocuk, yasli demeden sopalarla dövmeye basladilar. Erkekleri, kadinlari toplayarak ?Kelime-i sehadet? getirmeye zorladilar.? Kudret KUDRETOGLU: ?Sakarya Mahallesi Üçüncü Selim Sokakta oturuyoruz. 23.12.1978 günü sabahi, yakinimizda bulunan Çinar Cami önünde 300-400 kisilik bir grup toplanmisti. ?Müslüman Türkiye, Aleviler Moskova?ya, Maras ovasi Müslümanlarin yuvasi? diye bagiriyorlardi. Bizim sokaga dogru yürüdüler. Saldirganlarin bazisi avcilar gibi giyinmislerdi. Bazilarinin da yüzleri örtülüydü (Maskeli). Ellerinde av tüfegi, çivili tahta ve benzeri silahlar, sopalar vardi. Evimizin önüne geldiler. Karsi komsumuz Naime BALTACI, ?Durun? dedi. Mahalledeki Alevilerin evlerini tek tek gösterdi. Naime kadin, ?Müslüman olan, dinini, milletini seven yürüsün Alevilerin üstüne? diye toplulugu tahrik ediyordu. Bu sirada saldirganlar, Habibe ÖZDEMIR?in evini tasladilar. Musa SUNA?nin evine yöneldiler. Damdan bakiyorduk, Musa SUNA?nin evinin bulundugu taraftan duman ve alevler çikmaya basladi. Biz de korkumuzdan ev sahibimiz Milcan BALAR?in evine sigindik. Gece saat 03.00 siralarinda ev sahibi bizi uyandirip dedi ki, ?Çinar Cami?nin bitisigindeki Kirikhanli Disçi?nin evinde 7 tane ölü var. Onlarin acisindan bize rahat vermiyorlar. Alevileri çikarmazsaniz sizin evi de yakacagiz diyorlar, durmayin gidin?. Biz de önce evimize gittik, sonra Isadivanli Mahallesindeki Seker Apartmanina sigindik. Bizden sonra evimizin esyalarini yaglamamislar, atese vererek yakmislar.?29 Nursel ve Songül METIN (Öldürülen Ilkögretim Müfettisinin kizlari): ?Yenimahalle Refet Efendi Caddesinde, Musa Suna?nin evinin alt katinda oturuyorduk. Olaylardan bir hafta kadar önce, ellerinde defter, kalem olan iki sahis geldi. ?Nüfus sayimi için evlerin numaralarini yeniden belirliyoruz. Kaç kisi oturduklarini yaziyoruz? dediler. Sonra kapimiza 12/A numarasini yazdilar, yanina isaret koydular. 22. 12. 1978 Cuma günü aksami mahallede büyük bir topluluk olustu. Arka sokakta oturan Çokuçkunlarin taksisinin geceleyin sayisiz gidis-gelis yaptigini gördük. Cumartesi sabahi saat 08.00 siralarinda ellerinde kirma av tüfegi, tas, sopa, satir, Kuran bulunan 300-400 kisilik saldirgan grubu, ?Müslüman Türkiye, kahrolsun komünistler, Alevilere ölüm? diye bagiriyordu.. Evimizin önünden geçip asagiya dogru gittiler. Bitisigimizdeki odun deposundan da bu kalabaliga odun dagittilar. Saat 11.30 siralarinda evimize saldirdilar. Korkudan hepimiz banyo ve tuvalet arasina sigindik. Evin camlarini tasla kirip içeriye gazli mesaleler attilar, yatak odasina attiklari bombanin patlamasiyla yangin çikti. Söndürmeye çalisirken, bu sefer kursun yagmuruna tutulduk. Bu sirada babam (Süleyman METIN) somyanin üstüne çikip disariya bakarken atilan kursunla karnindan yaraladi, yere düstü. Mutfagin pencere demirini testere ile kesen saldirganlardan ikisi içeri girdi ve babama teslim olmasini söyledi. Babam yaraliydi ve yerde yatiyordu. ?Çocuklarimla teslim oluyorum. Garanti verirseniz disariya da çikacagim? dedi. Bu sirada kapiyi açtilar, içeriye doldular. Babam, T?eslim olduk, daha ne istiyorsunuz?? dedi. Içeriye giren saldirganlardan biri, elindeki tüfek ve sopayla yarali babami dövmeye basladi. Arkasindan silah sesi geldi. Annem ?Öldürdünüz? diye bagirmaya baslayinca, saklandigimiz yerden çiktik. Babam kanlar içinde yerde yatiyordu. Saldirganlar, küçük kiz kardesim Hürriyet?in, babama sarilarak aglamasiyla alay ederek gülüsüyorlardi. Sonra evin her tarafina gaz, benzin dökerek atese verdiler. Odalar ve salon alev alev yaniyordu. Babamin cesedini yanmamasi için disari çikarmaya çalisiyorduk. Saldirganlar ise ?Birakin kafir yansin? diye bagiriyorlardi. Sonra cesedi atese dogru çektiler. Bizi de sopayla dövmeye basladilar. Bizi evden çikardilar, sokaklarda gezdirmeye basladilar. Bu arada pijamalarimizi asagiya indiriyor, çirkin davranis ve hakaretlerde bulunuyorlardi. Toplulugun basinda bulunan sakalli Mahmut DOGAN?in elinde et satiri bulunuyordu. Bizi, ?Sizin hesabinizi daha sonra görecegiz. Alevilerin son günü, boynunuzu vuracagiz? diyerek korkuturken toplulugu da sürekli tahrik ediyordu. Bu sahsin yaninda iki tane daha sakalli sahisla sari biyikli bir sahis bulunuyordu. Toplulugun kiskirtilmasinda bunlar da rol aliyordu. Bizi Namik Kemal Mahallesi Çerkezler Semtine götürdüler. Topluluktan birinin, ?Müslüman olan kizlara dokunmasin? demesi üzerine, Egitim Enstitüsü ögrencisi Ramazan PURKAYA, bizi toplulugun elinden aldi ve evlerine götürdü. Saldirganlar yeniden bizim eve dogru yöneldiler. Bizi yeniden götürmeye çalistilar, yalvardik, bizi biraktilar. Sinif arkadasim Hacer BÜYÜKKÖSE?nin evine gittik. O sirada kadinli-erkekli bir grup arkamizdan, ?Bunlarin kökünün sonu gelsin, kahpeler, orospular, Ecevit gelsin sizi kurtarsin, sizin gibi Alevileri biz ne yapacagiz, komünistler? diye bagiriyor ve hakaret ediyordu. En sonunda, olay bölgesine gelen bir askeri araçla vilayete götürüldük.? 30 Elif SUNGUR: ?Enistem Ibrahim BILMEZ?in yaninda kaliyordum. 22.12.1978 Cuma gecesi komsularimiz Hasan ILDIRCAN ve Hasan YAKAR, aileleri ile beraber bize geldiler. Ertesi gün saat 10.00?a dogru, ev sahibimizin karisi Fatma geldi. ?Evi yakacaklar, disari çikin? dedi. Biz evi terk etmedik. Ellerinde tas, sopa, tahta, tüfek ve Türk bayragi ile üç hilalli bayrak bulunan bir grup, ?Müslüman Türkiye, Basbug Türkes, Maras Müslüman yeri, Komünistler Moskova?ya? diye sloganlarla bagiriyorlardi. Mahallenin yollarini ve etrafini çevirdiler. Bir süre sonra, Sükrü KAYA ile bir grup kapiyi kirarak eve girdi. Erkekleri aradilar. Erkeklerimiz, evde bir odada saklaniyorlardi. Biz kadinlar, odanin önünde oturarak girmelerini engellemeye çalisiyorduk. Saldirganlar çiktilar, sonra tekrar dönüp saldiriya geçtiler. Asagidan odunlari yakarak evi atese verdiler. Taslarla camlari kirarak içeriye ates ettiler, dinamit attilar. Siselere gaz doldurup attilar. Evin içi yanmaya basladi. Dumandan duramaz hale geldik. Balkona çikmak zorunda kaldik. O sirada damin üstünde bulunan Recep ESENCELI, ?Gelin sizi kurtaracagim? diyerek Ali BILMEZ?i ve beni elimizden tutarak damin üstüne çekti. Ali BILMEZ, dama çikar çikmaz vuruldu. Ben de yaralandim ve tekrar balkona düstüm. O sirada saldirganlar, ?Siz kadinlar asagiya inin, erkekleri öldürecegiz? diye bize bagirdilar. Teyzem Fatma BILMEZ; ?Kocami da öldürdünüz, oglumu da öldürdünüz, daha ne istiyorsunuz?? diyerek saçini basini yoluyordu. Içerideki ates biraz sönmüstü, tekrar içeri girdik. O sirada, damda bulunan Hasan ILDIRCAN?i da vurdular. Evin içine yine dinamit atmaya basladilar. Saldiri sabahtan aksama kadar devam etti. Mecburen balkona çiktim ve ?Teslim oluyoruz? diye bagirdim. Evde erkek olarak yalniz Hasan BILMEZ sag kalmisti. Onu da silahla yaraladilar. Teyzem Fatma BILMEZ ile Selda BILMEZ, yarali olan Hasan?i dama çikardilar. Saldirganlar pencereye demir direk dayadilar ve eve bir sürü saldirgan doldu. Birisi beni merdivenlerden, yanan odunlarin üstüne atti. Agzim ve yüzüm yandi. Biri ?kiz yaniyor? diyerek beni atesten aldi.. Evde kalan kadin ve çocuklari topladilar. Kimileri ?Bunlari öldürelim? derken, kimileri de ?Müslümanlikta bu yok, kadinlara dokunmayin? diyor ve engel olmaya çalisiyordu. Baska bazilari da, ?Bunlari rehine olarak alalim? diyordu. Ve sonunda bizi saldirgan toplulugun içine attilar. Saldirganlar bizi kaldirip kaldirip yere vurdular. Çok dövdüler; yara bere içinde kalmistik. Ben bayilmisim, saldirganlardan Hüseyin KEKIK?in evine götürmüsler. Ayildigimda, orada bulunan gençler, beni çimdiklemeye, sarkintilik etmeye basladi. Sonra askerler beni gördü. Alip kislaya götürdü.? 31 Bu mahallede, Süleyman METIN, Musa FUNDA, Aziz TÜZÜN, Fidan, Esma, Ali, Mehmet, Fatma, Hasan, Suna ve Ali BILMEZ, Hasan ILDIRCAN, Hasan KÜÇÜKYAKAR, Hüseyin YÜZÜAK, Musa ALTUN öldürülmüs, 45 ev ile bir oto yakilmistir. |
o.T.
Daha sonra hazirlanan Savcilik iddianamesinde Selda BILMEZ’e atfen su anlatimlara yer verilmektedir: “Sakarya Mahallesi Dereköy Sokaktaki Disçi Rüstem’in (297 iddianame numarali sanik Rüstem SARIKAYA) evinin üst katinda kiraci olarak oturduklarini; 23.12.1978 Cumartesi günü, saat 10.00-10.30 siralarinda kardesi Murat’i kucagina alarak balkona çiktiginda karsisinda oturan Göksunlu SUNA ailesinin (300 iddianame numarali sanik Hasan SARIOGLAN) kizlarinin ‘Biraz sonra çocuk sevmeyi gösteririz’ dedigini, evden içeriye girdiginde babasi Ibrahim BILMEZ’in, ‘Ev sahibinin karisi ile oglu geldi, evi basacaklarmis’ diye konustugunu; hemen arkasindan da evin 500-600 kisilik bir grup tarafindan çevrildigini; bunlarin ‘Basbug Türkes’ diye bagirdiklarini; çogunun elinde Türk bayragi ve üç hilalli bayrak bulundugunu; saldirganlarin ‘Erkekler çiksin, kadin ve çocuklara bir sey yapmayacagiz’ diye bagirdiklarini; evin erkeklerini bir odaya koyarak kadinlarin bu odanin kapisinin önünde toplandiklarini; saldirganlarin bir kisminin yukari çiktiklarini; ev sahibinin oglu Sükrü SARIKAYA’nin (292 iddianame numarali sanik) kendisine bir tekme vurarak yere devirdigini ve içeriden kilitli olan kapiyi kirarak ‘Erkekler, gavurlar burada’ diye bagirdigini ve asagiya indigini; o zaman saldirganlarin asagida bulunan odunlari yaktiklarini, evin içine ates ettiklerini, dinamit, yakilmis naylon ve gaz doldurulmus siseler attiklarini; yanmakta olan evi söndürmek için suyu açtiklarini, saldirganlara, ‘Erkek yok. Bir ben varim, çoluk çocuguma dokunmayin’ diyerek kendisini pencereden asagiya attigini; evi ates ve duman sardigi için kadin ve çocuklarin balkona çikarak biriketlerin oraya sigindiklarini; kardesleri Ali ve Hasan BILMEZ ile komsulari Hasan ILDIRCAN ve Hasan YAKARCA’nin sedirlerin altina saklanmis olduklarini; balkonda bulunduklari sirada eve yapilan atesin devam etmekte oldugunu; asagida kadinlarin siselere gaz doldurup erkeklere verdigini, erkeklerin de bunlari evden içeri attiklarini, ‘Alevileri öldürelim, bir Aleviyi öldüren bir yil hacca gitmis olur’ diye bagirdiklarini; o sirada yanlarina gelen ve gözleri az gören agabeyi Ali BILMEZ’i, damda bulunan bir adamin (306 iddianame numarali sanik Recep ESENCELI) ‘Seni kurtaracagim’ diyerek dama çikardigini, agabeyi Ali BILMEZ’in dama çikmasiyla vurulmasininin bir oldugunu; o sirada saldirganlarin sokaktaki demir elektrik diregini dayadiklari pencereden içeriye girmeye basladiklarini; dama çikmak isteyen Hasan ILDIRCAN’i bu sirada vurduklarini; Hasan YAKAR’i da merdivenden inerken vurduklarini ve atese attiklarini; saldirganlarin disaridan tekrar ‘Teslim olun’ diye bagirdiklarini; bunun üzerine yanlarinda bulunan büyük agabeyi Hasan BILMEZ’i de, ‘Teslim oluyoruz’ diye ayaga kalktiginda vurduklarini; yanlarina gelen 3-4 saldirganin hepsini dama çikarttiklarini; annesinin ve kendilerinin devamli olarak, ‘Bizi öldürmeyin, sizde Müslümanlik, din iman yok mu?’ diye yalvardiklarini; orada kendilerine ‘Eshedü’ çektirdiklerini ve ‘Gavursaniz da Müslüman oldunuz’ dediklerini; o sirada yarali vaziyette damda yatmakta olan Hasan ILDIRCAN’i asagiya attiklarini; kendilerini bitisik evin damina dayadiklari merdivenden asagiya indirmeye basladiklarini; önce çocuklarin indigini ve onlari komsulara götürdüklerini ve sonra, yarali büyük agabeyi Hasan BILMEZ’i ve annesi Fatma BILMEZ’I de aralarina alarak, merdivenden sokaga indirmeye basladiklarini; kendisi sokaga indigi sirada saldirganlardan birisinin agabeyi Hasan BILMEZ’I çekerek düsürdügünü, annesi Fatma BILMEZ’in de agabeyinin üstüne düstügünü; o zaman saldirganlarin ates ederek ve sopalarla vurarak annesini ve agabeysini öldürdüklerini; kendisinin bagirarak annesi ve agabeyinin üzerlerine atildigi sirada, iki saldirganin kollarindan tutarak dövdüklerini ve diger çocuklarla beraber arka taraftaki Yassiada Sokaktaki Hüseyin KEKIK’in (372 iddianame numarali sanik) evine götürerek, ‘Bunlari rehin alalim, bizim onlarda adamlarimiz var’ dediklerini; bir süre sonra gelen askerlerin kendilerini kurtardiklarini; olaylar sirasinda saldirganlardan bazilarinin ‘Yeter’ diyerek çekilmek istediklerini, elleri silahli elebaslarin ise ‘Çekilirseniz sizi vururum’ diyerek dagilmayi önledigini ...” (G.K., s. 219)
Isadivanli ve Durakli Mahallesi 23 Aralik Cumartesi günü, sabahin ilk saatlerinde, ellerinde sopa, tahra, silah gibi saldiri araçlari bulunan bir grup, mahallede Alevilere ait evlere saldirdi. Saldirilar sonucu birkaç kisi öldü, birçok insan yaralandi ve evler talan edildi. Saldiriya katilan mahalle imami, saldirganlara propaganda yapiyordu. Ertesi gün yeniden gelen saldirganlar silahlarla evleri taramaya basladilar. Gaz dolu siseleri evlerin penceresinden içeriye atarak yangin çikardilar. Daha sonra saldirgan gruplar, Durakli Mahallesine yöneldiler. Bu mahallede Alevilere ait bir evi tahrip ederek yakan saldirganlar, bir kisiyi de öldürdüler. Sonra Aleviler, yetisen askeri birlik tarafindan kislaya götürüldüler. Yasayanlar anlatiyor Leyla ERCAN: “Isadivanli Mahallesi Kiraz Sokakta oturuyorduk. 24.12.1978 günü, saat 09.00 siralarinda disaridan sesler geldi.. Kapiya çikip baktigimizda komsumuz ögretmen Mehmet SEKER’in evinin etrafinin sarildigini gördük.. Kalabalik bir grup, tas ve sopalarla evin camlarini, kapilarini kirmaya çalisiyorlardi. Kalabalik arasinda bir ses, ‘Ben orayi satin aldim, camlarini kirmayin, ben Müslümanim’ diye bagiriyordu. Bunun üzerine saldirganlar, ‘Evi, esyalarini disari çikardiktan sonra yakalim’ dediler. Evin içine girdiler, esyalarini tarlaya çikararak yaktilar. Komsumuz Gülizar OLGAN, ‘Gavur mali mi yakiyorsunuz? Yazik, günah, yapmayin’ diyordu. Saldirganlarin içinde bulunan Dereli Köyü Muhtari Mehmet POLAT, ‘Aleviler Camiyi yakmislar, kizlarin basina çökmüsler, irzina geçmisler, memelerini kesmisler’ diye yüksek sesle bagiriyordu. Gülizar OLGAN’a da, ‘Orospu, onlari niye kayiriyorsun, kendi evlatlarini içeride tutuyorsun’ diye çikismaya basladilar. Bu kez saldirganlar bizim evi tasladilar, yagmaladilar, esyalarimizin bir kismini götürdüler, bir kismini da evle birlikte yaktilar.” 32 Fatma ÖZDEMIR: “Isadivanli Polat Sokakta oturuyoruz. 23.12.1978 günü ögleye dogru 100-150 kisilik bir grup bahçe kapisina geldiler. ‘Komünistler, Aleviler çikin disari, öldürecegiz’ diye bagiriyorlardi. Biz evin içinde saklanmaya çalisiyorduk. Babami disariya çagirdilar, babam çikmayinca evin kapisini ve pencerelerini tas ve sopalarla zingildiyordu. Biz de evin içinde birbirimize sarilmis aglasiyorduk. Bir süre sonra saldirganlar uzaklastilar, korkumuz azaldi. Ertesi gün pazardi. Ögleye dogru yine sokaklardan gelen bagirtilar, silah sesleri her tarafi çinlatiyordu. Korkumuzdan evin damina çiktik. Komsumuz Sabiha KILIÇOGLU’nun evine saldirdilar, evi atese verdiler. Bir süre sonra askerler geldi, Sabiha’nin evdeki çocuklarini alip götürdüler. Artik siranin bize geldiginin korkusu içindeydik ki bize dogru yöneldiler. Hemen içeriye girdik. Mutfak penceresinden bakmaya basladik. Hamo Dayiyi görünce ‘imdat’ diye bagirdik. Ama Hamo Dayi, elindeki uzun menzilli bir silahla kendi evinin damindan bize dogru ates itti. Saldirganlar ise, ‘Vurun Alevilere. Alevilerin kani helaldir. Allah Allah’ diye bagiriyorlardi. Evin önüne geldiler; biz içeride bagiriyor ve aglasiyorduk. Korku içindeydik. Karsi komsumuz Gülizar ve Zeliha, ‘Ellemeyin onlari, onlar yetimdir’ diye bagirdilar. Saldirganlar ise evin önündeki bahçe duvarini yiktilar, demir kapiyi, sonra apartmanin giris kapisini ve dairemizin kapisini kirdilar. Evimize patlayici madde attilar. Babam, bizi banyoya sokarak saklamaya çalisiyordu. Evin iç kapisini zorluyorlardi ki, babam kapiyi açti. ‘Tamam, ben sizinle geliyorum, çocuklarimi ellemeyin, ne yapacaksaniz bana yapin’ dedi. Babamin kollarindan tutarak aralarina aldilar. Bize de, ‘Anneniz var mi?’ diye sordular, ‘Yok’ dedik. Bize dokunmadilar. Karsimizdaki komsumuz Gülizar bizi evlerine götürdü. O sirada saldirganlardan bir kismi arkadan bize saldirdilar. Gülizar kapiyi zorla örttü. Pencereden baktik; evimizin önünde babamin alni kan içindeydi. Iki saldirganin arasinda disariya çikardilar. Babam, ‘Yavrularimi, çocuklarimi gösterin’ diye bagiriyordu. Dayanamadik ve balkona çiktik, babam bize bakiyor ve agliyordu. O sirada babamizin kolundan çekerek ileriye dogru götürdüler. Saldirganlarin hepsinin elinde gaz sisesi, sopa, torbalar, silah vardi. Biz Gülizar’in evinde hep agliyorduk. Aksam karanligi çöktügünde babamizi aramaya çiktik. Evimizin 30 metre uzaginda bulunan sokakta cesediyle karsilastik. Gögsünden vurmuslardi. Kafasinin ve yüzünün yaralari daha kötüydü. Korkuyorduk, kaçarak askeri birliklere sigindik. Orasi yarali, çocuk ve kadinlarla doluydu. Babalarini, kardeslerini ve evlerini kayip etmislerdi.” 33 Bu mahallede 2 kisi öldürülmüs, 33 ev de yakilip yikilmistir. Mahalle sakinlerinden Koco ERAT’in anlatimlari iddianamede su sekilde yer aliyor: “Seker Apartmaninin yöneticisi oldugunu, bu apartmanin Zeynep Hanim (eski adi Akdeniz) Sokagina bakan balkonunun birinci katinda Riza ATES, ikinci katinda Güllü ATES, üçüncü katinda A. Mümin NAVRUZOGLU, besinci katinda da kendisinin oturdugunu; bunlarin hepsinin Alevi oldugunu, 24. 12. 1978 Pazar günü, saat 10.00 siralarinda ellerinde üç hilalli bayraklar olan saldirganlarin, ‘Kahrolsun Komünistler, katil Ecevit sizi kurtarsin, halk askerlerle el ele’ diye bagirdiklarini; kuzey taraftan birinin, ‘4 numara ates, ... 6 numara ates’ diye bagirmasi üzerine apartmana ates edildigini, apartmanin bitisigindeki evden gelen, ‘Sise at, dinamit at’ seklindeki sesler üzerine apartmana patlayici madde atildigini; apartmanin önündeki 2 Murat marka otomobilin yakildigini; eve 18 tane patlayici madde atildigini saydigini; apartmana her taraftan, özellikle karsidaki Anadolu Hamaminin üzerinden, sol taraftaki komsu Cuma SEVIM’in (423 iddianame numarali sanik) evinden ates edildigini; asagi katlarin tutustugunu; evin önündeki odunlarin yakildigini, artik umut kalmayinca, kizinin kirmizi mantosunu çikarip salladigini, fakat buna da ates ettiklerini; o sirada apartmanin önüne 3 tane kariyer geldigini; apartmanda bulunanlarin askerlere sigindiklarini, 5. katta oturan annesini sirtina alarak asagiya indigini; o sirada çevreden, ‘Komünist kaçiyor ates edin’ diye bagirdiklarini; üzerine ates edilince bir römorkun altina girdigini; o sirada kariyerlerin gittigini ve kendisinin sirtinda annesi ile kaldigini; yanindaki bir askerin, ‘Dayi ben seni korurum’ dedigini, fakat Cuma SEVIM’in evinden ates açilmasi sonucu askerin vuruldugunu, apartmanin etrafindaki komsularin hepsinin saldiriya katildiklarini ve saldirganlara yardim ettiklerini...” (G.K., s. 230) Namik Kemal Mahallesi 23 Aralik Cumartesi günü aksami, Mahallenin muhtari bir grup ülkücüyle mahallede zorla silah ve patlayici madde toplamaya baslar. Kendi evinin önüne, belediyeye ait iki araçtan, torbalarla silah ve yakit indirir. Bu malzemeleri, pazar günü sabah namazi sirasinda saldirganlara dagitir. Cami imami da, halki hükümete ve Alevilere karsi kiskirtici konusmalar yapmistir. Sabah namazi biter bitmez, hazir bulunan saldirganlar mahalle arasina dagilirlar. Alevilere ait evlere gazli paçavralar atilarak yangin çikarilir. Saldiri sirasinda dokuz kisinin öldürüldügü, onlarcasinin agir yaralandigi saptandi. Yasayanlar anlatiyor Namik Kemal Mahallesinde görevli Tankçi Yüzbasi Ahmet GÜLTEKIN, Askeri Savciliktaki ifadesinde saldiriyi söyle anlatiyordu: “24. 12. 1978 günü sabahtan itibaren Namik Kemal Mahallesinde görevli oldugunu, o gün mahallede olaylarin erken saatte baslamis oldugunu, mahalleye gittiginde birçok evin yanmakta oldugunu, yanan evlerin bulundugu sokaklara yayildiklarinda, saldiri havasi içinde olan, eli sopali kalabalik gruplarla karsilastiklarini, girdikleri sokaklarda bazi evlerin duvarlarina kirmizi yazi ile ‘Bu ev satiliktir’ diye yazilmis oldugunu, bu evlerde hasar olmadigini, yanan evlerde bu sekilde bir yazinin olmadigini, sokaklardaki gruplarin bazi evleri yakmak istediklerini ve üzerlerinde yazi olmayan evleri göstererek bu evlerde silah oldugunu, ates edildigini söylediklerini, bu sekilde gösterilen evlere girdiklerinde saldirgan bir durumla karsilasmadiklarini ve silah da bulamadiklarini, bu gibi evlerde bulunanlarin, öldürüleceklerini, can emniyetlerinin olmadigini söyleyerek kurtarilmayi istediklerini, bunlari reolarla Aslanbey Ilkokuluna tasidiklarini, evlerdeki sahislari tasidiklari sirada, disaridaki eli sopali gruplarin da çogaldigini ve taskinliklarinin arttigini, bunlarin gösterdikleri evlerde bulunan sahislarin gavur olduklarini, hepsinin öldürülecegini söyleyerek ‘Gavurlara ölüm, Cihad’ seklinde slogan attiklarini, evlerdeki sahislarin tahliyeleri bitince sokaktaki gruplari dagittiklarini, ancak bu gruplarin geriye çekilerek sokak aralarinda tekrar toplandiklarini, bu gruplarin Namik Kemal Mahallesinin güney tarafindaki Karamaras Semtine geçmek istediklerini, kendilerinin de bu geçisi önlemek için barikatlar kurduklarini, havaya ihtar atesi yaptiklarini, buna ragmen saldirgan gruplarin etraftan dolanarak Karamaras Semtine geçtiklerini, bu sirada Karamaras Bölgesinden silah seslerinin geldigini, bu gruplarin elinde taslar, sopalar oldugunu ve yollarda giderlerken kiskirtici sloganlar söylediklerini, hatta askerleri bile kiskirttiklarini ve ‘Karamaras bölgesinde gavurlar askerleri öldürdü’ diyerek kendilerini yanlis yöne sevk etmek istediklerini, gruplari sözle tesvik ve tahrik eden, komuta eden kisilerin oldugunu, Namik Kemal Mahallesinde iken bazi kadinlarin gelerek, kocalarinin, yakinlarinin öldürüldüklerini söylediklerini ve bunlarla birlikte evlerine gittiklerini, üç evden toplam 7 ölü çikarttigini, olay yerine gidene kadar yaygin yagma ve saldirilarin yapilmis oldugunu...” 34 Cuma DOGAN: “Namik Kemal Mahallesi Baglarbasi Alemdar Sokakta oturuyoruz. 24. 12. 1978 Pazar günü sabah saat 09.00 siralariydi, mahallemizin muhtari Mehmet YEMSEN’in önünde bulundugu 200-300 kisilik saldirgan grup, bitisigimizdeki Ali UZUNPINAR’in evine saldirdi. Önce birkaç kisi bahçe duvarindan içeriye girdi. Bahçenin kapisini kirdilar. Ali UZUNPINAR kaçmaya çalisirken, saldirgan Yusuf TANKU, ‘Alevi dedesi kaçiyor’ diye bagirdi ve Yasar KURU yetiserek Ali UZUNPINAR’in basina kaput geçirdi ve yere yikti. Biz de saldirganlara görünmemek için penceremizi kapattik. Olay bittikten sonra disari çiktigimizda Ali UZUNPINAR’in cesedini sokak ortasinda kanlar içinde bulduk. Hasan UZUNPINAR’i evinin içinde öldürmüslerdi. Cesedi yerde kanlar içindeydi. Abidin ve Ibrahim UZUNPINAR ise agir yaralilardi. Sokaktaki askerlerden yardim istedik, gelip bizi Aslanbey Ilkokuluna, yaralilari da hastaneye götürdüler...” 35 Mavis TOKLU: “24. 12. 1978 Pazar günü, saat 10.00 siralarinda mahallemizin Muhtari Mehmet YEMSEN ile Fevzi GÖRKAM’in basinda bulundugu saldirgan bir grup, ‘Allah Allah, Komünistlerin kökünü kaziyacagiz, büyük-küçük demeyin komünistlerin kafasini ezin’ diye bagiriyorlardi. Muhtarin elinde silah ve bayrak vardi. Digerlerinin elinde silah, patlayici madde, gaz, benzin, sopa gibi saldiri malzemeleri vardi. Evime hücum ettiler, kapiyi kirarak içeri girdiler. Odada oturan kocami (Kalender) alip bahçeye çikardilar. Ben de arkalarindan kosarak çiktim. Muhtara, ‘Aman etmeyin eylemeyin, kocami öldürmeyin, çoluk-çocugumu meydanda koymayin’ diye çok yalvardim. Muhtar bana dönerek, ‘Çocuklarini götür, Karaoglan beslesin, kocani Karaoglan’in yoluna kurban kesiyorum’ dedi. ‘Karaoglan kim?’ diye sordugumda, ‘ECEVIT’ diye cevap verdi. Kocami, gözlerimin önünde iskence ederek öldürdüler. Öldürülürken kocama sarildim, üstüm basim hep kan oldu. ‘Aman muhtar etme eyleme, sen ne ediyorsun?’ dedigimde, ‘Pisirdik pisirdik, komünistler gelsinler, hep yesinler’ dedi. Saldirganlar, bu defa yakinimizda oturan kardesim Hüseyin TOKLU’yu getirmek için evinin etrafini sardilar ve kardesimi içerden çikardilar. Yine muhtara yalvardim yakardim. ‘Kocami öldürdün, bari kardesimi öldürme’ diye yalvariyordum. Muhtar ise, ‘Hüseyin’i de Karaoglan yoluna kurban ediyorum. Biz Karaoglan yoluna bu sene kurban kesecegiz, bayram günü gelmis’ dedi ve kardesim Hüseyin’i iskence ederek öldürdüler. “Sonra, karsimizda oturan ve bir gözü görmeyen çok yasli Cennet ÇIMEN’in evine gittiler. Bu kadini, ‘Gel nene, gel nene’ diyerek elinden tutup disariya çikardilar. Cennet kadin, gözleri görmedigi ve yasli oldugu için öldürülenlerden ve yakilanlardan habersizdi. Saniklardan Cuma YALÇIN ile Nuri BOGA tornavida ile Cennet kadinin (80 yasinda) gözlerini oydular, sonra silah sikarak öldürdüler. Yakininda bulunan helanin çukuruna bas üzeri atip, üzerine at arabasini devirdiler. Daha sonra hem bizim evi, hem diger evlerin tümünü yaktilar. Fevzi GÖRKEM, ‘Yürü, hadi seni kurtarayim’ diyerek beni alip götürdü. Bir süre yürüdük, aniden kalbim sikisti, yüreyemedim. Beni birakti gitti. Biraz dinlendikten sonra evime döndüm. Evimin her tarafi alev, kül ve kan... Azicik dinlendim, askerlere haber vermek ve siginmak için çiktim, yolda Mustafa GÖKTAS, bir elini Ibrahim USTA’nin boynuna sarmis, diger elinde de tabanca tutuyordu. Ibrahim USTA’ya, ‘Senin kanini evime akitmayayim’ diyordu. Götürdü, saldirgan toplulugun içine itti, topluluk Ibrahim USTA’yi dövmeye basladi, sonra da onu öldürdüler. Ben de kör-topal sürünerek askerlere sigindim...” 36 Döne TIRAS: “24. 12. 1978 günü sabahleyin oglum Ali ve kizim Ayse ile birlikte kahvalti yapiyorduk. Sokaktan, ‘Komünistler Moskova’ya, komünistlere, Alevilere ölüm’ diye bagirtilar geliyordu. Pencereden baktik, kalabaligi görünce kapilarimizi kilitleyerek yakin komsumuz Keyfo YILMAZ’in evinin odunluguna saklandik. Saldirganlar, evimizi tasladilar, sonra yaktilar. Daha sonra saldirganlar kanal tarafina gittiler. Biz de saklandigimiz yerden çikarak komsularin yardimiyla evdeki yangini söndürmeye çalistik. Baktik saldirganlar tekrar geliyor, baslarinda Muhtar Yemsen vardi, ‘Alevilere ölüm, yeriniz Moskova’ diye bagiriyorlardi. Evimize yaklastilar, tekrar atese verdiler. Bu grubun arkasinda bir de plakasiz kamyon vardi. Saldirganlar kamyondan benzin alip evleri yakiyorlardi. Bir de evlerden aldiklari kiymetli esyalari kamyona koyuyorlardi. Oglum Ali ile afet evlerine dogru kaçmaya basladik. Yolda bir saldirgan grup oglum Ali’yi yakaladi. Ben Karamaras’a kaçtim. Ögleden sonra dayanamadim, oglumu aramaya çiktim. Mahalleye geliyordum, Kalender TOKLU ve Hüseyin TOKLU’nun cesetlerini evlerinin önünde gördüm. Tüm aramalarima ragmen oglumu göremedim. Askerlere sigindim, olaydan dört gün sonra askerlerle birlikte oglumu aramaya çiktik. Mahalleye geldigimde oglum Ali’nin cesedini, Dilber YILMAZ’in evinin bodrum katinda bulunan bir kazan içinde yakilmis bir vaziyette buldum.” 37 Elif CEREN’in olaylarla ilgili ifade tutanaklari söyle: “Namik Kemal Mahallesi Baglarbasi Semtindeki Kanalevlerinde oturduklarini; 24. 12. 1978 Pazar günü sabah 09.00 siralarinda silah sesi ve bagrismalar duyarak kapidan baktiginda ellerinde bayrak, silah, sopa ve baltalar olan bir toplulugun ‘Vurun komünistlere’ diye bagirarak ates edip ev yakarak kendilerine dogru geldigini görünce, birçok aileyle beraber Erkenez Çayina dogru kaçmaya basladiklarini; o sirada kocasi Hüseyin CEREN’in, YSE’nin arkasindaki Yeni Sanayide bekçilik yaptigi yerden kendilerinin kaçtigini görünce kurtarmak için yanlarina geldigini; Dereli Köyü yönünden kirmizi bir traktörle gelen saldirganlarin traktörden inerek yollarini kestigini; bunun üzerine geri dönerek tekrar sehre dogru kaçmaya basladiklarini; saldirganlarin da arkalarindan ates ettigini, kocasi Hüseyin CEREN’i silahla vurarak öldürdüklerini; saldirganlarin ayrica Bayram BIL ve Hasan CENGIZ’i öldürdüklerini, Fatma BIL’i de yaraladiklarini. |
AYNEN! o.T.
ohne Text
|
Allaha bin şükür o.T.
ohne Text
|
İyice zırvılıyorsun!
Bu yazılar dinayetin, bu yazılar Kuranın tefsirlerini yazan din alimlerinin.
Senin diploman nedir bu konuda??? |
Senin yapın gerçekten gerici bir yapı!
O şahısa terörist diyebilmen için çok cahil olmalısın.
Bunu şuana kadar kimse demedi. sayende sufizmin insana yaklaşımınıda görmüş oldum. Atatürk boşuna kapatmamış o tarikatları. Haremi bile savunabilen bir insan kalkmış. ciltlerce islam sözlüğünü yazmış bir insana utanmadan Terörist diyebilmekte. Boşuna değil İslam dünyasında kadınların çektikleri. Neyse değmez artık sana bir şey yazmak. Sanki cephede din savaşına çıkmış!!! Peh!!! |
Mecaz anlamda HAYIR VE SER bile Allahind
ir... yani ceza cektirmek usw... Cehennem falan filan... böyle söylenir demiii...
Bak iste benim ALlah kavramimda ceza falan yok... Alölah ceza vermez... Allah sistemin kendisidir... bu benim anlayisim... mevcudi sistemden cezani alacaksin yada mükafatini... iste o Sistem=Sünnetullah cevresinde Kuran inmistir Ayetler yasanilan olaylara göre siralanmistir... Kuran Mecazi anlamda Allahtan geliyor yani INDIREKT... ama DIREKMEN Cebrailden... wenn überhaupt..... |
Islam Kuranin yorumu ve yasanis seklidir
Elbet Islamda vardir... kiiii taaaa 1000 yildan beri gelenek görenek oldu... AMMAAAAAA Kuran disidir... Kuran ise evrensel temiz bir kitaptir... sakat olan yorumlar ve yasanislardir...
|
Wowwww... ne basitmis yaaaa
Mecazi anlamda Allah benim icimde var... herkesin icinde var... bir nevi Allahin ruhunu icimizde tasiyoruz...
Eeeeeee hepsi bumu.... Allah daha baska bir sey degilmi ??? Sen benim ruhumu birakta kafandaki Allah kavramini tartisalim.... |
Ammada Detayli... inanmam
kiii daha dünkü savaslarda kimin ne zaman Sehit oldugunu bile tami tamamina bilinmezken, nasil olurda 1400 yil önceki halabut zamanlarinin bu sekil kronolojisi cikarilir...
Böyle seylerle fazla zaman harcamamak gerek... o Tarihleri kimse dogru dürüst bilmesi mümkün degil... yazilan kitaplarin tarihi taaaaa o zamandan 600 yil sonra basliyor.. |
Incil demek kitaplar demektir
Tevrat isimi olsun Zebur isimi olsun bunlarin hepsi sonradan yazilan kitaplardir... isim verilmis o kadar...
Yoksa Vahyiiyle Alakali degiller.... Incillari yazan Yahudilerin Karlini Misir Firavunu öldürdü.... hatta o olayi anlatan Resimler bile mevcut... Anlayacagin Incil tümüyle Insan tarafindan yazilan, Judeah toplumunu bir araya toplamak icin yazilan kitaplardir... tek bir kitap degilki.... Kuran ise bunlarin devami... bir nevi Incil seklinde yazilan kitap... garatisi yokturki, Hz. Muhammedin ölümünden sonra Ilaveler olmasin... belki Ali yada Osman ilavelerle veya eksiklerle Kurani derlemisler.... bilemezsin... öyle karaborsa körü körüne inamak elde degil |
Hatta RAB kelimesi Hindistandada kullani
lmakta..... en basiti, bazi HINT Filimlerinde sariklarinda Rab diye söylüyorlar.... Internasyonaldir RAB kelimesi...
Kuranda Incilden alinmalarin olduguna ben süphesiz bakiyorum... cünkü Incilin kendisi Kitaplar halinde bir Krallari tarafindan yazildigi kesindir... o Karilada Misir Firavunu esir alip öldürüyor, yani kendisi.... Incilin amaci ayri ayri kalan Yahudi toplumunu bir araya toplamakti... yoksa esas su anki Israilin kuzayinda yasayan toplum Judehadan daha üst konumlardaydi... Süleymanin sarayi sifirdi onlarin saray ve teknolojisi karsisinda..... iste bu beceriksizlerini gidermek icin, ABARTILI BIR SEKILDE HEM DIN ÜRETILDI HEMDE TARIH YAZILDI...... Olay bu.... sanirim Kuranda bu uyanikliga tanik oldu.... VEYAAAAAAAAAA en esasa temelleri yeniden derledi... veya gercekten Vahyii olarak Sünnetullahtan indi... Bena göre bu 3 Ihtimal ayni kuvvette.... ama Allahin varligi bir seylerin bir gücün oldugu kesinkez... zaten Kuranda olmasa Incilde olmasa Allahi tanaiyanlar dünya üzerinde hic eksik olmayacaktir.... Selamlar |
Nedir senin alip veremdigin..
Ismini dogru yazda okuyalim o zaman!!!
Senin bana verdigin isim ile sadece terörist sayflar cikiyor arastirmada! Ne halin varsa gör.. Ben beni biliyorum! Benim tarikatim yok (bugünkü anlayis ile ) ama seni bilemem . yazma o zaman.. yazsan zaten rencide edici terimlerden baska ne cikiyor ki senden??! |
Yanlış anlaşılma olmuş, özür!
Ben T. Dursunu kast ettiğini sanmıştım.
Sana verdiğim isim Vakit gezetesinin bir yazarı, dünde söyledim teknik sorunları bulunmakta bilgisayarımın aktaramıyorum. Gogleye gir Özköse diye yaz ikinci sayfada görmemen imkansız. Her neyse Selamlar... |
burasida allah bullah olmuş
bu kadar dinle ugrasaginiza biraz kendinizle ugrasin...belki tanriyi bulursunuz
|
Diplomaya gerek yok :o)
Sana yüzlerce Örnek verebilirim Bu Konuda Icmalarla.
Ulemanin Icmasi ile Kuran in dedigi Birbirine cogu yerde zittir Islam da kandil yoktur Diyanet kandil kutlar :o) Diyanetin kendisi Bir Kuran disi Kurulustur. Kuran Ruhbaniyeti red eder. Daha Binlerce Var :o) |
Islam da yoktur !..
Kuran da olmayan bir sey Islam da olamaz :o)
MIRAC diye Bir Mitoloji KURAN da yer almaz. |
Kim caldi
....benim elmali sekerimi???
hemen geri verin bahim! kizdirmayin beni ya, zaten Deliyim!!! Calan hemen geri versin.... yoksa polise bas vurcam haaaaaaaaaaa |
o.T.
sen bulmussun sanırım tanrından bir haber varmı benden de selam soyle
|
Diplomali satanistlere Dair ( Oku Roman
Romancigim;
Asagidaki yazida diyanet ve din alimlerinin Birlestigi noktalarin Islam a ait Olamiyacagini ve diplomami Sormussun.Bundan dolayi Bu yaziyi yayinlamak ihtiyaci Duyuyorum. Kuran da ve "Sünnet-i Hüda " da olmayan Ve islam da bulunan her sey ekleme Uydurma,dahasi Palavradir. CANIM HALKIM !... Kuran in hic bir yerinde herhangi bir insanin Allah in yanina yükseldigi,O" nunla Pazarliga giristigi ( Namaz pazarligi ) O"ndan : ** Ben sana ASIKIM sen olmasan varliklari yaratmazdim ** Seklinde methiyeler dinledigi yolundsa degil bir beyan bir ISARET bile yoktur.. Ne yazik ki YAHUDI-HRISTIYAN mitolojisinden ISLAM a aktarilan mirac hikayesi Tüm bu Kuran disi SATANIST hükümleri icermektedir. Bu kabuller Bazi surelerdeki ( Özellikle Necm ve Isra ) Cebrail e giden zamirleri teviller yapip Allah a göndererek veya ayetleri mitolojiye uydurarak desteklenmektedir. Bunlarin Yani Bu hezyanlarin tümü anlam kaydirmasi ve TAHRIFTIR !. Kuran da Bir ISRA olayi vardir.Isra ayni adi tasiyan surenin ilk ayetin de de gösterildigi gibi: ** GECE YÜRÜYÜSÜ veya GECE YÜRÜTMEK ** demektir.Ayet in beyanina göre Hz.muhammed Bir gece mescid-i Haram dan mescid-i aksa ya yürütülmüstür.Bu yürütmenin Ruh beden beraberliginde mi yoksa sadec ruhen mi oldugu Ayet de aciklanmamistir. Hz.Peygamber in mescid-i Aksa dan göklere yükseltildigine dair hic bir söz veya isaret yoktur.Böyle bir sey zaten Kuran in "SÜNNETULLAH" dedigi varlik yasalarina Ve Ilmine aykiridir. Is Bununlada kalmaz: Isra olayindaki yürütmenin ruh ve beden beraberliginde oldugunu kabul etmeyen böyle diyenleri yalancilikla suclayan Büyük SAHABILER de vardir.Bunlarin Basinda FAKIH SAHABI Hz.AISE gelmektedir. Hz.AISE: ** Hz. Peygamberimiz Mirac gecesi Rabbini gördü Onunla konustu..vs**Türünden sözler söyleyenler icin sunlari söylemistir: **Bu sözleri duyunca tüylerim ürperiyor.Bunlari nasil söyleyebiliyorlar ?Bunlari söyleyenler ALLAH a da PEYGAMBER e de iFTIRA etmis olurlar Allah hic bir beser e görünmez hic bir beser ile konusmaz** Hz AISE bunula da yetinmemis sunlari da eklemistir: **Hz.Peygamber o gece yatagindan hic ayrilmadi ayrilsaydi ben görürdüm..Rabbi onu O alemlerde RUHEN dolastirdi ** Kuran i okuyan insanlar görüler ki Hz.Aise nin bu sözleri ve tavri KURAN in Beyanlarina ve ruhuna uygun olandir. Bizim kuran dan beslenen Düsüncemiz ve Imanimiz Bize sunu Emreder: Isra mucizesi Beden ruh ile mi yoksa sadece Ruhen mi Olmustur ?Bu bizim Bilgimizi asarBiz Bu noktada Durmayi yegleriz. Hz.Peygamber in göklere cikarildigi Allah ile görüstügü Allah in ona iltifatlar ettigi namazin uzun pazarliklarla FARZ kilindigi yolundaki Zirvalarin tümünü KURAN a DIN e ULUHIYET ve NÜBÜVVET in sanina aykri buluruz. Hz.RESUL un Cenab-i HAKK in tecellilerine Ruhen muhatab olmasina gelince..O bir kerelik degildir.Resul bu tecellilerin her an Muhatibidit O Muhattab olmanin Nasilligi ise Bize anlatilmamistir.. O HALDE BIZ MÜSLÜMANSAK BU NOKTADA DURURUZ !.. Yok SATANISTSEK: Dötten uydurma Hikayeler anlatir..Ve Buna Inanmanin Iman Oldugundan Dem Vururuz :o) Bizim Müslüman olarak Iman ettigimiz Tek merci KURANDIR ! Ne idugü belirsiz Ulema Tayfasi degil.. Bilin bunu !.. Burak :o))) ?? Bu BURAK anlatimi eski HINT ve YUNAN mitolojilerindeki Göge yükselme anlatimlarinin TIPATIP aynisidir. Burak Uydurmasi tüm hadiscilerin ** ZAYIF ** Ahmet Hanbel in **METRUK ** dedigi cok uzun bir Uydurma ile anlatilir :o) Bu anlatim TEVHID in O berrak ve saf Dünyasinda cok YUNAN PANTEONU nun Yardimci tanrilarina ilskin Hikayeleri hatirlatan PUTPEREST motiflerle doludur. Orada hz.peygamberin karsilastigi NEBI lerden biri olan Hz.Musa nin Hasa Rabbine öfkelenmis bir halde hiddetle bagirip cagirdigi söylenmektedir. Orada binilen BURAK i beyt-i MAKDIS te Peygamberlerin baglandigi bir direge bagladiklari anlatilir.. Bütün Bunlar KURAN in Uluhiyet ve Nübüvvet anlayisina taban taban a zit Satanist putperest Hikayelerdir.. Bu uzun Zirvayi okumak icin Bakiniz: (Elbani;Zaifa,4/281-283 ) Hz.Peygamber in hasa Allah ile Pazarligini yazmiyorum Bunu herkes üc asagi bes yukari biliyor :o) 50 vakittan basliyan pazarlik 5 vakite kadar inmisti hani :o) Bu Zirvalari Tevhid dininin Söylemi oldugundan Allah a siginir ve Bu söylemleri Icad eden SEYTAN ehlini bir kez daha Allah a havale ederiz. Kaldi ki Namaz,Mirac denilen Mitolojiden cok önce farz edilmisti,ve uzun zamandir Kilinmakta idi. NAMAZ KILIN !.. emri iNIS SIRASIYLA Ücüncü sure olan MÜZEMMIL suresin de yer almistir.Isra olayini ( Mirac olayini ) anlatan surlerin birincisi olan ISRA Inis sirasiyla 17.Sure Necm ise 23. suredir. Kuran in 3.suresinde emredilen Bir FARZ-IBADETI 17 ve 23ncü surelerin tevili ile yaratilan bir pazarliga dayandirmak Hayret verici Bir CÜRET ve Acik Bir SEYTANCILIKTIR ! Bakara suresinin son iki ayetiyle namazlarda Okunan ETTAHIYYATÜ..Yakarisinin bir kisminin Mirac da vasitasiz bir sekilde Vahyedildigi söyleniyor :o)) Bu idda Kuran in Vahiy ile ilgili beyanlarina aykiridir.Vahiy in nasilligini Gündeme getiren temel ayetler Allah in herhangi bir insanla vasita olmadan asla konusmayacagini Hükme baglamaktadir. ( Sura 51-52 ) 52.ayet hz. peygamber ede vahiyin aynen bu sekilde oldugunu anlatmaktadir. Bu KURAN ayetleri ortada dururken..SEYTANCILIK yapip Filan sure nin falan ayeti ile falanca dua iSTISNADIR.Demenin Müslümanlikla ne aLAKASI VARDIR. Arkadasin Biri Mirac IMAN isidir diyor. Neye Iman edelim ? KURAN a mi ? SEYTAN a mi ? :o) Eger ETTEHIYYATÜ ..duasinin mirac da dogrudan Vahyedildigi dogruysa Neden KURAN a girmemistir ? KURAN da eksik mi var ? Allah Hepinizi satanistlerin elinden kurtarsin ve Hak yola ulastirsin Sevgilerimle.. Evet Romancigim Bu yaziyi Üstüne alinma lütfen; Sadece Din alimlerinin neler ile Birlestiginin acikli bir örnegidir bu.. Ulema ve Din üzerinden Menfaat Kotaran cevreler,tarih boyunca Hic bir zaman Islam i Menfaatlerinin önüne gecirmemislerdir. Hoscakalin |
o.T.
yapmıs oldugun yorumdan ben dinsiz oldugu yorumuna varablirim cunku eski tarahide olan bir olayın gercekliğinden ve o zmanda yasayan kiilerin olayların içindeki varlıgına pek inamıyorsun eski tarihe inamıyorsan eski tarhide o tarihden cok dagha once bir zamanda kuran var o tarihde cyazılan kitaba inamıyormusun sen kurana inanmıyorsun o zmaan eski tarhide yazılan hiç bir seye inanmıyan birinin dine baglı biri oldugunu ben pek sanmıyorum ondan cok daha ote yazılan ve gercekliği belli olmusolaylar var olayların içinde kişiler var sen o zmana onlarada inanmıyorsun
|
Dersim Katliamı
1934?te çikarilan Iskan Yasasi?ni Dersim?de uygulayamayan devlet, 1935?te Tunceli Kanunu çikardi. Bu kanunla birlikte vali ve komutan, belediye baskanini atama dahil sinirsiz yetkilerle donatildi. Özel Tunceli Mahkemeleri kuruldu. Agir bir vergi yasasi çikarildi.
Bu baski ve asimilasyonlara karsi Dersim halkinin isyani giderek büyümekteydi. 1936 yilinin Ocak ayinda yürürlüge giren 2884 sayili, Tunceli?nin Idaresi Hakkinda Kanun?la, bu seçilmis bölgeye diger illerden farkli bir statü getirildi. Dersim, Bingöl, Elazig ve Erzincan illerini içine alan Dördüncü Umumi Müfettislik bölgesi olusturuldu ve basina Korgeneral Abdullah Alpdogan tayin edildi. Dersim ilinde hizli bir insaat faaliyeti basladi. Yollar açildi, köprüler ve karakollar kuruldu. Hasanan asiretinden Seyit Riza ve Koçgirili Aliser gibi bölge liderleri bu karakollarin insasina karsi çiktilar. Seyit Riza, diger asiretleri toplantiya çagirdi. Bölgede gerginligin tirmanmasi üzerine, 1936 kisinda, Tunceli askeri kusatma altina alindi, bölgeye giris çikis yasaklandi. 1937 yilinin 21 Marti?nda, Newroz gecesi, Harçik Çayi üzerindeki köprünün yikilmasiyla ayaklanma baslamis oldu. Bu Dersim isyaninin baslangiç tarihiydi: Dersim imha harekatinin baslangici (1936) Alpdogan bir duyuru ile Dersim, Elazig ve Çapakçur illerinin sikiyönetim bölgesi oldugunu bildiriyor ve bütün halki birtakim korkunç sözlerle tehdit ediyordu. Teftislerin sonunda Dersim adinin Tunç Eli adiyla degistirildigini bildiriyordu. Ikinci bir açiklama ile de Çemisgezek"in Amutka, Ovacik"m Burnak ve Pulur, Hozat"in Karaoglan ve Mazgirt ilçesinin Mamikan merkezlerinde birer askeri kisla ve bu kislalari birbirine baglayacak birçok askeri karakol yapilacagi ilan ediliyordu. Dersimliler bu çalismalimin hedefini anlamis ve Dersim için idam sehpalari hazirlanmakta oldugunu sezmislerdi. Ne yazik ki görevi üzerine alan Dersimli askeri kaymakam emeklisi Hidir ve Palulu Abdurrabman adli iki Dersimli olmus ve bunlar Ovacik"ta kisla binasinin yapimina baslamislardi. Müteahitlerin Dersimli olmasi nedeniyle yöredeki Dersim asiretleri kendilerine engel olmuyor ve binalardan amacin ne oldugunu anlamalarina karsin, Dersimlere özgü bir kendine güvenme Ile bu girisimleri ciddîye almiyorlardi. Korkunç gelecek beliriyordu. Dersimli asiret reisleri toplantilar ve görüsmeler yapiyorlardi. Herkes durumun nezaketini anlamisti. Fakat ne yazik ki geceli-gündüzlü devam eden görüsmelere karsin, reisler arasinda tam bir fikir birligi, ortak bîr faaliyet plani üzerinde anlasma oliisamiyordu. Asiretler arasindaki eski sürtüsmeler ve anlasmazliklar birligin olusmasina önemli bir engel yaratiyorlardi. Bu nedenle ancak birbiri ile dost olan asiretler kisim kisim, bölge bölge anlasmalar yapabiliyorlardi. Basta Seid Riza oldugu halde Yukari Abbasan, Ferhadan, Kara-balyan asiretleriyle Bahtiyar, Yusufan, Demenan, Haydaran ve kismen de Kalan asiretleri kuvvetli ve siki bir birlik kurabilmislerdi. Ovacik, Kocan, Semkan, Mazgirt, Pülümür ve Nazimiye bölgelerinin asiretleri tamamen tarafsiz ve sadece gözlemci durumda kalmaya, Hozat asiretleri ise hükümete teslim olmaya karar vermislerdi. Bu asiret reisleri Elazig"a gelmis, Alpdogan"a katilmis, hükümetin her türlü önerilerini kabul edeceklerini bildirmislerdi. General da bu ikiyüzlülerin içlerini anlamis oldugundan basvurularina Önem vermemis ve onlara kendisi için önemli olan seyin Seid Riza"nin Elazig"a gelmesinin oldugunu bildirmisti. Alpdogan emekli Hidir"i bir taraftan kislalarin yapiminda kullaniyor, diger taraftan da Seid Riza"yi kandirarak Elazig"a getirmekle görevlendiriyordu. Sözü geçen Hidir, Seid Riza"ya vaadlerde bulunuyor, güvenceler veriyor ve kendi kisisel çikarlarini saglamak ve generalin yanindaki yerini saglamlastirmak için Seid Riza"yi Elazig"a getirmeye canla basla çalisiyordu. Bir aralik Hidir"i gördüm. Dersim hattinda düsüncesini sordum. "Bizim için biricik çare kayitsiz-sartsiz silahi terkederek hemen Türk hükümetinin her türlü emirlerine boyun egmektir" dedi. "Türk hükümetinin amaci bizi imha ve sürgün etmektir" dedigimde, "Sürgün hayirlidir, savunmanin ise hepimizin toptan mahvolmamiza neden olacagina kusku yoktur" demisti. Hidir, General Alpdogan"dan aldigi güvence üzerine tekrar Dersim"e gitmis ve Seid Riza"yi kandirarak Elazig merkezine getirmeyi ve general ile görüstürmeyi basarmisti. Bir firsat bularak ben de Seid Riza ile görüsmeyi basarmistim. Seid Riza bana General Alp gan"in düsüncesinin çok kötü olduguna tam anlamiyla inandigi111 nedenle direnmekten baska hiçbir çare kalmadigim, Türk ordularinin Dersimlilerle basa çikamayacaklarini, fakat her olasiliga Karsibenim bir an Önce Türkiye disina çikarak durumumuzu büyük ve adil devletlere duyurmami Önerdi. Seid Riza Elazig"a geldiginde general ile yalnizca görüsmüs ve bu görüsmelerde baska hiçbir Dersim önderi hazir bulundurulinamisti. Zaten o Elazig"da ancak yirmidört saat kalarak Dersim"e dönmüstü. Bu süre içinde Seid Riza"nin zekasi Alpdogan"m bütün ruhunu anlamaya yetmis ve edindigi izlenimi asiretlere duyurmustu. Bir süre sonra Alpdogan, kurmay binbasi ve istihbarat reisi olan Sevket"i Dersim"e göndermisti. Bu kisi asiretlere konukluga gitmek bahanesiyle ilk Önce Hozat ve daha sonra da Ovacik merkezine giderek oradan yanina aldigi bir-iki asiret reisi ile birlikte Seid Riza"nin bölgesine gitmek istemisse de, Seid Riza buna razi olmamisti. Sevket almis oldugu bilgilere dayanarak, Seid Riza"nin Öteden beri hasmi ve arazi sorunundan aralarinda ciddi kavgalar olan kardesinin oglu Rehber"e konuk olmak üzere Haçili köyüne gidecegini bildirmis ve Rehber"in gönderdigi korumayla Haçili"ye giderken karsisinda arkadasini Aliser"i bulmustu. Aliser, Sevket"in Rehber"in yanma gidecegini daha önceden sezerek, acele Rehber"in yanina giderek Sevket"i kabul etmemesini söylemisti. Onun kendisiyle amcasi arasina ayrilik koyacagini bildigi için bu konuda Rehber"i uyarmaya çalismak aniaciyîa Seid Riza"nm yanindan Haçili"ye gelmisti. Sevket Rehber"in yaninda bir gün konuk olmus ve ertesi gün Rehber"i yanma alarak Elazig"a getirmis, general ile konusturmustu. General, Rehber"e birçok vaadde bulunmus, paralar vermis, kisacasi amcasi Seid Riza"ya karsi cephe almasini saglamayi basarmisti. Seid Riza bü"tün bu olaylardan haberdar olmustu. Alpdogan yayinladigi genel bir duyuru Ile bütün Dersim asiretlerinden 200 bin martin tüfegi istiyordu. Bu sayiya her asiret nüfus yogunluguna göre katilacakti. Dersinililer yapilan duyuruyu anla-"nazliktan geliyor ve ellerinden geldigi kadar savunma hazirliklarinda bulunuyorlardi. Kurmay Binbasi Sevket, Hozat asiretlerinin arasinda durmadan Basmakta, aynhk ve sürtüsmeler çikarmaya çalismaktaydi. Yapti Propagandalarda hükümetin bütün önlemlerinin Dersim"in yola getirilmesi için alindigini, basta yola getirileceklerin Seid Riza ve taraflari olan asiretler oldugunu, diger asiretler de silahsizlandirildiktan sonra yerlerinde serbest birakilacaklarini söylüyordu. Hain Rehber de her konuda Sevket"le isbirligi yapiyor ve bir taraftan da amcasi Seid Riza"ya ve asiretlerin halkina sadik görünmeye çalisiyordu. Hükümeti aldatmakta oldugunu ileri sürüyor ve sonuçta amcasiyla isbirligi yaparak Türk ordulariyla çarpisacagini ve asiretlere karsi ihanette bulunmayacagini bildirerek ikiyüzlü bir politika izliyordu. Ayni zamanda da Elazig ve Hozat kahvelerinde Sevket"in her defasinda kendisine beser bin lira verdigini övünerek anlatiyor, bosbogazlik ederek foyasini meydana koyuyordu. Bu sirada Demenan ve kismen de Nazimiye asiretleri sinirlarinda yapilmak istenilen askeri karakol binalarina hücum ederek, daha tamamlanmadan bu binalari tahrip ederek askerleri silahtan arindirmaya baslamislardi. Seid Riza ise Gerenal Alpdogan"a Dersim hakkindaki kanunun ortadan kaldirilmasini ve Dersim için özel ve ulusal haklan saglayan saygideger bir idarenin olusturulmasini devamli istiyordu. Bu öneriye karsi General Alpdogan jandarma alayini ve dokuzuncu firkayi Dersim"in sinirlarina ayiriyor ve Diyarbakir"dan her sabah onar tane uçak gelerek Dersim"in üzerinde uçuyordu. Ailik sessizlik bozulmus ve ortalik karismis oldugundan her tarafta çatismalar baslamisti. Kis basmis oldugundan savas uzun sürmemis ve Dersim kapali kaldigi için çatismalara son vermek zorunlulugu ortaya çikmisti. Dersim Savasi (1937) 1937 yilinin ilk baharinda her tarafta Türk faaliyeti baslamisti. Merkezlere yakin bulunan DersimlIler toplanilarak kitalara sevkedi-liyorlardi. Kislalarin yaptirilmasina yeniden baslanmisti. Savas uçaklari silahsiz bölgeleri bombaliyordu. Silah toplamak bahanesiyle Yusufan asiretinin üzerine askeri bir müfreze gönderilmisti. Bu müfrezenin askerlerinden bazilari fakir bir kiza tecavüz etmislerdi. Bunu haber alan asiret reisinin oglu Findik, askeri müfrezeye hücum ederek bölge disina püsDersimmeye zorunlu kalmisti. Bu nedenle Mazgirt bölgesinde çarpismalar baslamisti. Seid Riza"nin oglu Bra Ibrahim, Hozat"a gelerek Abdullah Alpdogan idaresinin yöneticileriyle iliskiye geçmis ve yapilmakta olan askeri harekatin adil bir sekilde yapilmasini babasi adina dilemisti. Bra Ibrahim geri dönerken Kurmay Sevket"in hazirlamis oldugu bir plan geregince Kirgan asireti sinirlari içinde Dest köyünde konuk bulundugu evde gece uyurken feci bir sekilde öldürülmüstü. Genç evladinin kahpece öldürülmesine üzülen Seid Riza, Kirgan asiretinin merkezi olan Sin köyünü kusatarak katillerin teslimini dilemisti. Türk generali bu hakli istegi yerine getirmedigi gibi, Bra Ibrahim"in katilleri Kurmay Sevket"in korumasina alinarak ödüllendirilmislerdi. Bu siralarda Suriye"ye siginan Dersim yurtseverlerinden ve Hasanan asireti reislerinden Mehmet Emin Bey"in oglu Fasih, bir Dersim fedai müfrezesiyle Diyarbakir"a oniki kilometre uzaklikta Kara köprü bölgesinde Türk karakollarina rastgele bir baskin yapmisti. Ankara hükümeti bu olayi da Dersimle ilgili göstererek içisleri bakanini Diyarbakir"a göndermis ve Diyarbakir kolordusunu da Yusiifan asiretine hücum ettirmisti. Diger taraftan da Elazig"dan firka kumandani Ismail Hakki kuvvetleri Seid Riza"nin bölgesine hücuma baslamislardi. General Alpdogan Kirgan asiretini kandirmayi basarmis ve bu gafil asiret Türk kuvvetlerine rehberlik yapmisti. Seid Riza ile birlikte Bahtiyar asireti de savasa girmek zorunda kaldigindan harp alani genislemisti. Çatismalar Hozat"in Bahtiyar, Yukari Abbas, Karabal ve Ferhat asiretleriyle Nazimiye ilçesinin Haydaran, Mazgirt ilçesinin Demenan ve Yusufan asiretlerinden olusan yedi asiret üzerinde siddetlenmisti. Geride kalan asiretler ise tarafsiz kalmislardi. Dersimler saldiriya geçmis ve Ismail Hakki kuvvetlerini Hozat yönünde gerilemeye zorunlu birakmislardi. Bu durum nedeniyle Erzurum-Erzincan kolordulari da harekete geçmisti. Diyarbakir"dan yedinci kolorduya bagli uçak birligi de Elazig"a getirilmis, savas alaninda zehirli ve bogucu gaz bombardimanlarina baslanmis ve Dersimliler bir Türk tankim tahrip etmeyi basarmislardi. Türk hükümeti Bati illerinde yerel seferberlik Ilan ederek 26, 27, 28 dogumlulari silah altina almis ve General Ismet Inönü, Dersimdeki kitalari teftise gelmisti. Seid Riza, General Alpdogan"a yeniden basvurmus ve Dersim ulusal haklarina saygi gösterilmek ve oglunun katilleriyle ortaklarinin yasanin pençesine teslim olunmasi kosuluyla askeri kuvvetlerden alinan savas araç-gereçlerini ve esir edilen subaylarla, erleri geri göndermeye razi olacagini bildirmisti. Alpdogan ise bu öneriye karsi, Seid Riza ile mücadele ortaklarinin 80 bin mavzerle birlikte kayitsiz sartsiz teslim olmalarindan baska çareleri olmadigini bildirmisti. Harp yeni bir siddet asamasina girmis, taraflar çok büyük kayiplar vermeye baslamislardi. Türkler teslim olan fakir ve silahsiz halki tamamen imha ediyorlardi. Bu sirada Seid Riza"nin kardesinin oglu Rehber Hozat yöresinde penami köyünde tarafsizligim ilan ederek Türklerle iliskisini korumaya devam ediyordu. Dersim kamuoyunu aldatmak için Türkler Rehber"in Hozat"tan kaçarak asi kuvvetlerle isbirligi yapmakta oldugunu resmi bir açiklama ile duyuruyorlardi. Rehber bir kisim adami ile ilk önce Bahtiyar asiretiyle birlesti. Rehber bir Türk casusu olarak Dersimler arasina girmisti ve Dersim kuvvetleri hakkinda elde ettigi bilgileri günü gününe Türklere ulastirdigi anlasiliyordu. Rehber amcasi Seid Riza"ya haber göndererek elini öpüp af dilemekte oldugunu, Türk hükümetinin planlarini anladigindan nefret ettigini ve Türk ordulariyla çarpisacagini bildirdigi zaman Seid Riza bu sözlere inanmadigini belirtmisti. Diger asiret reisleri ise Seid Riza"nin bütün açiklama ve israrlarina karsin Rehber"e Inanmis ve bati cephesinde savasmak üzere Rehber"in gelmesine razi olmuslardi. Rehber düzenledigi plan geregince Aliser"in idaresindeki bölgede amcaogullarindan olup, aldatmayi basardigi Misto Sure"nin torunu Vankli Efendi"yi yanina alarak Türklere karsi harbe baslamisti. Zaten Rehber"in savasçiligi, silahsorlugu, cesareti ve barbarligi Dersimler tarafindan biliniyordu. Harbin agirlik merkezi Seid Riza"nin üzerinde olup, savas planlarini da Aliser düzenliyordu. Bu nedenle General Alpdogan"nin tek amaci Aliser"i imha ettirmekti. Bu amacin gerçeklesmesi için Rehber obes gün süreyle savasa katilmisti. Kahpe ve kurnaz Rehber Seid Riza"dan baska diger bütün reislerin, hatta Aliser"in bile güvenini kazanabilmisti. Seid Riza"nin karargah merkezi Holvori, Vank, Aliser"in ise Agdat idi. Tujik dagi eteginde bir magarada ailevi bîr siginagi da vardi. Rehber her zaman Aliser ile iliski kurdugundan Seid Riza"nin bütün planlarini Ögrenmisti. Daha fazla insan kaninin dökülmesini önlemek amaciyla Seid Riza Aliser"in Iran veya Irak"a siginarak Fransa ve Ingiltere hükümetlerinin yardimini dilemesini kararlastirmisti. Bu karari Ögrenen Rehber, Aliser"in savas alanindan uzaklasacagi günden bir gün önce sekiz silahli arkadasiyla birlikte Aliser"in ziyaretine gitmisti. Bu ani ziyaretin nedenini soran Aliser"e, aç ve yorgun oldugundan birkaç saat dinlenecegini söylemisti. Zavalli Aliser konuklarina yiyecek hazirlarken namert ve alçak Rehber onun üzerine ansizin ates etmis ve bu essiz Dersim kahramanini sehit etmisti. Sasiran esi kendisini kocasinin üzerine atarak "Aman kavala mi mekujin" (aman arkadasimi vurmayin) diye bagirmis ve ölmüs oldugunu görünce tabancasini çekerek hain Rehber"e ates etmis, mermi Vankli Efendi"nin tepesine isabet ederek cansiz düsürmüs, fakat alçakligin sonuna kadar gitmeye karar vermis olan Rehber silahini Aliser"in benzersiz esine, bu kahraman Dersim kizina da yönelterek onu da kocasinin cesedinin üzerine cansiz düsürmüstür. Dersimlilerin ve Insanligin yüzkarasi olan ve Dersim kurtulus savaslari tarihinde adi sonsuza kadar lanetle anilacak olan alçak Rehber, beyinlerinde Dersim bagimsizlik ve kurtulus güneslerini tasiyan Aliser ve esinin baslarini kestirmis, torbalara koydurmus ve ayni günün gecesinde adi geçen bölgeden kaçarak gizli parolayi verip Türk bölgesine geçmistir. Sehitlerin baslari taniyanlar tarafindan iyice teshis edildikten sonra hain Rehber bunlari Elazig"a getirmis ve resmi dairesinde Alpdogan"a teslim etmistir. Elazig Türkleri bile bu olayi nefretle karsilamislardir. Aliser"in ve esinin sehadeti, Seid Riza ile Dersim asiretleri üzerinde pek derin bir üzüntü ve tepkiye neden olmustur. Rehber haini ise artik yüzündeki maskeyi atarak açiktan açiga Türk istihbaratinin emrinde çalismaya baslamistir. Burada öykümüze bir ara vererek sehit Aliser"in yasam Öyküsünü vermeyi yerinde buluyoruz. |
anlatilanlar Tarihi gerceklerdir !..
Burada Ehl-i Sünnet e Düsen Durusunu Göstermektir.
" Ibnu akileti"l EKBAD "in ( Ciger yiyen Kadinin soyu ) arkasinda mi saf tutacaklar ?.. Yoksa Ehl-i Beyt in mi ?.. Bu Gün Müslümanim Diyen her kesin Kendisine Sorup Yanit aramasi Gereken budur !.. Ben Sünni bir Müslümanim !.. Peygamber evladi katllerine, Onlarin Katli Ile doymayip Karilarina Kizlarina Tecavüz ederek Mallarina el Koyanlara Bununla dahi Doymayip Onlarin arkalarindan 76 yil Boyunca Islam Mabetlerinden " Lanet " okutanlara Ve kendilerini Bütün Bu yaptiklarindan sonra " Ehl-i Sünnet " ( Sünnet ehli ) Ilan ederek Islam i saptiran Bidatlar Sirler Icinde yüzdüren " PIS DAMARLARA " ancak LANET EDERIM !.. Allah Nurunu Tamamliyacaktir !.. |
o.T.
Büyük Dersim Kahramani Seid Riza
Seid Riza Dersim"de dogmustur ve Dersim"In önderlerinden Seid Ibrahim"in ogludur. Seid Riza"nm soy durumunu açiklamak için önce Seid Ibrahim"in kim oldugunu bilmek gerekir. Seid îbrahim bati Dersim"in Seyh Hasana» asiretinin kabile reisleri, yani Ocak sülalesinden sürüp gelen ve Dersimlerce en asil sayilan bir ailenin ogludur. Tarikat noktasindan da en yüksek derece olarak Rehber mertebesine varmis oldugu için kendisine Seid unvani verilmis. Bu sekilde gerek asalet yönünden ve gerekse manevi yönden Dersirn"in Seyh Kasanan asiretlerinin hepsi kendisini asiretlerinin bas evladi olarak tanimistir. Dersim"in kuzey-dogu bölgesinde Dersimlilerin asil atalari adma armagan edilen Kaimen Sor ve Lirtik bölgelerinin Deri Ari köyünü Seid Ibrahim kendisine merkez yapmigii. Dört erkek çocugu olup bunlardan en küçügü Riza"ydi. Seid Ibrahim, oglu Rzza"da gördügü zeka ve kararlilik nedeniyle O"nü çok severdi. Bu nedenle ölümünden sonra asiretlerin idare Önderligini Riza"ya biraktigini vasiyetinde belirtmisti. Dersimliler Seid Ibrahim"e baba anlamina gelen "Babo" ünvam-nmda veriyorlardi ve bunda hakli Idiler. Çünkü Seid îbrahim zamaninda Dersim tamamen bagimsiz bir durumda ve Türk hükümetinin zulüm ve ihtiraslarindan uzak bir halde tutmustu. Merhum Seid Ibrahim ögrenimini büyük atam Colik Oglu Mehmet Ali Efendi"den görmüstü. Mehmet Ali Efendi, Seid Ibrahim"e Dersimlük düsüncesini telkin eden essiz bir Dersim bilginiydi. Seid Ibrahim oglu Riza"yi ayni düsünce ile egitmisti. Dersimler Seid Riza"ya "Rizo" ve "Rayber" ve babasinin oglu anlamina gelen "Lace Babayi" ünvanlanyla seslenirlerdi. Sahsinda tavir ve hareketlerinde Dersim karakteristigi, Dersim civanmertligi ve Dersim fizyonomisinin bütün özellikleri görülmekteydi. Babasinin ölümünden sonra Lirtik"ten göç ederek Tujik dagi ete-gindeki Agdal köyüne yerlesmisti. Seid Riza neseli ve sakayi seven birisiydi. Asiret üyeleriyle sakalasmaktan ve en küçük kisiye bile hizmet etmekten zevk duyardi. Kendisini ziyarete gelenleri, kim olursa olsun karsilamaya kosar, yoksullara yardim eder ve herkese elinden gelen iyiligi yapardi. Kendisi de zaten devamli fakirdi. "Ben fakir bir Rizo"yum" derdi. Asiret üyeleriyle bir sofraya oturur; güler, ikramda bulunur, yaslilara hürmet gösterir, küçüklere bir kardes gibi davranir ve bütün Dersimler"in kardes olduklarini tekrar ederdi. Seid Riza hem büyük bir Dersim ve hem de yüksek ruhlu bir insandi. KIbir ve azamet gösterenlerden nefret ederdi. Asiret üyeleri gibi giyinir ve onlardan ayrilacak hiçbir isaret tasimazdi. Alçakgönüllülügü o kadar genisti ki hirs, kin ve düsmanlik tasimazdi. Asireti içinde bütün bireylerin yasayis biçimlerinde maddi ve manevi bir esitlik ve düzen kurulmasina dikkat ederdi. Genel toplantilarda, bütün Dersimler"in sürekli bir aile ve ocak evladi olduklarini ve kardeslik baglariyla birbirlerine bagli bulunduklarini, saadet ve felakette ortak olduklarini propaganda ederdi. Dersimlügün tutsakliktan kurtulmasi, bagimsiz ve hür bir vatana sahip olmasi için her Kürdün çalismaya ve gerektiginde ölmeye borçlu oldugunu ilan ederdi. Seid Riza tam bir insandi demistik. Bunun kuru bir sözden ibaret olmadigini bu büyük Kürdün özellikle Türk zulmünden kaçip Dersim"e siginan onbînlerce çaresiz Ermeni"ye gösterdigi koruma ve öz kardes uygulamasi en açik kanitlardan birisidir. Her iste asiret üyeleriyle tartisir ve görüserek onlarin oylarini almadan asla girisimde bulunmazdi. En basit bir Kürdün bile fikir ve yorumuna önem verirdi. Bunu bir öraek olayla anlatmaktan kendimi alamiyorum. Sejd Riza"mn bir çesme basinda Erzincan Valisi Ali Riza ve Ankara"dan gönderilen Erzincan Milletvekili ve Müftüsü Haci Fevzi ile tartistigini geçen bölümlerde yazmistim. Bu tartismalar arasinda çesme basindaki büyük bir dut agacinin üzerinde dut yemekte olan ve ayni zamanda Türk heyetiyle yapilan tartismalara kulak veren Seid Riza"nm genç hizmetçisi Kumo, bir aralik agacin üzerinden söze karisarak ve Zaza diliyle Seyit Riza"ya, "Rayber Rizo fikirleriniz dogru degildir" demis ve efendisini elestirmeye koyulmustu. Seid Riza basim yukari kaldirip dut agacinin üzerindeki Kumo ile bir hayli tartismada ve bilgi alisverisinde bulunmustu. Bu konusma toplantida hazir bulunan binlerce Insanin ve hatta Türk heyetinin hayret ve dikkatini çekmisti. Zaza diliyle yapilan bu tartisma sonunda Seid Riza hizmetçisi Kumo"ya, "Oglum senin sözlerin ve düsüncelerin daha uygundur" demis ve bundan sonra Türk heyetiyle yaptigi tartismalarda, Kumo"nun fikirlerini ileri sürmüstür. Dünya demokrasisine en güzel bir örnek olmaya layik bu olay bütün asiret üyelerinin alkis tufaniyla karsilanmisti. Bu bir tek Örnek Seid Riza"nm ne kadar halkçi ve ne kadar büyük bir demokrat oldugunun en açik bir Örnegidir. Seid Riza Erzincanlilara güvenir ve Hozat Elazig merkezlerinden rahatsiz oldugu zamanlar Erzincan merkezine basvururdu. Iste, bu güveni nedeniyle kendisine Erzincan"in verdigi söz ve vaade inanarak Erzincan merkezine gitmis ve orada yukaridaki satirlarda bildirdigim sonla karsilasmisti. Seid Riza yasinin ilerlemis olmasina karsin saglam bünyeli, dinç ve çevikti. Özel egitimini merhum babam Ibrahim Efendi"den görmüs ve yüksek zekasi sayesinde bilgilerini genisletmis biriydi. Hayatim milleti ugruna harcamis olan bu essiz Dersim kahramanina allan rahmet etsin. 1938 Dersim katliami: 1938 yili ilk baharinda Türk ordulari ardi arkasi kesilmeyen bir çalismayla seri atesli ve büyük çapli toplar, tanklar, uçaklar ve nehirlerde kullanilacak geçit ve insaat araçlari hazirlamakta ve bunlari Dersim"in etrafina yigmaktaydilar. Dersimlilere gelince, hiçbir taraftan yardim görmeyerek sadece serefle ölmeyi kararlastirmis ve imanlarina dayanmis bulunuyorlardi. Kiirtler"in uygar dünyaya, büyük ve küçük devletlere yaptiklari basvurular hiçbir sonuç vermemis, hiçbir tepki yaratmamisti. Insanlik denilen Insafsiz varlik, tarihî bîr milletin hayatinda sekillenecek olan kanli sahneye seyirci kalmaya ve zalimlere sessizlikle destek olmaya karar vermisti sanirsin. Türkiye hükümeti Cenevre ve Lozan Baris Konferanslari sonucunda azinliklarin haklarina saygi gösterecegine söz vermis oldugu için bu söze sadik kalmasi kendine tavsiye edilmistir gibi insafsiz bir yanitla, uluslararasi diplomasi kendini vicdani sorumluluktan kurtarmis ve Dersim milletini avutmak haksizligina düsmüstü. Oysa Türkiye"de bulunan yabanci siyasi temsilciler ve konsolosluklar araciligiyla bütün devletler hazirlanan katliami görüyor ve günü gününe olaylara tanik oluyorlardi. Örnegin Londra Radyosu "Türkiye"de milli hak ve bagimsizlik davasi ugrunda Dersim Dersimleri savasiyorlar" diye yayinda bulunmasina ve bazen de Türk kuvvetlerinden az sayidaki Dersim azinligina karsi hücumlarina isaret etmesine karsin, dünya barisinin devamini ve zayif milletlerin haklarinin korunmasini üstlenen Cenevre Milletler Meclisi hiçbir seyden haberi yokmus gibi sessizligini koruyordu. Türkiye Basbakani"nin Dersindiler hakkinda Türk parlamentosundaki degisik konusmalari, artik yapilmasi kesinlesmis olan imha planim tamamen açikliyor ve hatta Türkiye milletvekillerinden Yunus Nadi"nin yayinladigi Cumhuriyet Gazetesi 30 Haziran 1938 tarih ve 5000 sayili baskisiyla Türkiye Basbakani Celal Bayar"in söylevini inceleyerek, "Dersim1 de askeri harekat yapacagiz" baslikli yazisinda sunlari yaziyordu: "Türkiye hükümeti bu sene Dersim meselesini tekrar ele alacak ve bu mintikada askeri mahferler yapacagiz, köprüler insa edecegiz ve mektepler açacagiz. Arzu ediyoruz ki, askeri hareketler de tevakkuf etmeksizin devam etmekle bulunsun. Geçen sene büyük kuvvetlerimizi mezkur mintikada tahsil ettik ve bazi mintikalarda müsademeler oldu. Bu sene de azmedilen mesele ayni mintikada askeri harekatlara devam ve yoketme tatbikati yapmaktir. Söyle ki; ordularimiz pek yakin bir zamanda Dersim mintikasinda manevralar yaparak ve ondan sonra bu mintikanin sakinlerini tamamen kaldiracak ve bu meseleyi esasindan kesecektir" diyor ve "Türkiye Basbakani"nin Millet Meclisi"nde verdigi söylevin anlami budur" diyordu. Oysa eski Basbakan Ismet Inönü 1937 yilinda Seid Riza"mn idami nedeniyle yaptigi açiklamada, "Dersim meselesini ortadan kaldirdik, son verdik; Dersim sorunundan kurtulduk, Dersim"i her türlü askeri hareketlerle temizledik" diyerek, dünya kamuoyunu aldatmisti. Bu duruma göre, Celal Bayar"in 1938"deki demeci ve Türk ordularinin yeniden Dersim"e hareket hazirligi yapmasi Inönü"nün 1937 yilindaki demecini yalanlamakla beraber, Dersimlilerin ulusal savunmaya devam ettiklerinin ve Türk ordularina tamamen bas egmemis olduklarinin açik bir kanitiydi. Celal Bayar"in bir taraftan Dersim"in kalkindirilmasi için köprüler yapilacagindan ve okullar açilacagindan sözederken diger taraftan DersIm"e kesin askeri harekat yapilacagindan bahsetmesi, sözlerinin ilk cümlelerinin dünya kamuoyunu aldatmak için yapilan bir hile oldugunu ve hazirlanan katliami maskelemek için bir temdin girisimi süsü verilmek istenildigini anlamak güç bir sey degildi. Basbakan Celal Bayar"in bu hilesine yabanci politikacilarindan bir çogu aldanmis ve hatta Sam"da çikan "El Ihbar" gazetesi 13 Temmuz 1938 gün ve 419 sayili nüshasinda Londra"dan aldigi çevirisi asagida yazili haberi yayinlamisti. "Türkiye"de Dersim isyani siddetlendi. Dersimler Türk kitalarina hücum ettiler ve yenilgiye ugrattilar" basligi altinda söyle deniyordu: "Londra- Dünkü gazeteler Türkiye"de Dersim bölgesinde siddetli isyanlarin çiktigim degisik kaynaklardan aldiklari bilgilere dayanarak yaziyorlar. Dersimler, Türk birliklerine hücum ederek yenilgiye ugrattilar. Türkler"den birçok yarali ve ölü var. Bazi inanislara göre bu isyanlar Rusya"nm para ve silahlariyla beslenmektedir. Bu isyani bastirmak için Türkiye hükümeti büyük askeri kuvvetler göndermistir. Dersim"m bütün bölgelerinde bildiriler dagitilarak bütün Dersimler birlige davet edilmekte ve Türk boyundurugundan kurtulmak için çarpismalari istenmektedir." Bu gibi haberlerin gerçekle hiçbir ilgisi yoktu. Çünkü 1936 yilindan beri mahsur kalmis olan Dersimlilerin Rus hükümetiyle iliski kurmasina elbette olanak yoktu ve olamazdi. Dersim hakkinda hazirlanmis olan katliama herhangi bir sekilde engel olabilirler düsüncesiyle, Türkiye hükümeti disarâ"da bulunan mülteci Türk siyasetçilerinden dahi kuskulanarak ara bir kararla af Ilan etmis ve bu gibi kisilerin de Türkiye"ye getirilmesini saglamisti. Nitekim bu olay da Dersim ve Dersim sorununa azami bir önem verildiginin kanitidir. Bu af karariyla 1938 yili Temmuzu"nun sonlarinda Suriye"de bulunan Refik Halit, Ali Hilmi ve arkadaslari da (ki bunlar arasinda aslen Dersim olanlar da var) Türkiye"ye dönmüslerdi. Türkiye hükümeti Dersim"i asi ve saldirgan göstermek ve aldigi önlemlere bir savunma süsü vermek için yabanci basma asilsiz haberler yaymaya devamda kusur etmiyordu. Bunlardan birkaçini asagiya aliyoruz. Beyrut"ta çikan "Errabita-Essarkiye" gazetesinin 30 Temmuz 1938 gün ve 623 sayili nüshasinda; "Dersim bölgesinde siddetli çatismalar" basligi altinda su haber veriliyordu: "Atina- Türkiye"den gelen haberlere göre, Dersim bölgesinde on günden beri siddetli çatismalar devam etmektedir. Birçok kabile harbe katilmistir. Türkiye hükümeti savaslara büyük askeri kuvvetler göndermis ve bu kuvvetlere top, uçak, projektör ve büyük tanklari da katmak zorunda kalmistir. Dersimler bu kuvvetlere toptan hücum etmislerdir. Türkler, Dersim Dersimleri"ni Dersim daglarinda sarmayi basaramamislardir." Dersim"in savunma savasim bir isyan içeriginde göstererek, dünya yayin ve basinina haberler yayarak Türk hükümetinin yaptigi hile bazen ters sonuçlar veriyordu. Buna örnek olarak Sam"da çikan ve Arap kamuoyunun yayini olan "Elifba" gazetesinin 4 Agustos 1938 gün ve 5252 sayili nüshasinda, "Dersim"de Dersim isyani" ve "Türkiye Basbakani"mn açiklamalari isyanin varligini kanitliyor" basligi altindaki su yazilari gösterebiliriz: "Uzun zamandan beri talgraf ve dünya ajanslari haberleri devamli Türkiye"nin Dersim bölgesinde Kür! hareketinden sözetmek-tedir. Isyanin yeniden bas göstermis olduguna ayrica isaret edilmektedir. Oysa Türkiye hükümeti böyle bir durumun oldugunu resmen yalanlamaktadir. Geçen yil bu isyanlarin bastirildigi bildirilmekte ve Dersim"de emniyetin hüküm sürdügü eklenmesine karsin, Türkiye Hükümet Baskam Celal Bayar"in Türkiye Millet Meclisi"-nde dün yaptigi ve radyolardan yayinlanan açiklamasina göre, Ankara Hükümeti"nin simdiye kadar isyani bastirmayi basaramadigi ve gerçegi kamuoyundan gizlemis oldugu anlasiliyor. Çünkü hükümet baskani, Dersim bölgesinde büyük askeri manevralar yapilacagim ve Dersim"de son günlerde çikan isyanlari bastiracagim ve bu amaçla üç büyük ordunun hemen Def sim e gönderilecegini bildirmekle birlikte, bu ordularin tank ve uçaklarla donatilmis bir sekilde manevralara katilacagini açiklamistir... Bu dehsetli açiklama halka gerçegi anlatmis ve Dersim"de isyanin varoldugunu itirafla birlikte, durumun pek tehlikeli oldugunu da kanitlamistir." Türkiye hükümeti bir taraftan dünya kamuoyunda karisiklik yaratmaya devam ederken, diger taraftan da yapilan zulümleri dünya uygarligina bildiren ve Türkiye sinirlari disinda bulunan Dersim aydinlan hakkinda da siyasi Türk temsilcileri araciligiyla yabanci devletler disisleri bakanliklarina basvurmus ve bunlarin Türkiye"ye teslimlerini istemisti. Uluslararasi hukuka aykiri olan bu istek hiçbir devlet tarafindan kabul edilmemis ve Dersim aydinlarinin çalismalan-na engel olunmamistir. Türkler, Dersim sorununun ortak bir tehlike olduguna komsu devletlerden bazilarini kandirmayi basarmis ve maalesef bunlarla birlikte Dersimler aleyhinde ortak önlemler alinmisti. Bu konuda Sam"da çikan, "El Amel-El Kavim" gazetesinin 7 Agustos 1938 gün ve 52. sayisinda Istanbul, Atina ve Bagdat muhabirlerine dayanarak verdigi asagidaki haberler sorunun Önemini açiklamaktadir. "Tehlikeli anlasmalar..." "Dersimler Türk ordularina hücum ederek bir kismini yendiler. Bu nedenle Irak, Iran ve Türkiye birbirlerine yardima karar verdiler." "Istanbul- Dersim isyani siddetlendiginden, Dersim"e 3. Kolordu Türk askeri daha hareket etmistir. Isyani bastirmak için yeniden çatismalar baslamistir." "Atina- Siddetli sansüre karsin, aldigimiz dogru ve degerli bilgilere göre, Dersim Dersimleri, Dersim daglarinda Türk kuvvetlerini kirmislar ve birçok silah, cephane ve yiyecek elde etmislerdir. Bu zaferin üzerine tarafsiz kalmis olan kabileler de kadin, kiz ve hatta çocuklariyla savasa katilmislardir. Türkiye hükümeti orduya devamli yardim göndermektedir." "Bagdat- Dersim fitnesini bastirmak üzere Hamit Sapçi kumandasindaki askeri birlikler Sesler bölgesine gönderilmistir. Üç devlet sinirlari arasinda Dersim isyan hareketinin genislememesi için karsilikli önlemler alinmasi konusunda Irak, Iran ve Türkiye hükümetleri arasinda görüsmeler sürmektedir." Yukaridaki yayinlardan çikarilabilecek biricik anlam; Dersim vatanini ellerinde bulunduran üç devletin bu ulusu imha için ortak bir plan çizmis olduklaridir. Bu plani uygulamak için de yabanci tahriki ile çikmis bir Dersim isyanindan sözederek, yapilacak katliami dün ya medeni halklari karsisinda maskelemek hedefinin takip edilmekte oldugudur. Çünkü çoktan beri ortak bir plan hazirlamis olan bu devletler, Dersimler"in dis dünya ile iliskilerini tamamen kesmis olduklari için Dersimler"iti Ruslar"dan yardim görmüs olmasini ileri sürmeleri akil ve mantikla alay etmelerinden baska bir sey degildi. Gün geçtikçe Türk ordularinin Dersimler"in ölüm-kalim mücadelesi karsisindaki basarisizliklari dikkati çekmeye baslamisti. Bunun en açik kanitlarindan birisi Sam"da çikan ve o zaman hükümetin yan resmi organi olan "El Kabes" gazetesinin 13 Agustos 1938 gün ve 1470 sayili nüshasinda Atina muhabirine dayanarak verdigi asagidaki haberdi: "Dersim"de Dersim isyani canlandi." "Hükümet manevralar bahanesiyle ordular gönderiyor." "Atina-(Sark-El-Arabi)- Siddetli sansüre karsin Türkiye"de çikan Dersim isyani hakkinda kiymetli bilgi alinabilmistir. Yeni ve büyük kuvvetler yeniden Dersim üzerine gönderilmistir. Türkiye hükümeti tela§ içindedir. Dersim isyanini bastirmak amaciyla Türkiye hükümeti yillik askeri manevralarini Dersim bölgesinde yapmaya karar vermistir. Bu durum Türk hükümetinin askeri, siyasi ve mülki makamlarinin ne derecede korkunç bir durumda bulunduklarim ve Dersim isyaninin ne kadar önemli oldugunu göstermektedir. Bu manevralar aracigiliyla güdü/en amacin, isyan bölgesinin temizlenmesi oldugunu hükümet itiraf etmistir. Alinan son haberlerden anlasildigina göre, Türkiye hükümeti Dersim memleketinde toplumsal bir kalkinma gerçeklestirmek için hiçbir karar almayi basaramamistir." Dersim Dersim, varligini ve ulusal serefini korumak için o kadar cansiperane çarpisiyor ve bu ölüm-kalim savasinda o kadar harikalar gösteriyordu ki, o zaman Türkiye"yi idare eden basbakan ve disisleri bakani bizzat savas alanina gelmis ve mücadeleyi yakindan izlemek geregini görmüslerdi. Dersim bütün dünyadan tecrit edilmis, kendi talihine birakilmis olarak umutsuz biçimde çarpisiyor ve damla damla ölüyordu. Kahraman bir milletin bu ölümüne medeni dünya seyirci duruyordu. Türk zalimlerinin üstün kuvvetleri karsisinda aslanlar gibi dövüsen bir avuç Dersim kahramaninin yarattigi harikalar, Avrupa basini tarafindan bir din gericiligi, bir yabanci tahriki diye gösterilmeye devam edip gidiyordu. Türk ordulari Türkiye"nin her tarafindan Dersim yönüne hareket etmis ve her türlü askeri modern malzemeyle donatilmis olan bu kuvvetler, silahsiz denilebilecek kadar ilkel silahlarla kendini koruyan Dersim Dersimi öldürmeye çalisiyordu. Dersim"in tamamen imhasi planini maskeleyen manevra sorununun bir bahaneden ibaret oldugunu, bu manevraya askeri islerle ilgisi olmayan basbakan ve disisleri bakaninin da katilmasi kanitlamisti. Bu konuda Istanbul"da çikan "Cumhuriyet" gazetesinin 24 Agustos 1938 gün ve 5130 sayili nüshasinda yayinlanan su haber dikkati çekmektedir: "Basbakan ile Disisleri Bakani dün Elazig"a hareke! eltiler. Celal Bayar manevralarda kalarak Zafer bayraminda Istanbul"a dönecektir. Dün Özel bir vagon Ankara ekspresine baglanarak kentimizden Elazig"a dogru hareket etmistir. Basbakan hareketinden Önce Dolmabahçe Sarayi"nda büyük sef Atatürk"e saygilarini sunduktan sonra yaninda Disisleri Bakam Tevfik Rüstü Aras oldugu halde, "Akar" motorüne binerek saat ondokuzda Haydar Pasa"ya geçmistir. Aldigimiz bilgilere göre Basbakan Celal Bayar bu sabah Ankara"da ancak bir-iki saat kalacaktir. Basbakani tasiyan özel vagon baska bir lokomotif tarafindan Elazig"a götürülecektir. Basbakan"m alana ulastigi gün büyük manevralarda görev alan karsilikli ordular birbirine kavusmus olacaktir." Ayni gazetenin ayni nüshasinin baska bir sütununda; "Dersim Manevralari- Hareket bu sabah safakla beraber baslayacaktir" basligi altinda su haber yayinlanmistir: "Elazig-23- Özel muhabirimizden: Bütün hazirliklari tamamlanmis bulunan Üçüncü Ordu"nun büyük manevralari yarin (bugün) safakla birlikte baslayacaktir. Bir haftadan beri Genelkurmay Baskani Fevzi Çakmak ile Üçüncü ördü Müfettisi Orgeneral Kazim ve diger kumandanlarin katilimiyla manevralarin iliskisi teshil edilmistir. Hareketa motorlu birliklerle hava filolarimiz da büyük oranda katilacaktir." Ayni gazetenin bir gün sonraki 5131 sayili nüshasinda ise, "Dersim manevralari dün sabah basladi. Basbakan Ankara"da kisa bir dinlenmeden sonra Elazig"a hareket etti" basligi altinda su haber yayinlanmisti: "Ankara -24- (AA) Elazig"a gitmekte olan Basbakan Celal Ba-yar, beraberinde Disisleri Bakani Tevfik Rüstü Aras oldugu halde bu sabah Anadolu ekspresiyle kentimize gelmis ve istasyonda kisa bir dinlenmeden sonra seyahatma devam etmistir. Basbakan istasyonda Büyük Millet Meclisi Baskani Abdülhalik Renda ile Bakanlar Ismet Inönü, milletvekilleri, Milli Savunma, Büyük Erkani Harbiye ve diger bakanlar tarafindan karsilanmis ve ugurlanmistir. Içisleri Bakani, Parti Genel Sekreteri Sükrü Kaya Basbakana eslik etmektedir."" Ayni gazetenin ayni nüshasinin baska bir sütununda ise; "Elazig-24- (Özel olarak giden arkadasimizdan) Dersim bölgesindeki büyük askeri manevralar bu sabahtan itibaren baslamistir. Manevra alam Elazig-Dersim-Palu bölgesidir. Görev alan ordular, ilk temasi bu gün ögleden evvel yapmislardir. Bu ilk harekata hava kuvvetlerimiz de katilmislardir. Harekat sahasinda Maresal Fevzi Çakmak"la Milli Savunma Bakam Kazim Özalp"da hazir bulunmuslardir. Basbakanimiz Celal Bayar yarin aksam beklenmektedir." Yakin Dogu"niin en önemli gazetelerinden olup Beyrut"ta yayinlanan Fransizca "L"Orient" gazetesi de, 7 Agustos 1938 tarih ve 26 sayili nüshasinda su makaleyi yayinlamisti: "Dersim isyani 13 yasinda. Ihtilal hareketinin hazirlayicisi Seyh Said asildi, ama savas asla durmadi" "Dersim isyani 13 yasindadir. Onüç yildir Dersim halki silahim terketmemistir. Mus ovalarindan Ararat"a, Dersim daglarina kadar Dersim asiretleri küçük gruplar halinde Türk alaylarina karsi direnmektedirler. isyan bastinlamamistir. fakat Türk Genelkurmay"i onu bastirmaya karar vermistir. Ankara"nin bu konudaki kararini "Havas" dogrulamaktadir. Istanbul 2 Agustos- Dersim bölgesinde yapilmakta olan manevralara paralel olarak Dersimler"in sik sik isyan etmekte oldugu Dersim bölgesinde meydana gelen yine karisikliklara karsi imha önlemleri alinacagini Basbakan haber vermistir. Birçok tank ve uçakla takviye edilmis üç kolordu derhal hareket edecektir. Dersim isyani nasil dogdu? 1925"îe Türk Cumhuriyeti"nin kaderi Fethi Bey"in elindeydi. Ilk büyük yenilik uygulamaya konulmustu. Fethi hükümetinin muazzam olacagi belli olan bir ise devamla görevli oldugunun anlasildigi sirada Seyh Said Mus ve Sason bölgelerinde Dersim isyan bayragini çekiyordu. Ankara heyecan içindedir. Isyani derhal bastirmak gerek. ismet Pasa iktidara çagrilmis ve Fethi Bey elçi olarak Londra"ya gönderilmistir. Türk ordusu genis çapli bir harekete baslamistir. Mus ovasinda baslayan meydan savasi aylardan beri devam etmektedir. Ordu büyük kayiplar vermis, operasyon hazineye 25 milyon liraya malolmustur. Parlamento endise içindedir. Hükümet sinirlenmistir. Nihayet isyanin önderi Seyh Said ele geçirilebilmis ve Diyarakir"da meydan yerinde asilmistir. isyan ortadan kaldirilmistir, daha dogrusu Ankara milletvekilleri ve gazetecileri öyle sanmaktadirlar. Dersim beyleri Izmir yöresine sürgün edilmislerdir. Asilerin köyleri yakilmis, reisler cezalandirilmistir. Fakat Dersimler Seyh Said" i inkar etmemislerdir. Savas sessizce devam ediyor. Seyh Said"in kani intikama çagiriyor. Her gün ordu ile asiler arasinda çarpismalar yapilmakta ise de Ankara bundan resmen haberdar görünmemektedir. Dersim isyaninda Fethi Bey bir rol oynamis midir? Fethi Bey Londra"dan geri çagrilmistir. Onun meslegini Kemalist Partisi tamamiyle reddetmistir. O intikamini alacaktir ve buna araç Türkiye"de ilk muhalif parti olarak kurulan Terakki Perver Partisi"dir. Bu yeni grup tarafindan genis bir propaganda yapilmistir. Fethi Bey"in tezini desteklercesine Büyük Dersim Sefi Ihsan Nuri Pasa Ararat"taki kendi taraftarlarim ayaklandirmayi basarmistir. Dersimler çok sayida modern savas silahlarina, cephane ve paraya sahiptirler. Sovyetler Ihsan Nuri"yi destekliyor. Karahan oradan geçmistir. Türk ordusu Ararat daglarini kusatarak bu ikinci isyani sonuçsuz birakmayi basariyorlar, imha hareketi zalimcedir. Adana"da birçok asi asilmistir. Asiretlerden çogu toptan sürgün edilmistir |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 22:39 Uhr. |