Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

07.08.2006 19:17

pardon, yanlis yere eklendi! o.T.
 
ohne Text

roman 07.08.2006 19:20

Senin hakikaten yazılanları anlama
 
sorunun var. Ve tarihle ilgili çok büyük bir bilgi eksikliğin ve demokrasiyi yeterli bilmeme sorunun var.

Devlet kutsal bir merci değildir, devlet insanların daha huzurlu yaşayabilmesi için oluşturulmuş ve sürekli kendisini yenieleme ve düzeltme denilen bir sorumluluğa sahip TEKNİK bir işlevdir.

Ne demek devlet eleştirilmez, ne demek devletin her uyguladığı doğrudur ve mutlaktır.

Peki sen o zaman nasıl bir devletin içinde yaşamak istiyorsun??? OTORİTER ve DESPOTİK yapılanmalarını içinden temizleyemeyen bir devlet anlayışın mı var senin???

Sivil toplumculuktan ne anlıyorsun sen???

NEDİR SİVİL TOPLUMCULUK BUNU BANA BİR AÇIKLASANA???

Sürekli DEMOKRASİDEN bahsediyorsun, DEMOKRASİNİN tüm özü sivil toplumculuktur.

Önce savunnduğun kavramları bir bil...

Devleti tarif et desem edemiyeceksin, bundan eminim, Demokrasiyi tarif et desem edemiyeceksin.

İnsan önce savunduğu değerlerin ne olduğunu bilir, bilmezse araştırır...

Ben tüm insanlığın haklarından yanayım. Benim demokrat olabilme denilen bir sorunum yok.

İnsanların haklarını savunamayanlarında demokrat olmadıklarını bilebilecek bilgiyede sahibim...

roman 07.08.2006 19:23

Güzel kardeşim şiddeti savunmanın;
 
evrenselliği mi olur???

07.08.2006 19:27

Anlasilmayacak ne varki
 
cürük temeller diyorsun...

Sen bana Komonistlik disinda bir rejim gösterki... kansiz bir sekilde dagilip... alin begenmediyseniz degistirin denilen... baska bir sistem ???

Demekki temelinde dogrular coook Komonistligin... Avrupada Demokrasi savaslarla olusan bir anlayis halidir....

Hepsinin temelinde DINDEN esinlenme var....

Ben sahsen her iki Ideolojiyi yetersiz sayiyorum, ama birlesik sekli ile...SOSYAL DEMOKRASI adindada yasatanlar var.....

Belki bu anlayis en iyi ikinci sistemdir... EN IYISINI DAHLEN GÖRMEDIM.....

Bu anlayislarin DINLE alakasi yok...... DININ esaslarini cogulari bilmedigi icin ve ayni zamanda DIN bireysel oldugunu kimse dogru dürüst kavramadigi icin... aman yeterki karsimdaki bana bir sey yapmasin DEMESIN de ben susayim anlayisidir insanlari bu sekle sokan.... ve RUH durmunu bozan

07.08.2006 19:41

Öyle Kelimelerle Devlet yönetilmiyor
 
Devlet Reel Politikalarla yönetiliyor.....

Ben her zaman ayni seyi söylüyorum...

Devleti ucuzu ucuzuna esletimek kimsenin haddi degil ve kimsenin buna hakki yokkkkkkkkkkkkk

Devlet elestirilemez.... BEGENMEYEN GIDER BASBAKAN OLUR VE DEGISTIRIR.....

Olay bu... yoksa benim kavramlarda bir SIKINTIM yok... son derece saglikli bir sekilde kavramlarin ne oldugunuda biliyorum... ama ben KELIMELERE TAKILMIYORUM... kelimeler beni tatmin kilmiyorr... Demokraside begendigim evrensel anlayislardir ve toplumun cogunu ön plana koymasi ve herkse esit yaklasmasidir.....

Ben uzun uzun kavram tarifi yapmam...

Bence Demokrasi esasiyla... HALKIN COGUNUN DÜSÜNCELERINI VE YÖNETIM ANLAYISINI MECLISE TASIMASI VE MESLIC KARARLARIYLA TÜM HALKI YÜKÜMLÜ KILAN ÖZGÜR BIR ANLAYISTIR..... dahada kisa olabilir... ama neysee

Digeri neydi... haaaa

DEVLET:

Benim Devlet kavramimda basittir.... MECLIS KARARLARIYLA, YANI ANAYASAL HAKLARINKURUMLAR TARAFINDAN, INSAN YADA YÖNETICI GÖZETMEKSIZIN, HER ALANDA VE HER YERDE ISLEMSIDIR.....

Bir nevi tüm hukiki haklarin, adaletli sekilde savunuldugu reel yasam ortamidir.... devlet endiliginden isler ve Meclis tarafindan konfigure edilir..........

Sana Laiklik anlayisimida yazayim......

Seni benim DINI anlayisimdan ve beni senin DINI anlayisindan koruyan MEKANIZMA... kiii sen veya ben yönetici oldugum zaman YOBAZLIK VE DAYATMACILIK VEYA ALLAHIN JANDARMALIGINI yapmayalim diye kurulun bir evrensel anlayistir.....

Tam anlamiyla Lugattakine uymaz... uymak zorundada degil..... cünkü kavramlarida herkes DINI yorumladigi gibi AYRI AYRI yorumlar.....

Ben en azindan düsüncelerimin hem arkasindayim hemde ne söyledigimden haberdarim.... Türkcem yetersiz kaliyor anlatmaya... ama bu kadarinada sükür ediyorum

07.08.2006 19:43

SIDDET NERESINDE KITAP EHLININ
 
veya Kuranin......

Hangi Aytindesin ve hangi yasanilan SOSYO KÜLTÜREL OLAYDASIN......

Hadi söyle enine boyuna tartisalim.... hangi Ayeti Kuranda seni rahatsiz ediyor..... söyle...

ve ilk önce arkasinda yatan olaylari arastirarak Ayete ve Ayet miktarina gelelim....

Varsa elinde delilin tartismaya haziriz.....

tafamu 07.08.2006 20:23

ABM :) OT o.T.
 
ohne Text

07.08.2006 20:33

o.T.
 
sende tuhaf bir insansin dostum. surada ciddi birkac laf ediyoruz. bilgilenmeden, düsünmeden gelisi güzel yazilar yapistiriyorsun. bütün sorunlari sagdan soldan kapma iki, üc sloganla cözmeye yelteniyorsun. sosyalizm"in veya demokrasinin kökleri islamiyet"in, hristiyanligin ve hatta museviligin cok daha öncesine dayaniyor. yanlis hatirlamiyorsam, sosyalizma ve ilkel komünizma takriben bundan 3000 yil öncesine. demokrasi"nin temeliyse eflatun"a, yani platon"a, yani bundan 2400 yil öncesi. din bunlardan etkilendi deseydin yine itiraz ederdim, ama en azindan tarihin akisina göre bunun ihtimali olabilirdi. sosyal demokrasi"nin, yani sosyalizma"yi yasal reformlarla hayata gecirme idealinin tek temsilcisi almanya dir. bu idealin de burada iflas ettigini acik bir sekilde görebiliyoruz. senin bunu veya en iyi sistemi görüp görmemen beni dogrusu hic ilgilendirmiyor.

demokrasi idealinin 2400 yil icinde gelistigini düsünüyorsan yaniliyorsun. eflatun"un öngördügü demokrasiyi bilseydin bugün karsimiza cikan demokrasinin menfaatler ugruna piclestirilen, kocaman ve her an patlamaya hazir bir balon oldugunu bilirdin.

roman 08.08.2006 00:10

Bu inceleme yazısı şiddeti göster,
 
meye yetmiyor mu sana Enis???

Sen şiddetten ne anlamaktasın. Yeryüzünde hangi büyük peygamber şiddeti mukaddes olduğunu inandığı kitaba böylesine yerleştirmiş ve oluşturmuştur???

Eğer benim ile setleşerek yazışacaksan hiç başlama. Bu konuda karalıyım kendisini dengeleyemeyen, sokak külhanlığı ile benim ile yazışacak hiç bir kimseyi ciddiye almıyorum.

Sen bana şiddetin bir tarifini yap, nedir şiddet???

Kuran senin için kutsal bir kitap olabilir, benim açımdan okuduktan sonra tüm diğer kitaplar gibi bir kitaptır. Ve değerlendirmem o düzeydedir.

O kitabı anlayabilmek için tefsirlere gerek duymayacak kadarda ne okuduğumu kavrayabilecek bir bilgi ve okuma kültürüm ve yeteneğim var benim. Kutsal olduğu düşünülen bir kitabın tefsirlere ihtiyaç duymasını anlamak mümkün olabilirmi???

Peki, diyelim ki duyanlar bulunmaktalar, o halde neden hadislere karşı çıkmaktasın, hadislerde bir tür tefsir değilmidirler???

Senin inancın sana benim inancım bana...

Bunun bir tek örneğini gösterebilecek varmıdır içinizde???

Babura hiç hak etmediği değeri verdim!

Bundan böyle ağzı bozuk olan yazılarını başkası ile yazışsın.

İslamiyetin ilk dönemleri.
(Mekke dönemi)

Dinde zorlama ve baskı yoktur.
(Bakara,2,256)

De ki, Ey insanlar, şüphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir.Kim hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim.
(Yunus,10,108)

Ve Kuranı okumakla da emrolundum. Artık kim hidayete gelmiştir, kim sapacak olursa de ki, ‘’ Ben yalnızca uyarıcılardanım.’’
(Kassas,27,92)

Kim salih bir amelde bulunursa, kendi lehinedir, kim de kötülük ederse, o da kendi aleyhinedir. Senin Rabbin kullara zulmedici değildir.
(Fussilet,41,46) Benzeri ayetler için bknz,45,15. 17,7. 30,44. 39,41.

Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.
(Yusuf,12,13)

Onları hidayete çağırsanız size uymazlar. Onları çağırsanız da suskun dursanız da size karşı tutumları birdir. Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar gibi görürsün, oysa onlar görmezler bile.
(Araf,7,193,198.)

Sizin diniz size, benim dinim bana.
(Kafirun 109,6)

De ki bu benim yolumdur. Bir basiret üzere Allaha davet ederim, ben ve bana uyanlar da. Ve Allah ın tenzih ederim, ben müşriklerden değilim.
(Yusuf,12,108)

Şüphesiz, sana biz Kitabı insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim hidayet ederse bu kendi lehinedir, kim saparsa o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
(Zümer,39,41)

Müşriklerden yüz çevir. Eğer Allah dileseydi onlar şirk koşmazdı. Biz seni onlar üzerinde bir gözetleyici kılmadık, sen onlar üzerinde bir vekil değilsin.
(Enam,6,106,107.)

Sizi en iyi Rabbiniz bilir . Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
(İsra,17,54. Benzeri ayetler için, bknz, 25,43. 42,9. 6,66.)

Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki. Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.
(Şuara, 26,216.)

Eğer seni yalanlarsa onlara de ki. Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.
(Yunus 10,41 B, A, bknz 21,35. 28,55.)

Onların heva (istek ve tutku) larına uyma Ve de ki, Allahın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranıza deliller getirerek (hucete) gerek yoktur. Allah bizi bir araya getirip toplayacaktır. Dönüş onadır.
(Şura 15.Ayet)

De ki, Siz bizim işlediğimiz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz.
(Sebe, 25. Ayet.)

Artık onları bırak, onlara vaat edilen günlerine kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.
(Zuhruf,43,83.)

Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
(Yunus,10,109.)

Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak gelmektedir, öyleyse onlara karşı güzel davranışlarla davran.
(Hicr,15,85. B.A.bknz 7,199. 43,89.)

Kitap ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allahın emri gelinceye kadar onları bırakın ve onlara ne sözle nede eylemle ilişmeyin.
(Bakara,2,109.)

De ki, Biz Allaha, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık görmeyiz.
(Al i İmran, 3, 84. Karşılaştır, 2,136.)

(Esas olarak Yahudiler ve Hıristiyanlar dini için geçerli olan bu kurala daha sonra Sabilerde dahil edilmiştir.)

Şüphesiz, iman edenlerle Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabilerden kim Allaha ve Ahiret gününe iman edenler ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
(Bakara,2,62)

(Bu ilke daha sonra Maide Suresinde yeniden ele alınmış(5,69.) Yahudiler(5,44,45.) Hıristiyanlar(5,46,47) için tek, tek belirtilmiştir.

Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı, ancak bu verdikleri sizi denemesi içindir, Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allahadır.
(Bakara, 5,48.)

Hepsine önerilen ise birbirleriyle ibadet konusunda çekişmemeleri.
(Bakara 22,67.)

Her kesin, her toplumun yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir.
(Bakara, 2,148.)

Eğer senin ile çekişip tartışırlarsa de ki, Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allaha teslim ettim. Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki, Siz de teslim oldunuz mu, Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşün yalnız tebliğ etmektir.
(Al i İmran 3,20.)

Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.
(Yasin 17. Ayet.)

Yalnızca bir tebliğdir.
(Nahl, 16,82.)(B.A.Bknz 29,18. 42,48.)

Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.
(Rad, 13,103.)

Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir dayamaya gücün yetiyorsa yap. Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.
(Enam, suresi 6,35.) B,A, bknz, 32,13. 16,9 , 37. 6,149)

Artık sen öğüt verip hatırlat, Sen yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın. Onlara zor ve baskı kullanacak değilsin.
(Gaşiye, 88,21, 22)

Dinde zorlama ve baskı yoktur.
(Bakara suresi,2,256.)

Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mümin oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? Allah ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme imkanı yoktur.
(Yunus,11,99,100.)

Sen onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.
(Nahl suresi,16,17. B.A. bknz,32,13. 16,19. 6,35,149. 13,31. 12,103. 28,56.

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinin üzerinde perdeler vardır.. Sağırdırlar, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
(Bakara 2,7.18.)

Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde gerdik, kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulmazlar.
(Kehf 18,57.) B.A.bknz 32,13. 6,25. 45,23.

Allah, kimi dilerse onu şaşırtıp, saptırır, kimi dilerse de onu dosdoğru yol üzerine kılar.
(Enam, 6,39.)

Allahın saptırdığı kimseye artık hidayet verecek yoktur.
(Araf 7,186.) B.A.bknz 16,93. 14,4. 35,8. 7,178. 6,125. 18,17. 39,23. 13,33.

(Buraya kadar geçen süre Muhammetin barışçı bir şekilde çağrı, yani tebliğ yapma sürecidir. Tek sorgulayıcının ve ceza vericinin Tanrı olduğunu bizzat Tanrının kendisi sürekli belirtmektedir. Tüm diğer dinlere de saygılı olunulması emredilmektedir. Ama bu barışçıl gibi gözüken çağrılar yeterli sonuç alamamaktadır, bu duruma Muhammet çok üzülmektedir. Ve teselli gelir.)

Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor.
(Enam, 6,39.)

Öyleyse onların söyledikleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, sakladıklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
(Yasin 37,36.)

Sen onlara karşı hüzne kapılma ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içinde olma.
(Neml 27,70.) Benzeri teselli ayetleri için bakınız, 36,76. 16,127. 31,23. 35,8. 10,65.

Muhammetin üzülmesine hiç gerek yoktur, çünkü, ‘’ İnkar edenler, Allahın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar kesin olarak Allaha hiç bir şeyle zarar veremezler.’’
(Muhammet, 47,32.) Benzeri ayetler(11,57. 9,39.)

Muhammet’e düşen tebliğine sadık olması ve Tanrının onu koruyacak olmasıdır.(18,27. 29,45. 5,67.)

İnançsızlar için ve onların itaatsizlikleri için Muhammet herhangi bir sorumluluk taşımayacaktır. ‘’ De ki: Siz bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz.(Sebe 34,25.) B.a.bknz,26,126. 11,35. 28,55. 42,15. 10,41. Bunları yalnızca Tanrı cezalandıracaktır, Muhammet değil. Muhammet yalnızca iman edenlere ayetlerini iletmekle ve gerisine karışmamakla yükümlüdür. ‘’ Ve sen kendi sapkınlıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki, onlar Müslimandır. ( Rum. 30,53.) Muhammetin inanmayanlar konusunda yapabileceği bir şey yoktur. ‘’Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye? Oysa Allah, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allahın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın.( Nisa,4,88.) bu konuda ayetleri için bknz.27,91,92. 16,82. 29,18.

Muhammet’e sert tartışmalar içinde bulunmaması açıklanır.

İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere. Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.
(Ankebut,29,46.)

Ve bir tek kitap ehliyle değil, her kes ile aynı türden ilişki önerilir. ‘’ Rabbin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. sabret, senin sabrın ancak Allahın yardımı iledir.(Nahl, 16,125,127.) Bizim yapıp ettiklerimiz bizim, sizin yapıp ettikleriniz sizindir, size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz.(Kassas,28,55.) Bakınız (Enam6,68.) (Nisa4,140)

Buraya kadar geçen süreç barışçılığa yakın bir duruş, bazen hayal kırıklığı, bazen çaresizlik vs dir. Ama hep bir biz ve onlar ayrımı bulunmaktadır. Fakat tehdit karlık gecikmez ve bizzat Tanrının kendisinden gelir.

Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın, şüphesiz ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azap gelecek ve yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizinle birlikte gözetleyeceğim...İman etmeyenlere de ki, ‘’ Yapabileceğinizi yapın, elbette biz de yapacağız.’’
(Hud,11,93,121)

Hiç bir ülke veya şehir olmasın ki, kıyamet gününden önce biz onu ya bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azabla azablandıracağız, bu muhakkak o kitap da yazılıdır.
(İsra 17)

Ama inaçsızları halen cezalandıracak olan yalnızca Tanrının kendisidir. Muhammetin Medine’ye hicreti ile birlikte buraya kadar olan gelişimde önemli değişikler başlar. hicret sonrası, Medine’de bir cemaat olarak örgütlendikten sonra, Muhammet daha aktif bir mücadeleye çağrılır. İnançsızlar ile hesaplaşmanın bir tek öteki dünyada değil bu dünyada da yapılacağı ilan edilir. Medine’de indirilen ayetlerde İslamın diğerleri üzerine kesin üstünlük sağlaması açık bir hedef olarak konur. Ve Müslümanlar bunun için mücadeleye davet edilirler. Mücadele, gerek Müşriklere gerek kitap ehline karşı verilecek ve İslamın tüm dünyada nihai egemenliği sağlanıncaya kadar sürecektir. Artık Kuranın barışçı dili de değişip sert bir dil oluşmaya başlamıştır.

Ey iman edenler, inkar edenlerden size en yakın olanlarla savaşın, siz de bir güç ve caydırıcılık görsünler.
(Tevbe,123)

Onlar, Allahın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah kendi nurunun tamamlayıcısıdır: kafirler hoş görmese bile.
(Saff,61,8.) Bu tutum Tevbe ve Fetih suresinde de aynen tekrar edilir.

Yukarıda ki Ayetler İslam hukuku ve Müslüman, Gayri Müslümanlar arasında ki hukuku statüleri belirleyen temel kanunların oluşmasında belirleyicidirler. Kuranda inanmayı reddedenler konusunda farklı tutumlar söz konusudur. Bu farklı tutum inkar eden kişinin, Müslüman, putperest veya kitap Ehli olmasına göre değişir. Dinde zorlama ve baskı yoktur ama bu bir dini özellikle İslamı seçmiş birisinin istediğini yapması özgürlüğü anlamına gelmez. Seçim yapıldıktan sonra uyulması gereken şart olan kuralları vardır. ‘’ Allah ve Resülü: bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allaha ve Resülü ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklık yapmıştır.(Ahzap,33,36.) Asıl suç dinden dönmektir. Bir Müslümanın yapabileceği en büyük kötülük budur. ‘’ Kim imanından sonra Allaha karşı inkara sapıp da, kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç, inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah’tan bir gazap vardır ve büyük azap onlarındır. (Nahl 16,19.)

Sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların işledikleri amelleri dünyada da, ahrette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır ve orda süresiz kalacaktırlar.
(Bakara,16,19.) Bezeri ayetler için bakınız.16,106. 2,217. 3,77,86,91,106,177. 4,89,90,115,137. 5,3,5. 52,54. 8,13,14,16.

Burada önemli olan Kuranda inançlarından dönenler için hiç bir hoş görü gösterilmediği ve onları büyük cezaların beklediğidir. Fakat önemli olan, verilecek cezanın kesin biçiminin tayin edilmemiş olmasıdır. Ayrıca bu cezaların Tanrı tarafından verileceği ilan edilmiştir. Fakat İslam hukuku, özellikle hadis hükümlerine dayanarak, bunlar için kesin ölüm cezası öngörmüştür. Özellikle Ebubekir döneminde yaygın uygulama bulan ölüm cezaları Kuranda ki bazı ayetlere dayandırılmıştır.

Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizinde inkara sapmanızı istediler. böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler(dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nereden ele geçirirseniz öldürün.
(Nisa,4,89,90.)

(Burada bu konu hakkında olan oldukça geniş hadisler bölümlerini atlıyorum merak ediliyorsa o bölümleri de açıklarım.)

İnançsızlarda ( Müşrikler) durum nasıldı?

Başlangıç yıllarında yukarıda uzunca açıklandığı gibi dikkatli bir tutum vardı. Yaptıklarının yanlış olduğunu söylemek ve bunlardan uzak durmak benimsenmişti. Hatta Tanrıya küfretmelerine neden olur diye bunlara sövmek bile yasaklanmıştır. Bu dönemde sadece Tanrı adına yapılan tehditlere ve verilecek cezaların sayılmasıyla yetinilmiştir. ‘’ Gerçekten siz de, Allahın dışında taptıklarınızda cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.’’ (Enbiya,21,98.)

Giderek bunlara karşı tavır sertleşmiştir. İslami cemaatin kendi kimliğini bulması sürecinde putperestler ile aradaki sınırlar son derece keskin ve net olarak çizilir. Müslümanların cephesi ile Putperestlerin cephesi açık ve net hale getirilir. Müşrikler murdar kimselerdir(8,37. 9,28.) Müşrikler ile evlenmek kesin olarak yasaktır(2,221.) Bu iki cephe arasında dostluk kurmak doğru değildir. ‘’Müminler, Müminleri bırakıp da kafirleri dinlemesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’tan hiç bir şey (yardım) yoktur.(Al i İmran,3,28.) Ancak ‘’iman edenler, hicret edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler’’(Enfal,8,27.) birbirlerinin dostları olabilirler. Her türlü dostlukta yasaklanır ‘’ Ey iman edenler, kafirleri dostlar(veliler) edinmeyin’’(Maide,5,57) karşılaştır 3,118.

İnanmayanlar akrabanız bile olsa onlardan dost edinemezsiniz.
‘’ Allaha ve Ahiret gününe iman eden hiç bir kavim(topluluk) bulamazsın ki, Allaha ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi(ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar: bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri ( soyları) olsun’’
(Mücadele,58,22.) Müslümanlar, müşrikler kendilerinin en yakın akrabaları bile olsalar, onlar için dua edemezler(9,113) Hatta Müşrikler hakkında yüreklerinde gizli sevgi bile besleyenler tehdit edilirler: ‘’ Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizinde düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yönetiyorsunuz: oysa onlar haktan size geleni inkar etmişlerdir. Eğer siz benim yolumda cihat etmek ve benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız nasıl onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim.’’ (Mümtehine,60,1.)

En son aşama olarak Kuran, Tanrının, Peygamberin, Müslümanların düşmanları olan putperestlere savaş açmıştır. Fakat bu açılan savaş genel olarak düşmanın saldırgan davranışları ile temellen dirilir. İmansızlar iktidar ve güç gösterisine girmektedirler, hatta inananlar içinde onlarla bir olup iktidardan pay almak isteyenler vardır. Kuran bu tür iki yüzlülükler karşısında çok acımasızdır.
‘’Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar(veliler) edinirler. Kuvvet ve onuru(izzeti) onların yanında mı arıyorlar? şüphesiz bütün kuvvet ve onur Allahındır.
(Nisa,4,139.)
İslam cemaati bu inançsızların saldırılarına karşı mücadeleye çağrılır. Fakat bu sefer İsrail oğullarının yaptığı gibi savaşa yüz çevirmemek, büyük bir kararlılıkla savaşmak gerekiyordu. Yalnız bu kavga ölçü dahilinde olmalıydı.
‘’Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, ancak aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. Onları bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Onlar savaşa son verirlerse, siz de son verin. Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın, eğer vaz geçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. Haram ay, haram aya karşılıktır: hürmetler de karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın.’’
(Bakara,2,190,194.) Kuran sürekli inananlara düşmanlarının yaptıkları saldırıları hatırlatır. ‘’ Ey iman edenler, hani bir topluluk size ellerini uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü’’(Maide,5,11.) Ve şu genel tavrın alınmasını ve cezanın verilmesi ilkesini ilan eder. ‘’ Allaha ve Resulüne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürmeleri, asılmaları yada elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmesidir.(Maide,5,33.) tüm Müslümanlar bu savaşa çağrılırlar. “Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah yaptıklarını görendir.(Enfal,8,39.) ‘’Eğer müşriklerden birisi aman dilerse aman ver, öyle ki Allahın sözünü dinlemiş olursun.(Tevbe,9,6.) ‘’Eğer onlar tövbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir.(Tevbe,9,11.) Fakat yaşanan bir çok deney Müşriklerin verdikleri sözü tutmadıklarını gösterir bunlar içinde ayetler hazırdır. ‘’Onlar hiç bir Mümine karşı ne akrabalık bağlarını, nede sözleşme haklarını gözetip tanırlar. İşte bunlar haddi aşmakta olanlardır.’’(Tevbe,9,10. İşte bundan dolayı savaş bir bütün olmak zorundadır ve cihat çağrısı yapılır. ‘’ Ey peygamber, kafirlere ve münafıklarına karşı cihat et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran.’’(Tahrim,66,9.) Müslümanlar için bu savaş hoş karşılanmasa bile farz sayılmıştır.(2,216.) Bu savaşta Allah’ta doğrudan onların yanındadır ve savaşanlar ve şehit düşenler ödüllendirilmektedirler.(9,11. 2,154. 47,4,6.) Artık Müslümanlar üstünlük sağlasalar bile barışa gitmeyeceklerdir. ‘’ Öyleyse, siz üstün bir durumda iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin.’’(Muhammet, 47,35.) Ve savaşın nihai amacı kesinleşir. ‘’ Onlarla ya savaşırsınız yada onlar Müslüman olurlar’’(Fetih suresi, 48,16.)


Diğer Din Mensupları.

Bunlar öncelikle Yahudiler ve Hıristiyanlardır. Kuranda bunlara karşı değişik tutumlar alınmıştır. İslamın başlangıç döneminde bunlara karşı Kuran hoş görülü ifadelerle doludur. Esas olarak İslam la bir sayılmış arada bir fark görülmemiştir. ‘’Kitap ehlinden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allahın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allaha ve Ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardır’’(Al i İmran, 3,113,114.) ‘’İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaktırlar.’’(Bakara,2,82.) Kuran zaten onlara indirelinin bir benzeridir. ‘’ Size verilenin bir benzeri birine(İslam peygamberine veriliyor)’’(Al i İmran,3,73.) ve aralarında bir fark gözetilmemektedir. ‘’ Deyin ki: Biz Allaha, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rab binden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerlerinden ayırt etmeyiz.’’(Bakara,2,136.) Bu hoş görünün yanı sıra doğal olarak Kitap ehlide sürekli olarak İslam’a davet ediliyordu. ‘’Onlara, Allahın indirdiklerini kabul edin denildiğinde, Biz, bize indirileni kabul ederiz derler ve ondan sonra olan Kuranı inkar ederler.’’ (Bakara,2,91.) ‘’Allahı ve elçilerini tanımayıp inkar eden, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isteyen bazısına inanırız, bazısını tanımayız, diye bu ikisi arasında yol tutmak isteyenler’’(Nisa,4,150.) Yahudi ve Müslümanlar, kendi dinlerine bağlı kalmak isterler(3,73.) Bu konuda önce Yahudiler ile uğraşılır.(İlk dönemde esas olarak onlar ile karşı karşıya gelinmiştir.) Yahudiler, başka insanları Muhammetin tebliğlerine karşı uyarırlar.(5,41.) gerçek dinin kendi dinleri olduğunu savunurlar.(2,11,135.) Ve Müslümanları inançlarından döndürmeye çalışırlar. ‘’kitap ehlinden çoğu, kendilerine gerçek hak apaçık belli olduktan sonra, nefislerini kuşatan kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusu duydular.’’(Bakara,2,109.) Benzeri ayetler için bakınız:11,18,19.14,2,3.7,44,45.4,161.9,34. Kitap ehline karşı takınılan tavırda da ilk önce İslami cemaatin kendi kimliğini belirleme ihtiyacı olmuştur. Yiyecek ve içeceklerde farklılık koymak,(5,5.) Namazda kıble olarak Kudüs yerine Kabeyi seçmek,(2.143,144,149.) İbrahim peygamberin Müslüman olduğunu ve bunun Tevrat ve İncilin yollanmasından önce olduğunu(3.67,68.) bildirmek, araya belirleyici fark koymanın örnekleridir. Aradaki farklar iyice belli oldukça önerilen onlarla araya mesafe koymaktır. Bunun bir yolu bunlardan dost edinmemektir. ‘’ Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar( veliler) edinmeyin,(Maide,5.55.) dost olan sadece, ‘’ Allah, Onun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren Müminlerdir.(5.55.) İlk dönemde eleştiriler daha çok Yahudileredir, Hıristiyanlara daha sıcak bakılır. ‘’ And olsun, insanlar içinde, müminlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak ta: Hıristiyan’ız, diyenleri bulursun.( Maide,5,82.) Yahudilere olumsuz tutum takınılması ise şu nedenlere bağlanmıştır: Kendi kitaplarının tamamını(7.165) veya bir kısmını(15.13) unutmak: içeriğini karatmak(2.146) manupule etmek ve çarpıtmak(12.75:4.46:5.13,41). Onların İslamı reddedişlerine ise daha çok büyüklük taslamaktan, egoistliklerinden(2.87:5.70) ve iktidar ve zenginliklerine güvenmelerinden dolayıdır.(3.181) Ve Tanrı bu nedenden dolayı onlara kızgındır. ‘’ Allahın kendilerine karşı gazaplandığı bir kavmi veli(dost ve müttefik)edinenleri görmedin mi?(Mücadele,58.14.) Ayrıca bakınız:4.155:2.61,91:3.52,112:61.14.
Benzeri durumlar Hıristiyanlar için de geçerlidir. Özellikle İsa’yı Allahın oğlu saymaları, hiç hoş karşılanmaz. ‘’ Ey Kitap ehli dininiz konusunda taşkınlık etmeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allahın elçisi ve kelimesidir, üçtür demeyiniz. Bundan kaçınınız.’’(Nisa, 4.171) Benzeri ayetler için bakınız. 5.72,75. 9.30. Ve bunda ısrar edilince çok sert bir dil kullanılır. ‘’And olsun, Şüphesiz, Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenlere mutlaka acı bir azap okunacaktır’’ (Maide,5.73)

Kısaca Kuran bunlara öfkesi ve gazabıyla dolu ayetlerle dopdoludur, Yahudilerden Beni Nadir kavimi, özellikle Bedir savaşında düşmanları destekledikleri için bu cezaya çarptırılırlar. Daha sonra bunu Medine’nin diğer Yahudi kavimleri takip edecektir. Benzeri bir gelişme Hıristiyanlar ilede yaşanır. Özellikle Kuzey Arabistan’a yayılma süreci ile birlikte onlarla çatışmalar artar. Ve sonuçta gerek Yahudiler, gerekse Hıristiyanlar için geçerli olan genel kural ilan edilir. ‘’Kendilerine kitap verilenlerden, Allaha ve Ahiret gününe inanmayan, Allahın ve Resulünün haram kıldığını tanımayan ve hak dinini(İslamı) din edinmeyenlere, zelil ve hakir kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar muharebe edin.’’(Tevbe,9.29..

(Burada oldukça ilginç olan ve bir o kadar da derinlemesine inceleyebilen kitaptan derlediklerimi şu an için bırakıyorum.)

Galvani...

Bu sayfalarda ben ve bir kaç arkadaş neden sürekli evrensel sivil hukuk, evrensel Human izim, evrensel Demokrasi, evrensel Laiklik diye sürekli yazmalarımızın ne kadar haklı ve doğru olduğu ortadır. Tüm dindar olan ve inançlı olan her kese saygılıyım, yeter ki dinlerini Din devletine döndürüp, sivil evrensel hukuku ve Demokrasiyi ve Laikliği yok etmeye kalkmasınlar, Dinden şiddet dünyasını yaratmasınlar, bu durumun inanç ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. İslamın ortaya çıktığı dönem 1400 yıl öncesine ait bir dönemdir, İslamın yönetme ve yürütme sistemiyle bu gününün hiç bir gelişmiş ülkesinde ülke yönetilmez, Hiç bir din devlet yönetiminde demokrasi, laik ve sivil evrensel hukuk kurumunda yer bulamaz. (evrensel hukuk: her bir bireye ayrım gözetilmeden sivil hukukun eşit olarak uygulanması anlamını taşır.)

Din insanların ruhsal konumunun çok önemli ve çok duyarlı bir bölümünü kapsar ve her türlü kışkırtmaya açıktır. Demokrasi, Laiklik ve evrensel hukuk bunun önüne geçebilen en ciddi güvencedir. Benim açımdan İslami felsefik değerler 1826 Alevi İslami kesimin yasaklanması ile oldukça sığlaşmış ve yozlaşmıştır. İslamda tek bir islam yorumu da yoktur. Kendim bir alevi değilim İslamı benimseydim alevi olurdum.

Galvani...
Dine Hermetik Bakış
Yazan Franz Bardon
Çeviren Falling Sun - Translation Copyright © 2005 hermetics.org

Bu yazı Çek asıllı majisyen Franz Bardon’un “Bilgeliğin Altın Kitabı” (Golden Book of Wisdom) isimli eserinden alınmıştır. Bu kitap Franz Bardon’un evrensel kanunlarını anlattığı dördüncü ve son eseridir. Bardon ölmeden bu eseri tamamlayamadığı için büyük bölümü eksiktir.
İki temel din felsefesi vardır: birincisi rölatif olan, ikincisi ise mutlak ve evrensel olandır. İnsanlığın ortaya çıkışından günümüze, rölatif din felsefesine dahil olan dinler, zaman içinde, kurulmuş, zirveye çıkmış ve yüzyıllar içerisinde son bulmuşlardır. Her rölatif dinin kendi kurucusu vardır. Burada bütün rölatif din sistemlerinden söz etmekten kaçınıyorum; din felsefesi üstüne çalışmış herhangi biri, pek çok rölatif din sistemini öğrenebilir. Bu dinlerin hepsi, yüzyıllarca, hatta bin yıllarca sürmüş olsalar da aynı "geçicilik kanununa" tabidirler. Bir dinin varlık süresinin uzunluğu daima kurucularına ve öğretmenlerine bağlıdır. Bir din, ne kadar evrensel kanunları içeriyor, ne kadar evrensel hakikatleri gösteriyor ve öğütlüyorsa, varlığını o kadar uzun sürdürür.
Eğer din tek taraflı, fanatik, diktatöryel ve otoriter doktrinlere sahipse ömrü daha kısa olacaktır. Bununla birlikte, her din sisteminin kendince iyi amaçları ve özel bir misyonu vardır. Her biri, daima evrensel hakikat ve kanunların bir bölümünü (üstü kapalı olarak) sembolik veya soyut düşüncelerle içermiştir.
Gerçek bir adept hangi çağda var olduğuna bakmaksızın, her rölatif dinde, kökeni evrensel dinde olan ve evrensel kanunu işaret eden bazı temel fikirlerin parçalarını görecektir. Bu yüzden, adept, her dine, ister geçmişte kalmış ister bugün hala yaşıyor veya gelecekte yaşamaya devam edecek olsun eşit saygıyı gösterecektir. Çünkü o, her dinî sistemin, o dine yaraşır olgunluğuna sahip takipçileri olduğunun farkındadır..
Hermetik bakış açısına göre, materyalizm bile bir çeşit din sistemidir. Materyalizmin takipçilerinden biri, Tanrıya inanıp, doğaüstü hiçbir şeye inanmayabilir ve kendini sadece kendi kendine ikna edebildiklerine bağlayabilir - diğer bir deyişle onlar için sadece maddenin hükmü vardır. Fakat inisiye, maddenin, ilahi görünüşün, doğa kanunlarında yansımış sembolik bir temsili olduğunu bildiği için sadece maddeye inanan birini yargılamayacaktır. Bir dizi enkarnasyon ve evrim ile olgunlaşan insan, evrensel kanunlara daha da yaklaşır ve daha derinden onların içine girebilir; derken sonunda hiçbir rölatif din kavramı onu tatmin etmeyecektir. Böyle biri, evrensel din için gereken olgunluğa erişmiş ve evrensel kanunlara, mikrokozmos ve makrokozmosta bakmaya ehil hale gelmiştir.
Söylediğimiz şu: Evrensel kanunları tamamen temsil etmeyen herhangi bir din rölatif ve geçicidir. Evrensel kanunlar dünyanın başlangıcından beri değiştirilemez olmuştur ve sonuna kadar da öyle kalacaktır. Olgun bir Hermesçi, kendi isteğine veya insanlarla olan ilişkilerine bağlı olarak - mesela yeterli olgunluğa ulaşmamış kişilerin dikkatini çekmemek için -, resmi olarak bir dine bağlanabilir. Bununla birlikte, ruhunun derinliklerinde ve bütün varlığında, evrensel kanunların anlaşılmasını sağlayan evrensel dine bağlı kalacaktır. Bir inisiye, kendisini bir şeyin doğruluğuna ikna edene kadar hiçbir şeye inanmaz; ne bir kişiselleştirilmiş tanrısallığa ne de herhangi bir idole. Bunun yerine evrensel kanunlara ve bütün varlık formlarındaki uyuma tapar.
Bu bir kaç kelime rölatif ve mutlak din felsefeleri arasındaki farkı göstermeye yeterlidir.

isinsu 08.08.2006 01:27

bizim toplum cahil
 
ne yaparsin?! herkesin aklina karadeniz deyince hamsili pilav oder laz geliyor... cehalet iste°! das kotzt mich auch so dermaßen an! bayat espiriler iste! her karadeniz sivesini laz sanan insanlara ne demeli?!

08.08.2006 01:32

Bir insanin baskasini öldürmemesi
 
gerektigini ele alirsan birak Eflatunu... hatta Ademide öteye gecersin.....

Eflatunun Demokrasi anlayisi su ankisiyle aynimi.... ?? yaniiiiii...


Insanlik tarihinin daha 100 yil öncesini tam anmiyla bilemezken, Simdi kalkip Eflatunun anlayisinimi tami tamina bilerek, ele alacagiz... ???... sanki bizlerin Asker arkadasi.... her neyse...

Sosyal Demokrasinin iflas ettigini söylüyorsun....

Ben senden yeni yönetim sekli söylemeni istiyorum... yani Ideolojin yada VIZYONUN nedir.... cözümsüzlük üretmenin... ne anlami varki....

Ciddi seyler konusalim istiyorsun... o halde konusalim.... Ben diyorumki su aniyle en iyi ikinci yönetim sekli Demokrasi, veya Sosyal Demokrasi, olabilir...


EN IYISINI LÜTFEN SENDEN DUYALIM.....

Beni kelimeleri ici ice katmakla sucluyorsunuz.... oysa ici ice olmayan ne varkiiii... DINLER ve IDEOLOJILER BILE neredeyse digerinin kopyasi.... YALANMI.....

ANA temellerde ne Komonistlikte ne Demokraside nede DINLERDE fark var..... hatta hayvanlar Alemindede belirli esas evrensel temeller var....

Ne yani... elbette kelimeler benim icin bir ifade etmeyecek beni baglamayacak.... asmak gerek Ideolojik Kelimeleri

08.08.2006 01:37

Tartismamiza gerek yok
 
Resüllük taslamak seninkisi.....

efendim Tefsire bakmadan... AYETLERIN ARKASINDA YATAN SOSYO KÜLTÜREL OLAYI ARASTIRMADAN...... DININ SIDDET sactigini anlaybiliyormussunnn...

HELAL DERIM SANA..... bu kadar Alimlik ve erdemlik bende yok......

Düz pkuyup Keilmelere takilmadigim ve ön yargi ile bakmadigim icin... ve HELE HELE CIMBIZLAMADIGIM icin.... seninle tartismamiza gerek yok....

Düpe DÜZ ARD NIYETLISIN....

isinsu 08.08.2006 01:39

magnum...
 
yanlisin var.. ben burada sadece ideolojik acidan komunizim ve dini bagdastirmaya calistim.. ki bunun tabiki olmayacagini ben de emin ol ki biliyorum... ideolojik acidan komunizimi tartismaya gelince bunu diger forumda tartismak lazim..

Aktuel dusunurlerin ve de iktisadi dusunurler hala aktif bir sekilde komunizimi tartisiyolar biliyorsun.. tarihdeki yanlislarla dolu komunizim sistemin gercek komunizim dusuncesi ile alakali olmadigina dair bir cok makale hatta hukuki degerlendirmeler bulabilirsin... ki nitekim bu benim de bir ilgi alanlarimdan birisi oldugu icin burada ortaya bir sav atip tutanaksiz bos konusmalarda bulunmak degildi amacim.. elbette ben bunlari degerlendirirken ve okurken bir sagci , solcu bilmem neci olarak yaklasmiyorum... bir hukukcu olarak degerlendirmeye calisiyorum...lutfen beni hemen bu sekilde yargilama... amacim burada politik bir dusunce yaymak degil.. amacim sadece bir tartisma konusu idi ve bundan dolayi da bir cok soru isareti ile tamamlamistim yazimi...

08.08.2006 01:44

Üstelik Kirabin kendisi degil MESAJI
 
SOSYO KÜLTÜREL DURUMA verdigi ZAMAN ÜSTÜ CAVAPLAR evrenseldir...

Yoksa Kuranin kendisi... arkasinda yatan SOSYO KÜLTÜREL OLYIN DISINDE ZERRE KADAR DEGERI YOKTUR....

Yazilar toplulugudur... 20 yildan fazla yazilan tek tuk kagitlarin bir araya taoplanip derlenmesidir.... o sekliyle hic bir hikmet yoktur onda....

Öyle acip kara borsa okumaya baslarsan... insana kafayi yedittirir... sacma sapanlik yorumlar cikar ve sonucta insan kendisini ALLAHIN JANDARMASI..... yada tam tersi KURAN DÜSMANI YAPAR....

Her ikiside ILKEL yaklasim ve kendini ÜST görmekten kaynaklaniyor.....

Hadislere bir diyecegim var....

ESASIYLA HADIS DINDE YOKTUR..... HADIS HURAFEDIR..... Hadis ve Mezhepkolik... zamansal DIN yaratmak ve cikarlar cercevesinde LLAHLIK taslamaktir

isinsu 08.08.2006 01:48

NEDEN OLAMAZ......?!
 
inancli komunizim sistemi din adina daha yatkin bir sistem olabilir...


dini acidan nasil bir sistem gerek??? neden komunizim daha uzak dine???

roman 08.08.2006 02:14

Acaba!!!
 
Emin ol ki ben bu güne kadar yazdığım 6 yıllık hiç bir yazımda ne art niyet gütmüşümdür nede bir ön yargıda bulunmuşumdur. Yaşamımın tüm dönemleri boyunca böyle bir şeyi kimseye yapmadım, yapmamda.

Daha bir düzey beklerim senden, ayıptır.

Sana göre şiddetin tarifini yapmadan şiddet yoktur demek Kuranda.

İyiki yoktur sana göre, olsaydı ve inançlı bir insan olarak etkilenseydin. O fanatizm ile ve bağnazlık ile gidenlerin düştüğü o büyük yanlış yolarda sende bulunurdun.

Dünyada bu kitaptan etkilenipte o kadar büyük kötülükler var ki!!!!!!! O tefsirlerde yeterli olmamakta onları frenleyebilmek için. Bu Ayetler benim değil Muhammettin Ayetleri. 21. yüzyılda bu ayetler yüzünden çok büyük acılar çekenler var ve çektirenler var...

Bir gün belki kavrarsın şiddetin ne olduğunu, o çark senide yer, bu sayfalarda sana yapılan saldırıların Kuranın içinde bulunan ayetlerden yapıldığını umarım bir gün kavrarsın.

isinsu 08.08.2006 02:30

örnek
 
Auzug aus Heinrich Heine-Vorwort Lutetia:
Aus Hass gegen die Parteigänger des Nationalismus könnte ich den Kommunisten fasst meine Liebe zuwenden. Wenigstens sind sie keine Heuchler, die immer die Religion und das Christentum im Munden führen. Die Kommunisten haben allerdings keine Religion (kein Mensch ist vollkommen), die Kommunisten sind sogar Atheisten (was sicherlich eine große Sünde ist), aber als Hauptdogma bekennen sie sich zum unbedingtesten Weltbürgertum, zu einer weltumspannenden Liebe zu allen Völkern, zu einer alle Menschen erfassenden Bruderschaft von Gleichen, zu freien Bürgern dieses Erdballs. Dieses grundlegende Dogma ist das gleiche, das einst das Evangelium gepredigt hat, dergestalt, dass dem Geist und der Wahrheit nach die Kommunisten sehr viel christlicher sind als unsere sogenannten germanischen Patrioten, jene beschränkten Verfechter einer exklusiven Nationalität.


yani temel dusunce dine bu kadar yakinken... islama da istemeyerek yakin olmus olmuyor mu??? ya Polonyaya ne demeli?? Sistem ne olursa olsun yine de Polonyali toplulugu her zaman cok inancli olarak kalmistir ve oyle bilinir... neden?? sistem yani fark etmiyor inanclilar icin? peki ya bugunku kapitalist sistem ne kadar yakin ki dine??? temelinde boyle bir ana dusunce yatiyor mu???

roman 08.08.2006 02:31

Magnum bilirsin sana yazmayı sevmem,
 
Ama, bir soru soracağım yerine ne koyacaksın, yukarıda incelemeye çalışırken eline yüzüne bulaştırdığın Antik Yunan düşünürlerinde olduğu gibi tefarralıca yazmanı istiyorum senden.

Ama, babura sorduğumda aldığım kekeleme cevap gibi olmasın, ona şunu sormuştum Laikliğe karşısın, çağdaş dünyanın değerlerine karşısın, Cumhuriyetin Demokrasinin tüm yaptırımlarına karşısın? Yerine Osmanlı hilafet siyasal din devletini kurma yanlısısın(yeri gelmişken açıklayayım Aptulhamit İngiltere kraliçesi Viktoryadan borç istemeye gider aradığı borcu alamaz ama göğsüne bir şeref liyakadı hediye olarak takılır, o nişan şovalyelere takılan nişandır, o şovelyelerin tek bir görevi vardır hıristiyanları Müslümanlardan korumak, neticede Kıprıs İngiltereye verilir ve bir miktar borç alınabilinir.)

Sen bu çağdaş dünyanın değerlerini yok edipte yerine ne koyacaksın???

08.08.2006 07:38

07.08.06 FAZ Sayfa 3
 
Okudunuz mu? SN.Eniskaya ?
(Sn. Bardakoglu ile ilgili)
---------------------------
Istanbulda binlerce kilise varmis.
Trabzonda hertaraf hiristiyanliga acikmis.
Bilenle bilmeyen bir degilmis.

Ben TC Hükümeti kilise yapsin demiyorum? Izin verilmiyor..isler yokusa sürülüyor. Tavir hep anti anti anti..O kadar.

Ben sunun farkindayim ki..yasanilan islam ve bahsi edilen islamin arasinda o kadar cok büyük bir ucurum var ki..araya 2 din daha sigar.Bizimkisi "arroganz"!

08.08.2006 10:41

KURAN"DAKI CELISKILER
 
Baska topiclerde kurandaki celiskileri görmek isteyenler icin zum 2. mal !!!!!
Okuyun görün okumadan yorum yaptiginiz kurani kerimin ne kadar celiskili oldugunu ayet ve sureleriyle belirtilmis, acin bakin !
Tabiki anladiginiz dilde kurani keriminiz varsa ! :-))

KURAN"DAKI CELISKILER
Seriat ortaminda ve din adami"nin elinde yetisen kisilerin ortak özelligi, birbirine ters, birbirine zit ve birbirini cerheden seyleri ayni zamanda benimseyebilmek veya benimsemis görünmektir. Bundan dolayidir ki müslüman kisi, hem bir yandan "Islam dini hosgörü dini"dir" diyebilir ve hem de ayni zamanda Kur"an"in: "Islam"dan gayri bir din"e inananlar sapiktirlar" seklindeki hükmünü benimseyebilir. Bu iki düsüncenin birbirine zit, birinin tersi oldugunu düsünmez. Hem bir yandan Kur"an"in "Din"de zorlama olmaz" seklindeki hükmüne sarilabilir ve hem de ayni Kur"an"in, "müsrikleri" (puta tapanlari) Islam"a zorlamak için, "Müsrikleri öldürünüz" seklindeki emrini rahatlikla uygulayabilir. Bu iki davranisin çeliskili ve bagdasmaz oldugunu farketmez. Farketse bile günah isleme korkusundan farketmemis görünür.

Bir yandan "Tanri dileseydi puta tapmazlardi" seklindeki seriat hükmüne inanirken diger yandan puta tapanlarin Cehenneme atilacaklarina dair hükmü dogal kabul etmekten geri kalmaz ve bu iki hükmün çelisir seyler oldugunu düsünmez. Düsünse bile düsünmemis görünür.

Bir yandan "Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini Islamiyete açar, kimi de saptirmak isterse ... kalbini dar ve sikintili kilar" seklindeki hükme inanir fakat ayni zamanda bu hükmün uzatmasi olan "Allah, inanmayanlari küfür batakliginda birakir" seklindeki satirlari dogal bulur. Bu iki hüküm arasinda çelisme oldugunu aklindan geçirmez. Gecirse bile, gecirmemis görünür.

Bir yandan "Seriat dini, kadini yüceltmistir, yirminci yüzyilin ulasamadigi haklara eristirmistir; kadinin sahsiyet haklarina saygilidir, kadin erkek esitligini öngörür" seklinde konusurken diger yandan: "Kadinlar aklen ve dinen dûn yaratiklardir; erkeklerin kadinlardan bir üstün dereceleri vardir; iki kadinin tanikligi bir erkegin tanikligina bedeldir; mirasta erkegin payi iki disinin payi kadardir; namazi bozan seyler esek, kara köpek, domuz ve kadin"dir; kadinlar insanin karsisina seytan gibi çikarlar; Cehennem"in çogunlugu kadinlardan olusur, vs..." seklindeki hükümleri öne sürebilir ve bunu yaparken çeliskiye düstügünü bilmez. Bilse bile, bilmemis görünür.

Sayisiz denecek kadar çok bu örneklerin ortaya vurdugu sonuç sudur ki seriat verileriyle yetisen kisi birbiriyle çeliski halinde bulunan din verilerini gerçegin ta kendisi olarak kabul etmekten geri kalmaz. Bu hükümlerin "kutsalligina" ve "mutlak gerçekligine" öylesine inanmistir ki bunlarda "çelisme", "tutarsizlik" ya da "bagdasmazlik" diye bir sey olabilecegini kabul etmez. Kabul etmek söyle dursun fakat kabul edenleri dinsizlikle suçlamaga hazirdir. Cünkü zekasi, seriat"in olusturdugu ortam içerisinde körletilmistir ve bu ortami olusturan da esas itibariyle din adamidir. Din adami"nin ona belettigi sudur ki Kur"an: "Dogrulugu süphe götürmeyen kitab"tir" (K.2 Bakara 2) ve "Eger o, Allah"tan baskasi tarafindan gelmis olsaydi onda bir çok tutarsizlik (bulunurdu)" (K. 4 Nisa 82)

Ancak ne var ki akilci bir gözle Kur"an"i okumaga basladigimiz an, daha ilk satirlarindan itibaren çelismeli hükümleri karsimizda bulur ve okumaga devam ettikçe bunlarin çoklugu içerisinde kayboluruz. Sadece bir kaç örnekle yetinmek üzere En"am Suresi""nden bazi hükümlere göz atmakla ise baslayalim: 107ci ayet söyle der: "Tanri dileseydi puta tapmazlardi" (K. 6 En"am 107). Bir kaç ayet ilerde su vardir: "Allah dilemedikçe inanmazlar" (K. 6 En"am 111) . Bundan anlasilan sudur ki inanmak ya da puta tapmak Tanri"nin dilegine baglidir ve eger Tanri dilemis olsaydi kisiler puta tapmazlardi.

Ancak ne var ki bu ayni En"am Sure"sinde: "... puta tapanlardan yüz çevir" (K. 6 En"am 106) diye yazilidir. Bunu pekistirir nitelikte olmak üzere Tevbe suresi"nde de puta tapanlarin öldürülmelerini emreden su ayet vardir: "...Müsrikleri (puta tapanlari) buldugunuz yerde öldürün,.." (K. 9 Tevbe 5). Bir baska deyisle, Kuran"a gore, Tanri kisiyi hem "putperest" (müsrik) birakmistir, ve hem de "putperest"tir" diye cezalandirmaktadir.

Yukardakine benzer bir diger örnek En"am Suresi"ndeki su ayet"dir: "Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini islamiyete açar, kimi de saptirmak isterse... kalbini dar ve sikintili kilar. Allah inanmayanlari küfür batakliginda birakir" (K. 6 En"am 125). Dikkat edilecegi gibi ilk iki tümce ile son tümce çeliski halindedir. Cünkü ilk iki tümceye göre kisi"yi "Müslüman" ya da "Kafir" yapan Tanri"dir; fakat Tanri, kafir yaptiklarini Cehennem"e atmaktadir.

Yine Bakara Sure"sinin 6.ayet"i söyle der: "Süphe yok ki, inkar edenleri (kafir olanlari), baslarina gelecekle (azab ile) uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar" (K. 2 Bakara 6). Bu ayet"in hemen arkasindan su ayet gelir: "Zira Allah onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürlemistir; gözlerinde de perde vardir ve büyük azab onlar içindir" (K. 2 Bakara 7). Görülüyor ki kisileri "kafir" yapan, onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürleyen Tanri"dir. Fakat böyle oldugu halde Tanri kendisinin "kafir" yaptiklarini, büyük bir azab"a sokacaktir.

Söylemeye gerek yoktur ki Tanri"nin insanlari, hem gözlerini ve kulaklarini mühürleyip kafir yapmasi ve hem de cezalandirmasi çelismeli ve tutarsiz bir davranistir. Fakat islamcilar bu hükümleri, sanki ortada çelisme yokmus gibi müslüman kisinin beynine sokusturuverir.

Yine bunun gibi Bakara Sure"sinde "Dinde zorlama yok" (K. 2 Bakara 256) diye yazilidir. Islamcilar buna dayanarak Islam"in hösgörü dini oldugunu söyler. Söylediklerini pekistirmek maksadiyle: "Süphe yok ki bu (Kur"an) bir ögüttür. O halde dileyen Rabbine götüren yolu tutsun..." (K. 73 Müzemmil 19) ya da "Muhakkak ki bu kitap bir ögüttür. Kim dilerse ondan ögüt alir..." (K.74 Müddessir 54-55) seklindeki ayetleri okur. Buna benzer diger ayet"leri ya da hadis"leri okuyarak seriat dininde inanç özgürlügü oldugunu savunur.

Fakat bunu yaparken, söyledikleriyle çeliskiye düsercesine, Islam"dan baska "gerçek din" olmadigini, bildiren, baska din ve inanca yönelenleri "sapik" ya da "kafir" olarak ilan eden, ya da Tanri"ya es kosanlari (müsrik"leri) ölüme götüren, daha baska bir deyimle inanç özgürlügünü ve hosgörüyü kökünden silen hükümleri siralar. Ornegin Kur"an"daki "Müsrikleri nerede bulursaniz öldürün" (K. Tevbe 5; Al-i Imran 85) seklindeki emirleri açiklar. Ya da "Kitab Ehli" olanlara (yani Yahudilere ve Hiristiyanlara) karsi savas açilmasini, Islami kabul ettirene ya da "Cizye" (kafa parasi) alinana kadar bu savasin sürdürülmesini öngören hükümleri belletmekten geri kalmaz. Islam dini"nin bu hükümlere dayali olarak yayildigini, Muhammed"in bu maksatla savaslar yaptigini, ölüm döseginde iken "Arap ceziresinde iki din bir arada bulunmayacak" diye vasiyette bulundugunu anlatmaktan bikmaz. Dinde "zorlama" olmadigini bildiren hükümlerle, "zorlamayi" öngören hükümlerin (ve eylemlerin) yan yana, içiçe bulunmasini çeliski saymaz.

Bir yandan: "Iyilik ve fenalik bir degildir... Sen fenaligi en güzel sekilde sav; o zaman seninle arasinda düsmanlik bulunan kisinin yakin bir dost oldugunu görürsün..." (K. 41 Fussilet 34) seklindeki hükümler, diger yandan bunlara ters düsen: "Ey inananlar...size kisas farz kilindi...Ey akil sahipleri kisas"ta sizin için hayat vardir..." (K. 2 Bakara 178-9), ya da ":Bir kötülügün karsiligi, ayni sekilde bir kötülüktür..." (K. 42 Sura 40) seklindeki hükümler bulunur Kuran"da. Hangi kötülüge hangi kötülükle karsi konulacagini da : "... hür ile hür insan, köle ile köle, kadin ile kadin..." (K.2 Bakara 178) ya da "... onlara can cana, göze göz, buruna burun, kulaga kulak, dise disle ve yaralara karsilikli ödesme yazdik...Allah"in indirdigi ile hükmetmeyenler, iste onlar zalimlerdir..." (K.5 Maide 45 ayrica bkz. Bakara 179) seklindeki hükümler de bulunur Kuran"da. Bir yandan öç almayi farz kilan bu emirlerle, ya da: "Sen de müsrikleri hicvü zemmet, yahud onlarin hicivlerine mukabelede bulun, Cibril"de seninle beraberdir" seklindeki Hadis"lerle 186 hasir nesir olurken diger yandan: "Her kim öç almayip bagislarsa iste bu hareket büyüklerin karidir" (K.42 Sura 43) seklindeki hükümler bulunur Kuran"da.

Kur"an"daki Sure"lerin ya da ayet"lerin ve bunlarda yer alan konularin bilimsel bir siralamasi diye bir sey yoktur. Bir konu"nun biteviye islenmesi diye de bir sey yoktur. Birbirleriyle ilgisi bulunmayan çesitli sorunlar ve konular birbirlerinin içine girmistir. Ornegin ibadet"le ilgili hükümler hukuk"la ilgili hükümlerle, ya da efsanevi olaylarla karma karisik bir sekilde, iç içedir. Belli bir konuyla ilgili olay anlatilirken hiç yeri ve ilgisi olmadan bir baska olaya geçiliverir. Kisaca fikir edinmek üzere bir iki örnekle yetinelim ve Kur"an"in 2.ci Sure"si olan Bakara Suresi"ne göz atmakla ise baslayalim: Sure"nin 225 ila 238 ayet"lerinde "bosanma" ve "hülle" sorunlari ele alinmistir. Hukuk"la ilgili bu hususlar kurallara baglanirken birden bire karsiniza, bu sorunlarla ilgisi bulunmayan namaz kilma usulleri çikar ki ibadet"le ilgilidir (K. 2: 238-239). Iki ayet"ten ibaret bu hususun hemen arkasindan hukuk"la ilgili "bosanma" konusuna dönülür (K. 2: 240-242) hemen sonra, ve yine hiç ilgisi bulunmadigi halde, "savas" konusuna atlanir ve vaktiyle Yahudilere savas farzolundugu belirtilir, Talud ve Calud ordularinin bozguna ugratilmalari hikaye edilir ve yeryüzü düzeninin, insanlarin birbirleriyle bogazlastirilmasi suretiyle saglandigi anlatilir (K. 2: 244-252)

Gelisi güzel bir baska örnek olmak üzere "Ankebut" Sure"sini alalim. Söylendigine göre bu Sure"nin ilk on ya da ondört ayet"i Medine"de, geri kalan 59 ayet"i ise Mekke dönemi esnasinda Kur"an"a konmustur. Sure"nin basindaki ilk ayet"lerde Bedir savasinda ölenlerin sikayetlerine karsilik: "Hak ugrunda cihad eden ancak kendisi için etmis olur..." (K. 29: 6) seklinde yanit verilirken Ibn Ebu Vakkas ve anasi Hamna ile ilgili hikayelere yer verilmistir. Oglunun müslümanligi kabul ettigini ögrenerek üzülen ve müslümanligi terkedinceye kadar açlik grevi yapacagini söyleyen Hamna vesilesiyle Tanri"nin güya: "Eger ana baba, bana ortak kosman için seni zorlarlarsa, o zaman onlara itaat etme" (K. 2: 8) 187 seklinde konustugu yazilidir. Sure"nin 14ci ayet"inden sonraki kismi Mekke döneminde indigi için çok farkli konulara geçer ve Nuh"un , Ibrahim"in gönderilmesine atlar. Ibrahim"den söz ederken birden bire onu birakip Muhammed"e geçer ve (K. 29:18-23) sonra yine Ibrahim hikayesine döner ve biraktigi yerden alip devam eder (K. 29: 24-26); ederken de daha önceki bir Sure"de (ki 21. Sure olan Enbiya Suresi"dir) söyledigini (yani Tanri"nin onu atesten nasil kurtardigini) yeniden anlatir (K.21: 60-69), sonra Ishak ve Yakub"a ve Lut"a geçer (K. 29:27-28), ve sonra onlari birakir tekrar Muhammed"e döner (K. 29:29), sonra tekrar Ibrahim"e döner (K. 29:31) ve bu sefer daha önceki bir Sure"de (ki 11.ci Sure olan Hud Sure"sidir) söylemis olduklarini tekrarlar, sonra Suayb"in Medyen"e gönderildigine dair hikaye"ye geçer(K. 29: 36) ve bu sefer A"raf Suresi"nde (ki 7.ci Sure"dir) anlattiklarini yeniden tekrarlar, hemen sonra Ad ve Temud asiretleriyle ilgili masallara atlar (K. 29: 38), oradan Firavun ve Haman"a ve Musa"ya ait hikayeleri siralar.

Kuran"da, bazan ibadetle, hukukla ve efsane ile ilgili hususlar birbiri içine geçmis olarak yer almistir: örnegin Mü"minun suresi"nin basinda müslüman kisilerin, baskalarinin yaninda utanilacak yerlerini açmamalari emredilirken, ahitlere riayetin ve namazlarin vaktinde kilinmasinin geregi belirtilir, sonra birden bire insanin topraktan nasil yaratildigi, yer"in ve gök"ün nasil olusturuldugu, gökten nasil ölçü ile su indirildigi eklenir (K. 23: 12-21) Nuh ve diger peygamberlerle ilgili hikayelere geçilir (K. 23: 58) ve sonra "Ayet"lerimiz size okunuyor, siz ise gerisin geriye dönüyor, kibirleniyor (Kur"an hakkinda) ileri geri sözler söyleyor, ondan yüz çevirip uzaklasiyorsunuz" (K. 23: 67) seklindeki yakinmalara geçilir, daha sonra "(Tanri) asla ogul edinmedi" (K. 23: 92) diyerek devam edilir.

Bir diger örnek olarak Al-i Imran Suresi"ni ele alalim. Bu sure"de Uhud savasindan söz edilirken (K. 3 Al-i Imran 121-129) birden bire faiz yasaklarina geçilir (K. 3:30), hemen sonra Uhud savasi ile ilgisi bulunmayan baska konulara atlanir (K. 3: 130-142) ve tekrar Uhud savasi"nin anlatimina dönülür (K. 3: 143-148). Uhud bozgunundan dolayi Tanri"nin müslümanlari sorumlu tuttugu ve cezalandirdigi görülür (K. 3: 152-153); ancak ne var ki hemen akabinde Uhud felaketi"nin, Tanri"nin müslümanlari sinamasi, denemesi oldugu belirtilir (K. 3: 152)

Bu tür tutarsizliklar, uyumsuzluklar ve çeliskiler hemen her Sure"de kendisini gösterir. Bundan dolayidir ki, Kuran"in "Allah/Tanri sozu olmayip", bir insan, yani Muhammed tarafindan yazilmis oldugu sonucu cikmaktadir.

Kuran Ve Seriat hükümlerindeki çeliskiler, ve tutarsizliklar konusunda Islamcilar"in tutarsız tutumu:

Seriat hükümleri içerisindeki çelismeler ve tutarsizliklar konusunda din adaminin bilim disi ve olumsuz bir tutumu vardir ki o da her seyden önce insan aklinin yetersizligini öne sürmek ve örnegin : "Celiskiler bize göredir, Tanri"ya ve Peygambere göre degildir" deyip isin içinden siyrilmaktir. Hani sanki "çelismeler", insanlarin gözünde "serab" gibi bir seydir ve aslinda yoktur da insanlar "çelisme varmis" gibi görüyorlardir!

Oysa ki çelismelerin varligi, daha islamin ilk anlardan itibaren farkedilmis ve gerek din bilginlerini ve gerek yöneticileri güç durumlara sürüklemistir. Ornegin Halife Osman, ya da Abdullah Ibn-i Amr gibi ünlüler Kur"an"daki ayet"lerin birbirleriyle çelisir olmasi yüzünden bazi hususlarda fetva veremez durumda kalmislardir 188.

Seriat verileri içerisindeki çelismelerin varligini inkar etmek üzere din adami"nin basvurdugu diger bir yol, Kur"an"in Tanri"dan gelen "son ve tek gerçek" Kitab olduguna, ve "geçmiste ve gelecekte onu batil kilacak olmadigina" (K. 41 Fussilat 41-2), ve Kitab"da bulunanlarin "kesin gerçekler olup bunun disinda baskaca gerçek olamayacagina" (K. Meariç 51), ve "yeryüzündeki her seyin apaçik Kitab"da tespit olunduguna" (K. Necm 75) dair ya da buna benzer hükümleri siralamaktir. Bunu yaparken sirtini özellikle su ayete dayar: "... Allah katindan gayri bir yerden gelseydi, (Kur"an"da) birbirini tutmaz bir çok seyler bulurlardi..." (K. 4 Nisa 82).

Ote yandan Islamcilar, çeliskilerin ve tutarsizliklarin ortaya çikmasini önlemek üzere sunu hatirlatir ki Kur"an ve Hadis hükümlerini tartismak, yalanlamak ve bunlar üzerinde süpheci olmak ya da bunlarda çeliski ve tutarsizlik oldugunu söylemek "günahtir", "dinsizliktir", "Tanri"ya ve peygamberine karsi gelmektir". Bu hükümler çeliskili görünse de, akla ve müspet ilme ters düsse de, bunlari hiç bir elestiriye ve tartismaya girismeden olduklari gibi kabul etmek gerekir.

Bunun böyle oldugunu anlatmak üzere din adami: "Allah ve peygamberine karsi gelenler ... alçaltilacaklardir... Biz apaçik ayet"ler indirmisizdir, bunlari inkar edenlere alçaltici ceza var..." (58 Mücadele 5), ya da: "Allah ve Resulü bir ise hükmettigi zaman (inananlara) artik islerinde baska yolu seçmek yarasmaz. Allah"a ve Peygambere baskaldiran süphesiz apaçik bir sekilde sapmis olur..." (K. 33 Ahzab 36) seklinde hükümleri gösterirken "Allah"in hükmüne uygun hüküm vermeyen kafirdir" (K. 5 Maide 44) ayet"ini ekler, ve benzer ayet"lerle "süphe" etmenin ya da Kur"an"da çeliski oldugunu söylemenin dinsizlik sayilacagini bildirir. "Dini islerde asiri inceleyip sik dokuyanlar helak olacaklardir" seklindeki hadis hükümlerini belirterek soru sormanin ve soru yolu ile din verilerine karsi gelmenin yasak oldugunu anlatir 189.

Kur"an"da çeliski olmadigini savunmak maksadiyle Islamcilarin basvurdugu bir diger yol, bazi ayet"lerin bazi ayet"lerle kaldirildigini öne sürmektir. Oysa ki hangi ayet"lerin hangileriyle kaldirildigi hususundaki görüs ayriliklari bir yana ve fakat böyle bir iddia, hani sanki Tanri her seyi diledigi gibi önce"den düzenleyemezmis ya da bilmezmis ve bazi ayet"leri yanlislikla yerlestirmiste sonradan hatasinin farkina varip düzeltmis gibi bir anlam tasir ki Tanri"yi küçültmek sonucunu dogurur.

Kaldi ki Kur"an"daki çelismeler, kaldirilmadigi kesin olarak bilinen ayet"leri kapsar ki bunlardan pek bariz olanlardan biri, Ebu Talib"in ölümü vesilesiyle Muhammed tarafindan Kur"an"a konmus olan su ayet"tir: "Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini islamiyete açar, kimi de saptirmak isterse... kalbini dar ve sikintili kilar. Allah inanmayanlari küfür batakliginda birakir" ( 6 En"am 125).

Bu ayet"le anlatilmak istenen sudur ki Ebu Talib"in kalbini müslümanliga açmayan Tanri"dir ve Tanri onun müslüman olmadan ölmesini uygun bulmustur. Ancak gerçek bundan çok farklidir.

Bilindigi gibi Muhammed, kendisini bir baba gibi yetistiren Ebu Talib"i müslüman yapmak istemis fakat yapamamistir. Yapamayinca sorumlulugu sirtindan atmak üzere Tanri"nin keyfiligini öne sürmüs ve amcasinin müslüman olmayisini bu keyfilige baglamak üzere yukardaki formülü bulmustur. Ancak ne var ki ayet kendi içerisinde çeliskilidir, çünkü bir yandan Tanri"nin kisileri diledigi gibi saptirdigini belirtirken diger yandan saptirdiklarini Cehennem"e attigini anlatmaktadir.

Konuya biraz ilerde tekrar dönecegiz, fakat simdilik deginmek istedigimiz sudur ki seriat ortami içerisinde ve Islamcilarin elinde yetistirilen insanlarimizin seriat verileri konusunda süpheci olmalari, bu verileri elestiri konusu yapmalari ya da tartismalari mümkün degildir. Mümkün olmadigi içindir ki fikirsel gelisme yoluna girmeleri ve akilci düsünceye yönelmeleri güçtür. Düsününüz ki Ibn Rüst gibi ünlüler bile Kur"an"daki kissa"lara "masal" dedikleri için, din adamlari tarafindan dinsizlikle suçlandirilmislardir 190.

Kuran"daki Celiskilerin nedenleri:

Kuran"da gorulen çeliskiler ne gökten inmedir ve ne de din adaminin dedigi gibi "Tanri"ya göre degil, bize göredir". Bu çeliskiler, Kuran"in yaraticisi olan Muhammed ve onun yardimcilarindan kaynaklanmaktadir. (Bilindigi gibi, Muhammed, okur-yazar degildi ve Kuran"i olustururken okur-yazar yardimcilardan faydalandi). Kuran"i "Gökten indi" diyerek yarattigi dine taraftar toplamak isteyen Muhammed ve yardimcilarinin, çesitli durumlara ve farkli olaylara çözüm saglama siyasetinden dogmustur.

Konu ayri bir kitap olabilecek boyutta bulunmakla beraber pek kisa bir özet olarak söyleyelim ki Muhammed, kendisini Kureysli"lere peygamber olarak kabul ettirebilmek için ilk baslarda (özellikle daha henüz güçlenmedigi dönemde) Kur"an"a "Dileyen Rabbine giden yolu tutar" (K. 76 Insan 29) ya da "Her kese islediklerinin karsiligi ödenir" (K. 46 Ahkaf 19) seklinde ayet"ler koymustur. Böylece kisileri, eger müslüman olacak olurlarsa Cennet"e, olmayacak olurlarsa Cehennem"e gitmek gibi bir seçim karsisinda birakarak kendisine baglayabilecegini hesaplamistir. Daha baska bir deyimle müslüman olup olmamanin "kisisel irade" isi oldugunu, ve müslümanligi seçenlerin mükafatlara konacaklarini anlatarak, ve nasil olsa kisilerin kazanç yolunu (örnegin Cennet"e gitmeyi") tercih edeceklerini düsünerek, iyi bir taktik kullandigina inanmistir.

Ancak ne var ki bu usul ile pek basari saglayamamis ve fazla sayida taraftarlar kazanamistir. Kendisini bir baba gibi büyüten ve koruyan amcasi Ebu Talib"i bile, bütün cabalarina ve yalvarip yakarmalarina ragmen, müslüman yapamamistir. Yapamayinca, basarisiz kalmis gibi görünmemek için müslüman olup olmamanin Tanri"nin istegine bagli bir is oldugunu söylemis ve Kur"an"a: "Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini islamiyete açar... kimi de saptirmak isterse...kalbini dar ve sikintili kilar... " (K.6 En"am 125) seklinde ayetler koymustur. Fakat "kafir"lerin" Cennet"e giremeyeceklerini belirtmek üzere "Allah, inanmayanlari küfür batakliginda birakir..." (K. en""am 125) seklinde eklemede bulunmustur ki çeliskili durumu yaratan da budur.

Ayni durum, daha sonra Medine"ye geçipte oradaki Yahudileri müslüman yapmaga kalkinca da ortaya çikmistir. Onlari müslüman yapabilmek için ilk önceleri bir takim ödün"ler (tavizler) vermis olmasina ve örnegin Kible"yi Yahudilerin kutsal bildikleri Kudus yönüne cevirmesine ragmen sonuç alamamis, onlari müslüman yapamamistir. Sadece onlar bakimindan degil fakat putperest olan Arap kabileleri bakimindan da ayni basarisizliklara ugrayinca taraftarlarindan bir çogu: "Eger Muhammed gerçekten Peygamber ise, nasil olur da bu kisileri müslüman yapamaz?" seklinde konusur olmuslar ve bu tür konusmalar kuskusuz ki Muhammed"i telasa düsürmege yetmistir. Peygamberliginin süphe uyandirabilecegi endisesiyle onlarin bu tarz konusmalarina engel olmak istemistir. Bundan dolayidir ki, daha önce amucasi Ebu Talib"in ölümü sirasinda uyguladigi taktigi, bu vesile ile pekistirmek gerektigini anlamis ve putlara tapip tapmamanin, ya da müslüman olup olmamanin Tanri"ya ait bir is oldugunu söyleyerek, kisileri müslüman yapamamaktan dogma sorumlulugu sirtindan atmaya çalismistir. Bunu saglamak üzere Kur"an"a: "Tanri diledigini saptirir, diledigi dogru yola sokar" (K. 16 Nahl 93), ya da "Allah dileseydi puta tapmazlardi" (K. 6 En"am 107), ya da "Tanri kimin gönlünü islama açmissa o Rabbi katinda bir nur üzre olmaz mi?... Kimi saptirirsa ona yol gösteren bulunmaz" (K. 39 Zümer 22-23) seklinde (ve buna benzer) ayet"ler yerlestirmistir.

Görülüyor ki çeliskilerin asil nedeni günlük siyasetin olusumu ile ilgilidir: kisileri müslüman yapmak için "irade" özgürlügü ilkesine basvurulmus ve örnegin "Kim müslüman olursa o mükafata erisir" seklinde hükümler konmus ve fakat basari saglanamayinca bu sefer müslüman olmanin kisi iradesiyle ilgili bulunmayip Tanri"nin istegine bagli oldugu tezi"ne basvurulmustur. Bu ve buna benzer durumlar, seriat hükümlerinin birbirleriyle çelisir nitelikte olmak uzere ortaya çikmalari sonucunu dogurmustur.

Islamcilar tartisma ve soru sorma yollarini kapali tutmakla çeliskili düsünme aliskanligini sürdürür.

Nasil ki Hiristiyanlikta koca bir orta çag boyunca Incil "in elestirilmesi ya da süphe konusu edilmesi büyük günah sayilir idiyse, nasil ki Isa ve anasi Meryem "le ilgili hususlarda tereddüd"e düsmek ve örnegin Meryem"in bakire olmadigini söylemek dahi ateste yakilmayi gerektirmis ve din sorunlarini tartismak çesitli cezalarla önlenmis idiyse, ayni sekilde Islam"da da Kur"an"i ya da Muhammed"in yasamini elestiri konusu yapmak, akil kistasina vurmak da ayni ölçüde dehset verici sonuçlari dogurur olmustur. Ancak ne var ki Bati dünyasi akil çagi"na girmekle bu durumlara son vermis ve soru-tartisma usullerini her sorunun çözümü yapmis, her seyin temeli haline sokmus oldugu halde Islam"da böyle bir gelisme görülmemistir.

Her ne kadar islamcilar Kur"an"i öne sürerek, örnegin: "Bilmiyorsaniz kitaplilara sorun..." (K. 16 Nahl 43-44) seklindeki ayet"leri göstererek soru sormanin yasaklanmadigini söylerlerse de dogru degildir. Cünkü bir kere bu ayet"lerde, Tanri"nin daha önce peygamber olarak erkeklerden baskasini göndermedigi belirtilmis ve: "Eger bilmiyorsaniz, (kitaplilara) bilenlere sorun" denmistir. Bunun Kur"an hükümlerini tartismakla ilgisi yoktur.

Ote yandan din adami, Kur"an"da belirtilen hususlarla ilgili sorularin "memduh" (uygun) ve "mezmum" (uygunsuz) olmak üzere ikiye ayrildigini ve "uygunsuz" soru"larin "fuzuli" sayildigini ileri sürer. Söylemeye gerek yoktur ki böyle bir ayirim keyfilige dayali olup soru sorma olasiligini yok kilar nitelikte bir seydir. Cünkü bir kere sorulacak soru"lari "uygun", ya da "uygunsuz" diye ayirima vurdugunuz an, soru sormayi yasaklamis olursunuz. Nitekim din adamlarimizin bugün dahi yaptiklari budur. Nice sayisiz örneklerden birini verelim: Diyanet Isleri Baskanligi"nin yayinladigi Sahih-i Buhari Muhtasari... adli yapitin 4.cildinin 536.sayfasinda Muhammed"in, kendi öz anasi Emine için dua ("istigfar") etmek üzere Tanri"dan izin istedigine ve fakat Tanri"nin ona bu izni vermedigine ve vermedigi için anasina magfiret dilemedigine dair Ebu Hüreyre" nin rivayet ettigi bir Hadis vardir. Bunu okuyan bir kimse, hakli olarak kendi kendisine: "Pek iyi ama, Muhammed bir çok vesilelerle -"Analariniz sizi binbir fedakarlik ve zahmete katlanarak yetistirmistir, onlara dua edin... Analarin ayaklari altindan Cennet"ler geçer-" seklinde konusurken, kendi anasina neden dua etmez?" diye sormak ve bunun cevabini almak ihtiyacindadir. Ancak ne var ki böyle bir soruyu tartismak ve buna akilci bir yanit aramaktan islamcilar kacinirlar, günah islemekten korkarlar dusundukleri icin bile..

Yine bunun gibi Kur"an"da, biraz önce belirttigimiz gibi, Tanri"nin, kimi kimselerin gönlünü açip onlari müslüman yaptigina ve Cennet"e aldigina ve kimilerin de gönlünü kapatip kafir kildigina ve Cehennem"e attigina dair ayet"ler vardir (Ornegin En"am 125; Nahl 93; Zümer 22-23 vs...). Söylemeye gerek yoktur ki akla ve mantiga ve Tanri"nin yüceligi fikrine aykiri düsen böylesine keyfi bir davranis karsisinda soru sormamak, susup oturmak mümkün degildir. Ancak ne var ki din adami, islami verilere dayali olarak, size bu olanagi tanimaz; "uygunsuz" soru sordunuz diye sizi, en azindan zindiklikla suçlar, ve biraz daha israr ederseniz, çesitli usullerle "Cehenneme" yollar...!

Ote yandan din adami, sadece sorulari "uygun" ya da "uygunsuz" ayirimina baglayarak degil fakat bir de fazla soru sormanin günah olacagini hatirlatmak suretiyle sizi susmusluga zorlar; dayanagi yine seriat verileridir. Gerçekten de din adami"nin belletmesine göre Muhammed, Tanri"nin igrenç bildigi üç seyden birinin "Kesret-i sual" (fazla soru) oldugunu bildirmis ve: "Ben sizi bir seyden nehyedersem, ondan içtinab ediniz, bir seyin ifasini emredersem , onu da ...yerine getiriniz" demis ve dini islerde asiri inceleyip sik dokuyanlarin helak olacaklarini eklemistir.

Din adami, bundan baska bir de Kur"an"nin: "Size açiklaninca hosunuza gitmeyecek seyler sormayin" (K. Maide 101-102) seklindeki ya da buna benzer diger ayet"lerini öne sürerek mü"min kisileri soru sormak ve hele tartismak hevesinden uzak kilar 191. Cünkü soru sorma ve tartisma geleneginin islam dini"ni temellerinden sarsabilecegi görüsüne saplidir. Sunu bilir ki Emevi "ler ve Abbasi "ler döneminin bazi halifeleri zamaninda din sorunlarinin tartisilir olmasi, islamin özüne bagli çevrelerce bu sekilde kabul edilmis ve önlenmis ve bu ise girisenler "dinsiz" ve "bilgisiz" diye bellenmis ve bu tutum bugüne dek sürüp gelmistir. Gerçekten de bu halifeler döneminde yer alan fikir alis verisi sirasinda Kur"an"in bile Tanri sözleri degil fakat insan yapisi bir kitap oldugu öne sürülmüs ve bu tür egilimler seriatçilara pek tehlikeli görünmüstür.

Bundan dolayidir ki islamcilar, 20.yüzyilin bitmek üzere bulundugu bu uygarlik döneminde dahi insanlarimiza, yemek yerken yemek kabina sinek düsecek olursa, sinegin disarda kalan kanadini yemegin içine batirip sonra çikarip atmalarini, ve çünkü bunun bir "Peygamber emri" oldugunu, "peygamberin söylemesine göre" sinegin iki kanadinin birisinde hastalik, öbüründe sifa bulundugunu ve "idrak sahibi" olan sinegin önce zehirli kanadini yemege soktugunu ve bu nedenle eger diger kanat iyice yemege batirilacak olursa hastalik olmayacagini belirtirlerken, bazi kimselerin: "Bir sinegin iki kanadinda nasil olur da hem da (hastalik) hem deva (hastalik giderici ilaç, çare vs...) olan iki zid hassiyet bir arada toplanmis? Sonra hakir bir sinek nasil olur da yiyecek içine önce zehirli kanadini sokmayi, deva olan kanadini geri birakmayi bilebilir?" seklinde soru sormalarini "günah" saymakta ve soranlari en azindan "inatci cahil" olarak tanimlamaktadirlar 192. Buna benzer daha nice örnekleri siralamak mümkün.

Kisi özgürlügü bakiminda önemli olan sey sadece soru sormak degil fakat din emirlerini tartismak ve gerektiginde kinamaktir. Iste Islam"in, daha ilk anlardan itibaren önlemek istedigi sey, asil bu olmustur. Bundan dolayidir ki Kur"an"in Tanri sözleri olmadigini söylemek ya da Muhammed"in yasam ve davranislarini elestirmek ya da buna benzer görüsler öne sürmek, dehset verici cezalara baglanmistir ki bunlar arasinda ellerin ve ayaklarin "çaprazlama kestirilmesi" gibi olanlari vardir (Bkz. K. Maide: 5). Unutmayalim ki dünyevi nitelikteki bu çok korkulu ve dehset verici cezalari, bir de gelecek dünya Cehennem"lerinin kaynar ateslerinde yakilmak gibi olanlari tamamlar. Din adamlarimiz için bu tür cezalar sistemini ayakta tutmak kadar kazançli ve mutluluk yaratan baska bir sey yoktur. Oysa ki insanlik tarihi boyunca elestiri ve tartisma olasiligina yer vermeyen hiç bir sistem gerilikten çikamamistir.

Kaynak: Ilhan Arsel"in "Din Adamlari" adli eserinden yararlanilmistir.

08.08.2006 10:50

mmuuahahahhahahaahahahahahahaaaaa :-))
 
Herhalde sende su fetoscu yada adnan hocaci moderin müslümanlardansin ! :-))

Okumakla anlasilmayan kitabi allah niye göndersin !?
Bulmaca cüzesiniz diyemi !? :-))

Sen necisin onu söyle !

fetoscumu, yoksa adnan hocacimi, yoksa ali kalkanci !? :-))

Karadenililer genelde fetoscu oluyor ! :-))

Zavallilar, daha ibadet etmeyi bile kendi baslarina beceremiyorlar ! :-))

Sizin gibi koyunlar var oldukca, serefsiz cia ajani fetos gibi dinci din tüccarlarida asla yok olmayacak !
Ve Türkiye devamli fitne ve vesatlik icinde olacak !

kerio 08.08.2006 11:42

kuranin orjinali bende var
 
istersen bir nüshasini göndereyim.

ayrica islam kaynaklarinin hepsindeki bendeki nüshanin aynisinidir ve hicbir yerinde herhangi bir eksiklik yoktur.

turan dursun maalesef kaynaklari iyi degerlendirememis. zaten beceriksizin tekiydi. yazdi kitabi ile senin gibi zavallilari kandirmis amaci da bu idi. köseyi dönmek.

hacikischkisch 08.08.2006 11:43

Bende...
 
mesela Al-i Imran suresinin orjinal adi Hac-i Imran suresidir..21. ayeti ise söyledir:" Her kim hacinin gönlünü hos tuta, cenneti kendine mekan bile"

08.08.2006 11:56

o.T.
 
önceden belirtmeye calistim, komünizm"in veya kapitalizm"in dine uygun gelen bazi taraflari olacaktir, nitekim hayatin icinden olduklarindan zaten böyle olmak zorunda kaliyorlar; yani burada aslinda dine degil de, hayata uygunluk söz konusu. bu din icin de gecerli. benzerlikleride burada basliyor ve hemen akabinde bitiyor. kapitalizm ve komünizm de esas olan madde dir, bütün doktrinler bunun etrafinda cemberlenir. dindeyse esas olan haktir, bu bütün ilahi yasalara nakis nakis islenmistir! komünizm de "sosyal dayanismanin" kaynagi herkesin müsterek esyalarin üzerindeki paylaridir. dindeyse, maddi ölcüler veya menfaatler gözetmeksizin ahlaki kaideler baz alinir. din idealisttir, madde üstü degerleri referans alir. komünizm ve kapitalizm ise bir yolun iki ayri yönleri; ideolocya bir: materyalizm. bu da bir anlayis, bir bakis acisi oldugu icin elbette günümüzde de bundan sonra da dogrulugu veya ugulanmadigi tartisilacak. william durant manasiyle: "hayatin basladigi yerde komünizm son bulur!" diyor; ve tarih onu dogruluyor. insanligin her asamasinda, hayatin bittigi yerde baslayan komünizm, hayatin baslamasiyle son buluyordu. william graham sumner"e göre, komünizm gayri-biyolojiktir, var olma mücadelesinde bir handicap; icad etmeyi, calismayi ve tutumlulugu yeterince harekete geciremedi; ve digerlerinden daha yetenekli insanlari mükafatlandirmamakla, daha az calisanlari cezalandirmamakla herkesi ayni düzeye getiriyor, ve bu da insanlarin gelismesini ve diger gruplarda daha basarili bir rekabete girismesini engelliyordu. charles darwin, feugianlar arasinda görülen mükemmel esitligin, bu insanlarin medenilesme ümitleri icin öldürücü oldugunu söyledi; veya, belki de, feugianlarin kendileri hakkinda söyleyebilecekleri bir deyisle, medeniyet, onlardaki esitligi öldürecekti.

siradaki yaziyi dikkatlice, hatta defalarca okumani diliyorum. sözü gecen william durant"in komünizm"i kusatmasi:

[... komünizm"in, bilhassa medeniyetlerin baslangicinda ortaya cikmasinin sebebi, belki, gelismesi icin en müsait ortamin kitlik olmasindan, acligin dogurdugu müsterek tehlikenin ferdi, grup icinde kaynastirmasindandir. bolluk gelip de tehlike azalinca, cemiyetteki sosyal dayanisma gevser, ve ferdiyetcilik artar; lüksün bulundugu yerde komünizm son bulur. cemiyet hayati muglaklastikca, ve emek bölümü insanlari, farkli meslek ve islere ittikce bu farkli hizmetlerin, grubun tümü icin ayni ölcüde önem ve deger tasimadigi görülür; neticede, daha üstün yeteneklerinden ötürü, daha hayati fonksiyonlari yerine getirenler, grubun artan zenginliginden, digerlerine nisbetle, gitgide daha fazla pay almaga baslarlar. büyümekte olan her medeniyet, gittikce artan esitsizlikler manzarasidir; allah vergisi kabiliyetlerdeki tabii farklar, zenginlik ve kudretin suni farklarini yaratmak icin, firsat esitsizlikleriyle birlesir; ve bunu suni esitsizlikleri giderecek kanunlarin veya despotlarin bulunmadigi yer ve zamanlarda da, cemiyetteki esitsizlikler, fakir halk icinde, siddetin kendilerine hic bir sey kaybettirmemis olmayacagi noktaya erisir, ve bir ihtilal kaos"u insanlari, yeniden ac ve fakirler toplulugu haline getirir.

bundan böyle, cemiyetteki esitsizlik ve güvensizlik tahammül noktasini astigi zamanlarda, komünizm hayali, daha basit ve daha esit bir hayatin irki bir hatirasi halinde, onun sagladigi esitligin idealize edilerek hatirlandigi, ama komünizmin beraberinde getirdigi sefaletin unutuldugu cemiyetlerde canlanir. zaman zaman, hukuki veya gayri-hukuki yollarla, grachi"nin roma"da, jacobinler"in fransa"da, veya komünistlerin rusya"da yaptiklari gibi, toprak dagitimina girisilir; zaman zaman mülkiyete siddetle el konulmak suretiyle, veya altindan kalkilamayacak veraset vergileriyle, zenginlik halk arasinda bölüsülür. ardindan yeni bir zenginlik, esya ve kudret yarisi baslar, ve tekrar kabiliyete dayanan bir piramit tesekkül eder; ve digerlerinden daha yetenekli insanlar -hangi kanunlar uygulanirsa uygulansin- kendileri icin daha verimli topragi, daha iyi yeri alir, cemiyetin aslan payini kendilerine ayirir; kisa bir zaman sonra da, devlet üzerinde hakimiyet kuracak ve kanunlari yeniden yazacak veya yeniden yorumlayacak kadar güclesirler; ve bir müddet sonra da esitsizlik, önceki devirler kadar yayilir ve büyür. bu acidan bakildiginda, bütün iktisat tarihi, sosyal organizmanin yavas kalp atisindan baska bir sey degildir: zenginligin, tabii bir sekilde belirli ellerde toplandigi ve bundan böyle, tabii bir sekilde ihtilale yol acarcasina acilip kapandigi, kasildigi ve gevsedigi muazzam bir sistem.]

kerio 08.08.2006 12:01

celiski degil okuma özürlülere imtihan
 
halbuki ayetler cok acik ve cok net. daha net ayetler kurulamaz. yazar bukadar net cümleler kuramamistir.

kuranda birtek ayetten yola cikarak bu sivri zekali celiskiye sökmüs olur oda Allah dilerse insan iman eder, dilemezse hic sansi yoktur. bunun yaninda bir cok ayette Allah insanlari tevbelerini kabul edecegini ifade eder.

ne demek tir bu?
Allah"in gücü herseye yeter. O isterse dünyada O nu inkar eden hicbir kisi kalmaz. Buna ragmen niye kafirlerin yaninda cyberangel gibi gerzekler vardir?

iste ayetleri tercümesinden okurken arapca yok ise ortaya bu yazarin yazdigi sacmaliklar cikar. bu herif bu sacmalik ile de para kazaniyor. lakin iste arapca olmayinca olmuyor. bu bilimselligin geregidir.

Allah kulu Adem ve Esi ni yarattiktan sonra cennete birakir ve onlara her istedigi meyveden yiyebileceklerini söyler. bir agac müstesna. bunun Hikmeti Allah kullarini imtihan etmek icin yarattigidir. Adem ve esi günah islerler fakat Allah tevbelerini kabul eder, cünkü Allah tevbelerini kabul edendir.

Bunu yapabilmek icin Allah kuluna iradesini serbest birakmasidir. Kendi hür iradesi ile hareket eder. Secim hakki vardir. M. Esedin dedigi gibi insan kendisini inkara sartliyorsa iman kapisi ona kendi secimi üzere kapalidir.

kimbilir bu hakikatlari kac yüzbintane kitap tekrar tekrar yazmistir.

08.08.2006 12:03

o.T.
 
bilimadamlari, tarihi yazinin icadina kadar iyi takip edebiliyor, aradaki bosluklari da baska referanslar veya saglikli tahminlerle iyi kapatiyor. iskembeden sallayacagina tavsiye ettigim gibi biraz bilgilenseydin, eflatun"un baskasini öldürmekten degilde, devlet yönetmeligini demokrasiye, yani halkin sectigi temsilcilerin eline vermekten bahsettigini bilirdin. rahmetli eflatun"un ve pesinden 2400 yil boyunca bütün insanligin kemale erdiremedigi bir sistemi benim vaybee forumunda, cok kisa zamanda, hatta mümkünse tek bir makaleyle cözmemi istiyorsun. böyle birsey sözkonusu bile olamaz. ben senden ciddiyet bekliyorum dostum.

demokrasinin ilk gününden bu gününe ilerlemekten ziyade geriledigini, büyük deha eflatun"un demokrasi anlayisi aktüelin"den cok daha ileride olacagini tahmin edebiliyormusun?

08.08.2006 12:17

öyleyse yazmiyacaksin
 
eskiden beri kendini zorla bana muhattap etmeye calisiyorsun. iltifat ettiginde muhattap almadim, pesinden küfür ettin yine almadim, simdide almak istemiyorum. bana yazma, soru sorma, cevap bekleme. sen bu alemin en karaktersiz, kalitesiz, capsiz, densiz, kisiliksiz, ruhsuz ve alabildigin kadar olumsuzluklari iceren ruh hastasisin.

kusura bakma ama, bu kadar acik kanusmami da bana alenen ettigin küfürlere say.

08.08.2006 12:22

öyleyse yazmiyacaksin
 
eskiden beri kendini zorla bana muhattap etmeye calisiyorsun. iltifat ettiginde muhattap almadim, pesinden küfür ettin yine almadim, simdide almak istemiyorum. bana yazma, soru sorma, cevap bekleme. sen bu alemin en karaktersiz, kalitesiz, capsiz, densiz, kisiliksiz, ruhsuz ve alabildigin kadar olumsuzluklari iceren ruh hastasisin.

kusura bakma ama, bu kadar acik kanusmami da bana alenen ettigin küfürlere say.

isinsu 08.08.2006 13:47

auf einem nenner...
 
sanirim ayni sekilde dusunuyoruz. sonucta benim de anlatmak istediklerim bu... belki de yeni bir sistem olusmasini isteyenlerdenim... ganz insgeheim...

isinsu 08.08.2006 13:52

mich würde nun
 
wirklich interessieren, wieviel % denn andere Religionen in der TR ausmachen... Da müsste ich wohl mal bei "DIE" nachschauen...

Sollten vorhandene Kirchen ausreichend sein, dann wäre dies jedoch auch ein Argument für die Ablehnung...

Minderheiten werden ja überall auf der Welt immerzu übersehen... Das ist die Realität und da kann auch die EU mit ihren Vorgaben und Werten nicht mithalten...
Schliesslich muss ja immer eine Wertung vorgenommen werden können.. so kann ja jedes Grundrecht eingeschränkt werden...

isinsu 08.08.2006 13:55

immer nur kopieren...
 
ein Möchte-gern Provozierer, der gegen den Strom schwimmen will und dabei Null Ahnung von der Welt hat..

Solltest du diesen Beitrag selber durchgelesen haben... dann versuche darauf doch mal selber Bezug zu nehmen...

isinsu 08.08.2006 14:05

Wie du schon sagst..
 
du hast Ahnung, wie es in D. der Fall ist.. Weißt du, wie die Handhabung in der TR ist??

Ich habe mich zwecks Berufsausübung vor Jahren einbürgern lassen und hatte da wirklich ein sehr interessantes Gespräch mit einer Frau, die für die Einbürgerung zuständig war.. Sie hat mir erzählt, dass sie zwecks Kennenlernen der Türkei von der Gemeinde in die Türkei geschickt wurde.. Die da gemachten ERkenntnisse sind natürlich wichtig für die BEurteilung, wer denn eingebürgert werden soll und wer nicht... IN vielen Gebieten, wie z.b. Mardin ( weiss nicht mehr genau, welche Städte noch..) hätte es damals viele Syrier gegeben, die eben christlich ortodoks oder sonst was waren.. Diese durften ihren Glauben nicht so wie sie es wollen ausleben.. Auch der Bau von Kirchen udgl. wurde ihnen versagt... Ein Syrier hat daher in D. z.b. sofort Asyl bekommen... Auch habe sie sich über die Zustände informiert.. Ich kann mir vorstellen, dass sich an diesen Zuständen nicht viel geändert hat...

Zumal du ja auch weisst, dass die TR nicht nur von Istanbul besteht.. und viele Türken da wirklich nicht so offen gegenüber anderen REligionen sind... Wie sonst muss man sich erklären, dass Schwule ihre Meinung in Bursa nicht kundtun durften??? ( es sollte da wohl eine Demo stattfinden .. siehe vaybee- ARtikel...)

isinsu 08.08.2006 14:15

FITRA
 
Fitra -- also der wahre Glaube gemäss der natürlichen Veranlagung..
D.h. also dass der Islam in jedem MEnschen in uns steckt??

"Bis noch vor vergleichsweise kurzer Zeit lebte die menschliche Rasse - sowohl Rebellen als auch Konformisten, die Unwissenden und Erleuchteten, sowohl in kleinen, selbst-organisierten Gemeinschaften, als auch in riesigen Reichen, in barbarischen Stämmen oder in Zeiten der Hochzivilisation - unwissentlich innerhalb natürlicher, ungeschriebener Grenzen. Es gab eine intuitive Neigung, innerhalb der Fitra zu existieren. Dies war eine existenzielle Realität, weder idyllisch, noch utopisch."


Wie soll ich diesen Ansatz verstehen?? Kann ich auch islamisch korrekt handeln, ohne dabei an den ISlam zu denken???

isinsu 08.08.2006 14:19

ich hatte einen beitrag hinsichtlich
 
"laz und Co " geschrieben und dir geantwortet.. silinmis .. saniyorum vaybee mag karadeniz nicht.. eindeutig!:)

08.08.2006 14:30

Die Grundeinstellung ist immer
 
"Anti" das ist es was mich stört.

Die Osmanen waren in dieser Hinsicht souveräner.

Die Politik heuchelt immer eine im Alltag nicht sichtbare Toleranz vor.

Die Verhältnismäßigkeiten müßen sicherlich auch für Kirchen etc. stimmen.

Der Islam läßt immer wieder Negativ von sich reden. Leider!

isinsu 08.08.2006 15:00

ja, da hast du Recht..
 
als Türkin versucht man eine Entschuldigung für das Verhalten der Türkei zu finden.. aber im Grunde hast du ja Recht.. ich finde selber keine Erklärung dafür...

xbaburx 08.08.2006 15:00

hz osman vahiy katibiydi.
 
okudugu kuran istanbulda kutsal emanetlerin bulundugu topkapı sarayında.hz ebubekir in toplattıgı kurandan cogaltılan bes kurandan birisi.hatta uzerinde oldurulken o kuranı okudugu için kendi kanı da var.onun birkaç nushası da bizim evde var.sanırım kerio daki nushayla aynı:)onunkilerden istemiyorsan benimkilerden gondereyim.

ayrıca yemame savasına kadar kuranın tamamını ezberlemiş hafızlar cok fazlaydı.hz ebubekir yemame savasında cok fazla hafız sehit oldugu için kendisi de hafızdı varolan tum yazılı bolumleri birlestirmenin yanında kuranı ezberleyenlerden de almıstır.kuranı ezberleten de haz peygamberdir.hz osman zamanında da BİNLERCE KİŞİ kuranı ezbere biliyordu.o devir kaynakların hicbirisinde kuranda eksik var gibi bir tek tartısma olmamıstır.kuran da eksik oldugu idda edilecek ve o devirde herhalde bir yerde olsun bu konuda bir tartısma cıkmıs olması lazım.kuran bu.dedigim gibi hz osmanın okudugu kuran istanbul topkapı sayaında kutsal emanetlerin saklandıgı has odada bulunuyor.sergilenme zamanları belli.isteyen gidip kontrol edebilir.

asagıda bu konuyla ilgili buldugun tum yazıları cope atman gerekecek.yani sanda yazık ciddiye alıp okuyana da yazık.

xbaburx 08.08.2006 15:00

hz osman vahiy katibiydi.
 
okudugu kuran istanbulda kutsal emanetlerin bulundugu topkapı sarayında.hz ebubekir in toplattıgı kurandan cogaltılan bes kurandan birisi.hatta uzerinde oldurulken o kuranı okudugu için kendi kanı da var.onun birkaç nushası da bizim evde var.sanırım kerio daki nushayla aynı:)onunkilerden istemiyorsan benimkilerden gondereyim.

ayrıca yemame savasına kadar kuranın tamamını ezberlemiş hafızlar cok fazlaydı.hz ebubekir yemame savasında cok fazla hafız sehit oldugu için kendisi de hafızdı varolan tum yazılı bolumleri birlestirmenin yanında kuranı ezberleyenlerden de almıstır.kuranı ezberleten de haz peygamberdir.hz osman zamanında da BİNLERCE KİŞİ kuranı ezbere biliyordu.o devir kaynakların hicbirisinde kuranda eksik var gibi bir tek tartısma olmamıstır.kuran da eksik oldugu idda edilecek ve o devirde herhalde bir yerde olsun bu konuda bir tartısma cıkmıs olması lazım.kuran bu.dedigim gibi hz osmanın okudugu kuran istanbul topkapı sayaında kutsal emanetlerin saklandıgı has odada bulunuyor.sergilenme zamanları belli.isteyen gidip kontrol edebilir.

asagıda bu konuyla ilgili buldugun tum yazıları cope atman gerekecek.yani sanda yazık ciddiye alıp okuyana da yazık.

08.08.2006 15:00

Akla mantiga sigiyor
 
farz edelim Orijinali yakilmis... ve Halifeler LAGA LUGA lik yapip deforme falan filan yapmistir.... oysa Halife Osmanin Kuran yazisi Orijinali ile MÜZEDE VAR..... hatta kendi kani bile üzerinde...

SIMDI sence Resül zamanlarina dayanan HZ. Osmanin yazidigi veya derledigi ayni sekilde HZ. EBU BEKIRIN derlemelri simdi HURAFEMI.....

En aziondan HZ. OSmanin ORIJINAL yazdigi Kuran senin söylediklerini tamamiyle cürütüyor.....

Kuranin Orijinali elbet elimizde var.... Orijinal KAST ETIIMSE... ORIJINAL YAZI VE SÖZLERI.....

DAHASINA ZATEN GEREK YOK....

Bunlar varsayim.... LAGA LUGA.....

Gidip Müzede kutsal emanetlere bakin... orada HZ. Osman yazisi Kurani Kerimi görebilirsiniz....

Akife gelince

hele hele cocuk oyuncak denemeside yakilmissa.. kiiii onun tercümesinden fazla hayir gelecegide mechul..... KARA BORSA tercümelere gerek yok... TEFSIRE yaklasik 40-60 yil DINLER uzmanligi sonucu TEFSIRLERE ihtiyac var....

Istiklal Marsini yazmasaydi kimi Akifin Kuran calismalari ilgilendirecekti... kimse

08.08.2006 15:00

Akla mantiga sigiyor
 
farz edelim Orijinali yakilmis... ve Halifeler LAGA LUGA lik yapip deforme falan filan yapmistir.... oysa Halife Osmanin Kuran yazisi Orijinali ile MÜZEDE VAR..... hatta kendi kani bile üzerinde...

SIMDI sence Resül zamanlarina dayanan HZ. Osmanin yazidigi veya derledigi ayni sekilde HZ. EBU BEKIRIN derlemelri simdi HURAFEMI.....

En aziondan HZ. OSmanin ORIJINAL yazdigi Kuran senin söylediklerini tamamiyle cürütüyor.....

Kuranin Orijinali elbet elimizde var.... Orijinal KAST ETIIMSE... ORIJINAL YAZI VE SÖZLERI.....

DAHASINA ZATEN GEREK YOK....

Bunlar varsayim.... LAGA LUGA.....

Gidip Müzede kutsal emanetlere bakin... orada HZ. Osman yazisi Kurani Kerimi görebilirsiniz....

Akife gelince

hele hele cocuk oyuncak denemeside yakilmissa.. kiiii onun tercümesinden fazla hayir gelecegide mechul..... KARA BORSA tercümelere gerek yok... TEFSIRE yaklasik 40-60 yil DINLER uzmanligi sonucu TEFSIRLERE ihtiyac var....

Istiklal Marsini yazmasaydi kimi Akifin Kuran calismalari ilgilendirecekti... kimse


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 10:33 Uhr.