![]() |
hihi.... benide bu Musilmanlar mutlu edi
yor... onlari görünce Allah sükrediyorumki, ben onlar gibi olmadim ve annemin babamin Ideolojik Sünni Mezhepkolik dinlerini red ettigim icin...
Gercek DINI anlamam belki 20 yil daha alir, ama en azindan OBJEKTIV bir beyinle yola cikiyorum... Musilman beyniyle degil... |
hihi.... benide bu Musilmanlar mutlu edi
yor... onlari görünce Allah sükrediyorumki, ben onlar gibi olmadim ve annemin babamin Ideolojik Sünni Mezhepkolik dinlerini red ettigim icin...
Gercek DINI anlamam belki 20 yil daha alir, ama en azindan OBJEKTIV bir beyinle yola cikiyorum... Musilman beyniyle degil... |
Müslüman beyni OBJEKTIFTIR !..
Sen Bu beyinsizlere "Müslüman" deyip de müslümanlara hakaret etme..
|
o.T.
merhaba ışın,
biraz abartılı ve gürültülü sevgi gibi geliyor bana. alpi kıvrak zekası ile meseleyi kavradı. yaşamım boyunca yaşamı ve insanları siyah ve beyaz olan insanlarla uyumum hiç olmadı, olacağınıda sanmıyorum. sanki çok önemli bir insanın dininin ne olup olmadığı, insan insan olabildiği sürece ben bir insana asla böyle bir soru sormam. kocaman puntolar ile de afişlemem. her neyse pek fazla bir önemi yok bir büyük ve tehlikeli noktanın dışında parelel topluluklar oluşturma hevesi var çağdaş arkadaşın,ben gerçekten ciddiye almıyorum bu tür kurnazlıkları. büyük harfleri çıkaramıyorum adını küçük yazmak zorunda kaldığım için özür. |
Balikiz a TÜRKCE KURAN ! ( Imam-i Azam )
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 04-24-05 12:47 Azhabcigim Kendini Hic parcalama :o) Bu Dünya da 3 temel irk vardir. Ve sen Kafkasyen irkinin bir ara irkisin :o) Ne yapsan bos.. Damarindaki kan asil filan degil ..Insan kani.. Simdi Konumuza gelelim. Namazda kuran tercümesinin okunup okunmayacagi tartismasinda " OKUNUR " diyenlerin dayandiklari Sünnet kaynakli belge,Büyük sahabi Salman FARISI nin yaptigi FATIHA tercümesidir. Daha sonraki fikhi tesbitlere dayanak noktasi yapilan bu belgenin,Imam -i Azam ebu Hanife tarafindan fetva mesnedi olarak kullanildigi Hanefi fikihinin temel kaynaklarindan biri olan SERAHSI nin el-Mebsut adli eserinden ögreniyoruz. Belge sudur:Ilk Müslümanlardan ve Hz. Peygamber in seckin arkadaslarindan biri olan Iran asilli Selman Farisi Namaz sirasinda Fatiha suresinin özgün metnini güzel okuyamadiklarini söyleyen ve bunun yerine Fatiha nin Farsca tercümesini okuyup okuyamayacaklarini soran irkdaslarina bunun olabilecegini bildirmekle kalmamis,Fatiha yi Farsca ya cevirerek kendisine bas vuran kisilere Göndermistir ( Bk. Serahsi;Mebsut,1/36-37 ) Üzerinde oldugumuz konunun Sünnet acisindan durumunu Daha da önemli kilan baska bir belge vardir: Salman Farisi arkadaslarinin Kendisine bas vurmasi üzerine Fatiha yi farsca ya cevirip onlara vermeyi düsündügünü Peygambere arz etmis ve ondan onay aldiktan sonra ise girismistir. ( Bk. Tacu"s-seria;Nihayetu Hasiyeti"l-Hidaye,Kiraat bölümü;Abhülhayy el-leknevi,Hidaye serhi,Dehli,1915 baskisi,sy,86.not:1;Muhammed Hamidullah;Kuran-i kerim tarihi ,sy;108 ) Ehlisünnet Inancinin temel kabullerine göre,sahabilerin tümü MUKTEDA BIH ( Kendisine uymak dinen caiz olan müctehid ) Durumunda olduklarindan,her birinin fetvasiyla ibadet gecerlidir. buna göre Selman in uygulamasi baska hic bir kanit aramaksizin,Fatiha nin cevirisi ile ibadet edilmesini saglamaya yetecektir. Nitekim Hanefi fikihcilar Fatiha nin cevirisi ile Namazin gecerliligine HÜKMEDERKEN sürekli bicimde Selman in uygulamasina atif yapmislardir. Ehli sünnet kardeslerim Buraya kadar Usul Dogru mudur ?.. Sünnetten Fatiha ile ilgili ikinci delil daha önce,Fatiha yerine baska zikir ve dualar okunarak namaz kilinabilecegi yolunda fetvalar verdiklerinden söz ettigim SAFII;HANBELI;MALIKI ve IMAMIYYE fikihcilarini da destekler nitelikte delildir. Kaynaklarinizin Bildirdigine göre,Hz. Peygamber Fatiha yi iyi güzel Okuyamadigini arz eden Bir sahabisine,Fatiha yerine Baska duslar Okuyarak Namaz kilabilecegini söylemis ve ona su duayi ögretmistir: " Allah i tebih ederim,hamt O"na dir.O,en yücedir,Her türlü güc ve yetki Sadece O"nundur " ( Ebu davud ;salat;Nesai;Iftitah;Tirmizi;salat;Kurtubi;tefsir 1/26,Razi; tefsir ) Sünnetin Bu verilerine dayanan Imam-i azam,Fatiha nin namazda okunusunu Farz ve vacip veya sünnet olarak görmemis sadece müstehap ( sevimli-tercih edilen ) Kabul etmistir ( bk.Ibn arabi;ahkamu"l KURAN tefsir,1/2 ) Durum Böyle: Simdi ehli sünnet kardeslerim neye ve kime dayanarak ana dilde ibadete Karsi cikiyor?.. Kuran Türkce kuran degildir HATIM OLMAZ diyor.. Bunu bir yazarsaniz Kaynaklarinizla cok sevinecegim :o) Yoksa siz Fikihlarinizin mezhepleriniz disinda baska yerleri mi Örnek aliyorsunuz Baska yollari mi tuttunuz ?.. Bakalim FIKIH EKOLLERI NE DIYOR ?( Yanlis anlamayin bunlarin benim icin bir kiymet-i Harbiyesi yok..Kaynaklar sizin ve Türkce ibadete karsi cikan sizsiniz ) Ana dilde ibadet meselesini,Büyük fikih ekolleri: Hanefilik;Safiilik,Hanbelilik; Malikilik ve imamiyye bünyesinde degerlendirmeden önce SAFII FAKIHI Muhammed b. Abdurrahman ed-DIMASKI nin eseriden Konuyu ustalikla özetliyen bir kac satiri vermek istiyorum: IMAM-I AZAM EBU HANIFE söyle demistir: Namaz kilan kisi isterse Arabca özgün metni okur,isterse Farsca cevirisini !.. Ebu Hanife nin Bas ögrencilerinden olan Imam ebu Yusuf ve Imam MUHAMMED söyle demislerdir: Eger fatiha yi arabca metninden güzel okuyabiliyorsa Baska bir seyi veya fatiha nin cevirisini okumasi yeterli olmaz.Ama eger arabca metni güzel okuyamiyorsa,Fatiha nin kendi dilinden cevirisini okur.Bu da onun icin yeterli olur. ( Dimaski,Muhammed b. Abdurrahman;Rahmetu"l-Umme fi Ihtilafi"l-Eimme,Kiraatu"s-Salat Bahsi ) Arkadaslar simdi ben size Hanefi fikihinin Görüsünü sunacagim eger isterseniz Diger Fikih ekollerinin Görüslerini de sunabilirim..Ama ehlisünnet arkadaslar icin Imam-i azam in görüsleri önemlidir. Hanefi Fikihinin babasi ve birinci dercede söz sahibi olan Imam-i Azam in Kuran tercümesi ile ibadet meselesindeki Görüsleri ACIK ve KESINDIR : Arab dilini bilen ve Kuran i güzel bir telaffuz ile okuyabilenler de dahil namazda Fatiha yi tercümesinden okuyan herkesin namazi gecerlidir !.. Büyük imam in Bu fetvasi herhangi bir mazeret veya zaruret kaydina baglanmamistir.;mutlak ve genel bir FIKHI görüstür.BIR GENEL FETVADIR !.. Imami Azam in Bu fetvasina göre Bir Müslüman örnegin arab asilli olsa veya Arapcayi ögrenip güzelce okuyabilse dahi Kuran in cevirisi ile namaz kilabilir.Bunu yapabilmesi icin kendisinden bir Mazeret istenmez. Imami Azam Görüsünün Hanefi FUKAHASINCA ayrintilanan gerekcesi söyle özetlenir. Kuran Kagitlarda Yazilmis ve bizim Okudugumuz Lafizlar degildir.Esas kuran o lafizlarin tasidigi manadir ki bir kelam-i nefsi ( Allah in zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kaliptan kaliba dökülür.O kaliplar sonradan yaratilmis ( Muhdes ) Varliklardir. Oysa ki esas Kuran,MAHLUK ol´mayan bir manadir: Hic kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardi ( Suara suresi,42 ) Buyurulmasida bu gercegi gösterir. O halde esasi itibari ile mana olan KURAN i arabca lafiz yerine baska lafizlardaki cevirisinden Okumak mümkündür. Imami Azam in bu görüsü,Onun Kurdugu Büyük ekolün sonraki temsilcileri tarafindan da dile getirildi ve savunuldu. Uzun bir Liste verebilirim ama bir kac önemli ismi vermekle yetinecegim: ünlü Müfessir el-Cassas Bunlardan biridir. Eseri Ahkamu"l Kuran da Imam -i Azam in bu görüsünü ele alir ve savunur Bedai u"s-Sanai Yazari Alauddin KASANI Ceviri ile ibadet savunan Hanefi Fakihlarindan sadece biridir. Hidaye yazari el-MERGINANI de ayni görüsüstedir ( el-hidaye;iftitahu"s-salat bölümü ) Abdullah b.Ahmed en-Nesefi; Medariküt"t-Tenzil de Suara Suresi 196 nci ayeti aciklarken su yolda konusmaktadir. Bu ayet su iki hususa delil olur: 1 Kuran arapca disinda bir dille tercüme edildiginde O TERCÜME AYNEN KURANDIR ! 2KURAN in ( Örnegin ) Farsca cevirisi ile namaz kilmak CAIZDIR !.. daha devam edecegim.. simdi bacim; Mezhebinizle mezhebimle derdim var IMAM ile yok demistim.. Iste kanitlar.. Imam-i Azam -Ögrencileri ve onun devami ne diyor sizin mezhep ne yapiyor ?.. Imam da mi bir DERT var sizde mi ?.. " BEHEY AHMAK KAFIR " antetli bana hitaben yazilmis ve Kuran in asla türkce ibadet olmayacagi yolundaki görüsler kendilerinin ehli sünnet oldugunu Idda edilen arkadaslar tarafindan yazildi cizildi.. Bu FIKIH SIZIN MI ?.. Degilse SIZ KIMSINIZ ?.. |
o.T.
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 04-25-05 18:51 Hanefi Fikhinin Mühaddisw -Fakihlarindan bir olan Zeyla"i sunu söyler : Eski Suhuflar ( Vahyi metinler ) Arabca olmadigina göre Kuran in Arabca Metninden okunmasi sart degildir. ( Zeyla"i ; Tebyinu"l-Hakaik 1 /110-111 ) Simdi sana Hanefi fikihinin Anit Isimlerinden olan KASANI nin Bedai"u"s -Sanai adli eserinden özetler vereyim: Namazda Kiraat ( Kurandan bir miktarin okunmasi ) Bilginler kamu oyunca FARZ görülmüstür.Ebu bekr el-asam ve süfyanb. Uyeyne ise kiraati farz görmezler.Onlara göre NAMAZ Bir takim Fiillerin adidir.Bir takim Zikirlerin Okuyuslarin adi degil. Hatta onlar derler ki: Namaza Iftitah tekbiri almadan da baslanabilinir. Hz. Peygamber sunu söylemistir: Namazi beni Kiliyor gördügünüz gibi kilin !.. Görülen fiillerdir zikirler-sözler degil. O halde namaz fiilllerin adidir ( Bunu sizin mezhep söylüyor ben degil ) iMAM SAFII YE GÖRE . Arabcayi iyi bilsin veya bilmesin Namaz da Kuran in cevirisini Okuyamaz ( Siz Safii misiniz ) Safii nin bu durumda önerdigi Cözüm sudur: Eger arabcayi iyi bilmiyorsa Allah i tesbih eder. Ama Tercüme kuran okuyamaz. Bu Görüsü savunanlarin dayandiklari tez sudur: Kuran Arab diliyle indirilmistir. o yüzden arabca okunmalidir. Cevirisini okumak Kuran okumak sayilmaz. Ebu HANIFE söyle düsünmektedir: Namaz da KURAN okumaktan Maksat Allahin Kelamina yani O"nun Zati ile birlikte olan söz söyleme gücüne ( Kelam-i nefsi - Kelam-i Kadim ) delalet eden sözleri okumaktir. Bunlar: Ibret,ögüt,tesvik,sakindirma,övgü,ve yüceltme ifade eden sözlerdir. Arabca olmalari esas alinacak lafizlar degil. Lafizlar söyle veya böyle olabilir,Nitekim Kuran da söyle denmektedir: O KURAN Önceki nesillerin Kitaplarinda da vardir. (Suara 196 ) Yine kuran da söyle deniyor : Bu KURAN Önceki sayfalarda da elbetteki vardi:Ibrahim in Musa nin sayfalarinda ( A"la;18-19 ) Kuran arabca indirilmistir tezini ele alirsak Buna yanit olarak iki sey söyleyebiliriz: 1- Arabca lafizlarin Kuran olusu Onun disindakilerin KURAN olusuna engel degildir. Kuran in Arabca indirildigini bildiren ayetlerde böyle bir engelden söz edilmemektedir. Arabca lafizlara KURAN dendi Cünkü Onlar,Kuran a delalet etmektedirler.OLafizlar Kelam in Hakikatine SIFAT durumdadirlar. BIZ KURAN MAHLUK DEGILDIR ! derken iste bu sifati kastederiz arabca yazimlari degil. IMAM-I AZAM Ebu HANIFE Bu kadar.. Simdi hocalariniza bir danisin.. Hangi mezhepdensiniz ögrenin yine tartisalim.. O.K ? Ben namazimi Türkce de kilarim arabca da ruh halime baglidir. 2- arabca lafizlar disinda KURAN OLMAZ derken sunu unutmayalim: Arabca okumanin gerekliligi Arabca ya KURAN adi verilmesinden degil,arabca Lafizlarin Allah ile var olan ilahi kelama delil olmasindandir.Cünkü örnegin Allah kelamina ait olmayan bir Arabca lafiz okursa O nun Kuran olmasi söyle dursun namazi bozulur. Imameyne (Ebu Yusuf ve Muhammed ) göre Arabca okuyamayan Farsca ceviriyi okuyabilir. aslina bakilirsa Arabca bilmemek mazeret degildir.Cünkü Onlara göre kiraatin Farziyeti KURAN a iliskin bir Farz olustur..Ve onlar katinda Kuran in arabca lafizlari itibari ile Kurandir,anlam itibari ile degil. O halde lafiz ortadan kalkinca KURAN da yok oluyor demektir. cünkü Onlarin tezine göre Tek basina anlam KURAN sayilmiyor. Peki Arabca yi Iyi okuyamayana tercüme ile namaz iznini nasil veriyorlar ?.. demek ki isin dogrusu Imam-i AZAM in görüsüdür. Yani arabca bilenler dahil herkes kuran in cevirisi ile namaz kilabilir.. Sunu da iyi ögrenin Ehl-i Sünnet Dostlarim : Arabca lafizlarda belirginlesen I"caz ( edebi mucize ) Farsca veya baska bir dilde Vucut bulmaz. GÜZEL !.. Ama unutulmasin ki Imam-i Azam namazda okunacak niyazlarin I"caz tasimasi gerektigini Kabul ETMEMEKTEDIR !.. Esas yükümlülük Kuran dan bir sey okumak teklifidir. I"caz Tasiyan kelam okuma teklifi degil. Bunun Icindir ki Imam-i Azam kisa bir Ayetin - ki Üc ayetden azinda I"caz tecelli etmez - okunmasini bile yeterli Görmektedir. Bu Ve yukarida acikladigim görüsler dikkate alindiginda su söylenmelidir: Musalli 8 Namaz Kilan ) Tevrat ,incil veya zebur dan bir parca okursa,eger o parca Tahrif edilmemis bir Parca ise: Imam-i Azam Ebu HANIFE ye göre: NAMAZ GECERLIDIR ! ( Tahrif edilmemis olmanin Ölcüsü : Kuran a icerik Bakimindan Uyumlu olacaktir ) Bu Tartismanin Verilerine dayanarak Sunu da belirteyim: Bir Müslüman Tesehüddü ( Tahiyyat icin oturmayi ) Hutbeyi,Hayvan kesimi sirasindaki Besmeleyi,Tavaf sirasinda Okunan Telbiyeyi ( Lebbeyk,Lebbeyk diye yakarmayi ) Farsca veya baska bir dille Yerine getirirse GECERLIDIR !.. Ezani Farsca cevirisinden okursa ne olur ? Denmistir ki:Kiraatla ilgili ihtilaflar ezan icin de gecerlidir. Söyle diyenler de oolmustur: Ezanin cevirisinin Okunmayacaginda ITTIFAK vardir. Cünkü Arabca disinda bir dille okunursa I"lam ( Duyuru ) Amaci gerceklesmez. Eger duyuru gerceklesiyorsa,Ezan in tercümesini okumakta da bir Sakinca yoktur.. ( Kasani; Bedai"u"s Sanai ) simdi sevgili Ehlisünnet kardeslerim ve benim samimi Olmadigimi Söyleyenler: sizin samimiyetinizin derecesi nedir ? Kim e neye dayanarak Önce Kuran a sonra Mezhep alimlerinize Daha sonra da FIKIH ekolünüze Karsi cikiyorsunuz ?.. Ben Bunlari bilmek istiyorum.. Kaynaginiz Ilminiz nedir ?.. hoscakalin |
Aklini Begenen Imam-i Azam Ebu Hanife
Autor: Balikiz
Datum: (12/08/2005 - 14:22) Forum: Religion & Glauben Wertung bisher: Ihre Wertung: genial sehr gut gut keine mittel schlecht unserioes Kuran arapçe indirilmistir Aklini begenen kisiler için söylüyorum: Kuran arapçe indirilmistir! Kim bunu degistirmek istiyorsa, Allah iftira atmis olur. Iste ayetler: Yusuf Suresi, 2. Ayet: Gerçekten Biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur"an olarak indirdik. Rad Suresi, 37. Ayet: İşte böylece Biz onu (Kur"an"ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun, sana gelen bu ilimden sonra, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah"tan ne bir yardımcı, dost, ne bir koruyucu vardır. Nahl Suresi, 103. Ayet: Andolsun ki Biz, onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a"cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir. Taha Suresi, 113. Ayet: Böylece Biz onu, Arapça bir Kur"an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur. Eger Allah bize namazi farz kildiysa, herhalde Onun istedigi gibi kilinir. Biz kullara ise, boyun eymek düser. Aksi halde, kulluk vazifemizi yapmamis oluruz. ** Görüldügü gibi Imam-i AZAM sana muhalefet icinde Bacim :o) Ne Olacak simdi ?.. Ya sen baska bir din in Temsilcisisin Ya imam-i Azam.. Ya sen bu Dinden Ciktin ya O !.. Hangisi ?.. :o) |
ben sahidim
Bir kac yildir Taniyorum Galvani yi..
politik yollarda Bulusamasak bile Din Konusunda dedikleri dogrudur. Din Konusunda Gercek bir müslüman in objektifligine Ve hos görüsüne sahuptir roman.. Isin dogru olani da budur.. Evet paralel Toplumlar yetistirilmek isteniyor.. Bu Gün Vucudlarina Bombalar sararak sucsuz insanlari ölüme sürükleyen genc insanlar Bu Toplumun ferdleridir. Roman in gecenlerde Arastirdigi ve kisaca sundugu " HASISIN " Ya da "ASASIN " Konusu Dikkatle incelenmelidir. Bu Intihar komandolari HASISIN ekseninde Bir daha Incelenmelidir. |
eskiler söyle dermis
namazda gözü olmayanin ezanda kulagi olmaz.
esas olan namaz kilmak isteyen icin ayetleri orjinal dilde okumak herhangi bir sorun teskil etmemekte. ama namaz kilmayanlar icin bir zorluk teskil etmekte. anlamiyorlar. ama hoslarina giden yunanca, ingilizce vs. dildeki türküleri dinlerler gerekirse o müzige de kivirtip dururlar. |
görülmekte
sen cok yalamissin hicbir mok olamamissin.
|
o.T.
ben senin dediklerinden hiçbirsey anlamiyorum. führ weiter deine selbstgespräche
|
Anlama kitligi ceken Cahil :O)
Anlamak istemiyorsun neyse fazla derine inmek istemiyorum gine kafana göre zirvaliyacaksin :O)
|
Hangi SEYTAN i tasliyorsunuz ?
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 04-22-05 15:38 İbadet adı altında her yıl dünyaya rezil oluyoruz. Şu işe bakın, kala kala bir ibadetimiz kalmış, onu da adam gibi yapamıyoruz. İslam’ın en evrensel ibadeti olan hac, bir tür ‘yıllık katliam’a dönüşmüş bulunuyor. Ve dünya álem bu katliamı ibret ve dehşetle izliyor. Ekonomiden ticarete, sanayiden ziraate hemen her alanda perişan olan İslam dünyası, hiç değilse Tanrı ile kul arasındaki şu ibadeti insanca yerine getirebilse... Hiç değilse o alanda kendisine bir saygınlık sağlasa... Nerede? Despotların dayatması Teknolojinin en cehennemî silahlarıyla çarpışan orduların haftalar süren savaşlarında otuz-kırk kişi bile ölmezken, Müslüman’ın en kutsal ve en evrensel ibadeti olan hacda her seferinde birkaç bin veya birkaç yüz kişi ölüp gitmekte... Bahane hep aynı, hep insanlık dışı ve ilkel: Allah’ın takdiri... Allah’ın takdiri, öyle mi? Yalancının Allah belasını versin! Allah kendine yönelenleri cezalandırıyor mu, be hey sersem?! Sebep açık ve tek: Hac, haccı emreden Tanrı’nın istediği ve gösterdiği gibi değil, Tanrı adına hükümranlık kuran fıkıh despotlarınnın dayattıkları gibi yapılıyor. Hac, Kur’an’ın emrettiği bir ibadet değil mi? Evet! Peki, Kur’an haccın ne zaman yapılacağını söylüyor? ‘Hac ayları’ denen üç ay içinde. Yani doksan günlük bir sürede... Siz ne yapıyorsunuz? Haccı üç güne sakıştırıyorsunuz. Allah’ın dediğini yapmayarak şeytana oyuncak olanlar, daha sonra şeytanı taşlamaya kalkarlarsa bunun sonu ne olur? Sonuç ortada: Allah, kendisiyle ádeta alay edenlerle alay ediyor ve onları şeytana yenik düşürüyor. Hac emrini getiren Kur’an’ın tanıttığı hacda ‘şeytanı taşlamak’ diye bir şey var mı? Yok! Peki, binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan bu geleneği ne diye sürdürüyorsunuz? Gelenek öyle istiyor! Geleneği ilahlaştıran despotlar öyle istiyor. O zaman, máruz kaldıklarınız, dini kotaran Allah’ın değil, geleneği kotaran şeytanın beğendiği sonuçlar... Ne diye bağırıp çağırıyorsunuz?!... Şeytanın adresi başka Şeytan taşlayacaksınız, şeytan orada değil. Taşlanacak şeytanı Müslüman cámiaya gösteren birçok akılcı-Kur’ancı İslam düşünürü yaşadı, eser yazdı. Ben de yazdım. ‘Kur’an Açısından Şeytancılık’ adıyla yaklaşık üç yüz sayfa yazdım. Taşlanacak şeytanların adresi orada. Gidin taşlayın da görelim. Bakın bakalım, şeytan taşlamak neymiş! Taşlayın da Müslüman dünyanın kaderi değişiversin! Taşlayamazsınız! Çünkü size şeytanı değil, şeytanın adresini veren düşünce öncülerini taşlamayı öğrettiler. Şimdi gitmiş Mekke’de şeytan taşlıyorsunuz. O topraklardaki taşlanacak şeytanın yeri o sizin çakıl fırlattığınız yer değil... Sizin taşladığınız şeytan şu melanetlerin hangisini yapıyor? Fıçılarla viski mi içiyor, üzerine tesettür giysisi geçirilmiş beyaz kadınları haremine takıp keyif mi yapıyor? Oğlancılık yapıp morfin mi çekiyor? Üstüne oturduğu petrodolarlarla kitlelerin beynini fesada vererek dünyayı İslam’dan nefret mi ettiriyor? Haçlılarla işbirliği yapıp Müslümanlar’a orada-burada kazık mı atıyor? Bunları yapan bir şeytan ekibi var, ama o sizin taşladığınız yerde değil... Eğer Muhammedî ferasetiniz varsa ve yüreğiniz tutuyorsa gidin o esas şeytanları bulun ve onları taşlayın... Ey Müslüman, kendine gel! Taşlanacak şeytanı tanı! O taşladığın, şeytan değil, senin hayalin. Şeytanın öyle taşlanmayacağını, senin taşlarını boşuna attırdıklarını, seni aldattıklarını artık anla! Şeytana da dünyaya da rezil olduğunu artık anla! Bekir Coşkun, ‘şeytan taşlama’ adı altında şeytana rezil olmanın arka planını o ‘virtüöz’ kalemiyle ne muhteşem anlatıyor: Taşlama değil rezillik ‘251 hacı şeytan taşlarken öldü... Çünkü Müslümanlar’ın kara yazgısı orada da hazır bekliyordu. Niçin? Çünkü Müslüman ulusların ortak kara yazgısıdır bu. Afrika’dan Asya’ya, Balkanlar’dan Yemen’e kadar, yeryüzünün neresinde bir Müslüman ülke varsa perişan, Irak, Afganistan işgal altında. Sudan’da ölen çocukları artık toprağa gömmüyorlar bile. Çeçenler tükendiler. Suudî Arabistan’ı, Emirlikleri, Mısır’ı ABD-İngiliz ajanları yönetiyor. Kaderinden kaçmak isteyen Müslümanlar, gemilere doluşup Akdeniz’de her gece can veriyorlar. Kısacası, nerede bir Müslüman ülke varsa sürünüyor.’ ‘Çünkü; yobaz din adamları kendi iktidarlarını sürdürebilmek için çağdaş eğitime, çağdaş yasalara, çağdaş bir topluma izin vermiyorlar. Tüm çağdaşlaşma çabalarına engel oluyorlar. Çocukları ortaçağ eğitiminden geçirip kadınları reddediyorlar. Uygarlaşmayı günah sayıp medeniyeti lanetliyorlar. Son İslam ülkeleri toplantısında gördünüz; fetvalar vererek muhtemel reformları peşin ‘günah’ ilan ediyorlar’ ‘Son bir yıldır Türkiye’nin de katıldığı kervanda dinciler; dini Allah’a ulaşmak için değil, iktidarlarını sürdürmek için kullanıp yobaz din adamlarının gücüne güç katıyorlar. Ve böylece geri kalmışlık sürüp gidiyor... Hacılar ne bilsinler! Onlar şeytanı taşladılar ama şeytan orada değildi.’ (Hürriyet, 4 Şubat 2004) Prof.Yasar Nuri ÖZTÜRK |
Adam olana ses veririz ;O)
Delillerin nerde diyoruz birazda haber izle diyorsun ben Türk tv lerini izlemiyorum?
Haberleri berbat yayinlari deyersiz bir kac kanalden haric. Herseye delil isterdin ama delilsiz ahlaksiz iftiralarda bulunuyorsun her haber dogru olsa gaztelerde dünya Cennetlik olurdu. |
Sana elbette hak veriyorum
O beton kafali kendini mesih olarak tanitti bile.
Yanliz dedigim gibi, dünyayi basi bos buldular, onlara biraz “dur”-levhasini göstermek lazim. Peygamber Efendimizin (SAV) zamaninda ne iyidi, münafiklar gizli idiler, artik hersey apaçik yasaniyor malesef. Böyle gidisle çogu kisiyi imanindan bile edebilir yane. |
Sizin herseyiniz iyide baskasininkisi
Kötü bir akilli gecinenlere bakalim senelerce kendinizi akilli yerine koydunuz.
Okullarda sacma sapan dersler verdiniz sistem bozuk harac vergi kacirma rüsvet alma gibi seylerde dünya birincisi oldunuz. Heykele tapiyor laik ligi bordel evlerinde satilan demokrat kadinlari Islamin icine soktunuz. Hastalener pislik icinde paranyoksa geber git diyorlar. Temeliniz bozuk Avrupanin sapkasini giydiginiz halde avrupa herzaman kiciniza tekmeyi vurdu. SEYTAN TASLAMAYA GELINCE ÖKÜZ HERIF BIR SEY BILDIGINI SANIYORSUN AMA BIRSEYDEN CAKTIGIN YOK. O TASLAMAYI GÖSTERDIKLERI ZAMAN ALMAN TV LERI BILE SÖYLER SEMBOLIK SEYTAN TASLAMA ONA DENIR? ALMAN OMALARINI YALAMAYA BENZEMEZ BU ISLER YALAKACILIGADA BENZEMEZ :O)))))))) SEMBOLIK SEYTAN TASLAMAYI KIMSE DININ BIR PARCASI DEMIYOR BIR IBADETTE DEYILDIR KOMRENTE........ |
Tek Kursun atmadan 90.000 SEHIT
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 03-04-05 11:55 Canim Halkim ; Bakin Bu Protestan Zangoclari Kimi destekliyor :o) Tarihimiz ihtisamli zaferler kadar facialarla da dolu. Zaferlerimizle övündügümüz kadar, yasadigimiz hezimetlerden de dersler çikarmak zorundayiz. Bunu yapmadigimiz sürece tarih bizim için ne ölçüde anlamli olabilir? Facialardan söz ederken, Sarikamis’i özellikle dikkate almamiz gerekir. Orada, hiç de uzak olmayan bir zamanda 100.000’e yakin yigidimizi karlara gömdük. Üstelik tek kursun atamadan... Üstelik sadece bir hayalperestin kisisel ihtirasi ugruna... Ihtiras... Bu kavrami iyi düsünmeliyiz. Kimi kendi ebediyyetini bu atesle yakip kül ederken, kimileri de koca memleketi harabeye döndürebiliyor. Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.” Tarih, 16 Aralik 1914. Soguk bir kis günü. Talebesi ögretmenini azarlamaktadir: “Hatali davrandiniz! Basarili olamadiniz! Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Simdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarikamis’ta yok edeceksiniz!” Cephelerin ve harp okulunun emektar komutani Hasan Izzet Pasa, küstahlasan ögrencisine pervasizca cevap verir: “Olmaz! Havalari görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakis baslamistir. Bu sartlar altinda, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüsebilir. Kis siddetini kaybetsin, yollar açilsin, düsmana haddini bildiririz.” Her verdigi emrin hemen yerine getirilmesine aliskin padisah damadi ve ordularin baskomutan vekili 34 yasindaki Enver Pasa, asabileserek su tehdidi savurur: “Eger hocam olmasaydiniz, sizi idam ettirirdim!” Bir facianin esiginde, Hasan Izzet Pasa istifa ederek ordudaki görevinden ayrilir. Çöl atesinden Köprüköy ayazina Çok geçmeden, tarihler 21 araligi gösterirken, tarihe “Sarikamis Faciasi” olarak geçen harekât baslatilir. 125 bine yakin iman abidesi insan, kis kiyamette paltosuz, postalsiz, gömlekle, çarikla cehennemî tipinin ortasina sürülürler. O günlere sahit olan bir askerin mektubu, facianin küçük bir boyutunu günümüze söyle tasir: “Bu yaz, iki alayimizla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamizdan dört ay sonra buraya ulastik ki, Arabistan’in cehennemî sicagi Köprüköy’deki ayaz yaninda nimet-i ilâhi imis. Burada çadirin perdesi buza kesmis oglak kulagi gibi kirilmakta ve kopmakta. Bölük kumandanim, beni sihhiyeye nakletmis ise de, tabip ve ilaç yoklugundan çaresiz kalip tekraren takimima döndüm. Aksam yaklasinca Köprüköy’e civar daglardan tipi bosanir. Kumandanimiz, gelecek cuma Baskumandan Enver Pasa Hazretleri’nin teftis ve hücum için gelecegini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltolarin verilecegini ve Yemen yazliklarini atacagimizi müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Baskumamandan Pasa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacagindan ve kâfirin, karsimizdaki tepelerde geceleri seyrettigimiz ocakli ve mutfakli karargâhlarini ele geçirecegimizden subaylarimiz çok emin. Safak söktügünde 2059 rakimli Kizkulagi Tepesi’nden Moskof obüs yagdirir ama sükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastirdiginda, tepelerdeki Moskof ocaklarinin atesi gözlerimizdeki ayazi tandir közüne tebdil eyler. Baskumandan Pasa Hazretleri acele gelse ki, atese kavussak...” Igdirli Ali Çavus yazlik giysiler içerisinde titreye titreye bu mektubu yazip Istanbul’dan gelecek olan kislik giysileri beklerken, Karadeniz’de baska bir facia yasaniyordu. Ruslar Osmanli ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüslerdi. Bu durumu askere bildirmeyen Enver Pasa, ihtiraslarina maglup olarak bütün birliklere su mesaji çeker: “Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayaginizda çarik, sirtinizda paltonuz olmadigini gördüm. Lâkin karsinizdaki düsman sizden korkuyor. Yakin zamanda Kafkasya’ya girecegiz. Orada her türlü nimete kavusacaksiniz. Islâm Alemi’nin bütün ümidi sizsiniz.” Böylece “Turan Fatihi”, “Sarikamis Fatihi” olma ugruna, binlerce insan dehsetli bir can pazarina sürülür. ‘Üç beyinsizin ugruna üç milyon halk’ Koca bir cihan devleti olan Osmanli, sahsi ihtiraslar ugruna böylesine yanlis kararlarla askeri harekâta girme asamasina nasil gelmisti? Sultan Abdülhamid Han’in bir entrika sonucunda darbe ile tahtindan uzaklastiran Ittihatçilar, 1914 yazinda Avrupa’da esmeye baslayan savas rüzgarlarinda Almanlarin yaninda yer alirlar. Sultan Abdülhamit Han’in Avrupa’da yillarca emek vererek sagladigi dengeler bir anda alt üst olur ve Ingiltere ve Fransa’nin sömürgecilik yarisindan pay kapmak isteyen Almanya’nin aleti oluruz. Almanlar, Fransiz ve Ingilizlerin yaninda yer alan Ruslara karsi Osmanli askerini kullanarak bati cephesinde rahatlamanin plânlarini yapmaktadirlar. Bunun için Kayser’in “Alman ordusuna eklenen bir süngü” olarak tasvir ettigi Osmanli neferleri kullanilir. Sömürgecilik yarisinda hiçbir çikari olmayan Osmanli, felaketlerle sonuçlanacak olan bir macereya sürüklenmektedir. Darbe ile iktidara gelmis, ayak oyunlariyla rütbe almis ittihatçi subaylar, milletin gelecegini, refahini, kalkinmasini degil, gazete sayfalarina kahraman olarak geçmeyi düsünüyorlardi. Hiç yoktan girilen Birinci Cihan Harbinde, 1 Kasim 1914’te Kafkas Cephesi açilir ve Ruslar Dogu Anadolu’ya girerler. Ziya Gökalp’in “melekler bu milletin kurtulacagini ona fisildarlar” diye yücelttigi “hürriyet kahramani” Enver Pasa’nin halkin dini duygularini galeyana getiren beyannamesi ile Seyhülislam’in mukaddes cihad fetvasi yayinlanir. Ziya Gökalp’in “turancilik” fikriyle yazdigi siirler üniversite gençliginin slogani olmustur: “Düsman ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Turan olacak!” Ama Türkiye büyümek bir yana gün geçtikçe erimekte, küçülmekte ve parça parça koparilmaktadir. Devlet-i Ebed Müddet’ten Enverland’a “Turan Fatihi” olmanin hayallerini kuran Baskumandan vekili Enver Pasa (baskumandan pasidahtir), padisah damadi olarak birçok yetkiyi elinde tutmaktadir. Padisahin bir çok seyden haberi bile olmamaktadir. Enver Pasa, verdigi harekât emrinde hedef olarak Tahran ve Aksabat’i gösterir. Tahran harekat merkezine 1350 km. Askabat ise 2000 km. uzakliktadir. Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerrdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.” Etrafinda bulunan subaylar da ihtiras ve hayalcilikte ondan geri kalmiyorlardi. Çetecilikleriyle meshur Dr. Bahaeddin Sakir ve arkadaslari Erzurum’a gelirlerken, yol kavsaklarina “Turan’a buradan gidilir!” diye isaret levhalari koyuyorlardi. Alman Von der Goltz Pasa bunlar için söyle demisti. “Kafkasya’da maalesef Napolyon Bonapart oldugunu iddia eden ve cahil yetisen birçok adam vardir. Bunlar, ordularina güçleriyle bagdasmayan görevler vermislerdir ve bu yüzden ordularini büyük zarara ugratmislardir.” Zararin asil sorumlularindan biri, ihtirasta Enver’den geri kalmayan Hafiz Hakki’ydi. Bu adam hiçbir arazi arastirmasi yapmadan Enver Pasa’nin ihtiraslarini kamçilayacak su telgrafi çekmisti: “Daglar üzerindeki yollari kesfettim. Bu mevsimde bu yollardan hareketin mümkün olduguna inandim. Buradaki kolordu ve ordu komutanlari yeterli ölçüde inançli ve kararli olmadiklarindan böyle bir saldiriya samimiyetle taraftar olmuyorlar. Bu saldiri vazifesi rütbem düzeltilerek bana verilirse ben bu isi yaparim.” Enver Pasa, Hocasi Hasan Izzet Pasa’yi azlederek görevi sekiz gün önce yarbayliktan albayliga terfi eden Hafiz Hakki Pasa’ya verdi. Hafiz Hakki Pasa artik tümen komutani olmustu ama gözü ordu komutanligindaydi. Niçin olmasindi? Orduyu politikalarina alet eden bu darbecilerin basi Enver, 18 gün içinde yarbayliktan pasaliga yükselmemis miydi? Bunun yani sira harbiye naziri (savunma bakani) olmamis miydi? Ondan neyi eksikti? Politika ile rütbe alan bu komutanlar arazi ve yol incelemesini yanlis yapmis ve sonuçta “tekerlekli araçlarin geçmesine uygundur” raporu verilen yollardan askerler yaya zor geçmislerdi. Tekerlekli araçlar ve kisitli mühimmat karlara saplanip kalmis, tek tek birerli siralarla yürüyen askerler, güçleri tükenmis, hasta ve mecalsiz olarak Ruslarin karsisina dikilmisler çogu kursun bile atamadan donarak ölüp gitmislerdi. Kardan heykeller 22 aralikta Enver Pasa’nin emriyle 120-125 bin civarinda Osmanli askeri dondurucu soguga ragmen yollara sürülmüstü. Bölge çogu senenin dört ayi boyunca karlarla örtülüydü. Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu. Zemheriler diye bilinen en soguk günlerdi. Sifirin altinda kirk dereceye düsen soguk, düsmandan daha düsmandir. Yapilan harekât plânina göre 9. Kolordu Sarikamis Daglari’ni, 10. Kolordu ise Allahuekber Daglari’ni asarak Ruslari Sarikamis’ta kusatip imha edecekti. Gündüz baslayan yürüyüste çariklari yumusayan askerlerin çariklari gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarini sikmaya baslar. Adim atmak neredeyse imkansizdir. Askerler oldugu yerde ziplar, atlar, kendini karlarin içine vurur ve ayaktan baslayan donma yavas yavas tüm vücuda yayilir. Düseni kaldirmamak için emir vardir. Zaten kimsede de kimseyi kaldiracak güç kalmamistir. Neferler ordunun isaret taslari gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmis, kimi oturmus, kimi yuvarlanmis, kimi bir agacin gövdesine dayanmis kardan heykellere dönüsürler. 90.000 sehit. Tek kursun atmadan... O yil kurtlar insan etine doyar. Birçok cesedin gözlerini kuslar oymustur. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karsisinda moralmen yikilmaktadir. Ayrica açlik da son haddine ulasmistir. Onbes saatlik yürüyüsün sonunda, 16.300 kisilik 30. tümenden geriye 1.400 asker kalir. Ölenler, düsmana karsi tek bir mermi atamamislardir. Diger birliklerin de bunlardan farki yoktur. Kayiplarin sayisi, en iyimser rakamla 70 bin kisidir. Bazi kaynaklarda bu sayi 90 bin kisiye kadar ulasir. Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karlarin üzerine cansiz serpilmisti. Kalanlar ise açlikla, bitlerle, tifüsle, sogukalginligi ve kangrenle ugrasiyorlardi. Tarih ne böyle bir faciayi yazmis, ne de görmüstü. Oysa Istanbul’a çekilen telgraflarda inanilmaz ifadeler vardir: “Kafkasya daglari ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi geçmistir. Harekâttaki sessizlik bundandir. Kahraman askerlerimizde ilerleme istegi o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklariyla karlari eritip yol açacaklardir. Kari daha az olan kesimlerde kahramanlarimiz basarilar elde ediyorlar. Dün süngü saldirisiyla düsmandan iki mevzi ele geçirilmistir.” Enver Pasa inadindan dönmedi. Son bir gayretle Sarikamis’a yüklenmek istiyordu. Acimasiz emrini verdi: “Saldiri sirasinda her üst, bir adim geri atani derhal tabancasi ile öldürecektir.” Askerler, bu durum karsisinda dillerinde kelime-i sehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye basladi. Sonuçta Sarikamis’a ancak bir avuç kahraman ulasabildi. O da geçici bir süre için. ‘Onlari teslim alamadim. Çünkü...’ Rus Kurmay Baskani Pietroroviç, anilarinda Sarikamis’a kavusan o bir avuç kahramani söyle anlatacaktir: “Ilk sirada diz çökmüs bes kahraman. Omuz çukurlarina yasladiklari mavzerleri ile nisan almislar. Tetige asilmak üzereler. Ama asilamamislar. Kaput yakalari, Allah’in rahmetini o civan delikanlilarin yüreklerine akitabilmek istercesine semaya dikilmis, kaskati... Hele biyiklari, hele hele biyiklari ve sakallari! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler?.. Dinmis olmasina ragmen su kahredici tipinin bile örtüp kapatamadigi gözleri!.. Apaçik!.. Tabiata da, baskumandana da, karsisindaki düsmana da isyan eden ama Allah’ina teslimiyetle bakan gözler... Açik, vallahi apaçik!.. Ikinci sirada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltras benzerini yapmayi basaramamistir. O ürkütücü ayaza ragmen, saglarinda fisekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemis iki katirin yaninda baslari semaya dönük, alti masal güzeli Mehmed... Sandiklari bir avuçlamislar ki, hayati biz ancak böyle bir hirsla avuçlayivermisizdir. Öylesine kaskati kesilmisler. Ve sag basta binbasi Mustafa Nihat. Ayakta... Yarabbi, bu bir ayakta durustur ki, karsisinda düsmani da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’in huzurunda diz çöküs halinde gibi. Endami, düsmani dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fiseklerinin yuvalarini tipi ile kapatmaya bütün gece düsen kar bile razi olmamis. Sol eli boynundaki dürbünü kavramis. Havada donmus, Kale sancagi gibi... Diger eli belli ki, semaya uzanip rahmet dilerken öylesine taslasmis. Hayrettir, basi açik. Gür erkek kömür karasi saçlari beyaza bulanmis...” Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satirlarin sonu söyle biter: “Allahuekber Daglari’ndaki Türk müfrezesini esir alamadim. Bizden çok evvel Allah’larina teslim olmuslardi. 24.12.1914 Persembe.” Ve bitisimizin itirafini olayin bas sorumlularindan Hafiz Hakki Pasa, baskumandan vekiline su sözlerle özetler: “Bitti pasam, ordumuzun kism-i küllisi mahvoldu.” Enver Pasa hiçbir sey olmamis gibi Istanbul’a döner. Arkasinda binlerce kefensiz kar çiçegi birakarak... Basini ele geçirmis bu darbeci güruh siki bir sansür uygulayarak halkin Sarikamis cephesinde olup biteni ögrenmesine engel olurlar. Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasitasiyla Avrupa ve Dünya’ya yayilir ama hersey için artik çok geçtir. Bir sohbet sirasinda Harbiye Nezareti Ordu Daire Baskani Behiç Bey’e bu facia için Enver Pasa söyle der: “Bunlar nasil olsa birgün ölecek degiller miydi!” Birinci Cihan Harbi’nin alevleri, Sarikamis’tan Çanakkale’ye, Galiçya’dan Trablusgarp’a kadar binlerce kilometre karede müslüman kaninin ihtiraslar ugruna akmasina sebep olur. Ve Akif gözyaslari içinde söyle inler: “Gitme ey yolcu beraber oturup aglasalim, Elemim bir yüregin payi degil, paylasalim. Karsimda vatan namina bir kabristan yatiyor!” Ihtiras demistik ya! Bazilarinin ihtirasi sadece kendilerini degil, milyonlarca vatan evladini ve tarihin gördügü en ihtisamli cihan devletlerinin birini yakabiliyor. Kolay gelsin :o) |
Seytan Taslamak icin Mekke ye gitmeye
Ne luzum var tele vole yobazi :o)
SIZ BIRBIRINIZI TASLAYIN !.. :o) |
buna delil olarak
derim ki:
sahabeler Allah"a yaklasmak icin ayri ibadetler edermis, kimisi bol bol namaz kilarmis, kimisi bol bol oruc tutarlardi. bunlara peygamber herhangi bir sekilde yasak koymamistir. teravih namazi kuranin hicbir yerinde gecmez. yani bu kandil islamda yoktur carttir curttur bos laftan ibarettir. islamda yasak olan yapilan ekstra ibadeti insanin kendisine yada baskalarina da farz kilmamasidir. teravih konusunda peygamberimizin bir zaman sonra teravihe gelmez, hikmetide insanlar teravihi farz olarak algilamasinlar diye dir. velhasili kelam ibadetten ve kul olma askinda uzak olanlarin burada saydiklari inananlarin ibadetleri ile ciddi sorunlari olan zavallilardan ibarettir. tekerlegi yeni icad ettiklerini zannediyorlar. |
90 BINI BIRAK
Sen gel Canakkalede Ölenleri bana anlat onlar kalsaydi savastiklarinin sizin gavurun Sabkasini giydigini görseydi size ne derdiler.
Hani o mesur pasan varya oda az deyil önce savas sonrada onlarin sapkasini kafaya tak. Gözüde yesilmis duydunmu Hüsnü Türkün Gözü hic yesil olurmu muahahahahahahahhaa |
Anit Kabirde onu yapabilirmiyiz :O)
Tüm Seytanlar orda Toplaniyorda :O))))))))))))))
|
CSU Secimleri Kazanmak Istemiyor
Dün Bremende bir Camiye ugradik orda politikadan baya anliyan Bir Hocaylan konustuk.
Hoca CSU nun secimeri kazanmak istemedigini söyledi. Sebebide Angela Merkel denen CDU lu bayanin Basbakan olma ihtimali. Yani bir kadinin Almanyada Basbakan olmasini istemiyorlar. Ne kadar kadinlara deyer verdiklerini söyleselerde perde arkalarinda büyük oyunlar oynaniyor. |
Nakisin, Kasitin Ve Marikin
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 02-02-05 18:05 Nakisin, Kasitin Ve Marikin İmam Ali (a.s), hilafeti döneminde üç grubu kendisinden uzaklaştırıp dışlamış ve onlarla savaşmıştır: Bunlardan biri, bizzat İmam Ali (a.s) tarafından "Nakisin" adıyla adlandırılan Cemel ashabıdır, diğer ikisi de yine kendi tabiriyle "Kasitin" olan Sıffin ashabıyla, "Marikin" adını verdiği Hariciler, yani Nehrevan ashabıdır.[2] İmam, bunu şöyle anlatır: "Halife olduğum zaman şu ümmet arasından bir taife çıkıp biatini bozdu (Nakisin), bir güruhu dinden çıktı (Marikin) ve bir güruh ise işin başından beri hep isyan edip tuğyanda bulundu (Kasitin)."[3] "Nakisin" güruhu, para düşkünüydü; paraya pula önem veren, insanlar arasında ayırım gözeten, ayrıcalıklara inanan kesimdi, İmamın adalet ve eşitlik konusundaki konuşmalarının çoğunda muhatap alınan kesim bunlardır. "Kasitin" adını verdiği güruhsa her şeyi politikaya alet eden hilekar, düzenbaz ve sahtekar iki yüzlülerdi. İktidarı ele geçirmek ve Ali"nin (a.s) yönetimini akamet ve başarısızlığa uğratmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bunlardan bir kısmı İmama gidip bu isteklerinin kısmen de olsa giderilmesi ve çıkarlarının gözetilmesi halinde onu destekleyeceklerini söylemiş, ama İmam Ali bu teklifi reddetmiştir. Hz. Ali"den (a.s) bundan daha farklı bir yaklaşım beklemek de mümkün değildir aslında. Zira o, zulmün altına imza atmaya değil, zulmün kökünü kazımaya niyetliydi. Diğer yandan Muaviye"yle ona benzer tipler, İmam Ali"nin kendisine de, onun iktidarına da öteden beri karşı olan tiplerdi zaten. İktidarı ele geçirmek ve beyt"ül malı kendi aralarında yağmalamak isteyen bu tiplerin Ali"yle uzlaşması düşünülemezdi. Muaviye ve çevresindekiler, İslam aleminin halifesi olmaya niyetlenmişlerdi. İmamın "Marikin" adıyla tanımladığı diğer güruh, dinin özünü ve ruhunu kavrayamamış olan kıt görüşlü, dar ufuklar, yersiz asabiyet ve reva olmayan taassuplara sahip cahil insanlardı, mukaddes görünümlerinin ardında karanlık ve tehlikeli bir cehalet besliyorlardı. Hz. İmam Ali (a.s) bu üç grubun hepsine karşı durmuş, onları reddetmiş, onlarla uzlaşma kabul etmez bir mücadeleye tutuşmuştur. Evet, İmam Ali"nin (a.s) çok boyutlu mükemmel kişiliği ve "insan-ı kamil" olarak tarihe geçen fevkalade şahsiyetinin en bariz özelliklerinden biridir bu; farklı güruhları karşısına almış, türlü sapma ve bozulmalarla karşılaşmış ve bunların hiçbirine taviz vermeyip hepsinin karşısına dikilmiştir! Kimi zaman dünya düşkünü zengin ve müreffeh kesimin, kimi zaman her şeyi politikaya alet eden bin bir suratlı hilekar kesimin, kimi zaman da dindar görünümlü cahil ve yobaz kesimin karşısında ve onlara karşı mücadele halinde görülür Ali (a.s) . Burada bilhassa Hariciler üzerinde durmak istiyorum. Bugün artık Harici bir cemaat yoksa da ve her ne kadar bunların nesli artık tükenmişse de; son derece ibret verici bir tarihi vardır Haricilerin. Birey olarak ölüp gittikleri ve nesilleri tamamen tükendiği halde o sapık fikirleri yok olmamış, kendileri gibi cahil ve dogmatik karakterli insanların zihnini zehirleyerek günümüze kadar kök salmayı başarmış olan "Haricilere has düşünce tarzı", öteden beri İslam"ın ve müslümanların ilerlemesini engelleyen en önemli manialardan biri olagelmiştir. Haricilerin Ortaya Çıkışı "Harici" kelimesi "isyancı" anlamına gelir.[4] Bu güruh, Sıffin"de hakemiyet olayında ortaya çıktı. Sıffin"de savaşında İmam Ali"nin (a.s) savaşı kazanmak üzere olduğunu gören Muaviye, Amr b. Âs"ın yardımıyla şeytanca bir oyuna başvurdu; kendisini müslümanmış gibi gösterip "Aramızda Kur"an hakem olsun." demeye getirerek mutlak bir yenilgi ve hezimetten kurtulabilmek için askerlerinin mızrakları ucuna Kur"an mushafları taktırıp öne sürdü. Halbuki daha önce Ali (a.s) "Gelin aramızda Kur"an"ı hakem edinelim, onun emrine göre haksız taraf kimse, onu tespit edip cezalandıralım, boşuna kan dökülmesin." demiş; ama Muaviye, savaşı kazanacağından emin olduğu için İmamın bu teklifini kabul etmemişti. Şimdiyse birilerinin cahilliğinden faydalanarak mutlak yenilgi ve ölümden kurtulabilmek için bu hileye başvurmuştu! Bunun şeytanca bir oyun olduğunu bilen Ali (a.s) "Vurun, onlara aldanmayın! Kur"an"ı kalkan gibi kullanıp kendi canlarını kurtarmak istiyorlar aslında. Bunlar İslam düşmanlarıdır, oyuna gelmeyin, vurun!" diye bağırıyor ve ekliyordu: "Bunların yaptığı şey, Kur"an"ı Kur"an"la vurmaktır. Kur"an"ın kendisi karşısında Kur"an sayfalarının yazılı olduğu şu kağıt parçalarının ne değeri kalır ki? Bunlar, mana ve hakikati ortadan kaldırabilmek için o kağıtlardan medet umuyorlar aslında!" Teşhis gücü zayıf olan ve dinin sadece dış görünümünü kavrayabilmiş bulunan kıt görüşlü bir grup, birbirine kaş göz işareti ederek "Ali ne diyor? Ne demek istiyor?" diyorlardı. Meseleyi kavrayamadıklarından, "Biz Kur"an"a karşı kılıç çekmeyiz! Biz Kur"an için savaşıyoruz, bunlar da Kur"an"a teslim oldular işte. O halde ne diye savaşalım?" diyerek Muaviye"nin tuzağına düştüler. Resulullah"ın (s.a.a) "ilim şehrinin kapısı" olarak tanımladığı bilgeler bilgesi İmam Ali "Ben de Kur"an için savaşalım demekteyim, ama bunlar sizi oyuna getiriyor, anlamıyor musunuz? Bunların Kur"an"la ne işleri var? Kur"an"ı kalkan gibi kullanıp canlarını kurtarmak niyetindeler, hepsi bu!" dedi. İslam fıkhının "cihad" babında "Kafirlerin müslüman esirleri kalkan olarak kullanması" diye bir bölüm vardır. Yani düşman, bir grup müslümanı esir alıp ön cephede siper olarak kullanır ve İslam ordusunun her türlü müdafaa veya saldırı girişimi bu esir müslümanların ölümüyle sonuçlanacak bir hal alırsa, İslam"ın hükmü "Parçayı bütüne feda et" esasına dayalıdır ve bu durumda o müslüman esirlerin öldürülmesiyle sonuçlanabilecek bir saldırı veya müdafaa girişimi caizdir. Evet, diğer müslümanların canını korumak ve ümmetin maslahatını savunabilmek için bu girişime izin vermiştir İslam. Bu durumda söz konusu müslüman esirler şehid düşmüş olurlar; ayrıca, kan paraları (diyetleri) da, beyt"ül maldan onların varislerine ödenmelidir.[5] Kaldı ki bu sadece İslam fıkhına ait bir kural da değildir; düşmana karşı koyabilmek için başka çıkar yol kalmıyorsa, kendi güçlerinizin ölümünü göze almak esası, bütün dünyada bilinen ve geçerli bir askeri zarurettir. İslam"ın zaferi ve ümmetin bekası için gerekirse müslümanı ve canlı varlığı vur diyen İslam dininde, sırf kağıt parçalarının[6] nasıl bir konumda olacağı apaçık ortadadır. Kağıt ve yazıyı değerli kılan anlam ve muhtevadır, söz konusu anlam ve muhtevanın öldürülmeye çalışıldığı bir durumda onları bırakıp, üzeri yazılı kağıtlara sarılmanın nasıl bir açıklaması olabilir? Ne var ki cehalet ve tutuculuk, o müslümanların hakikati görebilmelerine engel olmuştu. "Biz bu Kur"an"lı mızraklara kılıç çekmeyeceğimiz gibi; bu işe kalkışacak olanla da savaşırız!" dedi ve İmamın karşısına dikildiler. Bu tartışmanın başladığı sıralarda İslam ordusunun zafer kazanmasına ramak kalmıştı. İmamın güçlü ve azimli komutanlarından Malik Eşter, Muaviye ordularını çil yavrusu gibi dağıtmış, Muaviye"nin çadırına yaklaşmıştı. Muaviye"nin tam bir bozguna uğramasına ve bu kanser tümörünün ortadan kaldırılmasına ramak kalmıştı. İşte böyle bir anda, söz konusu cahiller güruhu İmam Ali"yi zorlayarak "Malik"e, derhal savaşı bırakmasını emret, yoksa onu arkadan vururuz!" dediler. İmam Ali (a.s) her ne kadar onları ikna etmeğe, aydınlatmaya çalıştıysa da fayda etmedi. İmam Ali (a.s) başka çare kalmadığını görünce Malik"e bir adamını gönderip geri çekilmesini emretti. Malik buna şaşırmıştı, emri getiren askere "İmama söyle, çok kısa bir fırsat tanırsa düşmanın işini bitiririz!" dedi. Bu haber ulaştığında Hariciler kılıçlarını çekip İmamın etrafını sardılar "Ya hemen şimdi Malik"i geri çağırırsın, ya da vallahi, seni şuracıkta öldürürüz!" dediler!. Malik"e ulaşan haberci "İmamı sağ görmek istiyorsan derhal geri çekil!" demiş, Malik geri dönmek zorunda kalmıştı. Mutlak bir ölümden kurtulan Muaviye, Ali"nin (a.s) ordusundaki bu cahil mukaddesmeapları oyuna getirmenin coşku ve sevinci içindeydiler şimdi! Böylece Kur"an"ın emirlerini ortadan kaldırmaya azmederek saltanat peşinde koşan Muaviye, İmam Ali (a.s) ile aynı kefeye koyuldu. "Aranızda Kur"an hükmetsin" diyerek hakemiyet önerdiler. Taraflar arasında Kur"an"la sünnetin hakem olması kararlaştırıldı. Taraflar hakem seçimine gittiler. Muaviye tarafı hiç tereddüt etmeden hilekar Amr b. Âs"ı hakem seçti. Ali (a.s) de iyi bir politikacı olan Abdullah b. Abbas"ın veya yiğit, fedakar ve basiretli bir mümin olan Malik Eşter"in hakem seçilmesini istedi; ancak ahmaklar güruhu -Hariciler- kendilerine benzer birinde ısrar ettiklerinden, hem basiretsiz, hem de Ali"yle arası pek iyi olmayan Ebu Musa Eş"ari"yi hakem olarak öne sürdüler. İmam Ali (a.s) ve dostları her ne kadar Ebu Musa"nın bu işi beceremeyeceğini söylediyse de Hariciler kendi bildiklerini yapmaktan vazgeçmediler. İmamın emrini bir kez daha çiğneyerek Ebu Musa"yı hakem seçtiler. Aylar süren meşveret, toplantı ve görüşmelerden sonra Amr, Ebu Musa"ya "İyisi mi ne Ali olsun, ne Muaviye, gel senin damadın Abdullah bin Ömer"i seçelim." dedi. Ebu Musa damadının adını duyunca hemen gevşeyip "Olur" dedi ve bu işin nasıl gerçekleşeceğini sordu. Amr "Kolayı var" dedi, "Sen Ali"yi azledersin, ben de Muaviye"yi. Halk bu durumda mutlaka senin damadını seçer, böylece fitne biter, ihtilaf ve anlaşmazlıklar da son bulur!" Bu tevafuktan sonra hakemlerin görüşlerini açıklayacağı duyuruldu. Herkes kararı dinlemek üzere camiye toplandı. Ebu Musa, Amr"ın minbere çıkmasını istediyse de Amr onun zaafını bildiğinden, hemen nefsini okşayarak "Sen Peygamberin büyük ashabındansın, sen dururken benim öne geçmem yakışır mı hiç?!" dedi ve onu öne sürdü. Böylece, nefsani zaafları nedeniyle bir kez daha oyuna gelen Ebu Musa hemen öne geçip minbere çıktı, neticeyi heyecanla bekleyen cemaate dönüp "Ümmetin maslahatını düşünerek Ali"yi de Muaviye"yi de iktidardan uzaklaştırmaya karar verdik, halife bir başkası olsun, siz seçersiniz nasıl olsa!" dedi ve parmağındaki yüzüğü çıkarıp "Ben tıpkı şu yüzüğü çıkardığım gibi, Ali"yi halifelikten azlediyorum!" dedi ve minberden indi. Onun ardından minbere çıkan Amr "Ben de Ali"yi azlediyorum." diyerek parmağındaki yüzüğü çıkardı ve sol elinin parmağına takıp "Onun yerine, tıpkı şu yüzük gibi Muaviye"yi tayin ediyorum!" diyerek Ebu Musa"nın bön bakışları altında minberden indi. Bir anda ortalık karıştı, orada bulunan halk öfkeyle Ebu Musa"ya saldırıp tartakladı. Ebu Musa linç edilmekten kurtularak Mekke"ye kaçtı, Amr da Şam"ın yolunu tuttu. Bu duruma sebebiyet veren Hariciler, yaptıkları hatayı pek geç anlamış, ne yapacaklarına karar veremeyerek orta yerde kalakalmışlardı. Sonucun acı ve hata olduğunu anlamış, ama nerede hata ettiklerini henüz kavrayamamışlardı. Muaviye"nin oyununa gelip de savaşı durdurmuş olmalarının bu faciaya yol açtığını bir türlü kabullenemiyor, hele hakemlik olayında yine Ali"yi (a.s) dinlemeyip Ebu Musa"yı öne sürmekle ne büyük bir hata işlemiş olduklarını itiraf edemiyorlardı. Bu nefsaniyet fırtınasında hatalarını sürdürerek "O iki kişiyi hakem seçmekle hata ettik, insan hakemlik edemez, hakem sadece Allah"tır!" dediler ve Ali"ye gidip şöyle konuştular: "Biz hakemiyet olayında büyük bir hata işleyerek günaha girdik; hem biz hem sen, kafir olmuş olduk. Biz şimdi tevbe etmiş bulunuyoruz, sen de tevbe edersen, işe kaldığımız yerden başlarız!" Böylece mesele hallolmadığı gibi daha da büyümüş, kambur üstüne kambur oluşmuş oldu... İmam Ali "Tevbe her hal-ü karda iyidir. Günah işleyen biri elbette tevbe eder," dedi. Hariciler "Bu yetmez" dediler, "Hakemlik olayının günah olduğunu ve bu işe senin de karıştığını, dolayısıyla senin de günah işlediğini kabul edip tevbe etmen gerekir." İmam "Hakemlik olayının müsebbibi ben değilim ki, bunu ortaya atan siz oldunuz, yaptığınızın neticesini de gördünüz! Kaldı ki, hakem edinme olayı bizatihi haram değildir ki bunu yapan veya yaptıran günah işlemiş olsun! İslam"ın meşru saydığı bir şeyi ben nasıl gayri meşru sayarım? Dahası, işlemediğim bir günah için ne diye tevbe ettim diyeyim?!" dedi. Bu tartışmalardan sonradır ki, Hariciler sırf siyasi bir akım olarak değil, mezhebi bir güruh olarak da gündeme geldiler. Önceleri isyankar bir güruh olduklarından "Hariciler" adını aldılar; ancak, giderek birtakım özel ilkeler de öne sürüp dini bir renge büründüler ve batıl bir mezhep olarak İslam tarihine geçtiler. Bu arada kendilerini tanıtmak için yoğun propagandalar başlattılar. Derken, İslam dünyasında güya fesadın kökünü bulmak istediler ve şu sonuca ulaştılar: "Osman, Ali ve Muaviye"nin her üçü de hatalıydı ve günah işlemiş kimselerdi, biz fesatla mücadele etmeli, iyiliği emredip kötülükten alıkoymalıyız." Böylece Haricilerin mezhebi "iyiliği emredip kötülükten alıkoyma" amacına yönelik bir mezhep olarak tanıtıldı. Oysa, bilindiği gibi iyiliğin emri ve kötülüğün engellenmesinin her şeyden önce çok önemli iki ön şartı vardır: 1- Dinde basiret 2- Amelde basiret. Dinde basiretli olma şartı bulunmazsa, rivayette de belirtilmiş olduğu üzere, iyiliği emr ve kötülüğü nehy işinin zararı faydasından çok daha fazla olacaktır. Amelde basiretli olmanınsa iki önemli gereği ve vazgeçilmez şartı vardır; fıkıhta bunlara "Etkili olma ihtimalinin bulunması" ve "Daha beter bir kötülük ve fesada yol açmaması" denilir ki bu ikisinin gerçekleşmesi için akıl ve mantıktan faydalanmak şarttır.[7] Hariciler, fevkalade cahil ve basiretten yoksun oldukları gibi, amelde basiretin gerekliliği şartını da reddetmekteydiler. Onlara göre marufa davet ve münkerden sakındırma; neden, niçin ve nasıl sorulmadan yerine getirilmesi gereken bir ibadetti. Hoscakalin :o) |
An Eniskaya, Alpi und
den Rest der Clique:
wenn ihr doch so sehr vom „wahren Islam“ überzeugt seid, warum praktiziert ihr ihn nicht? |
iste ynö nün anlamadigi
sen de anliyamiyorsun:
kuranda mekke sehrinin nerede oldugu yaziyormu? yada kabe"nin nerede oldugu yaziyormu? yazmiyor. demekki biz suudi arabistana bosuna gidiyoruz, cine de gidebiliriz. islam gelenegini anlayamayan bunlari da kavrayamaz. kavrayamaz hac ayi denildiginde kuranda hangi ay ve hangi günler kast edilmistir. halbuki kabe denilince suudi arabistandaki bina nin kast edildigini kabul etmeyen yok. ynö de anlamaz. anlayamaz. sen zaten anlayamazsin. dedim ya namazda gözü olmayanin ezanda kulagi olmaz. |
sEN BAYA KAFAYI YEMISSIN :O)))))
SENI LAHANACI SENI HEHEHEHE
|
muahahaha
acaba orada böyük orta yada ufak seytan mi duruyor?
yaa cok ayip arkadas. kimsenin ilahina böyle hakaret etmek yakisik almaz. |
YAHU BIRAK O LAHANACIYI
Adam Laz saat 12 yi gecti biraztan gine baslar :O))))))))))
Aksam kafayi fazla duvara vurmustur.......... |
PASCHAM MEKANIN CENNET OLSUN?
Bülent Ecevit"in son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin"in "vatan haini" olmadığını söylemesi ile başlayan tartışmalar devam ediyor. Vahdettin konusunda ak-kara şeklinde ortaya çıkan görüşler dışında orta yolu takip eden tarihçiler ve aydınlar da var. Ancak ağırlıklı görüş Vahdettin"in kesinlikle vatan haini olmadığı yönünde...
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit"in son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin hakkında söyledikleri bir anda gündemi değiştirdi. CHP ve DSP eski lideri Ecevit"in görüşleri şaşkınlık meydana getirdi. Ecevit"in Vahdettin"in vatan haini olmadığını söylemesi, resmi tarih tartışmalarını da yeniden canlandırdı. Vahdettin konusunda ak-kara şeklinde ortaya çıkan görüşler dışında orta yolu takip eden tarihçiler ve aydınlar da var. Vahdettin hakkında resmi tarihi ve Nutuk"u dayanak alanlara göre durum tartışılmayacak kadar açıktır; "Vahdettin şahsi çıkarları için düşmanla işbirliği yaptı, Milli Mücadele"ye savaş açtı, haindir." Vahdettin Olayı"na çeşitli boyutlardan bakmayı tercih eden orta yolcu tarihçi ve aydınlara göre Vahdettin hatalı bir siyaset izlemekle birlikte vatan haini değildir. Prof. Dr. Murat Belge de fikirleri yüzünden Vahdettin"i vatan haini ilan etmenin yanlış olduğunu söyler. Hainlikle suçlamak haksızlık Prof. Mete Tuncay Vahdettin"in siyasi anlamda yanlış işler yapmış olabileceğini, ancak hainlikle suçlamanın da haksızlık olduğu görüşündedir. Tunçay, "Hain olması için en azından karşılığında bir şeyler alıp satması gerekir. Vahdettin"in bir şey alıp sattığını kimse söyleyemez herhalde. Bu, cumhuriyetin kuruluş dönemi koşulları öyle gerektirdiği için dolaşıma sokulan bir söyleyiştir. Bugün artık bu meselelere çok daha soğukkanlı bakabilecek ve şefkatle yaklaşabilecek durumdayız" derken, Prof. Mim Kemal Öke"ye göre Vahdettin ne haindir ne de Milli Mücadele"yi başlatan gizli kahramandır. Vahdettin"in Saray"a yakın bazı çevrelerin baskı ve telkiniyle Atatürk"ü Anadolu"ya gönderdiğini belirten Öke, "Vahdettin Atatürk"ün ne yapacağını da biliyordu, buna rağmen bu projeye onay ve maddi destek verdi. Atatürk"ün idam fermanını onaylaması ise tamamen İngiliz baskısının bir sonucudur" diyordu. Prof. Dr. Şerafettin Turan ise Ecevit"in başlattığı tartışmaların fayda sağlamayacağını ifade ederek, "Şahbaba diye kitaplar da var, Vahdettin"i öven. Necip Fazıl da Vahdettin"e "vatan kurtaran" diyor. Vahdettin için Kurtuluş Savaşı için "40 bin altın verdi" diyenler var. Belgeler ortada olduğu halde, 30 yıldır tartışılıyor. Vahdettin de, İngilizlerin kucağına atlayarak memleketi kurtarmak istemiş. Anlaşılan yöntemi farklıydı. Şimdi Türkiye"de Osmanlı"yı göklere çıkarma modası var. Bence Osmanlı"nın hatası, sevabı tarihe göçmüştür. Geçmişi överek orada yaşamaya olanak yok. Bu tartışma Ecevit"e bir şey getirmese bile memlekete zarar getirir. Ecevit bunu yazdığı anda beni karşısında bulur" demeyi tercih ediyordu. "Vatan dostu olmasa bile konu tartışılmalı" Star gazetesi yazarlarından Halit Kakınç da Sultan Vahdettin"e olumlu bakmadığını ifade etmekle birlikte resmi tarihin eleştirilmesine taraftardır. Bülent Ecevit"in sözleri üzerine başlayan tartışmalara dahil olan Kakınç, Necip Fazıl"ın yasaklı kitabından Vahdettin"le ilgili iddiaları alıntılayarak sıralar. Bu alıntılarda Vahdettin"in Atatürk"e Milli Mücadele"yi başlatması için para yardımı yaptığına ilişkindir. Kakınç, "Son Osmanlı padişahı ile ilgili olarak Ecevit"in başlattığı tartışmanın bugüne uzanan temel kaynağı bu söz konusu kitap hâlâ yasak. İddiaları her ne olursa olsun, tüm yasaklara karşı bir insan olarak, bu kitaptan bazı pasajlar aktaracağım. Tartışmayı, bu aktarmaların ardından, somut veriler üzerine daha sağlıklı biçimde yürütürüz" diyordu. Kakınç bir başka yazısında da yine Necip Fazıl"ın kitabını kastederek, "Ben, son Osmanlı padişahı hakkındaki görüşlerimi yazdım. Vatan dostu olduğu görüşüne katılmıyorum. Fakat böyle bir kararı da yüz kızartıcı, utanç verici buluyorum. Gelin şu kararı kaldırın. İddiayı ilk kaynağından okuyalım. Katılalım veya katılmayalım, ama seviyeli bir biçimde tartışalım" diyordu. İlk itiraz Necip Fazıl"dan gelmişti Sultan Vahdettin olayı daha önceki dönemlerde de gündeme geldi, tartışıldı. Kuşkusuz böyle bir tartışmanın gündeme gelmesinde merhum Necip Fazıl Kısakürek"in büyük bir katkısı var. Resmi teze aykırı olarak bu konuda ilk kitap 1968"de Necip Fazıl tarafından yayınlandı. Necip Fazıl"ın büyük gürültü koparan kitabı ilk olarak 1968"de Bugün gazetesinde tefrika edildi, ardından Toker Yayınları tarafından, "Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin" adıyla neşredildi. Necip Fazıl kitabında resmi tarih tezine aykırı olarak Sultan Vahdettin"in Milli Mücadele"yi desteklediğini, Mustafa Kemal Paşa"ya bu konuda önderlik etmesi için yüklü miktarda para yardımı yaptığını öne sürdü. Necip Fazıl"ın Vahdettin"i aklayan kitabının başına bir sürü iş geldi, defalarca toplatıldı, dava açıldı, beraat etti. Kitap hala yasaklılar listesinde. Necip Fazıl"dan sonra Sultan Vahdettin hakkında neşredilen ikinci kitap Sultan Vahdettin"in yaverlerinden Tarık Mümtaz Göztepe"ye ait. Vahdettin lehindeki kitap 1978"de İki cilt olarak yayınlandı. Kitabı, "Osmanoğullarının Son Padişahı Vahideddin Mütareke Gayyasında" ve "Osmanoğulları"nın Son Padişahı Vahideddin Gurbet Cehenneminde" ismiyle Sebil Yayınları bastı. Göztepe"nin kitabı Vahdettin"in sürgün hayatını içerdiği için ilk önemli kitap. Ancak bu konudaki asıl belgesel çalışma Murat Bardakçı"nın Şahbaba"sı oldu. ATATÜRK"Ü DESTEKLEMİŞTİ Osmanlı Araştırmaları Vakfı Başkanı tarihçi Prof. Ahmet Akgündüz de "Vahdettin hain miydi? tartışmalarına Zaman gazetesine verdiği bir görüşle katıldı. Akgündüz, 1922"den sonra Vahdettin hakkında söylenen hiçbir ithamı tarihsel kaynak olarak kabul etmediğini belirterek, "Siyasi demeçler belge olmaz. Vahdettin çok iyi yetişmiş bir diplomattır. Vatanı için hayatını, sülalesini feda etmiştir" diyordu. Akgündüz, Vehbi Vakkasoğlu"nun da "Son Bozgun" adlı kitabında yer verdiği Fevzi Çakmak kaynaklı bir iddiaya atıfta bulunarak, "Anadolu"da kurtuluş hareketi başlatmak için Osmanlı Genelkurmayı Erenköy"de günler süren toplantı yapıyor. "Kimi bu işle görevlendirelim" tartışması yapılıyor. Burada çıkan isimlerden biri Mustafa Kemal. Neticede karar Mustafa Kemal lehine veriliyor. Bunu 19 Mayıs"tan 3 ay önce söylüyorlar. Heyet Vahdettin"e giderek kararı iletiyor. Mustafa Kemal"in cumhuriyetçi olduğunu, saltanatı yıkıp kendisini devirebileceğini de söylüyorlar. Vahdettin ise "Vatan ve millet tehlikede. Vatanım kurtulsun da kim neyi kurarsa kursun. Getirin Mustafa Kemal"i görüşmek istiyorum" karşılığını verir" diyordu. İç şavaş çıkmaması için vatanını terketti Bülent Ecevit"in gündem yaratan sözlerinin ardından tartışmalara katılan Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Prof. İlber Ortaylı da Vahdettin"in hain olarak nitelendirilmesinin yanlış olacağını belirtiyor. Ortaylı, "Son padişah İstanbul"a dahi hükmedemez ve Osmanlı mülkünün yediği darbede de kimse onun fikrini sormamıştır. Anadolu savaşının önderlerinin idam fetvasına göz yummak dışında da önemli bir hatası olduğunu söyleyemiyoruz. Gene Kuva-yı Milliye"ye karşı örgütlenen birlikler ondan çok Damat Ferit hükümetinin İngilizlerle işbirliğinin eseridir. Hanedan damadı olan bu ahmak politikacıya kısa sürelerle de olsa görev vermek, padişahın diğer önemli hatasıdır" diyor. Ortaylı o dönemde pekçok insanın Kuva-yı Milliye"ye İttihatçı girişimi olarak baktıklarını da ifade ederek, "Herkes Anadolu harekâtını İttihatçı biliyordu. Bir kavmin siyasi trajedisi bu kadar kolay bir şekilde çözümlenemez. Padişah artık mukadder yıkımı kabul etmiş ve bir iç savaştan kaçınmak için Türkiye"yi terketmiştir. Zaferi kutlamadığı görülüyor. Aksine bir gözlem ortaya çıkmadıkça, bu da bir hatadır" diyordu. Vahdettin ve Atatürk"ün karşı karşıya geldiklerini ifade eden Ortaylı sözlerini şöyle noktalıyor: "Ama dost oldukları zaman da vardır. Kim ne derse desin son padişah hazineyi soyup gitmedi. Gittiği yerlerde de Türkiye devleti aleyhinde faaliyette bulunmadı, söz söylemedi. Bu sürgündeki hanedanın bir ananesi ve takdire değer tavrıdır. Bunları da bilmek gerekir." İhanetle alakası yoktu Prof. Reşat Kaynar "Vahdettin"in doğrudan doğruya memlekete zarar vermek için yaptığı bir hareket yok. Dolayısıyla, elimizde Vahdettin"in ihanetini gösterecek bir belge de yok. Ama hadiseleri Atatürk"ün Nutuk"ta anlattığı gibi gözden geçirirsek, Vahdettin"in en büyük kusurunun Sevr"in imzalanması sırasında ortaya çıktığını görürüz. Sevr, devletin ve milletin ortadan kalkması demektir. Atatürk, Sevr konusunda doğrudan Vahdettin"i suçluyor. Dolayısıyla, asıl tartışılması gereken Vahdettin"in Sevr konusunda aldığı tutum olmalıdır" diyordu. Vahdettin hakkında yazılmış çok önemli belgesel bir biyografi olan "Şahbaba" kitabının yazarı Murat Bardakçı ise Vahdettin"in, Bebek ile Aksaray arasındaki bölgeye sıkışmış bir padişahın çaresizliği içinde olduğunu kaydediyor," iki tarafı birden idare edip zaman kazanma" çabasının ihanet olarak yorumlandığını belirtiyor. Bardakçı, Vahdettin"in hatıralarında, "Facialara ve olaylara kalkan olamadım ise de, paratoner vazifesi gördüm. Musibetleri üzerime çektim, kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım" dediğini zikrederek, "Osmanlı tarihinin en şanssız hükümdarıdır, her insan gibi o da bazı hatalar yapmıştır ama memleketini seven bir kişidir ve ihanetle hiçbir alakası yoktur" diyordu. <a href="redirect.jsp?url=http://www.yenisafak.com/diziler/vahdettin/" target="_blank">http://www.yenisafak.com/diziler/vahdettin/</a> |
ÜC BASLI BELA : ÜMNIYE -Seytanin silahi
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 10-02-04 13:34 Konuya genel olarak bakarsak: ÜMNIYE üc basli belayi andiran bir HASTALIKTIR !.. 1-Anlamini bilmeden ne dedigini anlamadan yani tedebbürsüz bir bicimde okumak. 2- Hurafelere bel baglayip yapay kutsalliklardan ( Kandiller-geceler-günler-aylar gibi ) uydurma yasaklardan olusan SAHTE bir DIN gelistirmek. 3- Uydurmalari din yapmak.Bu uydurmalarin basinda Hadisler icine sokulmus uydurulmus sözler gelmektedir. Iste KURAN in acik beyani ile gösterilmistir ki SEYTAN kitleleri aldatip saptirmada bu üc basli belayi temel arac olarak kullanacaktir.Bunu Bizzat Allah in önünde ve daha ilk gün ACIKCA IFADE ETMISTIR !. Bu günlerde bunun hüsranini görüyor ve Bu Seytan a teslim olan kitleler tarafindan Müslüman olarak Horlaniyoruz. Seytanciligin en büyük silahlarindan biri ÜMNIYEDIR !. Kuran bu sözcügü tekil ve cogul halde defalerce kullanmakta ve insani aldatma araclarindan biri olarak SEYTAN tarafindan öne cikarildigini bildirmektedir. Cogulu Emani olan bu kelime bir yerde tekil ( Hac 52 ) bes yerde cogul olarak gecmektedir.Fiil halinde kullanimi ise bunun iki katindan fazladir. Kuran bu kavrami kitap kavramina karsi bir olumsuzlugu ifade icin kullanmaktadir.Karsitlik söyle verilmektedir: ** Kitabi bilmezler EMANI bilirler ** (Bakara 78 ) Ehlikitap dedigimiz Yahudilerle Hristiyanlar ve Müslümanlarin Emanisinden sikayet edilmekte Meselelerin bu emenilerin hic birisi ile cözülemeyecegi belirtilmektedir. CÖZÜM : KITAP-BILGI ve EYLEM ile olacaktir ( Nisa 123 ) Kitap a ( yani bilgi ve kanita ) Karsi konmus bulunan emani,asli -esasi olmayan sey,yalan,sani,ne dedigini anlamadan okumak anlamlarindaki Ümniye kelimesinin coguludur. KURAN in Kitaba, bu demektir ki bilgi-düsünce aydinlik üclüsüne karsit olarak gösterdigi Emani,bizim HURAFE,UYDURMA ve ANLAMADAN OKUMAK dedigimiz illetlerin ta kendisidir. Seytan Peygamberlerin Ümniyelerine bir seyler karistirir mealindeki Ayet ( Hac 52 )Bünyesinde kullanilan Ümniye okuyus demektir. Kendini iyice vermeden okumak bu tehlikeyi tasidigindandir ki Hz.Peygamber e: Kuran okuyusunda aceleden kacinmasi emredilmistir ( Taha 114- Kiyame 16 ) SEYTAN in insani saptirisinin esasi da Ümniye ye itmektir. Seytan tüm vaadlerinde ÜMNIYE kullanir. Yani Insani Anlamini bilmeden sirf üfürük olsun diye okumaya ve asli-esasi olmayan seylere inanip bel baglamaya iter. ( Nisa 120 ) Daha ilginci Seytan insanoglunu Ümniyeler( Anlamsiz okuyuslar,hurafeler,uydurmalar) Kullanara saptiracagini Allah önünde acikca beyan etmistir. ** Yemin olsun ki onlari Hurafelere,yalanlara/Anlamini bilmeden okuma tutkusuna itecegim..** ( Nisa 119 ) ZAFER-MUTLULUK-ÖLÜMSÜZLÜK bir emani isi degildir.Bir Eylem ve Üretim isidir ( Nisa 123 ) Cennete gidis de Din mensuplarinin kendilerini öne cikartmak icin ürettikleri,Kullandiklari EMANILER ile degil,Üretilen degerlerle olacaktir ( Bakara 111) Insanoglunun yolunu vuran basina binbir bela acan ÜMNIYELERDIR !Insan bu Ümniyelere inanir sapar ve iyi seyler yapiyorum sana,sana batar gider, Bu Batisin en kahirlisi Insanin ALLAH ile ALDATILMASIDIR ! KURAN bu aldanisin altini özellikle ciziyor ( Fatir 5;Hadid,14 ) Bu gercegi gösteren ayet Ümniyelerle Ayagina cali dolandirilan kitlelerin,Allah i paravan yapanlarca aldatilip perisan edilecegi de Mucize bir bicimde Gözler önüne seriyor. Kitap ( Bilgi-düsünce-aydinlik )Yerine anlamadan okuma üfürme asilsiz gelenek ve kabullerin pesinden gitme,Hurafelere saplanma ,Örf ü dinlestirme gibi olumsuzluklara kucak acanlar SEYTAN in vaatlerinden baska hic bir seyle ÖDÜLLENDIRILMIYECEKLERDIR ! Böyle bir sonucla karsilasmamak icin Dini-imani,hurafelerle bilim disiliklardan temizlemek ve Din in Ilahi kaynagini,anladigi dilde okumak kacinilmazdir.Bunu yapmayanlar KITABIN yerine emaniyi ( Uydurmalari,Anlamsiz üfürükleri Hurafeleri ) gecirerek bunlarin isletilmesiyle saltanat sürenlere ve Nihayet SEYTAN a teslim olur ve YEDEK ILAHLARA kul,köle haline gelirler. Sonra da seyhi olmayanin seyhi seytandir.. El vermeden olmaz. Dünya nin sonu yakindir. Alametler,kiyametler ,Gavslar kutuplar,Abdallar ,ücler,besler,kirklar Kandiller geceler aylar filan seklinde zirvalayip Islamin en temiz Membaasi olan ilahi kitap i yetersiz bulurlar Ve SATANISTLIKLERINI ilan ederler. Iyice Kafanizi,Gönlünüzü ve gözlerini acarak bakarsaniz: Bu Ugrularin Hz. Muhammed i Kabe ye sokmayan Tayfanin devami oldugunu,Müslümanligi kimselere vermemelerine ragmen Atalarinin dinleri putperestlige Seytanciliga SIKI SIKIYA bagli olduklarini görürsünüz. Mostrasi burada Öyle fazla uzaga gitmenize gerek yok !.. Allah in kitabi YETMEZ diyen tayfa: O TAYFADIR !.. Sevgilerimle ** Yazan Kişi: 1insan Tarih: 10-02-04 23:23 Alpi Senki Allah`in ap acik ayetlerini M kemalin ilkelerine tercih eden bir kisilige sahipsin...Islam hakkinda söz söyleme hakkini hangi cüretle kendinde görüyorsun!! Sen öncelikle $irk nedir? Rabbin anlami nedir bunlar üzerinde derin dersler almalisin imanini tazelemelisin.."Ey iman edenler iman edin" ** Yazan Kişi: Alpi003 Tarih: 10-03-04 00:17 neydi ? :o) Kitap ( Bilgi-düsünce-aydinlik )Yerine anlamadan okuma üfürme asilsiz gelenek ve kabullerin pesinden gitme,Hurafelere saplanma ,Örf ü dinlestirme gibi olumsuzluklara kucak acanlar SEYTAN in vaatlerinden baska hic bir seyle ÖDÜLLENDIRILMIYECEKLERDIR ! Böyle bir sonucla karsilasmamak icin Dini-imani,hurafelerle bilim disiliklardan temizlemek ve Din in Ilahi kaynagini,anladigi dilde okumak kacinilmazdir.Bunu yapmayanlar KITABIN yerine emaniyi ( Uydurmalari,Anlamsiz üfürükleri Hurafeleri ) gecirerek bunlarin isletilmesiyle saltanat sürenlere ve Nihayet SEYTAN a teslim olur ve YEDEK ILAHLARA kul,köle haline gelirler. Bakin KURAN denince nasil tepiniyor arkdas :o) Simdi ben Bunun Ilahlarindan birine methiye yazsam Müjdelenmis gibi sevinir :o) Bunlarin saltanatinin yani SEYTANCILIK saltanatinin temel ilkelerinden biride: KURAN i okutur gibi gösterip aslinda OKUTMAMAKTIR ! Yukarida anlattigim gibi Bu SEYTANI DAVRANIS Seytan in bir numarali saptirma araci olan ÜMNIYENIN bir uzantisidir. Buna göre SEYTAN ve SEYTANCILAR kitlelere bir seyleri Özellikle de KURAN i görünürde okutacaklar ama gercekte Onu okumayi anlamayi engellemis olacaklar. Yani HALK hem okudum sanip Uyusacak hemde Zaman yitirip Ilimsiz kalip kayba ugrayacak. Bu da Onu anlamazsiniz emanisi ile olacak gayet tabii :o) Siz Kabini Kutsayip yüksek yere asacaksiniz Onlar Emanilerini Anlatip Adina da ISLAM diyecekler. Kuran Burada iki kavrama vurgu yapar: 1- MEHCUR birakilma ( Hayatin disina itilme ): Bu kötülük öylesine önemsenmistir ki,Kuran tebligcisi olan hz.Muhammed Mahser Mahkemesinde Ümmetinden sikayetini bu ** MEHCUR BIRAKMA ** ya özgülüyecektir.Evet hz. MUHAMMED in ALLAH huzurunda ümmetinden tek sikayeti bu Ümmet in Kuran i mehcur birakmasi yani kagidini Kapagini kucaklayip sözcüklerini telaffuz etmesine ragmen HÜKÜMLERINI HAYATIN DISINA ITMESI OLACAKTIR ! ( Furkan 30 ) 2- Kuran i Okudugu halde onun söylemek istediginden bir sey anlamamak.Kisaca Anlamadan okumak ( ÜMNIYE ) Dikkat edilirse Bunlarin ikisinin götürecegi son yikim KURAN in Hayattan DISLANMASIDIR. SEYTAN in istedigi de budur !.. Yani RAHMAN in ISTEMEDIGINI EGEMEN KILMAK ! SEYTAN in Istedigi Kuru telaffuz yerine RAHMAN in istedigi TEDEBBÜRÜ gecirmenin yolu,Herkesin Kuran i anladigi dildeki cevirisinden OKUMASIDIR !. Iste SEYTANCI ÜMNIYE KADROLARI buna asla yanasmazlar :o) Ibadetin arabca disinda yapilmasinin Dine aykiri oldugunu idda ederler. Amac Gayet tabii KURAN in anlasilmasini Önlemek Ve SEYTAN in salatanatinin devamini temin etmektir. Burada altini cizmemiz gereken Konu sudur: Asirlar boyunca Seytancilarin oynadigi oyunlardan biride VAHYIN iceriginin Kutsalligini unutturmak icin VAHYIN geldigi DILI KUTSALLASTIRMAK olmustur. Oysa ki Hic bir DIL KUTSAL degildir. KUTSAL OLAN VAHYIN GETIRDIGI MESAJDIR !.. Bu Yukarida Kendine MÜSLÜMAN yaftasi Vuran SEYTANCILAR ise Mesajlarin anlasilamamasi icin ellerinden geleni ardlarina koymazlar ve mesajlari anlatanlari KAFIRLIKLEN filan suclarlar :o) Mustafa kemelin Bizzat Parasini cebinden vererek Tefsir ettirdigi Kuran Alimi Elmalili yi da Bu Gün sahiplenen ve tefsirlerinden zengin olan Seytancilar Kuran i tefsir ettigi zaman Onu Kafirlikle ve Mustafa Kemal in Ajani olmakla suclamislardir :o) Bunlara yani Seytan yamaklarina söylenecek bir söz vardir : ISTE KURAN !.. Ya IMAN EDIN ! Ya INKAR EDIN !.. Baska alternatifiniz YOK !. :o) *** Yazan Kişi: aturkansoray Tarih: 10-03-04 00:38 Bence kandiller, oruc baslangici bitimi gibi günlerin toplumsal olarak kutlanmasi güzel, hem insanlari bir araya getiriyor hem de güzel özellikler konusuluyor. Bunun disinda cok yapay geciyor günler, sadece ekonomik kaygilarla insanlar bunaliyor. ** Yazan Kişi: Alpi003 Tarih: 10-03-04 00:42 Yemyeşil adada obur bir öküz yalnız başına yaşardı. Akşama kadar adada ne kadar ot varsa yer, doyar, semirdikçe semirir. Gece olduğunda da; "yarın ne yiyeceğim" diye dertlenir, üzüntüden kıla döner... Sabah olup, etraf görünecek kadar ışıyınca, geçen süre içinde her tarafın yeniden yeşerdiğini, otların boyu aşacak duruma geldiğini fark eder, sevinç ve büyük bir iştaha ile saldırır otlara, akşama kadar otlar, yenmemiş tek kök dahi bırakmaz, yağlanır, tavlanır, gücü kuvveti yerine gelir... Yenecek hiç bir şeyin kalmadığını fark ettiğinde de, zaten akşam olmuş olur, açlık korkusu, ertesi güne yiyeceğinin olmadığı düşüncesi perişan eder, bu korkuyla titremeye başlar, zayıflar... Bu öküz yıllardır böyledir. Bidayetten beri yeşilliği otlar, çimenlikte yayılır, ertesi gün hep dolu bulur etrafı, rızkında azalma olmaz. "Bu korku nedir, gönlümü yakıp, yandıran bu gam nedir?..." diye düşünmez! İşte nefis; o öküzdür, çayırlarla dolu ada ise; Dünyadır. Tabiat; ekmek korkusuyla zayıflar durur, "gelecek zamanlarda ne yiyeceğim, yarının rızkını nasıl ve nerede elde edeceğim?.." kaygısına düşer!... Halbuki; yıllardır yedin, yiyeceğinde hiç bir eksilme olmadı. Artık biraz da gelecek düşüncesini bırak ta, geçmişe bak. Yediğin rızıkları hatırla, geleceği düşünüp sızlanma... ** Yazan Kişi: aturkansoray Tarih: 10-03-04 00:45 Bu yazi kime hitaben yazilmis anlayamadim fakat su anki sistemde tam olmasa da bir cok insan yari öküz seklinde yasiyor, hatta tamamen kendini kaybedenlerde var. Artik bu nefis mi dir hayatin gerceklerimidir bu psikoloji su anda böyle o yüzden manevi degerlerin törelerin zarari olmaz, aksine insanlari negatif ruhsal durumdan uzaklastirir, insan icine girmesine yardimci olur. ** Yazan Kişi: Alpi003 Tarih: 10-03-04 00:50 Türkan hanim; Bu Evrende Hic bir kulun Kendi egosunu tatmin icin Veya Psikolojisini düzeltmek hayattan uzaklasmak ve insan icine girmesi icin DIN e yalan söyletmeye Hakki yoktur !.. Kutsal olan seyler ya vardir Ya yoktur !.. Ben mutlu olacagim diye bazi seyleri kutsama hakkina sahip olursam Din denilen kurum da MISCHON un alacakli defterine döner.. Bilmem anlatabiliyor muyum ? ** Yazan Kişi: YARALIm2002 Tarih: 10-03-04 11:56 alpi şeytan seni generalmı yaptı..hmm iyi rütben yüksekmiş:)) |
Ölü eti yiyorsun :o)
Yapmadigimi ne biliyorsun ?..
|
Bakiyorum
Kendin Yazip kendin Cevapliyorsun :o)
Kac tane suratin var ?.. |
Konusmandan belli oluyor
yoksa sen türkcemi namaz kiliyorsun? :-)
|
anlamadigini biliyorum..
Cünkü Ben ISLAM dan Söz ediyorum.. UZZA dan degil..
|
Nein!
Du kopierst hier irgendein Kauderwelsch, das kein Mensch versteht, und dann gibst du ein "Kommentar" von dir ab, dessen Sprache ich nicht verstehe. Sorry...
|
Gayet tabii Türkce kiliyorum
Sen nasil kiliyorsun ? :o)
ne söyledigini anlamadan mi ? :o) Biliyor musun bu tür namazi Kuran RED ediyor :o) Ne söyledigini bilmeden namaz kilanlari Sarhoslar ve geri zakalilar Katagorisine sokup onlarin Ibadetleri kabul edilmez cünkü ne söylediklerinin Bilincinde degillerdir diyor.. Sen simdi Nemrud un kuran da gecen bir sözü ile ki O söz: ** ALLAH benim !..Ben sizin Ilahinizim * seklinde geciyor :o) Bu sözle Namaz mi kilacaksin anlamadan bilmeden :o) YAKISIR !.. |
sendeki suratsizlik hani insani
belki üzer ya, okumayi ögrendiginde tekrar neyi cevaplamisin konusalim olur mu?
okuma özürlülere vaybee bence özel okuma kursu acsin, ben ders vermede yardimci olabilirim. |
BU Bir ITIRAFTIR :o)
Bak anlamiyorum dedigin Senin FIKIHIN :o)
Yani DIN dedigin.. Iste Sen Kuran i da anlamadan Ibadet edip müslümancilik oynuyorsun ve bunu da itiraf ediyorsun.. O halde Anlayabilecegin bir dille ögren |
Üc aylarin islamdaki yeri
Yazan Kişi: Guven2003
Tarih: 08-19-04 21:47 Sevgili arkadaslar Faydasi olur umuduyla sizlerle assagidaki yaziyi paylasmak istedim insallah azda olsun bu konu hakkinda bilgi ediniriz. saygilarimla ÜÇ AYLAR İslâm"ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları. Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tesadüf etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve "üç aylar" diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz. Peygamber (s.a.s)"in bu aylar hakkında verdiği haberler gösterilebilir. Rasûlüllah (s.a.s) bir hadis-i şerifinde; "Recep Allah"ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır" buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, " Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır" diye dua ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlar. Hz. Peygamber (s.a.s) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.s)"ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: "Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim" (Tecrid-i Sarih, VI, 295). Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: "Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır" (Müslim, Kitâbu"s-Sıyam, 1). Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder. Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur"ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır. ** Yazan Kişi: Alpi003 Tarih: 08-21-04 00:05 Bakalim Kuran Haram aylari yani Müsriklerin kutsal aylarini nasil anlatiyor ? MAIDE: Asıl hikmet eşyanın tabiatı değil, onların yaratıcısı ve "her şeyi kuşatıcı" olan Allah"ındır. Din açısından bu helal ve haram da sırf onun iradesinin eseridir. Bunun için: Ey iman edenler ne Allah"ın şeâirine, yani iradesini gösteren merasim ve dini sorumluluklarına, ibadet ve taatlarına nişane olanı işaret edici alâmetlerine, mesela hacc için ihram , mikatlar, cemreler, Safa ve Merve, Meş"ar-i haram, Arefe ve rükun, tavaf ve sa"y, kurban, traş olma ve ıhlal gibi menasik denilen şiarlara ve ne bu alâmetlerden sayılan haram aya, yani savaş haram olan receb, zilkade, zilhicce, muharrem dört aydan birine (Bakara Sûresi 2/194. âyetine bkz.) ve ne hedye, yani Kabe"ye hediye edilen kurbanlıklara, ne de kılâdelere, yani kurbanlık nişanesi olmak üzere kurbanlıklara herhangi bir şeyden takılan gerdanlıklara ve özellikle bunların takıldığı gerdanlıklı kurbanlıklara, ve Kabe"ye doğru gelenlere, Rabblarından hem bir fadl (dünyaya ait bir ticaret) ve hem hoşnutluk ümit ederek ziyaret kastedenlere hürmetsizlik etmeyin. Yani bütün alametlere hürmet edin, hürmeti terketmeyin. Bu cümleden olarak haram aya savaş ve nesi" (haram ayı tehir etmek) sûretiyle riayetsizlikte bulunmayın, hediye kurbanlık ve gerdanlıkların hürmetini ihlal etmeyin, diğerlerinin sevk ettiklerine hücum etmeyin. Kendinizin kurbanlık götürüp, ona bir nişane takmanız da ihramlının yapacağı işlerdendir. Öyle ise bozmayın, derhal elbisenizi çıkarıp ihrama girmekle ve bundan sonra bunların etlerini sadaka olarak vermekle bu hürmeti koruyun. Hem ziyaret, hem ticaret kastıyla Kabe"ye gelenleri yasaklamayın, hacıların yolunu kesmeyin. Kabe"ye dışardan gelenler de Mekke"ye ihramsız girmesin. Avlanacaksanız ihramdan ve Harem"den çıkıp, hılle (harem dışına) girdiğiniz zaman avlanın. O zaman Harem dışında avlanmaya izin var. Fakat harem avı, ne ihramlı, ne ihramsız hiç bir halde caiz değildir. Bir zamanlar sizi Mescid-i Haram"dan yasaklamaları sebebiyle bir kavme olan buğz (kızgınlık) sizi kendilerine taarruz ve tecavüzünüzle günaha sokmasın, şeârie hürmetsizlik etmek cürmüne düşürmesin. İbnü Kesir ve Ebu Amr kırâetlerinde "hemze"nin esreriyle okunduğuna göre: Bir toplum sizi Mescid-i Haram"dan men ederlerse, onlara buğz ve kininiz şeâire hürmetsizlik ederek kendilerine tecavüz etmeniz suretiyle sizi günaha sokmasın. iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın da, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın, ve Allah"tan korkun, bu emirlere karşı gelmekten çekinin. Çünkü Allah"ın azabı çok şiddetlidir, dayanılır şey değildir. Rivayet edildiğine göre bu âyetin başlıca iniş sebebi Benu Dubey"a b. Sa"lebe"den Hutam b. Hindi Bekri olayı olmuştur .Bu Hutam Medine"ye gelmiş, atlarını Medine dışında bir yere bırakmış, yalnızca Peygamberimizin huzuruna varmış, bir kavmin davetçisi olduğunu ve arkadaşlarıyla beraber gelip müslüman olacaklarını vaad etmiş. Çıktığı zaman Resulullah: "Bu adam bir günahkar yüzüyle girdi ve bir hain kafasıyla çıktı" buyurmuş. Sonra Medine"den çıkmış, Medine halkının yayılmakta olan develerine rastgelmiş sürmüş götürmüş ve şu recez bahriyle söylenmiş şiiri söyleyerek gitmiş: (1) Haber alınınca takip edilmiş, yetişilememiş, ertesi sene yani kaza Umresi senesi Bekir b. Vail hacıları yanında Yemâme"den çıkmış, hacca gelmiş ve beraberinde hayli ticaret malı varmış. Sürüp götürdüğü develerden bir çoğunu gerdanlıklarla süsleyip Kabe"ye hediye olarak sevk etmiş. Müslümanlar karşıdan bunların geldiklerini işitince karşılayıp vurmak için Resulullah"tan izin istemişler, bu âyet inmiş, izin verilmemiştir. Kaza Umresi zilkade ayında vaki olduğundan "eş-Şehra"l-Haram" önceden ve bizzat buna işaret demektir. Diğer taraftan İbnü Zeyd"in rivayetine göre Mekke"nin fethi senesi müşrikler de Kabe"yi ziyarete geliyorlar ve Umre"ye giriyorlardı. Müslümanlar, "ey Allah"ın Resulü bunlar müşrik, biz de bunları bırakmayalım baskın edelim" demişler. "Kabe"ye doğru gelenlere engel olmayın" âyeti nazil olmuş, Hudeybiye"yi hatırlatan kısmı da buna daha çok yatkındır. Bu rivayetlerde gösterilen nüzul sebebine göre yalnız müslüman hacıların değil, müşriklerin bile Kabe"yi ziyaretten yasaklanmamalarını emreder ve hoşnutluk isteği kendi mezheplerine göre "kendi kanaatlarınca" demektir. (Elmali li Tefsir) Kuran in anlattigi Müsriklerin haram aylarda kabe yi ziyaretten yasaklanmamalaridir. Cünkü bu aylar onlarin kutsal aylaridir kendi inanclarina göre ziyaret haklari vardir.. Kuran in dedigi budur.. Sizin dediginiz nedir ?.. Sakin sizin dedikleriniz Müsriklikten Müslümanliga geciste ki haklarinda : Onlar iman etmediler seklinde ayet vardir..kendi geleneklerini-inanclarini Islam a empoze etmesinler ?.. sizde bu aylar kutsal deyip bir hataya düsmeyesiniz ? Olur a ?.. :o) ** Yazan Kişi: Lantis Tarih: 08-23-04 03:46 verilen bir bilgi filan yok. sadece; <a href="redirect.jsp?url=http://www.sevde.de/MubGeceler/mgeceler.htm http://www.prensip.net/onemli/ucaylar.htm http://www.kadinlarkulubu.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=557 sayfalarindan" target="_blank">http://www.sevde.de/MubGeceler/mgeceler.htm http://www.prensip.net/onemli/ucaylar.htm http://www.kadinlarkulubu.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=557 sayfalarindan</a> kopyalama. ** Yazan Kişi: Guven2003 Tarih: 08-23-04 15:46 Lantis Haklisin Peki onlar bilgi degilde nedirler ? ** :o) |
Cok acikliydi :o)
Cok etkilendim bu sizlanmandan..
sessizce agliyorum su anda.. :o) |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 16:49 Uhr. |