Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

coach01 29.06.2005 16:59

Sagol... Yasarcilara ders olsun .... :))
 
ohne Text

donpepelino 29.06.2005 17:15

ne diyor bu sapik zaza yaaa
 
yakinda bunun fotosunu sizlere yayinliyacagim sosis yiye yiye adana öküzüne dönüsmüs muahahahahhahahahahaha

donpepelino 29.06.2005 17:49

sen fransizin sabkasini neden
 
giydinki kültür desen onlarin adalet desen onlarin kanun desen onlarin neyiniz Türk kültürüki

galiba senin kemal de arablar gibi önce savas sonrada srab icip bagetini yeee vayy anasini vayyyy

donpepelino 29.06.2005 18:04

Demokrasi, Kapitalist düşünce
 
Demokrasi, Kapitalist düşünceye ait genel bir çerçevedir. Yani Kapitalist devletlerin ve Kapitalizme göre hareket eden devletlerin uyguladıkları yönetim sisteminin adıdır. Demokrasiye inananlara göre Demokrasi; halkın kendi koyduğu kanunlarla kendi kendini yönetmesidir. Kapitalistlerden birçokları sistemlerini "Demokratik Sistem" olarak isimlendirmektedirler Ancak bu isimlendirme birçok sebepten dolayı doğru değildir. Demokrasi orijinalliği itibarı ile Kapitalistlerin buluşu da değildir. Demokrasiyi kullanmada eski Yunanlı"lar onlardan öncedir. Demokrasiyi uygulamada Kapitalistler tek olmadıkları gibi Marksist Sosyalistler de Demokrat olduklarını söylerler ve sistemleri yıkılıncaya kadar da bu iddialarını sürdürmüşlerdir.

Demokraside en önemli husus kanun yapma hakkının yaratıcı yerine insana verilmesidir. Dinin hayattan ayrılması gerektiğini söyleyenlerdeki mantık da budur. Çünkü dini hayattan ayırmak demek yaratıcı yerine insanı kanun koyucu yapmak demektir.

Bu noktada Kapitalistler, insanın yaratıcı tarafından konulan muayyen bir şeriata tabi olmakla ve hayatında bu şeriatı uygulamakla mecbur tutulduğunu araştırmazlar. Hatta böyle bir konuyu tartışmak bile istemezler.

Müslümanlar açısından ise böyle bir durum; -Allah korusun- delaleti ve subutu kat"i bütün delilleri ve müslümanlara; Allah"ın şeriatına bağlanmayı, Allah"ın şeriatının dışındakileri de tamamen terketmeyi emreden birçok Kur"an ayetini inkâr etmek demektir. Hatta İslâm, Allah"ın şeriatına tabi olmayan veya uygulamayan kimseyi kâfir, zalim veya fasık olarak nitelemektedir. Allahu Teâla ayeti kerimelerde şöyle buyurmaktadır:

"Allah"ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar kâfirlerdir."

"Allah"ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar zalimlerdir"

"Allah"ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar fasıklardır."

Demokrasiye inananlarda olduğu gibi yasama yani kanun yapma hakkının Allah"a ait olduğunu inkâr ederek Allah"ın indirdikleri ile yönetmeyenler Kur"an"ın açık nassı ile kâfirlerden sayılırlar. Çünkü böyle yapmakla delaleti kat"i ayetleri inkâr etmiştir. Delaleti kat"i olan ayetleri inkâr eden kimse ise müslüman fakihlerin icması ile kâfir olur.

Kâfirler ve müslümanların topraklarında kâfirlere uşaklık yapan idareciler, fert veya hareketler olarak kendilerini müslümanlardan saydıkları halde demokrasiye çağıran herkes, demokrasinin temelde şeriatı terketmeyi gerektirdiğini ve insanı yaratıcı konumuna getirdiğini bilmelerine rağmen demokrasiye bu açıdan yaklaşmayarak, demokrasinin halkın kendi kendini yönetmesi olduğunu, insanlar arasında eşitliğin ve adaletin yayılması, yöneticilerin muhasebe edilmesi anlamına geldiği, Demokrasinin başından sonuna kadar Allah"ın şeriatını terkedip yaratılmışların şeriatına uymak demek olduğu halde demokrasi ile Allah"ın şeriatının terkedilmesinin kastedilmediğini iddia etmektedirler.

Demokrasi hakkında söylenen diğer sözler ise fiiliyatta vakıası olmayan, teoride kalan sözlerdir. Örneğin halkın kendi kendini yönetmesi sözü büyük bir aldatmacadan ibarettir. Demokratik kapitalist toplumların tamamında halk kendi kendini yönetmemektedir. Çünkü bu düşünce hayali bir düşüncedir. Demokratik Kapitalist ülkelerin en köklülerinden olan Birleşik Devletlerde ve İngiltere"deki Lordlar kamarasında olduğu gibi halk değil etkili bir grup halkı yönetmektedir. Kapitalist ülkelerdeki bu etkin grupların elinde dilediği kimseleri yasama meclisine ve yönetim kademesine ulaştıracak araçlar vardır. Böylece etkin gruplar tarafından meclislere gönderilen kimselerin çıkaracakları kanunlar onların çıkarlarına hizmet edecek kanunlar olmaktadır.

Eşitlik, adalet, idarecileri muhasebe etme gibi Demokrasi hakkında söylenen diğer sözler ise fiiliyatta vakıası olmayan, teoride kalan sözlerdir. Bunu anlamak için Demokrat dünyanın lideri olan Amerika"ya bir göz atmak yeterlidir. Burada eşitlik, adalet ve idarecileri sorgulama hakkının belli bir ırka, din mensuplarına, belli çevreye veya belli büyüklükte ekonomik gücü bulunan seçkin bir tabakaya ait olduğu görülmektedir. Eskiden beri çile çeken ve halen daha çekmekte olan zenciler, kızılderililer, Latin ve Asya asıllılar, Protestan olmayanlar veya Batı Avrupa kökenli olmayanların karşılaştıkları güçlükler -her ne kadar bazen bu duruma aykırı gelişmeler olsa da- Demokrasinin teoriden ibaret olduğunu göstermesi için yeterlidir.

Bu nedenle müslümanın Demokrasiyi kabul etmesi caiz değildir. Zira Demokrasi küfür sistemidir, insanı yaratıcı konumuna getirmektedir. Her müslümanın ondan tiksinmesi ve onu yaymak için çalışanlara karşı çıkması farzdır.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.sevde.de/hamle/abd_islam.htm" target="_blank">http://www.sevde.de/hamle/abd_islam.htm</a>

donpepelino 29.06.2005 18:13

Yaziyi Iyi Oku Bu Ayetler Ne Diyor.?
 
"Allah"ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar kâfirlerdir."

"Allah"ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar zalimlerdir"

"Allah"ın indirdikleri ile hükmetmeyenler işte onlar fasıklardır.

berlinfatih 29.06.2005 18:17

Müslümanlara Uyari !!!
 
Amerika Birleşik Devletleri’nin Tuzaklarına Düşmekten Sakının!

Amerika İslâmî Ümmet’in, Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurarak hayatında İslam ile yönetilmeye kuvvetli bir yöneliş ile yöneldiğini idrak etmiştir. Amerika ve ayaktakımı Hilâfet’in ne olduğunu ve ne kadar azametli olduğunu kavramış, kurulması halinde dünyanın servetlerini yağmalayan, zenginliklerini yiyen ve âkıbetlerini ele geçirmeye çalışan Amerika’nın başını çektiği tüm tâğutların kökünün kazınacağının farkına varmıştır. Bu nedenle onun habis zihnine oldukça şerir bir plân gelmiştir. Buna göre İslâmî hareketleri, yönetimlerin siyâsî hayatına ortak etmektedir ki yönetime ortak olsunlar ve ortamında yer alsınlar. Böylece Amerika Müslümanlara, bu hareketlerin ileri gelenlerini iktidara taşıyarak İslam’ın yönetime ulaştığını gösterecektir. Bu şekilde insanlar az da olsa yatıştırılmış ve Müslümanların büyük bir iştiyakla koştukları İslâmî Hilâfetin kuruluşu az da olsa geciktirilmiş olacaktır.

Ey Müslümanlar! Muhakkak ki Amerika, üç aylık bu habis plânı ile haddini aşmıştır. Belgeler dağıtmış, araştırmalar hazırlamış ve açıklamalar yapmıştır ki Amerika’nın İslâmî hareketlere dâir politikası yönünde bir değişim gerçekleşebilsin. Önceden özellikle 11 Eylül hâdiselerinden sonra olduğu gibi, lâik partilerin iktidar yularlarını ele geçirmelerine teşvik etmek ve İslâmî hareketleri uzaklaştırmak üzerinde yoğunlaşmasına karşılık, bu defa son zamanlarda engellememeye aksine İslâmî hareketlerin yönetime katılmalarına fırsat aralamak üzere çeşitli araçlar ile teşvik etmeye başlamıştır. Lâkin bu, hayat vakıasında İslam’ın hükümlerini ortaya çıkarmak ve bu yönetimleri değiştirmek esâsı üzere değil, bilakis Müslümanların beldeleri üzerinde kurulu bulunan mevcut beşerî sistemler dâhilindedir!

Bakış sahipleri elbette görmektedir ki Amerika, Müslümanların beldeleri üzerinde kurulu bulunan mevcut yönetimlerin değişmesini istememektedir. Nitekim bu yönetimler, Amerika’nın çıkarlarını koruyarak ona üstün bir hizmet sunmuşlardır ve hâlen sunmaktadırlar. Bununla birlikte o, “demokratik seçimler” velvelesiyle İslâmî hareketleri, otoriteye ait siyâsî hayata katarak bu yönetimlerin frapan kıyafetler giymelerini istemektedir ki böylelikle bu hareketler, mevcut yönetimlerin suratlarını güzelleştiren ve ömürlerini uzatan bir parçası haline gelsin de Müslümanlar değişimin gerçekleşmesinden ve kalkınma arzusundan saptırılabilsin. Bütün bakış ve basîret sahipleri, bu yönetimlerin, yerlerini İslam Nizâmı’na bıraktıran köklü bir değişime muhtaç olduklarını ve şu anda üzerlerinde bulunan yırtık paçavraların yeni görünüm verilerek yamalanamayacağını kesinlikle kavramışlardır. Aşağıda, söz konusu bu son üç aylık belgelerden, araştırmalardan ve açıklamalardan derlediklerimizi beyân ediyoruz:

1. Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Yakın Doğu işlerinden ve Ortadoğu ile İşbirliği Ortaklığı Girişimi Fonu’ndan sorumlu vekil yardımcısı Scott Carpenter, 09.03.2005’te Paris’teki Amerikan Sefâreti’nde, yaptığı açıklamada; “Washington’un Ortadoğu’daki faaliyetlerini, mevcut yönetimlerin yıkılmasını teşvik etmek uğrunda sürdürmeyeceğini, fakat buna karşılık mevcut durumdaki kireçlenmenin sürmesini de kabul etmeye yanaşmadığı, bununla birlikte kaygılarının oraları demokrasiye dâhil etmek olduğunu” belirterek “Yeni bir şafak ve yeni bir ümit temin edilmesi gerektiğini” ilâve etti.

2. Amerika, 14.03.2005’te İskenderiyye Kütüphanesi’nde düzenlenen Islâh-ul ‘Arabî Konferansı’na katılanlara, İslâmî hareketleri de Arap Âlemindeki siyâsî reform sürecine ortak olmaya çağırmaları tâlimatını verdi. Nitekim sonuç bildirgesinde şu çağrıda bulunulmuştur: “Arap devletlerindeki siyâsi yönetimlere İslâmî siyâsî hareketleri de ortak ediniz ve din ile siyâset arasındaki ilişkiyi yeniden dile getiriniz.”

3. Amerikan Başkan yardımcısı Dick Cheney’nin kızı ve Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Yakın Doğu işlerinden ve Ortadoğu ile İşbirliği Ortaklığı Girişimi’nin genel koordinasyonundan sorumlu önemli vekil yardımcılarından biri olan Elizabeth Cheney, 14.04.2005’teki bir konuşmasında, “herhangi bir İslâmî siyâsî grup ile bir diyalog başlatmaya uzak durmayacağını, ama faaliyetlerinin esâsî Amerikan ilkeleriyle de çelişmeyeceğini” söylüyordu.

4. Birleşik Devletler RAND Corporation’a bağlı olan Ulusal Güvenlik’teki bir araştırma birimi, 14.05.2005’te “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler” [Civil Democratic Islam: Partners, Resources, and Strategies] başlıklı bir rapor yayınladı. Orada “Ilımlı” İslâmî kesim ile ilişkilendirilmesi istenen Amerikan politikasının özellikleri sınırlandırılıyordu.

5. Bush Yönetimi içerisindeki Yeni-Muhâfazakâr Hareket, 03.06.2005’te Ortadoğu’daki medya organlarında bahsedilen ve gazetelerde dolaştırılan “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” [PNAC: Project for the New American Century] başlıklı bir belge yayınladı. Bu belgenin editörü, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin icra direktörü olan Gary Schmitt’tir. Belgede, Arap Âleminin giriş kapısı olarak itibar edilen Mısır’a ve içerisindeki İslâmî hareketlere değinilmiş ve şöyle denilmiştir: “Şimdi bu hareketler ile ilgilenmek, Amerika’nın çıkarlarındandır… Onlardan bazılarının Birleşik Devletler’e muhâlefet etmelerine rağmen.”

6. Bu Amerikan politikasının “meyvesi” şu iki yönden alınmaya başlamıştır:

Birincisi: İslâmî hareketlere Batı-tarzı laik fikirler aşılanması. Nitekim Kuveyt’teki ve Mısır’daki, bundan önce de Ürdün’deki İslâmî hareketlerin üyelerinden bazıları, “İslâmî” denilen partilere Müslüman olmayan vatandaşlardan üyelerin katılmasına hiçbir engel bulunmadığını açıklamışlardır. Yine Mısır’da öne çıkan İslâmî üyelerden biri “Düsturumuz Kur’an’dır” şiârını, “Siyâsî çalışmadaki metodumuzu ifade etmeyen duygusal bir slogan” şeklinde tanımlamıştır. Yani Amerika bu İslâmî partileri, Hristiyan Demokratlar Birliği Partisi, Hristiyan Sosyalistler Birliği Partisi ve diğerleri gibi Batı’daki Hristiyan partilerin benzeri bir hale getirmeye çalışmaktadır. Bir başka ifadeyle bunlar, dîni sadece isimlerinde zikreden fakat siyâsî çalışmalarında laik düşünme ve laik eksen dahilinde ilerleyen ve özel durumların gerektirmesi halinde bazı dînî duyguları okşayan bir yapıda olacaklardır.

İkincisi: Amerikan Yönetimi’nin bazı İslâmî hareketler ile bağlantı kurmaya uğraşması. Bu konu açığa çıkmış, medyada ve kimi basın-yayın organlarında bu hususta, meselâ Mısır’daki, Suriye’deki, Kuveyt’teki, Lübnan’daki ve Filistin’deki bazı hareketler ile bazen Amerikalı resmî yetkililer bazen Kongre heyetleri bazen de Amerikalı işadamları arasında yapılan görüşmeler hakkında yayınlar yapılmıştır. Kezâ Avrupa da bazen açık bazen de yarı-açık biçimde İslâmî hareketlerden bazıları ile bağlantı hattına girmiştir.

Ey Müslümanlar! Şüphesiz ki Amerika, oldukça habis bir plân ve aşağılık bir tuzak çizmiştir ve çizmektedir. Böylece İslâmî hareketleri komplolarının ağına düşürmek istemektedir ki “demokratik” seçimler oyunu vâsıtasıyla yönetime ortak olabilsinler, sonra da bu hareketler bu yönetimlerin bir parçası haline gelebilsinler ve dolayısıyla bu yönetimleri değiştirmek için çalışacaklarına, onları korumak için çalışsınlar ve Müslümanların beldeleri üzerinde kurulu bu mevcut fâsid beşerî yönetimlerin çirkin suratlarına güzelleştirilmiş bir görünüm kazandırabilsinler. Buna ilâveten bu hareketler sistemin parçaları olarak kaldıkları müddetçe, ciltlerini de aşama aşama değiştirebilsinler!

Gerçek şu ki Amerika, bağırlarınızda alevlenen İslam’ın kor alevini söndürmeye ve kuvvetli bir yöneliş ile koştuğunuz Hilâfet Nizâmı yoluyla İslam’ın tatbikini geciktirmeye, bunu da -Amerika ile bağlantılı olan- İslâmî hareketleri iktidara ulaştırarak, İslam’ı yönetime gelmiş göstererek yapmaya çalışmaktadır. Muhakkak ki İslam’ın Yönetim Nizâmı, seçkin ve apaçık bir nizamdır. Kesinlikle hiçbir karışıklık veya saptırma kabul etmez. İşte O, Allah’ın indirdikleri çerçevesinde yönetim gösteren Hilâfet Nizâmı’dır. Ve O, Allah’ın kulları için seçtiği ve üzerlerine farz kıldığı, Rasulü [Salavâtullahi ve Selâmuhu ‘Aleyh]’in tatbik ettiği ve ona göre de Râşid Halîfelerin ve onlardan sonraki her âdil Halîfenin sürdürdüğü bir nizamdır. İşte bu nizam, İmâm Ahmed’in tahric ettiği Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in şu hadisini doğrulayarak Allah’ın izniyle geri dönecektir:

…Sonra da Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır.

Ey Müslümanlar! Beşerî yönetim sistemlerine katılmak ve Allah’ın indirdikleri ile yönetmemek, İslam ile yönetimin iyi, doğru olmadığına îtikad ettiği, inandığı zaman yöneticileri kâfir yapar:

Her kim Allah’ın indirdikleri ile yönetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. [el-Mâ’ide 44]

Ve İslam ile yönetmediği halde İslam’ın iyi, doğru olduğuna îtikad ettiği zaman da onu zâlim ve fâsık yapar:

Her kim Allah’ın indirdikleri ile yönetmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. [el-Mâ’ide 45]

Her kim Allah’ın indirdikleri ile yönetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir. [el-Mâ’ide 47]

Yani yönetime ortak olup da Allah’ın indirdikleri ile yönetmeyen kimse için söylenebilecek en hafif şey, onun zâlim bir fâsık olduğudur. Belin bükülmesi de zaten işte budur! Ancak bu konuda bir diğer tehlikeli husus daha vardır. O da bölgedeki Amerikan politikasına hizmet edilmesidir. Dolayısıyla bu katılım, iç içe geçmiş bir karanlık olacaktır! Amerika, İslam’a ve Müslümanlara bir hizmet (!) olarak, İslâmî hareketleri beşerî yönetimlere ortak etmeleri için uşaklarına izin vermiştir, denilemez. Yada Amerika, bu hareketlerin şiddete başvurmalarından korktuğu için onlarla görüşmeye ve onları yönetime ortak etmeye gönülsüzce mecbur kalmıştır, da denilemez. Böyle söylenemez! Bilakis fikir ve siyâset adamları şöyle dursun sıradan insanların geneli bile bilmektedir ki Amerika bu hareketler ile görüşüp onları yönetime ortak ederek ancak kendisinin ve bölgedeki uşaklarının çıkarlarına hizmet ettirmekte, bu hareketlere Batı-tarzını sızdırmakta ve onları denetim altına almaktadır. Yoksa Müslümanların pratik hayatında İslam’ı tatbik ettirmemektedir!

Ey Müslümanlar! Muhakkak ki Hizb-ut Tahrir sizi, Amerikan plânlarını ve Müslümanlar, özellikle İslâmî hareketler için hazırladığı tuzakları hafife almak hususunda uyarmaktadır. Öyleyse sevimli açıklamalara ve sıcak görüşmelere aldanmayın! Başta Amerika olmak üzere sömürgeci Kâfir devletlerin suratına tüm kapıları kapatın! Zîra bu, ölümcül bir zehir ve dermansız bir hastalıktır Onlar bir mü’min hakkında, ne bir ant ne de bir antlaşma tanırlar. İşte onlar saldırganların ta kendileridir. [et-Tevbe 10]

Yine Hizb-ut Tahrir İslâmî Ümmete, Allah’ın izniyle Hilâfetlerinin kesinlikle kurulacağını ve Allah’ın yardımıyla sadece Amerika’ya karşı değil, Müslümanların beldelerine saldırıda onun ortak olan İngiltere’ye ve bundan önce parazitleri olan yahudi varlığına karşı ve nihâyet İslam’ın aleyhine pusuya yatan herkese karşı şüphesiz muzaffer olacağını müjdelemektedir. Elbette biz bunu hayallerde uçuşan bir şey olarak söylemiyoruz. Bilakis Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın vaadini, Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’in müjdesini, bu Ümmetin azametini ve cesâretini ve bu Hizbin, en hayırlı azıklar ve güçlü bir hazırlık gerektiren Hilâfet uğrundaki çalışmasının derin köklerini söylüyoruz. İşte silahları bunlar olan, hiç şüphesiz muzaffer olacaktır, bi-İznillah…

Muhakkak ki, Rasullerimize ve îmân edenlere, hem bu dünya hayatında ve şâhitlerin kâim olacakları (şâhitlik edecekleri) günde nusret, zafer vereceğiz. [Ğâfir/Mu’min 51]

xp0mpalanejatx 29.06.2005 18:21

sende benim gibi yakisikli olsan
 
senide eurotürk kizlari vücudunu ausnutzen yapmak icin siraya girerlerdi..
ne yapayim tanri vergisi yakisikliyim
iyide pompa kullanirim..
din yolunda vücudum helal olsun...
hamburga gel arbayla nasil dul eurotürk kizi dul bakire tavlanir göstereyim sana ..böyle sitelerde zamanini bosa gecirme....
ama biraz faldan günes burcundan anliyacaksin..yildizlarin dalgalari altinda seks yapildimi büyü gibi oluyor.
huhaiauahiauahiauahiahauah

xp0mpalanejatx 29.06.2005 18:27

su cingene bir roman vardi
 
adam türkce konusmasini bilmiyor...kendini yazar diye millete tanitiyordu...
ne yazari ?
duyduguma göre ilticaciymis..
sonrada burda 60 yasinda bir almanla evlenmis sirf almanyada kalabilmek icin.. simdi 60 yasindaki kadinlada seks yapilmazki insanin migdesi bulanir..bunalima girer insan..
neyse büyüklük sende kalsin...
affet onu...
oldumu..
huahiahuahaiahiahahza

donpepelino 29.06.2005 18:31

galvani senden daha efendi
 
arasira atisirim ama adam dediginin arkasinda sense ZÜGÜRTÜN TEKISIN HIYAR AHASII MUAHAHAHHAHAHAHAA

xp0mpalanejatx 29.06.2005 18:38

güler diye bir kasar cerez kizla bulusup
 
ona islami anlatmissin ..
bir gecede yatmissin dul kadinla cocuguda varmis..onu dogru yola getirmissin
´helal olsun sana saygimiz var--
yaman adamsin don..hem kasarlanmis dul kizlarla dost hayati yasiyorsun hemde onlara islami anlatiyorsun..helal ossun gocum..
o kadin romanin kuzeni galiba...
eger iyise bizde ziyaret edelim yani ..hamburgdayim ama altimda BMW var biliyorsun....
huhooauaoaauahaoahaua

donpepelino 29.06.2005 18:42

MUHAHAHAHAHAHAHAHHAHAA
 
DOGRU SÖLE LOO SEN MAL ICTIN DEYILMI???

fazla sarmissin kafana baya vurmus bizim topugumuzun tikirtisina yazik olum biz kim o kizlarlan fingirdesmek kim tssssss

xp0mpalanejatx 29.06.2005 18:47

dogru söyle din kardesiyiz
 
su kasar kari güler iyi sevisiyormu ?
ya 16 yasinda kizi varmis..
hamileymis kizi sen kizinida gördünmü ..
otel parasini omu verdi senmi ?
yani nine olucak... birde otel parasini senmi vericen..götürüp camide yatirsaydin bari
huahuahauhauhauahuahuahauhauh

29.06.2005 19:39

Komonist degilll Sosyalist
 
das ist was anderes.... er ist kein Türkisch möchte gern Fasíst ode Nazi wie ihr

cagdasturk 29.06.2005 19:56

CAYKARA..
 
Yaa en cok neye sasiyorum biliyormusun, senin gibi biri nasil Caykaradan cikmis hayret yani,
hemserilerin bu düsüncelerini bilseler seni reddederlerdi heralde..
Sen araplara bu kadar düsman olduguna göre, Peygamberimizide düsmansindir heralde öylemi ?

cagdasturk 29.06.2005 22:03

MUHTESEM OSMANLI
 
MUHTASAR OSMANLI DEVLETİ TARİHİ

Bazı tarihçilere göre Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey"in babası Ertuğrul Gazi, Onun babasi Gündüz Alp (Veya Süleyman Şah) Onun babası Kaya Alp, Onun babası Gündüz Alp"tir. Bu soylu aile Oğuz Türklerinin 24 boyunun en soylusu olan Kayı aşiretinin reisi olarak bulunuyordu. Osman Bey"in babası Ertuğrul Gazi, Selçuklu Sultanı Sultan Alâaddin tarafından Bizans sınırına bir uç beyi olarak tayin edilmişti. Ertuğrul Gazi"ye yurt olarak verilen yer bugünkü Bursa, Kütahya ve Bilecik vilâyetlerinin sınırlarının birleştiği yerdir. Sonradan Söğüt kasabası Bizans"tan alınarak merkez yapılmıştır. Selçuklu Devletinde Uç Beyliklerinin vazifesi devletin sınırını korumak ve Hıristiyanlara karşı cihat etmekti.Ertuğrul Bey 1281 senesinde vefat etti. Yerine çok üstün kabiliyetlerinden dolayı ailenin en küçük oğlu olmasına rağmen ittifakla Osman Bey seçildi ve Uç Beyi oldu.Osman Bey üstün siyaset ve savaş kabiliyeti ile komşuları bulunan Bizans tekfurları ile zaman zaman dostluk kurdu, bazan da savaştı. Kısa zamanda Bizans"tan hüyük topraklar elde etti.Bursa ve İznik fetholundu. Yarhisar ve Karacahisar tekfurları ile birlik kurdu. Bunun üzerine Osman Bey, İznik üstüne yürüdü. 1288 de Karacahisar"ı ele geçirdi. Kalenin kilisesi camiye çevrilerek Osman Bey adına hutbe okundu ve kadı tayini yapıldı. Osman Bey, Bilecik ve Yarhisar kalelerini aldı. (1299) Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer"le oğlu Orhan Bey"i evlendirdi. Birinci Murad ile Süleyman Paşa bu evlilikten dünyaya geldiler Osman Bey 1299"da bağımsızlığını ilân etti. Gazilere tımarlar verdi. Kalelere subaşı, dizdar ve kadı tayin etti.1301"de Yenişehir ile Yundhisar"ı aldı ve Yenişehir"i merkez yaptı.Bundan sonra Yenişehir çevresindeki köy ve kasabaları alan Osman Bey, 1303"de İznik"i kuşattı. Bursa tekfurunun topladığı birliği dağıttı.Sonra da bu Sehri aldı. (1326) Osman Bey, Bursa"nın fethinden sonra aynı senede vefat etti.Osman Bey"den sonra yerine oğlu Orhan Bey geçti. Orhan Bey de fetihlere devam etti. Bizanslılardan İznik ve İzmit"i aldı. İznik kuşatması sırasında kalenin yardımına gelen Bizans ordusu yenildi ve Karesi Beyliği, Osmanlıların eline geçti. Bizans İmparatoru olmak isteyen Kantakuzenos"a yardım gönderildi. Sonra sırasıyle Çimbi Kalesi, Gelibolu, Bolayır, Malkara, Çorlu ve Tekirdağ ele geçirildi. Ankara ahilerden alındı.Osmanlı Devletinde para ilk defa bu devirde basıldı.Orhan Gazi 1362"de ölünce yerine oğlu I. Murad geçti. Ankara ahileri"Şehire hâkim oldular. I. Murad hemen Ankara üzerine yürüdü ve şehri geri aldı. (1363) Sonra Çorlu ve Lüleburgaz"ı ele geçirdi. Kumandanlarından Evranos Bey ve Hacı İlbeyi de Malkara, Keşan, İpsala, Dedeağaç ve Dimatoka"yı Osmanlı topraklarına kattılar. Lala Şahin Paşa da Edirne"yi aldı. Filibe ve Gümülcine de Osmanlıların eline geçti. Bunun üzerine Haçlılar Edirne"ye yürüdüler. Fakat Hacı İlbeyi Haçlıları perişan etti.Sonra Kızılağaç, Yanbolu, İhtiman, Samokov, Aydos, Karnabat, Sozapol ve Hayrabolu alındı. Bulgar Kralı, Osmanlı himayesine girdi. Kızkardeşi Prenses Marya"yı I. Murad"a verdi.Çirmen"de Sırplar yenilgiye uğratılınca (1371), Sırp despotu Osmanlılara bağlandı ve yılda 50 okka gümüşle, savaşlarda yardımcı asker vermeyi kabul etti. (1381) I. Murad, sonra Bursa"ya döndü. Oğlu Bayezid"i,Süleyman Şah"ın kızıyla evlendirdi. Kütahya, Tavşanlı, Simav ve Emet gelinin çeyizi olarak Osmanlılara verildi. Akşehir, Yalvaç, Yenişehir, Karaağaç ve Eğridir Hamidoğlu Hüseyin Bey"den satın alındı. 1385"de Timurtaş Paşa, İştip, Manastır ve Ohri"yi ele geçirdi. Bulgaristan"da Sofya ve Niş Osmanlı hakimiyetine geçti. Sırp Kralı ve Bosna Kralı, Hırvat ve Arnavut Prensleri, Osmanlılara karşı birleşti ve 30.000 kişilik bir kuvvetle, Timurtaş Paşa"yı Ploşnik"te yendiler.Bundan yararlanmak isteyen Avrupa"lılar, Haçlı Birliği kurdular.I. Murad, daha Haçlılar birleşmeden Ali Paşa ile Bulgar Kralını ve Dobruca Prensinin kuvvetlerini yenerek onların Haçlılarla birleşmesini önledi. (1388) Sonra I. Murad Rumeli"ye geçti ve iki ordu Kosova"da karşılaştı. Haçlılar yenildi. Savaştan sonra I. Murad bir Sırplı tarafından şehid edildi. (1389) Yerine oğlu Bayezid geçti.I. Murad"ın ölümünden faydalanmak isteyen Anadolu"da Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları, Hamidoğulları Beylikleri, Osmanlılara savaş açtılar. 1389"da Yıldırım Bayezid,onların Anadolu"daki hâkimiyetlerine son verdi. Bir sene sonra da Karamanlılar"la, Beysehir"i Osmanlılara bırakmak şartıyle barış yapıldı. Yıldırım Bayezid, 1396"da İstanbul"u kuşattı. Bu kusatma yeni bir Haçlı seferine sebep oldu. Niğbolu"da savaş Haçlıların yenilgisiyle sonuçlandı.Sonra İstanbul kusatmasına devam edildi. Anadolu Hisarı yapıldı. İstanbul kuşatmasm vezir Ali Pasa"ya bırakan Yıldırım, Anadolu"ya geçerek,Konya"yı Osmanlı topraklarına kattı. Kadı Burhaneddin"in ülkesi ve Malatya ele geçirildi.Yıldırırn Bayezid, Anadolu"da bulunduğu sırada "Boucicant" kumandasında bir donanma İstanbul"a yardıma geldi. İstanbul"u Türklerin kuşatmasından kurtardı ve şehir yakınındaki kaleleri geri aldı. Yıldırım Bayezid buna çok üzüldü. 1400"de İstanbul"u yeniden kuşattı. Bu defa da Timur"un Anadolu"ya girmesi kuşatmayı kaldırmasına sebep oldu. Anadolu"ya giren Timur, Sivas"ı alarak yağmaladı. Oradan Doğu Anadolu ve Suriye"ye döndü. Yıldırım ordusunu topladı ve 1402"de Timur ile Ankara"da karşılaştı. Savaş Bayezid"in yenilmesi ve esir olması ile sonuçlandı. 1403"de Yıldırım Bayezid öldü. Onun ölümünden sonra, oğullarından Süleyman Rumeli"de, İsa Çelebi Balıkesir"de. Mehmed Çelebi Amasya"da ve Musa Çelebi Bursa"da padişahlık ilân ettiler. Sonunda Çelebi Mehmed tek hâkim durumuna girdi. Fakat 1421"de vefatı üzerine yerine oğlu Il. Murad geçti. Kardeşi Mustafa"nın isyanını bastırdı. Bizans"ı kuşattı. Venediklilerle savaştı. Eğriboz"a ve Mora"ya akınlar yapıldı. 1430"da Selânik, Venediklilerden alındı. Eflak ve Sırbistan yeniden Osmanlı Devletine bağlandı. (1437) Hamidili, Taşili, Konya, Beyşehir alındı. Il Murad tahtı oğlu Mehmed"e bıraktı. Bu ise Haçlıların yeni saldırılarına sebep oldu. Il. Murad, Osmanlı ordusunun bayna tekrar geçerek Haçlıları Varna"da yendi ve yeniden padişah oldu. 1448"de bir Haçlı ordusunu da Kosova"da yendi. Il Murad buradan Arnavutluk"a bir sefer yaptı. Akçahisar kuşatıldı, fakat alınamadı.1451"de Il. Murad ölünce yerine oğlu Mehmed padişah oldu. Il. Mehmed, Rumelihisarn yaptırorak İstanbul"u kuşattı. 53 gün süren bir kuşatmadan sonra sehri fethetti. (29 Mayıs 1453) Sırbistan ve Mora ele geçirildi. Ege"de Limni, Toşoz, Midilli, İmroz ve Eğriboz Osmanlıların eline geçti. Fatih Sultan Mehmed sonra 1461"de Trabzon Rum İmparatorluğu"na son verdi. Kırım"daki Ceneviz Kolonileri ele geçirildi. Kırım Osmanlı Devletine bağlandı. 1473"de Akkoyunlular"a karşı sefere çıkıldı. Fatih Sultan Mehmed Otlukbeli"nde Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan"ı kesin olarak yendi. Fırat Nehrine kadar bütün Anadolu, Osmanlıların eline geçti. 1474"de Karaman Beyliği"ne son verildi. 1480"de Gedik Ahmed Paşa, İtalya"nın fethi için çıktı. Otranto Kalesi"ni ele geçirdi. Fatih"in ölümü üzerine İtalya"nın fethi mümkün olmadı. Fatih 1481"de Mısır seferine çıktı. Fakat Gebze"de öldü. Yerine oğlu Bayezid geçti. Cem Sultan Bayezid ile mücadele etti. Gem Sultan Rodos şövalyelerine, oradan da Papa"ya sığındı.Napoli"de 1595"de öldü. Cem Avrupa"da bulunduğu sırada, Bayezid önemli seferlere girişmekten çekindi. Bayezid zamanında Hersek ve Boğdan Osmanlı hâkimiyetine girdi.Memlüklar"la Çukurova"da 1485"de başlayan savaşlar altı sene sürdü. Savaşlar Tunus hükümdarının aracılığı ile sona erdi. Çukurova"da Osmanlıların eline geçirdiği yerler, Mekke ve Medine vakfı olduğundan,Mısırlılara geri verildi. Mora"da Inebahtı, Modon, Koron ile Adriya kıyılarındaki Draç Limanı ele geçirildi. Sah İsmail, şii mezhebiyle ilişkisi dolayısıyle, Sah Kulu isminde bir kimse vasıtasıyla, Anadolu"da isyan karttı. Asiler, Hadım Ali Paşa kumandasındaki orduya yenildiler. Bayezid"in son zamanlarında oğulları arasında saltanat mücadelesi başladı.Yeniçeriler, kahramanlığına ve cesaretine hayran oldukları Yavuz Selim"in tarafm tuttular. 1512"de Bayezid, tahtı Selim"e bırakmak zorunda kaldı.Yavuz, Anadolu"da büyük bir nüfuz sahibi olan sii"lere karşı harekete geçti. Devlete isyan eden 40.000 kisiyi öldürttü. Sonra da Sah İsmail"e savaş açtı. Çaldıran"da yapılan savaşta, Şah İsmail yenildi. Doğu Anadolu Osmanlıların eline geçti. Sonra Dulkadiroğulları"mn ülkesi ile Maraş ve Elbistan fethedildi. Memlüklar önce Merci Dabık"da (1516),sonra da Ridaniye"de (1517) yenildiler. Suriye, Mısır ve Hicaz Osmanlı idaresine geçti. Yavuz Sultan Selim yeni sefer için Edirne"ye giderken Çorlu"da öldü. (1520) Yerine oğlu Süleyman hükümdar oldu.Mısır"da "Canberdi lsyanı" bastırıldı. Belgrad ve Rodos Osmanlı topraklarına katıldı. lohac;"ta yapılan savaşta Macar ordusu yenildi. Macaristan Osmanlı Devleti"ne bağlı bir krallık haline getirildi. 1529"da Viyana kuşatıldı. Fakat şehir alınamadı. Osmanlı ordusunun çekilmesinden sonra, Avusturya"lıların Budin"i tekrar almaya teşebbüs etmeleri üzerine Kanuni 1532"de Alman Seferine çıktı. Avusturya toprakları yağmalandı. Avusturya"lılar ile 1533"te barış yapıldı. Sadrazam Ibrahim Paşa Iran"a gönderildi. Sonra kendisi de hareket etti.Tebriz ve Bağdat alındı. Bundan sonra Akdeniz seferleri başladı. Venedik"e savaş açıldı. Kanuni karadan, Barbaros Hayreddin ise denizden hareket etti. 1537"de Korfu Adası kuşatıldı, fakat alınamadan geri dönüldü. Bir yıl sonra da Barbaros Preveze"de, Hıristiyan donanmasını yenerek Osmanlı Imparatorluğu"nun Akdeniz hâkimiyetini sağladı. Bu sırada Mısır Valisi Hadım Süleyman Paşa, Hint Okyanusu"nda Portekizlilerle savaştı. 1540 yılında Macaristan bir Türk eyaleti haline getirildi. 1543"te Barbaros Hayreddin Paşa, Fransa Kralı I. François"e yardım etmekle görevlendirildi. Barbaros, Osmanlı donanmasına katılan Fransız donanmasıyla birlikte, Niş"i bombardıman etti. Bu arada Kanuni de Estergon Kalesi"ni aldı. Ertesi sene de Iran üzerine hareket edildi. Şah Tahmasp, padişahın karşısına çıkmaya cesaret edemediği için, birçok kale alındı.1552"de Şah Tahmasp yeniden saldırdı. Osmanlı ordusu, Nahçivan"a kadar ilerledi. Sonra geri dönüldü. Şâhın elçisi gelerek barış yapılmasını istedi. Azerbeycan, Doğu Anadolu, Irak Osmanlılarda kaldı. Kanuni 1566"da Zigetvar Kalesi"ni almak üzere yola çıktı. Kuşatma devam ettiği sırada öldü. Ölümünden kısa bir süre sonra da kale alındı. Yerine oğlu Selim geçti. Selim zamanında Kıbrıs ele geçirildi. (1570) Osmanlı donanmasının büyük bir kısmı, Inebahtı"da Haçlılar tarafından yok edildi. Il.Selim 1574 yılında vefat edince, yerine oğlu Ill. Murad geçti. Sokullu Mehmed Paşa sadrazamlıkta bırakıldı. Iran"la 12 yıl süren savaşlar, Osmanlıların üstünlüğü ile sonuçlandı. 1590"da Istanbul Anlaşması yapıldı.Tebriz, Karabağ, Gence, Kars, Tiflis, şehrizor, Nihavend, Luristan Osmanlı hâkimiyetine geçti.Osmanlı - Avusturya savaşları yeniden başladı ve Osmanlı Devleti"ne bağlı olan Erdel Kralıyla, Eflak ve: Boğdan Voyvodaları da Avusturya İmparatoru Rudolf ile birleşerek, Osmanlı Devleti"ne isyan ettiler. Bu savaşlar sırasında Ill. Murad öldü. Yerine oğlu Mehmed geçti. (1595)1596"da Eğri Kalesi alındı. Hâçova"da Avusturya ordusu yenildi. Bundan sonra Kanije Kalesi alındı. 1601"de Avusturya"lıların kaleyi geri almak için giriştikleri saldırılar, Tiryâki Hasan Paşa"nın başarılı savunması karşısında bir sonuç vermedi. Sonra Estergon Kalesi alındı. Erdel, Eflâk ve Boğdan tekrar Osmanlılara bağlandı. 1606"da Avusturya ile Zitvatorak Anlaşması yapıldı. Eğri, Kanije, Oyvar Osmanlılara geçti.Avusturya savaşı devam ederken Ill. Mehmed öldü. Yerine

oğlu I.Ahmed geçti. 1603"te Osmanlılar Avusturya savaşları ile uğraşırken, İran Şahı Osmanlı topraklarına saldırdi. İran savaşlarının bu ikinci safha" sına da, İstanbul"da yapılan bir antlaşmayla son verildi. Iran"lılar her yıl Osmanlılara iki yüz yük ipek vermeyi kabul ettiler. Şah Abbas 200 yük ipeği vermeyince, İran"a tekrar savaş açıldi. Bu defa bir başarı elde edilemedi. 1618"de yapılan yeni bir antlaşma ile savaşlara son verildi. Bu arada Anadolu"da Celâli Isyânları başladı. Devleti Aliyye zayıflamaya yüz tuttu. Askeri başarılar azaldı. Karayamcı, Deli Hasan, Tavil Ahmed,Kalenderoğlu, Canbuladoğlu gibi Celâli reisleri, senelerce merkez idâresine ve kapıkulu askerlerine karşı savaştılar. Bu isyanlar Kuyucu Murad paşa zamanında bastırıldı. I. Ahmed"den sonra tahta geçen I. Mustafa,hâstaydı. Bu yüzden tahttan indirildi. Yerine Il. Osman pâdişah oldu.Il: Osman zamanında Lehistan kazaklarının Osmânlı topraklarına saldırmaları yüzünden meydana gelen savaşa Il. Osman da katıldı. Il. Osman bu savaşta yeniçerilerin disiplinsizliğini gördü ve onları ortadan kaldırmaya, yeni bir askeri teşkilât kurmaya karar verdi. Yeniçeriler isyan ettiler. 1622"de Il. Osman tahttan indirildi ve öldürüldü. Yerine ikinci defa I. Mustafa getirildi. I. Mustafa kısa bir süre sonra tahttan indirilerek yerine IV. Murad padişah oldu. İran"la savaş yeniden başladı. 1624"de Bağdat İran"lılar tarafından ele geçirildi. Anadolu"da Abaza Mehmed Paşa İsyanı, İstanbul"da ise Kapıkulu Ocakları"nın isyanı çıktı. IV. Murad sıkı bir disiplin kurdu ve kanlı temizlik hareketleriyle asayişi yeniden sağladı. Devlet nizamına bir çekidüzen verdikten sonra, birinci İran seferine Cıktı. Revan"ı İran"lılardan geri aldı. İkinci İran seferinde de Bağdat"ı ele geçirdi. IV. Murad 1640"da ölünce, yerine kardeşi İbrahim geçti.1645"de başlayan Girit Savaşında, Hanya Kalesi alınmakla birlikte adanın büyük bir kısmı Venediklilerde kaldi. Venedikliler donanmalarıyla Osmanlı kıyılarına saldırdılar. Bu arada Sultan İbrahim tahttan indirildi,yerine oğlu IV. Mehmed geçti. İstanbul"da kapıkulu ocakları, Anadolu"da Celâli isyanları ve Girit"te toprak kayıpları devam .etti. 1656"da Köprülü Mehmed Paşa. sadrâzâm oldu. Köprülü Mehmed Paşa, IV. Murad devrindeki gibi Osmanlı Devletine eski kudretini kazandırdı. Istanbul"daki âsiler temizlendi. Venedikliler üstüne yüründü. Venedik donanması yenilerek adalar geri alındı. Sonra Osmanlı Devletine isyan etmiş olan Erdel Kralı üstüne bir sefer yapıldı. Yanova Kalesi ve daha bazı kaleler alındı. Abaza Hasan Paşa isyanı bastırıldı. 1661"de Köprülü Mehmed Paşa"nın ölümünden sonra yerine oğlu Fazıl Ahmed Paşa sadrâzâm oldu. Avusturya"ya savaş açıldı ve Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, "Serdâr-ı Ekrem"tâyin edildi. Uyvar ele geçirildi. 1664"de Zerinvar Kalesi alındı. Fazıl Ahmed Paşa sonra Girit"e hareket etti. Kandiye Kalesi ele geçirildi ( 1669).Bazı küçük kaleler Venediklilerde kalmak şartıyle Girit Adası Osmanlı Devletıne geçti. Kazaklara saldıran Lehistan"a karşı bir sefer yapıldı.Kamaniçe Kalesi ele geçirildi. Fazıl Ahmed Paşa 1676"da öldü ve yerine Kara Mustafa Paşa sadrâzâm oldu. Rusların eline geçmiş olan Çehrin Kalesi geri alındı.1683"de Avusturyâ"ya savaş açıldı. Viyana ikinci defa kuşatıldı. Kırım Hanının ihâneti yüzünden, Viyana"nın yardımına gelen Lehistan Kralı Osmanlı ordusunu yendi. Avusturya, Venedik ve Lehistan Osmanlı Devletine karşı birleşti. Daha sonra bu ittifaka Rusya da katıldı. Osmanlı Devleti yenildi. 1699"da imzalanan Karlofça Antlaşmasıyla Tamyvar dışında kalan bütün Macaristan Avusturya"ya, Mora Venedik"e, Podolya ve Kamaniçe Lehistan"a, Azak Kalesi de lstanbul Anlaşmasıyle Rusya"ya bırakı1dı. (1700)Düzen yeniden bozuldu. İstanbul"da ve Anadolu"da birçok isyan çıktı. IV. Mehmed tahttan indirildi. Karlofça ve İstanbul Antlaşmalarıyla uğranılan kayıpların giderilmesi için teşebbüse geçildi. İsveç Kralı"nın Osmanlı topraklarına sığınması ve yardım istemesi sebebiyle 1710"da Osmanlı Devleti, Rusya"ya savaş açtı. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa mandasındaki Osmanlı Ordusu Prut"ta Rus Ordusunu yendi. Savaştan sonra yapılan Prut Antlasmasıyle (1711) İstanbul Antlaşması uyarınca Ruslara verilmiş olan yerler geri alındı. Sonra Venedik"e savaş açıldı.(1714) Karlofça Antlaşmasıyla Venedik"e geçmiş olan Mora ve öteki ada1ar geri alındı.1716"da Avusturya ile savaş başladı ve büyük kayıplar verildi. Avusturya"lılar Tamyvar"ı ve Belgrad"ı ele geçirdiler. 1718"de Pasarofça Antlaşmasıyle savaşlara son verildi. Sonra Lâle Devri başladı. (1718 - 1730)Matbaa da bu devirde açıldı. 1723"de başlayan İran savaşlarında, Kafkasya ve Irak"a sınır olan Iran topraklarında önem!i yerler Osmanlı ordusunca ele geçirildi. Savaşa 1727"de Hemedan Antlaşmasıyle son verildi. Il. Sah Tahmasp tahta geçince, Osmanlılara geçen Hemedan ve Tebriz"i geri aldı. Istanbul"da Patrona İsyanı çıktı. İbrahim Paşa öldürüldü. Ill. Ahmed tahttan indirildi. Yeni padişah I. Mahmud zamanında da savaşlara devam edildi. Bu sırada Ruslar Azak kalesini aldılar ve Kırım"ı isti1â ettiler. Kırım Şehirlerinden Bahçesaray, Akmescid, Gözleve Ruslar tarafından tahrip edildi. Avusturya da Osmanlı Devletine karşı savaş açtı. Osmanlı kuvvetleri bu savaşlar sırasında, özellikle Avusturya cephesinde düşmana başarıyla karşı koydu. 1739"da Belgrad Antaşmasıyla, Belgrad ve Semendire tekrar Osmanlılara geçti. Avusturya ile barış yapılmasından sonra Rusya da barış istedi. Antlaşmaya göre; Azak Kalesi yıkıldı ve her iki devletin tasarrufundan çıktı. Rusya"nın Karadeniz ve Azak Denizinde savaş ve ticaret gemisi bulundurmayacağı kabuledildi. Fransa"ya büyük imtiyazlar verildi. Bu defa yine İran gailesi çıktı.İran Şahı Şii"liğin de Kâbe"de, dört sünni mezhep yanında temsil edilmesi için özel bir yer istedi. Osmanlı Devleti bu isteği kabul etmediğinden, lran ile yeniden savaş başladı. (1742) bu savaşlar Osmanlı Devletinin kazanmasıyla sonuçlandı. 1768"de Rusya ile yeni bir savaş başladı.Osmanlı orduları ağır yenilgilere uğradı. Kırım, Eflak, Boğdan Ruslar tarafından istilâ edildi. Mara Rumları Osmanlı Devleti aleyhine ayaklandı.Ceşme"deki Osmanlı donanması, Rus donanması tarafından yakıldı. 1774"de bu savaşlar Küçük Kaynarca Antlaşması i1e son buldu. Bu antlaşma gereğince; Kırım Osmanlı Devletinden ayrılıyor, Aksu ırmaği iki devlet arasında sınır oluyor, Kafkasya"da bir kısım toprak Ruslara bırakılıyordu. Bu senelerde yine Akka"da ve Arabistan"da isyanlar çıktı.1783"de Ruslar Kırım"ı tamamen aldılar. Bu arada Osmanlı Devletinde askeri istilah1ara girişildi. Mühendishanei Bahri Hümayun açıldı. 1787"de Kırım"ın yeniden alınması için Rusya"ya savaş açıldı. Avusturya da hemen Rusya"ya yardıma koştu. Osmanlı orduları iki cephede savaşmak zorunda kaldı. Avusturya"ya karşı başarılı sonuçlar alındı. Fakat Rusya karşısında savaşlar başarısızlıkla sonuçlandı. Fransız devrimi ve Osman1ı Prusya Ant1aşması, Avusturya"yı savaşı durdurmak zorunda bıraktı. Avusturya ile Ziştovi Antlaşması imzalandı.Antlaşma gereğince Avusturya Osmanlılardan aldığı toprakları geri verdi. 1792"de Osmanlı Rus savaşı Yaş Antlaşması ile sona erdi. Özi Rusya"ya bırakıldı. Rusya da savaşlar sırasında işgal etmiş olduğu kale ve şehirleri geri verdi.Osmanlı Devleti Kırım"ı alma isteğinden vazgeçti.Bu savaşlar devam ederken, Osmanlı tahtına Ill. Selim geçti. Selim şehzadeliğinde ve padişahlıgı dönemindeki iki büyük savaşta, Osmanlı ordularının Avrupa devletlerinin ordularına göre geri kaldığını gördü. Yeniçeri Ocağından ayrı, "Nizam-ı Cedid" adında yeni bir ordu kurdu. Yeniçeri Ocagı, Topçu ocağı, Humbaracı ocağı ve Tımarlı Sipahiler ile donanma yeniden düzenlendi. Londra, Paris, Viyana, Berlin gibi Avrupa"nın büyük başkentlerinde devamlı elçilikler kuruldu. 1789"da Mısır Fransa"nın saldırısına ugradı. Mısır kolaylıkla Fransızlar tarafından işgal edildi. Bu işgal karşısında Osmanlı Devleti önce Rusya, sonra da Ingiltere ile, Fransa"ya karşı anlaştı. Fransızlar tarafından işgal edilmiş olan adalar geri alındı.1799"da Napolyon, Suriye"yi almak için Akka Kalesini kuşattı. Fakat yenilerek Mısır"a geri çekildi. Bundan sonra da Osmanlı Ingiliz kuvvetlerine karşı koyamadı ve Mısır"ı boşalttı. 1806"da Ruslar Eflak - Boğdan"a saldırdılar. İngiltere Osmanlı Devletini Rusya ile barışa zorlamak için, donanması Çanakkale Boğazından geçirerek Istanbul önlerine gönderdi.Fakat bu tehdit, bir sonuç vermedi. Ingiliz donanması geri çekilmek zorunda kaldı. Ingilizler Mısır"a çıkarma yaptı. Rus donanması da Bozca ada"yı ele geçirdi. Bu sırada İstanbul"da Kabakçı Isyanı çıktı. Ill. Selim tahttan indirildi ve öldürüldü. Yerine IV. Mustafa geçti. Fakat Alemdar Mustafa, IV. Mustafa"yı tahttan indirerek, yerine Il. Mahmud"u geçirdi.Kendisi de sadrazam oldu. Yeni bir ordu kuruldu ve adına "Sekban-ı Cedid" denildi. Yeniçeriler Babıâli"yi basarak, Alemdar Mustafa"yı öldürdüler. (1808) Âsiler bu arada Il. Mahmud"u tahttan indirerek yerine IV. Mustafa"yı padişah yapmak istediler. Fakat Il. Mahmud kardeşi IV. Mustafa"yı öldürttü. Sekban-ı Cedid de kaldırıldı. Bu sırada Osmanlı Rus savaşı devam ediyordu. Rusçuk, Yergöğü ve Niğbolu"yu alan Ruslar Lofça"ya girdiler. Savaşa 1812"de Bükreş Antlaşması ile son verildi. Prut ırmağı iki devlet arasında sınır kabul edildi. Anadolu sınırı da değişmedi. Eflak Boğdan Osmanlı Devletine geri verildi. Mora Rumları ayaklandı. Bütün Mora âsilerin eline geçti. Mora ve Girit valilikleri Mehmed Ali Paşa"ya verildi. Mora"da. âsilerin eline geçmiş olan şehir ve kasabalar geri alındı.Buna Ingiltere, Rusya ve Fransa tepki gösterdi. 1827"de bu üç devlet Navarin"de Osmanlı - Mısır donanmasını yaktı. Rusya da savaş ilân etti.Ruslar Eflak ve Boğdan"ı aldı. Kalas, Ibrail, Isakçı, Tolçi, Maçin ve Silistre Kalelerini ele geçirdiler ve Edirne"ye kadar ilerlediler. Doğu Anadolu"da da Erzurum"a kadar geldiler. 1829"da Edirne Antlaşması yapıldı.Doğu Anadolu"da Anapa, Poti, Ahıska Ruslara bırakıldı. Rumeli"nde işgal edilen yerler Osmanlılara geri verildi. 1830"da Osmanlı Devleti, bağımsız bir Yunan Devleti"nin kurulmasını da kabul etti. Cezayir Fransa tarafından işgal edildi. Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa da isyan etti. Mısır ordusu Kütahya"ya kadar ilerledi. Mehmed Ali Paşa"ya karşı Il. Mahmud Rusya"dan yardım istedi. 1833"de Kütahya barışı yapıldı. Buna göre : Suriye Valiliği Mehmed Ali Paşa"ya, Adana Valiliği de Ibrahim Paşa ya verildi. 1839"da Mısır"la yeniden savaş başladı. Nizip"te Osmanlı ordusu yenildi. Bu arada Il. Mahmud öldü. Yerine oğlu Abdülmecid geçti.Avrupa devletleri, Mehmed Ali Paşa"ya çok baskı yaptılar. Suriye Valiligini terkettirdiler. Boğazlar 1841"de bütün savaş gemilerine kapatıldı. 1839"da Tanzimat Fermanı ilân edildi ve bu ferman birçok yenilikler getirdi. Böylece Osmanlı Imparatorluğu"nda Tanzimat Devri başladı.Bu arada Lübnan meselesi ortaya çıktı. 1846"da Lübnan Fransa"nın müdahalesiyle iki kaymakamlı hale geldi. Yine bu sıralarda Eflak ve Bogdan"da ihtilâller çıktı. Osmanlı Devleti bu hareketleri Rusya"nın yardımıyla bastırdı. Avusturya"ya isyan ederek Osmanlı Devletine sıgınan Macar mülteciler, Avusturya ve Rusya"nın bütün baskılarına ragmen, onlara teslim edilmedi. 1853"de Kırım Savaşı başladı. Osmanlı Devleti Tuna boyunda tek başına, Kırım"da ise Fransa ve Ingiltere ile birleşerek, Rusya"ya karşı savaştı. 1856"da Paris Antlaşmasıyla savaş sona erdi.1860"da Fransa, Lübnan ve Suriye"ye birlikler gönderdi. Lübnan için yeni bir nizamname hazırlandı. Bu sırada Abdülmecid öldü ve yerine Abdülaziz geçti, Onun tahta geçmesinden sonra, Balkanlarda yeni karışıklıklar oldu. Osmanlı Devleti, Balkanların isteklerini kabuI etmedi ve isyan bastırıldı. İsyanın bastırılmasından sonra Girit"te ayaklanma oldu.1868"de bir fermanla, Girit"in yeni düzeni ilân edildi.1876"da Abdülaziz tahttan indirilerek, yerine V. Murad geçirildi. V.Muradın akli dengesi bozuktu. 90 gün sonra onun da yerine Il. Abdülhamid geçirildi. Sırbistan Osmanlı Devletine karşı savaş ilân etti. Sonra Karadağ da Sırbistan"a katıldı. Osmanlı orduları, Abdülkerim Nadir Paşa ve Muhtar Paşa kumandasında, Sırbistan ve Karadağ ordularını yendiler. Sırp ordusu, Cernayev"in teşvikiyle Prens Milan"ı Kral iIan ederek,savaşa yeniden başladı. Osmanlı ordusu, Sırpları tekrar yendi. Osmanlı Devleti, Rusya"nın isteği üzerine savaşları durdurdu. 23 Aralık 1876"da İstanbul"da konferans başladı. Aynı gün, Osmanlı Devleti I. Meşrutiyeti ilân etti. Konferans bir karar alınamadan dağıldı. Sonra 1877 - 1878 Osmanlı Rus savaşı çıktı. Savaşlar, Balkanlarda ve Anadolu cephesinde yapıldı. Ruslar, Ayastefanos ve Erzurum"a kadar ilerlediler. Önce Ayastefanos, sonra da Berlin Antlaşmaları imzalandı. Abdülhamid Han, Meclis-i Mebusan"ı dağıtarak idareyi eline aldi. Berlin Kongresi başlamadan önce de Ingiltere, Kıbrıs"ı işgal etti. Avusturya, Bosna - Hersek"i. Fransa Tunus"u, Ingiltere de Mısır"ı aldı. Doğu Rumeli eyaleti de Bulgaristan"a bağlandı. (1885)Albay Bassos kumandasında 10.000 Yunanlı,Girit"e çıktı. Girit müslümanları öldürülmeye başlandı. 1891"de Albay Bassos, adayı Yunan Kralı adına ele geçirdiğini ilân etti. Yunanistan, Rumeli sınırında Osmanlı sınırına saldırdı. Bu saldırılar karşısında, Osmanlı Devleti Yunanistan"a savaş açtı.Edhem Paşa kumandasındaki Osmanlı orduları, birçok savaşta Yunan ordularını yendi. Yunanistan barış istemek zorunda kaldı ve 1897"de Tanbul Barışı imzalandı. Bir müddet sonra Girit de Osmanlı Devletinden ayrılmış oldu. Makedonya"da 1902"de ihtilâl .çıktı. Il. Abdülhamid Han,Hüseyin Hilmi Paşa"yı Selânik, Manastır ve Kosova müfettişi tayin etti.1908"de Meşrutiyet yeniden ilân edildi. Çok geçmeden de Il. Abdülhamid Han tahttan indirildi. Bu ise Osmanlı İmparatorluğu"nun yıkılması için atılan son adım oldu. Italya, Trablusgarp"a saldırdı. Oniki ada İtalyan donanması tarafından işgal edildi. Trablusgarp ve oniki ada, Italya"ya bırakıldı. Osmanlı orduları, dört Balkan devleti karşısında yenilgiye uğradı. Balkan devletleri, Çatalca"ya kadar geldiler. 30 Mayıs 1913"de Londra"da imzalanan antlaşmaya göre; Midye - Enez hattı Osmanlı Devletinin sınırı oldu. Edirne, Bulgaristan"da kaldı. Girit de elden çıktı. Bir müddet sonra Osmanl! Devleti, Kırklareli ve Edirne"yi geri aldı. Balkan savaşlarından sonra, Birinci Dünya Savaşı çıkti. Osmanlı Devleti, Almanya"nın yanında Fransa, Ingiltere ve Rusya"ya kary savaşa girdi. (11 Kasım 1914) Savaş 4 yıl sürdü. Anadolu"da Ruslara, Irak, Suriye, Filistin ve M!sır"da Ingilizler"e kary savayldı. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan ile birlikte Osmanlı Devleti de, İngiltere - Fransa karşısında yenik düştü. 30 Ekim 1918"de Mondros Mütarekesi imzalanarak savaşlara son verildi. Bu sırada V. Mehmed Reşad ölmüş ve yerine IV. Mehmed Vahidüddin padisah olmuştu. Mütarekeden sonra İttihat ve Terakki ileri gelenleri, memleketi terk ettiler. Itilâf devletleri, Istanbul"a girdi. Kars Ermeniler, Ardahan Gürcüler, Antalya Italyanlar, İzmir Yunanlılar, Urfa,Antep, Maraş ve Adana Fransızlar tarafından işgal edildi.Bu arada Anadolu da yeni bir- idare oluşturuldu. 23 Nisan 1920"de Büyük Millet Meclisi toplandı. Elde kalan toprakların müdafaa ve korunması, Meclis tarafından deruhte edildi. 1908"de Abdülhamid Han"ın tahttan indirilmesinden sonra, devlet idaresinde hiç fonksiyonu kalmayar padişahlık, 1 Kasım 1922"de kaldırıldı. Osmanlı Hanedanıın bütün fertleri için yurt dışına çıkarılma kanunu yapıldı ve Osmanlı ailesinin bütün fertleri, Türkiye"yi terkettiler.Osmanlıların saltanatı bir tek sülaleden gelen tarihin en uzun ömürlü saltanatı olmuştur. Osmanlı Devletinin kurucusu bulunan Osman Beyin idareyi ele aldığı tarih olan 1281 tarihinden saltanatın kaldırıldığı tarih olan 1922 yılına kadar tam 641 sene saltanatları devam etmiştir. Osmanlılar ayrıca Yavuz Sultan Selim"in 1516 yılında halifelik ünvanını da almasından 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasına kadar 407 sene müslümanların halifesi sıfatını da üzerlerinde taşımışlardır. Fakat şurası bir gerçektir ki gerek halifelik ve gerekse saltanat İkinci Abdülhamid"in tahttan indirilmesi ile tesirini tamamen yitirmiş bir mefhum haline gelmişti.Bu durum göz önüne alınacak olunursa Osmanlıların halifeliği 393 sene devam etmiştir ve İkinci Abdülhamid Hazretleri ile son bulmuştur. İkinci Abdülhamid Hazretleri Hazreti Ebü Bekir radıyallahu anh hazretlerinden itibaren 98. halife bugün son halife olarak bildiğimiz Abdülmecid ise 101.halifedir.

30.06.2005 00:39

Islam versus Naturwissenschaften!
 
Hallo Leute,

ich interessiere mich seit meiner Kindheit für Metamathematik, Physik(Chaostheorie, Quantentheorie, usw.), Philosophie, Biologie..

Habe zahlreiche Bücher studiert und bin jedesmal fasziniert wozu der menschliche Verstand fähig ist wenn es darum geht neue Theorien bzw. Hypothesen uber die Natur und Geist aufzustellen.

Jedoch gibt es einen Punkt das mir irgendwie Sorgen macht.

Ab dem Jahr 1100 nach Christus gibt es keine ernsthafte bzw. einflussreiche islamische Wissenschaftler bzw. Denker mehr.

Oder gibt es einflussreiche Denker(wie Ibn Sina, Al-Ghazali..) seit der Antike die mir bis dato unbekannt geblieben sind?

Was meint ihr, woran könnte die Ursache liegen?

Ist der Islam zu dogmatisch geworden um ernsthafte Wissenschaft zu fördern bzw. zu billigen?


Hoffe auf eine lebhafte und konstruktive Diskussion.

gruß

30.06.2005 08:08

ich glaube das es sicher den einen...
 
oder anderen mal gegeben hat, aber die menscheit ihm nicht glauben wollte oder gar konnte..... und diese wissenschaftler gibt es sicher noch heute aber nicht in diesem sinn...

wenn ich irgentwelche thesen aufstelle.. versuche meine nachvorschungen der menschheit zu beweisen, wozu mann heute als wissenschafter gezwungen ist um nicht untrezugehen, um angesehen zu werden, würde mir das fasst niemand glauben... ich wäre eine weile lang interessant für die medien und später würde ich der vergangenheit angehören...

ich hoffe das das soweit verständlich war was ich geschrieben habe.. natürlich ist das nur mein gedanke.. aber irgentwer hat sicher darüber auch nachforschungen gestartet...

eniskayar 30.06.2005 10:25

VAYBEE OSKARLARI SAHIBLERINI BULDU
 
vaybee oskarlari olarak da bilinen yilin GÖT LALERI sahiplerini buldu..3000 e yaklasan yavbee üyeleri arasinda yapilan pylama sonucuna göre 2004 yilinin göt laleleri sunlardir;

1- orjinal din otoritesi dalinda en büyük göt lalesi: Eniskaya
2-en büyük taklitci din otoritesi dalinda : bendeniz :eniskayar
3- En godos ve en yobaz göt lalesi: Donpepe
4- En tassakli göt lalesi: Tek tassakli kovboy
5-hilafeti rasiduna layik olma dalinda en büyük göt lalesi: berlinlifatih
6- en büyük kemalist alevi göt lalesi: Isigadogru
7- en dinsiz komonus göt lalesi: Roman
8- hos ama bos konusma dalindaki en büyük göt laleri: kadin rolleri özsue ile isinsu, erkekler dalinda cimbomyilmaz
9- en entel göt laleri: henrymiller ve akshalil
10- en sevisken göt lalesi: arsena
11- en kuduruk menapoz kari dalindaki göt lalesi: originalgüeler

bir kac ödül daha var onlarin sonucu belli olunca bildiririm

hahihuahaiauahau

donpepelino 30.06.2005 10:26

ha ha ha haaaaa haaa
 
sende onun fikirlerini paylastigin icin sende fasistsin ozaman hmmmmm

donpepelino 30.06.2005 10:29

teksen g...t lalesi deyilsin hahahaa
 
diyerlerini g....t lalesi yapmisin ama kendini ayirtmissin olum

oezsu 30.06.2005 12:30

iltifatin icin tesekkürler!!!
 
seni ayakta alkisliyorum!!

güzel bi cicek olan laleyi geri cevirmek ayip olur herhalde!!!

son olarak sana bi adres vereyim, psikoloji bozuk olan beyinleri durmus yani kisacasi gerizekalilarin toplandigi bir yer var, tavsiyem senin oraya bi merhaba demen! ;) allah yardimcin olsun! ;)

oezsu 30.06.2005 12:32

MEVLANA HAKETMIYOR
 
24-11-2002 Akşam Gazetesi Ahmet F.Yüksel

Son zamanlardaki toplumsal gidişat üzerine bunu hatırlatmakta yarar görüyorum!.. Bizlere bir şeyler oldu!.. İlginç bir sürece girdik. Önümüzü göremez, günümüzü kestiremez bir hale geldik. Herkes istediği şeyi söyleyebilir; ama bizler, toplum olarak dedikoduculuk, iftiracılık bir yana; kolay kolay yetişmeyen mana erlerine, akılcı ve inandırıcı olamayan yorumlarla, marifetmiş gibi, yersiz korku ve kuruntularla donanmış bir kişilikle saldırır olduk... Hem de paranoyaklık derecesinde!..

Kendi adıma konuşuyorum !.. Bunu yapanlar, Allah’ın sistemiyle değil, bireysellik bulguları ile donanmış olanlar. Hepsinin ortak özelliği de sancılı ve ürkütücü olmaları. Ne yazık ki huzursuzluk, kargaşa ve acıdan başka hiçbir şey getirmiyorlar. Topluma yararlı bilgilerin verilmesi için, bunların cesurca ayıklanması şart...

Bir süre önce Mevlâna’ya yapılan amansız saldırılardan bahsediyorum!.. Bunlarla uğraşıp durmak, hem yorucu hem üzücü.

Yeryüzünde manâ aleminin sarrafı olarak bilinen ve yüreği insan sevgisi ile dolu bu Zât’ı, hileyle karalamak, adını olmayacak konulara karıştırmak, kör olan yaşantımızda neleri değiştirecek, ne fayda getirecek acaba ?

O’nun büyüklüğünü ve paha biçilmez zenginliğini göremeyip, sadece kendi kısıtlı kapasiteleri ile değerlendirenler, hatalı olduklarını bir şekilde anlayacaklar; ama o zaman iş işten geçmiş olacak.
Aslında bunu yapanların kafasında yenilikle, değişimle, doğrulukla ilgili bir olgu yok. Makul olanı bulmak gibi bir düşüncelerinin olduğunu da sanmıyorum. Zira, olumsuzluk beyinlerinde öylesine kök salmış ki, anlatılması mümkün değil. Ağızlarında evrensellik teraneleri, ancak kafa yapıları molla. Kendi kendisiyle çelişkiye düşen bu kişilere göre Mevlâna normal değil, anormaldir. Ve toplum dışı kalmaya mahkûmdur. O ise gerçekte, yaşamı boyunca; yoldan çıkmış olanı düzeltmiş, olumsuzluktan kurtararak, doğrulara yaklaşım yapmasını sağlamıştır. Bir bakıma, sağlam olmayan ayakkabılara ökçe olmuştur. Mevlâna, toplum içinde herkesin dostu olarak bilinir, öyle tanınır...

Yaşamı; düşünmeyi, araştırmayı, eleştiriyi, soruşturmayı, anlamayı, anlatmayı, alternatif görüşleri ortaya koymakla geçmiş, bir gönül eridir Mevlâna Hazretleri... İnsanı alçaltan, karamsarlığa götüren biri değildir. Her zaman dürüst olmuş, insanın hücrelerinde yer almış, sinir sisteminin dengesini oluşturmuştur. Kısacası; insanın içine, iliklerine işlemiştir.
Benliği yoğrulmuş, doğru bilgi ile donanmış, hayatı güçleştirmemiş, aksine kolaylaştırmıştır. Hiçbir zaman kendisi için yapılan ve dalga dalga yükselen kışkırtmalara kulak asmamıştır. İnsanın O’nun yanında kendini güvende hissetmesi bu nedenlere dayanır. Mevlâna"yı kimin ne kadar içine sindirdiği, neden sindiremediği düşüncesine karışamam. Asıl korkum, yapılanların amacı aşması ve bu tür tutumların bir alışkanlık haline gelmesidir.
Yazımı onun anlam taşıyan sözleri ile noktalamak istiyorum:
“Herkes kendi anlayışına göre benim yârim oldu.
İçimdeki esrarı araştırmadı.
Ben mi ? Sırrım, feryadımdan uzak değildir.
Lakin her gözde onu görecek nur,
Her kulakta onu işitecek kudret yoktur."

roman 30.06.2005 12:32

Senin sorunun NE ???
 
Senin sorunun mu burada kendi ölcülerinde ve caplarinda insanlarin bir seyler yazmalari ve bir seyler okumalari?

Bu durum seni neden rahatsiz etmekte?

Burada bulunan insanlarin büyük bir kismi yalnizca insan olarak burada bulunmakta, her hangi bir lakap, meslek, rütbe, mevki öne sürmeden, bu belki o insanarin kendi istemlerinden, belki alicenapliklarindan, belki hosgörülü olmalarindan, belki de alcak gönüllü olmalarindan, belki de gercekten öyle olmalarindan ve olmak istemelerinden kendi tercihleri.

Bu durum neden seni rahatsiz etmekte ve sen o insanlari birer asagilatici isimler uydurarak, onlari birer sifatlandirma yapmakta ve aklin sira onlari kücülttüp asaglamaktasin, neden yapmaktasin bunu ve bundan senin cikarin nedir?

Yanina ne oldugu belli olmayan (aynen senin gibi) bir sahisi da uydurup o insanlar hakkinda asagilayici yazilarini okuyup birlikte kahkahalar atabilecek kadar da bulundugunuz seviyeyi percinleyip kanitlamis olmaktasiniz neden?

Ben yazar olsam ne olur, olmasam ne olur? Ben bir cingene olsam ne olur olmasam ne olur? Ben bir dindar yada Ateist olsam ne olur olmasam ne olur? Ben bir kominist olsam ne olur olmasam ne olur.

Ve ben düzgün bir Türkce kullansam veya kullanmasam ve kelime haznem ve temel genel bilgilerim aklina gelebilecek her konuda(senin ve akildasinin ve gülme dostunun birer sapik oldugunu bilebilecek kadar) hem sosyal, hem pisikoloji, hem fen bilimleri, hem edebiyat ve sanat ve hukuk konularinda bir yeterli uzman kadar olmus olsa veya olmasa bütün bunlardan sana ne?

Ne cikarin var senin ortami her seferinde bir kac icinde mutlaka bu duruma getimkten?

Seni üc yil üzerinde tanirim en azindan onun üzerinde degisik rumuzlarin vardir ve her seferinde bnu yaparsin, neden?

Sana bu konuda bir yerlerden bir ödeme yapanlar mi var?

Artik bayatladi ve koktu her seferinde hep ayni pisliklerin ve taktiklerin.

Sen Türkcede ki o cok az kullandigim - pislik-

kelimesinin gercek bir temsilcisisin.

Hic bir utanc duymayacak kadar da insanligindan uzaklasmis büyük bir dengesizsin.

Bütün bu yaptiklarindan ne ögrendin ve ne kazandin bir insan olarak?

Yazik bu tür insanlarin yaptiklarindan hic bir utanc duymamalari ve bir sey ögrenmemeleri.

Cok yazik...

observer1 30.06.2005 13:23

eniskaya
 
Es Selamün Aleyküm. Allahin Selami üzerinize olsun. Olsun Mümin, olsun Münafik. Neden bu adam Iman etmis Insanlara Hurafe ile tanzik ediyorki?

Meine Surat. Es ist kein stück Tuch, womit sich ein Mümin Hanim bedeckt. Sondern eine Gesetzgebung des Hz. Kuran. Tessetür ist keine Modeerscheinung oder unterdrückung der Frau sondern eine Gesetzgebung der Frauen. Damit wie du, sich nicht die Leute an den Helal anderer aufgeilen. Der jenige der sich nicht bedeckt fordert,die Blicke auf sich. Solche Menschen ohne Iman sind in der Seele leer. Du weißt noch nicht mal wie man 5 mal am Tag betet. Also rede nicht von dem, wovon du keine Ahnung hast! Allah korkus olandan degil, Allahtan kormayadan kork. Also vor jemand wie dir. Canakalede senin icinde savastilar. Saygisiz olma.

observer1 30.06.2005 13:41

eniskaya
 
Es Selamün Aleyküm. Allahin Selami üzerinize olsun. Olsun Mümin, olsun Münafik. Neden bu adam Iman etmis Insanlara Hurafe ile tanzik ediyorki?

Meine Surat. Es ist kein stück Tuch, womit sich ein Mümin Hanim bedeckt. Sondern eine Gesetzgebung des Hz. Kuran. Tessetür ist keine Modeerscheinung oder unterdrückung der Frau sondern eine Gesetzgebung der Frauen. Damit wie du, sich nicht die Leute an den Helal anderer aufgeilen. Der jenige der sich nicht bedeckt fordert,die Blicke auf sich. Solche Menschen ohne Iman sind in der Seele leer. Du weißt noch nicht mal wie man 5 mal am Tag betet. Also rede nicht von dem, wovon du keine Ahnung hast! Allah korkus olandan degil, Allahtan kormayadan kork. Also vor jemand wie dir. Canakalede senin icinde savastilar. Saygisiz olma.

garakedi 30.06.2005 14:25

DER HEILIGE KRIEG HAT BEGONNEN!
 
DAS LEBEN HAT WIEDER EINEN SINN: EMPIRE EARTH II und bald CIVILISATION 4!

Gott hat die Welt erschaffen und DICH!
DU BIST FÜR ETWAS BESONDERES BESTIMMT!
DIE WELTHERRSCHAFT!
Zeige dein KÖNNEN und INTELLIGENZ.
UND DEIN GRößenWAHN kann etwas erleben. Lerne zu herrschen und erobere die WELT.

Melde Dich bei den Anoymen Civil-Club like AnonymeAlkis

<a href="redirect.jsp?url=http://civilized.de/www/content/index.php?cat=civ4_videos

Die" target="_blank">http://civilized.de/www/content/index.php?cat=civ4_videos

Die</a> Ärzte werden versuchen dich zu heilen ;-)

30.06.2005 17:32

Es gibt kein KOPFTUCHGESETZ
 
olsa olsa yüz kapatam emri olur... weil das Gesicht viel Erotischer ist als die ungepflegten Haaaaarreeeee manch einer Türkischen Frau.....

Mien Gott sogar ich habe gepflegterer Haare... bestimmt sind meine Haare sogar erotischer... demek bana bakan tüm Fraular zina yapiyor ülemiiiiii ???

Ihr sollt ersmal nachdenken, bevor Ihr meint das Gott das will..... akla mantiga yakin gelmeyen hic bir seyi Allah istemez... isteyen anacak DIN AZMANILERIDIR

30.06.2005 17:39

GANZ EINFACH
 
es liegt an den Moslems selber... die haben den Islam verlassen und sind zu Gottlosigkeit übergetreten.... und nenne diese Gottlosigkeit, HADIS, MEZHEP, IDEOLOGIE, KARA HOCAS, SIH... usw. usw....

Wegen dieser Personen und Ideologien ist die Islamische Welt deformiert.... glaube mir die Moslem sind BEKLOPPTTT... aber fast alle....

Gott verlässt die Menschen nicht... aber die Menschen verlassen Gott...

Eger sen kicini Haci Hocalarin eline verirsen, inan bana bellemedik yer birakmazlar....

Rahmetli Kemal Sunalin Filimlerinde ne güzeldi sahtekar Hocalar..... CEHALETTIR BUNLAR A da Z ye Cehalet.... baska bir sey degil.....

Islam Alemi Cahildir, hemde cok Cahil.... senin bahsettigin olaylarda zerre kadar anlayacak kafalari yoktur.... bir auf einen vielleicht und das ist Ahmed Hulusi.... dieser Mann ist ein Phänomen....

Fast als einziger beschreibt er den Kosmos als ein Teil von Gott selber bzw. als Gottes schatten, somit ist alles ein Teil eines Ganzen...... und die Seele kann man sich als eine Art Energie vorstellen, der nach dem Tode durch die Energieerhaltungsgesetz fortbestehen wird, da Energie nicht verschwindet, sondern sich Transformiert umändert, yani bir baska boyuta gecer....

schau dir mal seine werke an

www.ahmedbaki.com

30.06.2005 17:41

Ammada muhtesem
 
sonuca bak sen koc... öyle safsatalara degil...

Dünyanin en Muhtesem Imparatorlarindan adam bile cikan olmadi... hepsi durmadan savas yaprilar... cünkü beyinleri barisi alacak kadar gelismemisti

30.06.2005 17:41

Sizler Amerikadan tehlikelisiniz
 
das ist FAKT

30.06.2005 17:43

Da du kein Türke bist kannst das nicht
 
beurteilen.... Araplara ders ver.. wir brauchen dich nicht

30.06.2005 17:44

dilin papuc kadar... ama icraat gelince
 
is yok.....

Yaniiii o kadar hatasi varki.. nerden baslayacagini bilmiyorusun... sende Hiristiyanlar gibi uyduruk Hadisi dinini yasa dur.... aranizda ben fark göremiyorum... hem Hiristiyanlar hemde sizler kendi kitabinizi kendiniz yazmissiniz.....

elbet hata bulamazsin... cünkü YOKKI

30.06.2005 17:47

Degistirilmemis merak etme
 
Kuran degistirilmis falan filan demiyor.... EHLI.Kitap diyor... olay bu kadar basittir.... yok efendim degismismis.... o yüzden Kuran dogru kitap diyor...

Ehli-kitap esasiyle Yahudilerin elindeki Kiraptir... hiristiyanlarin Evangeliyumlaridir insan tarafindan yazilan....

Kaldiki sende onlar gibisin... seninde Mezhep ve Hadis Kitabin var

30.06.2005 17:48

Evet DIN esasijna geri dönecek
 
weg mit dem Schrott von Mezhep Ideologien und Hadis Büchern usw.... dfas alles ist Teufelswerk

30.06.2005 17:49

Terörist olmakla Ahirete hazirlanilmaz
 
Dünyada yasayip üretmekle Ahirete hazirlanilir... nicht mit 24 Studen auf dem Teppich herumlabern, was man am ende nicht versteht

30.06.2005 17:50

Hadisi yada Sünneti DIN sayan hangi
 
Profmus bakiim... onu bir Mail bombardimanina tutalim bakalim, acaba iftirami atiyorsun yoksa dogrumu dedigin...

Naaa losss gib Namen

30.06.2005 17:51

Faso Sizler, bizlerde Demokratiz o.T.
 
ohne Text

30.06.2005 18:00

Piyasada dönen ISLAM DINI Kotz mich an
 
resmen sahtekarlik ve düzenbazlarin, hokkabazlarin DINI...

Eger HZ: Muhammed bu insanlar gibiydise.... dann WAR DER KEIN PROPHET... sondern ein Betrüger....

Eger HZ: Muhammed gercekten bir Prophettiyse... o zaman bizlkerin ATALARI DIN SAHTEKARLARIYDI......

Ikisinden bir tanesini atmamiz lagzim.....

Birde olayin gercegi var.... oda Resül zamanina geri bakmaktir....

O zamanlar ne Sünnet-SAFSATASI var... ne HADIS-PISLIGI var...... ne KENDINI ALLAH SAYAN MAYMUNLAR VAR...... nede ILAHLASTIRILMIS MEZHEPKOLIKLER VAR.....

-----------------------

Haaaaa simdi olay cok daha basit..... demekki HZ: Muhammedde degil sakatlik.... SAKLATLIK ATALARIMIZDA.....

DIE WAREN KEINE MOSLEMS.... sondern ALLE ZUSAMMEN DIN AZMANI.... istisnalar gaydeyi bozmaz.....

Ben Atalarimin DIN anlayisini red ediyorum... ve Safsatadir diyorum.... eger safsata degilse... o halde Resülü red etmem lagzimki... Resülün bir sucu yok... o olaylari en güzel sekilde acikladi ve hayati sona erdi....

Demekki DIN azmani olan bizlerin Anne babalari, Padisahlari, Halifeleri usw.... bunlarmis DINSIZ olan.... dedimya istisnalar gaydeyi bozmaz.... und Gott ist mein Zeuge, den Schrott Religion von unseren Großvätern nicht....

HZ: Muhammed ne yapsin yaw..... Akli olmayana DIN gerekmez... ve bence Aziz Nesin hakli... TR nin 100 de 90 deli.... deliye kaval lagzim birde hayat kadini... mehr braucht es nicht... ne yapsin TEKNOLOJIYI, ne yapsin EVRENI... ne yapsin Matematigi... onun KARA HOCASI ona NIKAH kiyiyor ya... das reicht IHM.... ayni EINZELLER GIBI.... beyin yerine hava gazi dolu

cagdasturk 30.06.2005 19:07

ESEK
 
Ulen gerizekali dingil, senin o mazotla calisan beynin basmiyor heralde, sen osmanlinin yaptiklarini hayal bile edemezsin.
Kedi yetisemedigi ete mundar dermis, sende böyle nesline küfret bakalim.
Neslini inkar edene soysuz derler bilirsin, osmanliyi kabul etmedigine göre sana Hitleri ayarlasak ecdat olarak ne dersin..

toprak67 30.06.2005 19:21

o.T.
 
sana nedem bos mubahlik laiklikten degildirki sen birseyi laiklikde mubah göresin!!!! desenki sadece engel degildir azda olsa birsey biliyorsun derim ama ne yazikki... senin secimin laiklik vede atatürkün secimide laikliklik olabilir, ama o devletin milleti islamla buram buramdir vede hasret cekmektedir hic kimsenin hakki yokki, bir digerinin dini vecibelerini engllesin! en kötüsü tarihi nerdeyse islam fiskiracak bir milleten bu isteniyor dayatiliyor vede bunun adina atatürkün laik inkilabi deniliyor dogrudur deniliyor... oysa bu dag kanununda bile olmayan bir davranis. böyle medeniyet olamaz olsa olsa ancak kadim diye kendini tanitmayi basaran bir faninin isidir...

kadim olan allahtir... gafil olan vede zararda olanlar sizlersiniz...


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 15:22 Uhr.