![]() |
o hulusi sarlatanina sözde verdigincevab
beni ilgilendirmiyor..
hulusi kendince dine inanca biraz romantizm biraz bilim birazda astroloji katmis sarlatanin biridir..hic sevmem onu.. sen en iyisi ona e-maille ulas..burda sacmalama... zora kaldigin zamanda aglaama..yanlis yolda oldugunu kabul et ..abdestini al tövbe et.. gizli sirkden aleni sirkden kurtar kendini... |
senin kapasiten belli ;O)
"hadisler kurana icinde bulunmuyor", ama kuranda cogu ayet bize peygamberimize itaat etmemizi söylüyor, onun hüküm verme hakki oldugunuda. kurandan oku istersen. okuyabiliyorsan tabiki :O)
|
kurani eline almaktan korkuyorsan ve ara
pcasindanda okuymiyorsan sana bir kac meal:
İşte Peygamberimiz Efendimizi tanıtan bazı ayetler: “İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah hakkında tartışır.” (Hac Suresi. Ayet: 8) “Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun ,hidayet edici( bir rehberi) vardır.”(Ra’d Suresi.ayet:7) “Allah"ın, göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde, -bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan kimseler vardır.”(Lokman Suresi.ayet.20) “Sabrettikleri ve âyetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten rehberler tayin etmiştik”.(Secde Suresi.ayet:24) “İmân eden zât ise dedi ki: Ey kavmim bana tâbi olunuz, sizi doğru yola götüreyim.”(Mümin Suresi. Ayet :39) “Yanlarındaki Tevrat ve İncil"de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber"e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber"e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr"a (Kur"an"a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (Araf Suresi.ayet: 157) “ Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab"ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik.” (Bakara Suresi.ayet: 151) “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah"ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Al-i İmran Suresi: ayet: 164) ”Musa"nın kavminden hak ile doğru yola ileten ve onun sayesinde âdil davranan bir topluluk vardır “(.A’raf Suresi. Ayet: 159) “Yarattıklarımızdan, daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur.(A’raf Suresi. Ayet:181) “İşte böylece sana da emrimizle Kur"an"ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru yola hidayet ediyorsun. ”(Şura Suresi . ayet: 52) “Andolsun ki Resulullah, sizin için, Allah"a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah"ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”(Ahzab Suresi. Ayet 21) “O,arzusuna göre de konuşmaz.”(Necm Suresi. Ayet: 3) “Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir (Enfal Suresi. Ayet: 33) “Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah"ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap"ta yazılı bulunmaktadır.(Enfal Suresi. Ayet: 6) “ (Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.(Enbiya Suresi. Ayet: 107) “Allah"ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).(Ahzab Suresi. Ayet: 46) “Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber"e itaat edin ki merhamet göresiniz.(Nur Suresi. Ayet: 56) “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber"in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber"e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir. (Hucurat Suresi. Ayet: 2) “Allah"ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah"ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır. (Hucurat Suresi. Ayet: 3) “Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.”(Kalem Suresi. Ayet: 3) “Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Suresi. Ayet: 4) “(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah"ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”(Al-i İmran Suresi. Ayet: 31) “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah"tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez”.(Tevbe Suresi. Ayet:24) |
peygamber öldü itaat edemezsin
yani fiili olarak...
istersen medinedeki mezara git tek ayak üstünde itaat et..söyle köle olmaya geldim chatde nasil davrancam resulum...bakalim ne cevab veriocek... olmasa ruh cagir..hmm peygamber 40 yasindan önce peygamber bile degildi..normal bir insandi vahiyde almamisti.. ha itaat etmeyi buharinin 600.000 toplam 2 milyon hadis masalina inanma diyorsan ..2 milyon sözü okumaya bile ömrün yetmez kaldiki itaat ediceksin.. ne komiksin ya.. gercekten peygambere itat etmek istiyorsan kurani uygula kurandaki muhammedi arastir..kurandaki peygamberlerin ögütlerine göre yasa ..iste ozaman peygambere itaat allaha itaat olucaktir... |
cimbizla ayet yazan kim görülüyor...
hic birbiriyle alakasi olmayan ayetleri cimbizla secip bir makelede toplayip sözde buharinin tirmizin malikinin masal hadislerine sözde destek ariyorsun..
kendi kendini rezil etmenin son noktasi bu olmasi gerek ... kaldiki elin yaziyor gözün okuyor ama kurani anlamiyorsun cünkü beynin atalarinin diniyle viruslu ...HHHUAHAHHAHAHAHUAHAHAHA |
o ayetlerin äncesini ve sonrasini okuyab
ilirsin! ve görürsünki, senin yaptigin gibi manasindan baska bir mana cikartmak icin yapilmamistir. Ama bir kere kurani actinmi, onuda sen biliyorsunya.. allah yaptigin her seyi görüyor :O)
|
ah seni bilgisiz insan! sen ne anlarsin?
onu sözleri var, kaybolmadi. kurani yazanlarda ölmüs, onun icin kurani yürürlüktenmi kaldiracaksin? get ordan :O)
|
ATATÜRK derdiki : .....
disaridaki düsmandan korkmam, ADI üstünde düsman ben icteki hainden düsmandan korkarim.
mustafa kemal pasa. haaa berlinfatih hemen sunuda yazayim: mevlanacilarin yolundan gitme yakup hoca gibi sustururlar adami ;-) atatürk olmasaydi bugün soy adin belki pontus belki kimligindeki bayrakta hilal yerine hac vatan dedigin yerde ise kan dökülecekti. SÜKRETMESINI bil selamun aleyküm |
Evet, süphem yok, ama tamamen ..
..anliyamadim...bir sorun olunca sana soracagim...belki senin cevabini kabul ederim...mesela levh-i Mahfuz`dan Kur`an alhamdullilah bizelere ulasti...her insan/müslümanin kaderi basindan sonuna kadar belli, tabiki bizimde irademiz var, ve kaza var...ama hersey beliyse..imtihanlar ve sonuclar dahil...niye bu dünyada kaderimizi yasayip....cennet`de veya cehenneme ..veya ilk önce cehenneme sonra Muhammed (S.A.V.) sefaatiyla cennet` e gececegiz ???, ins`Allah, anlatabildimmi??
Wenn die wir diesen Film abgespult haben und wir unsere "Rolle" gespielt haben, was ist der tiefere Sinn, warum macht das Allah überhaupt so...wenn alles im levh-i Mahfuz schon feststeht??? Cevabin varsa, merakla bekliyorum...-))) |
Zilli görüscü degilim
yakup hoca da degilim, ALLAHa sükürler olsun. Ben Müslümanim elh. ve ALLAHtan baskasi bizi susturamaz HAK ki söylemekte her zaman her yerde.
|
PompaaaaaaaaalaNijat Abu Talip-))) o.T.
ohne Text
|
2 rakatta kilarim ne varki bunda o.T.
ohne Text
|
2 rakatta kilarim ne varki bunda
sonuc olarak olamyan bir seyi DIN yapmiyorumya... sen ona bak...
Sizler ise Ideolojinizi DIN saniyorsunuz... yazik |
Dedim yaaa sizler benimle DIN konusunu
medeni sekilde sürdüremezsiniz.... cünkü kaybedeceginiz önceden bellidir... sayet Kurani tartisacaksaniz....
Bunu bildiginiz icin... her zamanki gibi CAHILLERIN Silahi olan ve artik toplum disi kalmis PERSÖNLICH olmalar basliyor..... Belki bende DIN Cahili olsam sizin gibi yapardim... galiba bende öyle olurdum... cünkü zamaninda öyleydim galiba |
Benim asker arkadasim ve senin
kafan almayacak kadar büyük bir insandi....
Ne diyeyim... kisacasi Atatürk war der Edle und du der Dumme...... Beide ändern sich nie..... jaaaa das sagt Konfuzius.... schon mal gehört.... übrigens er war kein Moslem hehehe |
Yahu be adam.... SEN ancak AKILLA
Allahi ve onun sana bictigi bilgilerin farkina varabilirsin.....
Seninkisi düpedüz DIN safsatasi..... Yahu senin aklinin almayacagi seyleri nasil DIN yapabilirsinki... onlari zaten anlamiyorsunki..... SEN ANCAK ANLADIGIN SEYLERI DIN YAPIP ONDAN FAYDALANABILIRSIN...... Yani insanin anlamayacagi sey DIN olamaz... CÜnkü DIN anlasilsin diye geldi..... Sen bana demek istiyorsunki.... yahu bu Kurani Kerim anlasilmiyor ama DINDIR..... yani AKLIN almasina gerek yok...... Kusura bakam ama benim aklim aliyor ve ben anliyorum... arastirdim okudum kendimi yetirstirdim ve Kurandaki IDNI yavas yavas kavramya basladim...... BUNUDA AKILLA YAPTIM..... Senin gibi karaborsa inanamam ben... cünkü en azindan asgari sekilde calistirmasini ögrendim..... |
PIYASADA DÖNEN ISLAM DINI DEGILDIR
SIRK DINIDIR......
Yani Islamin adini kullanan SEYTANI DIN dünyayi sarmis... Vallahi Seytana helal olsun.... nasilda DINI kullanip insanlari bozdu mahvetti..... Anen Kuranda dedigi gibi... hepsini azdiracagim... SAYET IMAM EDENLER, YANI MÜMINLER HARIC..... Bitte schön.... der Teufel hat euch alle in der Hand..... cünkü DININIZ tip ve sekil degistirmistir.... |
Birak gevelemeyi beeee
arkadasim Resülün gibi giyinmek DINMIDIR...... ????
Hayir degildir... ben evrensel edep cercevesinde ve tüm Semavi dinlerin cercevesinde istedigim gibi giyinirim...... bunun DINLE zerre kadar alakasi yoktur... Sen bunu anlayincaya kadar, benim karsimda ve tüm aydin insanlar karsisinda DIN cahili kalacaksin |
Birak gevelemeyi beeee
arkadasim Resülün gibi giyinmek DINMIDIR...... ????
Hayir degildir... ben evrensel edep cercevesinde ve tüm Semavi dinlerin cercevesinde istedigim gibi giyinirim...... bunun DINLE zerre kadar alakasi yoktur... Sen bunu anlayincaya kadar, benim karsimda ve tüm aydin insanlar karsisinda DIN cahili kalacaksin |
Birak gevelemeyi beeee
arkadasim Resülün gibi giyinmek DINMIDIR...... ????
Hayir degildir... ben evrensel edep cercevesinde ve tüm Semavi dinlerin cercevesinde istedigim gibi giyinirim...... bunun DINLE zerre kadar alakasi yoktur... Sen bunu anlayincaya kadar, benim karsimda ve tüm aydin insanlar karsisinda DIN cahili kalacaksin |
Dedim yaaa sen Prof olmaliydin
ama her nedense olamamissin.....
Yahu Usta neden Allah seni sevipte yükseklerde görev vermedi..... Yaaaa Yasar Nuri gibi... Süleyman Ates gibi hiyarlar bunu becerirken.... o sendeki var olan ucsuz bucaksiz bilginle sen bir ikinci Islam Papazi olabilridinde.... acaba ALLAHA seni neden unuttu.... Yani Allah seni neden coooooooook yükseklere yücelmeni neden engelledi..... Bu hususta sana bir Vahyiii indimi aaaa aa aa acaba ????? Yaaaa iste bilenle bilmeyen nasilda ayird oluyur dimi ??? Buda Sünnetullahin sistemidir... demekkii DIN Allah kelimesiyle olmuyor... cünkü bunlar hep birer kelimedir.... analamini anlamadinmi zerre kadar degeri yoktur |
Evet dogru söylüyor
Resül senin babanin oglu degilki... senin icin gidip dünya Alemi yakip yiksin.. yada beyninde Kurandaki DINI soksun.....
Sen kendini kandin kurtaracaksin... Resülde kendini kendi kurtardi..... Allaha karsi gelebilridi... o zaman ona göre has bir cezaya carpardilar onu.... mesela Yunus Peygamber gibi..... Veda Hutbesindede ayni seyleri söyledi... kaldiki Kurayn Ayeti acikca söylüyor..... Kabullenemeyen sizlersiniz...... IHR SEID EINFACH OUT |
RESÜLE ITATAT = KURANIN SISTEMINE UYMAK
ohne Text
|
DIPLOMA = O HUSUSTA BILGINLIK
nasil ben insaat alaninda uzmansam.. cünkü biz onu okuduk... ayni sekilde Yasar Hoca ve digerlide kendi alanlarinda uzmandirlar.....
Kisacasi bir bilen Prof. Yasar Hocayla bir onun kadar bilemeyen ve yillarini din uzmanligi yolunda harcamayan bir Yusuf bir olamaz...... Ayet var bunu Kurani Kerim söylüyor.... Hic bilenle bilmeyen bir olurmu..... Olmaz ya tabi biri insan biri hayvan.... öyleyse denilen yüz karasindan Bu sonu ise Akifin tabiridir.... Yani artik sende kabullenmelisin.... caren yok... ister begen iter begenme... bu adam senden daha cok uzmandir..... Onun gibi dünyalar kadar uzman var... neden hic bir tanesi onu düpedüz yalancilikla suclayacak yerine.. onunla ortak calisma icerisine giriyorlar...... Artik bu seninkisi kisisel düsmanlik..... o adam senden kac yas daha büyük.. kac kat daha seviyeli ve kac kat daha itibara sahip..... Allah basarili ve gercekci kullarini san söhret ile sereflendirir |
SIRKTIR diyenmi var ???
Sadece sana Resülün elbiselerini giyinmekle Msülüman olunmuyor dedim..... ama sende onu anlayacak akil yoksa... ben ne yapayim....
Senide Allah öyle yaratmis |
RESÜLÜN KURAN DISI HÜKMÜ YOKTUR
Yoksa Resül ikinci bir Kuranmi yazmistirda haberim yok ???
Varmi öyle ikinci bi kitap ??? |
Yokyaaa sen yoksa Matematigi kendiligind
iligindenmi ögrendin ????
Yani uzmanlarin yardimi olmadan..... ??? Voll daneben...... Yaaa Usta artik nerv mich mit solchen primitiven Fragen nicht mehr.... Her hususta insanlar uzmanlara ihtiyaci vardir.... Sen onlarin ortak bildirilerine göz at vce onlara uy bari..... Birak kendi kafandan DIN yorumlamayi... dafür bist du nicht Weise genug..... Ben yorumlamiyorum... saaadece en üst seviyedeki insanlarin görüslerinin AKLA en yakin geldigini iyi biliyorum ve o cercevede hayatimi yasiyorum..... Di Frage ist nur.... wer von uns beiden mehr das richtige tut |
Cagdas Put = Erbakan o.T.
ohne Text
|
Weil man Ihn evtl. gesperrt hat
Benide sperren etmey ugrasiyorlar, ama hata bulamadiklari icin bir sey yapamiyorlar....
zaten dogrulari söyleyeni 7 köyden kovarmislar |
RESÜLE ITATAT = KURANIN SISTEMINE UYMAK
ohne Text
|
Voll Cool... aaa aa acayibim dimi o.T.
ohne Text
|
Insanlarla insan gibi davranilir
ama Cahilleri 40 sefer kaynak göster dedikten sonra artik insan sinifina koymamiz mümkün degildir ????
Derler ya... Hic bilenle biulmeyen bir olurmu ?? olmaz ya tabi biri insan biri hayvan ICh Frage nicht 1000 mal nach.... nach eine weile ist man einfach nichts mehr Wert... Cünkü o senin dostun IFTIRA atiyor... cünkü kaynagi yok.... kitabin ismini bile veremeyen birisinde insanmi olur.... Iftiraci insanmidir ???? Hayir degildir.... bunu Allah söylüyor.... also kabullen |
Evet IFtirayi resmilestirmek gayet zor o
ohne Text
|
Unnnndddd. ich verstehe gar nichts
Öyle Ayet okumayla DIN onlasilsaydi... bebeklerde DINdar olurdu....
Tefsirden haberin varmi ??? Yada evinde bir Elmalili tefsirin varmi.... ???? Hic okudunmu vbastan dibe kadar bir Tefsir ???? Wohl kaum... sonst würdest du hier nicht Gottes Krieger Spielen |
Neresinde yaziyormus ????
Dünya Alem 3 derken Senin Camiideki Hocanmi 5 dir diyor
|
Sence Sarlatan bence DAHIDIR
cünkü onun aciklamalrini anlamak icin.. önce bir Matamatiksel ve fizik acisindan bir egitimden gecmek lagzim......
Isin enteressant tarafi su... acaba olmayan neyi katti Hulusi dine.... yada olan neyi cikardi ?????? Yahu dostum sende gec bunlari..... |
yooo, peygamberimizin bize biraktigi
sekilde devam gidiyor, onun tavsiyeleri ve kuran ahlaki üzerine. sizin bozuk anlayisiniza göre degil! ;O)
|
Tefsiride burda, yani fazla bir sey degi
stirmiyor ;O)
hem iyi oku senide anlatiyor: 38. Demek ki iş öyle zannettiğiniz gibi kolay değil ey o yalanlama suçunu işleyip duran günahkârlar. Andolsun gördüklerinize ve görmediklerinize. Bunda bütün görülebilen ve görülmiyen, gözlenebilen ve gözlenemeyen, gizli veya açık her şey, olmuş ve olacak bütün işler dahildir. Atâ: "Görülen, kudret eserleri; görülmeyen de kudret sırlarıdır." demiştir. Bu, güzel bir açıklamadır. Bunun günümüz dilinde doğa ve doğa ötesi şeklinde ifade edebiliriz. Madde ve ruh, insan ve cinlerle melekler, dünya ve ahiret, yaratılan ve yaratan, görünen nimetler ve görünmeyen nimetler diye de ifade olunmuştur. Burada Peygamber"in gösterdiği ve göstereceği mucizeleri ve verilen haberlerin geçmiş ve geleceğe ait olanlarını, indirilen ve indirilecek olan, inanılan ve inanılmayan âyetleri de düşünmek gerekir. Kelimelerin asıl ifade ettikleri mânâ şu oluyor: "Her ne ki görüyorsunuz" ve "göreceksiniz, görür ve görebilirsiniz" "ve her ne ki görmez ve göremezsiniz". Bunlara yemin ise şunu ifade eder: Sizin şimdiye kadar gördüğünüz ve şu anda görmekte olduğunuz ve şimdi görmeyip de ilerde göreceğiniz ve görebileceğiniz ve hiç görmeyeceğiniz ve göremeyeceğiniz neler neler vardır. Neler olmuş ve daha neler olacak, neler gelmiş ve gelecektir. Geçmişte, şu anda ve gelecekte sizin anlayabildiğiniz ve anlayabileceğiniz ve daha anlamadığınız ve anlamayacağınız ne gerçekler, acı ve tatlı ne olaylar, ne belalar, ne nimetler vardır, ey günahkârlar, gaflet içinde bulunan inkârcılar! öyle inkâr ve yalanlamayı kolay sanmayınız. İşte onları yaratan ve yaratacak olana ben şânı yüce Allah bütün onlara yemin eder de görmek istemediğiniz şu gerçeği gözlerinize sokmak üzere size, şu ânı ve geleceği ile bütün kâinatı ve acı tatlı her türlü güvenceyi göstererek derim ki, 39. Demek ki iş öyle zannettiğiniz gibi kolay değil ey o yalanlama suçunu işleyip duran günahkârlar. Andolsun gördüklerinize ve görmediklerinize. Bunda bütün görülebilen ve görülmiyen, gözlenebilen ve gözlenemeyen, gizli veya açık her şey, olmuş ve olacak bütün işler dahildir. Atâ: "Görülen, kudret eserleri; görülmeyen de kudret sırlarıdır." demiştir. Bu, güzel bir açıklamadır. Bunun günümüz dilinde doğa ve doğa ötesi şeklinde ifade edebiliriz. Madde ve ruh, insan ve cinlerle melekler, dünya ve ahiret, yaratılan ve yaratan, görünen nimetler ve görünmeyen nimetler diye de ifade olunmuştur. Burada Peygamber"in gösterdiği ve g ö stereceği mucizeleri ve verilen haberlerin geçmiş ve geleceğe ait olanlarını, indirilen ve indirilecek olan, inanılan ve inanılmayan âyetleri de düşünmek gerekir. Kelimelerin asıl ifade ettikleri mânâ şu oluyor: "Her ne ki görüyorsunuz" ve "göreceksiniz, görür ve görebilirsiniz" "ve her ne ki görmez ve göremezsiniz". Bunlara yemin ise şunu ifade eder: Sizin şimdiye kadar gördüğünüz ve şu anda görmekte olduğunuz ve şimdi görmeyip de ilerde göreceğiniz ve görebileceğiniz ve hiç görmeyeceğiniz ve göremeyeceğiniz neler neler vardır. Neler olmuş ve daha neler olacak, neler gelmiş ve gelecektir. Geçmişte, şu anda ve gelecekte sizin anlayabildiğiniz ve anlayabileceğiniz ve daha anlamadığınız ve anlamayacağınız ne gerçekler, acı ve tatlı ne olaylar, ne belalar, n e nimetler vardır, ey günahkârlar, gaflet içinde bulunan inkârcılar! öyle inkâr ve yalanlamayı kolay sanmayınız. İşte onları yaratan ve yaratacak olana ben şânı yüce Allah bütün onlara yemin eder de görmek istemediğiniz şu gerçeği gözlerinize sokmak üzere size, şu ânı ve geleceği ile bütün kâinatı ve acı tatlı her türlü güvenceyi göstererek derim ki, 40. "Şüphesiz Kur"ân, kerim bir Peygamberi"n getirdiği sözdür." Şundan gâfil olmamak gerekir ki: "Burada bu yeminde pozitivizmin en önemli bir hatasına dikkat çekilmektedir. Zira yalanlama ve inkâr etmenin başlıca iki kaynağı vardır: Birisi: Sofestaîlik, safsatacılıktır ki, bunlar gördüklerini de yalanlarlar. Kendine de inanmaz, inatçıdırlar. Bakara sûresinin başında da geçtiği üzere bunlara hitap edilemez. Bunlara bir şey söylemenin hiçbir yararı olmaz, başlarını taşa çarpaçak bir iş gerektir bunlar için. Bununla beraber böylelerine de "sakın, başına taş düşecek" denilsin de, dinlemezlerse bırak bütün hasret başlarında kalsın. Birisi de pozi tivistlik, yani fazla müsbetçilik bağnazlığıdır ki bunlar da gördüklerine inanır, görmediklerini yalanlarlar. Gerçi hataya düşmemek için müsbet yürümek iyidir. Görünür görünmez tehlikelerden korunmak için gerekli olan son yol da budur. Fakat hayattan maks a t gördüklerine saplanıp da durmak değil, yürümek, hatalardan tehlikelerden korunarak hak murada, esenliğe ermektir. Bu gaye ise görünen tarafta değil, görünmeyen taraftadır. Asıl tehlikeler görünen yönden değil, görünmeyen yönden gelecek olanlardır. Onun için hep kanıtlanmış ve kanıtlanacak başka gerçek yokmuş gibi hep görünene saplanıp da ondan ilersini büsbütün yok sayıp inkâr etmek müsbetçilik değil, aynı sofestaiyenin yani safsatacıların yaptığı gibi olumsuz bir körlük ve inatçılıktan ibaret büyük bir hatadır ki kendi bildiklerinden başka ilim yok sayan, îman sınırına yaklaşmak istemeyen kuru akılcı rasyonalistlerle mahdut tecrübeci pozitivist (olgucu)ler hep böyle inkâr etmeyi, yok saymayı isbat zannederek haberlere, olağanüstü şeylere inanmamış, akıl ve tecrübelerinin ötesindeki gerçeğin ateşine yanıp gitmişlerdir. Evet Mülk Sûresi"nde de geçtiği üzere bakıp görmek ve denemek insan için, ilim için en yakın yoldur. Fakat deney bize gösteriyor ki gerçek, bizim gördüklerimizden ve kavrayabildiklerimizden ibaret değildir. Gördüklerimizi, denediklerimizi ispat ederken, görmediklerimizi, kavrayamadıklarımızı, yetişemediklerimizi kabul etmeyip inkâra kalkışmak deneycilik değil, ne aklın ne de tecrübenin onayından geçmeyen bir olumsuzluktur. Hiçbir bakış, h içbir gözlem, hiçbir duygu, hiçbir akıl, hiçbir tecrübe, "görülen, tekrar tekrar denenen sınırın ilerisi yoktur, burada dur, bekle" dememiştir. Aksine bütün denemelerin olumlu olarak verdiği kesin hüküm şudur: Duyup gördüklerinizin ilerisi var. Bu nedenle yürüyün. Fakat yolda giderken ilerisini hep gördüklerinizden ibaretmiş gibi kabul ederek kişisel kıyaslarla yürümeyin, görmediğiniz, bilmediğiniz gerçeklere, tehlikelere rastlıyacağınıza inanarak yürüyün. Hem denemenin bütün dönencesi ihtibar, yani nefsin vuku bulan olaylardan haber almasıdır. Hak, nefsin vuku bulan şeylere uyum sağlayabilmesindedir. Haber"i yok sayarak kendiliğinden yürüyen nefis, kişisel arzu ve hevesleriyle tehlikeye gider. Olaylardan haberdar olmak ise basit ve değersiz olan dokunma, tatma, koklama duyularından ibaret olmadığı gibi görme duyusundan da ibaret değil, işitme ve iç duygu ile akılla da ilgisi vardır. Hatta haberin en geniş sınırları işitmededir. O, insana akıl ve görme yoluyla kavranamayacak haberler getirir. Haber alma n ın önemi büyüktür. Onun içindir ki devletler elçiliklere pek büyük önem verirler. Özellikle tehlike gelmesi ihtimali olan hususlarda en zayıf bir haberi dahi gözardı etmezler. O halde hiç yalanı tutulmamış, ahlakı, akıl ve anlayışı eğrilikle lekelenmemiş, tecrübeler neticesinde güvenilir ve doğru sözlü olarak tanınmış, ne söylediğini bilen bir habercinin her türlü sıkıntıyı göze alarak kesin bir iddia ile, "Ben güvenilir kaynaktan haber aldım, bu böyledir. Şimdi akıllarınızın eremiyeceği şekilde şöyle olac a ktır. İnanın, sonra anlayacaksınız." diye yeminler ederek verdiği haberi "öyle şey olmaz" diye yalanlamaya kalkışmak, gerek kuramsal akıl, gerekse pratik akıl bakımından pek büyük hata olmaz mı? Mekke"de ortaya çıkıp da her şeyi göze alarak, "Ey Mekkeliler! Sizler ve bütün insanlık pek büyük bir tehlike içindesiniz. Eğer Allah"a inanır benim verdiğim haberleri dinler, bana uyar, özveride bulunursanız gerçi birçok sıkıntı çekecek, mal ve can kaybı vereceksiniz amma daha büyük tehlikeden, korkunç musibe t ten kurtulacak, Kayser ve Kisra"yı tepeleyip yalnız Hakk"a kul olarak insanlığa hakkı tanıtacak önderler olacak, Allah yanında hak murada ereceksiniz. Allah bana böyle dedi ve bu Kur"ân"ı verdi. Bu dünyanın sonu nasıl olsa ölüm değil mi, gelin onunla inleye inleye ateşe gitmektense güle güle can verip Hakk"ın cemaline kavuşalım" diye çağrıda bulunan Hz. Peygamber (s.a.v)"e, o zaman bir taraftan gördüklerine saplanarak, bir taraftan gördüklerini bile tamamen yok sayarak "deli" diyenlerin "bize şiir söylüy o rsun" veya "bazan üstüne rast getiren ve çoğu zaman yalancı çıkan kâhinler gibi kehânet taslıyorsun" veya "bizi büyüleyip anlamadığımız bir yönden aldatmak, böylece kendin yararlanmak, yaşamak istiyorsun, bize kendi çekip durduğumuz zarar ve ziyanlar ye t miyormuş gibi bir de sen mi aldatmak istiyorsun?" diyenlerin ilk bakışta akla uygun gibi görünen sözleriyle sonundaki gerçek karşılaştırılacak olursa ve gerçekte yirmi küsur sene sonra o müşriklerin, Kayserlerin, Kisraların tepelenip İslâm nurunun her t a rafa yayıldığı tecrübe sahasında, imtihan meydanlarında sözle değil, yapılmak suretiyle gerçekleşerek kendini gösterdiği düşünülürse, akıllı kim, deli kim, kim haklı ve aldanan kim olduğu tecrübe ile ortaya çıkmış, anlaşılmış olmaz mı? O halde görülene tu t unup da müsbet gitmek isteyenler için bulundukları noktada durup kalacaklarına bu haberlerin henüz görünmeyen yönlerini de göz önüne alarak yalanlama ve inkardan sakınmak ve bulundukları halde kalamıyacaklarını bilerek ahiretin o yüce mutluluğuna ermek için aşk ve sevgi ile hakka doğru yürümek daha olumlu ve daha kârlı olmaz mı? İşte yüce Allah; bütün tecrübelerin, isbatların esası olan "görülen var, görünmeyen var, gördüklerinize saplanıp kalmayın" temel kuralını aşılamak ve bu suretle haberi inanılacak d uruma getirmek için görülene ve görülmeyene yemin edip hepsini şahit göstererek buyuruyor ki, haberiniz olsun o yani sadece akıl yoluyla bilinemiyecek olan o haberleri size bu eşsiz ifadelerle bildirip öğüt vermek üzere okunan Kur"ân gerçekten kerim; saygı ve hürmete layık, ikram ve cömertlik sahibi yüce bir elçinin, büyük bir Hak elçisinin getirdiği sözdür. O, yalanlanması değil, saygı ile, inanç ile dinlenmesi gereken bir sözdür. Çünkü elçinin sözü, onu gönderenin sözüdür. Âyette geçen "den, yani " s aygıya değer elçi"den maksat Hz. Peygamber (s.a.v)"dir. Tekvir sûresinin 19. âyetinde geçen "Rasûlin kerim" Cebrâil olduğu gibi, burada da öyle olduğu görüşünde olanlar olmuşsa da oradaki ipuçları ile buradaki ipuçlarının farkı vardır. Orada "Kuşkusuz o s aygı değer bir elçinin sözüdür. O elçi pek kuvvetlidir. Arş"ın sahibi olan Allah"ın yanında çok itibarlıdır. Orada kendisine itaat olunur, kendisine itibar edilir. Arkadaşınız mecnun değildir. Andolsun o, Cebrail"i açık ufukta gördü. O Peygamberin gayp konusunda hiçbir zaafı yoktur. Ve Kur"ân, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir."(Tekvir, 81/19-25) vasıflarıyle ve "Sahibüküm" (sizin arkadaşınız) diye tanıtılan Hz. Peygamber (s.a.v)"in açık ufukta gördüğü pek kuvvetli elçinin kovulan şeytan olmadığı anlatılmış olduğundan o değerli elçinin Allah tarafından Peygamber"e gelen Cebrail olduğu açıktır. Oysa o değerli elçinin şair, kâhin olmadığını söyleyen şu âyetlerin burada Hz. Peygamber"in değerini açıkladığı ortadadır. Kuşkusuz o Kur"ân, Kerim bir elçinin b ildirisidir. 41. O bir şair sözü değildir. Onu bir şiir gibi dinleyip geçmeyin. Siz pek az îman ediyorsunuz. Gerçi bunda sözün kusursuzluğunu biraz takdir etmek ve güzelliğinden bir parıltı sezmek gibi imana benzer bir parça duygu gösterilmiş olursa da bu, onun gerçek kıymetini duymamak, elçinin değerini, peygamberliğin ne olduğunu, gönderenin ululuğunu, kıyametin hak olduğunu bir hayal sanmak sizi esenliğe çıkaracak, çok yüce gayelere erdirecek olan o Hak bildirilerini inkâr etmektir. Böyle benze r ini görmediğiniz şeyleri gördüklerinizin bazısına benzetmekle işin içinden çıkacağınızı zannediyorsunuz. Şiir ne kadar güzel olursa olsun büyük bir elçinin bildirdiği yürekler oynatan açıklamalarına şiir demek ne büyük hata, ne büyük gaflettir. "Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yakışmaz da." (Yasin, 36/69) gerçeğini anlamaktan, gerçeği kabul ve takdir etmekten uzak olan o duygu, o azıcık şuur parıltısı yeterli değil; Kıyamet günü Hakk"ın huzuruna varıldığı vakit sahibini esenliğe çıkaracak gerçek bir iman ile işe sarılmak gerekir. 42. O bir şair sözü değildir. Onu bir şiir gibi dinleyip geçmeyin. Siz pek az îman ediyorsunuz. Gerçi bunda sözün kusursuzluğunu biraz takdir etmek ve güzelliğinden bir parıltı sezmek gibi imana benzer bir parça duygu gösterilmiş olursa da bu, onun gerçek kıymetini duymamak, elçinin değerini, peygamberliğin ne olduğunu, gönderenin ululuğunu, kıyametin hak olduğunu bir hayal sanmak sizi esenliğe çıkaracak, çok yüce gayelere erdirecek olan o Hak bildirilerini inkâr etmektir. Böyle benzerini görmediğiniz şeyleri gördüklerinizin bazısına benzetmekle işin içinden çıkacağınızı zannediyorsunuz. Şiir ne kadar güzel olursa olsun büyük bir elçinin bildirdiği yürekler oynatan açıklamalarına şiir demek ne büyük hata, ne büyük gaflettir. "Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yakışmaz da." (Yasin, 36/69) gerçeğini anlamaktan, gerçeği kabul ve takdir etmekten uzak olan o duygu, o azıcık şuur parıltısı yeterli değil; Kıyamet günü Hakk"ın huzuruna varıldığı vakit sahibini esenliğe çıkaracak g erçek bir iman ile işe sarılmak gerekir. 43. O, bütün âlemlerin Rabbi olan yüce Allah"tan indirilmedir. O elçi, onu olduğu gibi bildirmekle görevli değerli bir elçidir. İşte Kur"ân"ın hakikatı budur. Yukarıda "O değerli bir elçinin sözüdür." denilmişti. Eksik düşünenler "elçi" ve "değerli" sıfatlarının mânâlarını iyi düşünmeyerek Kur"ân"ın hiç olmazsa lafızları o elçinin kendi tarafından Allah namına söylediği kendi sözü imiş gibi yanlış bir zanna düşmesinler diye burada Kur"ân"ın hem mânâsı hem de l afızları Allah tarafından parça parça indirilmiş olduğu belirtilerek, "Bütün âlemlerin Rabb"ı olan yüce Allah"tan indirilmedir." diye gerçeği açıklanmış ve bunu daha çok vurgulamak ve kanıtlamak için de buyrulmuştur ki: 44. Eğer o elçi, bize karşı, yani biz ona söylemeden, yap veya yapma demeden, sanki biz söylemişiz gibi, bizim adımıza kendiliğinden bazı laflar uydurmaya kalkışsaydı 45. biz ondan dolayı yeminiyle elbette tutar yakalardık. Burada "yemin", "onun yemini" mânâsına peygamberin ettiği yemin veya yüce Allah"ın kuvvet ve kudreti demek olabilir. Yani bu iki mânâya gelme ihtimali vardır. Zira yemin esasen kuvvet demektir. Yani, o takdirde bu Kur"ân, bu sözler Allah tarafından indirildi diye ettiği türlü türlü yeminler yalan yere yemin olacağından dolayı biz onu o yeminiyle yakalar, yahut kuvvetle tutar, hıncını alır, yalanı başına çarpardık. 46. Sonra elbette ondan dolayı kalp damarını (veya iliğini) keser atardık. VETÎN: Kalp damarı, şah damarı, atar damar, bazıları da bel kemiğinin iliği, omurilik demişlerdir ki, ikisi de kesilince sahibi derhal ölür. Yani, o vakit ikram edip değer vermek şöyle dursun hem yalanını tutarak rezil eder, hem de yok ve helak ederdik. 47. O vakit içinizden hiç biriniz engel olamaz, onu savunamazdı. Fakat gerçek öyle değil, o bir saygın Peygamberdir. Öyle yalandan, yalan yere yeminden uzak, cömertlik ve ikramı, mucizeleri, doğruluk ve güvenilirliği ortada bir elçidir ve o Kur"ân gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah"tan indirilmedir. 48. Kur"ân"ın indirilmesinin hikmetlerine gelince, ve o korunacak takva sahipleri için bir tezkiredir. Yani bir öğüt, yollarını gösterecek bir hatırlatıcıdır. Onlar için bir öğüttür. Çünkü faydalanacak olanlar onlar, öyle korunmak hissini besleyen saygılılardır. 49. Bununla beraber biz biliyoruz ki, sizin içinizden yalanlayan inkârcılar vardır. Yani biz onların cezalarını veririz. 50. Ve çünkü o Kur"ân, onun kıymetini bilmeyip nankörlük eden kâfirlerin üzerine de gerçek bir hasrettir. Onlar kıyamet günü takva sahiplerinin aldıkları sevabı görünce sonsuz bir özleyiş içinde kalacak, iç çekeceklerdir. 51. Kuşkusuz o, gerçekliğinde hiç şüphe olmayan bir kitaptır. Şiir, kehanet, zan ve tahmin türünden olmak şöyle dursun ilme"l-yakîn (kesin olarak edinilmiş bilgi) ve ayne"l-yakîn (bir şeyi kendi gözü ile görüp mahiyetini bilme)den de daha yüksek hakka"l-yakîn (gerçekliğinde hiç şüphe olmayan)"dır. (Vâkıa sûresinin sonuna bkz.) 52. O halde ey değerli elçi! "Haydi Rabbinin yüce ismiyle tesbih et". |
Bu kismi SENI ilgilendirir :O)
40. "Şüphesiz Kur"ân, kerim bir Peygamberi"n getirdiği sözdür." Şundan gâfil olmamak gerekir ki: "Burada bu yeminde pozitivizmin en önemli bir hatasına dikkat çekilmektedir. Zira yalanlama ve inkâr etmenin başlıca iki kaynağı vardır:
Birisi: Sofestaîlik, safsatacılıktır ki, bunlar gördüklerini de yalanlarlar. Kendine de inanmaz, inatçıdırlar. Bakara sûresinin başında da geçtiği üzere bunlara hitap edilemez. Bunlara bir şey söylemenin hiçbir yararı olmaz, başlarını taşa çarpaçak bir iş gerektir bunlar için. Bununla beraber böylelerine de "sakın, başına taş düşecek" denilsin de, dinlemezlerse bırak bütün hasret başlarında kalsın. Birisi de pozi tivistlik, yani fazla müsbetçilik bağnazlığıdır ki bunlar da gördüklerine inanır, görmediklerini yalanlarlar. |
Hep ayni seyi söylüyorsunuz, ya giyim ya
XXX. istedigini yapabilirsin. simdi ben öyle giyinsem sen bana niye karisiyorsun? ne hakkin var buna? ben sevdigim bir insana benzek istiyorsam o sucmu? elalem beyendigi futbolcuya, oyuncuya, mankene veya anne ve babasina benzemek ister, onlari sevdigi icin. biz ise önce allahi (c.c.) sonra peygamberimizi (s.a.v.) sevmemiz gerekiyor. bu böyle degilse, cocuklarimizi, esimizi, kardeslerimizi, anne ve babamizi onlardan daha cok seviyorsak, o zaman isi tam kavrayamamisiz demektir!
Burda "özendigi" sözde proflarin ve yazarlarin yazilarini yanlis oldugunu bile bile üstünde duran insanlar, onlari cok sevdiklerindenmi yapiyorlar? O kitaplar bedava dagitiliyorda, o sahislar nerden para kazaniyor? Bu kitaplar sulami basiliyor? Kurani inceleyip, icinden islami yalanyabilmek icin her seyi cimbizla cikarip kullanmaya calistiklari ortada. Neymis, önce sunu bunu oku (yani peygamberimizin bize emrettikleri seyler olmazmis diyenleri, onlar 1400 sene önceye bagli diyenler) sonra sunu bunu oku (yani apacik peygamberimizi hic bir sey beceremeyen, nerdeyse hic bir görevi olmayan bir arap bedevisi olarak göstermeye calisanlar) ve bunlari "anladiktan" sonra sunu oku (yani, namazi (her ibadeti), melekleri, peygamberleri ve cogu seyi inkar edilmesi gerektigini anlatmaya calisan bir zavalli). Peygamberimiz gibi giyinme istersen, onu sevmeyebilirsin(bu senin bilecegin). Ben sevme demiyorum. Ama, kurani kerimde denildigi gibi O yetki verme ilede hükümlü, onun verdigi hükümlere uyman lagzim!!!! Namaz kilmaktan tut, kurban kesmek ve sosyal hayata bagli bir sürü uyulmasi gerekenler var! Onlari uygulamakta zorunlusun. Kacisi yok!!! Onun gibi giyinmeyebilirsin, bunu sevdigi insana benzemek isteyenler yapabilir. |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 04:50 Uhr. |