Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Liebe, Flirt & Partnerschaft (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=393)
-   -   "Kendine iyi bak" (http://localhost/forum/showthread.php?t=4834)

16.07.2009 16:45

Ask bitti
 
Aşk Bitti

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Uzun bir hastalık gibi
Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
Bitti.

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
Belki bir yağmur yağar akşama doğru
Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
Aşk da bitti diyordu ya bir şair
Aşk bitti işte tam da öyle

Ahmet Telli



Ask hic bitermi? http://www.youtube.com/watch?v=vzklc...eature=related

16.07.2009 16:46

Ayrılık Ayracı

Bütün ayraçları kaldırdın
Ama unuttuğun bir şey vardı yine de
Çiçekleri sulamadın
Gökyüzü sarardı o zaman
Bulutlar kirlendi
Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
Ve birden ayrımsadık ki
Ayrılık orda başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiğiyerde
Ezberlenecek hiç bir şey yok bu dünyada
Kirletilmemeiş bir bulut bile yok artık
Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışında
Yaşadığım kentte sana benziyor git gide
Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
Ya da erteletiyorum biletimi son anda
Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
Karşılıksız bir mektup kadar burkuluyor kalbim
Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun tam da orda başlıyor ayrılık
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememk içn
Uçaklar, gemiler, trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgar
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Birden ayrımsadım ki ayrılık orada başlıyor
Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak gün boyu
Derim ki :
Ayrılık gündemdedir ne yapılsa
Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmiştin
Ama unutmuşsun ayrılık ayracını

Ahmet Telli

16.07.2009 16:49

ÇOCUKSUN SEN / I


Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen

Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil

ÇOCUKSUN SEN / II
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Çocuksun sen, çocuğumsun

AHMET TELLİ

16.07.2009 16:50

Hiç özlemedim seni
 
ÖZLEMEDİM SENİ

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni

Sıcaklığını bulmalıyım
dokunuşlarını, kenetlenişi
Terimizle sulanmalı yeryüzü
güneş terimizle ışıldamalı sabah olunca

Apansız fırtınalar çıkmalı
sarsılmalıyım

Özlemek
yanında olmak isteğidir
gülüşünü görmek biraz da
Hiç özlemedim seni

Saçlarına gül takmam
bir ırmak gibi akıtırım ovaya
soluğunla yanar
dudaklarımın bozkırı

Akkor halindeki ufuk
bakır bir tel gibi eriyip gider
kraterler ortasında kalırım

Toprak yarılır birden
su kirlenir

Ürpertir bu coğrafya
bu serüven
ikimizi bir anda
yaşadığımı duyarım

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni




AHMET TELLİ

16.07.2009 16:51

ÖZLETİYOR SENİ BU YAĞMURLAR

Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle

Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün

Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları

Tarih de kekemeleşiyor bazan
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini

Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir

Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan

Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun


Ahmet TELLİ

16.07.2009 16:52

«BEKLE BENİ»

Karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle
Kimseler beklemezken bekle beni
-K.Simonov

I
Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni
Bahar geldiğinde
kırlara çıkacaksın
dizboyu otlar üstünde
koş koşabildiğince
ve sakın yitirme neşeyi
Kırların sessizliğinde
yüreğinin sesini dinle
ve orada benim için
küçücük bir yer ayır
ve bekle beni küçüğüm
Doğa pervasızdır biraz
bakarsın en olmaz yerde
masmavi bir su fışkırır
ve suyun ışıldayan göğsünde
sevincin nilüferleri
Bahar şaşırtmasın seni
sırtüstü uzan bir gölgeye
suların, kuşların sesini dinle
ve bekle beni orada
döneceğim küçüğüm

II
Mapusane türküleri
hüzünlüdür biraz
belki her dinleyişinde
yüreğin burkulmakta
için sızlamaktadır
Ama acılara alışılmaz
birşeyler var değişecek
birşeyler var
değiştirmemiz gereken
önce acılardan başlanacak
Beş on yıl dediğin
pek kolay geçmeyebilir
üstelik bu savaş
bu kahredici kıyım
bitmeyebilir daha uzun süre
Ama sen sahip çıkarak
yaşama ve sevince
bekle beni küçüğüm
acılar bitecek bir gün
sevgiler çiçek açacak
Mapusane türküleri
hüzünlüyse de biraz
yüreğin burkulmasın
için sızlamasın sakın
ve bekle beni küçüğüm

III
Kış kıyamet bir gün
bakarsın çıkıp gelmişim
varsın azgınlaşsın tipi
ve uğuldayadursun
dışardaki rüzgâr
Sakın şaşırma küçüğüm
üşümüş bir serçe gibi
titremesin ellerin
apansız çıkıp geleceğim
kış kıyamet de olsa bir gün
Uğuldayan bu rüzgâr
bu delice yağan kar
ürkütmesin seni
direnmektir artık
bekleyişin öbür adı
Sen türküler söyle
ve gülümse küçüğüm
çünkü sesinin
ırmağıyla yeşerecek
hasretin bozkırları
Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
beke beni küçüğüm

AHMET TELLİ

16.07.2009 16:54

Bilerek mi yanına almadın giderken başının yastıkta bıraktığı çukuru..
 
GİDERKEN

Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru

Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar

Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur

Sunay AKIN

16.07.2009 16:56

ANTİK ACILAR



Geçim parası için

nice yaşlının

eski İstanbul evlerinden

getirdiği eşyalar

üstüne kar koyulup

satılıyor antik

acılar çarşısında



Sunay Akın

16.07.2009 23:32

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit...
 
HADİ GİT..


Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.

Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

Her darbene tahammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git! ...

Cemal Safi

18.07.2009 23:32

Bir gönül sayfasi daha kapandi
 
En güzel yerinde bitti aşkımız
Bir gönül sayfası daha kapandı
Ansızın terketti umutlar bizi
Bir gönül sayfası daha kapandı

İkimiz sevmiştik delicesine
Ayırdılar bizi ölürcesine
Ölmeden toprağa gömercesine
Bir gönül sayfası daha kapandı

Ayrılıkmış meğer aşkın bedeli
Kalbim paramparça gönlüm bir deli
Nasıl diner sensiz gözümün seli
Bir gönül sayfası daha kapandı


Ahmet Selcuk Ilkan


http://www.youtube.com/watch?v=qN5gQ...eature=related

18.07.2009 23:35

Seninle aşkımız eski bir roman Yandı sayfaları külüdür kalan
 
AŞKIMIZ BİR ROMAN


Kalbimde arama eski yerini
Sen gözümden akan sele karıştın
İstesem de artık sevemem seni
Hasret rüzgarına yele karıştın

Seninle aşkımız eski bir roman
Yandı sayfaları külüdür kalan
Sevgilim herşeyim sendin bir zaman
Ne yazık sonunda ele karıştın

Kırılan kalbim var dinmez bir kini
Ömrümce sürecek aşka yemini
Kavuşmak imkansız artık sevgilim
Dönüşü olmayan yola karıştın

AHMET SELÇUK İLKAN


http://www.youtube.com/watch?v=-c6IdlYM7cg

18.07.2009 23:37

herseyi bitirdik
 
Her şeyi bitirdik bir yalan gibi
Bu aşkı yarına götüremedik
ne günler yaşadık bir roman gibi
Ne yazık sonunu getiremedik

Önce evet dedik bu hayır neden
Biz aşkla başladık bu gurur neden
Ümitler sendendir arzular benden
Ne yazık sonunu getiremedik

Şimdi sen yolcusun meçhul yollara
Şimdi ben yolcuyum başka kollara
Ne desek boş artık geçen yıllara
Ne yazık sonunu getiremedik
Bu aşkı yarına götüremedik

AHMET SELÇUK İLKAN


http://www.youtube.com/watch?v=M_BJ5jZmyFI

19.07.2009 21:54

Ümit Yasardan Rübailer
 
Beyhude o göz süzmelerin, bakmaların
İşveyle güzel göğsüne gül takmaların
Şairce sevip, övmeyi bilmezler ki
Hep böyle susarlar, dili yok aynaların.





Bir gün bile anmaz bizi andıklarımız
Er geç unutur, sevgili sandıklarımız
En sonra kül olduk bu büyük yangında
Boşmuş, tutuşup kor gibi yandıklarımız.




Bir kez kimi sevdiyse unutmaz bu yürek
Devran kiri, nisyan pası tutmaz bu yürek
Bir gün o muhabbetten eser kalmazsa
Ancak o zaman bir daha atmaz bu yürek.




Her zevki tadıp her şeyi bilmek ne güzel
Her sevgiyi, her ne’şeyi bilmek ne güzel
İnsanlığın alçaldığı bir dünyada
Bir insanı sonsuz sevebilmek ne güzel.




Bir gün zaman kayar ellerinden tutamazsın
Sel gibi akan yaşlarını kurutamazsın
Öylesine bendesin ve öyle sendeyim ki
Unutmak istesen de artık unutamazsın.



Gül biraz, bunca keder, bunca gözyaşı bitsin
Gül biraz, şu gök kubbe kahkahanı işitsin
Her gidenin ardından koşmağa değmez hayat
Gelecekleri bekle, gidecek varsın gitsin.




Seven kaybeder miydi arayıp bulmasaydı
Yeni güller açmazdı o güller solmasaydı
Hiç çekilmez olurdu yaşadığımız dünya
Aşkın bittiği yerde unutmak olmasaydı.

20.07.2009 10:41

ahmet kaya_kendine iyi bak

Yan yana geçen geceler unutulup gider mi?
Acılar birden biter mi?
Bir bebek özleminde seni aramak varya
Bu hep böyle böyle gider mi?

Suya hasret çöllerde beyaz güller biter mi?
Dikenler göğü deler mi?
Bir menekşe kokusunda seni aramak varya
Bu hep böyle böyle gider mi?

Kendine iyi bak beni düşünme
Su akar yatagını bulur.

İçimdeki fırtına kör kurşunla diner mi?
Kavgalar kansız biter mi?
Bir mavzer çığlığında seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi?

Şu kahpe dünya seni bana düşman eder mi?
Dostluklar birden biter mi?
Bir kardeş selamında seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi?

Kendine iyi bak beni düşünme
Su akar yatağını bulur.

26.07.2009 00:32

BU ŞEHİRDE KAYBOLMAK



Bir zamanlar sizin olan şehir artık sizin olmaktan çıkmışsa; onunla dertleşmek, ondan bir işaret, bir sihirli sözcük beklemek neye yarar? Ona her içinizi açtığınızda o korkunç kayıtsızlığıyla sizi tarafsız bir şekilde aşağılayacaktır. Tıpkı İstanbul’un, ona her sığındığımda bana yaptığı gibi. Belki de artık kimseyle dertlenmeyecek bu şehir; kimseye bir işaret, sihirli bir sözcük vermeyecek. Çünkü öyle çok ihanet edildi ki ona. Artık kimse onun kalbini nereye gizlediğini bilemez...



İşte bir İstanbul gecesinde, yine kendimleyim. İstanbul, gizemli ve serüven dolu bir orman gibi uğulduyor yanı başımda. Sanki o davetkâr, o ışıklı kollarının arasına çağırıyor beni. Ve ben, bir an için de olsa, onca düş kırıklığı ve onca ihanetten sonra, her şey eskisi gibi olacakmış gibi sanıyorum. Ve ona, sakladığı yüzüne, kalbine, sırlarına herkesten çok yaklaşmak ve onu görmek istiyorum. Bana baktığı yere, gözlerine bakıyorum... Hayır, bana bakmıyor; aslında kimseye bakmıyor; yoksa, uğuldayan kalabalığın üstünden uzaklara, bu şehirdeki harcanan insanların cesetlerinin biriktiği ufka mı bakıyor, sonsuz bir acıyla? Yo, oraya da değil! Daha yakından bakıyorum yüzüne. İşte o an tüylerim diken diken oluyor, ruhum buz kesiyor. Bu şehrin gözlerinin derin bir boşlukla oyulduğunu görüyorum. Kavranamayacak bir kayıtsızlıkla kendine dönmüş bir yüz bu. Bizi gören, gözeten, duyan kimse yok, diye söyleniyorum kendi kendime... Kaybolduk!.. Kayboldum!.. İşte bu anda, kaba, korkak, şehvet ve ihanet dolu, açgözlü ve acımasız sesler korkunç bir gürültüyle yükseliyor şehir denen bu karanlık ormanın ortasından ve birbirine karışıyor...



Yaralarımı iyiden iyiye sarıp ve şehrin o ürkütücü ve beni zaman zaman büyüleyen o çürümüşlük kokusunu içime çekip yürüyorum. Bu şehirdeki bilmediğim sokaklara, meydanlara, evlere, meyhanelere; bilmediğim sislere, yüzlere doğru yürüyorum... Bilinmediğim yerlere ve duygulara... Bu şehirdeki kimi insanlar beni bildiler de, tanıdılar da ne oldu, diye düşünüyorum. Her biri kendime olan inancımdan, güvenimden bir parça alıp götürdü. Ben önlerine ışığımı, çocuksu sevinçlerimi, o sonsuz sandığım umutlarımı uzattım cömertçe: onlarsa dostluğumu, karanlık bir işbirliği, yakınlığımı ise bir görgü tanıklığı sayıp en çıplak, en savunmasız yanımı hedefleyip ölümüne sakatladılar, acımasızca yaraladılar beni...



Onlar için yine de endişe duyuyorum. Çünkü bütün kötülüklerini bu şehre güvenerek yapıyorlar, kendilerini bu gösterişli ve güçlü sandıkları şehrin bir parçası sanıyorlar. Ve en acısı, kaybolduklarını bilmiyorlar. Eminim, çoğu bu şehrin yüzüne yakından bakmadı, onun oyulmuş gözlerini, o kavranamayacak kadar derin olan kayıtsızlığını ve her geçen gün şehrin ufkundaki cesetlerden yükselen o dayanılmaz çürümüşlük kokusunu duymadı…

Eğer duysalardı; bu şehre, bu denli bağlanmazlar, bu denli bencil ve duygusuz yaşamazlardı...



Gece yürüyor ve ben yüksek bir tepeye çıkıp lanetli bir gemi gibi karanlık ve ürkütücü denizde yüzen şehire bakıyorum. Şehir ışıklar içinde yalpalıyor. Işıklar, yakınlarımı, dostum sandıklarımı, tanıdıklarımı saklıyor sanki benden. Bir an bu ışıklardan birinin altında, annemin bir evde, yatağında, kimsesiz uyuduğunu düşünüyorum. İçim acıyla ürperiyor. Annemi gecenin bu saatinde, bir yatakta, kimsesiz uyurken düşünmeye dayanacak gücü bulamıyorum kendimde...



Sonra, izbe, unutulmuş bir meyhaneye giriyorum. Tek başına içki içip kendi kendilerine konuşan erkeklere bakıp içiyorum ben de. Yalnız içen erkekler meyhanenin ortasındaki, büyülü, derin ve karanlık boşluklara nefretlerini kusuyorlar; gökyüzündeki kayıp yıldızlara hayali yumruklar sallıyorlar. Hepsi de bilinmez yerlerde, iyi yürekli ve hiçbir şeyi unutmayan birtakım vefalı insanların görünmez bir pencereden kendilerine baktıklarına ve onlara yerden göğe kadar hak verdiklerine gönülden inanıyor. Onlar da bu şehirde kaybolduklarını bir türlü kabullenemiyorlar sanki... İşte bu anda, içimde, her nasılsa kalmış bir umut duygusu ısınıyor. Bu insanları bu duyguyla sarıp sarmalamak istiyorum. Sonra, bu yalnız ve kaybolmuş gece adamlarından birkaçıyla birlikte bir dolmuşa biniyorum. Alkol, kırgın ve alıngan fısıltılarla dolaşıyor damarlarımızda. Sanki evlerimize değil de bu dünyanın gerçek sahibini bulmak için, onun kalbine doğru ilerliyoruz. Şoförümüz alkolün büyülü sisiyle örtülmüş bu tuhaf halimizi fırsat bilip gece tarifesinin de üstünde ücret istiyor bizden. İtiraz ediyorum. Tarifenin üzerine çıktığını söylüyorum. Tartışma uzuyor. Ve şoför ansızın frene basıyor. “İn ulan aşağıya!” diyor. Duraklıyorum ve ne yapmam gerektiğini düşünüyorum.



Ancak belli ki şoförümüzün benimle kaybedecek hiç vakti yok. Bir şeylere yetişmeye çalışıyor, açgözlü bir telaşla. Bu güçlü ve gösterişli görünen şehrin bir parçası sayıyor kendini o da; kaybolduğunun farkında değil oysa. Direksiyonun altındaki bir bölmeden levyeyi kapıp dışarı çıkıyor ve oturduğum taraftaki kapıyı açıp beni dışarı sürüklüyor ve levyeyle vurmaya başlıyor bana. Gece adamlarından birinin çıkıp beni kurtarmasını bekliyorum ama o an arabanın camlarının sislere gömüldüğünü görüyorum. Bu şehirde herkesin kaybolduğunu, bu yüzden kimsenin kimseye asla yardımcı olamayacağını bir kez daha anlıyorum. Yere düşüp kalıyorum, öylece... Şoför, bir iki tanıdık küfür savurduktan sonra direksiyonun başına oturuyor; savaş aracı levyesini gururla yerine yerleştiriyor ve gaza basıp gidiyor. Gecenin bir yarısı çevre yolunda kalakalıyorum... Evime doğru ağır adımlarla yürürken, bir ara kendimden şüpheye düşüyorum; sesimi duymak istiyorum. Garip, çok uzak, hırıltılı bir ses çıkıyor ağzımdan. Kollarıma, ellerime ve yüzüme dokunuyorum; bir yabancıya dokunur gibi oluyorum. Anlıyorum ki bu şehirde kayboluşumun acısı, amansız olunca bir başkası oluyorum ben: Bu şehirde, sanki, daha önce hiç yaşamamış bir başkası...


Cezmi Ersöz

26.07.2009 00:35

Aşkta yarın yoktur sevgili...
 
AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.
Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.
Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.
Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular yoktur.
Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili.
İnsan bir başka ışığa teslim olur...
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil,
içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.
Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.
Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan`da Ganj Nehri`nin kıyısında yakılan yoksul adamın
hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de...
Newyork`ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının
çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir
sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili,
kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı
hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.
Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda,
gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri,
o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.
Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

Aşk çok eski bir şeydir sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...
Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,
hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.
Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...
Bazen denizler, kıyılar çeker insanı.
İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde
yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...
Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda
umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler,
kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının
korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular başlayacak...
Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve
hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...

Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,
cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri
alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

Aşkta yarın yoktur sevgili...



Cezmi Ersöz

26.07.2009 00:55

Yine Seninle Geldi Hayat

Hayat kitaplarda yazılan gibi değilmiş. Kitaplarda her kelimenin altında başka bir kelime gizliymiş. Her yüzün altına başka bir yüz... Böyle gidiyormuş, bunun sonu yokmuş.

Geç de olsa şimdi anlıyorum. Beni aşar bu kelimelerin altındaki kelimeler, bu yüzlerin altındaki yüzler... Ben içimdeki acıya bakarım. İçimdeki enayiliğe bakarım. Evet, kelimelerin altındaki kelimeyi, yüzlerin altındaki yüzü biliyorum ama, ben seni içimde hissederken, sana inanmışken şehrin her tarafında yanan bir ışık vardı. Yollarda, bahçelerde, hiç durmadan yanan bir ışık... Sen bu hayatta her şeyi benden iyi bilirsin. Öyleyse açıkla seni içimde hissettiğim her an hayatı aydınlatan bu ışığı... Yollarda, bahçelerde, evlerde gece ve gündüz durmadana yanan bu ışığı..

Hadi böyle bir ışığın hiç olmadığına inandır beni. Enayisin de bana... Çocuklardan, sarhoşlardan, budalalardan bile daha enayi...


Cezmi Ersöz



http://www.cezmiersoz.com/page1.html

26.07.2009 11:35

KİMİ SEVSEM SENSİN

kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor

kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum



http://www.youtube.com/watch?v=2yLmm...eature=related


ATTİLA İLHAN

31.07.2009 12:23

İSTERSEN HİÇ BAŞLAMASIN


İstersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk yaratamazsın

Örselenmiş bir çocukluk
İşte benim bütün hikayem
Kaç sevda geçse de yüreğimden
Bu yıkıntıları onaramazsın

İstersen hiç başlamasın
Geç kalmışız birbirimize
Yanlış kapılarda geçmiş bunca yıl
Dönemeyiz artık ilk gençliğimize
İstersen hiç başlamasın
Söz verelim kendimize

Murathan Mungan

31.07.2009 12:25

KARA GÖZLERİN


Kara gözlerindeki umut
Siyah saçları kadar karamsardı
ve kadere küsmüştü O, bir kere
Sevgiyi öldürdü diye...
Sanki ona uzanan ellerde
Keskin bir bıçak
Ha vurdu ha vuracak
Bu, benim karanlıklarım,
Bu benim sırlarım diyor hep
Bir gün gelecek
Şefkatle kollarına saracaklar...
Asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında
Umutları umduğu gibi çıkmamış
Beklentileri hep korkuları olmuş
Sanki bütün hayatı,
Kupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla..
Gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az
Her nefeste biraz daha kısalırken
Bütün beklentileri
Duman duman uçuyorlardı.
Kurallar koymak isterken dostluklarına,
Kuralları bozduğunun farkında değildi aslında...
Şimdi o gözlerde,
Vakitsiz yağan yağmurlar var,
Hasat mevsimi bitmiş bahçelere
Sağnak sağnak yağacaklar.,
Belki gönlünde gökkuşağı açacak
Ama, altından çocuklar geçmeyecekler.
Su yerine zehir akacak ırmaklarından,
Hiç kimse içmeyecek...
ya Ben,
Şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,
Üzümlerim gazap üzümü
Şaraplarımsa gözyaşları...
Sen güz güneşinde, sanki kanadı kırık bir kuş,
Konmuştu bahçeme,
Ona şefkatle eğilirken
Pır diye uçtu birden
Kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,
ve inancımla birlikte.

AHMET MUHİP DIRANAS

05.08.2009 02:09

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin...
 
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...



Can YÜCEL

05.08.2009 02:33

Değişen ben değilim...
 
Hepsi Bu
http://www.youtube.com/watch?v=sYG9FuuHkOg

Değişen ben değilim
dönüşen savaş
yaşlanmakla ıslanmak aynı şey:

bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlanmak

şimdi ölüm bile yetmiyor
acılarımızı tartmaya
dostlar
alıngan bir sahili pinekliyorlar
bir merhabayı bıçaklar gibi artık
selamlaşmalar

değişen ben değilim
dönüşen savaş

artık zaman bile yetmiyor
yaşadığımızı sanmaya

yine de ışıklar bu kenti
güzelmiş gibi gösteriyor
geceleri...

geceler...
yani
Ahmet Haşim in kafiyeleri...

seni aklıma düşüren
yerçekimi değil
yalancı yıldızlar
öyle uzaksın ki
üflesem soğuyacaksın
sarılsam okyanus

bir aşka yetecek kadar
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acılarımız
ve kafiyelerimiz var...

işte hepsi bu kadar...

Yılmaz Erdoğan

06.08.2009 23:58

Ne Olacak Halim
http://www.youtube.com/watch?v=iwGyZ...eature=related


Sen bu satırları okurken ben cok uzaklarda olacağım...
Böyle başlardı bütün bildiğimiz mektuplar,
Biliyormusun? Bu ikimizin hikayesi,
Şu anda nerdesin, ne yapmaktasın;
Bildiğim yerlerdemisin yoksa hiç görmediğim bir evin penceresinde mi,
Sevdiklerin özlemi sardımı nicedir kalbini,
Pişman mısın başlamadıkların için, iç cekiyorsundur şimdi
Düşünüpte yazmadığın yazıpta yollamadığın mektupları saklıyormusun hala,
Kafanda hep aynı cümle biliyorum ne olacak halim,
Ah, biriktirdiğimiz bütün hevesler nasılda hızla tükendiler.
En çok kimi özledin, en çok neyi bekledin?
Şimdi düşlediklerimin neresindesin...
Dedim ya.
Bu ikimizin hikayesi...
Islandımız bütün yağmurları, dudak kanatan kalpli sızı aşklarımızı,
Bizi buluşturan kaldırımları,
İşte bütün bunları bütün bunları yazıyorum.
Ben unutmadım diye
Hatırlıyormusun sonunu değiştirmediğimiz filmleri
Hayatın gerceğidir sandığımız kabullenilmiş yenikliği
Bir ağızdan söylediğimiz en kahraman cenkliği,
Büyürken vazgectiklerimizi yada vazgeçittirdikleri seyleri,
Ne Olacak Halim...
Çabuk mu büyüdük dersin
Biliyorum..
NE Olacak Halim...
Sen bu satırları okurken, ben nerde olacağım kim bilir.
Neleri bırakmış olacağım birde,
Ne aşkları
Ne başlangıçları
Ne ayrılıkları tıpkı senin gibi.
Biliyormusun...
Tek sorum var kendimle şimdi

Ahhh
Ne Olacak Şimdi Halim....

İclal Aydın

06.08.2009 23:59

Masallar

Daha uyanmamalıydık masallardan.Ne zaman bitti o eşsiz ormanlar, yollar? ne zaman ayrıldı yolları şehzade ile ipek kızın? ve ne zaman vazgeçti yakışıklı prens yüzyıl uyuyan güzeli uyandırmaktan? Ne zaman yoruldu aladdin lambasını ovmaktan? iyilik perileri, sevimli cinler şimdi neredeler? Daha uyanmamalıydık...Masallar hep o renkte ve aynı inandırıcılıkta kalmalıydı kalbimizde.Bir şey oldu, bir yerlerde.Büyüdük mü küstük mü birşeylere ne; inanmaz olduk masallara.Dinlemez olduk ve anlatmadık bir daha.Belki anlatılacak masalımız kalmadı, çabuk yordu hayat bizi.Oysa ne güzeldi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu, Kaf dağının ardındaki o gizemli ülke, lal bir oba uşağı ile güzeller güzeli bey kızının başkaldıran sevdası.Nasıl özlüyoruz geçmişi...Neden özler ki insan? Hele birde mutsuz bir çocuksanız...Çocuktuk çünkü.İnanıyorduk.Köprüler geçmemiş, aldatmamış, aldatılmamış, bedeller ödememiş, ayrılık ve hasret mektupları okumamıştık.Ve dizlerimizi kanatmamıştı henüz hayat.İnanıyorduk, duruyduk, saftık, çocuktuk.Şimdi anlatacak bir masalımız bile yok, bir köşesine sığınacak...

İclal Aydın

07.08.2009 00:06

...İnsan hergün anımsar mı aynı gözleri?...
 
http://www.youtube.com/watch?v=hh0n6...eature=related

Seni Seviyordum

Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...

Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi

İnsan hergün anımsar mı aynı gözleri

SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...

Güldüğü zaman yukarıya bakardı;

Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...

Ne güzeldiler sen bilmiyordun...

BEN SENİ SEVİYORDUM...

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler

Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu

Geri dönüyordu, çoğalarak

Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteleyişim oluyordun

Kalp ağrısı oluyordun,

Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,

Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,

Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk

Cesurduk...

Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller...

Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun...

Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun

Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra

Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları

Derken bir gün uzaktan gördüm seni...

Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı

Kalbimi acıttı her zamanki gibi...

Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun

Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi...

İclal Aydın

12.08.2009 00:01

Acıya Aşina Bir Yüzün İfadesi

Havanın karardığı andır yürekteki söz
Hangi resime baksam çeviriyor yüzünü
Saçlarımı yakıyor mendilimde sönmüş köz
Aynalar çoğaltınca unutulmuş bir hüznü

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Sana giden yol nedir, nasıldır; bilemedim

Göğsümü açtım aya karşı hep ayazlarda
Ufuktaki kızıllık gitmedi hayalimden
Ve titredim, yutkundum, en derin niyazlarda
Sudaki halka bile etkilendi halimden

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Seherin dudağından sabahı alamadım

Seni aradım yine kelebeğin renginde
Bir gülücük bûsesi bulur muyum diyerek
Kırıldı merdivenler, mesafeler; derinde
Kapılarda yoruldum ağıtlar söyleyerek

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Senin kaldığın yerde, nedense kalamadım

Açılsın derken bugün okyanusun perdesi
Sular durulmaz oldu aktığı yatağında
Can dostun çok yakından geliyorken hoş sesi
Şimdi sürgün menzilim, sesinin uzağında

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Gel dese de yıldızlar, oraya gelemedim

Kartalın pençesinde serçenin emelleri
Yağmur yerine kara lekeler gökyüzünde
Celladımı sorarsan; daraltıyor çemberi
İp koptu kopacak bir insafsızın sözünde

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Gelsin diye kimseye bir haber salamadım

Bebeği öksüz koyan kurşuna lânet olsun
Hangi hoyrat eldir ki, kısar bülbül sesini
Bu nasıl bir gidiştir yüreğe hasret koysun
Yarı yolda bıraksın yolcunun hevesini

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Efkârın tozlarını aynadan silemedim

Hüzün, cenderesiyle yoklarken gündüzümü
Sorarlarsa bu nedir? Derim ki işim budur
İhanet örüyorsa ateşten bir düğümü
Çare yok, yol göründü; işte gidişim budur

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Mehtabın uykusunu yüzünde bölemedim

Bulayım derken onu; işgal edilmiş evler
Süvarisi vurulan küheylân at gibiyim
Susuzluk âhâ döndü; suyun başında devler
Dağı kökten yıkılmış garip Ferhat gibiyim

Bulutun ağladığı geceyi bulamadım
Şirin’e yol verecek dağları delemedim

22/4/2002 Amsterdam-Zaandam

Hüseyin Kerim Ece

12.08.2009 00:06

Aciya gülmek
 
ACIYA GÜLMEK
Öpüyorsam ayrılığı gözünden
Söküyorsam yüreğimi göğsümden
Geciyorsam gözlerinin icinden
Sana olan sevdamdandır bilesin
Geciyorsam bir çiçeğin özünden
Sana olan sevdamdandır bilesin.
Meğer ne yanlızız insan olmuşsak
Yaprak gibi dalda sesziz solmuşsak
Yeri gelmiş acıyda gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin
Yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin
.
-Biliyorum sen yine parmak uclarında üşüyorsun.
Aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat
Ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını
Ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
Ve cırılcıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda..
Apansız pencerende gülümsüyor güneş ne güzel.
Bütün parmakların tıkır tıkır işliyor
İştahla gülüyorsun yaşamaktır aşk
Geceyle gündüzün sesziz gecişimidir bir uyku boyunda.
Delice bir yangın parmaklarının buzulunda
Ah şahrut her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli.
.
Karşılıksız sevebilmekse sevda
Gercek seven küle dönmüş her cağda
Elim kolum bağlanmışsa kıyında
Sana olan sevdamdandır bilesin
Sevdunayım gebermişsem kıyında
Sana olan sevdamdandır bilesin.



biliyorum sen yine
parmak uçlarında üşüyorsun.
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını,
ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda.
apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel!
bütün parmakların tıkır tıkır işliyor.
iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk
geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda
delice bir yangın parmaklarının buzulunda
ah şahrud,
her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!

öpüyorsam ayrılığı gözünden
söküyorsam yüreğimi göğsümden
geçiyorsam gözlerinin içinden
geçiyorsam bir çiçeğin özünden
sana olan sevdamdandır bilesin

meğer ne yalnızız insan olmuşsak
yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak
yeri gelmiş acıya da gülmüşsek
yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin

karşılıksız sevebilmekse sevda
gerçek seven küle dönmüş her çağda
elim kolum bağlanmışsa kıyında
seydunayım gebermişsem kıyında
sana olan sevdamdandır bilesin

12.08.2009 00:08

ACILARA TUTUNMAK


"Kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimizde,
Elleri çığlık çığlık yan yana iki dünya.
İkimiz iki dağdan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik,
Buluşmuştuk bir kavşakta,
Unutmuştuk ayrılığı, yok saymıştık özlemeyi
Şarkımıza dalmıştık.
Mutluluk, mavi çocuk oynardı bahçemizde."

Acı çekmek özgürlükse,
Özgürüz ikimizde
O yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya

O dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere.

Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncağı.
Yalanmış, hepsi yalan
Yalanmış, hepsi yalan
Sevmek diye bir şey varmış
Sevmek diye bir şey yokmuş.

Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konuklukta
Deprem kargaşasında.

Yaşadım bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimizde.

Acılardan arta kalan
İşte şu bakışlarmış
Buğu diye gözlerimde
Gün batımı bulutlarmış.
Yalanmış, hepsi yalan
Yalanmış, hepsi yalan
Savrulup gitmek varmış
Ayrı yörüngelerde.




Söz: H.Hüseyin Korkmazgil
Müzik: Ahmet Kaya

12.08.2009 00:57

zeilen an meinen EX! KENDINE IYI BAKMA!
 
heryerde seni ariyorum
sensiz bi hayat düsenemiyorum
ama istemiyorsan... hast du pech gehabt !

Irgendwann wirst du es bitterböse bereuen
denn niemand wird dich so sehr lieben können
niemand wird mit deiner kranken art umgehen können
veee kimse seni benim kadar alttan alamiycak

du wirst hunderte von frauen haben,
aber keine von diesen schlampen wird es mit dir
mehr als einpaar monate aushalten können.
Diese frauen sind genauso wie du,
der eine kommt,der andere geht.
das ist euer lebensmotto, viel spass !!!

Du sagst zu mir du willst mich nicht ???
Warum hat das, dann solange angehalten ???
warum hast du dich immerwieder mit mir getroffen ???
warum haben wir immer schöne zeit zusammen verbracht ???
warum hast du mir erzählt,dass du mich ja doch vermisst hast ???


Wir haben eigentlich ganz gut zusammengepasst.
bis auf den punkt, dass du nicht kompromissfahig und kritikfähig warst.

Du willst mich nicht mehr, dann hast du pech gehabt.
ich werde auf den tag warten an dem du angekrochen kommen wirst.
ich werde warten auch wenn du nicht kommst, icin gidecek biliyorum.
ama bende gelmiycem, hep ben geldim... bu sefer gelmiycem!!!
du wirst es sehen !!!

du bist für mich gestorben.
artik siliyorum seni!!!

und so jemand wie du,war mein traum-mann ???
hilfe...was hab ich nur für ein problem,dass ich dir diesen titel verpasst habe.

Motzki 12.08.2009 04:29

kurşuni gözlerin…
 
Liste der Anhänge anzeigen (Anzahl: 1)
Yıldızsız bir çöl gecesi bakışların,
mahkeme duvarı!
Ve ölü bir balık bedenin,
Kızılırmak kıyısında, durma!
Öyle çığlık at ki, kimse duymasın seni,
kızılcık şurubu sansınlar kızıllığı ağzındaki.
Bir ölünün ilk gecesi kadar sessizsin mezardaki.
Bekaretini verdiği gün gibisin bir fahişenin!
Durma, öyle cümleler kur ki kanasın sözlerin,
faili meçhul bir cinayetin iki kurşunu gözlerin!
kurşuni gözlerin…

12.08.2009 07:31

Zitat:

Zitat von imaginaere (Beitrag 1981097)
heryerde seni ariyorum
sensiz bi hayat düsenemiyorum
ama istemiyorsan... hast du pech gehabt !

Irgendwann wirst du es bitterböse bereuen
denn niemand wird dich so sehr lieben können
niemand wird mit deiner kranken art umgehen können
veee kimse seni benim kadar alttan alamiycak

du wirst hunderte von frauen haben,
aber keine von diesen schlampen wird es mit dir
mehr als einpaar monate aushalten können.
Diese frauen sind genauso wie du,
der eine kommt,der andere geht.
das ist euer lebensmotto, viel spass !!!

Du sagst zu mir du willst mich nicht ???
Warum hat das, dann solange angehalten ???
warum hast du dich immerwieder mit mir getroffen ???
warum haben wir immer schöne zeit zusammen verbracht ???
warum hast du mir erzählt,dass du mich ja doch vermisst hast ???


Wir haben eigentlich ganz gut zusammengepasst.
bis auf den punkt, dass du nicht kompromissfahig und kritikfähig warst.

Du willst mich nicht mehr, dann hast du pech gehabt.
ich werde auf den tag warten an dem du angekrochen kommen wirst.
ich werde warten auch wenn du nicht kommst, icin gidecek biliyorum.
ama bende gelmiycem, hep ben geldim... bu sefer gelmiycem!!!
du wirst es sehen !!!

du bist für mich gestorben.
artik siliyorum seni!!!

und so jemand wie du,war mein traum-mann ???
hilfe...was hab ich nur für ein problem,dass ich dir diesen titel verpasst habe.

Bence bunlari böyle buraya dökerek kendini kücük düsürüyorsun. O üzülsün seni kaybetdigine. Seni birakan insana öyle gülüceksin seni mutlu gördügünde icindeki siziyi hissetsin ;) nur mal ein Tipp

12.08.2009 14:23

Zitat:

Zitat von AydanIlayda79 (Beitrag 1981112)
Bence bunlari böyle buraya dökerek kendini kücük düsürüyorsun. O üzülsün seni kaybetdigine. Seni birakan insana öyle gülüceksin seni mutlu gördügünde icindeki siziyi hissetsin ;) nur mal ein Tipp


ja danke für den tipp.
ama kendimi kücük düsürdügümü sanmiyorum. nede olsa burasi sanal.
sanalda kücük düsmüsüm yana düsmemisim...wem interessiert das.

12.08.2009 14:37

Zitat:

Zitat von imaginaere (Beitrag 1981154)
ja danke für den tipp.
ama kendimi kücük düsürdügümü sanmiyorum. nede olsa burasi sanal.
sanalda kücük düsmüsüm yana düsmemisim...wem interessiert das.

wenn das keinen interessieren soll canim o zaman niye icini buraya döküyorsun

12.08.2009 14:40

ja das stimmt schon

13.08.2009 23:57

KIZ ÇOCUĞU


Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

Nazım Hikmet (1956)

13.08.2009 23:59

Zitat:

Zitat von imaginaere (Beitrag 1981154)
ja danke für den tipp.
ama kendimi kücük düsürdügümü sanmiyorum. nede olsa burasi sanal.
sanalda kücük düsmüsüm yana düsmemisim...wem interessiert das.

Bencede..icinden geldigi gibi olmali. Kimse kimseye kücük düsüremez burda kendini... Kendini kücük düsüren insanlar duygusuz ve herseye maydonoz olan kavgaci olanlardir.


"Her aci büyütür icindeki cicegi,
dönersin kendine budur askin gercegi..."

14.08.2009 00:01

Yazmam Daha Aşk Şiiri

Cemal Süreya




Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydınlık karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu

Dünyanın en güzel kadını oydu
Saçlarını tarasa baştan başa rumeli
Otursa ama hiç oturmaz ki
Kan kadını rüzgardı atların
Hep andım ne yaşanır olduğunu

En çok neresi mi ağzıydı elbet
Bütün duyarlıklara ayarlı
Öpüşlerin türlüsünden elhamra
Sınırsız denizinde çarşafların
Bir gider bir gelirdi işlek ağzı

Ah şimdi benim gözlerim
Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor
Bir kadın gömleği üstümde
Günün maviliği ondan
Gecenin horozu ondan

14.08.2009 00:04

Tahir & Zühre meselesi
 
Tahir olmakta ayıp değil Zühre olmakta
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek
Mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu,ölmek ayıp olurmu?

Tahir olmakta ayıp değil Zühre olmakta
Hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmakta ayıp değil Zühre olmakta
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Nazım Hikmet Ran

14.08.2009 00:08

bir adin kalmali geriye,aybetmek için erken,sevmek için çok geç
 
http://www.youtube.com/watch?v=90cJHBjksj0

Bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet.

Sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri,koynuma almadım ihanetini
ve sen say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar şaçlarını söylemedi
hiç buselik geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir toprak kan gibi adın
içimin nehirlerinden

evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet isyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
birazda hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam.

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaç altı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam

ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın

yinede bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

beni affet
kaybetmek için erken,sevmek için çok geç

http://www.youtube.com/watch?v=9QXXVbuPe0E

14.08.2009 00:11

Ben sana nasil küseyim?
 
http://www.youtube.com/watch?v=nG5ZA...eature=related

Ben sana nasıl küseyim
İstanbul üstüme düşer
Karaköy'den vapur kalkmaz
Sezen Aksu şarkı yapmaz
Üsküdar'da yangın çıkar
Hey kanar yüreği güvercinlerin
Minibüsler bağırmaz olur
Aşk üstüne yenim etmez martıları boğazın
Ulan poyrazı küser, olan lodosu esmez
Yağmuru yağmaz nisanın
Ben sana nasıl küseyim
İstanbul üstüme gelir
İçim yanar içim
Bir aşk için bir içim
Kendini vurur sokaklarına Cihangir'in
Eyüp Sultan sabahlarına
Ve ekmek kavgasına yemin olsun
Bir de umuduna
Kavgaya düşmüş yeni gencin

Beyoğlu
Arsız bir gece beyim
Hayat üryan edilmiştir
Ve sevilmiştir, ve sevmiştir
Gül pavyonda sevim
Söyle
Söyle ben sana nasıl küseyim
Yolda yürürsün
Canın çeker
Kestane satarım Taksim'in köşesinde
Beyoğlu'nda sinemaların kapısında dururum
Her filimde Türkan Şoray oynar
Ben sana nasıl küseyim
İstanbul üstüme düşer
Minibüslerin kapısında bağırırım
Sen binersen ön koltuğu ayırırım
Bir de teybe attım mı şarkımızı
Bir tek dileğim var
Mutlu ol yeter
Ben sana küsmem
İstanbul üstüme düşer
Yangın çıkar Üsküdar’ın içinde
Aslan arkadaşla belalardan geçerim
Her bir şeyi taşır yüreğim
Her bir şeyi taşır
Bir senin yokluğunu çekemez
Söyle
Söyle ben sana nasıl küseyim
Ben sana nasıl küseyim
İstanbul üstüme düşer
Karaköy'den vapur kalkmaz
Sezen Aksu şarkı yapmaz
Üsküdar'da yangın çıkar
Ey kanar yüreği güvercinlerin
Minibüsler bağırmaz olur
Aşk üstüne yenim etmez martıları boğazın
Ulan poyrazı küser
Ulan lodosu esmez
Yağmuru yağmaz nisanın
Ben sana nasıl küseyim
İstanbul üstüme gelir
İstanbul üstüme düşer
Söyle
Söyle ben sana nasıl küseyim ...


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 14:52 Uhr.