![]() |
ja mumcuymus, koministmis.-
bos verin sunlari.- ayrim sizin kafanizda basliyor.- sagt net ihr seid tollerant, friedfertig, generös, zuvorkommend, offen, respektvoll.- sagt das bloss nicht,okey! denn das seid ihr alle NICHT! ihr könnt es nicht deswegen. ihr wisst nicht mal was es heisst so zu sein.!:-) - weil ihr es nicht leben könnt ihr pfeifen.- :-)) - neyse esek hosafdan ne anlar...- ben asil baska bir konuya dokunmak istemistim.- sizde bu senenin üyesini tanisdirmak.- dünyada degil. gezegeni de arasaniz bulamassinis.- :-)) -
evet tanistirim.- the one end olny: the original - der letzte seiner rasse - Nick: askimin35 |
Beynin yazdiklarimi almayacak kadar
bayatsa ben sana ne yapayimki... ????
Am besten hörst du auf hier Blödsinn zu labern |
Heeeeeeee
Ideolojilerin cani cehenneme... herhangi bir Ideolojiye bagli olan zaten delinin tekidirde... bu bizim konumuzla ne alakasi var...
Din Ieoloji sahibi degildirki... din evrenseldir.. yani tüm dinler Teolojisi aynidir.... O yüzden senin yazinin dinle ne alakasi var... ??? |
Allah"ın kanunu
Hayatımızı Allah"ın bu dünyaya koyduğu sünnetullah
yani sosyal ve tabii mahiyetteki ilahi kanunlar çerçevesinde yaşamak durumundayız. Bu kanunlara aykırı hareket etmek, Allah"ın koyduğu bu kanunlara meydan okumak anlamına gelir ki, başımızı kayaya çarpmaktan farksızdır. Bu bakımdan elimizde olan hususlarda üzerimize düşeni yapmak ve gerekli tedbirleri almak kap etmektedir. Çünkü Yüce ALLAH, bu hususta birtakım sebepler yaratmış ve bazı şeyleri bu sebeplere bağlamıştır. Sebepler işlenince bunun sonucu ile karşılaşılır. Ateş yakar, donma derecesine varan soğuk, dondurur. Sıcaklık derecesi kaynama noktasına ulaşan su buharlaşır. Yer çekimi vardır.Kendini yüksek bir yerden atan yere çakılır. Zehir öldürür. Hayatı devam ettirebilmek için vücudun ihtiyacı olan gıda ve suyun sağlanması gerekir. Sıcaktan ve soğuktan korunmak için giyinmek, açlık ve susuzluğu gidermek için yiyip içmek, ürün almak için tohum atıp tarlayı sürmek, ağaç yetiştirmek için fidan dikmek, kazanç sağlamak için de kazanç sağlayacak yollara başvurmak gerekir. ALLAH, dünya hayatında elde edilecek nimetlerin hepsi için birtakım sebepler yaratmıştır. Sebebine yapışmayan, bu nimetlerden mahrum kalır. Ahiret nimetIerine kavuşmak da böyledir. Herkesi yaşatan Allah"tır. Bununla birlikte yiyip içmeyeni yaşatmaz. Şifayı veren de odur. Fakat hastalığı için zaruri olan tedaviyi almayan genellikle şifaya kavuşamaz. Rızkı veren de odur. Fakat rızkı elde etmek için çalışıp çabalamak ve sebebine sarılmak gerekmektedir. Bir kimse, ALLAH rahimdir, beni korur diyerek öldürücü zehir içerse ölür. Bu sünnetullahtır. Yani Allah"ın bu kainata koyduğu kanundur. Vücudumuz emanettir. Çocuklarımız emanettir. Toplumun bireyleri, topluma ve dolayısı ile toplumun yönetiminden sorumlu kişilere emanettir. Bu emanetin muhafazası en önemli dini vecibelerdendir. Bunlar dinimizin, insanın canının ve malının korunması hususundaki emirleri kapsamında, farz-ı kifaye olan görevlerden sayılır. Hasılı nedeni ne olursa olsun, tedbirsizlik nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuz durumlara karşı alınabilecek her türlü tedbiri almak, dini ve insani bir görevdir. |
Ne güzel iste bu evrensel kozmik sistemi
adi Sünnetullahtir... bizde o sistemden var olduk... yani evrenden dogduk..... veya yaratildik....
|
iyiki dedin enes yoksa bilemeyecektik :)
ohne Text
|
Enes degil Enis
kaldiki... ilk önce buraya Sünnetullah anlayisini yani Allahin sistemini ben yazdim... ve tüm yazilarimda durmadanda yaziyorum....
Evet yazilmazsa anlatilmazsa bilinmiyor Sünnetullah..... Bu Forumda 100 kisiden belki 3 kisi cikar Sünnetullahi duyan..... das ist FAKT |
bu kadar eminmisin kimsenin ALLAHin
sistemini bilmediginden "Enis"?
sen insanlarin beyinlerini nerden biliyorsun ki?Her buraya göz atan fikrini yaziyor mu saniyorsun? Bzw. diger insanlara cahilde kendin cokmu biliyorum saniyorsun? Bu foruma azinlik dine bagli insanlar gelir gerisi faso fiso... "benim bildigim hicbirsey bilmedigimdir..." "ich weiss, dass ich nichts weiss...."SOKRATES... ben herseyi biliyorum demek insanlara kus bakischi ile bakmak hicde hosch bir davranisch degil bence.... Cogunlugun yanlis olarak bildigi felsefeleride dogru diye insanlara inandirmaya kalkmakda hic dogru degil...! |
Sen hayatinda baskalarindan kac sefer
duydun.... ganz Ehrlich....
|
sen ne anlarsin.- peehhhh.-
okuyorsun ama malesef anlamiyorsun.- din de böyle iste kocum.- / belki dini okuya bilirsin ama hepsi bukadar.....
|
:)
Ruveyda30 kardes,
o kendinini herseyi en iyi bilenlerden sanir. Yazilarina bak: Hic bilenle bilmeyen bir olurmu diyor. Kuran ayetini kendi cikarina kullaniyor bence. Yani kendisini bilen bizleride cahil görüyor. Bu enes böyledir. Kafa yapisi bu dur ve degismez. Istedigin kadar yaz fark etmez ! Selamlar coach |
Was ist tollerant ?
Wer definiert dieses Wort denn ?
Kann man auch Menschen tollerieren die dich mich oder andere nicht tolerieren ? Ich kann Mumcu nicht tollerieren weil er mich nicht tolleriert. Und er wiederrum mich. Das ist ein Kreislauf ohne Ende. Deswegen hasst er mich und ich glaub ihn. Aus und Ende. soviel zu TOLLarismus |
PaPagan gibi ötüyorsun yine
Laiklik din özgürlügü degildir. Din kurallari ile Devlet kurallarini ayirt edilmesi demektir.
Mesela: Kuran zina yasak diyorsa. Devlet de zina cezalandirilamaz derse. Bu durumda devletin kanunu kullaniyor. Ve Kurani kerim hice sayiliyor. Türkiyedeki laiklik budur iste. Laiklik tabiiki senin benim onlarin Namazina karismiyor. Camiiler agzina kadar acik dimi. Istedigin kadar kil dersininiz. Evlerde bir iki kisi cemaat yapinca ne oluyor bunlar yobaz denilyor buna ne diyorsunuz ?? (iyiki camiileri osmanli yapti yoksa sizin kafadaslariniz namaz kilma vergisi alirdi) Milletimiz demokrat laikci suncu buncu olmasina gerek yok, bir insan olmasini becerebilsek yeter. Her tasin altinda örümcek ariyorsunuz. Bunun neresi dogru. Asil örümcekler tasin kaldirandir ama bunun farkinda degildir. Sünnetullah kelimesini kim ögretti sana ? Nerden ögrendin anlat bakalim ? Meshepsiz oldugun belli onlara karsi olman tabiiki normal. Onlara karsiyim de yeter burada propaganda yapma. Seriat ne oldugunu ögren bir kere. Seriat kelimesinin anlami nedir düsün !! |
Öyle her Allah diyene hoca diyorsan sen
o zaman isin is. Devam et bravo ...
Zaten bu sebeblerden dolayi bu durumlara düsmedikmi neyse ... |
Hic olmazsa din ile Komonistlik
pisligini karistirmiyorum... pöööhhhh
|
Yahi isteyen zina yapar... bundan
sanane... yada baskasina ne....
Kimse kimsenin seyine karisamaz.... anlatabiliyormuyum..... cezasi dayakmis.... kim dövecek simdi... biris gelipte ..... Oglum gel sen gidip kari.. missin.. ben sana 100 sopa vurayim..... jaaaaaa hadi bir dene bakalim kafadan Seriat kanunlarini Tefsiri arastirmadan... adam kariyi birakir seni düzer... olaylar bu kadar basittir..... Laiklik senin anladigin gibi degil... Laiklik ise benim din anlayisimdan tüm insanligi yada Tr yi koruyan sistemdir.... CÜNKÜ BEN ISTERIMKI BENIM SERIAT ANLAYISIM EGEMEN OLSUN..... Sen ne dersin benim Seriat anlayisim egemen olsun ve sizler benim emrime girin... Wie gefällt dir das ??? cünkü ben senin Seriat anlayisini begenmiyorum... Nasil cözecegiz bu isi... savas wäre eine Alternative.. ne dersin ??? |
Dinler engellemez,..
islam ilmi ve bilimle ugrasmayi bizden istemis.
otlanmak isteyen baska yere ;p |
nedenmis? seytan gibi secde etmekten
kactiklari icinmi? bir papaza para verip günah cikarttiklari icinmi? allah sanada akil fikir versin ;p
|
DUA"nin Gücü..
Duanin gücünü arastiran uzmanlar, sasirtici verilere
ulasti: "Insanin kendisi ya da bir baskasi için ettigi dualar, hem eden hem edilenin fiziki ve ruhi yapisina olumlu yönde katkida bulunuyor!" Duanin gücünü kesfeden ilaç sirketleri simdi ‘duayi modern tip’ ile birlestirmenin yollarini ariyor. Amerikali ünlü sarkici Aretha Franklin 60’li yillarda ‘I say a little prayer for you’ (Senin için küçük bir dua ediyorum) isimli sarkisini söylediginde, kalpten dile getirdigi bu cümlenin, kisa bir süre sonra tip dünyasinda ter akitan bilim adamlarina ilham verecegini bilemezdi elbette. 70’lerden itibaren yapilan arastirmalar, dua etmenin, insan sagligi üzerinde olumlu etki yarattigini gösteriyor! Duanin gücünü arastiran uzmanlar, sasirtici verilere ulasiyor. Klinik deneyler, insanin kendisi ya da bir baskasi için ettigi dualarin, hem eden hem edilen kisinin fiziki ve ruhi yapisina olumlu yönde katkida bulundugunu gösteriyor. Duanin gücünü kesfeden klinik, vakiflar ve ilaç sirketleri simdi ‘duayi modern tip’ ile birlestirmenin yollarini ariyor. Sir John Templeton Vakfi, bu istikametteki arayislarin meyvesi olarak ortaya çikan ‘Mind-Body’ (Ruh/Beden) alanindaki arastirmalar için yilda 30 milyon dolar harciyor. ABD Ulusal Saglik Enstitüsü de ‘düsünce’ odakli tip için 3,5 milyon dolarlik bir fon ayirmis durumda. Dünyanin en ünlü kalp cerrahlarini bünyesinde barindiran Cleveland Clinic’in hemen yani basinda bulunan Case Western Reserve Tip Fakültesi’ndeki doktor adaylari, tip tarihi ve hastaya genel yaklasim konularinda ‘hastanin inanci’ konusunu da ders olarak görüyor. Ingiltere’de binlerce insan hastanelerdeki yakinlari için dua ediyor. Hatta birçok kisi, bir araya gelerek yakinlari için toplu dualar ediyor. Dua edenler arasinda doktorlar ve diger saglik personeli de bulunuyor. Bilim adamlarina göre grup dualarinda daha güçlü bir frekans yakalanabiliyor. Duanin maddi etkilerini gösteren en önemli arastirmanin sahibi ise, Harvardli bilim adami Herbert Benson. Dua eden kisilerin beyin MR’larini çeken Benson, bu tarama ile vücudun ve beynin dua ederken degistigini ortaya koyuyor.‘Yaptigimiz beyin taramalarinda, düzenli sekilde ibadet eden kisilerin, digerlerine nazaran daha düsük tansiyona sahip olduklarini, daha az gerilim içinde olduklarini görebiliyoruz.’ diyen Benson’in bulgularina göre, dua ya da ibadet esnasinda vücut fonksiyonlari rahatliyor ve beyin büyüyor. " Yer ve gök dua üstünde durur"der büyükler. |
Hintergrundorganisationen-)))
Die heute einflussreichsten Hintergrundorganisationen:
Die meisten der einflussreichsten Politiker, Manager, Militärs, Anwälte, Geldmagnaten, Wissenschafter, ja sogar etliche Kirchenfürsten dieser Welt waren und sind in mindestens einer der untenstehenden Halbgeheim - oder Geheimgesellschaften Mitglieder. Viele von ihnen, etwa Henry Kissinger in allen gleichzeitig. Dieser, korrupt bis auf die Knochen, hatte sogar Kontakt zu der italienischen Geheimloge P2. Der Name Rockefeller z.B. taucht fast in jeder dieser Gesellschaften auf. Die höhere Freimaurerei ist sehr verbreitet in diesen Kreisen. Das ist kein Zufall! Der Zweck dieser Institutionen ist die Filz - und Machtbildung, Konspiration und Umsturz, Anschläge auf Staaten und Menschen, die Auslösung und Steuerung von Kriegen, sowie hauptsächlich die finanzielle Bereicherung dieser Eliten. Grund für viel Elend und Ungerechtigkeit auf dieser Welt. Diese Angaben über den Filz zwischen Logentum und Hochfinanz, Politik, Militär und Wissenschaft habe ich einem im deutschsprachigen Raum verbotenen entnommen. Verboten wurde dieses Buch wegen angeblich antisemitischem Gedankengut, was aber nicht stimmt. Dieser Autor deckt schonungslos den Filz der Mächtigen dieser Welt auf, nennt natürlich in diesem Zusammenhang auch die Machenschaften vieler jüdischer Geldinstitute beim Namen. Deshalb drängt man ihn in die "rechte Ecke", und man wandte die Rassismusgesetze an, um die Publikation seines Buches zu verhindern. Ein weiterer gewichtiger Grund, für seine Verurteilung ist die Publikation der "Protokolle der Weisen von Zion". Dies ist sein grösster Fehler, denn man weiss mit Sicherheit, dass diese Anleitungen um die Weltkontrolle zu erreichen den Juden untergeschoben wurden, um gegen sie Pogrome begehen zu können. Hitler verwendete sie als Grund, um die Juden in Europa auzurotten. Trotzdem sind diese Protokolle der Weisen von Zion altes Gedankengut aus dem Logentum des 19. Jahrhunderts. Professor Caroll Quigley, Dozent von Bill Clinton behauptet in mehrerern Interwiews, dass vieles aus diesem Gedankengut heute von der Power-Elite verwendet wird, um Medien, Politik und Finanzwelt zu steuern. Die Nachforschungen dieses Autors über die Verstrickungen von Logentum und Hochfinanz bringen viel Wahres ans Tageslicht. Geschichtsforscher und Politik-Journalisten sind bezüglich dieser Institutionen zu ähnlichen Ergebnissen gekommen. So brachte gerade der britische Geschichtsforscher Antony Sutton die Machenschaften des Skull and Bones Ordens ans Tageslicht. Die untenstehenden Listen sind nur kleine Auzüge, um nicht zu lang zu werden. Wenn man die ganze Länge und die Potenz dieser Mitglieder in den Listen sieht, stehen einem die Haare zu Berge! Es wird dem Wissenden dann sofort klar, wieso viele Entscheide in der Politik so gefällt werden, und wieso viele Dinge so und nicht anders laufen! Denn Kohl oder Schröder, Blair oder Major, Bush oder Al Gore ist dann einerlei. Die Parteienzugehörigkeit ist nur noch das Deckmäntelchen für das Volk, um gewählt zu werden. Das Ziel dieser Global - Player ist eh dasselbe. Die allermeisten dieser Elite - Personen werden von diesen Institutionen angesprochen und eingeladen. Viele machen auch mit, im Gefühl etwas Gutes für die Menscheit zu tun. Sie werden aber für die Ziele der höherstehenden und steuernden Organe missbraucht. Sie sind eben "Pawns in the Game", Figuren im Spiel! Auf diese Weise wurde auch der Turbo - Kapitalismus entfacht und weitergetragen, der letztendlich nur die ganz obenstehenden Eliten bereichert! Der Council on Foreign Relations (CFR): Dieser wurde 1921 von der "Round Table"-Gruppe gegründet und wird auch als "das Establishment", die "unsichtbare Regierung" oder das "Rockefeller Ministerium für Auswärtige Angelegenheiten" bezeichnet. Diese halbgeheime Organisation ist heute mit die einflußreichste Gesellschaft in den USA, und ihre Mitglieder sind ausschließ1ich US-Bürger. Der CFR übt heute eine enge Kontrolle über die Nationen der westlichen Welt aus, sei es direkt, durch die Verbindung zu gleichartigen Organisationen oder durch Institutionen wie die "Weltbank," in denen er den Vorsitz führt. Seit der Gründung des CFR waren alle US-Präsidenten bis auf Ronald Reagan bereits vor ihrer Wahl Mitglieder gewesen. Dafür war der Vizepräsident Reagans, George Bush, Mitglied des CFR. Bush war 1977 sogar der Direktor des CFR. Der CFR ist durch das Rockefeller Syndikat kontrolliert und verwirklicht dessen Ziel, das Erreichen der "Eine-Weltregierung". Der innerste Kreis des CFR ist der "Skull&Bones"-Orden. Einige heutige und ehemalige Mitglieder: Odeh Felix Aburdene The Ahmanson Foundation Joe L. Allbritton Arthur G. Altschul , In memory of his father Frank Altschul) Madeline Albright (Aussenministerin Admin. Clinton) James Baker (Aussenminister Admin. Bush Vater) Zbignjew Brzezinski (Berater Carter und Bush, sehr einflussreich, graue Eminenz wie Kissinger!) George Bundy (CIA-Berater Kennedys, sehr einflussreich!) George Herbert Walker Bush (Vater Bush, Ex - Präsident, Freimaurer 33°, Skull and Bones) George Walker Bush (Söhnlein Bush, derzeitiger Präsident, Marionette dieser Organisationen) Jimmy Carter (Ex - Präsident, war auch Präsident des CFR) William Casey (Ex - CIA Boss) Cheney Richard "Dick" (Admin. Clinton) William Jefferson Clinton (Skandal - Präsident, Freimaurer de Molay Orden) Dewey Thomas Eagleburger Laurence (Ex - Verteidigungsminister) Eisenhower Dwight "Ike" (Ex - Präsident, war Hochgrad - Freimaurer. Nur dank dem wurde er Oberkommandierender (steuerbar!)) Ford Gerald (Ex - Präsident, Freimaurer 33°) Gingrich Newton (Rep. Mehrheitsführer, sehr einflussreich) Greenspan Alan (Federal Reserve, sehr mächtig! Der Präsident tanzt finanziell gesehen nach seiner Pfeife) Richard Hoolbroke Hubert Humphrey (Ehem. Vize Präsident und Präsidentschafts - Kandidat) John Edgar Hoover (Ex - CIA Direktor, war auch Freimaurer 33°) Rev. Jessie Jackson (Reverend, Politiker und Freimaurer 33°) Dr. Henry Kissinger (Berater Nixon und Ford, Ex - Aussenminister, einer der mächtigsten und schlimmsten Wühler überhaupt! Freimaurer) Jean Picker Lester Pollack Edmund T. Pratt Lewis T. Preston Philip D. Reed Foundation, Inc./In Memory of Philip D. Reed Stephen Robert David Rockefeller (Standart Oil, Exxon, Manhattan City Bank, einer der mächtigsten Geldgeber aller dieser Geheimorganisationen) Arthur Ross John T. Ryan, Jr. Herbert Salzman James B. Sitrick George Soros (Wall Street Gross - Spekulant) Paul Soros (1993) The Starr Foundation David A. Stockman Lee B. Thomas, Jr. Laurence A. Tisch Cyrus R. Vance Paul A. Volcker (Federal Reserve, sehr einflussreich!) Robert C. Waggoner Malcolm H. Wiener Ezra K. Zilkha |
deeeeeeeeed
oradaki husus imanin sartarini kabul edipte ibadetini yapan anlaminda ama sen görememissin galiba..
yani insanlar yasadiklari zamana kadar gelen peygamberleri inkar etmemesi lagzim. unutmayalim, melekleri, kitaplari, hayir ve serrin allahtan geldiginide böyle kabul etmeleri lagzim.. tabiki allahin varligina ve birliginede inanmak lagzim. kurandada peygamberin dedigini yapmalari icin müslümanlari ikaz eden ayetler var. simdi bir de sünnete karsi cikanlar varmis, yani kuranin bazi ayetlerine uymak istemeyen insanlar ;p |
o.T.
sünnetullah var veya yok deyen oldumu bilemiyorum, ama peygamberin dediklerini yapmanin yanlis oldugunda direnen bazi bilgisiz cahil insanlar var. sünnete uymanin yanlis oldugunu söyleyip kurandaki bazi ayetleri inkar eder hale geliyor gibiler. acsin okusunlar.. yol yakinken gercekleri görüp kuran ve sünnetin ayrilmaz oldugunu anlasinlar ;O)
|
sabah aksam dua ediyorum ama
bir bok fayda göremedim bacim :-)
Rabbim umudu kesti mi benden yoksa? |
Kaynak:
<a href="redirect.jsp?url=http://ferid_hakki.sitemynet.com/duaningucu.htm" target="_blank">http://ferid_hakki.sitemynet.com/duaningucu.htm</a>
|
Kaynak? o.T.
ohne Text
|
Sabir, sabir, sabir haci - sen yanlis ..
dua ediyorsun galiba, ümiti Ondan kesmek büyük günahlardan biri, O seni sevmese, sabirli, merhametli olmasa sana neler olurdu, neler???
Sonra ondan sabah, aksam ne istiyorsun, seninkisi kabul olmayinca, ins`Allah benimkisi senin icin kabul olur... Merak etdim, yaz benim GB me, utanma-))) Biz nasil konusmasini, yazmasini ögreniyorsak, dua etmesinide ögrenmen lazimsin... Bende 27 seneden sonra en mühüm dualarim kabul oldu-))) Sen ama böyle devam edersen, Allah seni korusun, yakinda kendine zülüm edip belani bulursun,.. yazik olur..., senin gicik yazilarina alistim. Sevgiyle saygilarim senin üzerine |
"Ruhi seyrani" nedir?
Bu kavram ile bagli Ruhi Nurani ne demektir?
--- Bu ara gecende TV da, bir müslümanin hristiyan"a af attigini duydum: "sizin rabbiniz üctür, üc isme sahiptir, nasil rabbiniz vardir" .... Tze, ya Allah"in isimleri? Bazi sahislara konusma degil düsünme yasagi koyulmali... --- Aptalliga hic tahamülüm yok ! |
Son söz
"Son sözü La ilahe illallah olan kimse Cennet"e girer"
Ya onca seneki günahlarimiz? Cehennemde günahlarimizin bedelini ödedikten sonra, hepimizin sonu cennet mi? Qur"an da ki hangi sure bu konuya ayehlere yaklasiyor? --- Bi ara bu konuydu burda herhalde, sonucu takip edemedim, kisa özet verilse bile sevinirim... |
.......! o.T.
ohne Text
|
mehr: www.unglaublichkeiten.com -)) o.T.
ohne Text
|
SABETAYCILIK VE MASONLUK...........
SABETAYCILIK VE MASONLUK
Masonluğun ikrara dayalı gizli örgütler içinde, tarih boyunca kendisinden ençok söz edileni olduğunu belirtmek herhalde onun değer ve önemini abartmak olarak görülemez. O kadar ki belkide hiç bir örgüte nasip olamıyacak bir kaderi vardır, hem doğuda ve hemde batıda etkili olmuş, pek çok ülkede siyasi, toplumsal ve ekonomik olaylardan sorumlu tutulmuştur(1) Bilindiği gibi masonluk kökenini eski medeniyetlerden ve özellikle de ortadoğunun kadim kültürlerinden almış felsefi bir harekettir. Ana prensibi hiç bir ayrım gözetmeksizin üyeleri arasında dünya kardeşliğini sağlamaktır. Fakat her inanca açık olması, serbest düşünceleri desteklemesi (2) ve hiçbir etnik ayrım gözetmemesi nedenleriylede özellikle tek sesli kültürler tarafından dışlanmış ve adeta afaroz edilmiştir.Nitekim Türk milliyetçiliğinin de çok uzun bir süre masonluk ile uğraşması ve bunu bir tehlike olarak algılanmasınında temel nedeni bundan kaynaklanmaktadır. Ondokuzuncuyüzyılda Osmanlı ülkesini etkisi altına alan milliyetçi ve özgürlükçü akımlarla beraber batılı kavramların imparatorluk içinde yaygınlaşmış olduğunu görmekteyiz. Fakat bu kavramların tartışılabilmesi herşeyden evvel bunları kavrayabilecek bilgi seviyesindeki insanların varlığı ile mümkün olacaktı. Bu da her açıdan devletin farklı kültürleri bünyesinde toplayan ve etnik olanın dışlanmayacağı kent merkezlerinde yenilikçi fikirlerin yeşermesine yol açacaktı.üstelik böylesine bir siyasi merkezin baskıcı bir devlet yönetiminin otoritesinin giderek azaldığı bir noktada olmasıda çok daha özgürlükçü bir yapının varlığını da beraberinde getirecekti. İşte o yıllarda İmparatorluğun batıya açılan penceresi durumunda gözüken Selanik şehrinin hem başkentten uzak olması, hem bünyesinde çok sayıda etnik unsuru barındırıyor olması sonucunda çok önemli bir siyasi rolü üslenmesi belkide kaçınılmaz bir zorunluk olarak onu ortaya çıkarmıştır. Osmanlı siyasasında bu yıllarda ortaya çıkan ve gelecekte imparatorluğun kaderini etkileyecek olan üç önemli örgütün -ki bunlar masonluk, ittihat ve terakki ile tarikatlerdir- de merkez üslerinin Selanik olması doğal bir sonuç olarak karşılanmalıdır. Selanik"in bu farklı konumuna bir de merkezin kent üzerinde yeterince denetim kuramaması eklenince yaşanılan olayların boyutu bizleri şaşırtmamaktadır. Kent halkını oluşturan bulgarlar, yahudiler, müslümanlar ve bugüne kadar her zaman resmen varlıkları gizlenen sabetaycılar kendi aralarında birtakım birliktelikler oluşturmuşlardı. Milliyetçi akımların giderek yayıldığı dönemlerde yahudiler ve sabetaycılar adeta sudan çıkmış balığa dönmüşlerdir. çünkü genel olarak Osmanlı Siyasal hayatında bu unsurlar diğer etnik gruplardan farklı olarak her zaman burjuvazinin temsilcisi olarak ticari egemenlik peşinde olmuşlar ve daima iç siyasi çekiş melerden uzak kalmışlardır.Fakat II.Abdülhamid yönetimine karşı giderek güçlenen ve milliyetçi karaktere sahip akımların bu topluluklar üzerinde de etkili olması kaçınılmazdı.Bu dönemde Selanik" te kurulan siyasi organizasyonlarda masonluğun özel bir ehemmiyeti vardır.Ordu ve tarikatlerin aksine müslüman olmayanlarında rahatlıkla kabul edildiği mason localar belki de Osmanlı toplumlarının demokratik ve özgür bir atmosferi yaşayabilecekleri tek kurum olarak karşımıza çıkmaktaydı. Sabetaycılar Yahudilik ve Müslümanlık içinde tamamen kendine özgü dinsel karakterli bir hareket olduğundan her zaman ve her şekilde her iki topluluk tarafından da dışlanmıştı. 19.yy" a gelindiğinde sabetaycı teoriye bağlı üç cemaatin varlığı bilinmektedir. Karakaşlar, Kapan cılar ve Yakubiler (2).Her üç cemaatte de Sabetay Sevi"nin radikal fikirleri etkin olmakta ise de bu yıllarda artık gençler arasında dinsel baskıların etkisiz kaldığı görülmektedir.O kadar ki İbranice hemen hemen kaybolmuş, İspanyolca ise giderek yerini Türkçeye bırakmaya başlamıştı (3). Bununla beraber yinede dış evlilikler yapılamadığı için cemaat üyeleri kan bağı olarak her zaman yahudi karakterlerini muhafaza etmekteydiler. V.Murat"ın mason olması nedeniyle daha başlangıçta Abdülhamid bu teşkilata karşı soğuk yaklaşmaktaydı.1908 İhtilaline dek geçen dönmede belirli tarikatler(4), İttihat ve Terakki ile masonların eylemleri oldukça etkiliydi.Sabetaycıların da masonluğa intisap etmeleri Selanik"te kurulan localarda olmuştur. Selanik kenti 20.yyın başlarına gelindiğinde fevkalade yüklü bir mason faaliyetine konu olmuştur (5). Konsolosluklar tarafından korunmaları sayesinde de Osmanlı aydınlarının özgürlükçü hareketleri için korunma yeri durumundaydılar, kent sosyal yapısı itibariyle masonluğun yerleşmesi için her olanağa sahipti (6). Yüzyılın başında Selanik"te sadece İtalyan Grand Orienti" ne bağl Makedonya Risorta Locası mevcutken 1904" te Veritas, 1906" da Labor et Lux, 1907 de Philippos ve Persevencia localarının kurulduğunu görmekteyiz (7) Veritas Locası" nın 1904" teki tüm üyeleride museviydi(8) Bu durum aslında bize şunu göstermektedir, Osmanlı siyasi hayatında meydana gelen tüm çalkantılarda museviler tarafsız kalarak, devlet için bir sorun yaratmamışlardır. Fakat özellikle 1908 Meşrutiyeti öncesindeki otoriter idarenin varlığı ve meşrutiyet sonrasında ki İttihat ve Terakki Yönetimi"nin yol açtığı bunalımlar gerek musevileri ve gerekse aynı sosyo-kültürel özelliklere sahip olan sabetaycıları bir takım tenakuzlarla karşı karşıya bırakmaktaydı.Bu cemaatlerin üyeleri özellikle birkaç yabancı lisan konuşabilmelerinin de etkisiyle ticari ilişkiler kurdukları Avrupa ülkelerindeki gelişmişlik ve toplumsal farklılaşmayı görmekteydiler ve her yönüyle doğunun yüzlerce yıllık sefalet ve tembellik dolu yaşantısınında sonuçta bir çöküntüye yol açacağınında bilincindeydiler.Bu nedenlerden dolayıdır ki sabetaycı ve yahudi aydınlarının localarda yer alması bir kurtuluş ümidi aramak olarak telakki edilebilir. Bu çalışma hazırlanırken ağırlıklı olarak Paul Dumont" un Fransızca olarak kaleme aldığı bir çalışmasından faydalanılmıştır (9), orada genel olarak mason localarının Türk üyeleri konusunda ki baz bilgilerin belki bilerek ve belki de bilmeyerek (10) çarpıtıldığı kanaatindeyim.örneğin Veritas locasına ilişkin yer alan bir ifadede yazar "...Veritas Locası"nın müslüman üyelerinden en dikkat çekicisi, Selanik"in ileri gelen politika yazarlarından Fazlı Necip, kentin en iyi Türkçe gazetesi olan Yeni Asır"ın kurucusuydu (11) 1908 ihtilali sırasında İttihat ve Terakki komitesi tarafından Selanik" teki eylemleri ve propagandayı yönetmekle görevlendirilecekti"(11) şeklindeki bilgileri okura sunmaktadır. Burada hemen belirtmekte fayda var, Fazlı Necip aslında Sabetaycıların Yakubiler koluna mensup bir aileden gelmekteydi. Hatta bu konuyla ilgili olarak iddialarımızı destekleyecek bir kitapta daha sonra gelen kuşaklarca kaleme alınmıştır (12), zaten dikkatle incelendiğinde de görülecektir ki Selanik" te o dönemde mason locaları ve tarikatlerde etkili olan Türk ve müslüman kimlikli aydınların pekçoğu sabetaycıdır (13), aslında bunu da normal karşılamak gerekiyor, çünkü sabetaycılar 20.yy" ın başlarına gelindiğinde dini kurumlarını giderek ortadan kaldırmışlardı ve o dönemlerde de yahudilik dinine geri dönme arzularının da kabul edilmemesi neticesinde neredeyse ateist bir hayat yaşamaktaydılar. Hiçbir manevi dayanakları kalmayan bu insanların bu yıllarda ve köken olarakta onların soylarından gelen diğer kuşakların üye lerinin de sabetayc kökenli olmaları bir raslantı değildir. Nitekim bugün bile Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locası" nın Grand Comandör (ya da Türkçe karşılığı ile Hakim Büyük Amir) leri" nin de yine Kapancılar koluna mensup bir aileden gelmesi de şaşırtıcı olmamalıdır. Dumont"un Veritas"a ilişkin sunduğu diğer bilgiler arasında 1908 başında Loca" nın onbeş müslüman üyesi bulunuyordu (13) savıda biraz geçersiz kalmaktadır. Çünkü burada ismi verilen Osman Adil, Faik Nüzhet (daha sonra bakanlıkta yapacaktır), Talat İsmail, Fazlı Necip ve Mehmet Servet Bey" ler bizim tespit edebildiğimiz sabetaycı kökenli üyelerin sadece en tanınanlarıdır. Yalnız burada dikkat edilecek bir nokta daha var;sabetaycılar genel olarak kendi aralarında üç farklı alt gruba bölünmüşlerdi ve grup üyeleri kesinlikle birbirleriyle irtibatta bulunmamaya çalışırlardı.Fakat araştırmalarımız bize gösteriyor ki masonluk hangi gruba dahil olurlarsa olsunlar, örgütün temel hedefi olan kardeşliği (biraderlik) her konuda istisnasız olarak yaşamaktaydılar. Sonuç olarak şunu belirleyebiliriz, imparatorluğun artık herkesin kendi başının çaresine bakması yoluna girdiği bir döneminde o zamana kadar hemen hemen hiç bir ciddi politik harekette bulunmamış sabetaycı aydınlar için masonluk sosyalleştikleri bir örgüttü.üstelik giderek tümüyle etkisini yitiren dinsel kurumlarına bir alternetif olarak bu cemiyet onların manevi boşluklarının giderilmesinde de önemli bir role sahipti. <a href="redirect.jsp?url=http://mitglied.lycos.de/goezelel53/Masonluk/masonluk.htm" target="_blank">http://mitglied.lycos.de/goezelel53/Masonluk/masonluk.htm</a> |
Sultan Abdülhamit"ten mi söz ediyorsun?
ohne Text
|
hayir, masunluk ve yahudilikten
abdülhamid bunlara karsi gelmis fakat basaramamis.
|
Milliyetçilik...yOBAZLIK TRABZON
Milliyetçilik...
Keşke binlerle toplanıp üç beş gencin üzerine yürümenin mertlik olmadığını, cesaret olmadığını anlayabilselerdi. Milliyetçilik, yaşamaya ve yaşatmaya gücü yetmeyen insanların kendilerini ancak ölümün aynasında görebildikleri bir çaresizliktir. Milliyetçilikten hayata dair bir söz duyamazsınız... Duyduğunuz her şey ölüme dairdir. Ölmekten ve öldürmekten söz ederler sürekli. Kendilerine milliyetçi diyenleri dinleyin bir, bakın bakalım hayatla ilgili bir şey söyleyecekler mi size. İnsanı değil toprağı severler. Küçümserler insan hayatını, önemsiz bulurlar. İnsan sadece bir ölüm objesidir onlar için. Trabzon’da binlerce insanın dört çocuğu öldürmek için şehvetle koşmasını seyrettik, aynı insanlar birilerini yaşatabilmek için aynı şehvetle koşarlar mıydı sizce? Koşuyorlar mı? Ölmemesi mümkünken ölen bebekler, çürük yapıldığı için yıkılan binaların altında can veren öğrenciler için koştular mı, onların hayatının hesabını sordular mı, yeni ölümleri önlemek için ayağa kalktılar mı? Hayır. Hayat ilgilendirmiyor onları. Belki de yaşamla ilgili ümitlerini kaybettikleri için sadece ölüme doğru bakıyorlar. Ölümde bir eşitlik arıyorlar. Hayattan öylesine korkuyorlar ki bu korku bir öfkeye dönüyor. Ana dillerini bile doğru dürüst konuşamıyorlar, ana dillerinde bir sayfa yazı yazmak ölmekten de öldürmekten de zor onlar için. Bir kitap okumak, bir matematik problemi çözmek, biraz karmaşık bir filmi izlemek, felsefi bir konuşmayı dinlemek neredeyse imkansız geliyor onlara.. İnsan zekasının yarattığı her şeye yabancı gibiler. Bir mimari şahesere, bir heykele, bir resme hayran olamıyorlar. Tarih, ancak onların atalarını öven bir yalanlar zinciri olarak sunulursa ilgilerini çekiyor. Ve, gerçekle yüzleşecek cesaretleri bile yok. Ait oldukları toplumun gerçek yüzünü, eksiklerini, hatalarını duyduklarında çılgına dönüyorlar, ne gerçeği taşıyacak ne de o gerçeğin yüzlerine vurduğu çarpıklıkları düzeltecek bir güçleri var. Toplumlarının fakir olması, gelişmemiş olması, özgürleşememesi umurlarında bile değil yeter ki bu gerçekler söylenmesin. Ortak bir yalanın içine kendilerini hapsedip, kanlı bir hayal aleminin içinde yaşamayı tercih ediyorlar, gerçeği söyleyen herkes düşmanları, çünkü gerçeği öğrendiklerinde, gerçeği kabullendiklerinde bunları düzeltmek için bir çaba göstermeleri gerekiyor. O çabayı gösteremiyorlar. Aslında içten içe kendilerini ve toplumlarını öylesine aşağılıyorlar ki herhangi bir sorunu çözebileceklerine olan inançlarını daha baştan kaybediyorlar, o yüzden de sadece yalanlarla avunmayı istiyorlar. Gerçeği söyleyen herkesi ölümle tehdit etmeleri bundan. Aynı ırktan, aynı dilden, aynı dinden, aynı milletten olduğum bu insanları görmek utandırıyor beni. Korkaklıkları içimi acıtıyor. Milliyetçilikten iğrenirim ama anadilimi de, tarihini ve kaderini paylaştığım insanlarımı da, yeryüzünün en güzel yerlerinden biri olan topraklarımı da, bir mizah hazinesi olan folklorumu da severim. Arkamda derin ve zengin bir tarihim, dünyanın en zengin şiir damarlarından birini besleyen güzel bir dilim, hiçbir zaman esaret görmemiş bir toplumum, yeryüzünde eşine as rastlanır bir insanlık birikimine sahip topraklarım var. Hiç kimseyi ırkından, geçmişinden, dilinden, dininden dolayı kendimden aşağı görmem ama hiç kimse karşısında da kendimi eksikli hissetmem. Milliyetçi değilim çünkü ne dünya ne de hayat korkutuyor beni. İnsanlarını sevdiğim için seviyorum toprağımı. Ve, bir tek insanımın hayatını kurtarabilmek için gerekirse bütün dünyanın toprağından vazgeçerim. İyisi ve kötüsüyle bütün gerçekleri kucaklayacak bir gücü ve kendimi insanlığın ortak kaderine rahatça bırakacak bir güveni bu toplum veriyor bana. Bu gücü ve güveni bulamayanlar korkaklıklarının nedenini bu toplumda değil kendilerinde arasınlar. Onların korkaklıklarında bizim paylaşacağımız bir şey yok. |
aferim len Nejat.bomba gibi yazi vallah
abi enisin memleketi iste ne olacak.. hepsi milliyetci-fasist zibidi :0)
2000 kisi toplaniyor 4 kisiyi linc etmeye kalkiyor ve 100 poliste zor kurtariyor cocuklari elinde.. ülen cocuklar sucluysa polisi,mahkemesi ne güne duruyor demi yani yok illah trabzonlu ya linc edecek vahsi herifler |
türkiyede mosonluk
Türkiye"de Masonluk
Yoğun istek üzerine, daha önce yayınlanmış altı bölümün gün gün geniş özeti. Osmanlı"da Masonluk Masonluk Katolik ve Ortodoks kiliselerince tepkiyle karşılanırken Osmanlı ülkesi kuruma hoşgörülü yaklaştı. V. Murad"ın Mason olması buna örnektir.İttihat ve Terakki Cemiyeti faaliyetlerini sürdürmek için Mason localarını ‘şemsiye’ olarak kullandı. Ancak bu davranış cemiyetin ‘siyonist’ damgası yemesine yol açtı. "Harici" gözüyle Masonluk Dünyanın en çok tartışılan konularının başında geliyor Masonluk. Bunda, Biraderlerin kurumsal disiplin çerçevesindeki ketumluğu etkili oluyor. Karşıtları da bu davranıştan doğan esrarengizlik havasından yararlanarak, her türlü yakıştırmayı, araştırmadan gündeme getiriyorlar. Ben Masonlar"a özgü deyimle bir "Harici" olarak, konuyu toplumsal işlevi üzerinde yoğunlaşıp inceledim. Böylece, objektif bir değerlendirmeye yöneldim. 1. gün Masonluk ve Din Müslüman"ın Mason olması kabul edilebilir mi? İslam bir arada yaşamayı, koruyuculuk üstlenmeyi görev kabul etmiştir. Yandaşları, zamanla, bütün insanları ırk ve din farkı gözetmeden eşit sayan bir anlayışı benimsemeye yönelmişlerdir. Bu çabayı insanlığa aktaran kurum ve akımlardan biri de Masonluktur. Gizliliği ilke edinerek çalışmayı tercih etmesi ise, tartışılır hale gelmesinin başlıca sebebidir. 18. yüzyılın başında kuralları kesinleşen Masonluk, Müslümanlar"ı hiç ilgilendirmemesine karşılık, Protestan kökenli olmasının etkisiyle, Katolik ve Ortodoks Kiliseleri gibi Museviler"den de tepki gördü. Bu ortamda İslam"ın girişime küçümseyerek bakması doğaldı, zira Hıristiyanlar arası çekişmelerde Osmanlı Devleti"nin hakemlik rolü üstlendiği bilinir. Papalığın çıkardığı Masonları Aforoz emrini 18. yüzyılın ortalarında Osmanlı"daki Rum ve Ermeni kiliseleri kendi dillerine çevirip örgütlerine dağıtmışlardı. Buna karşılık o dönemlerde Bektaşi hatta Mevlevi tekkelerinde Masonlar"la sohbetler düzenlendiği hakkında bilgiler var. 18. yüzyılın sonunda Osmanlı, geri kalmışlığını aşmak için batı modelinden yararlanmaya başlayınca durum değişti. Gavur damgalamalarının yanı sıra Masonluk özentisi iddiaları da gündeme getirilmeye başlandı. Tabii olumsuz anlamda. 1860"lara gelindiğinde İslam dünyasının yönetici ve düşünürleri arasında kuruma katılanlara rastlanıyordu. Tanzimat"ın iki ünlü devlet adamı Mustafa Reşit ve Fuat Paşalarla Mısır Hıdivliği"nde iddialı Prens Halim Paşa Masondular. Hatta son ikisi Büyük Üstatlığa bile getirilmişlerdi. Cezayir"de bağımsızlık mücadelesi veren Emir Abdülkadir"in de Mason olduğu biliniyor. Pan İslamcı akımın baş savunucusu Afgani başvurusunda "Kutsal Mason derneği üyelerinden, derneğe katılmama izin vermelerini ve şerefli kürsüye dahil olmamı onaylamalarını rica ederim" diye yazmıştı. 2. gün Osmanlı"da ilk Localar Sultan Abdülaziz"i etkileyip kendi oğlunu Mısır Hidivliği"nde ön sıraya sokan İsmail Paşa"ya kızan Mısırlı Prens Halim Paşa, siyasette etkinliğini artırmak için Masonluğu kullanmayı denedi. Hem Fransız hem de İngiliz üstatlarıyla işbirliği yaparak Mısır Büyük Locası"nın büyük üstatlığına getirilmeyi sağladı. Yerli halktan da buna yeni üyeler katılmasını gerçekleştirdi. Böylece, Osmanlı devlet politikasını etkilemek için Masonluk"tan doğrudan yararlanma girişimleri çağı başlamış oldu. Halim Paşa, Yeni Osmanlılar (Namık Kemal ve arkadaşları) ile işbirliği yaparak Avrupa"ya çekilmiş olan Mustafa Fazıl Paşa ile de ilişki kurdu. Bu girişimlerin projelerini aksatabileceğini hesaplayan Hidiv İsmail Paşa da Masonluğu kullanarak karşı atağa geçti. 1860 ve 70"li yıllarda, Avrupa"da siyasi açıdan Masonluk işlevini tamamlamış görünüyordu. Buna karşılık Osmanlı toplumu ilk kez açık açık Masonluk"la, daha doğrusu onun özel "koloniyalist" şekliyle karşılaşmaktaydı. 1 Temmuz 1872"de Hasköy"de, Osmanlı ülkesindeki ilk Mason mabedinin temelinin atılması, artık ortada Osmanlı yönetiminden çekinecek bir şey kalmadığını kanıtlıyordu. Ancak Sultan Aziz"in keyfiliklerini frenleyen Ali Paşa"nın 1871 Eylül"ünde ölümü ve yerine yumuşak başlı Mahmut NedimPaşa"nın sadrazamlığa gelmesi Masonlar"da endişe yarattı. 20 Ekim 1872"de Osmanlı saltanat ve hilafetinin veliahtı Şehzade Murad Proodos (Terakki) locasında tekris edilerek Mason oldu. Abdülhamit"e de Mehmet Reşat"a da, hem de aynı zamanda, Mason olma önerisi yapıldığı hakkında bir iddia vardır. İkisinin de red ettikleri söyleniyor. 3. gün Abdülhamid"in ılımlı tavrı Abdülaziz" in tahttan indirilmesi ve Murad"ın padişah halifeliğini ilanı, Mason çevrelerinde İslam ülkelerine yönelik büyük başarı sağlandığı kanısını doğurdu. Yeni hükümdarın istendiği yönde etkilenebileceğine inanılıyordu. Ancak Murad"ın üç ay içinde ruhi bir buhran geçirmesi ve yerini Abdülhamid"e bırakması, hesapları boşa çıkardı. Abdülhamid"in daha tahta çıkışının ilk günlerinden itibaren şöyle bir politika izlediği görülüyor: İslam"la Masonluk bir arada olur mu, olmaz mı tartışmasına girişmemiş, emrivakiyi benimsemiş ama kamuoyunda işlenmesini engellemiştir. Farklı ırk ve dindeki cemaatleri kaynaştırdığı tezini daha ciddiye almış fakat asıl önemi bütün Avrupa hükümdarlarının Masonluğun koruyuculuğunu üstlenmiş olmaları hususu üzerine yönelmiştir. Bu davranış şeklini tahta çıkışıyla birlikte başlattığına inanıyoruz. Avrupa"nın desteği olmadan, mali iflasını ilan etmiş "Hasta Adam"ın ayakta kalamayacağını biliyordu. Ahmet Midhat"ın matbaasında basılan "Esrarı Farmason" isimli kitap, kuruma bir hayır cemiyeti niteliğine dönmeyi önermekle, kanımızca Abdülhamid"in fikrini yansıtıyordu. Abdülhamid"in geçmişte yanlış olarak Masonlar"ı çuvallara koydurup Marmara denizine attırdığı dedikoduları ortalıkta dolaşmıştır. Oysa biz yaptığımız araştırmada mabeyincilerini ve yaverlerini Mason balolarına gönderdiğini, 100- 150 altın bağışta bulunduğunu saptadık. Karşılığında törenler "Padişahım çok yaşa" bağırtılarıyla başlıyordu. Açıkça karşıt düşüncelerin "Barış içinde birarada yaşaması" ilkesini başarıyla uygulamıştır. Bunun bir diğer iğrenç örneği, donanmasının başına İngiliz ve Mason Hobart ve Woods Paşaları getirmesidir. Özetle, siyasete bulaşmamaları koşuluyla Masonlara tam bir serbesti tanıyordu. 4. gün İttihat ve Terakki"nin "şemsiyesi" Abdülhamid iktidara geldikten sonra Yeni Osmanlılar"ı tasfiye etmekte zorluk çekmedi. Bir belgesi olmadığı halde Mason denilen Mithat Paşa"yı anayasal şekilde uzaklaştırdı. Abülhamid"in davranışı locaları yok etmeye yönelik değildi. Amacı ülkeyi dışardan yönetme eğilimlerini frenlemek ve de yerlilerin fazlaca ilgilenmesini önlemekti. Localar daha çok yabancıların kendi aralarında biraraya geldikleri yerler oldu, Türk ve Müslümanlar"ın hatta gayri-Müslim vatandaşların ilgisi de azaldı. Ülke içinde özellikle Balkanlar"daki örgütlenmeye gelince, 1878 Berlin Anlaşması"ndan sonra Balkanlar"daki reformlar için merkez kabul edilen kentlerin başında Selanik vardı ve ordu merkeziydi. Çeşitli Avrupa uluslarına ait cemaatler de vardı. Tabii örgütleri de. Yabancı işadamlarının çok sayıda bulunduğu kentlerde Mason locasının var olması doğaldı. İttihatçılara, "şemsiyelik" yapacak İtalyan Macedonia Rizorta Locası Üstadı Muhteremliğine Selanik Hukuk Okulu"nda hocalık yapan, avukat Musevi Karasso getirildi. Ülke içindeki Jöntürkler"in Masonluk"la ilişkiye girmeleri, ona güvenlerinin sonucudur. 1903-1908 arasında Macedonia locasına 154 kişinin alındığı biliniyor; bunların 42"si Türk"tür. İlk kaydolanlar arasında İttihat ve Terakki yönetiminde ön planda rol oynayan gazeteci Fazlı Necip"i, Talat Bey (Paşa), Midhat Şükrü"yü görüyoruz. Başka localarda üye olanların diğerlerinin toplantılarına katılması adet olmadığı halde, Cavit Bey"in (Sonrasının Maliye Nazırı) Macedonia"ya muntazam devam etmesi, bambaşka bir çalışmanın varlığınıkanıtlıyor. Ancak locada buluşanların hepsi Mason değildi. 5. gün Siyonizm damgası İttihatçılar"ın Mason bağı ilk kez 25 Temmuz 1908 günü Selanik"te anayasanın ilanı şerefine yapılan sokak gösterilerine Mason locaları temsilcilerinin de katılmasıyla ortaya çıktı. Localar eski ihtiyatlılıklarını bırakıp daha kolay üye almaya, tekris yapmaya yöneldiler. Bu ilgi, İttihatçı liderleri Bağımsız Osmanlı Masonluğu kurma düşüncesine yöneltti. Avrupalılar"ın buna izin vermeyi pek arzulamadıkları kısa zamanda farkedildi. İngiliz ve Fransızlar"a karşılık İtalyanlar bir süre direndikten sonra onay verdiler. Büyük Doğu"nun üstatlığına Talat Bey getirildi. Aynı sırada iki girişim Osmanlı-İngiliz ilişkilerini etkiledi. Osmanlı Masonluğu ile bütünleşmeyi arzulayan Mısırlı milliyetçilerin İttihat ve Terakki ile ilişki kurmaları İngiltere"yi çok rahatsız etti. Aynı anda 1909"un ekiminde de İttihat ve Terakki"nin ikinci kongresinde anti-Masonluk gündeme geldi. Mustafa Kemal"in teklifi, cemiyetin açık bir siyasi parti haline gelmesinin yanı sıra askerlerin siyasetten çekilmesi ve Masonluk"la ilişkinin kesilmesiydi. Bu önerisi sebebiyle "mürteci" diye damgalanmış ve İttihat ve Terakki"nin yönetimiyle ilişkisi tamamen kesilmiştir. Asıl olay yaratan, cemiyetin yönetimine muhalif olan Miralay Sadık"ın "Siyonistlik/Farmasonluk aleyhindeki layihası" idi. Talat, Cavit, Hüseyin Cahit ve Ahmet Rıza"nın cemiyetten atılmalarını istiyordu.. Gerek Masonluk ve Siyonizm iddiası gerekse Talat ve arkadaşlarının dışlanması önerisi reddedilmekle birlikte, bu tartışma İttihat ve Terakki"ye karşı bir suçlamanın kendi içinden başlatılması açısından önemliydi. Bütün politikalarında Siyonizmi destekleyen ve Masonluğu kendi malı sayan İngilizlerin propaganda için, İttihatçıların Masonluğu ve Siyonistliği üzerinde yayın yapmaları gerçekten ilginçtir. 6. gün İşgal altında değişim Libya ve Balkan Savaşları ile 1913 yılı ortasına kadar süren bunalımlar toplum için hiçbir anlam taşımayan Mason tartışmalarını doğal olarak geri plana itti. Mason olmayan ve bu kuruma fazla sempatiyle bakmayan Enver Paşa"nın Harbiye Nazırı olup İttihat ve Terakki"yi yönetir duruma gelmesiyle, esasen durgunlaşmış olan Cemiyet-Mason ilişkisi daha da canlılığını kaybetti. 1914"de Savaş ilan edilince Enver Paşa locaların faaliyetlerini durdurmalarını emretti. Ancak Talat Paşa"nın müdahalesiyle localar tekrar aktif oldular. Dünya Savaşı"nı kaybedip 1918"in Kasım"ından itibaren her bölgesinin işgal altına girmesiyle, Osmanlı toplumu beş yıllık bir esirlik süreci yaşadı. Galipler her alanda istediklerini benimsettiriyor ve bunları itiraz etmeden uygulayan destekçiler de buluyorlardı. En yoğun kampanya, özellikle İngilizler"in yönlendirişi altında İttihatçılık"tan arındırma idi. 1918 sonunda İttihatçılar"a yöneltilen en büyük suçlama devleti savaşa sokmuş ve yenilgiye uğratmış olmaktı. Savaş kararını kendi başına alan Enver Paşa idi ve hükümetin Mason üyeleri -Sadrazam Said Halim Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey, Bahriye Nazırı Cemal Paşa buna karşıydılar ama, hepsini suçlamak İttihatçı karşıtlarının işine geliyordu. Localar içinde fiili temizlemeyi yapan, sabık İttihatçı Rıza Tevfik"tir. Kendisi de Mason olan bu kişi, hayatı boyunca aşırılığını frenleyemediği söylemler arasında zikzak çizmiş biriydi. Osmanlı Büyük Maşrık"ının başına getirildi ve temizliğe girişti. Rıza Tevfik İttihat ve Terakki"ye mensup Masonlar"ın listesini basına ve polise verdi, birçok Mason İttihatçılık suçlaması ile sürgün edildi. <a href="redirect.jsp?url=http://www.sabah.com.tr/2005/03/20/gnd111.html " target="_blank">http://www.sabah.com.tr/2005/03/20/gnd111.html </a> |
Mosonluk ve yahudilik
MASONLUK ve YAHUDÝLÝK
Muharref Tevrat" ta Yahudi ýrkýnýn Dünya milletlerine yapmasý emredilen vahþet ve katliam þekilleri ayrýntýlý bir þekilde belirtilirken, gizli, dikkat çekmeyecek yöntemler detaylý olarak anlatýlmýþ çeþitli yollar gösterilmiþtir. Bu yöntemler uygulandýðýnda, milletler içten çökertilecek, ne hedef alýnan milletler bunu farkedebilecek, ne de olaylarýn arkasýnda bir Yahudi"nin ismi duyulacaktýr. Yalnýz kendi ritülellerinde Yahudilikle iliþkileri anlaþýlan MASONLUK Tevrat"ýn telkinlerini aynen benimseyen, Yahudiliðin iþte bu gizli kollarýndan biridir. Masonlar Yahudi"lerle olan iliþkilerini gizli tutmayý lüzumlu görmektedirler; çünkü siyonizm ile ayný amacýn güdüldüðünü anlatarak faaliyet göstermek yerine, yardým kuruluþlarýný paravan yapýp hayýrsever kiþiler görünümü altýnda bu amaca hizmet etmek kendileri açýsýndan daha verimli sonuçlar doðurmaktadýr. Masonluk Yahudilik ile doðrudan alakalý olduðu için mason mahfillerinde uygulanan törenler ve ritüeller, ayný zamanda mason düþünceleri tabiatýyla Tevrat"tan alýnacaktýr. "Ritüellerimizde Tevrat"tan sayýsýz alýntý mevcuttur" (Mimar Sinan-1983, Sayý:47, Sayfa:39) Ve kral Salamon gönderip Sûr"dan Hiram"ý getirtti. Naftoli sýptýndan dul bir kadýnýn oðlu idi. Ve babasý Sûr"lu bir adamdý. Tunç iþçisi idi. Hiram bütün tunç iþleri iþlemekte hikmetle ve anlayýþ ve hünerle dolu idi. Ve Salamon gelip bütün onun iþlerini yaptý. Hiram Usta"nýn hikayesi yukarýda ki Tevrat ayetleri ile baþlamaktadýr. Hiram efsanesi bir rittir ve tekrisin vereceði bütün ilkeleri de kapsamaktadýr. Adayýn yaþadýðý ve bizzat hiramý temsil ettiði Hiram efsanesi tekris töreni sembolik bir oyundur. (Çýrak, Kalfa, Usta-S:102) Zaten masonluk mutlak hakikatin ancak bu ihata ve seziþlere ve bizzat tekamül etme neticesinde yaþanabilecek bir sýrdýr. Bu sýr mühr-ü süleyman" ýn iç dýl"ýnda ne güzel resm ve remz edilmiþtir. Birbirine irca etmek suretiyle mütemadi bir devrin sayrureti Hiram"da en mükemmel þeklini bulur. (TÜRK MASON DERGÝSÝ-Ocak 1951 S.1, Sf:22) -------------------------------------------------------------------------------- TANRI TÜRK"Ü KORUSUN ve YÜCELTSÝN <a href="redirect.jsp?url=http://www.otuken.org/siyonizm/masonluk.html" target="_blank">http://www.otuken.org/siyonizm/masonluk.html</a> |
Forumda masonluk degerlendirmesi..
masonluğun aslında yahudilerin kurdukları ve siyonizm emeli için çalıştığı ilk başlarda bilinmiyordu.görünürdeki hedef ve gayeleri bambaşkaydı insanlık için çalışır hayali ufuklar yaratırdı acaba düşünüyorumda masonluğun siyonist amaçla kurulduğu ve buna üye olanlarıda bu hedef doğrultusunda kullandığı ortaya çıkınça bu örgüde üyü olanlar acaba kendilerini nasıl hissettiler
<a href="redirect.jsp?url=http://nedir.antoloji.com/masonluk/sayfa-2/" target="_blank">http://nedir.antoloji.com/masonluk/sayfa-2/</a> |
WER KANN ÜBER MOSONEN IN DER.....
WEIMARER REPUPLIK IMFOOMATIONEN FINDEN?
<a href="redirect.jsp?url=http://www.masonluk.8m.com/index1.htm" target="_blank">http://www.masonluk.8m.com/index1.htm</a> |
mosonluk olmamasi lazim masonluk olmasi
ohne Text
|
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 11:55 Uhr. |