![]() |
ÖMER HAYYAM
Bütün Dörtlükler
Bizi bizden alan şaraba gönül verdik; Coşup taştık; yerden kopup göklere erdik. Tenden bedenden soyunuverdik sonunda Topraktan gelmiştik, yine toprağa girdik. Tepemizde dönüp duran gökler Büyücünün fanusu gibidirler: Güneş bu fanus içinde lamba, Biz de gelip geçen görüntüler. Bir rint gördüm, binmiş dünya denen kır ata; Aldırmıyor dine, islama, şeriata; Ne hak dinliyor, ne hakikat, ne marifet: Gelmiş mi böylesi kahraman kainata? Kimi gizlenir, kimselere görünmezsin; Kimi renk renk dünyalarda görünür yüzün Kendi kendinle sevişmek bu seninki: Çünkü seyreden sen, seyredilen de sensin. Yüzümde pırıl pırıl sevinç gördüğün gün, Nice konakları yıkılmıştır gönlümün. Dalgıçsan dal gözlerimin denizine, bak: Dibinde mahzun bir deniz kızı görürsün. Seni kuru sofraların softası seni! Seni cehenneme kömür olası seni! Sen mi Hak" tan rahmet dileyeceksin bana? Hakka akıl öğretmek senin haddine mi? Önce kendine gel, sonra meyhaneye; Kalender ol da gir kalenderhaneye. Bu yol kendini yenmişlerin yoludur: Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye. Şarap içip güzel sevmek mi daha iyi, İki yüzlü softaları dinlemek mi? Sarhoşla aşık cehenneme gidecekse, Kimselerin göreceği yoktur cenneti. En büyük söz Kuran bile Arada bir okunur besmeleyle. Kadehteyse öyle bir ayet var ki Okur insan her zaman, her yerde. Neylesem bu benim iç kavgalarımla? Pişmanlığım, kendime düşmanlığımla? Sen bağışlasan da ben yerim kendimi: Neylesem bu yüzkaram, bu utancımla? |
sana biraz hak vermeden edemeyecegim.
bundan sonra daha az, maydanoz olacagim. H.
|
tesekkürler
Hayyamin yasam felsefesini bize tanittigin icin tesekkürler. Daha öncede birkac dörtlügünü okumustum. Iyilikten yana olusu ve din adina yapilan kötülükleri eslestirmesi güzel, fakat dikkatimi ceken sey sürekli allaha isyan etmesi.Nasil inancsiz insanlarin kötüleri varsa, inancli insanlarinda vardir. Hickimse melek degilki. Biz dindarlara karsi cok fazla beklenti icindeyiz sanirim. Örnegin hacca giden insanlardan birdenbire bir degisik bekliyoruz. Oysa insanin karakteri degismiyor birtek hacca gitti diye; sirf islami bir emri yerine getirmis oluyor.
Kisaca hayyamin bazi dörtlüklerini severek okuyor ve hak veriyorum ama allaha isyan etmesini filan yadirgiyorum. |
ÖMER HAYYAM biyogrofi
benimde corbada tuzum olsun diye internetten onunla ilgili biseyler buldum sizlerle memnuyetle paylasmak isterim
ÖMER HAYYAM HAYYAM (Ebul Feth Ömer bin Ibrahim; Ömer Hayyam da denir), iranli Sair ve bilgin (Nisapur 1044.ay.y 1123/1136). Hayati, gençlik yillari kesinlikle bilinmiyor. Elde bulunan eserlerinden, hayatiyla ilgili olaylari anlatan bazi kitaplardan, felsefe, matematik ve astronomi konularinda çalistigi, bu alanlarda düzenli bir ögrenim gördügü anlasilmaktadir. Hayyam ("Çadirci") takma adini, atalarinin çadircilik yapmalari yüzünden aldigi söylenir. Ömer Hayyam, zamaninda daha çok bilgin olarak ün kazandi. Iran"in, Selçuklular yönetiminde oldugu bir zamanda yetisen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük Sehirleri, Belh, Buhara ve Merv gibi bilim merkezlerini gezdi, birara Bagdat"a da gitti. Zamaninin hükümdarlarindan, özellikle selçuklu sultani Meliksah ve Karahanlilardan Semsülmülk"ten büyük yakinlik gördü. Saraylarinda, meclislerinde bulundu. Residüddin"in "Cami-üt-Tevarih" adli eserinde anlattigina göre Nizamülmülk ve Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ile okul arkadaslariydilar. Gerek Hayyam"in zamaninda, gerek sonarki çaglarda yazilan kaynaklarda çaginin bütün bilgilerini edindigi, o alanlarda derin tartismalara girdigi, fikih, ilahiyat, kiraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttugu yazilidir. Ebu"l Hasan Ali El-Beyhaki onun çok bilgili bir kimse oldugunu, fakat müderrislik hayatinin pek basarili olmadigini bildirir. Ayrica Zemahseri ile uzun boylu tartismalara giristigini, onun derslerine bile devam ettigini, Zemahseri"yi, bilgi bakimindan begendigini yazar. Hayyam"in fizik, metafizik, matematik, astronomi ve siir konularinda degisik eserleri vardir. Bunlar arasinda Ibni sina"nin Temcid (Yücelme) adli eserinin yorum ve tercümesi de yer alir. Zamaninda, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam"in edebiyat tarihindeki yerini saglayan, sonraki yüzyilarda da dogu islam dünyasinin en büyük Sairlerinden biri olarak anilmasina yolaçan Rubaiyat"idir (Dörtlükler). Ömer Hayyam, iran ve dogu edebiyatinda rubai türünün kurucusu sayilir. Sonralari aralarina baskalarinin eserleri de karsian bu rubailer iki yüz kadardir. Hayyam, oldukça kolay anlasilan, yumusak, akici, açik ve seçik bir dil kullanir. siirlerinde gerçekçidir. Yasadiklari, gördüklerini, çevresinden, zamanin gidisinden aldigi izlenimleri yapmaciga kapilmaksizin, oldugu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek olan yasanandir, dünyanin ötesinde ikinci bir dünya yoktur. Insan, yasadikça gerçektir, gerçek ise yasanandir. En sasmaz ölçü akil ve sagduyudur. insan bir akil varligidir. Gerçege ancak akil yolu ile ulasilabilir. Onun siirinde zamanin haksizliklari, softaliklari, akil almaz saçmaliklari ince, alayli, igneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu ask, sarap, dünya, insan hayati, yasama sevinci, içinde bulundugumuz geçici dünyanin tadini çikarma gibi insanla yogun bir baglanti içinde bulunan gerçek eylem ve davranislardir. Siirlerinde isledigi konulara, çokluk felsefe açisindan bakar. Ask, sevinç, hayatin tadini çikarma, Hayyam"a göre vaz geçilmez insan duygularidir, insan hayatinin ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazi dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, açik ve seçik bir insan severlik duygusu, gösteristen, asiriliktan uzak bir yasama anlayisi görülür. Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok sairi etkilemis, rubai alaninda tek örnek olarak benimsenmistir. Bati ülkelerinde adina bir çok dernek kurulmus, rubaileri bütün bati dillerine, bu arada birçok defa Türkçeye Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam"in Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adi altinda tercüme edilmistir. |
ömer hayyam COK ILGINC BIRSEY DAHA
Ömer Hayyam ve X harfi
Ömer Hayyam , 11. Yüzyıl"da Semerkant"da cebir üzerine çalısırken, denklemde bilinmeyen sayılara Arapça "şey" diyordu. Bu sözcük Endülüs"deki İspanyolca yapıtlarda xey olarak yazıldığından, zamanla X biçimini aldı ve bilinmeyeni göstermekte kullanılan evrensel X harfine dönüştü... Ömer Hayyam takvimi Sultan Celalettin Melikşah tarafından başkent Merv"e çağrılan Ömer Hayyam yeni bir takvim oluşturmak için kurulan bilim adamları heyetinin başına getirildi. O zamanlar halk arasında Ömer Hayyam takvimi bugünse Celali Takvimi olarak bilinen bu takvim her 5000 yılda bir gün hata veriyordu ve güneş yılına göre düzenlenmişti. Günümüzde kullanılan Gregoryen takvimi ise her 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Bu da Hayyam"ın bilimsel düzeyinin kendi zamanının ne kadar ötesinde oluşunun açık bir göstergesidir. Bilim ve Teknik / Ağustos 98 sayı 369, S. 63 |
Seda Kaya Güler: Ask eski bir yalan
Her seferinde özelse demek ki aşk hikaye
Her aşık olduğunuzda; eskisinden çok daha özel, çok daha farklısını mı yaşadığınızı düşünüyorsunuz? "Aşk Eski Bir Yalan" isimli kitabın yazarı Seda Kaya Güler, buna gülüp geçiyor: Hep aynı hikaye... Bütün aşklar tatlı başlar, sonra ilişki iktidar savaşına dönüşür. Biri oyundan vazgeçer, aşk sona erer. Ve her yeni aşk eskisinden özel olur... Bu yüzden aşk yalan!. Kitabın adını gördüğünüzde, engel olamıyor ve başlıyorsunuz şarkıyı söylemeye; "Aşk eski bir yalan, Adem"le Havva"dan kalan, aşk eski bir yalan, hayatıma dolan..." Durmayın devam... Her neyse... Türlü türlü hikaye var içinde bu kitabın. Hepsinin ortak paydası ise elbette "aşk". Aşık olan, olmaya çalışan, kaybeden, özleyen, kavuşan... Ve tabii hepsinde karakterimiz kadınlar, onların duyguları, sorgulamaları... Öyle donup kalmıyor, uzun uzun ne dendiğini anlamaya çalışmakla vakit kaybetmiyorsunuz; buradaki hikayelerin hepsi tanıdık, içten ve en güzel yanı; yalın... Aslında her şeyden önemlisi bu kitapta yalan hikaye yok, "kadın" kadar gerçek anlatılanlar... Yalan olan tek şey; yazarın da üzerine basa basa söylediği gibi "aşk": "Çok özel sanılan aşk bittiğinde, taraflar yeni bir aşka yelken açıyor. Her yeni aşk, eskisinden daha büyük ve özel olabiliyor. Oluyor da... Bu yüzden de "yalan"..." Seda Kaya Güler"in Epsilon Yayınevi"nden çıkan "Aşk Eski Bir Yalan" isimli kitabında 33 hikaye bulacaksınız; bazen üzen ama çoğunda gülümseten... KADININ SIRRI ÇOK * İlk kitabınız "Aşk, Seks ve Kadınlara Dair"den sonra geçen yıl ikinci kitabınız "İş, Aşk ve Kadınlara Dair"i yayımladınız. Şimdi de "Aşk Eski Bir Yalan" geldi önümüze. Burada da yine kadınlar ve aşklar var. Niye illa ki kadınlar ve onların aşkı? Bu konuyu ilginç kılan ne? Öncelikle kadınım... Kadınları erkeklerden daha iyi tanıyorum. Üstelik yıllardır kadınlarla görüşüp, kadınlarla ilgili yazılar, röportajlar, haberler yayımlıyorum. İkincisi bu konunun konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar aşk ve seks günümüzde tabu olmaktan çıksa da, kadın söz konusu olunca her şey açıkça söylenemiyor. Toplumun hoş karşılamadığı bu deneyimler, gün olur hayatlarını altüst eder korkusuyla, en yakın arkadaşlara bile anlatılamıyor. Hep sümen altına saklanıyor ya da halının altına süpürülüp gizleniyor. Ben, kadınların kendilerine bile itiraf etmeye çekindiği sırlarını, herkesin bilmesini istedim. HİKAYELER GERÇEK * Önceki kitaplarınızda iş yaşamındaki kadınların hikayelerini ele almıştınız. Üçüncü kitabınızda anne olan kadınları anlatacağınızı söylemiştiniz ama burada onlar yok. Bu kitap öncekilerin devamı değil sanırım... Evet, bu kitap "kentli kadın" yani "Ayşegül" serisinin devamı değil. Annelik, denemediğim, yaşamadığım, bilmediğim bir konu. Hâlâ çalışıyorum üzerinde. Sanırım kışa doğru yayınlanacak. "Aşk Eski Bir Yalan" ise çeşitli dönemlerde yazdığım yazılardan oluşan bir kitap. Mimoza Dergisi"nde yazdığım denemeler var mesela. Bir buçuk yıldır haftanın beş günü Yeni Asır"da yazıyorum. Onlardan seçmeler var. Ve kitap için yeni yazılmış gerçek öyküler... * O halde ilk iki kitap için görüştüğünüz kadınlar yok bu kitapta? Hayır, var. Her görüşmeyi, duyduğum her hikayeyi kafamın bir kenarına not ediyorum. Zamanı gelince kağıda dökülüyor. * Kitaptaki kadınlar, kendilerini ve kalplerini sorguluyor. Hayatlarında en önemli konuma yüreklerini koyuyor. Aşk gerçekten kadınlar için bu kadar mı önemli? Evet... Bakın; üç büyük düşünür ne diyor bu konuda: Simone De Beauvoir"e göre, aşk sözcüğünün anlamı kadınla erkek için farklı. Ve onları ayıran başlıca anlaşmazlık kaynaklarından biri de bu. Lord Byron ise örnek veriyor; "Aşk, erkeğin yaşamının yalnız bir parçası, kadınınsa tümüdür" diyerek. Ve Nietzsche diyor ki; "Bu aşk sözcüğü, gerçekten de, erkek ve kadın için ayrı ayrı şeyler anlatır. Kadının aşktan anladığı açıktır; onun için aşk bağlılık değil, başka hiçbir şey bakmadan, bir insanın hem ruhu hem de bedeniyle, tüm olarak kendini vermesidir. İşte bu koşulsuzluktur kadının aşkını bir inanç, beslediği tek inanç haline getiren. Erkeğe gelince, bir kadını sevdiği zaman, ondan işte bu aşkı bekler, ister, ama kadından beklediği duyguyu kendisi için varsaymaktan uzak mı uzaktır. Aynı koşulsuz teslim oluşu onaylayan erkekler çıksa bile bunlara erkek denmez." * Sizce onlara ne denir? "Kadınsı erkek" denir herhalde... AŞK HER ZAMAN VAR * "Aşk Eski Bir Yalan" diyorsunuz ama hikayelerin çoğunda sevdiğine kavuşanlar, aşkının gerçek olduğunu anlayanlar ya da kendine güvenlerini fark eden kadınlar var... "Gerçekte aşk yok" diyenlere bir mesaj mı yazdıklarınız? Öyle düşünmedim. Aşk her zaman var ve var olacak. Aşk, kadının en büyük zaafı... Uğruna her şeyden vazgeçebiliyor, kendi istekleri ikinci planda kalıyor. Aklı başına, yıllar geçince, herkes kendi hayatını yaşamaya başlayınca geliyor. Öykülerin kiminde tükenişler, kiminde ise baştan karşı çıkışlar yer alıyor. Bir anlamda iki seçeneği de göstermek istedim okuyanlara... YALAN... YALAN... * Okurları biraz da mutlu aşk hikayeleriyle mutlu etmeye çalışmış; hani, "Bakın "aşk" bir gün kapınızı çalabilir" demeye getirmiş gibisiniz... Belki de... Herkes bir gün aşkın gelip kapısını çalmasını ister. Hemen herkes büyük bir aşk yaşamak ister. Ve herkes kendi aşkının farklı olduğuna inanır. Herkesin aşkı kendisi için özeldir. Oysa çok fark yok! Bütün aşklar tatlı başlıyor. Sevgili, dünyadaki en muhteşem insan sanılıyor. Onu kaybetmemek adına tahakküm başlıyor. İlişki bir iktidar savaşına dönüyor. En büyük iktidar çatışması aşkta yaşanıyor. İki taraf da ilişkide söz sahibi olmak istiyor. Görünürde birbirlerine boyun eğseler de, müthiş bir savaş yaşanıyor derinlerde. Ve bu gerilim; bir ayrılıp, bir barışma aşkın uzun sürmesine neden oluyor. Taraflardan biri oyundan vazgeçerse aşk da sona eriyor. Kusurlar göze batmaya başlıyor. Hep aynı "hikaye"... Çok bildik ve tanıdık... Ve de "eski"... Ve o çok büyük, çok özel sanılan aşk bittiğinde, taraflar yeni bir aşka yelken açıyor. Her yeni aşk, eskisinden daha büyük ve özel olabiliyor. Oluyor da... Bu yüzden de "yalan"... * Verdiğiniz bir röportajda kadınlardan umudu kestiğinizi söylemiştiniz. Ama kitapta görülüyor ki, sizin hâlâ umudunuz var... Umut etmek istiyorum. Kadınların cinsel devrimi gerçekleştirmesini bekliyorum. * Dördüncü kitabınızda sanırım konu yine kadınlar olacak?.. Elbette. Ama şunu unutmayın ki, kadınların olduğu her yerde erkekler de var. Kadınların baş kahramanları erkekler... BELGİN ÇOBAN "ask eski bir yalan" isimli kitabini tavsiye ederim.Icindeki hikayeler cok sasirtici olmasina ragmen enteresan ;-) Her türlü kesimin hayatindan örnekler bulunuyor aslinda. |
sanati da zaten
söyledikleri seyi bir bir yansitmiyormu?ikisini birbirinden ayrimak,dolayisiyla sanatiyla gurur duymak imkansiz.
|
.....
...."Git kendine cok sevdirmeden" gercekden cook güzel bir kitap...
ama bir o kadarda "Bu isde bir yanlizlik var" Kitabi cok güzellll tavsiye edrim... |
bravo
ad bücherliste:
o.sinanoglu -bye bye türkce mehmed niyazi-canakkale mahseri (her sayfasinda aglamak isteyenler icin ;) lg |
Yüz Firca Darbesi...
.... aranizda kimler "Yüz Firca darbesini" okudu?
ben merakimdan ve coook celiskili Yorumlar sayesinde okudum.... ve gercekden bi türlü bu kitap hakkinda nasil bir Yorum yapicagima karar veremedim...!!! hem diyer yabanci Ülkelerde hem Türkiyede... kitap rekorlar kirdi..bence bukadar celiskili ve yoruma acik bir kitap oldugundan dolayi mi?? burda okuyanlarin Yorumlarini gercekden merak ediyorum.... |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 03:07 Uhr. |