Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Gesellschaft & Soziales (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=398)
-   -   Religion & Glauben (http://localhost/forum/showthread.php?t=4272)

13.03.2005 11:13

ZIKKIM ye...
 
birde iyi bir bok yemis gibi bunu burda yaziyorsun ya... Yilmaz bir tane ruh hastamiz varken FORUMDA yada bir kactane :-) birde senle ugrasmayalim... Sen kendin bile NE OLDUGUNU bilmiyorsun... Arkadasin birisi yazmis ya "ZIRZURNA CAHILSIN"...

xmischkox 13.03.2005 11:18

Senelerce Heykel Diye Diye Avunduk
 
Kendi milletimizi düsünmedik Türkk türk türkk baska birsey yok heykel yapip durduk millete ne verdik 80 senedir.

Bu milleti bu hallere düsürenler utansin.

Hemen simdi AKP basta demeyin onun bir sucu yok Temel bozuk.


İçinde süt olmayan peynir, boyalı zeytin, şekerli bal, etsiz salam ve sucuk, tozlu çay gibi yüzlerce sahte gıda, ucuz etiketleriyle tüketiciyi çekerken, birer hastalık yayıcı ürün olarak ortaya çıkıyor.




FATMA ÇİFTÇİ / İSTANBUL
Yetersiz alım gücü tüketiciyi "merdiven altı-sağlıksız-ucuz" ürünlere yöneltirken, gıda sektöründeki kaçak oranı yüzde 56"lara ulaşıyor.

Sahte rakı ölümleri, "Hergün tükettiğimiz temel gıdalar ne kadar sağlıklı?" sorusunu gündeme getirdi. "Merdiven altı üretim" olarak tabir edilen sahte gıda ürünleri, halk sağlığını uzun vadede tehdit ediyor. İçinde süt olmayan peynir, boyalı zeytin, şekerli bal, etsiz salam ve sucuk, talaşlı baharat, tozlu çay gibi yüzlerce sahte gıda, ucuz etiketleriyle tüketiciyi çekerken, birer hastalık yayıcı ürün olarak ortaya çıkıyor.

Türkiye"de üretilen gıdalarda kaçak üretim oranının yüzde 56 gibi dev bir oranda olduğunu ve bu nedenle sadece devletin yılda 3 milyar dolarlık bir gelir kaybına uğradığını vurgulayan Gıda Dernekleri Federasyonu Başkanı Şemsi Kopuz, sektörde 35 bin işletme ve 285 bin satış noktası olduğunu belirterek, böyle büyük üretim ve bir satış ağında denetimin zorluğuna dikkat çekti. Alım gücünün sınırlı olduğu ortamda, tüketicinin merdiven altı-sağlıksız-ucuz ürünlere yöneldiğini anlatan Kopuz, "Zemin kayıtdışına uygun. Yasalar ise, uyanlar için var. Uymayanlar için yasalar caydırıcı değil" diye konuştu.

Gıdada vergi oranlarının hâlâ çok yüksek olduğunu, bunun da kayıtdışı üretimi körüklediğini iddia eden Kopuz, enflasyonun yüzde 10"lara düştüğü bir ortamda gıdadaki yüzde 18 olan KDV oranının yüzde 8"lere çekilmesi, temel gıdalardan da yüzde 1 KDV alınması gerektiğini söyledi.

"Güvenlidir" damgamız olacak

Türkiye"de gıda üreticisi bin üye ve 17 gıda derneğini çatısı altında toplayan Gıda Dernekleri Federasyonu olarak, sahte gıda ürünlerine karşı projeler geliştirdiklerini vurgulayan Başkan Kopuz, bir iktisadi işletme teşebbüsü kurarak kendi içlerinde özdenetim mekanizması işleteceklerini açıkladı. Kopuz, kendi üyelerine ait işlenmiş ürünleri, kendi laboratuvarlarında gıda mühendislerinin sürekli kontrol edeceğini belirterek, "Ürünlere federasyonumuzun logosunu basacağız. Bu logo tüketici için "bu ürün güvenlidir" anlamını taşıyacak. Bir anlamda ikinci bir TSE damgası olacak. Biz logomuzun arkasında olacağız. Kendi sanayicimize ceza verebileceğimiz bir mekanizma işleyecek" dedi.

Gıda güvenliği konusunun Avrupa Birliği sürecinde en çok tartışılacak konulardan biri olacağını belirten Kopuz, bu noktada tüketicinin de bilinçlendirilmesi gereğini kaydetti ve şunları söyledi:

"Biz tüketici olarak raflardaki ürünlerde sadece son kullanma tarihine bakıyoruz. Oysa üzerinde üretim izni olup olmadığına da bakmamız lazım. Üretim izni olmayan ürünlerin marketlerde satılması, pazarlanması yasaktır. Üretim izinleri bir emniyet sübabıdır. Tüketiciler, izinsiz ürünleri ve bunları satanları Tarım Bakanlığı"na şikayet etmeli. Örneğin, çoğu insan meyvesuyu içiyor, içinde meyvenin m"si yok. Koku koymuş. Üzerini okumuyoruz, kodekse uygun mu, değil mi? Türkiye"de kaç tane bilinçli tüketici var. Sadece ölüm haberlerinde, gıdadan zehirlenmelerde biraz duyarlılık gösteriyoruz o kadar."

Şikayetleri TÜBİTAK"la inceleyeceğiz

Gıda güvenliği konusunda uzman olmayan kişilerin yaptığı açıklamaların sektörü yıprattığını söyleyen Kopuz, bu konuda TÜBİTAK"la ortak çalışıp halkı bilgilendireceklerini kaydetti ve "Tavuk yemleri ve hormonlu tavuk tartışmaları, tavuk sektörünün yüzde 40 oranında zarar etmesine yol açtı. Bu yüzden gıda güvenliği konusunda TÜBİTAK"la ortak çalışma başlatacağız, bunun protokolünü imzaladık. Halkı, Türkiye"nin en güvenilir bilimsel kuruluşuyla yapacağımız çalışmalarla bilgilendireceğiz" dedi.

Vampir sektör öldürüyor


Türkiye"de sahteciliğin yaygınlaşması ve rakı ile öldürücü boyutlara ulaşması üzerine Ankara Ticaret Odası (ATO) da, hazırladığı "Sahte Türkiye" adlı raporda, Türkiye"nin bir "sahte cenneti"" olduğunu vurguladı. Rapora göre, sahtekarlar, iyi para kazandıran gözde meslekleri tercih ediyor. Türkiye"de 5 bin civarında "sahte diş hekimi"" bulunduğubelirtilen raporda, sahte dişçilerin, muayenehane açacak parası olmayan yeni mezun diş hekimlerinin diplomalarını kullanarak diş hekimliğine soyunduğu ileri sürüldü.

Raporda, sahtekarların, vatandaşların dini inançlarını sömürmekten bile çekinmedikleri vurgulanarak, mezarlıklarda para karşılığı Kur"an okuyan "sahte hafızlar""ın, özellikle bayram günleri mantar gibi çoğaldıkları kaydedildi. Her türlü resmi belgenin sahtesinin yapıldığı belirtilen raporda, sahte gıda piyasasında ise ürün yelpazesinin bir hayli geniş olduğu vurgulandı.

Rapora göre, Türkiye"de 27 bin gıda sanayi işletmesinin 10 bininin denetlenmediği, bunlardan sadece 17 bininin Tarım Bakanlığı"nın gıda siciline kayıtlı olduğu belirtilerek, yaklaşık 400 bin gıda satış ve toplu tüketim yeri olduğu dikkate alındığında insan sağlığının ne denli bir tehdit altında olduğunun ortada olduğu ifade edildi. Raporda gıdada teknolojinin, hilenin hızına yetişemediği, hilenin teknolojiden hızlı geliştiği de belirtiliyor.

Bir numaralı taklitçiyiz

Türkiye"nin ünlü markaların sahtesinin üretiminde bir numara olduğu ileri sürülen raporda, dünya piyasalarında Türkiye"nin adının "taklitçi""ye çıktığı bildirildi. Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, sahtecilik olaylarında ekonomik krizden sonra patlama yaşandığına dikkat çekerek, "Kriz, sahteciliği bir sektör haline getirdi. Yükte hafif pahada ağır ne varsa sahtesi yapılıyor" dedi.

Sahteciliğin reel sektörü kemiren, insan sağlığını tehdit eden vampir sektör olduğuna dikkat çeken Aygün, bu vampir sektörün, sahte rakı ile ölümlere yol açması üzerine, Türk halkının sahtecilik sarhoşluğundan uyandığını bildirdi.


Sahte tarım ilaçları tehlike saçıyor

Sahte içki ve sigaradan sonra, sahte tarım ilaçlarının da tarımda yoğun olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Bazı kaçakçıların, İran"dan getirdikleri düşük içerikli ilaçlara tiner, boya gibi katkı maddelerini de karıştırarak ruhsatlı ilaçların boş kutularına doldurmak yoluyla kaçağın da kaçağını hazırladıkları belirlendi.

Katkı maddelerinin birçoğunda kanserojen değerler bulunduğu belirtilirken, yapılan araştırmada, piyasa değerinin çok altında satılan İran menşeili kaçak ilaçların Çukurova"da 4 çiftçiden biri tarafından kullanıldığı, bu oranın, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi"nde daha fazla olduğu tesbit edildi. İran"dan 40 milyon liraya getirilen 1 litrelik kaçak ilacın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı onayıyla Türkiye"de satılan 200 gramlık ilaç kutularına paylaştırılıp 5 kat fiyatla satıldığı da ortaya çıktı.

Su bile temizlemiyor

Sahte tarım ilaçlarının insan sağlığı için büyük bir tehdit yarattığını belirten Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman, "Bu ilaçlarla üretilmiş gıdaları kullananların sağlığı açısından, kısa sürede bir etki görülmese bile, yıllar boyunca birikim yapıp ileriki yıllarda birçok hastalığa neden olabiliyor" dedi. Zirai ilaçların bir kısmının suda çözülür nitelikte olduğunu ve bunları yıkamakla kısmen bulaşanların ortamdan uzaklaştırılabileceğini belirten Ataman, suyla temizlenemeyen maddelere dikkat çekerek:"Yağda çözülen tarım ilaçlarını yıkamayla uzaklaştırmak mümkün değil. Bu ilaçların kalıntısı sadece bitkilerde değil, o ortamda beslenen hayvanların etinde, sütünde, yumurtasında da ortaya çıkar" diye konuştu.

Bu arada uzmanlar İran"dan kaçak olarak getirilen düşük fiyatlı ve düşük içerikli tarım ilaçlarının, insan sağlığı yanında tarım alanlarındaki toprağı da tehdit ettiğini de vurguluyorlar.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.yenisafak.com/e01.html" target="_blank">http://www.yenisafak.com/e01.html</a>

13.03.2005 11:19

Alevilik ISLAMIN bir mezhebi degildir...
 
Islam kiliginda cikmis fakat zaman icinde Zerdüst, Samanizm, Hindu, Budist ve daha bircok Islam oncesi din ve kültürlerin mirasina sahip cikarak yeni bir sentez olusturmustur...

Aleviligi bir ISLAMI mezhep olarak algilamaktan ziyade birer KÜLTÜR AKIMI (yada SENTEZI) olarak degerlendirmek gerekir..

Meselenin tarihi seyrine baktigimizda Aleviligin dogmasi söyle olmustur: &lt&ltIslamin icinden cikmasi tamamen tesadüfidir, zaten onla olan baglarini da en kisa zamanda keserek disa tasmistir; ÖZÜNE (yani ISLAM DISINA)dönmüstür.

Anadolu ve Mezopotamya uygarliklarinin temel ögelerini bicim degistirerek özümsemistir. Dogmatik, degismez kurallari ve bicimselligi kirarak, kendi nesnel kurallarini yaratacak olan özgür düsünceye tasinmistir ve bu anlamiylada artik Islami karakterini terketmistir.

Türkiyede hala ISLAM´a yakin olan ve namaz kilip oruc tutan ALEVILER ise EHL-I BEYT olan ve $IILIGE yakin bir akimdir...


Simdilik bu kadar..

13.03.2005 11:20

yahu sen ne laf anlamazsin...
 
Kaynak versendede sayfalarca kopyalama DIN ile alakasiz olan seyleri.... Ayrica bize ne TR deki insanlarin ne yedikleri ya... Millet kendisi DIKKATLI olsun...

13.03.2005 11:22

yaws haci kizlar FINDIK olmaz FISTIK olu
 
ohne Text

xmischkox 13.03.2005 11:26

Kafasiz ustura.
 
Bu yasanti kimin idaresinin ve sisteminin ne kadar iyi oldugunu gösteriyor.

Kuranda yaziyor siz nasilsaniz öyle yönetilirsiniz.

Yönetim sekli cok önemli bu milleti bu hale dürürenlerde suc heykel yapa yapa ve abuk subuk rejimlerini ayakta tuta tuta milleti ne hale düsürdüler.

13.03.2005 11:34

Fallobst...
 
sana ne yönetimden, sana ne milletin zikkimlandigindan... simdi yiyeceklerin sahte olmasindan ISLAM´a ne !! Birak bu politika ayaklarini Cürükmeyve...

xxabuzerkadayifx 13.03.2005 12:32

hahahahaha :-))))))) iyi ihsallah
 
mersin cemevinde bir görüsüp emah döneriz..
mersin toroslardaki yaban domuzu etini de cok yedim ben.. hmmmm lecker :-))))

13.03.2005 15:12

Allah razi olsun
 
bende ayni sekilde arastirdim..... Aleviligin anlattigi9n sekilde gelistigi kesindir, sadece yasadiklari toplumun agirlikli olan dinin icerisinede girerek, yada dayanarak kendi kültürlerini yasayan bir kitledir....

Ama sunuda söylemek gerek, medeniyet ve Laiklik acisindan tüm Islami harekatlardan daha hayirlidirlar, cünkü benim tanidigim Alevi arkadaslarda var..... und diese sind weit aus Liberaler und gebildeter las manch einer möchte Moslem

13.03.2005 15:18

Herhangi bir sorun teskil etmez dimi ???
 
ja dann ist es gut......

Halka acik olmasi Demokrasi acisindan cok arz edilen ve beklenen bir olaydir

13.03.2005 15:20

Wrhre Moslem wie es im Buche steht
 
vielleicht 3 Prozent, der Rest ist Ideologie Anhänger jeder Art... von Fundamentalismus bis hin zur Gottlosigkeit und Ideenlosigkeit....

Sen her Müslümanim diyeni Müslüman sayarsan kann es sein das man am nöchsten Tag von diesen Leuten gekreuzigt wird....

Bu benim kanaatim, ama gercekten 3 Prozenti gececegine inanmiyorum

13.03.2005 15:24

Medeniyet acisindan bende Alevi sayiliri
 
sayilirim, ama din acisindan elbette degil, cünkü Mezhep ve Ideolojiye sahip olamyacak kadar akilli ve zekiyim....

Beni ilgilendiren konu sadece Laik düzene ve Demokrasi düsünceye karsi gelinmesinde neye inanilirsa inanilsin... das ist mir Egal....

Kimse benim yerime ne Cennete nede Cehenneme girecek o yüzden kisisel beyinde Tanri olayi sadece o kisiyi baglar...

Ben kendi acimdan din olarak Islamiyetin Lehrelerini benimsiyorum, anyni zamanda Ehli-Kitabida okuyorum... yani tüm Semavi dinleri kabul eden brisiyim... ve etmek zorundayim cünkü hepsi ayni seyi söylüyor...

Insanlar arasinda sorun haline gelmis dinler... yoksa Allah katrinda öyle bir celiski yok

13.03.2005 15:32

Evet Temel DIN ATMANLIRIYLE
 
taaa dipten bozuk.... ne zaman bir Uni bitirmeyeni Hoca saymazsak ancak o zaman kicimizi kurtarabiliriz....

Dinleri bir saymayan tüm Semavi dinleri hak dini olarak kabul etmeyen ve sadece Müslüman kelimesi onu kurtaracak zannediyorsa, iste öyleleri yeryüzünün en büyük ENAYILERIDIRLER....

Zannederlerki Allah sadece onlara hast ve onlara para pul san söhret verecek, oysa Allahin sisteminde nacak güzellikler yapan ve güzellik yapilmasini tesvik edenlere ödüller vardir... hem bu dünyada hem gelecek, Allah katindaki o günden sonraki, hayatta.

OLay bu kadar basittir.....

........Her kim Allaha ve Ahiret gününe inanir ve güzel Ameller islerse, mutlaka Cennete girecektir.........

Dininbe bakinmaksizin, cünkü tüm dinler birdir, ayricalik yoktur aralarinda....

Bakara 62, Maide 69, Ali-Imran 113-114


usw. usw. usw.


Ben cezami cektikten sonra Ebedi hayata gecegim kesindir, tüm insanlik icinde ayni sey gecerlidir....

Olayi saptiranlar ancak ömür boyu huzur disi ve sakat bir sekilde etrafian Teör ve kötülük sacanlar tabiki, sadec ekendilerinin girecekleri kelimesiyle kendilerini avuturlar, cünkü baska yollari yok

13.03.2005 15:33

Enis arkadasim...
 
ama bu yinede ALEVILIGIN üstünülügünü göstermez... O &ltmöchtegern Moslem&gt dediklerinin hatalarini senin deyiminle en harika DIN olan ve ALLAHIN SÜNNETULLAHI ile hüküm bulmus olan ISLAM dinine mal edemezsin...!

Ben 4 Semester KIMYA okudum.. Inan hic birsey anlamadim, hatta tüm LABOR deneylerinde hab ich VERSAGT (yani uygulama NULL) :-) simdi o yillarda ben sürekli KIMYAyi kötüledim ve hatayi hep Assi´lerde ve Prof´lardaya yada Labor daki aletlerde aradim :-))

KENDIME AMA LEKE SÜRMEDIM :-) Sonra BWL okudum ve basari ile tamamladim... Simdi BWL KIMYA´dan üstünmü :-)

Simdi iki MÖCHTE GERN DANGALAK MOSLEM yüzünden Alevilik daha üstün yorumunu cikarmak imkansiz...

13.03.2005 15:36

Vremezki cünkü okumus degilki
 
Hayatinda eline ne bir Ilmihal nede bir Tefsir gecmemiski, Islamiyetten anlasin....

Bunlarin hepsi Arabi Vahabii Mezhebindendirler.... Kurani düpedüz Tefiszsiz kendi kafalarin göre yorumlamak isterler... her Ayetin yada Ayetler zincirlerinin arkasind yatan Sosyolojik ve Kültürel olayi inkar ederler cünkü islerine gelemzler...

Ben acik söylüyümdür... bence bu kisiler DINSIZDIR..... dindar insan ancak tüm evrenselligi ve Allahin varligi ancak Sünnetullah ile anlayabilendir ve elbet tüm Semavi dinleride kabul eden ve bilendir...

Bur benim kanaatim tabi....

13.03.2005 15:36

HAYIR ALEVILIK diye...
 
bir müessese YOK ! Anadan Babadan ALEVI olmadikca "KIZILBASCH" olamazsin! Cem´de sacmalamis yahu...! Aleviler aldiklari SÜNNI kizlarina yaptiklari zülümleri ve zorbaliklari ben iyi biliyorum... Ayak yapmayin... Hümanizm Insanlik ayaklarina yatmayin... Koyu Aleviler benim nazarimda FUNDAMENTALIST ISLAMCILAR kadar tehlikeli... CÜNKI INANC ACISINDAN ZIL ZURNA CAHILLER onlar... Hatta 90 % orani Alevilik hakkinda bir bilgileri dahil yok... 12 Imamin 3 tanesinin ismini ancak bilirler...

Haaa birde Reenkarnasyona inanirlar...

13.03.2005 15:38

ama aramizda kalsin ENIS...
 
senle ben cok CEZA cekeriz ya :-))

13.03.2005 15:43

Cennetlikler ve dinler birligi
 
Allah katindaki din tektir... bunu herkes biliyor ve artik kabul ediyor....

Insanlar katindaki din tek degildir.... bölünmüstür... Müslümanliga, Hiristiyanliga, Musevilige, Budismussa usw. usw.

Aralarinda yine Mezheplere ve Ideoljilere, hatta Mezhepler altindada yine binbir cesitlere bölünmeler vardir...

Ayni zamanda köy bölge Sehir ve Medeniyet seviyesine göre kalite kalite bölünmeler olmustur...

TAM BIR CAOS.... Eeeee simdi Cennetlik yada daha cok ceza cekecekler kimlerdir.... En azindan Islam dini böyle bir parcalanmis insanliga ne gibi cözüm ve terbiye ögretiyor....

Kuran gercekten cok evrensel bir insanlik degeridir, Cebrailin insanliga bir Lütfudur..

Dinleri bir saymayan tüm Semavi dinleri hak dini olarak kabul etmeyen ve sadece Müslüman kelimesi onu kurtaracak zannediyorsa, iste öyleleri yeryüzünün en büyük ENAYILERIDIRLER....

Zannederlerki Allah sadece onlara hast ve onlara para pul san söhret verecek, oysa Allahin sisteminde nacak güzellikler yapan ve güzellik yapilmasini tesvik edenlere ödüller vardir... hem bu dünyada hem gelecek, Allah katindaki o günden sonraki, hayatta.

Olay bu kadar basittir.....

........Her kim Allaha ve Ahiret gününe inanir ve güzel Ameller islerse, mutlaka Cennete girecektir.........

Dininbe bakinmaksizin, cünkü tüm dinler birdir, ayricalik yoktur aralarinda....

Bakara 62, Maide 69, Ali-Imran 113-114

Kopyalamaya gerek yok... acin okuyun


usw. usw. usw.


Ben cezami cektikten sonra Ebedi hayata gecegim kesindir, tüm insanlik icinde ayni sey gecerlidir....

Olayi saptiranlar ancak ömür boyu huzur disi ve sakat bir sekilde etrafian Terör ve kötülük sacanlar tabiki, sadec ekendilerinin girecekleri kelimesiyle kendilerini avuturlar, cünkü baska yollari yok....


Selamlar
Enis

13.03.2005 15:43

BAGISLA ENIS COK UZUN OLDU AMA LTF OKU
 
Alevilik bir din,tarikat veya mezhep değildir !

Her Alevi,İmam Cafer mezhebinden ,Hacı Bektaş tarikatından ,Türkmen etiğindendir .

Alevilik gerçekten dogru bilinmesi gereken ve araştrılması gereken bir olgudur .Bir çok aydınımız kötü niyetli olmammasına ramen bu konuda yeterli bilgiye sahip değildir .Tabiki dışarıdan bakınca bir kavram kargaşası göze çarpmaktadır . Kelimeler ve anlamları nelerdir ?
1- Alevi kimidir ?
2- Kızılbaş kimdir ?
3- Bektaşi kimdir ?

Bu üç kelime çogu zaman içiçe ve yanyana kullanılır .Söylediğim gibi dışarıdan bakınca ayırt etmek zor .
Alevi kelimesi şu üç olguyu içinde taşır ;
1- Caferi mezhebinden olmayı .
2- Hacı Bektaş tarikatından olmayı
3- Türkmen etiğinden gelmeyi.

Kızılbaş kelimesi ise 15. yy da Safevi Türkmen devleti yani Şah İsmail yanlısı Caferi mezhebinden (Ehli-beyt tarftarı)
Hacı Bektaş tarikatından Türkmenlere verilen addır. Kurulan devletin adı da çogunlukla ""Kızılbaş devleti ""olarak geçer .

Osmanlı kaynakalrında Kızılbaş diye ,genellikle ,isyancı ,talancı ,rafizi(din dışı),mülhid(Allah"ı inkar eden ),zındık (ahirete inanmayan ) diye ,Anadolu Türkmenleri kastedildir. Genellikle Osmanlının dönme -devşirme tarihçileri Türk ve Türkmen adlarını da Kızılbaş"a mesubiyetle ,anarlar.(.N.Çetinkaya -Kızılbaş Türkler s.389)

Anlaşılacağı gibi Kızılbaş Türkmendir,Türkdür.

Osmanlı propagndası sonucu kötü bir anlam yüklenmiş ""Kızılbaş ""kelimesinin yerini 19.yy da tüm bu Caferi-Bektaşi Türkmenleri kapsayacak şekilede ""ALEVİ"" kelimesi almıştır .

Bu konuda İbrahim Bahadır şunları aktarmaktadır ;

... Alevi kavramı” araştırıcılardaki genel kabule göre son iki yüz yılın kavramı ... der ve ekler , ....Bunlar kendilerine Babailerin dışında Alevi demez onların Alevilikten anladığı Safevilerle ilişkisi olan Kızılbaşlıktır. Bektaşiler 16. yüzyıl sonrasındaki siyasal nedenlerle Safevileri desteklediklerine inandıkları Alevileri siyasete karışmakla suçlayıp sevmezler ... Bir Arnavut Bektaşi yazdığı bir şiirde Kızılbaşları yeziten daha kötü görür. Tekirdag yöresindeki Bektaşiler ve Bedretiniler kendilerine Alevi denmesinden rahatsız olur. ( Bilgi toplumunda Alevilik kitabında Refiğ Enginin yazısı s,96) ...

Yine Sn.N.Çetinkaya"nın a.g.e s.395 de şu tespit yapılmaktadır ;

Kızılbaş sözü ,aynı inançta (Alevi) olanların tamamını kapsamaz.
Kızılbaş sözü yanlızca Şii-Alevi inançlı Türk soylulara mahsustur .""Bunların dışındaki Şii zümrelere ve Bektaşilere bu ad verilmez "" Kızılbaşların erkanında Bektaşi erkanının büyük etkisi inkar edilemez ;fakat bu mezhebi bektaşilikle karıştırmamak lazımdır.Bektaşilik bir tarikattır ve her isteyen bu tarikata girebilir ise de kızlbaşlığa girlmez.Kızılbaş ,erkek olsun ,kadın olsun ,mutlaka kızılbaş soyundan gelir (Gölpınarlı,Kızlbaş Mad,İslam Ansiklopedisi C.VI.s.790 ).
Bunun içindir ki ""Bütün Kızılbaşlar Bektaşi,fakat bütün Bektaşiler Kızılbaş değildir "" genel tespitine varılmıştır .İran"da da Kızılbaş sözü yanlızca Şii Türkler için kullanılır .

Melikoff Kızılbaş-Alevi ile Bektaşinin arasındaki farkları Hacı Bektaş -Efsaneden Gerçeğe adlı eserinde (s.218) şöyle açıklamaktadır ;

""Fuad Köprülü ,Alevi ya da Kızlbaşları Kır Bektaşileri olarak tanımlamıştı :Gerçekte de onlar ,aynı olguda ,daha düzen-dışı (anarchique),daha az gelişmiş bir biçim sunmaktadırlar.

Bektaşililerde tarikate katılış ,sülük ,bütün gizili cemiyetlerinkinden farklı olmadığı halde ;Aleviler ,boy yaşamını sürdüren cemiyetlerin erginlik törenlerini yansıtırlar .

Bektaşilerde ,tarikate girmeyi isteyen ,uygun bulunursa ,bu imkana sahiptir .Fakat,Kızlbaş-Alevi olmak ,ancak kan bağı ile mümkündür .Hep söylenildiği gibi ,her Alevi bir Bektaşidir ,fakat her Bektaşi bir Alevi değildir : Başka bir deyişle ,Bektaşi olmak için Hacı Bektaş"a inanmış olmak yeter ,fakat Alevi olmak için Alevi doğmak gerekir .

Bektaşilerde tarikate giriş ve manevi yükseliş ,yani sülük ve kemal ile ,Baba, yani tekke sorumlusu olunabilir .Fakat Kızılbaş -Alevilerde Dede ,dinsel bir birimin ruhani başkanı ,meşru olamk için ,soy bağı Ali"ye ulaşan bir ocak"tan (aile,soy)gelmek zorundadır .

Her Kızılbaş -Alevi köy ,bir ocak"a bağlıdır .Bu ocak"tan gelen Dede yılda en az bir kez manevi bağı kapsamına giren köyleri ziyaret etmelidir ""

M.Fikret Oytan ""Bektaşiliğin İçyüzü""adlı ünlü eserinin önszünde bu faklılığı söyle dile getiriyor ;

""Hadd-i zatinde bunların tuttuğu yolun aslı ,temeli biridi(Aleviler ve Bektaşiler için yapıyor bu tanımlamayı).Bütün itikataleri bir noktada birleşirdi.Aralarında ayrılık gayrılık yaratacak hiç bir sebep de yoktu. Şu kadar var ki, Aleviler kendilerini (Belden gelme ) ocakzade dedelere teslim etmektelerdi.Her ocakzade dedenin ,talibi sırf kendine münhasırdı .Bir dedenin talibine diğer dede karışamazdı. Bektaşilikte öyle değildi.bektaşi babaları gerek evli ,gerkse mücerred olsun ,kendilerini (yoldan gelme ) hak ve icazet sahibi sayarlardı ,herhangi talibe olursa olsun(Muhammed,Ali yolu)nu gösterebilirlerdi.""

Buradaki ""belden gelme "" Alevi dedelerinin soy bagı ile bağlı oldukarını ,""yoldan gelme"" ise bektaşi babalarının eğitimle bu yola girdiklerini gösterir.

Melikoff"un "" Kızılbaş "" konusuyla ilgili yaklaşımı da şöyledir ;

""Bu zamandan başlayarak ,Kızılbaş öğelerle dolan Bektaşilik ,cemaat dışılığa (heterodoxie) kaydı .Böylece Ahmet Yesevi geleneğinden doğan ve kökleri Orta Asya"ya ulaşan bir akım ,Anadolu toprağı üzerinde yanlız cemaat dışı (heterodoxie) değil,aynı zamanda açıkça başkaldırıcı görünecek derecede çığrından çıktı "" (Melikof,Uyur İdik Uyardılar s.162)

Olay merkez-çevre çelişkisidir .Bektaşiler diğer yerleşik unsurlar gibi merkezdedir ,Kızılbaş-Türkmenler ise çevrededir ve göçebedir köylüdür .Şelçukluda da Osamnlıda da bu gerçek değişmemeiştir . Merkez-çevre çelişkisi , kavgası Baba İshak ayaklanması ve Çaldıran şavaşı ile doruk noktalara çıkmıştır .Çaldıran"da Bektaşi Yeniçeri ile Kızılbaş-Türkmen birbirini kesmiştir .İkisi de Caferi, ikisi de Bektaşidir fakat burada daha fazla önemli olan etnik birliktelik (Bektaşi devşirme,Kızılbaş Türkmen"dir ) ve merkez-çevre ilişkisidir .

Safevi tarihçisi Rumlu(Sivaslı) Hasan -Ahsenü"t Tevarih (Tarihlerin en güzeli ) s.52 adlı eserinde Kızılbaş devletine katılan Türkmen aşiretleri şöyle sırlamaktadır ; 906(1500-1501) Yılının olayları.
...Hakan İskender Şan ( Şah İsmail) Erzincan"ı onurlandırdıktan sonra . Şamlu , Rumlu ,Tekeli , Zülkadir , Afşar , Kaçar ve Varsak Türkmenlerine mesup , müritler ve sufi topluluklarından 7,000 kişi ,Karcadağ sufilerinden Muhammet Bey in evlatalrı ve yandaşları ile ikiyüz kişiyle , Dünayayı koruyan dergahta toplandılar .(Erdebil dergahı )...

Prof.Dr.Faruk Sümer"in söz konusu eserinde ;
""Safevileri kuran ,yöneten ,Anadolu dan destekleyen Türkmen Alevilerinin kimlikleri Bugünki Anadolu Alevilerinin etnik kökeninin Türk oldugunu kanıtlamaya yeterlidir"" der.

Adı geçen eserde yer verilen Alevi -Kızılbaş Oymak-Boy isimleri şöyledir.
Rumlu - Ustacalu -Tekelü-Şanlı-Bozok -Dulkadır-Varsak-Çepni-Turgudlu-Türkmen-Bozcalı-Acırlu-Hınıslu-Çemişkezeklü-Avşar -Kaçar-Sad"lu-Arapgirlı-Alpavut-Bayat-İspirli-Sil Süpür-Baharlı-Çakirlu-
Bayburtlu-Otuzikliu-Karaman.

Selim name A.(III.Ahmet Kitaplığı) 3592. Sayfa 87 a-b de belirtilen Kızılbaş Oymakalrı ; Ustacalu,Mansur,Afşar, Bayburtlu ,Beyatlu,Tekelu,Eraşlu ve Taleşlu ,Türkmen,Çini,Hacılar,Şamlı,Zülkadirli,Arapkirli,K açar,Karadağlı,Varsak.


N.Çetinkaya -Kızılbaş Türkler ayfa 395-396

Dede-Baba Bedri Noyan bunların hepsinin Caferi Mezhebınden olduğunu söyler. "Caferi toplulugu Türkiye" de esaslı iki koldur: Esas Babağan (bekataşiler) ve Dedeğan(Aleviler) dır. Bektaşilerin genel olarak köylerde yaşayan bölümüne Alevi denir" diye ayırır. Halk arasında bunlara KIZILBAŞ da denebilir. Sosyolog Prof.Dr Orhan Türkdoğan Alevi zümreler arasındaki küçük farklılıklara rağmen onları "Türk standart kültürünun temsilcileri" olarak tanımlar.

Bu gün Asya kıtasının bir çok yerinde rastladığımız KIZILBAŞ adıyla anılan zümrelerin hepsi de TÜRK VE TÜRKMEN ASILLIDIR. Anadolu ve Azebaycan" ın dışında büyük çogunlukla İran" da yaşarlar ki, bunlarında büyük ekseriyeti, Safeviler dönemi, Andoludan giden Türkmenlerdır.

Afganistan da bir çok Türk asıllı şiiler olmakla, bunlardan yanlızca Herat" da bir zümre ile Kabil" in bir mahallesini (kızılbaşlar mahallesini) teşkil eden bir zümre kızılbaş adını taşıyor. 1993 Şubat ayında Afganistan" a yaptığımız bir seyahatde bu kızılbaş zümresinin varlığına şahit olmuştuk. Bunları bize anlatan dostumuz "bunlar vakti ile -batı yönünü göstererek- o taraftan gelmişler" diyordu. M. Bain Brich, Dünyada Türkler adlı kitabında şu malumatı verıyor:

"Kızılbaşlar Kabil de yaşar bunlar, Pers işgali sırasında kurulan ve İran Safevi Devletini destekleyen Türk aşiretlerinden alınan askerlerden oluşan garnizonun soyundan gelenlerdir"

Anlaşılan odur ki, bu Anadolu" dan giden Türkmen vatandaş ve soydaşlarımızdır. Yine bunlar gibi Şah İsmail zamanında Özbekistan" a yerlesen bir Kızılbaş zümresi vardır, bunlar TÜRK olarak adlandırılıyorlar, kendileri de kimliklerini TÜRK olarak ifade ediyorlar. Cumhuriyet Gazetesi" nin 28,8,1998 tarihli nüshasında, gazetenin yazarlarından Mustafa BAlbay, Özbekistan seyahatı sırasında tanıştığı Nadir Beg" e "kimler var burda?" diye sorduğunu ve Nadir Beg" in de eliyle yerleştirip gelmiş gibi "şu karşı Amankutanda Kızılbaşlar var " şeklinde cevap verdiğini anlatır....

Bektaşi kimdir ?
Bektaşi ;İmam Cafer mezhebinden ,Hacı Bektaş tarikatından Türkmen etiği haricinde olan kişi ve gurpların adıdır .Yani Arnavut ,Sırp ,Rum ,Laz,Ermeni vs. etiğinden gelen ve Bektaşi tarikatına girenlere ""Bektaşi"" denir .

Bektaşilik etnik köken belirtmez . Bir tarikattır isteyen herkes Bektaşi olabailir .Bir Bekatşi Babasından ""el almak "" bunun için yeterlidir .
Alevilik ise etnik köken belirtir .Türkmen olmayı bereberinde getirir.Anadoluda kendini Alevi-Kızılbaş olarak niteleyen gurupların tümü Türkmendir .
Aleviliğe girme diye bir uygulama yoktur . Düşkün olur çıkarsın ama eger bir Alevi -Türkmen anne-baba ya sahip değilsen Alevi olamasın .Alevilikte böyle bir uygulama yok .

Alevilkteki ""DEDE""lik uygulması yine soya dayalıdır .Babadan oğula geçer . Bektaşilikteki karşılığı ""BABA""lık uygulması ise egitim -ögretim ve bir Bektaşi Babasından el almaya .

Bu bağlamda ,her Alevi (Kızılbaş-Türkmen )Bektaşidir ama her Bektaşi Alevi değildir .!!!

""İran Aleviliği (Şia) "" tanımlaması doğru bir tanımlama değildir . İranli şia ile Alevinin tek ortak noktası İmam Cafer mezhebinden ve ehli beyt taraftarı olmaktır .Başka hiç bir ortak yön yoktur . Aleviler şia değildir .
"
""Anadolu"daki Alevi nüfus etnik anlamda üç gruptur; Türkmenler, Araplar ve Kürtler."" tanımlamasıda dogru değildir .

Doğrusu Türkçe konuşan ,Arapça konuşan ,Kurmaç konuşan ,Dimilli konuşan Alevi-Türkmenler olacaktır .

Toplumların etnik kökenini konuştukları dil değil genetik ve kültürler benzerlikleri belirler .Aşiret ve boy bağları incelediği zaman bu dilleri konuşan Türkmenlerin aynı soydan geldileri görülecektir .

Zaten Aleviliği Doğudan Anadoluya gelen Türkler getirmişlerdir .Bitlis Hanlarına mesup oldugunu bildiren Şeref Han ,1585 yılında yazmış oldugu Şerefname adlı yapıtında Karaköse,Muş ,Palu ,Elazığ ,Malatya ,Urfa ve Antep üzerinde çizilecek bir hattın güneyinde kalanların ŞAFFİ KÜRTLER olduğunu ve kuzey ve kuzeybatısında kalanlarında TÜRK OLUP ALEVİLİĞİ benimsediklerini yazar .

Şeref Han ,Alevileri "Kürt " olarak kabul etmez .Dersim beylerinin de "Turani" soydan oldukarını idda eder.

"Boşnak ve Arnavut gibi Türk olmayan Alevi-Bektaşilerin sayısı oldukça azdır. Balkanlar"daki Alevi Bektaşi nüfusun büyük çoğunluğu Türkmendir.""

Alevi ve Bektaşi ayrı ayrı kavramladır iki ayrı gurbu tanımlar bundan dolayı

""Balkanlar"daki Alevi Bektaşi nüfusun büyük çoğunluğu Türkmendir"" Doğru bir tanımlama değildir .
Türkmenler sadece Alevi-Kızılbaş olarak adlandırılır. .

Alevilkteki İslam dışı uygulamalar Orta-Asya göçebe Oğuz- Türkmen kültürünün izleridir .Göçebe ve dış evliliğe kapalı olarak uzun yıllar Anadoluda yaşayan Aleviler Genetik ve Kültürel özelliklerini korumuşlardır .

Saygılarımla
Altuğ Öztürk (TNT)

13.03.2005 15:46

ALEVILIGE GIRISI YOKTUR...
 
KAYNAK: <a href="redirect.jsp?url=http://www.alevi.ch/alevibektasi/index.php3?action=Zeigen&number=480

Bektaşilik" target="_blank">http://www.alevi.ch/alevibektasi/index.php3?action=Zeigen&number=480

Bektaşilik</a> etnik köken belirtmez . Bir tarikattır isteyen herkes Bektaşi olabailir .Bir Bekatşi Babasından ""el almak "" bunun için yeterlidir .
Alevilik ise etnik köken belirtir .Türkmen olmayı bereberinde getirir.Anadoluda kendini Alevi-Kızılbaş olarak niteleyen gurupların tümü Türkmendir .
Aleviliğe girme diye bir uygulama yoktur . Düşkün olur çıkarsın ama eger bir Alevi -Türkmen anne-baba ya sahip değilsen Alevi olamasın .Alevilikte böyle bir uygulama yok .

Alevilkteki ""DEDE""lik uygulması yine soya dayalıdır .Babadan oğula geçer . Bektaşilikteki karşılığı ""BABA""lık uygulması ise egitim -ögretim ve bir Bektaşi Babasından el almaya .

Bu bağlamda ,her Alevi (Kızılbaş-Türkmen )Bektaşidir ama her Bektaşi Alevi değildir .!!!

13.03.2005 16:04

Tüm medeniyetlere Peygamberler gelmisiti
 
Dünyanin her neresinde olursa olsun Allah her topluma kab´vime Kuranin tabiriyle Elcilar göndermistir ve onlari, onlarin lisaniyla uyarmistir yönlendirmistir...

Tüm Peygamberle Kuranda gecmez, cünkü Bir Brezilayada yasayan bi Uyaricinin Araplara fazla fayda getirmeyecegi bellidir, cünkü o zamanki insanlar diger topluluklardan fazla ve bazende hic haberleri yoktu....

Nasil Resül zamaninda kimse Amerikadan Avuytrulayadan haberleri yoktuysa ayni sekilde onlarinda diger insan topluluklarinda bey haberdiler, ama Allah onlarlaydi ve hepsinede Resüller göndermistir ve onlari o zaman cercevesinde yönlerndirmistir...

Bunu kim söylküyor... bunu Akil Medeniyet ve her seyden evvel Kurani krim söylüyor....

Neredemi... bakalim o zaman...

-----------------------------
Mümin Suresi 78 (Meali Yasar Nuri)
Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik. Onların bir kısmının hayat ve hatırasını sana anlattık, bir kısmının hayat ve hatırasından sana bahsetmedik. Hiçbir resulün, Allah"ın izni olmaksızın herhangi bir mucize getirmesi söz konusu olamaz. Allah"ın emri geldiğinde, hakla hükmedilir ve gerçeği hükümsüz kılmaya çalışanlar orada hüsrana uğrarlar.

Mümin Suresi 78 (Meali Süleyman Ates)
Andolsun biz, senden önce de elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah"ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah"ın emri geldiği zaman hak yerine getirilir ve işte o zaman (Allah"ın ayetlerini) boşa çıkarmaya uğraşanlar, hüsrana uğrarlar



Nisa Suresi 164 (Meali Yasar Nuri)
Resuller var, hayat ve hatıralarını daha önce sana anlattık; resuller var, hayat ve hatıralarını sana anlatmadık. Allah, Mûsa"ya kelime kelime söz söylemişti.

Nisa Suresi 164 (Meali Süleyman Ates)
Daha önce sana anlattığımız elçilere ve sana anlatmadığımız elçilere de (vahyetmiştik). Ve Allah, Musa"ya da konuşmuştu

--------------------------------------

Sana bahsedilen ve bahsedilmeyen uyaricilar, elciler gönderdik......

Olay cok aciktir....

Isteyen yine Süleman Hocanin bugünkü Mekalesine bakabilir

Link..
<a href="redirect.jsp?url=http://www.gazetevatan.com/cat/sates.asp?kid=29" target="_blank">http://www.gazetevatan.com/cat/sates.asp?kid=29</a>

13.03.2005 17:19

Acik sözlülügün icin tesekkür ederim
 
Bende olayi benzeri degerde görüyorum...

Demekii adam olmayan, hic bir serde ve hic bir zamanda adam olmuyor.... olay hep sosyo-kültürel kaliteye bagli.....

Öyleleride böyleleride var......

Allah Rahmet eylesin, Aziz Nesin ne kadar hakliymis.... Türklerin yüzde 90 i kafadan catlak deigine ben tümüyle katiliyorum.....

Cünkü gercektende öyle hele hgele Sünnilik yada ALevilik gibi din disi Ideolojiler insanligin, kanaatimce zararina

13.03.2005 17:24

Kein Problem
 
danke für deine Offenheit... ich werde es mir durchesen....

Bir seyi daha cok iyi anladim.... öyle cok asiri tarihte gerileri arayanlar, yani gelecegi birakmis ve gecmistekilerle ugrasanlar hernedense dünyanin neresinde olursa olsun geri kalanlardir.....
Entressant olay bence ve geneldede bu olay Asaya devletlerinde yasanmakta... Afrika ise baska bir olay, adamlar tabiatla berisik halde yasiyorlar ve dinleri her zaman Samanisimle karisiktir.... kalsiisk anlamada ne Müslüman nede Hiristiyan bulabilirisin aralarinda

13.03.2005 17:26

Bu cercevede
 
Bir Schman yada bir Medizinmann veya Buda bir uyarici olabilir, cünkü die Lehre des Islam würde in deiser gegende und Zeit der erde nichts bewirken

isinsu 13.03.2005 19:07

was soll das??
 
yani sadece Aleviler mi medeni???? ach ja, stimmt ja es ist modern "Alevite" zu sein?? und so sorgt man schön für Klischees.. Sünniten = nicht modern, Schiiten= verrückt, Aleviten = gebildet und modern??

isinsu 13.03.2005 19:33

Din
 
hat man im Herzen.. und wenn man dann noch Verstand hat.. dann ist man zivilisiert genug.. bir, iki Alevi arkadaslarindan Aleviligi savunmaya calisiyor, veya genellemeye calisiyor isen.. ist das verkehrt.. Kalbi temiz insan her zaman dogrularin pesindedir..Bunun icin de Alevi olmasi gerekmiyor.. Sünniyim diyen de .. medeni ve laik olabilir...

isinsu 13.03.2005 19:35

cok guzel
 
örnek verdin.. genelleme yaratmamak lazim... kalbi temiz ( inancli) ve akli dengesi yerinde olan insan da bunu zaten yapmaz...

13.03.2005 19:42

Bak simdi arkadasim
 
beni tanimaz degilsin ve bos yerede bir seyler söylemedigimi galiba bilirsindir...

Alevilerden herhangi bir Laik sisteme yada devlete öyle din söyledir böyledir söyle yapilmali böyle yapilamli dumyadim.... bu Libaral devlet acisindan bende ayni düsüncedeyim...

Ammaaaa is dine ve Allahi tanimlamaya geldimi.. tümü bir araya gelse bir Enis etmezler oda belli bir sey... cünkü bayagi gercek disi aliskanliklarida var Alevilerin... ama ayni zamandada din ve medeniyet disi alsikanliklar Sünnilerde daha cok....

Her ikiside banim anlayisima göre zerre kadar faydali Ideolojiler degil... ama bir devlet acisindan Din Azmanlari dinsizlerden daha cok zararlidir

isinsu 13.03.2005 19:43

schön
 
dass die TR offener hinsichtlich Religionsausübung wird. Zeichen für Verständnis und Akzeptanz verschiedener Kulturen... Wünsche mir , dass auch Christen neue Kirchen bauen dürfen.. Denn laut meines Wissens ( Gespräche mit der Ausländerbehörde) erhlaten z.b. christliche Minderheiten keine Baugenehmigung für Kirchen.. Ob es tatsächlich so ist, konnte mir bisher keiner beantworten... Hatte bei 3 türkischen Rechtsanwälten nachgefragt, die in D. promovieren.

isinsu 13.03.2005 19:49

ja, das stimmt.
 
ancak sen konuya oyle giris yapiyorsun ki.. sanki sadece Alevilerden ( duymadim diyorsun.. arkadaslarini anlatiyorsun.. senin arkadaslarin olduguna gore zaten senin kafa dengin insanlar olmali.. sadece o insanlardan yola cikmakta zaten dogru olmaz) medeni ve laik oldugunu anlatiyosun.. Simdi benim kendini ateist diye tanimlayan arkadaslarim var.. Onlar tamamen laik, demokrat vs.. o halde ateistler medeni insanalr mi sence?? Anlatmak istedigim din .. medeniyetle karistirilamaz.. Evet su an senin ne demek istedigini anliyorum.. ama konuya aciklik getirmemis olsan.. kann man dich eben nur so verstehen.. wie ich es zuvor verstanden habe.

13.03.2005 19:52

Hayir Üstün görmüyorum
 
sadece Sünnilerden daha az dinlerini devlet sistemine dayatmaya calistiklarini söylüyorum..

Yoksa Alevilik mecaz anlamdada dinsizli8kle esittir... baer das ist deren Problem nicht die meine.... adam olsunlar yeter, mehr setze ich nicht Voraus...

Din acisindan birisi, asiri dinsizlifge digeride cok asiri katiliga giden birbirlerine zit iki Ideoloji... her ikide Kurandaki din aoluyla bagdasik degil...

Bneimksi sadece bir devlet acisindan bir tesbitti...

Yoksa ben her ikisine siddetle redettigimi herkes biliyor

13.03.2005 19:57

Uff fich will mich nicht immer
 
wiederholen....

Ben sadece genl olrak söyledim..... elbet benim görüs acima her iki Ideolojiyi bile bir araya getirsen yaklamasamzlar.... ama ben devlet acisindan bakiyorum...

Ben Müslümanim, Müslüman olmayanlada olanlada bir arada yasamak zorunda oldugumuz icin, ancak ikinci etapta dinleri beni ilgilendirir..... herseyden evvel Laik Demokratik sisteme hizemet etmelerini sart kosarim.....

Eger bu düsünce o kesimde yoksa benim mecazi anlamda düsmanim sayili, cünkü beni onlardan ve onlari benden koruyan tek calisir medeniyetr sistemi olan Laik Demkorat sistem islemedimi, hayat durma noktasina gelir... ve ic catisma kacilnilmaz hal alir...

Bu cercevede Aleviler, Sünnilerden daha medenidirler, yani devlet anlayisinda...

Onunda nedeni, ancak Laik Demokrat sistemin kendinlerini Sünnilerden koruduklarini cok iyi bildiklerindendir... yani sitediklerinden degil...

Belki azinlik halinde olmasalar olay tam tersi ceryan edecek..... hemde öyledirde

13.03.2005 20:04

Kisisellikler önemli degildir
 
önemli olan genellemelerdir... yani cogunlugun düsüncesidir... en zaindan Meclis ve Demokrasi kavrami bunu gerektirir.....

Ben din acisindan her iki kesimi feci sekilde elstirip ve sakincalida buludugumu belirtmek isterim.....

Devlet acisindan, dinleri yanlista olsa Aleviler Laik Demokratik sisteme daha yakin....

Sünniler ise Laik Demokratik sisteme daha uzak, ama ayni zamanda Kurandaki dine cok daha yakinlar....

--------------------------------

Olay simdi hangisi hayirli hangisi hayirsiz olayi degil...... cünkü bir arada yasamaya mecburuz... o yüzden ben Laik Demokratik sistemi sart kosarim ve adam olmayana yanlislarini direkmen acimasizca yüzüne vururum.....

Kurandaki dine gelince haben beide Seiten NULL AHNUNG

13.03.2005 20:12

Ben anladim seni
 
medeni insan, mevcut sistemi yutmus kendini zamana göre yetistirmis ve evrensel insan haklari cercevesinde hayatini sürdüren insandir....., Laik Demokratik, Sosyal ve Libarelligi kaullenen bi insan diyelim
Bu cizgide giden insan dini aranmaksizin medenidir... en azindan bizim zaman cizgilerimize göre....

Ancak ikinci sinifta dinine yada evdeki hayat yasantisina bakarim.....
Dedigim gibi ilk etapta etrafina zarar vermemesini beklerim.... cünkü yalan söylemenin yada sahtekarligi dinin yasaklamasina gerek yok, cünkü insanin genetigi onu yasakliyor, her bir kimse yalannin yanlis bir sey oldugunu bilir... dinli veya dinsiz...

Bu konuya nerden gelduik bilmiyorum ama enteressant bir konudur kanaatimce...

Bir kez daha düsünclerimi bu yönde acilmais oldum... ilk önce devlete millete ve evrensel insanlik ortak degerlerine baglilik ondan sonra kendi egitim ve kapasitesine göre din anlayisi... ikincisi herkesin kendi tercihidir...

Benim tercihim, Mezhepsiz, laga Lugasiz Evrensel Kuran ve Ehli kitap kanunlaridir....

Tabi bu benim ve benim egitim ve karekterimin yapisidir.... daha iyileride elbet vardir... ama kötülerine nazaren cok ock daha azdir

13.03.2005 21:23

Ahiret Ucagi
 
Ruveyda30 hanimin GB sinde bu güzel anlatimi, yaziyi sizlerinde görmesini istedim..... hosuma giden en cok su oldu....
SALIH AMEL.... din aranmaksizin.... cünkü Sefaat ancak Allahindir.. Zümer 44


--------- Alinti -------

Ahiret Hava Yollari

6666 SEFER SAYILI DÜNYA AHiRET UÇAGI UÇUS PROGRAMI


KAPTAN PILOT:.......Azrail
HAREKET YERI:......Dünya
HAREKET SAATI:....Ecel vakti
MOLA YERI:.............Kabir
VARIS NOKTASI:.....Cennet veya cehennem


YOLCUNUN KIMLIGI:
ISMI:...........................Insan
GÖREVI:....................Kulluk
MENSEI(Maddesi):.....Toprak


BAGAJ:
1) Bes metre kumas
2) Salih amel
3) Salih bir çocugun duvasi
4) Faydali ilim
NOT:
Katiyen baska bir seyin tasinmasina müsaade edilmez.

REZERVASYONLAR:
Biletiniz kesinlikle iptal edilmez,ancak sadaka ile tehir edilebilir.


MUTLU BIR YOLCULUGUN SARTLARI:
Yolculuk öncesi seyahatinizin selameti için kur`ani kerim ve hadis-i
seriflerdeki talimatlara uyulmasi önemle rica olunur.


MESAJ:
Allah ve rasulune itaat,Ölümü sürekli hatirlama,Ahirette yanliz
cennet ve
cehennem var oldugunun bilinmesi,Ana ve babaya iyilik
yapilmasi,Yemenin
içmenin ve giyinmenin her hususta helal olmasi.

UYARI:
Pasaportunuz(amel defteriniz) kontrol edilecektir.Kontrol icab
ettiginde
video kaseti ile agizlar bagli ellerin konusmasi ve ayaklarin
sahitligi ile
karsilastirma yapilir. Vizeler zamaninda yaptirilmasi
(namaz,oruç,zekat,vs)
insallah cennet ve cemal-i ilah-iye ulasilir.Pasaportla ilgili su
sorularin
cevaplarini simdiden düsünelim.
1. Ömrünü nerede tükettin?
2. Gençligini nerede çürüttün?
3. Malini nereden kazandin?
4. Malini nerede harcadin?
5. Allah yolunda ne yaptin?
NOT:
Daha genis bilgi isteyen sayin yolcularin Allah (c.c)`in kitabi
Rasülullahin hadis´i serifine bas vurmalari rica olunur.

Allah celle ve celaluhu bu uçak yolculugunda rahat ettirerek cennet´i
ala´ya
ulasmaya nasip etsin.

13.03.2005 22:46

BUNLARDAN KIM CENNETE GIRECEK
 
1 Louis de Funes
2 Oliver Kahn
3 €zzy Osbourne
4 Martin Luther
5 George W. Bush


SIZCE ?

kerio 14.03.2005 08:09

bol iskembeden atmak varya
 
sen cehennemde yandiktan sonra cennete girecegini kuranin hangi ayetinden cikardigini merak ettim. istersen bu konudaki ayetleri bir diz buraya.

kerio 14.03.2005 10:03

aleviten wurden auch von
 
atatürk unterdrückt. die wurden sogar zu haufen von atatürk getötet, die wurden ihm einfach zu unangenehm, atatürk hat das mit jedem gemacht.

14.03.2005 10:36

ANKARA, ATATÜRK VE ALEVİLER
 
Dün Mustafa Kemal’in Ankara’ya ilk gelişinin 80. yıldönümüydü... Her yıl beylik kutlamalarla anılan bu günün ayrıntıları artık unutulmaya yüz tuttu. Yıldönümü vesilesiyle hem 80 yıl önce Ankara denilen bu köyden bozma kasabada yaşanan heyecanı hatırlatmak, hem de Mustafa Kemal’in tam o günlerde Aleviler’le yaptığı çok önemli bir görüşmeyle kendi soyağacına ilişkin bazı verilere dikkat çekmek istiyorum bugün...

Enver Behnan Şapolyo, “Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi” (1958) adlı kitabında 27 Aralık 1919 günü bütün ayrıntısıyla anlatmıştır.

Günlerden Cumartesi’ydi. Hazırlıklar sabahtan başlamış, karşılama için büyük bir konvoy oluşturulmuştu. En önde Seymen alayı yürüyordu. Zeybek kıyafeti içinde 7 yüz yaya, 3 bin atlı Seymen yola dizilmişti. Bala’dan gelen 50 davulcu ile 30 zurnacı, şamanlar gibi raks ederek çalıyorlardı.

Seymenler’in arkasından Ankara’daki muhtelif tarikatların dervişleri yürüyordu. En fazla müridi olan Nakşibendi dergahı başta olmak üzere, Sadi dergahı, Rufai, Kadiri dergahları, Mevlevi dergahı, Hacı Bayram Veli müritleri, esnaf Ahileri ve civar köylerden gelen Kızılbaşlar sıraya dizilmişlerdi. Rufai dervişler, kudüm çalıp, yanaklarında ucu sivri topuzlar, karınlarında kılıçlar saplı olduğu halde “Ya Rahim, ya Gafur” diye hu çekerek yürüyorlardı. Arkadan esnaf loncaları geliyordu. Kale’yi Atpazarı’nı, Çıkrıkçılar’ı mesken tutmuş keçeciler, bakırcılar, demirciler, pırpıtçılar, semerciler, çıkrıkçılar, nalburlar, tiftikçiler, orakçılar, düvenciler, debağlar, kilciler, kabatuzcular, kasaplar, bahçıvanlar, haffaflar, urgancılar, saraçlar, kundurucular, terziler, sofcular, sokumacılar, esnaf bayrağının arkasından ilerliyorlardı.

Onların ardından, başta Nakşibendi ilk mektebi Ay Melek, Tacettin olmak üzere, Ulucanlar ilk mektepleriyle, Ziraat mektebi, sanayi mektebi ve “Taş Mektep” denilen Ankara sultanisi de ellerinde bayraklar ve başlarında muallimleriyle ikişerli sıra, alayı takip ediyorlerdı.

Bekledikleri heyet tam 3’ü 10 geçe ufukta göründü. Büyük harpten kalma eski ve boyası dökülmüş 2 otomobil, patlak lastiklerine paçavralar tıkanmış halde şehre yaklaşıyordu.

O konvoyun serüvenini de Mustafa Kemal’le Ankaraya gelen Mazhar Müfit Kansu (Atatürk Beraber, 1986) en ince ayrıntısına kadar yazmıştır.

Mustafa Kemal, yolda Hacıbektaş’a uğrar. Mazhar Müfit’e göre o dönem Anadolu’da bulunan 3-4 milyon kadar Alevi, Hacıbektaş’daki Çelebi Cemalettin Efendi ve dede postu vekili Salih Niyazi Baba’ya bağlıdırlar. Mustafa Kemal, Alevi cemaatini milli mücadeleye katabilmek için onlarla görüşmek ister.

Aslında –genel olarak pek dillendirilmese de- Mustafa Kemal, zaten Bektaşiliğe çok yakındır. Doğup büyüdüğü Selanik ve genelde Rumeli bölgesi Bektaşi dergahlarının yoğun olduğu bir bölgedir. Hüseyin Şekercioğlu’nun Atatürk’ün babasoyu üzerine yaptığı araştırmaya göre (Türk Kültürü Dergisi, Sayı;245) Ali Rıza efendi, Anadolu’dan koparılıp Rumeli’ye yerleştirilmiş Kızılkocalı Türkmenleri boyundadır. Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” kitabında, Kılıçoğlu Hakkı’ya atfen, Mustafa Kemal’in, Harbiye yıllarında tatillerde Selanik’e geldiğinde Şeyh Rıfat Efendi’nin tekkesine gidip, dervişler halkası içinde ayinlere katıldığını yazar. Mustafa Kemal de Nutuk’ta, Selanik’ten arkadaşı olan Abdülkerim Paşa ile telgraflaşmalarını anlatırken Paşa’nın, kendisine “Kutb-ul akrap” yani “Kutuplar kutbu” diye hitap ettiğini anlatır. Bu Bektaşiliğin en üst derecesi için kullanılan bir terimdir.

Bu mazinin de katkısıyla olsa gerek Mustafa Kemal, Çelebi Cemalettin Efendi ile çok iyi bir diyalog kurar.Şapolyo’ya göre o ziyarette Çelebi’nin oğlu Hamdullah Efendi’nin odasında “aynicem” düzenlenir. Bir “ikrar töreni” ile Mustafa Kemal’e “kılıç kuşatılır” ve “yola kabul edilir.” Bu buluşmada Cemalettin Efendi, Kuvayi Milliye’ye tamamen taraftar olduğunu söyler.

Can DÜNDAR
Sabah Gazetesi

14.03.2005 10:42

SON DEVRIN DIN MAZLUMLARI
 
NECIP FAZIL KISAKÜREK

(Son Devrin Din Mazlumlari, Büyük Doğu Yayınlari 10. basim, Nisan 1990, adlı kitabının DOGU FACİASI bölümünden aynen alınmıştır.)

En aşağı 50.000 müslümanın kanını ve canını ihtiva etmesi bakımından, kalın hatlarıyle bir harita gibi çizdiğimiz ve şu anda yalnız ana prensip ve mânasıyle tesbit ettiğimiz bu facianın, tarihte bir benzeri gösterilemez.
Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki mâsum çocuğun Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderilmesi... Kendisinin öğretmen ve köy halkıyle alâkasız bir şahıs olduğunu iddia ederek alevler içinden fırlamak isteyen bir gencin, kalasla itilip alevler içine atılması ve karşı -sında sigara içilmesi... Buğday sapları üstünde yakılan, daha evvel kurşunlanmış bütün bir köy halkı... Annesinin karnından sivri uçlu âletle çıkartıldıktan sonra yaşamakta devam eden ve hala topuğunda bu sivri uçlu âletin izini taşıyan çocuk... Bir dere içinde boğazlanan ve bu fiili yerine getiren cellâdın bulunması bir hayli zorluğa yol açan yirmi mâsum... Ve buna benzer daha neler, dalıa neler!..

Cesetleri değil, mânaları muhakeme ve idam eden tarih, bakalım bu 50.000, çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil müslüman cesedine karşılık kaç ferdin mânası üzerinde ebedî idam karari verecektir?

Elâzığ Ortaokulunda okuyan iki çocuk... Tatili geçirmek üzere memleketleri olan Hozat"a geliyorlar ve facianın tam üstüne düşüyorlar. Hozat yakınlanndaki köylerine geldikleri zaman babaları Yusuf Cemil"in öldürtülmüş olduğunu öğreniyorlar ve ağlama ya başlıyorlar. Onlara şu karşılık veriliyor:

"- Sizi de onun yanına götüreceğiz!"

Çocuklar odadan sürükletilerek çıkartılıyor ve jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngületiliyorlar. Böylece babalarnin yanına gönderilmişlerdir.

Her evi ayrı ayrı tutuşturulduktan sonra dört bir etrafı ayrıca çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere doğru ilerliyor ve haykırıyor:

"Durun, ben köy ahalisinden değilim! Muallimim! Müsaade edin, kendimi size isbat edeyim!"

Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvelâ göğsünün kılları tutuşarak alev alev yanarken, çalı yığınlari gerisinde âmir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vak"a, bana, 1944 yılında, Eğridir"de askerliğimi yaparken, resmî şahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiğini söyleyen Amirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.)

Yusuf Cemil"in köyünden 200 kadın ve çocuk öldürtülmüş ve bunların cesetleri buğday sapları üzerinde yakılmıştır. Öldürülenler arasında, Elâzığ"da askerliğini yapan ve o sırada izinli olarak köyünde bulunan Rüstem adında biri de vardır. Bu zavallı, mezun olduğunu ve isterlerse hüvviyet ve izin kâğıdını da gösterebileceğini söylediği halde derdini dinletemiyor ve dört çocuğu ile seksenlik anası arasında, onlarla berabır, kurşunlanıyor.

Hozat"ın Karaca köyünden Cafer oğlu Kasım... Bu adam, o tarihten 30 sene kadar evvel Amerika"ya gitmiş, orada 15 yıl kalmış, epeyce para kazanmış ve sonra köyüne dönmüştür. Kasım, Amerika dönüşünde, Birinci Dünya Harbinde Kafkas cephesi Köprüköy muharebesinde şehit düşen kardeşi Yüzbaşı Şükrü"nün iki çocuklu karısı Şirin Hatun"la evlenmiş, Hozata gelip yerleşmiş, orada bir mağaza açmış ve ticarete başlamıştır. Hükûmetle de bazı taahhüt işlerine girişmektedir. Dersim hareketi esnasında, işbu Cafer oğlu Kasım, taahhüt bedelinden alacağı olan 6.000 lirayı tahsil etmek üzere Ovacık Kaymakamlığına müracaat ediyor. Muamelesini tekemmül ettirip parayı kendisine veriyorlar.

Muamele biter bitmez "Seni Hozat"tan çağırıyorlar!" diyerek,onu, mahfuzen yola çıkariyorlar. Cafer oğlu Kasım, kasabadan ayrıldıktan bir saat sonra jandarmalara öldürtülüyor. Koynundaki 6.000 lira da, iki alâkalı idare âmiri arasında taksim ediliyor.

Zavallının zevcesi Şirin Hatun, o esnada, dört çocuğuyla birlikte, komşularına oturmaya gitmiştir. Kadın, evine döndüğü zaman bir de görüyor ki, kapısı kırılmiş ve bütün eşyası etrafa dökülüp saçılmıştır. Haykırmaya başlıyor:

"- Yetişin, evimize eşkiya girdi!.."

Bu feryadına karşılık olarak kadın, kapısının önünde, çocuklarıyla beraber öldürülüyor ve dolgun miktarda altını, parası ve eşyası yağma ediliyor.

Bu arada Hozat"ın Zımbık köyünde (Şekspir)in hayaline bile taş çıkartacak, bir vak"a cereyan etmektedir. Erkekleri tamamıyle doğranmış olan köyün 100 kadar kadın ve çocuğu, sivri uçlu âletle (süngü) öldürülüyor.Oldurulen kadinlar arasinda biri doğurmak üzere bir gebedir. Bu kadının karnına giren sivri uçlu alet, barsaklarını yere döküyor, rahmini parçalıyor ve kendisini öldürüyor. Tehlike geçtikten sonra gizlendikleri yerden çıkan birkaç kadın, ölüleri gözden geçirirken, bu kadının rahminden düşen çocuğun sag olduğunu dehşetler içinde görüyorlar. Muazzam bir kader cilvesi olarak yaşamakta devam eden çocuğu alıyorlar,emzirtip büyütüyorlar ve ona "Besi" adını koyuyorlar. Bu kız bugün hâlâ aynı köyde ve hayattadır. Sivri uçlu alet annesinin karnına girip rahmini deldiği zaman da onun topukçuğunda bir yara açmıştır ve kız hâlâ bu yarayı topuğunda taşimaktadır.


(24 yil evvelki Büyük Doğu "lardan)


Hozat"ın Dolantanır köyünden Veli isminde bir genç, Elâzığ Muallim Mektebinde okuduktan sonra öğretmen olarak Trakya"ya gönderilmiş, orada evlenmiş, 3 çocuk sahibi olmuş ve tam da Dersim hareketi başlamak üzereyken, karısı ve çocuklarıyle, yaz tatilini geçirmek üzere köyüne gitmiştir. Genç muallimin köyü, erkekli ve kadınlı, çocuklu ve ihtiyarlı doğranırken, kendisi, karısı ve çocukları da aynı âkıbete mahkûm edilmiş ve cesetleri yakılmıştır.

Mazgirt Tersemek nahiyesinin halkı doğranmakta... Merhamet sahiplerinden biri, birle on yaşı arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır.Vazivet birden haber aliniyor.

Cocuklarin oldurulmeleri emriveriliyor. Fakat bu emri yerine getirebilecek kimse zuhur edemiyor. En katı yürekliler bile, böyle müdafaasız mâsumlara silâh kullanamayacaklarını söylemeye mecbur kalıyorlar. Tecrübe birkaç defa akamete uğruyor ve hayli sıkıntı mevzuu oluyor. Nihayet en kara yüzlü çingenelerden daha karanlık suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 mâsumun işi bitiriliyor.
Murat suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler olmustur.

Celâl Bayar"ın Başvekil ve Mareşal Fevzi Çakmak"in Genelkurmay Başkanı bulunduğu 1938 yılında cereyan eden Dersim faciası, bütünleştirilmesini okuyucularimizin hayaline ve istikbaldeki tarihçinin kalemine bıraktığımız birkaç teferruat çizgisi halinde budur! Dayandığı tek sebep de birtakım âsâyişsizlik ve itaatsizlik bahanesi altında, bütün Doğu Anadolu"yu kapsayıcı olarak, o mıntıkanın bir türlü sulandırılamayan koyu İslâmi rengidir.

Bir kıvılcım halinde gösterdiğimiz Dersim yangınının kömürleştirilmiş 50.000 cesedinde, kutup şahsiyetler dışı bir yığın olarak din mazlumluğuııun en çarpıcı levhasını seyredebilirsiniz.

==============================================


SADECE IKI KARSIT FIKRI VERMEK ISTEDIM KERIO !!! YORUMLARI SIZE BIRAKIYORUM !!!


BENIM SAHSI KANAATIMI SORACAK OLURSAN: EVET DERSIMDE YAPILINLAR INSANLIK NAMINA ISLENMIS BIR AYIPTIR !!


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 16:39 Uhr.