![]() |
YAŞAMAK
I Biliyorum, kolay değil yaşamak, Gönül verip türkü söylemek yâr üstüne; Yıldız ışığında dolaşıp geceleri, Gündüzleri gün ışığında ısınmak; Şöyle bir fırsat bulup yarım gün, Yan gelebilmek Çamlıca tepesine... -Bin türlü mavi akar Boğaz'dan- Her şeyi unutabilmek maviler içinde. II Biliyorum, kolay değil yaşamak; Ama işte Bir ölünün hala yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda. Yaşamak kolay değil ya kardeşler, Ölmek de değil; Kolay değil bu dünyadan ayrılmak. Orhan Veli KANIK |
DÜN SABAHA KARŞI
Dün sabaha karşı kendimle konuştum Ben hep kendime çıkan bir yokuştum Yokuşun başında bir düşman vardı Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum Özdemir ASAF |
Irkıma
Ey ırkım sen bir zaman Avrupa'yı titreten İstanbul'u fetheden Fatihlere maliktin Ateş saçan sahralarda harbeden Cengavere sahiptin Bir zamanlar Avrupa Cehl içinde yüzerken Yine sen ey ırkım İlm-i vakte aşina Alimlere maliktin Neden bugün Avrupa Sana meydan okusun Neden bugün O cehalet yuvası Sana ilim öğretsin. 15 Mayıs 1331 (28 Mayıs 1915) Nazım Hikmet |
VATAN HAİNİ
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Nazim Hikmet |
Mevlana
Muhabbet ve merhamet, insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır.
....... Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır. ------- Körler çarşısında ayna satma; sağırlar çarşısında gazel atma. ------- BÜTÜN CİHANI ARAŞTIRDIM , İYİ HUYDAN DAHA İYİ BİR LİYAKAT GÖRMEDİM. --- İÇTEKİ KİRİ SU DEYİL ANCAK GÖZ YAŞI TEMİZLER --- |
Murathan Mungan - Istersen hic baslamasin
İstersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın Onca yaraların ardından Yeni bir aşk yaratamazsın Örselenmiş bir çocukluk İşte benim bütün hikayem Kaç sevda geçse de yüreğimden Bu yıkıntıları onaramazsın İstersen hiç başlamasın Geç kalmışız birbirimize Yanlış kapılarda geçmiş bunca yıl Dönemeyiz artık ilk gençliğimize İstersen hiç başlamasın Söz verelim kendimize Yeni Türkü bestesiyle : http://www.youtube.com/watch?v=AOnSf...eature=related |
DESTİNA
Dün gece sen uyurken İsmini fısıldadım Ve hayvanların korkunç Öykülerini anlattım Dün gece sen uyurken Çiçeklere su verdim Ve insanların korkunç Öykülerini anlattım onlara Dün gece sen uyurken Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana İşte bu yüzden sırf bu yüzden Yeni bir isim verdim sana DESTİNA Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede İşte bu yüzden sırf bu yüzden Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için Seni bu denli yıktıkları için DESTİNA Yaşamımın gizini vereceğim sana Lale Müldür Yeni Türkü bestesiyle : http://www.youtube.com/watch?v=35Ois...eature=related |
olmasa mektubun
Olmasa mektubun, yazdıkların olmasa
Kim inanır senle ayrıldığımıza Sanma unutulur, kalp ağrısı zamanla Her şeyi unutarak yaşanır sanma Neydi bir arada tutan şey ikimizi? Birleştiren neydi ellerimizi? Bırak bana anlatma imkânsız sevgimizi Sevmek birçok şeyi göze almaktır. Olmasa mektubun, yazdıkların olmasa Kim inanır senle ayrıldığımıza Baksana geçmişe ne çok anıyla dolu Nerde o taverna, nerde sinema Harcanmış zamanlar yeniden yaşanmaz ki Geç kaldıktan sonra arama boşa Neydi bir arada tutan şey ikimizi Birleştiren neydi ellerimizi Bırak bana anlatma imkânsız sevgimizi Sevmek birçok şeyi göze almaktır Murathan Mungan Yeni Türkü bestesiyle: http://www.youtube.com/watch?v=PgGY4...eature=related |
Ümit Yasar Oguzcan-AŞK BAŞLAMADAN GÜZEL
AŞK BAŞLAMADAN GÜZEL
Aşk başlamadan güzel, Kalplerde heyecan Bakışlarda korku olduğu zaman güzel... Birbirimize sezdirmemek için çırpınış, Başkaları görmesin diye çabalayış, Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman... Aşk başlamadan güzel |
Ümit Yasar - sevi siiri
BEN SENİN EN ÇOK
Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman Ben senin en çok davranışlarını sevdim Güçsüze merhametini, zalime direnişini Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim Tüm çocuklara kanat geren anneliğini Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni... |
Ümit Yasar - bir gün anlarsin
BİRGÜN ANLARSIN
Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez. Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya, Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar ne yastık. Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık. Onun unutamadığın hayali, Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine. Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu. Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin. Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için, Vurursun başını soğuk taş duvarlara. Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın. Duyarsın, Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin. Niçin yaratıldığını. Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini. Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini. Boşuna geçip giden günlerine yanarsın. Dolar gözlerin, için burkulur. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların. Sevilen gözlerin erişilmezliğini. O hiç beklenmeyen saat geldi mi? Düşer saçların önüne, ama bembeyaz. Uzanır, gökyüzüne ellerin. Ama çaresiz, Ama yorgun, Ama bitkin. Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın. Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın hayal kurmayı; Beklemeyi, ümit etmeyi. Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi. Lanet edersin yaşadığına... Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın. O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden. Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın. |
"Sevgileri yarınlara bıraktınız."
der Behçet Necatigil şiirinde. "Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı." Yaşamak ve sevmek için hep bilinmeyen bir zamanı bekleriz. Önce diploma almalıyızdır. Sonra iş, güç sahibi olmalıyızdır. Sonra ev, araba ve tüm eşyaları almalıyızdır. Sonra çocukları evlendirmek ve günlük hırslara boğulan hayatlarımızı papatyalar gibi koparıp vazoda yaşatmaya çalışırız. Yaprakları solmuş ve suyu pis kokan o vazo, yaşamın gizli saklı hainliklerine yataklık eder. Artık birbirimize dokunmadan, ellemeden yemekle yatak odası arasında geçer gider en değerli zaman, hayatımız. Biz hiç ölmeyecekmiş gibi sonsuzluk duygusu içinde gaflet uykularında kana bulanırız. Kan çiçekleri derleriz düşlerimizde, ölümlü hayatlarla örülü hayatlarımızın ölmüş sevdalarına ağıtlar yakarız düetlerimizde sessizce. Onları hep daha iyi bir zaman ve başka günlere bırakırız, yaşanacak ne varsa. Gizli bahçemizde açan çiçekleri tek tek yolup dökülen saçlarımızın yanına koyarız. Telaşla koşarken eve yetişip yemek yapmak için ya da iş toplantılarının tekdüze vurgusuna ayak uydururken verilecek taksitlerden daha önemli olmaz hiç sevgiyle dokunmak birine. Dokunmak, yaşamın en kutsal büyüsü kızıl akşam üstlerden koşarak gelen ve avucumuza yanar bir top gibi düşen. Dokunmak birine içten ve sevinerek bir çocuk gibi varolduğuna şükrederek. Dokunmak, insanın insanla zenginleşen biricik yaratık olduğunun en güzel kanıtı. Oysa dokunmadan geçip gideriz en yakınlarımızda salınan yaşamın kıyısından, lağım akan kanallarda boğuluruz küçücük hırslarla bir gün bize hiç lazım olmayacak. Vakit olmaz yaşamak için. Vakit kalmaz yaşamak için beni unutma çiçeklerinden taçlar yapmaya aşkın başına. Öpüp koklamadan bir tenin yumuşaklığını, incir çekirdeğini doldurmaz kavgalarda tükenir nefesler. Kutsal nefeslerimizi en çirkin sözcüklere harcarız da düşünmeden, sevda sözcüklerine yer kalmaz koskoca mekanlarda. Dünyayı dar ederiz de herkeslere nedense yalnız gecelerde gözyaşlarımız bizi affetmez. Kavgalarda ve ağız dalaşlarında tüketiriz sevgilerimizi de aşklara hiç ümit vaad edilmez çorak topraklarda. Devedikenleri bile kururken bahçelerimizde baharın gelip geçtiğini görmeden kapanır gönül gözü. Gönül gözü kapalı olanın yiyeceği taş duvarlardır ev niyetine ve altın bilezikleridir sarılacak sevdalar yerine. Denizler uzak düşlerin maviliklerine saklanır da bir çocuk gibi, hiç selam etmez bize bilinmeyenin gizli sırlarından. Geniş zamanlar umarız bir gün sevgimizi söylemek için. Hiçbir gün gelmeyecek o günün hatırına harcarız hovardaca bir ömrü. Kanat çırpan aşklar bir kuş misali salınırken etrafımızda ya elimizde sıkıp öldürürüz onları ya da kaçırırız uzak ülkelere geri dönülmeyen. Aşk dokunmak ve sözden üretilen bir misk-u amberdir ki kokusu cihanı tutan. Sözlerden kolyeler takıp ak gerdanlara dokunuşun sarı güllerini dermek yaşamın hecelerini yanyana dizer. Yüreğinin surları yalçın kayalarla desteklenmiş insan nasıl ulaşsın sözcüklere? Bir kelebek misali yorulur kanatçıkları düşer yarı yolda boz toprak üstüne söz. Gecelere düğümlenmiş tutkuların yaşama ipek bir yorgan gibi serildiği günlerin özlemi fırtınalara yataklık eder ancak. Bırak! Ruhun öldüğü anlaşılsın. Bırak! Zaman sana hizmet etsin bıkıp usanmadan. Savaşın acımasız rüzgarına emanet yaşamlar, emanet yaşamlar kadar hain, sevgisiz ilişkilerin saldırısına uğrayan insan, karanlık yandaşlarına çevirirken yüzünü, unutur gider yaşamın kutsallığına türkü yakan dilleri. Kader değildir sevgisiz yaşamak. Ölüler yüzerken etrafımızda nehirden su içmek zor gelebilir insana ama yine de kutsaldır Ganj. Zeytin yaprağının gümüş bakışında açılır kapılar aşka. İçimize ılık zeytinyağı gibi akar sevdalar ve Akdeniz'in ruhu çırpınır beyaz köpükleriyle yüreğimizde. Eğer zaman varsa yaşanacak. "her akşam seninle yeşil bir zeytin tanesi bir parça mavi deniz alır beni seni düşündükçe gül dikiyorum ellerimin değdiği yere." Aşk dokunmaktır gül yaprağı tene, söz ise yarin attığı bir güldür taş niyetine. |
Sevgileri Yarınlara Bıraktınız
Sevgileri Yarınlara Bıraktınız
Sevgileri yarinlara biraktiniz Çekingen, tutuk, saygili. Bütün yakinlariniz Sizi yanlis tanidi. Bitmeyen isler yüzünden Siz böyle olsun istemezdiniz Bir bakis bile yeterken anlatmaya herseyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldi Siz genis zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yillarin telaslarda bu kadar çabuk Geçecegi akliniza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardi, Gecelerde ve yalniz. Vermeye az buldunuz Yahut vakit olmadi Behçet Necatigil |
Bedirhan Gökçe - Nefretim Aşkımı Aştı Bu gece
Sen benim gözümde bir hiçsin artık
Nefretim aşkımı aştı bu gece Bugünkü sözlerin sözmüydü artık Son sözün sabrımı aştı bu gece Kolayca bitsin bu diyemedinde Salladın savurdun basiretsizce Hiçmi ders almadın onca gezdikte Yağmurun rahmeti aştı bu gece Yürümeyen neydi ilişkimizmi? Günüm sensiz bomboş deyişimizmi? Sensiz yaşayamam çelişkimizmi? Yalanın doğrunu aştı bu gece Evlenmek hayali kapımda idi Giriş kat evimin boyası yeni Mobilyan takımın alınmış idi Vuslatın tadını aştı bu gece Onca gez toz benle seviyorum de Sonra git nişanlan birde ona de Şerefsizlik değil nedir bu söyle Küfrüm edebimi aştı bu gece Sana son bir sözüm nasihatim var Aldığım ahlakla bir terbiyem var Seni doğuran ana diyip geçmek var Saygım adabımı tuttu bu gece Gönlümün romanı bitti bu gece Hangisine yansam şimdi gün gece Ömrümden beş yıl gitti bu gece... Ömrümden beş yıl gitti bu gece... |
ibrahim sadri - 17 yasimsin
ONYEDİ YAŞIM GİBİ
Sen benim onyedi yaşımsın, Deli çağımsın... Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın . ilk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın. Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim , İlk şiirim, ilk kavgam , Yaşamı ilk farkedişimsin . Sen benim onyedi yaşımsın... Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan. Cebinde iki gazoz parası Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan . İki film bu akşam, Birinde Yılmaz Güney oynuyor, birinde Fikret Hakan. Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan: '...Rüyadır gördüğün bütün düşler , Gözlerin aklımı perişan eyler , Aşk masalından şarkılar söyler , Beni hülyalara salan gözlerin ...' Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan , Bir külah çekirdeği, mangal gibi yüreği var, bilesin... Sen benim onyedi yaşımsın, Deli çağımsın... Aynaya ilk bakışım , Babamla ilk kavgam, Evden ilk kaçışımsın. Serçeleri sevdimse senden, Minibüslerde muavinlik ettiysem. 'Bir Teselli Ver'i dinlediysem Orhan Gencebay'dan, Emirgan'da çay içtiysem, Tophane'de sabahçı kahvelerini öğrendiysem , Nerden bildiysem şiirlerini Ümit Yaşar'ın, Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem, İçimdeki kıpır kıpır bu soluk nereden ... Sen benim onyedi yaşımsın, Deli çağımsın... Okulu ilk asışım, İlk kez birine gümüş kolye alışımsın. Sen benim ilk sakarlığım, ilk tuhaflığım, ilk yakalanışımsın. Sen benim onyedi yaşımsın... Mahallenin delikanlısı, Elleri ceplerinde, dudağında ıslığı, Başında kavak yelleri. Şarkılar mırıldanıyor. 'Zalimin zulmü varsa sevenin Allahı var' yeni çalıyor 45lik plaklardan. Hayri Şahin ortalığı kavuruyor. Mahallenin delikanlısı, Cebinde iki gazoz parası. Yüreğinde garip bir pıtırtı Alışmaya çalışıyor sana alışmaya. Akşamları işportaya çıkıyor, Bir defter, bir kalem, bir de çakı alana aynayı bedava veriyor. Yani günler geçiyor onyedi yaşının bütün tadıyla ... Sen benim onyedi yaşımsın, Deli çağımsın... İlk maça gidişim, Cemil Turan'ı ilk seyredişim, ilk sevincimsin. Ben anamın muskasını nasıl astıysam göğsüme öyle güvendiğimsin. Sabahları eskici geçiyor kapıdan Karşı komşu Nafile Teyze bakkaldan ekmek istiyor Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında Bir bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyi mi, Herşey güzel oluyor. Bu hengame nasıl yakışıyorsa İstanbul'a bana da aşk öyle yakışıyor. Anam koş kapa diyor muslukları,üç gündür akmayan sular geliyor. Ben onyedi yaşındayım, hayat benden yana duruyor ... Sen benim onyedi yaşımsın, Deli çağımsın... Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın. İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın. Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim, İlk şiirim, ilk kavgam, yaşamı ilk farkedişimsin... Sen benim onyedi yaşımsın, Sen benim, sen benim, sen benimsin. Sen benim herşeyimsin. Hiçbirşeyimsin, hiçbirşeyimsin ... |
büyüme sakin kücük kiz
Küçücük kağıtlardan renkli kalemlerden bir tebessümden daha dün açmış bir kır çiçeğinden mutlu olmayı başardın; ama hayatı ciddiye alamamayı başaramadın.
Kendin gibi yaşamayı başarabileceğin bir şato yarattın içinde ancak sızmaları engellemeyi başaramadın yine de. Kendi şatonun mutsuzluk kulelerinde intiharı deneyip durdun be küçük kız. Adını koyamadığın mutluluğa giden yollarda kayboldun. Hayat denen balta girmemiş ormanın karanlık labirentlerinde bulamadın kendini. Yabancı rüzgarlar konuk oldu dallarına daha çok. Çocuk oldun üzdüler büyüdün kaldıramayacağın kadar ağır sorumluluklar yükledin kendine hata yaptığındaysa affetmediler seni. Boş verdin kendine biraz da büyük hayallerin peşinde harcadın bir daha geri gelmeyecek anılarını. Hiçbir zaman olmayacak olanı insanların seni anlamasını beklerken muhteşem bir hata daha yaptın ve kırıldın üzüldün ağladın. Severken yürekli sevdin. Ancak ak kağıt üstünden kayıp gitti yazdığın aşk şiirlerin ne yazık ki. Yanlış korkak yüreklerde yer aradın sevgine. Uzun sürerdi yolculukların ve dönüşlerinde her dem taze olurdu insan sıcaklıkları ile yoğrulmuş küçük öykülerin. Seni sen olduğun için seven ne kadar az insan varmış çevrende. Belki de nedeni buydu dostlarının sayısının bir elin parmaklarını bile geçemeyişi. Kitap okumayan şiir sevmeyen sokaklarında kimsesiz kedilere tekme atan insanların yaşadığı bir ülkede şiir gibi yaşamaya kalktın hayatı. Ve böyle bir ülkede anlayamadın kafayı yememek için insanın bir tahtasının eksik olmasının gerekliliğini. Ne kötülük tohumlarının gizini çözebildin ne de çiçeklerin bile zehirli olabileceği geldi aklına. Uzatılan her eli sıcak sanmaktan alamadın kendini. Sahte gülüşlere yer yoktu hayatında şaha kalkmış sevinçlerinin hemen yanında yakıcı bir hüzün de bulunurdu duru bakışlarında. Berbat bir acemi su katılmamış bir amatör olarak atıldın kavgalarına. Nedeni buydu belki de yolunun düştüğü her cephede aldığın yenilgilerin. Planı hiç yapılmamış kaçışlardı aslında küçük kız kanayan kentlerin birinden diğerine yaptığın yolculukların. Yoksa sen de aynı anda her yere yağmaya kalkan şaşkın bulutlar gibi miydin küçük kız? Ne yaparsan yap; ama büyümeye kalkma sakın küçük kız. Büyürsen şaşkın hesapsız acemi özgürlüğe bile bağlanmaktan korkan bir gezginini daha kaybedecek dünya... |
Büyümüş Bir Kız Çocuğu
Büyümüş Bir Kız Çocuğu
Birgün sende anlayacaksın.. Kalabalıklardan kaçıp Dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın! İşte o an özleyeceksin.. Eski sevgilini değil Pili bitmiş oyuncak ayını.. Yanından ayırmadığın saflığını.. Sen de birgün anlayacaksın Dizlerini karnına kadar çekip Çocukluğuna ağlayacaksın.. O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Tel sarar kızıma tel sarar diyen babana Benzemeyecek bazı erkeklerin gözleri Ve özleyeceksin kendini O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Ama birgün sende anlayacaksın Kenarları dantelli elbisesiyle Saçlarını özene bezene Yanlara ördüğün bez bebeğini Nereye koyduğunu Hatırlaman gerektiğini.. Ceyhun Yılmaz |
Gülüşün Eklenir Kimliğine
Gün biter gülüşün kalır bende anılar gibi sürüklenir bulutlar Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır yarım kalan bir şiir belki de Aykırı anlamlar arayıp durma güz biter sular köpürür de kapanmaz gülüşünün açtığı yara uçurum olur cellat olur her gece Her gece yeniden bir talan başlar acı ses olur, ses deli bir yağmur eski bir eylüle gireriz böylece Sığındığım her yer adınla anılır ben girerim, sokağı devriyeler basar bir de gülüşün eklenir kimliğime AHMET TELLİ |
Varsanı
bir yıldırım düşmüşçesine ruhuma şimşekler sesler ve sisler ki görünmüyor penceremden öteler toz duman bir yaşam soluduğum savunmasız yaprakların suya özleminden başka ne kaldı bizden geriye (biz mi vardı der gibisin duyumsadığım suskularında doğrudur) doğrudur bir zamanlar en zifirisindeyken zamanın kuraklığın en ayyukunda yudum yudum içtiğimde deniz gözlerinden sevdayı tuzunun dağlayacağını düşünürken yaralarımı bilemedim bir tortu gibi çökeceğini yüreğime bilemedim dibe vuracağımı sayende bir bilsen nasıl lanet ediyorum kendime seni tanıdığım o güne pişmanlıklarım imza atsa da geçmişime gözlerimde gözlerinin resmi alnımda hala dudaklarının mührü var ayrılık çoktan kemale erdi aslında bilirim sürmez hiçbir aydınlık sonsuza kadar şafak oklarını atsa da en karanlık geceye şebnemler düşse de en kurak tene düşen her damlanın süzülüp giden bir ömrü var sanma ki hüzün rengi kelimelerle yazıyorken isyanımı incinen ve sızlayan bileğimdir kanayan da sancıyan da sevdana prangalı yüreğimdir hep anlamaya çalıştım bildiğim tüm mazeretleri sıraladım ardı ardına yine de olmadı temize çıkartamadı seni temyiz kuvvetim artık kabul ediyorum aldanışımı sömürmüş olsan da duygularımı başım dik dizginlerim gururumun elinde şimdilerde farkındaysan susuyorum epeydir ve bundan böylede duymayacaksın sesimi çünkü sevgili tıpkı gelişin gibi o pervasız gidişine bile mutluluklar dileyip gülümserken ben yokluğuna yoksunluğuma hazırlarken kendimi sen günahlarını yükleyip omuzlarına veballeri dolayıp boynuna g i t t i n çok merak ediyorum ardında bıraktığın bunca acıdan sonra hiç mutluluktan ıslanacak mı kirpiklerin ve kabaracak mı deniz gözlerinde dalgalar hoşça kal sevgili zamanıdır artık adımlarımı ters yöne çevirmenin dilersen pusudaki tüm satırları salıver ardımdan ve hasret kaldığım nefesini savur bir rüzgar gibi ardımdan ki önüne katıp götürsün can kırıklarını evet sen gidersen rüya ben gidersem AŞK biter ve bir gün gelir bütün güzel rüyalar gibi kabuslar da biter. Figen Yarar |
Rübailer
Dünyaya acilali seni gördü gözlerim
senden baskasina bir duvar ördü gözlerim yasayan bir güzellik görmedim senden baska senin askinla bakar oldu gözlerim Ümit Yasar |
iki tür nokta var
Biri önüne ve ardına bakar, Biri ardına bakmaz, Ardını noktalar. ÖZDEMİR ASAF |
Sen, sevgiden şımaran çocuk, Ben şaşıran budala.
SENSİZ
Sensiz de denizi seyredebiliyorum. Hem dalgaların dili seninkinden açık. Ne kadar hatırlatsan kendini boş. Sensiz de seni sevebiliyorum. Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula, Karşılaştığımız zamanlarda. Sen, sevgiden şımaran çocuk, Ben şaşıran budala. Özdemir Asaf |
BEKLE DEDİ
Bekle dedi gitti Ben beklemedim, o da gelmedi... Ölüm gibi bir şey oldu Ama kimse ölmedi. ÖZDEMİR ASAF |
Öğüt
Okulda, anladıkça başaracaksın, Yaşamda, başardıkça anlayacaksın. Gelecek mutlu-mutsuz, inanmasam da Gözlerin yaşardıkça anlayacaksın. Özdemir Asaf |
Özdemir Asaf: Az ama öz cümlelerin adami.
ANAHTAR
Konuşmak susmanın kokusudur. Ya sus-git, ya konuş-gel, ortalarda kalma. Yalan korkaklığın tortusudur. Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma. özdemir asaf |
sana gitme demeyecegim ama gitme...
LAVİNİA
Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal. Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin. Sana gitme demeyeceğim. Ama gitme Lavinia. Adını gizleyeceğim, Sen de bilme Lavinia ÖZDEMİR ASAF Feridun Düzagactan http://www.youtube.com/watch?v=Jl12E...eature=related Baris Akarsu´dan: http://www.youtube.com/watch?v=1iOUP...eature=related |
Özdemir Asaf
DUVARA ASTIĞIM
Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş, Sersem. Ben seni beklerken ölmem ki.. Beklersem.. ( Sen SEN Sen ) |
Özdemir Asaf
BAĞLI
Beni öyle bir yalana inandır ki, Ömrümce sürsün doğruluğu. BİL Adının üstüne Anılar koyma. Sen mezar değilsin Anılar Adının ardından gelsin Sen duvar değilsin İSİMSİZ Biri sana sorarsa; Sana, beni sorarsa; Gitti, der misin? Gittiğimi söyler misin? Gidiyorum ben sana Benimle gider misin? MYTHE Artık beni kimse yalnız bırakamaz. JÜRİ Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler. ( Dünya Kaçtı Gözüme ) DO Dün sabaha karsı kendimle konuştum Ben hep kendime çıkan bir yokuştum Yokusun basında bir düşman vardı Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum Özdemir Asaf |
YÖN
Sen bana bakma, Ben senin baktığın yönde olurum Özdemir Asaf |
Sen ağlama kan olur bana o yaşlar.....
Beyaz Sevda - Yusuf Hayaloğlu
Sen mapusta solan gülsün her yanın duvar Sen ağlama kan olur bana o yaşlar Sen hayatın küskünüsün acının suskunu Gözümde sana dair cisiltiler var Sen yaylada bir baharsın, tarlada rüzgar İçimde sana dair bembeyaz bir sevda var Sen torosta yağan karsın tarlada rüzgar Sakın esme toz olur kapanır yollar Sen eylemin yangınısın hayatın cılgını Tenimde sana dair ürpertiler var Sen munzurda akan çaysın yaylada bahar Sen gülünce gül açar yine o dağlar Sen sevincin dudağısın sevdanın sapağı Sazımda sana dair esintiler var... http://www.youtube.com/watch?v=r-clZXFp0s0 |
Ağlamak
Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere Örtüsüdür bazı acıların Örter, örtülmez Savunur bir süre Ağlayanlar sevinmeli Sevin ağlayabiliyorsan Acılar ardarda dinmeli Durur bir nöbetçi gibi Durur bir bekçi gibi Zamana gülmeli-gülmeli Sevin ağlayabiliyorsan Unutmanın kardeşidir ağlamak Uyur uyanır yatağında duyguların Düşüncenin kucağında hep çocuktur Ağlamak. Özdemir Asaf |
ANMAK UNUTMAK
İki tür nokta var Biri önüne ve ardına bakar, Biri ardına bakmaz, Ardını noktalar. Özdemir Asaf |
Einsamkeit
Die Einsamkeit ist wie ein Regen. Sie steigt vom Meer den Abenden entgegen: von Ebenen, die fern sind und entlegen, geht sie zum Himmel, der sie immer hat. Und erst vom Himmel fällt sie auf die Stadt. Regnet hernieder in den Zwitterstunden, wenn sie nach Morgen wenden alle Gassen und wenn die Leiber, welche nichts gefunden, enttäuscht und traurig von einander lassen; und wenn die Menschen, die einander hassen, in einem Bett zusammen schlafen müssen: dann geht die Einsamkeit mit den Flüssen.... Rainer Maria Rilke |
Einsam und sinnend zieh' ich durch die Lande...
Einsam und sinnend zieh' ich durch die Lande, Die ödesten, mit langsam trägem Schritte, Und ringsum schweift zur Flucht mein Blick, wo Tritte Der Menschen irgendwo zu sehn im Sande. Nicht bin ich sonst zu schützen mich im Stande Vor dem, was in der Späher Kreis ich litte, Weil meines Wandels freudelose Sitte Nach außen Kunde gibt vom innern Brande; So dass ich glaub', es kennen die Gefilde, Strom, Berg' und Wälder meines Lebens Schwäche, Die vor der Menschen Augen ich versteckte. Doch weiß ich nicht so raue Pfad' und wilde Zu suchen, welche Amor nicht entdeckte, Dass ich mit ihm, er sich mit mir bespreche. Francesco Petrarca |
Die Welt ist laut ...
Die Welt ist laut, Und ich bin still! Erloschen sind die Flammen. Ich kann nicht mehr, So wie ich will! Den Rausch muss ich verdammen. Die Welt ist laut, Ich möcht so viel! Doch bring ich's nicht zusammen Paul Scheerbart |
Fenster wo ich einst mit dir...
Fenster wo ich einst mit dir Abends in die landschaft sah Sind nun hell mit fremdem licht. Pfad noch läuft vom tor wo du Standest ohne umzuschaun Dann ins tal hinunterbogst. Bei der kehr warf nochmals auf Mond dein bleiches angesicht.. Doch es war zu spät zum ruf. Dunkel – schweigen – starre luft Sinkt wie damals um das haus. Alle freude nahmst du mit. Stefan George |
In der Fremde
Aus der Heimat hinter den Blitzen rot Da kommen die Wolken her, Aber Vater und Mutter sind lange tot, Es kennt mich dort keiner mehr. Wie bald, wie bald kommt die stille Zeit, Da ruhe ich auch, und über mir Rauschet die schöne Waldeinsamkeit Und keiner mehr kennt mich auch hier. Joseph von Eichendorff |
Abschied
Wie hab ich das gefühlt was Abschied heißt.
Wie weiß ichs noch: ein dunkles unverwundnes grausames Etwas, das ein Schönverbundnes noch einmal zeigt und hinhält und zerreißt. Wie war ich ohne Wehr, dem zuzuschauen, das, da es mich, mich rufend, gehen ließ, zurückblieb, so als wärens alle Frauen und dennoch klein und weiß und nichts als dies: Ein Winken, schon nicht mehr auf mich bezogen, ein leise Weiterwinkendes - , schon kaum erklärbar mehr: vielleicht ein Pflaumenbaum, von dem ein Kuckuck hastig abgeflogen. Rainer Maria Rilke |
Liebes-Lied
Wie soll ich meine Seele halten, daß
sie nicht an deine rührt? Wie soll ich sie hinheben über dich zu andern Dingen? Ach gerne möcht ich sie bei irgendwas Verlorenem im Dunkel unterbringen an einer fremden stillen Stelle, die nicht weiterschwingt, wenn deine Tiefen schwingen. Doch alles, was uns anrührt, dich und mich, nimmt uns zusammen wie ein Bogenstrich, der aus zwei Saiten eine Stimme zieht. Auf welches Instrument sind wir gespannt? Und welcher Geiger hat uns in der Hand? O süßes Lied. Rainer Maria Rilke |
Ernste Stunde
Wer jetzt weint irgendwo in der Welt,
ohne Grund weint in der Welt, weint über mich. Wer jetzt lacht irgendwo in der Nacht, ohne Grund lacht in der Nacht, lacht mich aus. Wer jetzt geht irgendwo in der Welt, ohne Grund geht in der Welt, geht zu mir. Wer jetzt stirbt irgendwo in der Welt, ohne Grund stirbt in der Welt: sieht mich an. Rainer Maria Rilke |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 16:28 Uhr. |