![]() |
Ayri ayri dinlere mensubuz
seninle dinlerimiz ayni degil......
Farkli aldiliyoruz..... Ben kendimi senin dininden saymiyorum.... adina ne korsan koy.... Zaten öyle oluyor... herkes beyninde bir din yaratip ona tapiyor... salih Akdemir Hocanin dedigi gibi hekes kendi beyninde bir Put yaratip ona tapmakta... ama Muhammedin Allahinin ismini vermekte.... Yolun acik olsun.... |
Seni anlamiyorum
Ben Araplarda Müslüman göremiyorumki..... ve Iran yada Afganistan ....... bunmlarin nersi Müslüman....
Bunblarin hangisi Resül Muhammedin dininde gidiyor.... hic biri gitmiyorki.... Emeviler zamaninda HZ. muhammed icin cikarilan Hurafetlerin hepsini onlar cikarmistir... niyemi ???? Kendi sahsi Amelleri icin bir mekanizma gerekli... iste bu mekanizmada din mekanizmasi...... Dinden baska hangi mekanizma varki insanlari böyle tutsak eden ve Mürit kilifina sokan..... Hacilar Hocalar seyhler falan filanlar neden böyle haril haril calisirlar... cünkü insanlar üzerinde hakimiyet kurmak icin... onlari cahil birakip insan sinifindan disarti tutmak icn... Ben diyrumki..... dinde reform olmaz..... Dinde sadece Orijinaline geri dönüs olur..... Yani Atalarimizin dinini terk edecegiz ve Objektiv bir sekilde sifirdan Kuranin inis sirasina göre ve inis sebeplerinide arastirarak, Kurani yeniden kesfetmemiz lagzim.... Yoksa kurtulus yok..... yok yok yok.... Baska yol bilen varsa söylesin |
Kurandaki Namazlar
1. Salat-el Fecri-SABAH NAMAZI (24:58; 11:114)
2. Salat-el İşa"-AKŞAM NAMAZI (24:58; 17:78; 11:114; 38:32) 3. Salat-el Vusta- ORTA NAMAZ (2:238; 17:78) Bazi kendini Üstad sayip 5 Vakit Namazi HZ. Muhammed fetvasi degilde Kurana dayatan kisilerden öütfen diger 2 Vakit Namazin yerlerini rica ediyorum....... Hadi konustugumuz Kirap aynisiysa iste meydan..... bulun ayetlerinizi bizde okuyalim.... Namaz Islam dininde 5 Vakittir... bu HZ: Muhammedin fatvasi yani uygulamsi ve uygulatmasiyla mesrudur / mevcuttur.... Akif ne derdi... -------------------------------- "Hiç bilenle bilmeyen bir olurmu? " (Kuran-ı Kerim) Olmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan! Öyleyse <> denilen yüz karasından ------------------------------------ Jaaaa so ist das |
ENIS ICIN ACIKLAMA...
ENIS ARKADASIM GÜNLÜK NAMAZ VAKITLERI HAKKINDA BENIM TESBITLERIMI SUNUYORUM SANA...!
* * * * * SABAH VAKTI: ============= 24: 58 = Ey müminler! Ellerinizin altinda bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve icinizden henüz ergenlik cagina girmemis olanlar, sabah namazindan önce, ögleyin soyundugunuz vakit ve yatsi namazindan sonra (yaniniza gireceklerinde) sizden üc defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamis) halde bulunabileceginiz üc vakittir. Bu vakitlerin disinda ne sizin icin ne de onlar icin bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanina girip cikabilirsiniz. Iste Allah ayetleri size böyle aciklar. Allah, (her seyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. * * * * * 11:114 = Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kil. Cünkü iyilikler kötülükleri (günahlari) giderir. Bu, ögüt almak isteyenlere bir hatirlatmadir. * * * * * 20:130 = (Resülüm!) Sen, onlarin söylediklerine sabret. Günesin dogmasindan önce de batmasindan önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kisim saatleri ile gündüzün etrafinda (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah"tan hosnut olasin, (Allah da senden!). * * * * * 30:17-18 = Aksamlarken ve sabahlarken, ögle ve ikindi vaktinde Allah"i (ki göklerde ve yerde hamd O"na mahsustur) tesbih edin, namaz kilin. * * * * * ÖGLE VAKTI: ============ 17:78 = Günes’in zevalinden gecenin karanligi bastirincaya kadar (ki süre icerisinde) namazi kil.... 24:58 = Ey müminler! Ellerinizin altinda bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve icinizden henüz ergenlik cagina girmemis olanlar, sabah namazindan önce, ögleyin soyundugunuz vakit ve yatsi namazindan sonra (yaniniza gireceklerinde) sizden üc defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamis) halde bulunabileceginiz üc vakittir. Bu vakitlerin disinda ne sizin icin ne de onlar icin bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanina girip cikabilirsiniz. Iste Allah ayetleri size böyle aciklar. Allah, (her seyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. * * * * * 30:17-18. = Aksamlarken ve sabahlarken, ögle ve ikindi vaktinde Allah"i (ki göklerde ve yerde hamd O"na mahsustur) tesbih edin, namaz kilin. * * * * * IKINDI VAKTI: =============== 20:130 = (Resülüm!) Sen, onlarin söylediklerine sabret. Günesin dogmasindan önce de batmasindan önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kisim saatleri ile gündüzün etrafinda (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah"tan hosnut olasin, (Allah da senden!). * * * * * 30:17-18. = Aksamlarken ve sabahlarken, ögle ve ikindi (asiyyen: gündüzün sonu) vaktinde Allah"i (ki göklerde ve yerde hamd O"na mahsustur) tesbih edin, namaz kilin. * * * * [Ayrica Salat’ul Vusta tabiri de makul bir yaklasima göre Ikindi Namazini belirtmektedir] * * * * * 2:238 = Namazlara ve orta namaza devam edin; gönülden boyun egerek Allah icin namaza durun. * * * * * AK$AM VAKTI: ============= 11:114 = Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kil. Cünkü iyilikler kötülükleri (günahlari) giderir. Bu, ögüt almak isteyenlere bir hatirlatmadir. [buradaki iki uc günün basi ve sonu yani sabah ve aksam, “Gecenin ilk saatleri” ise Yatsidir [6]. [5]] 17:78 = Günesin zevalinden gecenin karanligi bastirincaya kadar [7] [6] namaz kil; bir de sabah namazini. Cünkü sabah namazi sahitlidir. * * * * * 30:17-18 = Aksamlarken ve sabahlarken, ögle ve ikindi vaktinde Allah"i (ki göklerde ve yerde hamd O"na mahsustur) tesbih edin, namaz kilin. YATSI VAKTI: ============== 20:130 = (Resülüm!) Sen, onlarin söylediklerine sabret. Günesin dogmasindan önce de batmasindan önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kisim saatleri ile gündüzün etrafinda (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah"tan hosnut olasin, (Allah da senden!). * * * * * 11:114 = Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kil. Cünkü iyilikler kötülükleri (günahlari) giderir. Bu, ögüt almak isteyenlere bir hatirlatmadir. * * * * * ORTA NAMAZ (SALAT’UL VUSTA) TABIRI Bakara Suresi 238. Ayette gecen “Salat’ul Vusta” Orta Namaz tabiri müphem bir ifadedir. Salat’al Vusta belirli bir vakte degil bir ilkeye tekabul etmektedir. Namazlarda devamli olmak, terk etmemek,husu icinde günün her aninda Allah’a yönelmek, namazi günün yirmi dört saatine yaymak anlaminda kullanilmistir. [8] [7] Bu tabir ile asiri ibadetten ve ibadetleri terk etmekten müminler men edilmis, ruhbanlik ve fasiklik yollari kapatilmistir. Ibadetin ruhu vurgulanmistir. M. Esed de 2:238 ayetine söyle meal vermektedir: ”...namazi en uygun bicimde ifa etmeye dikkat edin...” Esed devamla ayetteki tabirin “en mükemmel” “orta” olarak anlasilabilecegini belirtmistir. [9] [8] Ayrica bu tabir hakkindaki en makul diger görüs ise Orta Namaz’in ikindi namazi oldugu görüsüdür. [10] [9] * * * * * UMARIM FAYDALANIRSIN....! |
ENIS...
<a href="redirect.jsp?url=http://www.yuksel.org/t/din/namaz.htm
Bu" target="_blank">http://www.yuksel.org/t/din/namaz.htm Bu</a> sayfaya dayanan fikirlerini lütfen tekrar gözden gecir... Edip YÜKSEL´in kim (bozguncu) oldugunu bilmeyen yoktur sanirim, bilmeyen varsa... EDIP YÜKSEL KIM DIR ? Birde kisaca ona bakalim...! "Muhammed Peygamber" ifadesine "HAZRETI" i ekleyemeyecek kadarda farkli oldugunu sanan televole kültürünün ISLAMIK bicimi. 19 Mucizesi adiyla ortaligi bulandirmaktan öte bir hareket sunamayan, Müslüman alemini Kuran´dan ba$kasiyla (yani Hadisleri inkar eden) ilgilenmeyin diyerek reforme etmeye cali$an ve fakat bunun reformla filan alakasinin olmadigini göremeyen, Hicr suresinin 9. ayetinde gecen “Kuran´i kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacagiz” ayetinin yalan oldugunu dolayimli olarak ifade eden ki$i. Dolayli olarak cünkü kendisi sirf ortaya attigi 19 Kurali ile ALLAH´in ayetlerinin fazla oldugunu iddia ederek yukaridaki ayetin dile getirdigi ALLAHin koruyuculugu vaadinin bo$ oldugunu iddia etmi$tir. Tamamen ticari amacla, yani kitaplarini satmak amaciyla; gerek sivri söylemleri ve gerekse olayli TV - Programlariyla gündemde kalmaya dikkat eden, Islam dü$ünür ve hocalariyla girdigi tarti$malarda bildiklerinin yaninda bir dag kadar da bilmedikleri a$ikar olan >>$ahs-i tertip örnegi<<. Ayrica bu katildigi Ceviz Kabugu programinda Hulki Cevizoglu"nun akilci ve de carpici sorulari kar$isinda "ohmmmm... $eyyy... hikkkk... mikkkk...!" yapip, kapiya siki$tirilmi$ gibi mosmor dudaklari ve bir o kadar bakimsiz di$leriyle siritip duran yamyamvari yaratikdir...! :-) Iste Enis, bize buraya cikipta o adamin NAMAN 3 VAKITTIR zirvalamasini savunma...! |
ENIS ne bicim biri oldugun ANLASILAMADI
Osmanli düsmanisin...
Islam düsmanisin... Her türlüsünden Müslümanlik düsmanisin.... Tüm alt kimliklerin düsmanisin.... Ne bicim biri oldugun ANLASILAMADI gitti ??? |
Cumhuriyet in Yikilisi ve Hilafet in Kur
Cumhuriyetin yıkılışı ve yerine Hilafetin kurulması bazıları için ütopya, rüya, bir kabus olarak görülebilir. Gerçekte ise; bu başlıkta geçen Hilafeti milyonlarca ve hatta yüz milyonlarca Müslüman’ın yegane kurtuluş olarak gördüğü, acılarla dolu hayatlarına çare, ekonomik sosyal ve psikolojik krizlerle dolu yaşamdan kurtuluşun umudu olarak hasretle beklemektedirler. Bu gibi başlıklar çok yakın zamanda Türkiye dahil tüm dünya basın-yayın kuruluşlarında büyük manşetlerle verilecek İnşallah… Zira zafer çok yakın… Karanlığın en koyu anının aydınlığa en yakın olan anı olduğu gibi…
Zulüm ve küfür ebedi olmayıp sadece geçici bulaşıcı hastalıklar gibidir. İşte Cumhuriyet de böyle bir bulaşıcı hastalık ve küfür sistemi olup yıkılmaya, yok olmaya mahkumdur. Zira cumhuriyet doğarken sakat doğmuştur, büyürken yamuk büyümüştür, ölümü de çok çabuk ve şiddetli olacaktır. Saddam’ın bir aylık küfür rejiminin dirençsiz kısa ömrü buna en güzel örnektir |
Bu fikirler Hizb-ut Tahrir´in fikirleri
<a href="redirect.jsp?url=http://www.hizb-ut-tahrir.org/turkish/" target="_blank">http://www.hizb-ut-tahrir.org/turkish/</a>
|
Islamische Befreiungspartei !!!
Die "Hizb ut-Tahrir al islami" (Islamische Befreiungspartei) wurde im Jahr 1953 von Taqi ud-Din an-Nabhani (1909 - 1977), vormals Mitglied der "Muslimbruderschaft", in Jordanien gegründet. Im gleichen Jahr veröffentlichte an-Nabhani das Buch "Die Lebensordnung des Islam" ("Nizamu-l-islam"), das bis heute als ideologische Grundlage der Organisation dient. Die "Hizb ut-Tahrir" versteht den Islam als geistiges System, das alle Lebensbereiche der Menschen, insbesondere auch politische, wirtschaftliche und gesellschaftliche Fragen, abschließend regelt. Unter Ablehnung nationalstaatlicher Strukturen und jedweder Staatsgewalt, die sich aus säkularen Ursprüngen herleitet, wird die Einigung der islamischen Umma (Gemeinschaft aller Muslime) in einem weltweiten islamischen Staat unter der Führung eines Kalifen angestrebt. Die Aufgabe des Kalifen sei u.a., den Islam durch Missionierung und Jihad in die Welt zu tragen. Die für die Zukunft entscheidende Angelegenheit der Muslime liege in der Wiedereinführung der Anwendung des Islam im Leben, im Staat und in der Gesellschaft. Durch die Errichtung eines "Kalifatsstaates" bzw. die Etablierung seiner Strukturen - detailliert ausgeführt in den 186 Artikeln des "Verfassungsentwurfes eines islamischen Staates" - soll dieses Ziel unmittelbar zu erreichen sein. Der "Verfassungsentwurf" ist Bestandteil des Buches "Die Lebensordnung des Islam".
Unausweichlich sei dabei ein "Kampf der Kulturen", insbesondere zwischen Islam und Christentum. Ein Dialog zwischen den Kulturen, geprägt vom Prinzip der Gleichheit und Toleranz, sei unmöglich, da mit dem Islam unvereinbar. Der Kampf sei sowohl auf ideologischer, wirtschaftlicher, politischer als auch auf militärischer Ebene zu führen. Der militärische Kampf gegen die Ungläubigen sei im Sinne eines "aktiven Jihad" für jeden Muslim verpflichtend. Der "aktive Jihad" (Jihad, wörtlich: innerer Kampf, Anstrengung oder heiliger Krieg) soll sich nicht auf den Fall der Verteidigung beschränken, vielmehr sei den Ungläubigen offen der Kampf zu erklären bzw. ihnen gegenüber der Angriff zu eröffnen. Die "Hizb ut-Tahrir" wendet sich nicht nur gegen die "ungläubigen" Gesellschaftssysteme und Staatsformen, sondern lehnt auch diejenigen der existierenden islamischen Staaten als blasphemisch ab. Es sei insbesondere verboten, die Regeln und Pflichten des Islam nur teilweise oder stufenweise umzusetzen. Die "Hizb ut-Tahrir" drängt z.B. auf die vollständige Einführung der Scharia und wendet sich gegen jede Teilnahme am politischen Leben in den "blasphemischen Systemen". Nicht der Islam sei der Realität anzupassen, sondern die Realität sei so zu verändern, dass sie den Regeln der Scharia entspreche. Weitere zentrale Punkte des "Parteiprogramms" der "Hizb ut-Tahrir" sind die Bekämpfung des "Kolonialismus" und des Zionismus. Unter der Bekämpfung des "Kolonialismus" wird dabei die Befreiung der islamischen Gesellschaft von der angeblichen ideologischen Führung durch den Westen verstanden. Der Staat Israel und das Volk der Juden werden von der "Hizb ut-Tahrir" als die zu bekämpfenden Grundübel auf dem Weg zur Verwirklichung der islamischen Gesellschaft bezeichnet. Die Israelis und die Juden werden verhöhnt, als minderwertig dargestellt und es wird zu ihrer Tötung aufgerufen. Bereits in den ersten Jahren nach der Gründung fand die "Hizb ut-Tahrir" eine Vielzahl von Anhängern in den arabischen Staaten. Sie soll in den sechziger und siebziger Jahren an Putschversuchen in Jordanien, Ägypten, Syrien und dem Irak beteiligt gewesen sein. Die "Hizb ut-Tahrir" ist inzwischen in nahezu allen arabischen Staaten verboten. Im Jahr 1977 trat Abd al-Qadim Zallum die Nachfolge an-Nabhanis als Führer der "Hizb ut-Tahrir" an. In der Folgezeit gelang es der Organisation, ihr Aktionsfeld auf Asien, insbesondere Pakistan, Indonesien und auf Teilgebiete der ehemaligen UdSSR auszudehnen. Auch hier stand die "Hizb ut-Tahrir" wiederholt im Verdacht, den gewaltsamen Sturz von Regierungen vor allem arabischer Staaten versucht bzw. unterstützt zu haben. Eine Vielzahl von Mitgliedern der "Hizb ut-Tahrir" ist aus diesem Grunde zur Zeit z.B. in Syrien, Ägypten und Usbekistan inhaftiert. Heute ist die "Hizb ut-Tahrir" auch in Europa aktiv - ebenso in Deutschland. Die Organisation versteht sich als "politische Partei", deren Mitgliedschaft allen Muslimen offen steht. Die Zentrale der "Hizb ut-Tahrir" liegt vermutlich in London. Es besteht jedoch der Verdacht, dass die Organisation über eine Teilorganisation im Inland verfügt. Unter Bezugnahme auf das aus Sicht der "Hizb ut-Tahrir" zunächst nur im Geheimen betriebene Wirken des Propheten Mohammed hatte die Organisation bereits früh konspirative Strukturen ausgebildet. Auch wegen strafrechtlicher Verfolgung in arabischen Staaten und befürchteter behördlicher Maßnahmen in europäischen Ländern achtet die "Hizb ut-Tahrir" in jüngerer Zeit verstärkt darauf, Interna der Organisation nicht nach außen dringen zu lassen. Die Partei hat durch Verfügung des Innenministerium am 15.01.2002 für Deutschland ein Betätigungsverbot. |
Die Gruppe Hizbu-t-Tahir...
....bezieht sich in ihren Texten ( Autoren oft anonym) regelmäßig auf die Vorstellung, dass das fehlende Khalifat, die Ursache des Übels in der muslimischen Gemeinschaft sei und sie sehen sich als politische Gruppierung. So sehr aber Muslime ein Khalifat wünschen und sich dafür bereit halten sollten, kann nicht alles mit dem Fehlen des Khalifats begründet werden. Der Wunsch aber, alles an einer solchen Vorstellung zu orientieren zu wollen, ist eine Quelle von Fehlinterpretationen und nicht die Vorgangsweise der traditionellen Gelehrten. Hizbu-t-tahrir folgt keiner Rechtsschule.
Selam ve Dua ile... |
Bildung
Wenn die meisten Bildung hätten, dann gäbe es auch nicht so viele Extrem-Islamisten und Kranke. Bildung ist unumgänglich!
|
CAHİLİYYE DÜZENİNDE CİNSEL SAPIKLIK
Cahiliyye Düzeni fuhuş üzerine bina olunmuş bir düzendir. Bu düzende gerek kadın ve gerekse erkek daima fuhşa zorlanır. Esasen fuhuş, cahiliyye damgasını taşıyan bütün beşeri ideolojilerin ekmek kapısıdır. Dolayısıyla cinsel sapıklık, fuhuş kapısının açık tutulmasının tabii bir neticesidir.
Müşrik Arap toplumuna hakim olan cahiliyye düzeninde cariyeler, efendileri tarafından fuhşa zorlanıyorlardı. Hz. Cabir b. Abdullah (r.a.) rivayet ediyor: “ Münafikların reislerinden Abdullah b. Übey bin Selül’un “Museykete ve Umeymete’’ isminde iki cariyesi vardı. Bunları para karşılığı fuhşa zorluyordu. Bunlar gidip durumu Resulullah (S.A.V.)’a bildirdiler ve şikayette bulundular. Bunun üzerine “Dünya hayatının geçici metaını kazanacaksınız diye... Fuhşa mecbur etmeyin’’ ayeti nazil oldu.’’ (1) Bakın Taberi (Rh.a) de Mücahid’den şunları rivayet ediyor: “Araplar cahiliyye devrinde genç cariyelerine zorla fuhuş yaptırırlardı. Kazandıkları parayı da kendileri yerdi. Abdullah b. Übey b. Selül’ün fuhuş yaptırdığı bir cariyesi vardı. O cariye fuhşu çirkin bularak bir daha yapmayacağına yemin etti. Yine zorlayınca yeşil bir aba karşılığı zina yaparak abayı efendisine getirdi. Bunun üzerine “ Dünya hayatının gecici metaını kazanacaksınız diye... Fuhşa mecbur etmeyin.’’ Ayeti nazil oldu.’’ (2) Görüldüğü gibi ilkel cahiliyye, insanları fuhşa hazırlamış ve mecbur etmiştir. Sanmayın ki çağdaş cahiliyye- yani günümüz cahiliyye düzeni ilkel cahiliyye’- den geri kalmıştır. Aksine günümüz cahiliyye düzeni, insanları fuhşa mecbur etmede ilkel cahiliyye’den çok çok ilerdedir. Eskiden cariyelerin sırtından geçinen zorbaların yerini bugün beyaz kadın ticareti yapan çeteler ve genelevi patronları almıştır. Hergün kitle iletişim organları vasıtasıyla insanlar cinsel sapıklığa davet olunuyorlar. Çağdaş cahiliyye, mekteplerde genç kızlarla genç erkekleri yanyana, baş örtüsüz, kısa elbiseler giydirip oturtarak fuhşa mecbur etmektetır. Evet, Allah (c.c.)’ın halifesi olmayan insan, maymunun halifesi olur. Namusa bekçi olmayan düzen, fuhşa bekçi olur. Beşeri ideolojilere hayatını teslim eden kimse, umumhane kapısında cinsel sapıklılığın nöbetçisi olur. Bugünkü cinsel sapıklık; ilkel cahiliyye ile günümüz cahiliyye’sinin döllenmesi sonucunda meydana gelmiş bir sapıklıktır. Bu konuda Muhammed Ali Sabuni şunları söylüyor: “ Devr-i cahiliyye’de Araplardan bazıları genç kız ve cariyeleri bir evde oturtarak zina yaptırırlardı. O evde fuhuş yapıldığının herkes tarafından bilinmesi için de, kapıların üzerine bayrak asarlardı. Bu evlere “Mevahir’’ adı verilirdi. Şayet bu evlerdeki kadınlardan birisi bu rezaleti işlemeye yanaşmazsa, efendisi onu zorlayarak yaptırırdı. Münafikların reisi Addullah b. Übey bin Selül’de bunlardan birisi idi. Günümüzde de aynı cahiliyye devrindeki gibi aşıkar, hatta denilebilir ki, şimdiki fuhuş cahiliyye devrindekinden daha kötü ve çirkindir.’’ (3) Çünkü zaman zaman bu kanun himayesindeki fahişeler toplumun başına idareci olabildikleri gibi bunlardan doğan gayri meşru’ kişiler bu gün idareyi ellerinde bulundurmaktadırlar. Bunun için namus diye bir şey tanımıyor, namuslu kızları ve namuslu kadınları aralarında görmek istemiyorlar. Şair ne güzel söylemiş: Bükülmüş beller, incelmiş boyunlar, kaynamaz kanlar, Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar, Zamane piçleri gördün ya hepsi besmelesiz. Ne saygı var ne haya var eğer bizim işimiz bu katlabanlara kalmışsa vay benim başıma. (Mehmed Akif) Bu münasebetle diyoruz ki; çağdaş cahili düzenlerde cinsel sapıklık siyasal kadrolaların elindeki servet; çıplak resim ticaretiyle, fuhuş ve uçkur edebiyatıyla, şehvet mecmua ve gazeteleriyle ve televizyon yayınlarıyla meydana gelmiş bir şehvettir. Bu kadroların elinde çıplak kadın resimleri reklam ve propaganda endüstrisinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Otellerde, lokantalarda, berber dükkanlarında, iş yerlerinde, sokaklarda, her yerde, nereye bakarsanız bakınız, şahsi gayeler uğruna, egoizmin tatmini için, cepleri doldurmak gayesiyle ve erkeklerin nazarı dikkatini çekmek niyetiyle asılmış bir kadın resmi görmemenize imkan yoktur. (4) Bütün maksat; cinsel sapıklığın yaşanmasını sağlamaktır. Çünkü cinsel sapıklık geliştikçe beşeri rejimlerin ömrü bir nebze uzar. Yani cinsel sapıklığın çoğalmasıyla beşeri rejimlerin ömrü doğru orantılıdır. Bu nünasebetle diyorum ki; beşeri sistemler fuhşa muhtaç, fuhuş da beşeri rejimlere muhtaçtır. Fuhuşsuz cahiliyye, cahiliyyesiz de fuhuş olmaz. Cahili düzenlerin başlangıcı fuhuş olduğu gibi, istikballeri de fuhuştur. Cahiliyye düzeninin istikbalini iffet olarak düşünmek en büyük ahmaklıktır. Çünkü cahiliyye’nin sicil defterinde iffet diye herhangi bir şey yoktur. Esasen cahiliyyenin hakim olduğu toplumlarda iffetten eser bulmak mümkün değildir. Çünkü bu düzende fuhuş ele geçmez bir geçim kaynağıdır. Şunu unutmayalım ki; Çağdaş cahiliyye düzeninde topluma “ Çağdaş Medeniyetin Seviyesi’’ diye gösterilen bütün yollar fuhuşa giden yollardır. Beşeri ideolojiler cinsel sapıklığı kolaylaştıran fuhuş firmalarıdır. Cahiliyye ise, bu firmaların hepsine verilen bir isimdir. Muhterem kardeşlerim ! Tüm bu çirkinlikler yok edilip temiz bir toplumda yaşamak istiyorsak, bu hususta mücadele vererek, elimizden gelen gayreti sarfedmek mecburiyetindeyiz. Aksi halde, perişan bir hayat içerisinde yaşayıp, neslimizin geleceğini de perişan etmiş oluruz. (1) Tefsir’ul Kur’an’ıl Azim C.3, sh:289, Beyrut /1969 (2) Cami’ul Beyan fi Tefsir’il Kur’an C:20, Sh: 103-104 (3) Ahkam’ul Kur’an (M.Ali Sabuni) C: 2, Sh: 197 (4) Hicab (Mevdudi / Ter: Ali Genceli) Sh: 104 |
HASTA SENSIN :-))) o.T.
ohne Text
|
Hizb-ut Tahrir den baskasi Yok
ISLAMi tekrar Hayata Topluma ve Devlete hakim kilmak icin calisan dünyada tek islami siyasi Partidir. Evet ISLAM Devleti Hilafet kurulmadan Müslümanlara ve insanlara kurtulus yoktur.Kim boynunda biat olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölecektir ve ALLAHin huzuruna hüccetsiz cikacaktir.Sana tavsiyem aklini calistir ve iki arada bir derede kalip durma tamam.
|
Müslümanlarin 81 yildan beri Namusu yok
1924 den beri halki müslüman olan beldelerde ALLAHin haram kildigi zinayi müslümanlarin basinda olan küfür yöneticileri helal kilmistir ve fuhsu devlet catisi altinda korumaktadirlar.Küfür olan Cumhuriyette Demokraside Krallikta bunlarin yapilmasi gayet dogaldir vesselam.
|
benim CICI kardesim..
...sen hic merak etme, ben iki arada bir derede kalmiyorum... HEM CAHILLIN karsisindayim hemde SIVRI ZEKALIGIN :-))
Kendini hangi KATAGORIYE koyarsan koy... |
:-) ne olur nicin bu kadar COK ISLAM
...KARSITI ve DÜSMANI var etrafta diye sakin kendinize sormayin :-)) !!!
Yazdiklarinizi ÜCER defa okuyun ve o zaman nicin, neden usw.. anlayacaksiniz delikanlilar... Benzin atesi olmayin... Karakömür gibi yanin.... |
Benim Kategorim Belli :-)
Elhamdülillah Ben Müslümanlardanim ve ISLAMin hayata hakimiyeti icin calisiyorum, yani benim safim bellidir ya senin???
|
Alakasi yok
Ben Osmanli kültürünü son derece bilen ve seven birisiyim....
Ben sadece Müslüman olmaya calisan bir Türküm.... nicht mehr nicht weniger.... Bu söylediklerimin hepsi dosdogrudur..... Eger bir sey söylemek istiyorsan yazilarimdaki yanlislari düzelt... sen beni bos ver beni öyle anlamak tanimak kolay degil..... |
Kaynagini söylermisin
ve kimin yazisi oldugunu aciklarmisin.... ???
Prof. olmayan ve Diyanetin yazisi gecerli degildir... Yani senin bu yazdiklarini Türkiye Cumhuriyetinde hangi Iahiyat Fakültesi yazmis ve destekliyor... Cevabini merak ediyorum dogrusu |
Edip Yükseli siktir et
kisiligi tam Terörist gibi... dönegin biri olabilir.... bunlarin hepsi kabul....
Ama sen söylediklerine bak..... Diger Ilahiyatcilarda ayni seyi sölüyor.... xani bu adam Yüksel olmakla bunlar yalanmi olur.... Alakasi yok..... Adam Terörist ise TC geldiginde hapise tikariz..... so einfach ist das.... Ama dedigi dogrudur..... en azindan Namaz olyai icin, cükü Tüm Ilahiyat Fakülteleri aynisini söylemekte..... OHNE AUSNAHME..... Veya söyle yapalim.... Ausnahem olan Fakülteleri gösterirsen buda yeter..... Dann Frage ich da auch mal nach |
Ne demezsin
Senin Erbakaninmi bunlai anlatti sana...
Hani Tank falaln yapmistida neresine soktu onlari... hehehe CEHALET CEHALET seninkisi arkadas.... Devletin bir insan veya bir cisim olmadigini anlatmamislarmi sana...... Devletin ne oldugunu yani bir degerler toplulugu oldugunu sana anlatan hicmi olmadi... Yani biz simdi Cumhuriyetten vaz gecip bir GERIZEKALININ MERINEMI girecegiz... Gücün varsa yik bakalim...... bir aralar Komonist salaklari vardi..... simdi din salaklari cikmis ayni sekil... farki yokki... SEN KENDI DININI.... ne oldugunu Allah bilir..... Sen iste o beynindeki PUTLASMIS ALLAH ANLAYISINI bizlere dayatmak pesindesin..... No CHANCE.... git Arap ve Iran kapisina... Türkiye kapisi medeniyet kapisidir...... Dinden bilgi istersek gider Üniversitelerden aliriz..... senin ayakta cürümekte olan Seyhin Erbakandan degil... Allah zaten belasini verdi.... daha dogrusu Tayip onun hakkindan geldi.... Gel sende bak simdi su HZ Muhammedin Allahinin yaptigi ise...... cok enterssant dimi Vay Cehalet arkadasim büyük Sehirde yasamkala büyük akil dogmuyor..... dimi |
İki Anayasanın Mukayesesi
Ya İlâh’el-Alemin ve Ya Rabb’el-Alemin!
Cümlemize ve cümle müslümanlara, inayetler, hidayetler ihsan eyle ya Rabb’i! Uzaktan-yakından bu Cami-i Şerif’e gelen din kardeşlerimizin ve bizim, kusur ve küsürlarımızı, hata ve günahlarımızı afvu mağfıret eyleyip, onların da bizim de makamlarımızı Cennet’ül-Firdevs eyle Ya Rab’bi! Ya İlâh’el-Alemin ve ya Rabb’el-Alemin! Tefsirini yapmış olduğumuz Furkan Suresi’nin ve bu arada şu anda okuduğum Hicr Suresi’nden bir kaç ayet-i kerime’nin manasını idrak eden, ruhuna nüfuz eden, şuuruna varan, gereğini yerine getiren ve dolayısıyla dünyada da, ahirette de mesut ve bahtiyar olan kullarından eyle Ya Rabb’i! Ya Ilah’el-Alemin! Bizlere, Kur’an hakikatlarını hatadan uzak olarak ve anlaşılır bir şekilde beyan etme yolunda hüsn-ü tabirler, şu dinleyen cemaat-i müslimîne de, hüsnü kabuller İhsan eyle Ya Rabb’i! Söylenen bu nasihatların ve dinlenen bu kelâmların, bu beyanların, sadece ve sadece rızana uygun olmasını cümlesine ve cümlemize nasib-ü müyesser buyur, Ya Rabb’i! Ve yine bu arada ya İlâh’el-Alemin! Büyük kitabının gerçeklerini, hakikatlerini ifade ederken bizleri, göze görünür ve görünmez şeytanların şerrinden, tecvirinden, melanetinden muhafaza buyur Ya Rabb’i! Bugün, Ramazan-ı Şerif’in 27. günüdür. Ramazan 1 derken, 27. günü de geliverdi. Yıl, hicrî olarak 1400; Vakit, Cuma namazına yakın bir vakit. Yer, Adana Yağ Cami Şerifi! Mevzumuz: Iki Anayasanın Mukayesesi! İkisi arasında bulunan çelişmeler, çatışmalar nelerdir? Bunları, zamanın verdiği imkân nisbetinde ve Cenab-ı Hakk’ın inayet ve izniyle, Efendimiz Hazretleri’nin feyziyle, siz müslümanların da dua ve bereketiyle ifade etmeye çalışacağım. Size bir kere daha söylemiştim. Bir Cuma gününde okumuştum. Hicr Suresi’nde, son ayet-i kerime’lerde, ,,Emrolunduğunuz şeyi kırın!” buyurulmaktadır. Cenab-ı Hakk, başta Resul-i Kibriya’sına (Peygamberimiz’e) ve onun zımmında da onun hizmetini kıyamete kadar devam ettirecek âlimlere, ulemaya hitaben buyurur ki: ,,Emrolunduğunuz şeyi kırın!” Ne demek: „Emrolunduğunuz şeyi kırn?” Emrolunduğunuz meseleleri, hakikatleri, Kur’an hakikatlerini Allah’ın emir ve yasaklarını öyle anlatın ki, hiçbir engel ortada kalmasın, perdeler kalksın, engeller kırılsın. Ve öyle anlatın, öyle güçlü-kuvvetli haykırın ki, yola gelmemiş olan ve gelmemekte direnen, inad eden insanların kafasına vururcasına, kafalarını çatlatırcasına, zangır zangır onları yerlerinden hoplatırcasına beyan edin, tebliğatını yapın! Artık bunun zamanı gelmiştir!.. ,,Ya Rabb’i! Nasıl yapayım? Böyle sert çıkışla, sert ifade ile onları yerinden hoplatacak derecede beyanlarla, beyan tarzları ile nasıl yapayım? 0 putperestler, bana dil uzatır, hücum eder!” Cenab-ı Hakk cevap veriyor: ,,Onların savuracakları tehditlere, size yapacakları zarara iltifat etme! Korkma! Onlar, ne söylerlerse söylesinler, onlar ne gibi tehditlerde bulunurlarsa bulunsunlar, sen hiç korkma, onların ağzına bakma! Onlar varsın, zırlasın dursunlar!” ,,Ey Resul-ü Ekrem! Ben senin arkandayım. Yardımım seninle beraberdir. 0, İslam dininin ve onun büyük kitabı olan Kur’an kanunlarının, Şeriat ahkâmının alaycısı, alaya alan o kimselerin hakkından gelirim, korkma!” ,,Şayet onlar bu sert çıkışların karşısında yola gelirlerse gelirler, gelmezlerse onları yerin dibine geçiririm. Sen bundan korkma, korkun olmasın!” ,,O müşrikler, o put perestler ki, onlar Allah’ın yanında Allah ile beraber başka bir ilâh tanırlar.” Yani bazen kâinatın sahibi ve yaratıcısı olan Allah’a kul olmaya çalışırlar, bazen de kendilerine ,,İlâh” kabul ettikleri, put ve tağut kabul ettikleri kimselerin veya şeylerin (heykellerin) yolundan giderler. Sıkıştıkları zaman ,,Allah” derler, rahata kavuştukları zamanda başkasını çağırırlar, ,,Ey putum!” derler, ,,Ey atam!” derler... Bundan bir kaç gün önce sizlere ne demiştim? Demiştim ki: Cuma günü aziz bir mübarek gündür: Kadir gecesinin günü feyizli, bereketli bir gün! Furkan Suresi’nin tefsirini bitirdik. Cuma günü de kısaca özetini yapacağız. Ve ondan sonra da, esas mevzumuza geçeceğiz. Bu surenin özeti şu dört meseleden ibarettir: 1- Allah’ın birliğini her yönüyle kabul etmek, O’na asla eş ve emsal kabul etmemek! 2- Kur’an’ın, Allah’ın kelamı ve O’nun ahkâmını beyan eden bir kitap olduğuna inanmak; 3- Hz. Muhammed’in peygamberliğini bütün delilleriyle isbat etmek. Bütün bu meselelerde ileri sürülen fikirleri cerh etmek, red etmek, ileri sürülen tereddüt ve şüpheleri gidermek; 4- Hakkıyla kul olmanın, Rahman’a, Allah’a hakkı ile kul olmanın yolu nedir, şatları nedir? Onları da ayet-i kerime’lerin beyanına ve ifadelerine dayanarak sekiz (8) şey olduğunu söyledik. Sekiz (8) tane vasfı siz, kendinizde bulundurursanız Allah’ın, halis-muhlis ve seçkin kullarından, Allah dostlarından olursunuz! Bunlar: 1- Allah ile beraber başka bir ilâha tapmamak. Allah ile beraber başka bir ilâha ,,Senin de yolundayız, senin de izindeyiz!” dememek. Daima ve daima ,,Allah birdir!” ,,hakikatler (gerçekler) sadece O’nun (Allah’ın) kitabında yer alır” demek. Hakk yol O’nun târif ettiği, gösterdiği yoldur. O’nun gösterdiği Kur’an yolunun, İslam yolunun dışındaki yolların hepsi batıldır, şirk yoludur, küfür yoludur! Bu, 67. ayetten ibaret olan, 3., 4., 5., 6., 7. sayfadan üç satır fazla olan bu sure-i celile’de ağırlık merkezi nedir biliyor musunuz? Şirkle mücadele, putperestlikle mücadele! Hemen hemen her sayfada putperestlikten bahseden ayetler var. Zannetmeyiniz ki, putperestlik, putlara tapma, tağutların yolunda olma, cahiliyyet devrine mahsus bir keyfiyettir. Hayır, her devirde, bunun örneklerine rastlanabiliyor; Kıyamete kadar da öyle olacaktır! Bir ara size söylemiştim: Kur’an-ı Kerim’de 160’tan fazla ayet-i celile’de şirkle, putperestlikle mücadeleye yer verilmiştir. Bazen düşünürdüm: ,,Ya Rabb’i! Nedir bunlar? Niye, bu kadar şirkten, putperestlikten bahsediyorsun?” ,,Artık onun devri geçti!”, ,,Putperestlik çağı kapandı!” gibi sözleri şimdi anlıyorum. Demek ki, her devirde putperestlik kendisini gösterebiliyor. Bazı insanlar, bazı beyinsiz kısa akıllı insanlar veya İslam’ı içinden yıkmak isteyen kötü maksatlı insanlar, ne yapıyorlar? Allah’ın birliğini, İslam’ın hakikatlerini gölgelemek, gizlemek ve bertaraf etmek için bazı insanları putlaştırıyorlar. ,,Yol, emniyet, yükseliş, kurtuluş senin yolundur, senin yolunda ve senin izindedir!” diye kendileri gibi aciz insanlara tapıyorlar. Ne demiştim? Çok tuhaf karşılıyacaksınız. Ama bir vakıa: Türkiye’de maalesef, kendilerine inanılan iki ilâh var: Birisi yerleri-gökleri yaratan, herşeyi bilen, herşeyi gören gerçek !lâh, Allahü Azimüş şan! İkincisi de, istiklal Savaşı’nın başkumandanı olan M. Kemal! ,,Canım olur mu, kim tapıyor ona?” Az sonra bunları izah edeceğim. Şu Ramazan-ı Şerif’in mübarek günlerinde bizde vebal kalmasın. Bir çok kişiler -M. Kemal’in lehinde ve aleyhinde konuşmayacağım- onu maske ederek iç ve dış İslam düşmanlar, yürütmek istedikleri melanetleri onun maskesi altında yürütmeye çalıştılar. Onu söyleyeceğim! Yalnız, kemal-i sükunetle ve sabırla dinlemenizi istirham ediyorum! Memlekette maalesef bir putperestlik hâkimdir! Sadece ona inananlar var. Sadece Allah’a inananlar var. Bir de, bu ikisi arasında ikisine de inananlar var. Sıkıştıkları zaman “Allah”, rahata kavuştukları zaman da ,,Atam!” derler. Dolayısıyla memlekette, iki çeşit anayasa var: Birisi bugün devleti yöneten, 1924’le başlayan ve 1961 anayasası ile değiştirilen ve devam eden anayasa, diğeri de, Kur’an-ı Kerim; İslam anayasası, Allah’ın anayasası!.. İki tane anayasa: Kemalizmi din haline getirmeye çalışan çevreler var. Dolayısıyla Türkiye’de iki din vardır -ki hıristiyanları ve yahudileri saymıyorum, onlar belli- bunlardan biri İslam, diğeri de demin ismini söylediğimdir: Kemalizm! İki türlü kanun vardır şu memlekette: Biri, 1961 Anayasası’na dayanılarak yapılan, ondan kaynaklanan kanunlar, diğeri de Kur’an kanunları, İslam kanunları! İki anayasanın birbirine ters düşen bazı hükümleri var. Yirmi sekiz (28) tanesini tesbit ettim ve daha da tesbit edilebilir. Ters düşen; biri “Evet” diyor, biri “Hayır” diyor. Biri “Haram” diyor, diğeri “Helal” diyor!.. Müslümanlar da şaşırdı: Hangisine inanacak, hangisine göre işlerimizi, muamelelerimizi, münasebetterimizi yürüteceğiz? 28 aykırılık, birbirine ters düşen maddeler: İki anayasanın biri, 1961 anayasası, diğeri de Kur’an-ı Kerim, Allah’ın anayasası! Kaynakları: Kaynak yönünden bunlar, birbirine ters düşer. Kur’an-ı Kerim nedir? Allah’ın kelamıdır, sözüdür. Neye dayanır? Neden kaynaklanır? Allah’ın şaşmaz ve sonsuz ilminden! Furkan Suresi’nden bir ayet-i kerime: “De ki ey Resulüm! Kur’an hakkında tereddüt ve şüphe edenlere söyle! 0, öyle uydurma bir kitap değil. Geçmişlerin masalları da değil. 0, yerlerde-göklerde, bütün esrar ve incelikleri bilen Allah’ın ilmine dayanan bir kitaptır. Yerlerde göklerde bütün esrarı en ince noktalarını bilen, idare eden Allah’ın ilmine dayanan bir anayasadır. Hele insanoğlunu bütün maddesiyle-manasıyla, ruhuyla-bedeniyle en ince noktalarına varıncaya kadar geçmişiyle-geleceğiyle, erkeği ile kadını ile, zengini ile fakiri ile yegane tamamıyla bilen bir Zat-ı Vacib’ül-Vücud’un ilmine dayanan bir anayasadır, Kur’an!.. 1961 anayasası neye dayanır? Dayandığı noktalardan birisi: Atanın devrimleri doğrultusundadır... Anayasanın üçüncü maddesi şöyle: ,,Atatürk devrimlerine bağlılığının tam şuuruna sahip olarak...” Hareket noktasından birisi bu! Bir de müslüman olmayan milletlerin anayasasını örnek alırlar. Müslüman olmayan milletler. Batının, küffar diyarının hıristiyanlık esasına dayanan batılıların anayasalarına dayanır. İşte iki anayasa kaynak itibariyle, taban tabana zıttır! Biri, Allah’ın şaşmaz ve sonsuz ilmine dayanır, diğeri de hatalarla dolu, insan kafasına dayanır, beşer kafasına dayanır. İşte iki anayasa! Değerlendirmesini sizler yapacaksınız, size bırakıyorum! 2- Hâkimiyyet meselesi: Kur’an anayasasında hâkimiyyet, kayıtsız ve şartsız Allah’ındır. Kanun koyma, hukuk nizamını vaz etme yetkisi sadece ve sadece Allah’a mahsustur. 1961 anayasasında ise, hâkimiyyet kayıtsız şartsız miletindir, insanlarındır. Şimdi bu anayasaya göre; Madde: 4- “Egemenlik (hâkimiyyet) kayıtsız ve şartsız Türk milletinindir!” Bir tarafta millet ve devlet idaresinde söz sahibi insanlar oluyor, mutlak acz içerisinde bulunan, hatalarla dolu olan insanlar, yaratıklar söz sahibi oluyor, bir tarafta da, yani Kur’an anayasasında da herşeyi bilen, herşeyi gören, insanın geçmişini, geleceğini tam manasıyla bilen Allahü Azimüşşan’a oluyor! Bu bir iman meselesidir, beyler! Hâkimiyyet; insanların gerek dünyevî yönden, ictimaî hayatlarında, gerekse devlet idaresinde söz sahibi olmaları, kanun koymaları demektir. 0 halde kanun koyma yetkisi yani hâkimiyyet kime aittir? Demin de söyledim: Tabi ki, Allah’a aittir! Buna, böyle inanacaksınız! Bu iman meselesidir! İşte aradaki çelişme: Hangisine inanacaksınız?.. 3- Din-devlet bütünlüğü: Kur’an anayasasına göre din devlet bütünlüğü vardır. Buna göre ne din devletten ayrılabilir, ne de devlet dinden ayrılabilir. Bunlar, ruhla beden gibi birbirini tamamlayan, iki unsurdur. İslama göre devlet, mutlaka dine dayanacak, Allah’ın hâkimiyyetine, Allah’ın anayasasına dayanacak. Devlet reisi sadece ve sadece Allah kanunları, Şeriat’ın kanunları uygulanıyor mu, uygulanmıyor mu onun kontrolünü yapacaktır. Efendimiz bir mübarek hadis’lerinde bakınız ne buyuruyor: «İslam ile devlet, din ile devlet iki kardeştir!» Biri olmadan diğeri işe yaramaz. Devlet, dine yardımcı olacak, din de devlete yardımcı olacak! Ama bugün 1961 Anayasası’na göre devlet laiktir. Ne demek laik? Laik demek: Devlet ayrı, din ayrı!.. Ruhla bedeni birbirinden ayırırsanız ne olur? Adam ölür! Böylece ne din bir şeye yarar, ne de devlet bir şeye yarar! İşte Türkiye’nin bugünkü yürekler acısı durumu, bunun bir neticesidir. Memlekette ne din fonksiyonunu, görevini yapabildi, ne de devlet! Kaldı ki, özellikle din yapamadı. Çünkü, dinin hükümleri birer birer terk edildi, namaza varıncaya kadar, oruca varıncaya kadar... Artık Türkiye’de bir çok aile ve çevrelerde, helal-haram diye bir şey bahis mevzu değildir. Devlet, dine sahip çıksaydı, haddine mi oruç tutan müslümanlara karşı, müslüman geçinen birisi sigara tüttürsün... Onun canına okur devlet! Laik bir devlet, dinden uzak bir devlet demektir; Dinden uzaklaştırılmıştır! Diğer taraftan l924 anayasasında bir madde vardı: “Devletin dini, Din-i İslam’dır!” Ve o güne kadar tarih boyunca hep bu madde vardı. Fakat bu tarihten (1924) sonra, o madde anayasadan kaldırıldı ve bu suretle devlet İslam’dan, dinden uzaklaştı! “Devlet ayrı, din ayrı!” derseniz ne olur? Devlet dinsiz, din de devletsiz kalır! 4- Birlik ve beraberlik, kardeşlik meselesi: Kur’an anayasasına göre bütün müslümanlar bir ümmettir ve soyu, dili, ırkı ne olursa olsun birbirlerinin kardeşidir! ,,Ancak, mü’minler kardeştir!” demiyor mu? Allah ve Resulü’ne inananlar birer kardeştir, birbirinin kardeşidir demiyor mu? Sınırlamıyor, sahayı geniş tutuyor! Müslüman olsun da, dünyanın, ister doğusunda, ister batısında yaşasin. Müslüman olsun da dili, soyu ne olursa olsun, ister Arap olsun, ister Kürt, ister Çerkez, ister Laz vs. olsun!.. 1961 Anayasası’na göre, devletin vasıflarından birisi ile milli olmak, yani Türk milletine ait olmak, Türkiye’nin sınırları içerisinde yaşayan Türk milleti ile ilgili olmak!.. ,,Madde: 2- T.C, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir!” 5- Mahkemeler: Mahkemeler, İslam anayasasına göre, Kur’an anayasasına göre hüküm ve karar verirken, bu hükümlerini, bu kararlarını Allah adına verirler, İslam adına verirler!.. Kur’an öyle diyor: ,,Ey Resulüm! (Ve bunun zımmında ey müslümanlar ve müslüman hâkimler!) Bu kitabı sana indirdik ki, bununla insanların ihtilaf ettiği meseleleri hall-u fasl edesin. Onların arasında hüküm ve karar veresin!” Buna dayanıyor!.. Sen ey hâkim! Allah’ın indirdiği İslam kanunlarıyle hükmet! Senin görevin budur! Hüküm verirken Kur’an’a, İslam’a dayanacaksın! Bunun bir de çok ağır cezasını, müeyyidesini getirmiştir: “Kim Kur’an kanunlarını, İslam kanunlarını kanun kabul etmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir!” (Maide, 44) “Artık Şeriat’ın modası geçti. 20. asır geldi. Yetersiz bir hukuk sistemi ile, bütün bir millet artık idare edilemez!” diye İslam hukukunu, İslam kanunlarını, hakir gören, yersiz gören, isabetsiz gören insan ne olursa olsun, kıpkızıl kâfir olur. “Kim Allah’ın indirdiği kanunlarla, gönderdiği Kur’an kanunlarıyle hüküm vermezse, (haberiniz olsun) onlar zalimlerin ta kendileridir!” (Maide Suresi) Bir başka ayet-i kerime’nin sonu: “... Fasıkların ta kendileridir!” (Maide Suresi) İnanıyor, en güzel hukuk nizamı İslam’dır! Buna inanıyor, hakim efendi, ama eline verdikleri beşerî kanunlarla, hukukla hüküm veriyor. Ne olur? İslam’ın yüceliğine, en güzel kanun İslam kanunlarıdır buna inandığı için kâfir olmaz, ama fasık olur. Niye? Davaları, Allah’ın haktan ibaret olan, adaletten ibaret olan kanunlarla halletmesi, fasl etmesi gerekirken, bunu bırakmış da hatalarta dolu, isabetsizliklerle dolu bir takım aczin ifadesi olan kanunlarla hükmediyor. Bu zulümdür! 1961 Anayasası’nda mahkemeler kararları neye dayanarak verir? Ne adına verir? Millet adına verir! “Madde: 7- “Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” 6- Ahlak anlayışı: İslam anayasasına göre, Kur’an anayasasına göre, bir İslam ahlağı vardır. 1961 anayasasına göre ise, genel bir ahlak kabul edilir. Ahlak, huy demektir! “Ahlak = İslam”, “İslam = Ahlak” demektir. İslam ahlaktan ibarettir, İslam’ın her meselesi ahlakîdir! Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: ,,Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim. Benden önceki peygamberler, güzel ahlakı getirdiler. Ben de onu ikmal etmeye geldim!” Fakat, 61 anayasasına göre, genel ahlaktan bahsediyor. Ne imiş genel ahlak? 0, öyle bir ahlak ki; Şarap içmek ahlaka zarar vermez, kumar oynamak ahlaka zarar vermez, gönlünü ederek zina etmek, gönlünü ederek namusuna dokunmak ahlaksızlık olmaz... Kızların kadınların başlarını açması, sokaklarda dolaşması ahlaka zarar vermez. Kendi kızını karısını yabancıların, başkalarının kollarının arasına verip de, dans etmesi genel ahlaka aykırı olmaz. Metres hayatı yaşaması, genel ahlaka aykırı olmaz!.. 7- Kötülükten men etme meselesi: Kur’an anayasasına göre, bir müslüman yanlış bir hareket, kerhen günah bir hareketi gördüğü zaman, hemen onun başına dikilecektir. Gücü yetiyorsa zor kullanacaktır, sopaya sarılacaktır. Buna gücü yetmiyorsa dille söyleyecek. Buna da gücü yetmiyorsa, ondan nefret duyup ayrılacaktır, uzaklaşacak ve kalbiyle de buğuz edecektir. Peygamber (s.a.v.) ifadesine göre; namaz kılmayan karısını dövebilir, namaz kılmayan kızını, oğlunu zorlayabilir, dövebilir! 1961 anayasasına göre ne diyor: „Hiç kimse ibadetlere ve benzeri şeylere zorlanamaz!” Buna göre bir kimse mesela hanımına, ,,Ey hanım! Sen namaz kılmazsan seni döverim!” diyemez. Karakola gittiği zaman o kimse, suçlu çıkar. Evladını, kızını namaz kılmaya zorlayamazsın! Kızı, kendi haline bırakırsanız, ya davulcuya varır, ya da zurnacıya!.. Bir hadis-i şerif: ,,Bu din bir zaman gelecek ki, bazı yaramaz kişiler tarafından lime lime, ilik ilik çözütecektir. (Emir ve yasakları terk edilecektir.) İlk çözülecek olan hükümdür...” Hüküm, ahkâm şer’î hükümler, yani devlet idaresinde Kur’an’a, Şeriat’a, İslam’a söz hakkının verilmemesi, elinden alınması. “Hayır sen karışma bize! Senin devrin geçti! Sen bizi idare edemezsin!” Kısaca ilk çözülen bu! Bu çözüldü mü zaten kıyamet koptu demektir. Türkiye’de öyle olmuştur! ,,Sonuncusu da namazdır!” İşte namaz da yavaş yavaş ailelerden, köylerden, mahallelerden silinmeye başlamıştır! Neden? Çünkü devletin dinle alakası yoktur da ondan! Peygamberimiz bir hadis-i şerif’inde buyuruyor ki: “Allah, Kur’an ile nasihatla yola getirmediklerini devletin eliyle, devletin zoruyla yola getirir!” Namazını kılmayan gence, orucunu yiyen birisine devlet eliyle, bir sopa attınız mı, aklı başına gelir! “Madde: 19- “Kimse ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz!” 8- irşad meselesi: Kur’an anayasasına göre, irşad makamında bulunanın -başta Peygamber olmak üzere- iki vazifesi vardır: Biri, İslamî hayatı yaşayanları müjdelemek, Allah’ın rızası ile cennetiyle müjdelemek! Diğeri de, uyarmak, kınamak; “Yahu sen müslüman değil misin? Niye camiye cemaate gelmiyorsun? Sen niye orucunu yiyorsun?..” demek. Fakat, yine 61 anayasasının 19. maddesinde, “Hiçbir kimse durum ve tutumundan, inancından dolayı kınanamaz!” der. Şimdi adam benim Kitab’ıma sövsün, benim Peygamber’ime dil uzatsın, benim namazıma müdahale etsin de, ben onu kınamıyayım, onu hoş göreyim?!. Benim babama sövdüğü zaman ne yapıyorum? Ayaklanıyorum değil mi? Feryad ediyorum, “Benim babama sövdü adam!” diye şikayet ediyorum. 0 halde benim kitabım, benim dinim, benim Peygamber’im, benim Mâbud-i Hakiki olan Allah’ım, babamdan daha mı geri? Bunların hatırı, babamın hatırından daha mı az?!. 9- İlim öğrenme meselesi: Kur’an anayasasına göre, her müslümanın yapması gereken, gerek ibadetler olsun, gerek dünya işleri olsun, gerek iman meseleleri olsun, gerek helal ve haram olsun, bütün bunları öğrenmeye ve namaz caiz olacak kadar da, hiç olmazsa Kur’an’dan bellemeye, ezberlemeye mecburdur, farzdır! İslam’ın anayasasının hükmü bu! Öğreneceksin, ne kadar helal haram varsa, ne kadar farz, vacip, sünnet varsa bunları öğreneceksin! Kur’an’ı da öğreneceksin! Namaz caiz olacak derecede Kur’an’ı da öğreneceksin!.. 1961 anayasasına göre: ,,Kendi arzusuna bağlıdır!” “Madde: 19- ,,Din eğitimi ve öğretimi, ancak kişilerin kendi isteklerine ve küçüklerin de, kanunî temsilcilerinin isteğine bağlıdır.” Buna göre ne oluyor bakın: Okullarda din dersi vardır. Bilhassa bazı çevreler farklılık arzeder. Gidiniz, okullara din dersine giren öğrenci sayısı ya üç tane, ya beş tane bulursunuz ya da hiç bulamazsınız. Babasında o şuur yok ki! Verdiniz mi ki şuuru? İslam’ın önemini idrak etsin de, “Benim çocuğum mutlaka din dersine girecektir!” desin. Adam kendi girmemiş din dersine. Ne bilir dinin önemini? Siz, çocuğun eline silahı verirseniz, ne olur? Çocuk, ya babasını vurur, ya da komşusunu!.. 10- Kanunlar: Kur’an anayasasına göre bütün kanunlar, siyasî olsun, iktisadî olsun, hukukî olsun hepsi de dine dayanır, İslam’a dayanır. Bu anayasada her şey, çıkarılacak kanunlar Allah’ın kitabına dayanır. 1961 anayasasına göre, hiçbirisi dine ve din kurallarına dayandırılamaz! Madde: 19- “Hiçbir kimse devletin sosyal, iktisadî, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandıramaz!” Yani Allah’ın kitabına dayandıramaz. Şimdi bir kimse, “Dinde bu daha güzeldir. Geliniz ey milletvekilleri! Ben bir teklif getiriyorum: Kur’an’ın, Şeriat’ın hükmünde şu mesele, şu iktisadî mesele, yegane ve daha güzel olan Allah’ın ilmine dayanıyor. Ben böyle bir teklif getiriyorum!” dese, mevcut anayasaya göre red edilir onun teklifi, gündeme getirilmez bile... Eyvah bu milletin haline!.. 11- yemin meselesi: Kaldı ki, Türkiye’de hangi müessese kaldı ki, tahrif edilmemiş olsun. Bu müessese de yıkıldı. Nedir o? Milletvekilleri, reisicumhur, mahkemelerde hakim ve savcıların yaptıkları yemine bakın, yemin ederken ne diyorlar: “Namusum üzerine söz veriyorum!” Bu yemin, yemin değildir! Hatalı konuşmayayım diye fıkıh kitaplarımıza baktım. Allah’ın isminden başka şeylere, başka şeyler üzerine yemin ederse, onun imanı tehlikeye düşer! Sen kim oluyorsun ki, ne oldun ki sen? Böyle bir yemin yürür mü? Böyle bir yemin, yemin edeni bağlar mı? Bağlamaz! Ama Kur’an anayasasında, ,,Vallahi”, ,,Billahi”, ,,Tallahi” diye yemin edeceksiniz. Veya Cenab-ı Hakk’ın belli isimlerinden birisi üzerine yemin edeceksiniz. Bunun dışında ,,Senin başın için, senin namusun için ben yemin ediyorum!” dese, dini-imanı tehlikeye düşüyor. 12- Tesettür meselesi: Allah kanununda, kadınlar, kızlar saçlarının telini bile açamaz, kulağını gösteremez, gerdanını gösteremez, bacaklarını gösteremez. İslam anayasasında bu haramdır, bakana da, baktırana da haramdır! Ama 1961 anayasası ne diyor? ,,Ben bu haramlığı mübah kıldım, kaldırdım!” ,,Bir kadın, bir kız başını açtığından dolayı onu kınayamazsınız. Örtmeye de zorlayamazsınız!” (Bkz: Madde 19) 19 Mayıs ne melanet, ne felakettir! Memleketin genç yaşta olan o kızlarının af edersiniz bacaklarını, baldırlarını açıp da arkadan seyretmek, şehevî arzuları canlandırmak... Bunu İslam anayasasının, Kur’an anayasasının hiçbir yerine sığdıramadığınız gibi, hiçbir vicdan da bunu kabul etmez! Ama 61 anayasasına göre bu mübahtır! Cuma namazı: Adeta şöyle diyorlar: «Var olsunlar hırıstiyanlar, yaşasınlar hırıstiyanlar ve ölsün müslümanlar!» «Ey hıristiyanlar! Biz Cuma’dan tatili kaldırdık da Pazar’ı tatil yaptık. Siz rahat rahat kiliseye gidin, yorulmayın! Ve ey yahudiler, size de hak tanıdık. Siz de rahat rahat havraya gidin!» Peki ya müslüman? Bu memleketin gerçek sahibi olan müslüman, Cuma’sını nasıl kılacak? Kur’an’da Cenab-ı Hakk şöyle diyor: ,,Cuma gününde ezan okunmaya başladığı zaman Allah’ın zikrinden olan Cuma namazına, hutbeyi dinlemeye koşun!” Yani ,,Bütün işlerinizi terk edin!” Ki, bu alış-veriş de olsa! Ama ne diyorlar: ,,Şimdi ey benim işçim! Sen Cuma namazına gidemezsin. Ben 61 anayasasında buna yer vermedim. iş saatlerini buna göre ayarlamadım. Ey memur! Sen de Cuma namazına gidemezsin! Ey öğretmen, ey öğrenci! Sizler de Cuma namazına gidemezsiniz! Bakmayın, İslam’ın çağrısına, bakmayın Allah’ın ibadetine beyanına!..” Evet, memleket böyle değil mi? Öğretmen olsun, öğrenci olsun, Cuma namazına gidemiye gidemiye ne olur? Cuma’sız ve namazsız olur! Her yerin Cuma namazı saati, mesai saatine rastlamıyor ki! Doğusuyla batısı arasında bir saatten fazla fark var. Bazen tesadüf (tevafuk) ediyor, bazen de etmiyor. Ders saatinde Cuma namazı geliyor, öğretmen gidemez, hesap sorarlar. Öğrenci gidemez, yok yazarlar. Buyurun!.. “Efendim, camilerin kapısı açık! Kimin ibadetine engel olunuyor?” İşte bu nedir? Hin oğlu hin! Nedir bu? Sen doğrudan doğruya, bu dört zümreyi Cuma’dan men etmiyorsun ama, öyle kayıtlar, öyle şartlar getirmişsin ki, bu insanlar Cuma namazına gitme fırsatını bile bulamıyorlar. Faiz meselesi: Allah (c.c.) şiddetle ve nefretle faiz vermeyi de, almayı da haram kıldı. Kur’an anayasasına göre böyle! Ama 61 anayasası ne diyor: „Ben faiz hakkındaki haramı da kaldırdım, serbest ettim. Faiz verebilirsiniz de, alabilirsiniz de... Bana göre bunda bir beis yoktur!” Bunlar Allah’a meydan okumak değil mi? Bunlar, putperestlik değil mi? İçki meselesi: Kur’an ne diyor: Şarap içmek haramdır. Şarap imal etmek ve dolayısıyle şarap fabrikası kurmak, şarap taşımak, şarap içirmek ve içmek haramdır. Bunları yapanlar mel’undurlar. Bu İslam anayasasına göredir!.. 61 anayasası ne yapıyor? ,,Ben bunu tatil ettim! Hiçbir şey lazım gelmez!” diyor. Kumar da öyle! Hadd meselesi ve hırsızlık: İslam Anayasası’na göre şahidler dinlendikten sonra hırsızın eli kesilir. Ama 61 anayasası ne diyor: „Ben batıdan getirdiğim ceza kanunları ile cezalandırırım; Bir kaç gün atarım içeri dinlenir...” ,,İçki içene 80 sopa vurun!” İslam anayasasına göre böyle! 61 anayasasına göre ise, kimseyi rahatsız etmezse, içtiği kadar içebilir. Kısas da böyle! Recm: Zina eden taraflar, eğer nikah başlarından geçmemişse, yani bekar iseler kendilerine 100’er sopa vurulur. Akılları başlarına gelsin! Hem de ceza meydanda infaz edilir, meydan dayağı atılır. Çünkü namus çok mühimdir, onlara meydan dayağı atılır. Şayet, nikah (evlilik) hayatı başlarından geçmiş ise, o zaman da. ölüm cezasına çarptırılır; Öldürülür, taşlanır, kurşuna da dizilmez. Ya, ne yaparlar? Yarıya kadar toprağa gömerler, gelir müslümanlar onu taşlar. İlk önce o kararı veren hakim taşı atar ve öyle gözler önünde öldürülür. Niye? Çünkü suç çok büyük; Namus meselesi! Sen, nasıl oldu da o müslümanın namusunu kirlettin? Mevcut kanunlara, bu anayasaya dayanan kanunlara göre, sen şunun kızının, bunun karısının gönlünü et de, şu kadının gönlünü et de ne yaparsan yap! Süt anne meselesi: Bu anayasaya dayanan kanunlara göre süt anne meselesinin yasağı yoktur. Bir kimse süt annesi ile evlense, süt bacısı ile evlense, birisi de gidip şikayet etse mahkeme onu dinlemez. “Benim kanunlarımda yok bu!” der. Ve bana göre mübahtır ve evlenebilir! Halbuki Kur’an anayasasında, sütü emmiş olan ne o kadınla evlenebilir, ne de o kadının doğurduğu erkek çocukların yahut çocukların evlenemediği kimseyle evlenemez. Oruç meselesi de böyledir! Sokaklara bakınız! Üzüm yiyen, meyve yiyen, sigara içen insanlarla dolu... Yahu burası Moskova mı? Burası Avrupa mı? “Burası bir İslam memleketidir!” diyen yok, diyemezsiniz. Buna müdahale edemezsiniz. Sizi karakola götürürse, rezil ederler. Kınayamazsınız!.. Zekât meselesi: İslam kanunlarına ve anayasasına göre devletin gelir kaynaklarından birisi de zekâttır. Zekât ve toprak mahsullerinin onda biri devletin hakkıdır. Ama bu anayasaya göre, 61 anayasası bunları kaldırdı. “Bunlar dinî işlerdir, ben buna karışmam!” diyor. Vergi meselesi: Vergi vereceksiniz. Kazancınızın yüzde şu kadarını vereceksiniz. Müslüman, çıkmaza girdi: “Bir taraftan vergi vereyim, bir taraftan da zekâtımı vereyim, bunun altından nasıl çıkarım?“ Verdiği, vereceği bir iken iki oluyor. Miras meselesi: Kur’an anayasasına göre, Allah (c.c.) kanununda erkeğin hakkı ikidir, kadının hakkı birdir. Fakat bu anayasa ne yaptı? Buna dayanan, batıdan alınan kanunlar ne yaptı? Bunu da kaldırdı. “Hayır, yanlıştır! Öyle şey olmaz!” dedi. Yahu Allah’ın kitabında böyledir. Ama adam, “Ben Allah filan anlamam!” diyor. Bu böyle demek değil midir? ,,Ben kadına da eşit veririm, erkeğe de eşit veririm. Bu benim kanunum!” Resim ve heykel meselesi: Kur’an anayasasına, İslam anayasasına göre, İslam’da heykel yapmak yoktur. Duvarlara asılan resimlerin ve meydanlara dikilen heykellerin bulunduğu yerlere melek girmez diyor Peygamber. Bununla ilgili olarak Sahih-i Buhari’de 13 tane hadis vardır. Ve tüm bunlara rağmen siz gelin de, bu anayasaya göre: “Hayır, memleket baştan başa heykellerle dolacak. Her okulun bahçesinde bir heykel olacak. Her okulun sınıfında bir fotoğraf olacak!” Ne oluyor? İslam anayasasına göre, böyle olan yerlere melek girer mi? Girmez. Dolayısıyla, meleğin girmediği yerlere şeytan girer. Ve çocuklarımız azdıysa, onları azdıran sebeplerden birisi de budur! Koruma kanunu: Bu şahsî koruma kanunudur. Hiçbir kimse Atatürk’ün aleyhinde konuşamaz. Konuşursa kanunlar onu cezalandırır. Gördünüz, dinlediniz. Geçenlerde İstanbul’da bir mevlid duasında bazı kişiler buna karşı çıktılar. Daha sonra ne oldu? Türkiye’de yer yerinden oynadı. Bütün resmî çevreler, devlet erkanı, anayasal kuruluşlar hepsi bağırdılar çağırdılar. ,,Kimdir bunlar?”, ,,Bunların dilini keseriz!”, ,,Bunların kolunu kırarız!”, ,,Bunları mahv-u perişan ederiz!” Böyle demediler mi? Ve mahkemeye de verdiler! Gelin siz de, görün! Allah’a sövenin haddi hesabı var mı? Allah’a küfrediyor da kimsenin -bu zevattan, bu çevreden kimsenin- kılı kıpırdiyor mu? Bu hususta, Allah’a dil uzatılır, küfürler yapılır, sövülür de kimsenin kilı kıpırdamaz, kanunlar onun yakasına yapışmaz ama, atanın aleyhinde tek kelime konuşanın hali ne olur? Dilini koparmaya kalkışırlar! Aldığımız mâlumata göre meclisin önünde büyük bir heykel yapılıyor. Maliyeti 10 ile 15 milyon lira arasında tutuyor... “Bu fakir milletin paraları nereye gidiyor?” Bunu söylemek de yasak! Bunun ilmini yapacağız, fikriyatını yapacağız! Bunun yanında bir de meclise bir cami mevzu ediliyor. Bilmem temeli atıldı mı? Duydunuz mu?.. Ve nihayet: Yol meselesi, yol takibi var ya! Ne diyorlar? ,,Falanın yolundayız, fılanın yolundayız!” Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! İslam anayasasına göre, Kur’an anayasasına göre, insanoğlunun takip edeceği, müslümanın takip edeceği yol Kur’an yoludur, İslam yoludur! Bakınız Kur’an bunu haykınyor: ,,İşte bu benim dosdoğru yolumdur. Ona tabi olun!” El-Fatiha!.. |
Onlar olsa olsa
Islam adini kullanan Sex Partei olurlar.... baska bir seyden haberleri yoklar....
Cok var bu gibi manyakl ve onlarin yolunda giden enayiler..... Ben bir taneseini taniyorum.... geri zekali sabah aksam calisir ve Erbakana yediri parasini..... su aralar acayip tasliyorum onu..... sinirden ölmek üzere...... Enayi servetini yatirmis Erbakanin cebine simdi agliyor.... geber, sana zamaninda ne kadar dedik ama kafa yokki..... Bu ve benzeri terikatlara üye olup Allahin yerine baskasini Allah edip ona ibadet edeblere ne Allah iyi bakar nede insanlik..... BU böyle biline |
ŞEYTANIN HİLELERİ
SECERET " ÜL KEVN
Muhyiddin-i Arabi İbn-i Abbas (r.a) Hz." inden naklen Muaz b, Cebel rivayet ediyor : —Bir gün Resullullah (s.a) ile beraberdik. Ansardan birinin evinde toplanmıştık.. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi : —Ev sahibi..... içerdekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var. Bunun üzerine , herkes Resullullah (s.a)efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orda ve her zaman büyük oydu... İzin ondan çıkacaktı. Resullullah (s.a) Efendimiz, duruma vakıf oldu ve : — << Bu seslenen kimdir bilir misiniz?>> Buyurdu.... Biz hep birden şöyle dedik : — En iyi bilen ALLAH ve Resuludur. Bunun üzerine Resullullah (s.a) Efendimiz : — << O, lain iblistir. –Şeytandır– Allah"ın laneti onun üzerine olsun....>> Buyurunca; hemen Hz. Ömer : — Ya Resullullah , bana izin veriniz onu öldüreyim. Dedi.... Resullullah (s.a) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu: — << Dur ya Ömer , biliyomusun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir... Öldürmeyi bırak.>> Sonra şöyle buyurdu: —<<Kapıyı ona açın gelsin... O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.>> * * * Bundan sonrasını yani Ravi" den dinleyelim ; Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Birde baktık ki, şekli şu : Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu. Sonra, şöyle bir selam verdi ; Selam ya Muhammed ; selam size ey cemaat-i müslimin. Onun bu selamına Resullullah (s.a) Efendimiz şu mukabelede bulundu ; << Selam Allah"ındır ya lain >> Sonra şöyle buyurdu : << Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş? >> Şeytan şöyle anlattı ; Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim. Resullullah (s.a) Efendimiz sordu ; << Nedir o mecburiyetin ? >> Şeytan anlattı ; İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki ; Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor : Muhammed "e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin. Sonra ... Allah-ü Taâlâ buyurdu ki : "Söylediklerine bir yalan katarsan , doğruyu sölemezsen .... seni kül ederim ; rüzgara savurur ... Düşmanlarının önünde , seni rüsvay ederim." İşte ... böyle ; ya Muhammed , o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor . Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ;düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur. Bundan sona Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle sordu : — << Madem ki , sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat : Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ? >> Şeytan şu cevabı verdi : Sensin ya Muhammed. Allah" ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilirki? Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu : << Benden sonra , en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?...>> Şeytan anlattı : Müttaki bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir. Bundan sonra , sual cevap aşğıdaki şekilde devam etti. Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu ; şeytan anlattı : << Sonra kimi sevmezsin ? >> Kendisini sabırlı bildiğim , şüpheli işlerden sakınan alimi ... << Sonra ? >> Temizlik işinde ... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi. << Sonra ? >> Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez. << Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ? >> — Ya Muhammed , ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını ; halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım. << Sonra kim ? >> Şükreden zengin. << Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ? ...>> — Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki : şükreden bir zengindir. Resullullah (s.a.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu : << Peki, ümmetim namaza kalkınca , senin halin nice olur? ..>> Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar . Titrerim. << Neden böyle olursun ; ya lain ? .. >> Çünkü bir kul , Allah için secde edince bir derece yükselir. << Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?...>> O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar. << Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ? >> O zaman da çıldırırım. << Peki, ya Kur"an okudukları zaman nasıl olursun ? ..>> O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm. << Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ? .. >> — Ha, işte.. o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline , ve beni ikiye böler. Resullullah (s.a.) Efendimiz sebebini sordu : << Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Ebamürre ? >> Bunun üzerine iblis : Onu da anlatayım .. Dedikten sonra anlatmaya başladı : Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ; 1 - Allah-ü Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler. 2 - O , sadaka veren kimseyi halkına sevdirir. 3 - Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar. 4 - Allah-ü Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder. Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu : << Ebubekir için ne dersin ?>> İblis ise şu cevabı verdi : O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam"a girdikten sonra nasıl bana itaat eder ? << Peki, Ömer b. Hattab için ne dersin ? .. >> İblis ona da şu cevabı verdi : Allah"a yemin ederim ki ; her gördüğüm yerde ondan kaçarım. << Peki , Osman b. Affan için ne dersin ? >> Ondan utanırım ... hem de çok ... Nasıl ki , Rahman" ın melekleri de ondan utanırlar..., << Peki, Ali b. Ebutalib için ne dersin ? >> İblis onun için de şöyle dedi : — Ah onun elinden bir kurtulsam... O, kendi başına kalsa ; ben kendi başıma kalsam... O beni bıraksa.... ben de onu bıraksam .. Ben onu bırakırım ; ama o beni bırakmaz. Resullullah (s.a.) Efendimiz , yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra , şöyle buyurdu : << Ümmetime saadet ihsan eden ; seni taa, belli bir vakte kadar şeki kılan Allah"a hamd olsun. >> Resullullah (s.a.) Efendimiz " in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi : — Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede ? Ben , o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın ?.. Ben , onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar , benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah"a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini ... Ümmilerini ve okumuşlarını ... Facirlerini ve abidlerini ... Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat , Allah"ın halis kullarını ... Evet, bunları azdıramam. Bunun üzerine Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu : << Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ? ... >> Bu suale İblis şu cevabı verdi : —Bilmez misin ? ya Muhammed , bir kimse ki , dirhemini ve dinarını sever ... O Allah için bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem ki ; dirhemini dinarını sevmez ; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.. bilirim ki o : ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır kaçarım. Bir kul malı ve övülmeyi sevdiği süre , kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet , o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir. Bilmez misin ki : mal sevgisi , büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misin ki ya Muhammed , baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyükleri arasındadır. İblis anlatmaya devam etti : —Ya Muhammed , bilmez misin ? ... Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra ... o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım.Bir kısmını da , meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince , aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince ... onlarla da , bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer.; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne ... hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki ;başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye... İşte ... böylece , onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar. İblis, bundan sonra , aldattığı bir rahibin hikayesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi : — Bilmez misin ; ya Muhammed, Rahip Borsisa : tam yetmiş yıl ihlas ile Allah " a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta , duası ve bereketi ile şifayap oluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , ona şöyle anlatır : << .... Şeytan hali gibidir ki ; o insana : – Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir oldu. : bu defa ona şöyle dedi : Ben senden uzağım . . Ben alemlerin Rabbi olan Allah"tan korkarım .>> (59/16) İblis bundan sonra bazı kötü huylar üzerinde durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı.. YALAN — Bilmez misin ya Muhammed , yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse ... o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse ... o da benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed , ben Adem"e ve Havva"ya yalan yere Allah adına and içtim. <<Muhakkak ben size nasihat ediyorum.>> (7/16) Dedim... Bunu yaparım : çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir. GIYBET - KOĞUCULUK — Gıybet ve koğuculuğa gelince .... Onlarda benim meyvelerimdir ve şenliğimdir. NİKAH ÜZERİNE YEMİN ETMEK — Her kim talak üzerine yemin ederse ... günahkar olacağından endişe edilir. İsterse bir defa olsun .. İsterse doğru şey üzerine olsun. Her kim talakı ağzına alırsa .. taaa.. hakikati belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar hep zina çocuğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden hepsi cehenneme girer. NAMAZ — Ya Muhammed , namazı an be an tehir edilince ... onu da anlatayım. O her ne zaman ki , namaza kalkamak ster; tutarım . Ona vesvese veririm. Derim ki : " henüz vakti var. Sende meşgulsün. Hele şimdilik işine bak . sonra kılarsın." Böylece o : Vaktinin dışında namazını kılar... Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır. Şayet o kimse beni mağlup ederse .. ona insan şeytanlarından birini yollarım... Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar. O, bunda da beni mağlup ederse .. bu sefer onun hesabını namazında görmeye bakarım. O namazın içinde iken ; sağa bak .. sola bak... Derim... O da bakar ... O ki böyle yaptı... Yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona : Sen ebedi yaramaz bi iş yaptın. Derim ve böylece onun huzurunu bozarım. Sende bilirsin ki ya Muahammed , her kim namazda , sağa ve sola çokça bakarsa , Allah onun namazını kabul etmez. Bunda da ona mağlup olursam . Yalnız başına namaz kıldığında yanına giderim. Ve ona ; çabuk çabuk kılmasını emrederim. O da , başlar ; namazını çabuk çabuk kılmaya. Tıpkı horozun , gagası ile yerden bişeyler topladığı gibi. Bu işi yaptırmakta da ona başarı kazanamazsam bu sefer , cemaatle namaz kılarken onun yanına varırım. Orada başına bir gem takarım. Başını imamdan evvel secdeden ve rükü"dan kaldırırım. İmamdan evvel de secde ve rüku yaptırırım. İşte o böyle yaptığı için , kıyamet günü , Allah onun başını eşek başına çevirir. O kimse bunda da beni yener ise .. Bu defa , ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrederim. Böylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama bu işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam. Bunda da mağlup olursam , bu sefer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna üflerim. Ben üfleyince , o esnemeye başlar. Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa .. onun içine küçük bir şeytan girer , dünya hırsını ve dünyevi bağlarını çoğaltır. İşte.. Bundan sonra o kimse , hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar. Şeytan bundan sonra konuşmasına devam etti : — Sen ümmetin hangi saadetinten ferah duyarsın ki ? Ben onlara ne tuzaklar kurarım... ne tuzaklar. Miskinlerine , çaresizlerine ve zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki : Namaz size göre değil.. O, Allah"ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir. Sonra hastalara giderim : —" Namaz kılmayı bırak " derim çünkü Allah-ü Teala : << hastalara zorluk yok.....>> (24/61) buyurdu. İyi olduğun zaman kılarsın. Ve böylece o, namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir. Şayet o, hastalığında namazı terkederek ölüp giderse, Allah"ın huzuruna çıkarken, Allah-ü Teala"yı öfkeli bulur. Sonra şöyle dedi : — Ya Muhammed , eğer bu sözlerime yalan kattımsa , beni akrep soksun. Sonra.... Eğer yalan varsa .. Allah "tan dile beni kül eylesin. *** İblis bundan sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi : — Ya Muhammed , sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun ? Halbuki ben onların altı da birini dininden çıkardım. Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ona , yani İblis"e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi : << Ya lain , senin oturma arkadaşın kim ? >> Faiz yiyen. << Dostun kim ?>> Zina eden. << Yatak arkadaşın kim ?>> Sarhoş << Misafirin kim ? >> Hırsız. << Elçin kim ?>> Sihirbazlar. << Gözün nuru nedir?>> Karı boşamak. << Sevgilin kim ?>> Cuma namazını bırakanlar. Resullullah (s.a.) Efendimiz bu defa başka bi mevzua geçti ve şöyle sordu : << Ya lain , senin kalbini ne yıkar ?>> Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi. << Peki, senin cismini ne eritir ?>> Tevbe edenlerin tevbesi. << Peki , ciğerini ne parçalar, ne çürütür ? >> Gece ve gündüz, Allah"a yapılan bol bol istiğfar. << Peki yüzünü ne buruşturur ? >> Gizli sadaka. << Peki gözlerini kör eden nedir ?>> Gece namazı. << Peki, başını eğdiren nedir ? >> Çokça kılınan cemaatle namaz. Resullullah (s.a.) Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve şöyle sordu : << Sana göre insanların en saadetlisi (!) kimdir? >> Namazını bilerek kasden bırakanlar. << Peki , insanların en şakisi kimdir ? >> Cimriler << Peki, seni işinden ne alıkoyar ? >> Ulema meclisleri << Peki , yemeğini nasıl yersin ? >> Sol elimle parmaklarımın ucu ile. << Peki , sam yeli estiği zaman ne ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin ? >> İnsanların tırnaklarının arasında. Resullullah (s.a.) Efendimiz bundan sonra , bir başka bir mevzuu sordu. İblis de cevap verdi . << Rabbinden neler talep ettin ? >> On şey talep ettim. << Nedir onlar ya lain ?>> Şunlardır : 1. Allah"tan diledim ki, beni ademoğullarının malına ve evladına ortak ede. Bu ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu : << Onlara ortak ol... Mallarına ve çocuklarına . Onlara vaad et. Halbuki şeytan onlara gurur vaad eder...>> (17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir. Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim , faiz ve haram karışan yemeklerden yerim. Şeytandan Allah"a sığınılmayan malın da ortağıyım. Cinsi münasebet anında ; Allah"a şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim. Ve o her birleşmeden hasıl olan çocuk , bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Her kim hayvana binerken , helal yola gitmeyi değil de , aksini isteyerek binerse , bende onunla beraber binerim. Yol arkadaşı ve binek arkadaşı olurum. Bu da Ayet-İ Kerime ile sabittir. << Onlar üzerine süvarilerinle , piyadelerinle yaygara çıkart..>> (17/64) 2. Allah-ü Teala"dan diledim ki : Bana bir ev vere .. Bu dilediğim üzerine hamamları bana ev olarak verdi. 3 .Diledim ki bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana mescid yaptı. 4. Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı olarak verdi. 5. İstedim ki ; bir ezan vere , Mezmurları verdi. 6. Diledim ki ; bana bir yatak arkadaşı vere.. Sarhoşları verdi. 7. Diledim ki ; bana yardımcılar vere ... Bunun içinde kaderiye mensuplarını verdi. 8. İstedim ki ; bana kardeşler vere .. Mallarını boş yere israf edenleri verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlarda şu Ayet-i Kerime ile sabittir : << O kimseler ki ; mallarını boş yere harcarlar... Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır. >> (17/27) Bir ara Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle buyurdu : << Eğer söylediklerini, Allah"ın kitabındaki ayetlerle ispat etmeseydin. Seni tastik etmezdim.>> Bundan sonra İblis devam etti : 1.Ya Muhammed , Allah"tan diledim ki ; ademoğullarını ben göreyim ; ama onlar beni göremeyeler. Bu dileğimi de yerine getirdi. 2.Diledim ki ; ademoğullarının kan mecralarını bana yol yapa ; Bu da oldu. Böylece ben, onlar arasında akıp giderim. Gezerim. Hem nasıl istersem. Bütün bu isteklerimi verdi . " Hepsi sana verildi .. Buyurdu. " Ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra şunu da ekleyeyim ki ; benimle beraber olanlar , seninle beraber olanlardan daha çoktur. İşte .. Böylece kıyamete kadar , ademoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar. Bundan sonrasını İblis şöyle anlattı : Benim bir oğlum vardır. Adı : ATEME "dir. Bir kul , yatsı namazını kılmadan uyursa .. gider ; onun kulağına bevleder. Eğer böyle olmasaydı ; imkan yok , insanlar namazlarını eda etmeden uyuyamazlardı. Benim bir oğlum daha vardır ki ; onun adı da MÜTEKAZİ "dir. Bunun vazifesi de ; yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır. Mesela bir kul , gizli bir taat işlerse .. ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa MÜTEKAZİ onu dürter. En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkarmaya muvaffak olur. Böylece ; Allah-ü Teala onun yüz sevabından doksan dokuzunu imha eder. Çünkü bir kulun yaptığı gizli bir amel için tam yüz sevap verilir. Sonra .. Benim bir oğlum daha vardır . Onun adı da KÜHAYL dir. Bunun işi de , insanların gözlerini sürmelemektir. Bilhassa , ulema meclisinde ve hatip hutbe okurken. Bu sürme onların gözüne çekildi mi , uyuklamaya başlarlar. Ulemanın sözlerini işitmezler. Böylece hiç sevap alamazlar. Bundan sonra İblis şöyle anlattı : — Hangi kadın olursa olsun .. Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur. Ve onu , bakanlara güzel gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir. Mesela : Elini kolunu dışarı çıkar ; göster. Der .. o da , bu emri tutar. Elini , kolunu açar, gösterir. Bundan sonra , o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar. İblis bundan sonra ; Resullullah (s.a.) Efendimiz " e kendi durumunu anlatmaya başladı : —Ya Muhammed bir insanı delalete sürüklemek için elimde bir imkan yoktur. Ben ancak vesvese veririm. Ve bir şeyi güzel gösteririm. O kadar. Eğer delalete sürüklemek elimde olsaydı , yeryüzünde ; << Allah"tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah"ın resülüdür. >> diyen herkesi , oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım. Hepsini delalete düşürürdüm. Nasıl ki senin elinde de , hidayet nevinden bir şey yoktur. Sen ancak Allah"ın Resulusun. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı, yeryüzünde tek kafir bırakmazdın. Sen Allah"ın halkı üzerinde bir hüccetsin. Bende , kendisi için ezelde şekavey yazılan kimselere sebebim. Said olan kimse , taa , ana karnında iken saiddir. Şaki olan da , yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan da Allah , Şekavet ehli kılan da Allah . Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu. << Bunlar, taa sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek... Ancak Rabbın esirgedikleri hariç..>> (11/118-119) << Allah"ın emri behemehal yerini bulan bir kaderdir.>> (33/38) Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz , İblise şöyle buyurdu : << Ya Ebamürre , acaba senin bir tevbe etmen ve Allah" a dönmen mümkün değil mi ? Cennete girmene kefil olurum. Bunun üzerine İblis şöyle dedi : —Ya Resullullah , iş verilen hükme göre oldu. Karar yazan kalemde kurudu. Kıyamete kadar olacak işler olacaktır. Seni peygamberlerin efendisi kılan , cennetin ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden seçen ve halkı arasında bir gözde yapan , beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah"tır. Ve O : bütün eksik sıfatlardan münezzehtir. Ve İblis cümlelerini şöyle tamamladı : İşte bu söylediklerim sana son sözümdür. Ve bütün söylediklerimi de doğru dedim. Evvel , ahir , zahir, batın , alemlerin Rabbı olan Allah" a hamd olsun. Efendimiz Muhammet Nebiye Allah salat eylesin. Keza onun ailene de ashabına da ...Amin |
ŞEYTANIN HİLELERİ
SECERET " ÜL KEVN
Muhyiddin-i Arabi İbn-i Abbas (r.a) Hz." inden naklen Muaz b, Cebel rivayet ediyor : —Bir gün Resullullah (s.a) ile beraberdik. Ansardan birinin evinde toplanmıştık.. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi : —Ev sahibi..... içerdekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var. Bunun üzerine , herkes Resullullah (s.a)efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orda ve her zaman büyük oydu... İzin ondan çıkacaktı. Resullullah (s.a) Efendimiz, duruma vakıf oldu ve : — << Bu seslenen kimdir bilir misiniz?>> Buyurdu.... Biz hep birden şöyle dedik : — En iyi bilen ALLAH ve Resuludur. Bunun üzerine Resullullah (s.a) Efendimiz : — << O, lain iblistir. –Şeytandır– Allah"ın laneti onun üzerine olsun....>> Buyurunca; hemen Hz. Ömer : — Ya Resullullah , bana izin veriniz onu öldüreyim. Dedi.... Resullullah (s.a) Efendimiz bu izni vermedi; şöyle buyurdu: — << Dur ya Ömer , biliyomusun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir... Öldürmeyi bırak.>> Sonra şöyle buyurdu: —<<Kapıyı ona açın gelsin... O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.>> * * * Bundan sonrasını yani Ravi" den dinleyelim ; Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Birde baktık ki, şekli şu : Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu. Sonra, şöyle bir selam verdi ; Selam ya Muhammed ; selam size ey cemaat-i müslimin. Onun bu selamına Resullullah (s.a) Efendimiz şu mukabelede bulundu ; << Selam Allah"ındır ya lain >> Sonra şöyle buyurdu : << Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş? >> Şeytan şöyle anlattı ; Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim. Resullullah (s.a) Efendimiz sordu ; << Nedir o mecburiyetin ? >> Şeytan anlattı ; İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki ; Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor : Muhammed "e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin. Sonra ... Allah-ü Taâlâ buyurdu ki : "Söylediklerine bir yalan katarsan , doğruyu sölemezsen .... seni kül ederim ; rüzgara savurur ... Düşmanlarının önünde , seni rüsvay ederim." İşte ... böyle ; ya Muhammed , o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor . Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ;düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur. Bundan sona Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle sordu : — << Madem ki , sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat : Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ? >> Şeytan şu cevabı verdi : Sensin ya Muhammed. Allah" ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilirki? Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu : << Benden sonra , en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?...>> Şeytan anlattı : Müttaki bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir. Bundan sonra , sual cevap aşğıdaki şekilde devam etti. Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu ; şeytan anlattı : << Sonra kimi sevmezsin ? >> Kendisini sabırlı bildiğim , şüpheli işlerden sakınan alimi ... << Sonra ? >> Temizlik işinde ... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi. << Sonra ? >> Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez. << Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ? >> — Ya Muhammed , ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını ; halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım. << Sonra kim ? >> Şükreden zengin. << Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ? ...>> — Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki : şükreden bir zengindir. Resullullah (s.a.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu : << Peki, ümmetim namaza kalkınca , senin halin nice olur? ..>> Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar . Titrerim. << Neden böyle olursun ; ya lain ? .. >> Çünkü bir kul , Allah için secde edince bir derece yükselir. << Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?...>> O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar. << Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ? >> O zaman da çıldırırım. << Peki, ya Kur"an okudukları zaman nasıl olursun ? ..>> O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm. << Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ? .. >> — Ha, işte.. o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline , ve beni ikiye böler. Resullullah (s.a.) Efendimiz sebebini sordu : << Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Ebamürre ? >> Bunun üzerine iblis : Onu da anlatayım .. Dedikten sonra anlatmaya başladı : Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ; 1 - Allah-ü Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler. 2 - O , sadaka veren kimseyi halkına sevdirir. 3 - Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar. 4 - Allah-ü Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder. Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu : << Ebubekir için ne dersin ?>> İblis ise şu cevabı verdi : O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam"a girdikten sonra nasıl bana itaat eder ? << Peki, Ömer b. Hattab için ne dersin ? .. >> İblis ona da şu cevabı verdi : Allah"a yemin ederim ki ; her gördüğüm yerde ondan kaçarım. << Peki , Osman b. Affan için ne dersin ? >> Ondan utanırım ... hem de çok ... Nasıl ki , Rahman" ın melekleri de ondan utanırlar..., << Peki, Ali b. Ebutalib için ne dersin ? >> İblis onun için de şöyle dedi : — Ah onun elinden bir kurtulsam... O, kendi başına kalsa ; ben kendi başıma kalsam... O beni bıraksa.... ben de onu bıraksam .. Ben onu bırakırım ; ama o beni bırakmaz. Resullullah (s.a.) Efendimiz , yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra , şöyle buyurdu : << Ümmetime saadet ihsan eden ; seni taa, belli bir vakte kadar şeki kılan Allah"a hamd olsun. >> Resullullah (s.a.) Efendimiz " in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi : — Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede ? Ben , o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın ?.. Ben , onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar , benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah"a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini ... Ümmilerini ve okumuşlarını ... Facirlerini ve abidlerini ... Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat , Allah"ın halis kullarını ... Evet, bunları azdıramam. Bunun üzerine Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu : << Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ? ... >> Bu suale İblis şu cevabı verdi : —Bilmez misin ? ya Muhammed , bir kimse ki , dirhemini ve dinarını sever ... O Allah için bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem ki ; dirhemini dinarını sevmez ; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.. bilirim ki o : ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır kaçarım. Bir kul malı ve övülmeyi sevdiği süre , kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet , o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir. Bilmez misin ki : mal sevgisi , büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misin ki ya Muhammed , baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyükleri arasındadır. İblis anlatmaya devam etti : —Ya Muhammed , bilmez misin ? ... Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra ... o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım.Bir kısmını da , meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince , aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince ... onlarla da , bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer.; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne ... hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki ;başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye... İşte ... böylece , onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar. İblis, bundan sonra , aldattığı bir rahibin hikayesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi : — Bilmez misin ; ya Muhammed, Rahip Borsisa : tam yetmiş yıl ihlas ile Allah " a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta , duası ve bereketi ile şifayap oluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , ona şöyle anlatır : << .... Şeytan hali gibidir ki ; o insana : – Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir oldu. : bu defa ona şöyle dedi : Ben senden uzağım . . Ben alemlerin Rabbi olan Allah"tan korkarım .>> (59/16) İblis bundan sonra bazı kötü huylar üzerinde durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı.. YALAN — Bilmez misin ya Muhammed , yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse ... o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse ... o da benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed , ben Adem"e ve Havva"ya yalan yere Allah adına and içtim. <<Muhakkak ben size nasihat ediyorum.>> (7/16) Dedim... Bunu yaparım : çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir. GIYBET - KOĞUCULUK — Gıybet ve koğuculuğa gelince .... Onlarda benim meyvelerimdir ve şenliğimdir. NİKAH ÜZERİNE YEMİN ETMEK — Her kim talak üzerine yemin ederse ... günahkar olacağından endişe edilir. İsterse bir defa olsun .. İsterse doğru şey üzerine olsun. Her kim talakı ağzına alırsa .. taaa.. hakikati belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar hep zina çocuğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden hepsi cehenneme girer. NAMAZ — Ya Muhammed , namazı an be an tehir edilince ... onu da anlatayım. O her ne zaman ki , namaza kalkamak ster; tutarım . Ona vesvese veririm. Derim ki : " henüz vakti var. Sende meşgulsün. Hele şimdilik işine bak . sonra kılarsın." Böylece o : Vaktinin dışında namazını kılar... Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır. Şayet o kimse beni mağlup ederse .. ona insan şeytanlarından birini yollarım... Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar. O, bunda da beni mağlup ederse .. bu sefer onun hesabını namazında görmeye bakarım. O namazın içinde iken ; sağa bak .. sola bak... Derim... O da bakar ... O ki böyle yaptı... Yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona : Sen ebedi yaramaz bi iş yaptın. Derim ve böylece onun huzurunu bozarım. Sende bilirsin ki ya Muahammed , her kim namazda , sağa ve sola çokça bakarsa , Allah onun namazını kabul etmez. Bunda da ona mağlup olursam . Yalnız başına namaz kıldığında yanına giderim. Ve ona ; çabuk çabuk kılmasını emrederim. O da , başlar ; namazını çabuk çabuk kılmaya. Tıpkı horozun , gagası ile yerden bişeyler topladığı gibi. Bu işi yaptırmakta da ona başarı kazanamazsam bu sefer , cemaatle namaz kılarken onun yanına varırım. Orada başına bir gem takarım. Başını imamdan evvel secdeden ve rükü"dan kaldırırım. İmamdan evvel de secde ve rüku yaptırırım. İşte o böyle yaptığı için , kıyamet günü , Allah onun başını eşek başına çevirir. O kimse bunda da beni yener ise .. Bu defa , ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrederim. Böylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama bu işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam. Bunda da mağlup olursam , bu sefer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna üflerim. Ben üfleyince , o esnemeye başlar. Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa .. onun içine küçük bir şeytan girer , dünya hırsını ve dünyevi bağlarını çoğaltır. İşte.. Bundan sonra o kimse , hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar. Şeytan bundan sonra konuşmasına devam etti : — Sen ümmetin hangi saadetinten ferah duyarsın ki ? Ben onlara ne tuzaklar kurarım... ne tuzaklar. Miskinlerine , çaresizlerine ve zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki : Namaz size göre değil.. O, Allah"ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir. Sonra hastalara giderim : —" Namaz kılmayı bırak " derim çünkü Allah-ü Teala : << hastalara zorluk yok.....>> (24/61) buyurdu. İyi olduğun zaman kılarsın. Ve böylece o, namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir. Şayet o, hastalığında namazı terkederek ölüp giderse, Allah"ın huzuruna çıkarken, Allah-ü Teala"yı öfkeli bulur. Sonra şöyle dedi : — Ya Muhammed , eğer bu sözlerime yalan kattımsa , beni akrep soksun. Sonra.... Eğer yalan varsa .. Allah "tan dile beni kül eylesin. *** İblis bundan sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi : — Ya Muhammed , sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun ? Halbuki ben onların altı da birini dininden çıkardım. Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ona , yani İblis"e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi : << Ya lain , senin oturma arkadaşın kim ? >> Faiz yiyen. << Dostun kim ?>> Zina eden. << Yatak arkadaşın kim ?>> Sarhoş << Misafirin kim ? >> Hırsız. << Elçin kim ?>> Sihirbazlar. << Gözün nuru nedir?>> Karı boşamak. << Sevgilin kim ?>> Cuma namazını bırakanlar. Resullullah (s.a.) Efendimiz bu defa başka bi mevzua geçti ve şöyle sordu : << Ya lain , senin kalbini ne yıkar ?>> Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi. << Peki, senin cismini ne eritir ?>> Tevbe edenlerin tevbesi. << Peki , ciğerini ne parçalar, ne çürütür ? >> Gece ve gündüz, Allah"a yapılan bol bol istiğfar. << Peki yüzünü ne buruşturur ? >> Gizli sadaka. << Peki gözlerini kör eden nedir ?>> Gece namazı. << Peki, başını eğdiren nedir ? >> Çokça kılınan cemaatle namaz. Resullullah (s.a.) Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve şöyle sordu : << Sana göre insanların en saadetlisi (!) kimdir? >> Namazını bilerek kasden bırakanlar. << Peki , insanların en şakisi kimdir ? >> Cimriler << Peki, seni işinden ne alıkoyar ? >> Ulema meclisleri << Peki , yemeğini nasıl yersin ? >> Sol elimle parmaklarımın ucu ile. << Peki , sam yeli estiği zaman ne ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin ? >> İnsanların tırnaklarının arasında. Resullullah (s.a.) Efendimiz bundan sonra , bir başka bir mevzuu sordu. İblis de cevap verdi . << Rabbinden neler talep ettin ? >> On şey talep ettim. << Nedir onlar ya lain ?>> Şunlardır : 1. Allah"tan diledim ki, beni ademoğullarının malına ve evladına ortak ede. Bu ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu : << Onlara ortak ol... Mallarına ve çocuklarına . Onlara vaad et. Halbuki şeytan onlara gurur vaad eder...>> (17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir. Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim , faiz ve haram karışan yemeklerden yerim. Şeytandan Allah"a sığınılmayan malın da ortağıyım. Cinsi münasebet anında ; Allah"a şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim. Ve o her birleşmeden hasıl olan çocuk , bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Her kim hayvana binerken , helal yola gitmeyi değil de , aksini isteyerek binerse , bende onunla beraber binerim. Yol arkadaşı ve binek arkadaşı olurum. Bu da Ayet-İ Kerime ile sabittir. << Onlar üzerine süvarilerinle , piyadelerinle yaygara çıkart..>> (17/64) 2. Allah-ü Teala"dan diledim ki : Bana bir ev vere .. Bu dilediğim üzerine hamamları bana ev olarak verdi. 3 .Diledim ki bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana mescid yaptı. 4. Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı olarak verdi. 5. İstedim ki ; bir ezan vere , Mezmurları verdi. 6. Diledim ki ; bana bir yatak arkadaşı vere.. Sarhoşları verdi. 7. Diledim ki ; bana yardımcılar vere ... Bunun içinde kaderiye mensuplarını verdi. 8. İstedim ki ; bana kardeşler vere .. Mallarını boş yere israf edenleri verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlarda şu Ayet-i Kerime ile sabittir : << O kimseler ki ; mallarını boş yere harcarlar... Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır. >> (17/27) Bir ara Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle buyurdu : << Eğer söylediklerini, Allah"ın kitabındaki ayetlerle ispat etmeseydin. Seni tastik etmezdim.>> Bundan sonra İblis devam etti : 1.Ya Muhammed , Allah"tan diledim ki ; ademoğullarını ben göreyim ; ama onlar beni göremeyeler. Bu dileğimi de yerine getirdi. 2.Diledim ki ; ademoğullarının kan mecralarını bana yol yapa ; Bu da oldu. Böylece ben, onlar arasında akıp giderim. Gezerim. Hem nasıl istersem. Bütün bu isteklerimi verdi . " Hepsi sana verildi .. Buyurdu. " Ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra şunu da ekleyeyim ki ; benimle beraber olanlar , seninle beraber olanlardan daha çoktur. İşte .. Böylece kıyamete kadar , ademoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar. Bundan sonrasını İblis şöyle anlattı : Benim bir oğlum vardır. Adı : ATEME "dir. Bir kul , yatsı namazını kılmadan uyursa .. gider ; onun kulağına bevleder. Eğer böyle olmasaydı ; imkan yok , insanlar namazlarını eda etmeden uyuyamazlardı. Benim bir oğlum daha vardır ki ; onun adı da MÜTEKAZİ "dir. Bunun vazifesi de ; yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır. Mesela bir kul , gizli bir taat işlerse .. ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa MÜTEKAZİ onu dürter. En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkarmaya muvaffak olur. Böylece ; Allah-ü Teala onun yüz sevabından doksan dokuzunu imha eder. Çünkü bir kulun yaptığı gizli bir amel için tam yüz sevap verilir. Sonra .. Benim bir oğlum daha vardır . Onun adı da KÜHAYL dir. Bunun işi de , insanların gözlerini sürmelemektir. Bilhassa , ulema meclisinde ve hatip hutbe okurken. Bu sürme onların gözüne çekildi mi , uyuklamaya başlarlar. Ulemanın sözlerini işitmezler. Böylece hiç sevap alamazlar. Bundan sonra İblis şöyle anlattı : — Hangi kadın olursa olsun .. Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur. Ve onu , bakanlara güzel gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir. Mesela : Elini kolunu dışarı çıkar ; göster. Der .. o da , bu emri tutar. Elini , kolunu açar, gösterir. Bundan sonra , o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar. İblis bundan sonra ; Resullullah (s.a.) Efendimiz " e kendi durumunu anlatmaya başladı : —Ya Muhammed bir insanı delalete sürüklemek için elimde bir imkan yoktur. Ben ancak vesvese veririm. Ve bir şeyi güzel gösteririm. O kadar. Eğer delalete sürüklemek elimde olsaydı , yeryüzünde ; << Allah"tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah"ın resülüdür. >> diyen herkesi , oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım. Hepsini delalete düşürürdüm. Nasıl ki senin elinde de , hidayet nevinden bir şey yoktur. Sen ancak Allah"ın Resulusun. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı, yeryüzünde tek kafir bırakmazdın. Sen Allah"ın halkı üzerinde bir hüccetsin. Bende , kendisi için ezelde şekavey yazılan kimselere sebebim. Said olan kimse , taa , ana karnında iken saiddir. Şaki olan da , yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan da Allah , Şekavet ehli kılan da Allah . Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu. << Bunlar, taa sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek... Ancak Rabbın esirgedikleri hariç..>> (11/118-119) << Allah"ın emri behemehal yerini bulan bir kaderdir.>> (33/38) Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz , İblise şöyle buyurdu : << Ya Ebamürre , acaba senin bir tevbe etmen ve Allah" a dönmen mümkün değil mi ? Cennete girmene kefil olurum. Bunun üzerine İblis şöyle dedi : —Ya Resullullah , iş verilen hükme göre oldu. Karar yazan kalemde kurudu. Kıyamete kadar olacak işler olacaktır. Seni peygamberlerin efendisi kılan , cennetin ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden seçen ve halkı arasında bir gözde yapan , beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah"tır. Ve O : bütün eksik sıfatlardan münezzehtir. Ve İblis cümlelerini şöyle tamamladı : İşte bu söylediklerim sana son sözümdür. Ve bütün söylediklerimi de doğru dedim. Evvel , ahir , zahir, batın , alemlerin Rabbı olan Allah" a hamd olsun. Efendimiz Muhammet Nebiye Allah salat eylesin. Keza onun ailene de ashabına da ...Amin |
Sende cok var galiba
yahu sen niye gidip ARabistanda yasamiyorsun... veya Iran sana kari bile verirler... hatta Iran sana Saatligine nikah kiyar....
Ve ne kadar paran varsa o kadar nikah kiydirirsin...... hemde bunlarin hepsi resmi olarak yaparsin... yani Allahin adina..... Cünkü görünüste seni dünyayi yeniden düzenlemek icin yaratmis ya.... o yüzden sen bu sekilde Araplari ve Iranlilari düzenlersin.... Biz Türklere gelince... senin olmadigin besbelli.... Iste biz Türklere kolay kolay senin gibiler laf geciremez....... kaldiki bizim kanimiz ve ruhumuz bozuk degil.......... Begenmisoyrsan devletimimizi.... GIT BEGENDIGIN DEVLETE VE ONLARIN MÜRIDI ol..... |
Wer osll das denn Lesen
Ist zu lang...
In der kürze liegt die Würze Selamlar Enis |
bist du schon lesefaul geworden ;))
alla allah kurani 60 senede mi okusak ne *kopfkratz*
|
An BerlinliFatih
Hemserim sen bana senin kafandaki devletin senaryosunu yazarmisin......
Bir acikla bakalim senin devletin nasil olmaliymis..... ama bilki bu senin kafandaki devlet olmalidir..... begenirsek senin yoluna geceriz..... ama seneryanonun sartlari var... Bir Türkiye CUMHURIYETINDEN hic bir tane kanun almayksin...... bu kanunlar cercevesinde cikan tekniklerden hic birinide almayacaksin..... ve yetirtirdigi hic bir bilim adamindan faydalanmayacaksin.... Nedenmi... sen fuhus istemi diyorsunya o sistemden ve mekanizmadan yaralamayacaksin ve 75 Milyon insan anadan dogma ortada... hepsinin okur yazarligi var..... hepside iyi niyetli..... diyelim Sen simdi kendi Kuranini ac ve bize devletini kur............ ve insanlarin zamansal ve evrensel yani din ihtiyaclarinida gider.......... Sifirdan san bir senaryo.... Aynen Atatürk gibi bir durumdasin........ HADI HEMSERIM ANLAT BIZE DEVLETINI..... o güzel insanmi nedirse iste... devlet diyorsunya.... ona dinde ver yemekte ver parada ver.... ne verirsen verde.... Anlat bize güzel kardesimde bizlerin Vehaletini gider... hadi beynine gayret... görelim seni Selamlar Enis |
Benim de Kategorim Belli Delikanli...:-)
SÜKÜRLER olsun ISLAM DININDENIM ve ISLAMIN BENIM HAYATIMA hakimiyeti icin NEFSIM ile Mücadele veriyorum....
Sanirim KIM DAHA IMANLI usw.... diye yersiz bir sidik yarisina girmeyecegiz... Konulari tartisalim DELIKANLI... Selam ve Dua ile... |
:-))))))
Zitat Eniskaya:
Sifirdan san bir senaryo.... Aynen Atatürk gibi bir durumdasin........ :-))) << Şu an yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu, Cumhuriyet kurulduktan sonra 1926 yılında yürürlüğe girmiştir. TCK’nın kaynağı, 1889 İtalyan Ceza Kanunudur (bu Kanun orjinal dili olan italyancadan değil, fransızca metninden türkçeye çevrilmiştir). Daha sonra 1930 İtalyan Ceza Kanunu esas alınarak[27] bazı değişiklikler yapılmıştır. TCK, Mehaz Kanuna uygun olarak suçları cürüm ve kabahatler olarak ikiye ayırır[28]. Bu Kanuna getirilen en önemli eleştiri, mala karşı suçların ağır hapis cezaları ile cezalandırılmış olmasıdır.>> ayrica <<Bugünkü 1929 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 1877 tarihli Alman Ceza Muhakemesi Yasasından alınmıştır[*]. Aslında önceden 1913 tarihli İtalyan Ceza Muhakemesi Yasası Türkçeye çevrilerek alınmak istenmiş, fakat çeviri sırasında bu yasanın birçok maddesinin belirsiz ve karışık olduğu ortaya çıkınca, çeviri komisyonunun da buna ek olarak sözkonusu yasanın İtalya’da eleştirildiğini, hatta bu yüzden orada yeni tasarılar hazırlandığını belirtmesi üzerine, vaz geçilmiştir. Bunun üzerine basit ve seri yargılamaya daha elverişli olduğu, kamu çıkarları ile kişisel çıkarları güvence altına aldığı kabul edilen 1877 tarihli Alman Ceza Muhakemesi Yasası’nın 1926 da değişiklik gören metni Türkçeye çevrilerek bazı değişikliklerle 1929 Yılında yürürlüğe konulmuştur.>> Kaynaklar: Ceza muhakemesi hukuku tarihi hakkında genel kaynak, Kunter-Yenisey, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Bası, İstanbul 1998; Erem Faruk, Diyalektik Açısından, Ceza Yargılaması Hukuku, 6. Baskı, Ankara 1986 [*] Bu Alman Kanunu ise 1848 tarihli Fransız Ceza Muhakemesi Kanunu etkisinde kalmiş bir kanundur, Cihan-Yenisey, Ceza Muhakemesi Hukuku, Genel Hükümler, 1. Bası, İstanbul 1996, sh 4 Dpn 8 Enis Arkadasim senin yazdigin sartlar asla yerine gelmez... Mutlak bir önceki Sistemde güzel ve ho$ olan uygulamalari almak gerekir... |
Bak Anlatacagim iyi Dinle :-)
Önce sunu iyi bilki, senin karsinda akleden bir Müslüman bulunuyor.Ben Devlet diyorsam bunun ne oldugunuda idrak eden birisiyim ALLAHa sükürler olsun. Sözümüzle Özümüz birdir biz Müslümanlarda kesinlikle.Öyle bol kepceden atip hayal kuranlardan degiliz.Benim bahsettigim ISLAM Devleti 622 yilinda Peygamber efendimiz tarafindan kurulan ve dünyaya tam 1302 sene boyunca hakim olan Hilafet devletidir tamam.ISLAM Devleti Hilafet 03.03.1924 yilinda mustafa kemal tarafindan yikildi ve yerine bugünkü Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Ve 81 yildan beri yeryüzünde ISLAM Devleti Hilafet yoktur, ve bunun kurulmasi icin calismakta tüm Müslümanlarin üzerine FARZ dir.Dünyada 3 türlü ideoloji vardir, bunlar Kapitalizm, Sosyalizm (Komunizm) ve ISLAM dir.Kapitalizm ve Komunizmde kanunlar insanlar tarafindan parlamento meclislerinde cikartilir ve uygulanir,iste bundan dolayi burada kula kulluk vardir ve yaratana isyan vardir tamam. ISLAM da ise Hüküm koyucu yalniz ALLAHtir, ama halkin üzerine uygulayan yine bir insandir yani Halife dir. Halife Kitap ve Sünnet le hükmettigi müddetce ona itaat FARZ dir, yoksa itaat edilmez. Hilafet Devleti tüm Müslümanlarin Devletidir, irk ayrimi yoktur burada. Hilafet Devletinde kesinlikle küfür devletlerinden alinacak herhangi bir kanunu kabul etmeyecektir, ve dolayisiyle küfür olan türkiye cumhuriyetinden alacak hicbir seyimiz yoktur biz Müslümanlarin.Zaten kurulacak olan ISLAM Devleti Hilafet in Anayasa si hazir bulunmaktadir elimizde ve ALLAH in izniylede bu Devleti yürütecek ehil Müslüman kardeslerimizde mevcuttur, su an eksik olan kendilerine Müslümanim deyip ISLAMi aklen anlamamis Müslümanlardir, cünküyse bu Devlet Müslümanlarla beraber kurulacaktir ALLAHin izniyle. Sana su an yüzeysel aciklamaya calistim, gerekirse ve samimi isen bu yolda teferruatlarinada girebilirim zamanla insALLAH.
|
Ich habe auch nach ISLAMIST gefragt und
nicht nach "Islamci" oder irgendwas ähnliches!
Daher darfst du mir gerne den Begriff: "ISLAMIST" erklären! Schliesslich geistert es hier in DEUTSCHLAND in jeder Talksendung! al" |
yahu bu cagda allahin devletinden
bahsediyor beyinsizler..iktidarin allaha dayanamayacagini,yani teokratik devlet denen bir seyin mümkün olmadigini akli basinda insanlar yüzyillarca önce kavradi ve böylece bilim,sanat usw zenginlilerde insanlar ve toplumlar gelisti. ama gelgör ki 2004 yilinda bilgi-internet caginda hala gottesstaat"dan bahseden mahluklar var.. yahu enis nedir bu? sen hep egitimsizlik ve kültürsüzlüge bagliyosun ama üniversite okuyan mürekkep yalayan zati muhteremler bile böyle hasta düsüncelere sahip..bence mesele baska yerler de olabilir..
müslümanlikta mi bir problem var nedir? böyle hallüsinasyonlar hristiyan yahudilerde pek rastlanmiyor.. |
AHMAK KUSBEYINLI KEDIYÜREKLI...
elestiri yapacaksan YAPICI ol ve YIKICI KIRICI olma....
ALLAH´in kainatinda dünyasinda yasiyorsun... CAHILIYYE DÖNEMINDEKI Kavimlerde cok zeki ve cok bilgin imisler, ama isimleri CAHIL olarak zikredilir... Halil arkadas tekrar ediyorum YAPICI elestiri yap ve burda tartisalim.. karsilikli suclamalari bu Forum 4 yildir yasiyor ve bir adim ileriye gidemedik.. Senin ALLAHSIZ bir devlet yapi anlayisina kimse karismiyorsa sende ALLAH li bir devlet isteyen mantiga karisma. Elestirini MEDENI ve ILMI cercevede yap ve geriye cekil DENKSIZ... |
NECIP FAZIL KISAKÜREK...
ne güzel yazmis
HIRS Sen kaçan bir yavru ceylansın dağda, Ben peşine düşmüş bir canavarım, İstersen dünyayı çağır imdada Yeryüzünde bir sen bir de ben varım! Seni korkutucak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim, Sarıp vücudunu hayali kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri İçin ürperdiği demler beni an! De ki: "Odur sarsan pencereleri!.." De ki: "Rüzgar değil odur haykıran!" Göğsümden havaya kattığım zehir Solduracak bir gül gibi ömrünü, Kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir Bana kalacaksın yine son günü. Hırsım gibi sonsuz yaşarsan sen de, Ben ölümle sırdaş olur beklerim. Hırsıma toprağı rakib etsen de, Mezarında bir taş olur beklerim. |
Aydinlanma"dan,rönesanstan ve
pozitivizmden bihaber zihniyetle nasil ilim-bilim cercevesinde tartisma yapilir? bu konuda beni ikna edersen hay hay..varim tartismaya
|
ikincisi:allahin varligini tartismayacak
tartismaya cesaret edemeyecek bir zihniyetle ilim-bilimin temeli olan herseyden süphelenmeyi nasil bagdastiracagiz bu tartismada sevgili kamasutra?
|
Kamasutra kardesim,onun icin gel biz
en iyisi seninle kamasutra üzerine konusalim..
Benim pek dinlerle alakam yok ama benim memleketimin insanlarinin bu tür seylere inanmalari benim moralimi bozuyor..cünkü müslümanlar memleketler sizlerin iddia ettigi gibi allahin devletini yasamadiklari,veya dine uygun yasamadiklari icin degil,bilakis allahin devleti denen birseyin olacagina hala inandiklari icin bu vahim durumdalar..yani dinin bir vicdan meselesi oldugunu sagir sultan bile duydu.. simdi allah devletinden,din devletinden bahsedenlerin iyi niyetli olduklarini biliyorum,ama nasil kardesim nasil?? yani allah devleti dediginiz sey insanlarin cölde deve sürdügü ve panayirlarda tüccarlik yaptigi cok basit sosyal kosullarda bile gerceklesmis bir sey midir aceba? ki bugünün deniz asiri ticaret,bilgi teknoloji caginda,liberali,yesili,dinsizi,budhisti.escinseli ile cok komplex toplumunda uygulansin... tamam diyelim peygamber zamaninda müslümanlarin morali birligi vs cok iyiydi ve cok iyi bir düzen(din devleti denebilecek) oldu..eee peki sonra 4 halife dönemi,kan gölü,kerbelalar,emeviler.. Osmanli din devletimiydi aceba? din sadece osmanlinin elinde bir instrument idi..bu günde arap iktidarlarinin elinde bir arac..busch hristiyanlik icin iraki vuruyor,islamistler allah ve islam icin tren bombaliyor.. Dine yapilacak en büyük iyilik onu insanlarin vicdanina cekip ordan cikmasina izin vermemektir.. |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 17:59 Uhr. |