![]() |
hehehehehe
hehehhehehehe
|
Ist das alles ???? na gut ! o.T.
ohne Text
|
Tek Birsey Söylüycim.
TC Cumhuriyeti kimin usagligini yapiyor?
|
Lord Kelvin
hat einmal gesagt....
"Eine familie ist eine Tyranei, der schwächste Glied bringgt es zum Fall" Das zeigt denke ich wie die Familie und dadurch abgeleitet wie die Menschheit funktioniert.... Macht Macht Macht..... und nichts anderes... Mann muss als Land auf alle evtl. vorbereitet sein und nicht nur auf Gott hoffen.... den Gott hilft nur denen die sich selber Helfen.... Ich denke das mir der 11 September eine Sache der Amerikaner selber war..... die barauchten nur einen vorwand.... das ist klar.... Nun ja wer dafür ist besser geeignet, als die Öl reichen Araber..... acuh Russlan hat Öl, aber die Russen sind in der Lage Ihr Land zu verteidigen... weil Sie weit aus Weiser sind als die Araber... Und auch Türkei kann sein Land sehr sehr gut verteidigen.... im Augenblicklichen Situation, kann ohne weiteres uns nicht schaden..... Das alles ist nicht Hochmut, sondern nur die Nutzung des verstandes.... ich hoffe die Arber kappieren dies einens Tages...... |
Afganlar Arabmi.
Gine Arab Düsmanligi yapmaya basladin.
Türkiye kendi kendini koruya biliyormu. Gine TC yalan larina inanmissin Türkiye 20 sene boyunca ic savas yasadi bundan büyük zararlar gördü. Eyer Sünni Kürtler Zaza lar olmasaydi senin TC bugün parcalanmisti bunu iyi bil. O savasin ardindan türkiye batmis ezilmis ve yok olma durumuna gine gelmistir. Ruslara gelince Galiba ABD askerlerinin Gürcistana gidib oralari karistirdigini görmemissin :=))) Yada Rus firmalarini batirib onlarin üzerine konmayi gine görememissin. Bugün ABD ayaginda corab olmuyan ülkelere saldiriyor. Somalide onlari gördük Irakta gine ayni ayaginda corab olmuyan askerlerlen daha bas edemiyorlar. |
Hicbir kimsenin
sadece dünya konstellasyonunda kendine... cesit cesit zemeinler hazirliyor....
TC ne eski zamanda nede gelecke zamanda birilerine bagli olacaktir..... bu bizim kanimizda var..... kimseye boyun egmeyiz.... Ha siyasi anlamda, yani ekonomik alanda boyun egersin..... o ayri bir konu... ama onu düzeltebilirsin, kendi ekonomoni düzeltir.... ama siktir edersin..... o kolay Her alanda süper olmak zorundayiz..... nedenmi??? Bir tarafimiz helenizim manyaklari öbür yanimiz Arap manyaklari... yani Türkün isi cehalaet dolu bu bölgede kolay degil...... TC ancak bu siralar biraz Reform yaparak birseyler yapmaya calisiyor...... ve üstelik Araplara demokrasi dersi verme arzusu icnde, ama onlar zaten dinlemezlerki..... eger Resulu dinleseydiler... su an dünya cennet olmasi lagzimken.... Araplarin bölgesi kan gölü..... schon komisch.... |
Cok fazla karistirdin galiba
binbir konuya giriyorsun hangisine cevap vereyim????
Bir sefer Arap düsmanligi yapmiyorum...... sadece gercekleri söylüyorum.... Bir gercekte suki.... PKK orosbulari sayesinde Türk Silahli Kuvvetleri TSK form tuttu.... bundan 20 yil önce TSK bir hicti.... ama antreman sayesinde su an süper bir form yakaladi..... Derler ya her iste bir hayir vardir.... PKKnin hayirida TSKnin antreman yapmasi oldu...... Bunlar hayatin gercekleri.... isteyen inkar eder etmekle berber ortaden kalkmazlarki..... Ben Tayip Erdogani bir din azmani gördügüm kadarda bir Kurt Politikaci görüyorum.... son iki yilda yiyki basbakanimiz oldu diyorum..... oda kendini acayip gelistirdi...... ve su an Islam dünyasinin en degerli Politikacisi oldu...... Önemli olan kimse kimseye Ideolojisini dayatmamasi..... zaten Kuran evrensel bir Kitaptir..... her zamanda yeri vardir.... |
Demokratie.
Medeniyet Dedigin Tek kalmis canavar.
Demokrasi cözümmü sence Türkiye demokrat bir ülke deyilmi yani demek istiyorsun. Hem demokrasinin medeniyetlen ne ilgisi var. Teknolojinin gelismesinde ilerlemesinde demokrasinin saci acik kadinlarin mini etek giyen kadinlarin ne gibi rölü olmustur :=)) Neyse ben kaciyorum 24 saat buralarda kafa sisiyor.... Birde demokrasi ülkelerin hic bir zaman diktatörlerlen sorunu olmamistir. Alman dis isleri bakani fischer Cine gitmisti gecen hafta fischer cinlilere domokrasiye gecmelerini söylemisti. Cinlilerde ona su cevabi verdi Honkong Ingiliz Kraliyet sömürgeciligi altindayken neden ingilizlere bunu hic söylemediniz dedi. Fischerden Cit yok kafasini kasimaya basladi. Senin ingilterende bile demokrasi yok sen nasil demokrasiyi TC ye getireceksin. |
Reha Muhtar kimdir benim yanimda
onu sorular ve sok gercekler icinde bogmarim.....
Kalsik bir uslubu var hep ayni.... hic improvisieren edebilecek kabiliyeti yok..... Acikcasi bu benzetmeden biraz alindim..... lächel lächel..... Baska isimler tavsiye et.... :)) |
Bir umut
devletler arasi iliskilerde demokrasi yoktur zaten....
Benzeri bir durumu Erdoganda Fransizlara patlatti.... Fransizlari muhalefetteki Parti baskani, Leyla Zana ve arkadaslarinin hakkindaki Yargitay kararini elestimdi..... Erdogan hemen aninda lafi cakti... Zamaninda ben siir yüzünden yargilandigim zaman neredeydiniz, niye ozman bir sey demediniz...... Bence bu gibi akil veren kisileri tarihte yaptiklari hatalarla bogup evine yollayacaksiniz..... Üstelik cin öyle demokrasiden cok fazla uzak falanda degil... sedece biraz daha sertlikleri assagi koyarsalar.... zaten demokratik bir yapisi sayesinde, daha kimse agzini acamaz.... Bunlar zemenla gelisip olgunlasan seylerdir.... |
Acaba gercekten
benmi hikayelerle doldurulmusum yoksa senmi......
Söyle diyebiliriz, ben senin küfür atan dininden degilim. cünkü küfürden baska bir seyle cevap veremiyorsun...... Her ikide bir Gerzek...etc söylüyorsun..... demekki senin din repertuarinda var bu..... Sehr interessant..... bu hangi din acaba....????? |
Acayip yalniz kaldim
Bu Forumda Kurandaki dine ibadet eden, bazi arkadaslar vardi....
Ne olduysa hepsi kayboldu gibi bir sey..... sanki bir tek ben kaldim..... Artik bende bikmaya basladim..... ikide bir persönlich olmaya basliyor bazi kendini Ilahlastirmis kisiler.... Uzun zamandan beri bircok konulari tartisdik deyelim... aslinda kavgaydi hepsi ama olsun..... genede biraz düsündürdüysek bu bir basaridir.... Umarim bundan sonra, cevaplarda her zaman kaynakli konusurlarda, benuimde degerli zamanimi fazla calmazlar...... Düz yuvarlak laf atmak kolay.... efendi ve bilgin kisi her zaman ayni uslupla ve kaynak göstererek konusur......... Yine bir yeni konu acmadan edemiyecegim..... BEN DIYORUMKI, ADEM ILK INSAN DEGILDI, SADECE ILK HALIFEYDI...... DÜNYADA ADEMDEN ÖNCE INSANLAR VARDI...... VE ATALARI TAHMINEN MAYMUN VE INSANA BENZIYEN, EVRENDEN GELEN BIR YARATIKTI..... Yine her zamanki gibi bunlari ben degil Kuran söylüyor.... simdi yalanmi benim dediklerim..... ???? |
Sizce Rahmet diye gelen Kuranda
kadini dövmek varmidir ?????
Ne der bizim Imam Hatipciler bu hususta.... Hacalari ne anlattilar kendilerine ???? Kuranda gecen darb kelimesini nasil algiliyorlar ve Resul nasil algilamisti ?????? |
Hadi Enisim ha gayret!! HELE SIKI DUR
hele sabret!!
basini egme dik tut!! Bu(yobaz&Hokkabaz saldirilari) bir kabustu farzet!!! :-))) Rasyonel düsünen dindarlarimiz maalesef yok..olsa islam dünyasi böyle elem ve sefalet yasarmiydi??? |
seni biraz övek dedim..sen isi
batirdin yine bak olmuyo yaniiii:-)
"Bir gercekte suki.... PKK orosbulari sayesinde Türk Silahli Kuvvetleri TSK form tuttu.... bundan 20 yil önce TSK bir hicti.... ama antreman sayesinde su an süper bir form yakaladi..... Derler ya her iste bir hayir vardir.... PKKnin hayirida TSKnin antreman yapmasi oldu...... Bir ülkenin en az 50 bin insaninin telef olmasina, trilyonlarca kaynaginin bu ise harcanmasina,bu savas sayesinde uyusturucu trafiginin ülkede kol gezmesine,koruyucularin bu ranti kaybetmemek icin uyusturucu ve cinayet isine girmesine,kontra-gerilla ve mafyanin politika ile icice girmesine ve en önemlisi ülkenin ic huzuruna ve demokrasisine büyük bir darbe vuran bu ic savasin bizden götürdüklerini ordunun antreanman yapip form yakalamasi ile TELAFI edilmis sayiyosun üylemiiiiiiiiiii!!!!!!!! hay allah sen bana sabir verrrrrrrr... kusura bakma eniscim; 1-amerika pkk gibi militan-gerilla taktikleriyle savasmiyor..en üst bilisim-savas teknolojilerini kullaniyor..türk ordusunun silah techizat ithalinda kimlere muhtac oldugu da malümun....amerikanin kucagindaki iken ancak ahmaklar amerikaya meydan okur!!! eee malazgirt, dandanakan,otlukbeli savaslarindaki gibi meydan muharebeleri devri de coktannnn tarih oldu.... yani ordumuzun pkk karsisinda yaptigi antremanlar amerika ile yapilacak olasi bir savasta korkarim bir boka yaramaz kardes..... |
Biraz sende destek ver
uzun azmandir sende yazi yazmiyorsun buralara.....
Son zamanda Necmuittin Erbakan ideolojisiyle beslenenler basti gibi burayi.... |
Ne alakasi var
neden böyle konulari saptiriyorsun..... elbet bende ic savas falaln istemem... nede olsa herkes Türk vatandasi....
Ben sadece olanda bir hayir aradim ve antreman olarak degerlendirdim.... Zaten ic savaslarda ne hayir olabilirki..... ama gercek suki.... su an ekisinden daha iyi durumdayiz..... Ben sana katilmiyorum...... Türkiye son 5 yildir... kendi kaynaklariyla savunma sanayisini mobil hale getirmektedir.... ASALSAN en büyük örneklerinden bir tanesidir..... artik ucaklarini yeni moderin hale kendisi sokabiliyor..... gide git Amerikaya bagimliligimiz azaliyor..... zaten o yüzden Türkiyeden cekinilmeye baslanildi... Farkindaysan Türkiye öyle kimseyi kolay kolay takmiyor daha.... ve öyle olmasida gerek..... hem siyasal, hem demokratik hemde savunma alaninda.... Bir devlet yükselirse her seyide yükselir.... eger cökerse herseyide cöker.... Rusya misali gibi....... |
TÜRKİYE"Yİ KEMİREN ZULÜMLER (1)
1) Zulme Seyirci Kalma Zulmü: Neme lazımcılık, gelen ağam-giden paşam zulmü de denen bu zulüm, daha çok ‘pasif zalimlik’ diye anılır. Zulümlerin en tehlikelisidir. Sinsidir, kolay fark edilemez. Türkiye’de büyük kitlenin bulaştığı en yaygın zulüm budur.
2) Haram Lokma Zulmü: Türkiye’de halk tabakalarına kadar yayılmış ve hemen her bünyeyi bir biçimde zehirlemiş olan zulüm haram lokma zulmüdür. Uluslararası holdinglerimizden, arka sokaklarda kasalar üstünde maydanoz-kabak satanlara kadar herkesin pusulasını saptıran bir beladır haram lokma zulmü. 3) Kirli Siyaset Zulmü: Türkiye’nin, kirli ve ilkesiz siyasetten ve siyasetçilerden kurtulma savaşı veren bir ülke olduğu ortak kanaatlerden biridir. Hiçbir bozukluk ve ümitsizlik yoktur ki siyaset ve siyasetçiyle şöyle veya böyle irtibat halinde görülmesin. 4) Şirk Zulmü: Şirk, putperestlik yani, Allah’ın yanında birtakım yedek ilahlar (kurtarıcılar, aracılar, efendiler, şefaatçılar) kabul eden sapmanın adıdır. Ve bu sapma Türkiye’de çok yaygındır. Türkiye, İslam adı altında yarı Şintoist-Şaman-tevhitçi bir karma din yaşıyor. Eski Yunan ve Cahiliye Arabistanı şirk panteonlarını andıran yedek ilah kümeleri oluşmuş ve bu kümeler, pagan ilahlarına özgü yetkilerle halkı baskı altına almıştır. Türbeperestlik Ve Şeyhperestlik diye de anılan bu zulümler, Müslüman dünyayı asırlardır perişan etmektedir. 5) Allah ile Aldatma Zulmü: ‘Sakın Allah ile aldatılmayın!’ emrini veren bir kitabın iman çocukları olmamıza rağmen siyasetten ticarete, dinden ziraate kadar tüm alanlarda Allah ile aldatılarak şaşkına çevrilen bir kitle manzarası arz ediyoruz. 6) Riya Zulmü: Riyakárlık, toplumun ádeta temel başarı aracı, dini-imanı haline getirilmiş bulunuyor. Özellikle din ve siyaset alanları riyakárlıkta yarış yapanların yarışma alanına dönüşmüş. Riyakárlığı dinin inkárı sayan İslam’ın bu uyarısı kimsenin umurunda değil... 7) İkrah Zulmü: Baskı, zorlama anlamlarındaki ikrah, dinde yer almaması gereken bir olumsuzluktur. Türkiye’de din adına akıl almaz baskılar, yönlendirmeler, zorlamalar yürütülmekte, eğitim sistemi bu baskılarla yozlaştırılmakta, gençlik bunalımlara itilmektedir. Serbest bırakıldığında en kötü ihtimalle günahkár olacak insanlar, bu baskılar yüzünden, gizli şirk olan riyakárlığa zorlanmakta, dindarlaştırma adı altında âdeta dindışılık yürütülmektedir. Gençlik bu örtülü şirk yüzünden ya başka dinlere kaymakta, yahut da dinsizliği yeğlemektedir. Türkiye, bu riya dinciliği yüzünden bir tür ‘yabancı dinler ve ideolojiler cenneti’ne dönüşmüş bulunuyor. 8) Servet ve refahla şımarma zulmü: Bu illet, ülkeyi kasıp kavuran temel dertlerden biri olarak büyümeye devam etmektedir. Yoksulluk ve işsizlik büyük kitlelerin belini büktükçe, haram servetlerin şımarıkları vur patlasın-çal oynasın álemleriyle halkı ádeta çıldırtıyorlar. Televizyonların reyting rekoru kıran programlarının hemen tamamı, vur patlasın-çal oynasın programları" dır. Reytingin sonucunu kim belirliyor? Halk. Hangi halk? İsraf zulmünün faillerine tatmin sağlayan haramlar tarafından emeği sömürülüp alay konusu yapılan halk. Demek ki, Türkiye’de zalimler gerçek zalim ama mazlumlar gerçek mazlum değil. Her mağdur mazlum değildir. Mağdur olmak mazlum olmanın şartlarından sadece birisidir. Mağduru aynı zamanda mazlum olması için zulümde en küçük bir payının veya rızasının olmaması gerekir. Ne yazık ki, Türkiye’de mağdur olan halkın büyük kısmı mazlum değil. Bu böyle olduğu içindir ki zulüm bir türlü bitmiyor. Türkiye, zalimleri, mazlumların besleyip özendirdiği bir ‘acaip’ coğrafya manzarası arz ediyor. 9) İsraf Zulmü: Kelime anlamıyla da zulüm demek olan israf (savurganlık) toplumda derin yaralar açan bir yozlaşmadır. Türkiye’de özellikle haram servet erbabıyla kamu kaynaklarını talan eden, yiyen çevrelerde doruk noktalardadır. 10) Paylaşımsızlık Zulmü: Buna, ‘sosyal adaletin iflası’ da diyebiliriz. Dinlerin vicdan ve sevgi üzerine oturtmak istediği paylaşım, çağdaş toplumlarda kanun ve kurallarla sağlanmış bulunuyor. Bizim ülkemizde sosyal adalet ve sosyal demokrasi gerçekleşmediği için, paylaşımsızlık, toplumun temellerini kemiren bir mikrop gibi varlığımızı tehdit etmektedir. |
TÜRKİYE"Yİ KEMİREN ZULÜMLER (2)
11) Geleneği Dinleştirme Zulmü: Atalar-dedeler kabulü bir yığın âdet ve görenek din sanılmakta, örf, dinin âdeta temel kaynağı haline getirilmiş bulunmaktadır. Atalar-dedeler örflerini dinleştirenleri şirke bulaşmakla suçlayan Kur’an’ın bu ürpertici uyarısı kulak ardı edilmektedir.
İslam, Kur’an’a değil de ata kültlerine, özellikle Arap âdetlerine dayalı bir din haline getirilmiş bulunuyor. 12) Emanet Ve Ehliyetleri Ehline Vermeme Zulmü: En yıkıcı ve en ilkel zulümlerden biri de budur. İş ve emanetlerin ehil olmayanlara verilmesi âdeta tanrısal emir haline getirilmiş, ‘işe uygun adam’ ilkesi, ‘adama uygun iş’ ilkesine dönüştürülmüştür. Özellikle son iktidar, basının "kadrolaşma" dediği bir uygulamayla, ehliyet ve liyakatin yerine "bizden olma" ilkesini koymuş bulunuyor. 13) Kamu Kaynaklarını Talan Zulmü: Yüz bini aşkın camisi ile dinselleşmede tarihsel bir rekorun sahibi olan Türkiye, İslam’ın lanetlediği en büyük zulümlerden biri olan kamu kaynakları talanına örnek ülkelerinden biri haline gelmiştir. Müslüman Türkiye, kendi Peygamber""inin, "kamu kaynaklarını talan edenlerin cenaze namazlarını kılmadığını" unutmuş görünüyor. Türkiye’nin ekonomik çıkmazının aşılması için sadece kamu kaynağı talancılarının çalıp çırptıklarını geri almak bile yeter. Devlet bankalarından çeşitli oyunlarla alınan ve yine çeşitli oyunlarla geri çevrilmeyen kredilerin toplamı 50 milyar dolara yakındır. 14) Emeğe İhanet Zulmü: Esas olan emektir; çünkü üretip yaratan odur. O halde nimet ve imkÂnlardan öncelikle emek yararlanmalıdır. Türkiye’de emek; kapitale, ranta, hile ve düzenbazlığa boğdurulmaktadır. 15) Kadını Ezme-Horlama Zulmü: Kadınlarımız, Atatürk’ün eşsiz bir dirayet ve basiretle hayata geçirdiği birçok imkândan da yoksun bırakılmıştır. Kadınlarımız, çeşitli baskı ve aldatmalarla din istismarında da bir numaralı araç haline getirilmiş bulunuyorlar. 16) Sevgisizlik Zulmü: Yunus, Mevlana, Hacı Bektaş gibi koca gönüllü sevgi ve rahmet anıtlarının ölümsüz nefesleriyle ıtırlanan Anadolu’nun çocukları olan bizler, ne yazık ki, o nefeslere ihanet ederek birbirimizi sevmek ve kucaklamakta en geri ülkelerden biri haline geldik. İslam’ı, o engin gönüllü Anadolu erenlerinin nefesiyle hayata sokan ‘Türkmen yorumu’nu bırakıp kılıç, kin ve çıkar perdesinden algılayan Arap-Acem yorumlarıyla kavrama sürecini açtığımızdan beri din, hayatımızı rahmet unsuru olarak giremiyor; kin, dalaş, riya ve sömürü enerjisi olarak giriyor. Paylaşmıyoruz. En küçük bir kırgınlığı kin ve düşmanlık vesilesi yapıyoruz. Birbirimizi saymıyoruz, birbirimize tahammül göstermiyoruz. Bu çürüyüşümüzü bilen dış güçler, bizi sudan bahanelerle birbirimize düşürüp kavga ve kana itmekte hiçbir zorluk çekmiyorlar. Türkiye""de sevgisizliğin bir günah, bir zaaf olmaktan çıkıp bir din ve şehvet haline geldiğinin en şaşmaz göstergelerinden biri, belki de birincisi, insanların diri diri yakılabilmeleridir. En büyük Neron zulmünden beter bir acımasızlıkla Sivas""ta 38 insanı diri diri yakanlar, bu ülkenin çocuklarıdır. Dahası, onları "din ve iman" (hâşâ) adına savunan ve alkışlayanlar da bu ülkenin çocuklarıdır. |
ADEM KIMDIR ???
Evren teorisini kanitlayan bir mekaleyi dün Prof Dr. Süleyman Ates Hocamiz Vatan gazetesinde yazdi...
60 yildan fazla bir dinde uzmanlik ehliyeti olan Süleyman Hoca.... Ademin varligini ve sonuc olarak kendi ve Kuranin görüslerini net bir sekilde aciklayan bir yazi yazdi..... Isteyen Vatan gazetesindeki 22.07.2004 lü yazisinda görebilir Vatan gazetesinden alinti ----------------------------------------------- "İnsanlığın yaratıldığı tek nefis Âdem"dir" Kur"ân, insan yaratılışını öyle esnek bir ifadeyle anlatmıştır ki, ne kitap ehline, ne de bilim adamlarına itiraz yeri bırakmıştır Kur"ân, insan yaratılışını öyle esnek bir ifadeyle anlatmıştır ki, ne kitap ehline, ne de bilim adamlarına itiraz yeri bırakmıştır. Bu ifade, kitap ehlinin söylemine ters düşmez. Çünkü onlara göre insanlığın yaratıldığı tek nefis Adem"dir. Kur"ân"ın söylemi, onların bu inancına uyduğu gibi nâs (insanlar) tabiriyle bir ulusun kastedilmiş olması da mümkündür. Bu durumda her ulusun bir tek ana babadan yaratıldığı anlatılmış olur. Ayrıca bir tek nefisle insanın ürediği döllenmiş yumurta da kastedilmiş olabilir. O zaman da bütün insanların zigot denilen tek hücreden yaratıldığı anlatılmış olur. Hasılı ayet, hem kitap ehlinin, hem de bilim adamlarının inancına uygun bir esneklik taşır (Bkz. Reşid Rıza, Menâr Tefsiri, 4/325-326). İlk canlıyı kastediyor ----------------------------------------- Nisa Suresi"nin l"inci ayetinde, "Ey insanlar, sizi bir tek nefisten (nefes alan candan) yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun" buyurulmaktadır. Bu ayetteki nefis kelimesi, aslında canlı anlamına gelir. Nefes de canlılık belirtisi olan soluk alıp vermeye denilir. Genellikle müfessirler, buradaki nefis kelimesiyle Hz. Adem"in kastedildiğine kani olmuşlardır. -------------------------------------------- Bizim kanaatimize göre ayetteki nefis, Hz. Adem"i değil, insanın aslı olan ilk canlıyı kastetmektedir. Birçok ayette, insan yaratılışının bazı aşamalardan, evrim safhalarından geçirildiği belirtilmiştir. Nuh Suresi"nin 12-13"üncü ayetlerinde, "Size ne oluyor ki, Allah için saygı (göstermek) istemiyorsunuz? Oysa O, sizi çeşitli aşamalar halinde yarattı" buyurulmaktadır. Demek ki insan, hemen birdenbire ortaya çıkmış bir varlık değil, uzun bir tekâmül sonucu süzüle süzüle yaratılmış en mütekâmil varlıktır. Mekke halkın atası İşte yüce Allah, bu ayeti kerimede, kâinatın özü olan bu varlığın yaratılışının ilk aşamalarından birine, ilk üreme safhasına işaret buyurmaktadır. Muhammed Abduh"un yorumuna göre, nefs-i vahide ile Adem"in kastedildiğine dair bir açıklık yoktur. Müfessirlerden bazılarına göre, "en-nâs: insanlar" şeklindeki bu tür hitaplar, Mekke halkına yahut Kureyş kabilesine yöneliktir. O zaman nefs-i vahide ile kastedilen, Mekke halkının atası Adnan olur. Eğer en-nâs tabiriyle bütün Araplar kastedilmiş ise o zaman tek nefis, bütün Arapların atası Ya"rub veya Kahtan olur. Eğer en-nâs ile bütün insanlık kastedilmiş ise o takdirde bu ayetten herkes kendi inancına göre insanlığın atasını anlar. (Devam edecek) Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş Fax: 0212 356 26 81 E-Mail: suleymanates@gazetevatan.com <a href="redirect.jsp?url=http://www.gazetevatan.com/cat/sates.asp?kid=29 " target="_blank">http://www.gazetevatan.com/cat/sates.asp?kid=29 </a> |
anlayacak seviyede degilsin ki
ahmak. bilmedigin seyler hakkinda edebiyat yapacagina, bunu anlamadigini söyledinmi budala?
bu bilincsizliginin cehaletinin en büyük belirtisidir. |
arka sokaklara git enisssssss :))
orada cetelesmis bir halde sana karsi müthis bir devrim hazirliyorlar ;))
|
Terbiyen iste budur senin
Weiblich diye girmissin Vaybeeye, ama senin aeblich oldugundan süpheliyim ben.......
Nedir bu ikide bir küfür..... ayni PamukEsra gibi, oda ikide bir seks üzerine konusurdu.... Iyi biliyorsunki..... anlatacak bir seyin olmadigini.... o yüzden hemen persönlich olup konulari ört bas etmek pesindesin..... Bir müslüman olarak beni aydinlatmak görevin....... sen bos ver benim cehaletimi falan filanida.... o Rahmani görüslerinle cehaletimi gidermeye calis...... tamammi..... Eger böyle persönlich olmaya devam edersen.... kann es sein das du bald hier rausfliegst.... du wärs nicht der/die erste. |
Lächel Lächel :))
biraz destek ciksan daha iyi olmazmi..... o zaman arka sokaklardaki cehalet merkezlerini beraber kuruturuz..... :)))
|
adamlarin takintisi var
araplarin aptal veya baska birsey olmasi neyi degistirir? hicbirsey.
kendi yeteneksizliklerini örtmek icin disarida suclu arayacak kadar basit insanlar. halbuki o yüce peygamber bagnaz bir toplumu örnek insanlar olmasini basarabilmisti. |
süleyman ates bence hakli
yani ademin yaninda veya onun haricinde baska insanlarda vardi. ali seriati güzel bir aciklama getiriyor neden öyle oldugunu anlatiyor.
insani ali seriati ikiye ayiriyor. bir biolojik insan, ikincisi cevresini etrafini ve varlik gayesini kavriyan ve Allah"a kul olma görevini üstlenen yüce bir varlik. lakin ben evrim teorisinin dedigi gibi maymundan türedigimize inanmiyorum. burada bilim simdiye kadar zaten bunun nasil gerceklesdigini aciklamis degil. |
cumaniz mübarek olsun !!! o.T.
ohne Text
|
Ali seriati nedir?????
Alevilerimi diyorsun??? eger öyleyse ideolojikimseyi baglamadigini anlamis olman lagzim.....
Kimse maymundan geldigimizi söylemiyor..... atalarimizin ayni oldugu cok muhtemeldir.... Maymundan gelemeyiz cünkü dünyada maymunlarda var...... |
Ali Seriati war ein persischer Soziologe
ohne Text
|
Heykel Zülmü.
Nedense heykellere ciklet üreten kapitalistlere deyinmiyorsun.
Nede olsa cumhuriyetini onlar ayakta tutuyor :=))) |
Türklere Peygamber istiyordun.
Kurandaki dini istiyordun yahu sen Yasar Amcani unutmusa benziyorsun Aziz nesin amcani unutmusa benziyorsun.
Kuranda kac cins Din icat ettiniz eyy gafiller. Erbakan ne diyor sifonu cek gerisi kolay. |
Wow aus Isfahan wahrscheinlich
mein bester Freund ist Perser.... nur leider hat zur Zeit Persien das Licht verloren... die stecken leider in einer diktatur... und was kann wirkungsvoller sein als die Leute zu belügen im Namen Gottes.....
Süleyman Ates ist ein wahrer Meister seines Faches....... er wägt auch das alte und das neue im Rahmen von Kuran ab..... das können die wenigsten... sogar der Öztürk ist etwas radikaler als er.... obwohl ich den Öztürk für den begabteren halte.... na ja er ist ja Jünger und hat noch einiges vor in seinem Leben.... |
Nein Resim zulmü
ne dersin, senin Foto albümünü yakmak gerek..... dimi cünkü oda bir zulümdür dimi ama.......
Warte kommt besser.... bos konusma zulmü... ne dersin???? Veya CEHALET zulmü.... soll ich weiter machen ???? |
Erbakan hakli
ama nedense sifonun icine kendisi düstü... neden Allah onu kurtarmadi dersin..... Allah Resullerini sever ama, kendi kendini Ilahlastiranlarin üzerine pislik yagdirir....
Sonuc ortada.... |
Erbakanin Adamlari Basta
kim kayip etti tsssss
|
Bu Kafaylan Bir Yere Varamayiz.
Bilindigi gibi 5 Aralik 1934 tarihi, kadinlara siyasi
haklarin verildigi iddia edilen tarihtir. Ancak kadinlara verildigi iddia edilen bu haklar, kadinlar tarafindan verilen mücadele ne-ticesinde alinan haklar olmayip, tepeden inme bir anlayisin neticesinde Mustafa Kemal tarafindan bagislanan haklardi. Dolayisiyla, Kemalistler tarafindan, Bati"nin bir çok ülkesinden önce verilmekle övünülen bu haklar, Sirin Tekeli"nin de belirttigi gibi konjonktür geregi verilen ve buna ragmen kontrollü olarak kadinlara kullandirilan -bazen de kullandirilmayan- türden haklardi. Çünkü, Kemalizm kurulusundan bu yana, tepeden inmeci, jakoben bir anlayisin tezahürü olan tek millet, tek sef, tek devlet esasina dayali, oportünist, çikarci, pragmatik despot bir anlayisi temsil eden bir sistemdi. Ve bu nedenle de muhalefete ve hatta degisik görüslere bile tahammülü olmayan bir sistem öngörmekteydi. Bu sistem, "tek kisi"nin hakim oldugu bir sistemdi. Ayrica, bu sistem ayni zamanda, bu ülke insanlarini bütünüyle sadece "tek kisi"nin belirledigi hedefe yönlendirmeyi de kendisi için asil amaç edinmisti. Yani, ülkenin bütün insanlari için bir tek hedef vardi; o da, o "tek kisi"nin belirledigi hedefti. Bu hedefin disina çikanlar ya da çikmaga yeltenenler, ülkeye ihanet suçu ile suçlanmaktan kurtulamamislardir. Bugün bile bu "tekçi" anlayis tarafindan belirlenen hedefe muhalif olan kisi ya da gruplar, ayni anlayisi temsil eden, marjinal kalmis Kemalistler tarafindan, öyle degerlendirilmiyor mu? Iste "tek kisi" tarafindan belirlenerek çerçevesi -adeta- duvarlarla örülen bu anlayis, toplumu tepeden tirnaga kadar yeniden sekillendirmek için ayni tür uygulamalara halen bugün de devam etmektedir. Kisacasi, Osmanli"nin mirasi üzerine kurulan bu yeni ülkenin, yeni yönetim seklinden, çikarilacak kanunlara, halkin giyiminden yasanti sekline hatta yeme içme seklinden, dans etme sekline kadar; bir taraftan toplumsal düsünce, diger taraftan da toplumsal yasanti sekli, bu tek"çi anlayis tarafindan sekillendirilmistir. Dolayisiyla ülkeye çesitli desiselerle hakim olan bu anlayista; Cumhuriyetin ilan edilmesine de, kadinlara siyasi haklarin verilmesine de ve hatta kimlerin hangi bölgelerde milletvekili olacagina da, tek basina karar veren hep "o" tek kisi olmustur. Ve o tek kisinin agzindan çikan bir sözle kimi insanlar ihya olmus, kimi insanlar da daragaçlarinda sallandirilmistir; ve bu tek kisinin karari ile bir gecede cumhuriyet ilanina karar verilmis, partiler kurulmus ve partiler kapatilmistir. Hatta, "tek kisi" tarafindan alinan bu gibi siyasi ka-ralarin yaninda, kisiler arasindaki iliskilere de müdahale edilerek kadinlarin dans etmeleri bile, onun emri ile olmaktaydi. Nitekim bir defasinda, "... devlet yüksek yöneticilerinin de çagrili oldugu bir baloda üniformali subaylarin dansetmediklerini gördü. Gazi, bunun nedenini sordu. Komutanlardan biri, suçun her dansa çagriyi geri çeviren kadinlarda oldugunu söyleyince Mustafa Kemal, yüksek sesle topluluga söyle seslendi: "Arkadaslar, dünyada subay üniformasi giymis bir Türk erkeginin dans önerisini geri çevirebilecek bir kadinin bulunabilecegini düsünemiyorum. Simdi emrediyorum! Hemen salona dagilin! Ileri Mars! Dans edin!" emri üzerine, herkesin dans etmeye kalkismasi da, bu "tek kisi"nin otoritesinin etkisini göstermesi bakimindan ilginç bir örnektir. Bu tür emirler sadece dans etmeyle de sinirli kalmiyordu. Nitekim, daha sonra ki dönemlerde ülkenin öncelikli tehdidi olarak ilan edilen ve "Komünizm her görüldügü yerde basi ezilmelidir" sözü mensuplari için söylenen TKP"nin (Türkiye Komiünist Partisi) kurulmasi ile ilgili ilk emir de yine Mustafa Kemal tarafindan verilmisti. Buna gerekçe olarak da, Talat Pasa"ya yazdigi mektupta da belirtildigi gibi, "gerekirse bolsevizmi de biz kurariz" seklindeki Mustafa Kemal"in konjonktürel ve pragmatik anlayisi idi!.. Mustafa Kemal bu güçlü ülkelerden yana görünme anlayisini, ülke içinde gücü/hakimiyeti tek basina ele geçirinceye ve ülke disinda ise himayesine girdigi ülkenin güçlülügü netlesinceye kadar devam ettirmistir. H. Edip Adivar"in da belirttigi gibi Mustafa Kemal, gücü ele geçirdikten sonra, emirlerine itirazsiz uyulmasini ve kendisine karsi hiçbir elestiri geti-rilmemesini açikça belirtiyordu. Nitekim, H.E. Adivar ile bir konusmasinda, "Herkes benim verdigim emri yapmalidir... Ben hiçbir elestiri, hiçbir fikir istemiyorum... Yalniz emirlerimin yerine getirilmesini..." istiyorum seklindeki sözlerinden de bu durum açikça görülüyordu. Mustafa Kemal, ölünceye kadar da, bu tavrini devam ettirmis ve iradesine -en yakin arkadaslari dahil- hiç kimseyi ortak olarak kabul etmemistir. Buna yeltenenlerin ise, maalesef politik hayatlari da, sosyal hayatlari da hüsranla sona ermistir. Kazim Karabekir, Rauf Orbay ve arkadaslari ile ünlü hatip onbasi Halide Edip Adivar"in -son dönemde de Ismet Inönü"nün- basina gelenler, Mustafa Kemal"in bu tavrinin ilginç örneklerinden sadece birkaç tanesidir. Anlasilan odur ki, Mustafa Kemal, kendi düsüncesinin disinda hiç kimsenin düsüncesine önem vermezdi. Her konuda -hemen hemen- yalniz basina karar verir ve uygulamaya koyardi. Zaman zaman, herhangi bir konu ile ilgili olarak Çankaya Köskü"ndeki "içki sofrasi"na çagirdigi kimselerden ise, konu ile ilgili görüslerini almaktan ziyade, kendisinin önceden vermis oldugu karari onlara duyurmaya yönelik olmakta idi. O dö-nemde, Mustafa Kemal"in etrafinda bulunanlar da, Mustafa Kemal"in bu "tek"ligini, her seyin kendi karari ile yapildigini ya da yasaklandigini, kendi kararlarinin aksine görüs serdetmenin hayati tehlikeyi gerektirdigini konusmalarinda, yazilarinda dile getirmekten de bir beis görmemekte idiler. Nitekim, Kiliç Ali tarafindan bu durum "Aksam" gazetesindeki bir makalede; "... Milli Kurtulus Savasini halkin degil, sadece Atatürk"ün yaptigi" ileri sürülüyordu. Bu yaziyi aktaran Zekeriya Sertel "Yaziyi okumamiz bitince Ahmet Rasim Bey gözlügünün altindan bana söyle bir bakti: -Cevap verecek misin? dedi. Sanmiyorum, dedim. Sakin ha... Yaziyi kimin yazdigi belli. Mustafa Kemal"le çatismayi göze almak gerekir. Bu da bugünkü kosullar içinde delilik olur. Yaziyi hiç okumamis gibi davran." Sertel de "Öyle yaptim" diyor. Seyh Said kiyami nedeniyle kurulan Istiklal Mahkemeleri de emirle, hem de tek kisinin emriyle kurulmustu ve çalismalarini da bu "tek kisi"nin emriyle devam ettiriyordu. Çesitli illerde kurulan bu mahkeme-lerde, yine emirle sayisiz insan daragaçlarinda sallandirilmisti; herhalde -dili olsaydi- bunun en canli sahidi de Samanpazari sirtlari idi. Daragaçlarinda sallandirilan bu insanlarin suçlari ise, -tamaminin da- potansiyel muhalif olarak görülmeleriydi; isin üzücü tarafi da, bunlarin basinda, Milli Mücadele adi verilen Mücadeleyi baslatanlar, bulunduklari bölgelerde dis düsmani cani kani pahasina kovanlar gelmekteydi. Bunlarin arasinda, az da olsa kendilerini tehdit etmek ve göz dagi vermek için, yandasi gazeteciler de vardi. Bu gazeteciler, Istiklal Mahkemelerinin "tek kisi"nin emriyle çalistigina güzel bir örnek teskil etmektedir. "Istanbul"un belli basli gazete bas yazarlari Diyarbakir"daki Istiklal Mahkemesine gönderilmislerdi. Bunlar arasinda "Tasviri Efkâr" sahip ve basyazari Velid Ebuzziya, "Vatan" gazetesi sahip ve basyazari Ahmet Emin Yalman, ayni gazetenin yazarlarindan Ahmet Sükrü Esmer, gene bas yazarlardan Ismail Müstak ve baskalari vardi. Ahmet Emin, daha yoldayken, Adana"dan, Mustafa Kemal"e telgraf göndererek yalvarmaya baslamisti. Affedilirse, bir daha gazetecilik yapmayacagina söz veriyordu..." "Tek Kisi" gücünü ve "Tek"ligini kanitlamiscasina, bu tür yalvarmalardan sonra, gazetecilerin serbest birakilmasi, yine bu "tek kisi" tarafindan saglanmisti. ANADOLU KADINI, MILLI MÜCADELENIN ASLI UNSURLARINDANDI!.. Osmanli Imparatorluguna ait topraklarin paylasilmasina yönelik olarak, emperyalist ülkelerce Anadolu"nun çesitli bölgelerinin isgal edilmesine karsi verilen mücadelede, Anadolu Kadinin bu mücadelede oynadigi rolü göz ardi etmek, bu mücadelenin anlasilmamasi ya da eksik anlasilmasi anlamina gelir. Bilindigi gibi bu ülke, bu yüz yilin baslarindan itibaren Ingilizler, Fransizlar, Italyanlar, Yunanlar ve Ermeniler tarafindan isgal edilmisti. Hilafetin bulundugu merkez Istanbul da isgal altindaydi. Ancak bütün bu olumsuzluklara ragmen kadiniyla, erkegiyle, genciyle, ihtiyariyla ve hatta çocuguyla organizeli, birbirinden haberli olmasa da, -Mustafa Kemal henüz Padisah tarafindan görevlendirilmemisti bile- bu isgali sona erdirmek için, Anadolu bütünüyle adeta ayaga kalkmisti. Kadinlar yaptiklari mitinglerle -özellikle de Sultanahmet Meydani"nda H. Edip Adivar"in konustugu miting- bir taraftan kendileri fiilen mücadeleye katiliyorlardi, bir taraftan da top yekun bütün bir halk, bu mücadelenin saflarina katilmaya davet ediliyordu. Iste bu amaçla kadinlar mücadelelerini daha organizeli yapmak için, ülkenin çesitli bölgelerinde çesitli isimler altinda kurduklari cemiyetler halinde örgütleniyorlardi; bunlarin arasinda yaygin olarak örgütlenen ve birçok ilde subelerini de açan Anadolu Kadinlari Müdafaa-i Vatan Cemiyeti de vardi. Böylesine kutsal bir mücadelede Anadolu kadini, sadece ordunun yardimci hizmetlerine katkida bulunmakla yetinmemis, mücadelenin her safhasinda yer alarak, baska ülke-lerde benzeri olmayan kahramanliklar sergilemistir. Anadolu kadini, yerine göre, cephe gerisinde cephaneyi, yaralanan milisi/askeri, hastalanan hastayi ve ikmal maddelerini sirtinda ya da kagnilarda tasirken, yerine göre de elinde silahi ile gönüllü olarak cepheden cepheye kosarak milis kuvvetleri ile birlikte savasa katilmistir. Hilafetin ve ülkenin kurtarilmasi için bu savaslarda, isimleri bilinenlerin haricinde, çok sayida isimsiz kahraman Anadolu kadini gençligin baharinda iken sehit olmustur. Çünkü, basta Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi"nin fetvasi olmak üzere bir çok fetva onlar için vazgeçilemez olan bir kutsal hedefi gösteriyordu ki o da; ya sehit olmak ya da gazi olmakti. Denizli Müftüsü fetvasinda söyle diyordu; "...Bizler simdiye kadar esir yasamadik ve yasamayiz. Silahimiz yoksa sapan tasiyla düsmana karsi çikmak ve onu tepelemek her Türk ve Müslümana farz-i ayndir. Fetva veriyorum..." Iste bu fetvalar dogrultusunda Anadolu insani; kadini ile erkegiyle, müstevli devletlere karsi adeta ayaga kalkmisti. Nitekim bu kadinlardan, "Gördesli Makbule Hanim 1921"de, evlendikten hemen sonra kocasiyla birlikte bir çete örgütlemisti. Bu çete, birkaç ay boyunca düsmani hayli hirpaladi. Gördesli Makbule Hanim savas alaninda sehit düstü." Yine, Tayyar Rahmiye Hanim Güney cephesinde 9. Tümene bagli bir gönüllüler müfrezesine komuta ediyordu. Bu müfreze, 1 Temmuz 1920"de Osmaniye"deki Fransiz müstahkem mevki karargahina saldirma buyrugunu aldi. Tayyar Rahmiye Hanim, buranin ele geçirilmesinden az bir süre önce can verdi." Yine, "Anlatildigina göre, bir Türk kadini sirtinda çocuguyla cepheye, bir araba dolusu mühimmat ve cephane götürmektedir. Yagmur yagmaya baslayinca, cephaneler islanmasin diye çocugunu sardigi örtüyü hemen çikarip cephanelerin üzerine örter. Iki öküzün çektigi arabada, siperlere erzak tasimakla görevli bir kadinin öyküsü de, sik sik dile getirilir; Öküzlerden biri düsman kursunlariyla agir yaralanir. Kadin ve yanindaki iki çocugu öküzün yerine kosularak arabayi çekmeye devam ederler. Sirtlarinda süt bebekleriyle, cepheye yiyecek-içecek tasiyan kadinlarin öyküleri de anlatilan ilginç olaylardandir. Gene, Sakarya savaslari sirasinda, 23 Agustos 1922"de cepheye cephane tasiyan konvoydaki hamile bir kadin, dogum yapar. Hemen cephe gerisine göndermek isterler; fakat o reddeder: "Ben bunlari nasil birakirim? Ordu cephane bekliyor." Iste, Anadolu kadini; gerektigi zaman çocuguna analik, kocasina eslik, gerektigi zaman da savasta en ön saflarda savasarak sehit düsmenin ne kadar kutsal oldugunu bilecek kadar inanç sahibi idi. Mustafa Kemal de 21 Mart 1923"te Konya"da Kizilay"in kadin kollarina hitap ederken, Anadolu kadinini söyle degerlendirmektedir; "...Çift süren, tarlayi eken, ormandan odun, kereste getiren, mahsülati (ürünleri) pazara götürerek paraya kalbeden (çeviren), aile ocaklarinin dumanini tüttüren, bütün bunlarla beraber sirtiyla, kagnisiyla, kucagindaki yavrusu ile, yagmur demeyip, sicak-soguk demeyip, cephenin mühimmatini (savas gereçlerini) tasiyan hep onlar, hep o ulvi (yüce), o fedakâr, o ilahi Anadolu kadinlari olmustur..." Dolayisiyla, Anadolu"nun bu rolünü -kadini ile erkegiyle- göz ardi ederek Milli Mücadelenin kazanilmasini "tek kisi"nin kahramanligina ya da dehasina baglayarak anlatanlar, Milli Mücadeleyi kazanan ruhu anlayamayanlardir. |
Ich würd sagen
Erbakanin adam degil essek oldugunu anlayip ve ondan ayrilanlar basta.....
Man wie recht ich habe... machmal übertreffe ich mich selber.... |
Nascosto le bugie di conoscenza!
der Koran ist ein segen junger herr...für den der es versteht...
vor dem Koran...hatten die Frauen überhaupt keine rechte sie wurden sogar bei der Geburt begraben...weil man sich schämte erst mit dem Koran kamen die Rechte...für die Frauen nun gut zu ihrer Frage... ob in Koran steht...dass man seine Ehefrau schlagen darf oder nicht... in der Sure 4/34 steht... Bas kaldirmasinidan endiese etiginiz kadinlara ögüt verin, onlari yataklardan yalniz birakin ve (bunlarla yaola gelmezlerse) dövün. Eger siz itaat ederlerse artik onlarin aleyhine baska bir yol aramayin; cünkü Allah yücedir, büyüktür. das aber legitimiert nicht, dass man seine Ehefrau bei jeder Kleinigkeit schlagen darf das kann man sich so erklären, wenn in einem Staat die Todesstrafe im Gesetzbuch steht heißt es nicht, dass jeder der eine Straftat begeht, die Todesstrafe bekommt es kommt immer auf die Sachlage an...und man wendet sie nur im äußersten an... laut Koran darf man...wenn man nach den obigen Bedingungen vorgeht... aber man muss nicht...und unser Prophet Mohammed (s.a.v.) begrüßte es auch nicht...dass man die Frauen schlägt... er selber hat nie seine Ehefrau geschlagen... und da wir auch seine Sünnet befolgen...und leben...sollte man von diesem recht nicht gebrauch machen... in einem Hadis sagt unser Prophet Mohammend (s.a.v.) Die Vollkommenen im Glauben sind von den Gläubigen die Besten an Charakter und Benehmen, und die besten von euch sind die, die ihre Frauen am besten behandeln. ich denke wer seine Frau schlägt zeigt wie Charakter schwach er ist... es gibt andere Methoden, die weit aus effektiver sind... Gewalt zerstört die liebe zwischen zwei Personen...deswegen sollte man davon absehen... mfg DayiOglu |
Alamancinin hakyoluna dönüsü!:-))
Studie: Gläubigkeit türkischer Migranten steigt
Hamburg (AFP) - Die Religiosität der in Deutschland lebenden Türken hat nach der Beobachtung des Zentrums für Türkeistudien in den vergangenen Jahren stark zugenommen. Der Leiter des Essener Zentrums, Faruk Sen, der die Einstellung türkischstämmiger Migranten in Nordrhein-Westfalen untersucht, sagte dem "Spiegel", 2003 hätten sich bereits 71 Prozent der von ihm befragten Türken als religiös bezeichnet. Dies seien 14 Prozent mehr als noch im Jahr 2000. Besonders stark sei dabei die Zahl derjenigen gestiegen, die sich als "sehr religiös" bezeichneten: Während dies 2000 erst acht Prozent angegeben hätten, seien es 2003 bereits 20 Prozent gewesen. Ein Indiz für zunehmenden Fundamentalismus der in Deutschland lebenden Türken sieht Sen darin aber nicht. Der Trend zur Gläubigkeit sei vielmehr vor allem als Reaktion auf die "Aversion der Deutschen gegen den Islam" zu werten. Da überdies knapp ein Drittel der Befragten die eigene wirtschaftliche Situation als schlecht einschätze und sich 80 Prozent in Deutschland diskriminiert fühlten, identifizierten sie sich noch stärker mit dem eigenen Milieu. Jeder zehnte türkische Migrant lebt demnach abgeschottet in einer Paralellgesellschaft und hat weder bei der Arbeit noch im Privatleben Kontakt zu Deutschen. Auch sei die Zahl derer, die zurück in die Türkei wollten, seit 2001 um etwa acht Prozent auf knapp 30 Prozent gestiegen. |
Yipiee
Yuhuuu!
Gott sei dank! |
Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 09:36 Uhr. |