Zitat:
Zitat von WpumaC
|
simdi senin bu yazin bu konu ile nekadar alakali ?
tekrar :
IMOGDI ye cevaben Muhammed asv. senin icin bir bedevi !
ve bak o senin icin bir bedevi benim icin de alemlere tek sefaat edecek insan, Allah in ayetlerini bize nasil aktarmis !
Sence bir BEDEVI BU ILME NERDEN ULASMIS !!
“Sizi annelerinizin karnında, üç karanlık içinde hilkatten hilkate (nutfe, alaka, mudğa) intikal ettirerek yaratmaktadır..” (Zümer, 39/6) Bilindiği gibi rahim, dışından içe doğru üç dokudan meydana gelir: Parametrium, Miometrium, Endometrium. Bu dokular, su, ısı ve ışık geçirmez zarları sarmıştır. Kur’ân bu dokulara (zulmet) diyor ve insanın bu üç zulmet içinde yaratıldığını ifâde ediyor.
Kur’ân, sütün meydana geliş keyfiyetini de süt gibi dupduru ve berrak olarak anlatmaktadır: “Doğrusu davarlarda da size deliller vardır: Zira size onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından, halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından âfiyetle geçer..”
Atmosfer Basıncı:
Yeryüzünü kuşatan hava küresi, takriben 1 cm2 ye 1 kg. basınç yaparak, bir insana 10 tonluk kadar bir tesir tatbik etmektedir. Denizde dipten satha doğru yükselen dalgıç Üzerindeki basınç azaldığı gibi, havada da yükseldikçe basınç azalmakta ve oksijen nisbeti eksilmektedir. Bundan dolayı yüksek tabakalara çıkan insanlarda solunum bozuklukları, baş dönmesi meydana gelmektedir. Bu sebepten yüksek uçuş yapan pilotlar, hususi teneffüs cihazları kullanmak mecburiyetindedirler.
İşte Kur'ân'ın şu ayeti bu gerçeği işaret eder:
"Allah, hidayetini dilediği insanın göğsünü İslama açar; saptırmak istediğinin de göğsünü öyle dar ve sıkıntılı kılar ki, o kimse sanki gökte yükse'len adamın durumu gibi sakıntıya maruz kalır"(En'âm, 125)
2-COĞRAFYA VE JEOLOJİ
a) Yeryüzündeki denge
Kur'ân-ı Kerim dağların çadır kazığı durumunda olup (Nebe',7) yere çakıldığını (msl. Nahl, 15) bildirir. "Sizi sarsmasın diye yere, kazıklar gibi çakılan (dağlar) salıverdi"
Çadır kazığı, çadırı tesbit etmek için kuma gömülürdü- Dağlann altında kayalık tabaka bulunup, onun altı kaygan bir sıvı tabakasdır. Kayaları bu tabaka meydana getirir. Dağlar işte bu tabakayı da delerek temel gibi "atılmışlar"dır. Aynen çadırı tutan kazıklar gibi. Bu durumu ilim, 1965'de tesbit etti. Böylece anlaşıldı ki Allah, dağları böyle yaratmasaydı yer kayar, hayat mümkün olmazdı (Zendani,K.Tevhidi'l—halik, 3/48-49). Bu mevzuda Dr. H. Nurbaki de şöyle diyor: "Dağların varlığı, mağma üzerinde yüzen arzın kabuk varlığı için güçlü bir eksen rolü oynamaktadır. Kur'ân-ı Kerim'den Ayetler ve İlmi Gerçekler serimizde (Nahl süresi ayet 15'de) bu mevzuda geniş ilmi yorumlar yapmıştık. Ancak burada (yani Nebe' 6-7) arzın mihad (yani sallanan bir beşik) oluşu ile birlikte dağların denge ekseni olarak tanımı çok enteresandır; çünkü ritmik bir dönme eylemine tabi olan arzın toprak kısmı, mağma üzerinde bir beşik gibi sallanmakta ve ancak dağlann güçlendirici eksen vasfı sayesinde arz, oturulabileu bir mekân olabilmektedir" (Amme Cüz'ü Yorumu , 2/14).
Aslında başlı başına üzerinde durulması gereken bir hususa, bu vesile ile kısaca işaret etmek istiyoruz. Şöyle ki: Kur'ân bu tabii unsurlardan münferit olarak bahsetmekten ziyade, onların bir sistem oluşturduğuna işaret etmek üzere, çeşitli unsurlardan birlikte bahseder. Mesela dağların kazık gibi çakılıp dengeyi sağlaması, buhar, bulut, nehir yatakları, kaynakların fışkırması, yağmur ve rızık çıkarılmasından birlikte bahsedilir. Bu sistemden ise ümmi bir
kavimde yetişmiş ümmi bir Zat'ın (a.s.) lisanı ile tebliğ edilen mesajda bahsedilmesi, Kur'ân'ın i'cazım daha çarpıcı bir duruma getirmektedir. Bu sistem fikri Ra'd, Nahl, Naziât, Nebe', Abese surelerinde görülebilir. Mesela Kur'ân dağlarla beraber sulan ve nehirleri, sular olmazsa eserlerini (rızık, verimlilik, istifade gibi) birlikte zikreder (Enbiya 30-33; Naziat 32-33; Ra'd 3; Hicr 19; Neml 6; Lokman 10; Fussilet 10; Kaf 7; Mürselat 27, krş. Dr. A.Şehâte 138-139).
b) Rüzgarlar ve Yağmur
Bitkilerde rüzgarların aşılayıcı bir rol oynaması, ancak son asırlarda anlaşılmış bir meseledir. Bütün bitkilerin çiçeklerinin erkek ve dişi çift ihtiva ettiği ve erkeğin dişiyi aşılamasıyla meyvelerin meydana geldiği anlaşıldıktan sonra, bu işte rüzgarın rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:
"Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız (Hicr, 22). (bkz. Hak Dini Kur'ân Dili, 4/3053-54; Tefsiru'l-Menâr 1/210).
Burada bundan da fazla olarak rüzgârın, yağmurun teşekkülünde oynadığı rol de anlatılmaktadır ki müfessirlerin çoğu bunu farketmemişlerdir. Daha doğrusu devirlerinin seviyeleri kendilerine bu imkânı vermemiştir. Günümüzde bulutlar, onları meydana getiren rüzgârlara göre taksim edilmektedir. Rüzgârlar küçük toz toprak zerrelerini kaldırıp sürükler, bu zerreler ile, yükselen buhar zerreciklerini aşılar, böylece toz zerreleri etrafında su buharı toplanır ve neticede ağır damla haline gelir. Kur'ân buyurur: "Allah o zattır ki rüzgârlar gönderir, derken onlar da bulutları ayağa kaldırır (yükseltir) ve onları gökte dilediği gibi yayar; artık sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün" (Rum, 48).
İşte "rüzgârlan aşılayıcı olarak gönderdik, yukarıdan su indirdik" ayeti, aşılama işinin peşinden yağmuru zikretmesiyle, "aşılama"dan, daha çok bu mevzudaki aşılamayı kasdettiği anlaşılmaktadır. (Zendani, K. Tevhidi'l-Hâlık, 1/94-95). "Rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgarlar gönderen Allah'dır. Rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları kaldırıp taşıdığında, onu (Allah) ölü bir diyara gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz" (A'râf, 58) ayeti de bunu açıkça bildirmektedir.
4- ARI VE HAYVANLARIN HAYAT ESRARI
Bal arısı, yani Nahl, Kur'ân'ın bir suresinin ismidir. Bu surenin 68-69. ayetleri, Allah'ın ilhamına mazhar olarak onun koyduğu nizama uymuş olan bal arısının mühendisliğine, aralarındaki mükemmel organize hayata, iş bölümüne, işaret etmektedir. En'âm (evcil hayvanlar) adını taşıyan surenin 38. ayeti: "Yeryüzünde yürüyen hiç bir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır." Karınca mânâsına gelen Neml suresinin 18. ayeti kanncanın işitip konuşmasından bahsetmektedir.
Son bir kaç on yılda, hayvanların davranışları dikkatle incelenmiş ve gerçek hayvan toplumlarının bulunduğu neticesine varılmıştır. Gerçi ortaklaşa çalışmanın neticelerini incelemek, organize bir topluluğun varlığının şart olduğu fikrini Öteden beri kabul ettirmişti. Fakat bazı hayvan türlerindeki bu tip organizasyonlara hakim olan mekanizmalar, ancak çok yakın bir zamanda keşfedilmiştir. Bu mevzudaki çalışmalarından ötürü Von Frische, Loren, Tinber-gen gibi bilginler 1973 yılında Nobel Ödülü almışlardır. (M, Bucaille, K.M., Kur'ân ve Bilim, s. 285).
5 - ELEKTRİK
Kur'ân-ı Kerim'in Nur (yani ışık) suresinin 35. ayetinin, sırlı ve sembolik ifadelerle işaret ettiği hakikatlar arasında elektrik de olduğu bir çok âlim tarafından ifade edilmiştir. Zira bu ayet, "O ışık bir cam içindedir, cam ise sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır" deyip "ateş değmese bile nerdeyse aydınlık vereceği"nden bahsetmektedir. (Mesela bkz. Mâlik bin Nebi, Kur'ân-ı Kerim Mucizesi, İstanbul, 1969, s. 208; C. Kırca, Kur'ân-ı Kerimde Fen Bilimleri, s. 86).
6- PARMAK İZLERİ
"İnsan, dağılmış kemiklerini bir araya getirerek kendisini diriltemeyeceğimizi mi zannediyor? Biz elbette buna kadir olduğumuz gibi, üstelik onun parmak uçlarını bile düzgün bir şekilde yeniden teşkil ederiz" (Kıyame, 3-4).
Her insanın hakiki kimliği, parmak uçlarındaki izdir. Milyarlarca insanın o küçücük "parmak ucu kadar" yerde, diğer bütün kimliklerden ayrı bir iz taşıması bir taraftan ilahi kudreti, diğer taraftan parmak izlerinin ehemmiyetini vurgulamaktadır. Nitekim bu iş 19. asır sonlarında farkedilmiş, ve kısa bir tecrübe döneminden sonra, bil- hassa emniyet teşkilatında kullanılmaya başlamıştır (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, 7/5475; Zendani, K. Tevhi-di'1-Hâlık, 3/60; C. Kırca, Kur'ân-ı Kerim ve Modern İlimler, s. 198).
Verdiğimiz örneklerin baş kısmında ifade etmiş olduğumuz üzere, müstakbel keşiflere Kur'ân-ı Kerim'in yapmış olduğu işaretlerin daha başka misalleri de vardır. Fakat bu kadarının da maksada kâfi gelip şu âyetin mânasını izhar ettiği anlaşılmış olmalıdır: "Biz âyetlerimizi gerek kâinatta, gerek şahsi âlemlerinde onlara göstereceğiz, ta ki onlar da bu Kur'ân'ın gerçek olduğunu anlayacaklar" (Fussilet, 53).
[/size][/font]
|