Einzelnen Beitrag anzeigen
  #65  
Alt 03.10.2010, 14:37
Herodias
 
Beiträge: n/a
Standard

Kendisine değer verilmemiş bir insan bir başkasına değer veremez. Bunu sonradan öğrenebilmesi de ancak kendisine değer verebilmeye başladıktan sonra işleyebilen iki yönlü bir süreçtir. Bir başka deyişle, insan kendine değer verebildiği oranda başkalarına da değer verir; diğer insanlara gerçek anlamda değer verdiğini hissettikçe kendisini de değerli bulur. Yoksa bir diğer insanı yücelterek kendimizi küçültmek, ne ona ne de kendimize değer vermektir. Üstelik böyle bir durum, değersizlik duygularının gerisinde yatan düşmanca eğilimlerin ve suçluluk duygularının daha da pekiştirilmesine neden olur.

Değersizlik duyguları yaşayan biri için diğer insanlar ya kendinden üstündür ya da aşağı; eşiti yoktur. Bazı insanları küçümser, çünkü onlarda kendisine benzeyen bazı özellikler görür ve bu insanları, hoşlanmadığı benliğini kendisine yansıtan bir ayna gibi algılar. Ama bunun bilincinde olmadığı için onları kendisinden daha değersiz bulur. Aslında, başkalarını küçümseyen insan, kendisini de küçümseyen, dolayısıyla küçümsenmekten korkan biridir. Bir başkasının onu küçümsemesi, aslında kendinin de kendisini küçümsemekte olduğu gerçeği ile yüzleşmesine neden olur.

Değersizlik duyguları yaşayan bir kişinin bazı insanları yüceltmesi, geliştirmiş olduğu gerçekdışı senaryoların bir sonucudur; bu insanların kendisinin ulaşmak istediği görkeme sahip olduğu yanılgısından kaynaklanır. Öte yandan bu insanlara karşı bilinçdışı bir düşmanlık da yaşar; çünkü varlıkları ona kendi yetersizliğini hatırlatır. Tersine işleyen bir süreçle bilinçdışındaki düşmanlık duyguları yoğunlaştıkça, bu insanlara karşı duyulan hayranlık da artar. Bu, biriken düşmanlık duygularını bilinçdışında tutmak güçleştiğinde kullanılan bir denetim mekânizmasıdır. Ancak bazen yüceltilen kişinin yadsınamayacak bir açığı farkedildiğinde, biriken düşmanca eğilimler birden bilince ulaşabilir. Ve kişi kendi yarattığı tanrıyı yine kendisi yok eder. Bir insanı önce yüceltip daha sonra onu devirmeye çalışmak toplumumuz bireylerinde oldukça sık gözlemlenen bir olgudur.

Görkeme ulaşma çabası içinde olan kişi, birbiriyle çelişkili durumları birlikte yaşar. Bir yandan benliğine egemen olan amaca ulaşmaya çalışırken, öte yandan bu amacı gerçekleştirmiş olduğuna inanır. Örneğin, insanların hayranlığını kazanmayı amaç edinmiş biri, bir yandan diğer insanlann kendisine hayran olmaları için çaba gösterirken, öte yandan kendisini herkesin hayranlığını kazanmış biri olarak görür. Bir yandan herkesin kendisine hayran olduğuna inanırken, öte yandan bunun çevresindeki insanlar tarafından da sürekli doğrulanmasını ister. Beklediği övgüyü bulamadığı zamanlarda çevresini buna
zorlayıcı davranışlara girişir. Kendisine göre bu onun hakkıdır.

Değersizlik duygularına karşı böylesine mantıkdışı bir gurur sistemi geliştirmiş olan kişi, kusursuz saydığı benliğine uygun düşmeyen davranışlarda bulunduğunu farkettiğinde, kusurunu kesinlikle hoşgörmez. Neden öyle davrandığmı anlamaya çalışacağı yerde kendisini yargılar ve eleştirir. Kendisine karşı hoşgörüsüzlüğü, gerçek dünyasını anlayabilmesini ve yaşadığı olaylardan ders alabilmesini engeller. Gerçek kişiliğinin olmak istediği kişinin özelliklerine sahip olmaması, bocalamasına neden olur. Kendisini her an başkalarıyla kıyaslamak ve onlardan daha üstün olduğunu hissetmek zorundadır. Bundan ötürü gerçek benliğiyle yüzleşme olasılığının tehdidi altında yaşar.

Kendisini üstün bir varlık olarak algılayan kişi, çevresinden gelen en küçük bir eleştiriye bile katlanamaz. Gerçek benliğiyle yüzleşmesine neden olan durumları dünyanın sonu gelmişçesine yaşar. Bu nedenle gururunu incitebilecek bir durumla karşılaştığında ya da karşılaşmak üzere olduğunu hissettiğinde o durumdan kaçmaya çalışır. Kaçamadığı durumlarda ise değersizlik duygularının gerisindeki düşmanca eğilimler denetiminden çıkar ve gururuna darbe indirenlerden öç almaya çalışır.

Böylesi bir gurur insanı kendisine yabancılaştırır ve kişilik bütünlüğünün bozulmasma neden olur. Gerçek benliğine karşı geliştirdiği nefret sonucu görkemli bir kişiliği benimsemeye çalışan insan bu uğurda sürekli ödün verir. Kendisi için daha önemli olan pek çok konuyu bir yana bırakarak tüm çabasını ve enerjisini ülküleştirdiği görüntüsünü sürdürebilmek için yaptığı gereksiz yatırımlarda kullanır. Verilen ödünlerse, kendine yönelik nefret duygularını pekiştirir ve bir kısırdöngünün yerleşmesine yol açar. Kişiliğini bütünleştirebilme çabası içinde, bazen olmak istediği kişiyle, bazen de hoşlanmadığı benliğiyle özdeşleşir. Ancak, hangi yöne giderse gitsin, ikisi arasındaki çatışmadan kurtulamaz ve bu durum ona acı verir.


http://www.msxlabs.org/forum/psikolo...k-duygusu.html

Geändert von Herodias (03.10.2010 um 14:44 Uhr).