Einzelnen Beitrag anzeigen
  #59  
Alt 27.05.2009, 01:02
gelincik02
 
Beiträge: n/a
Standard

Dört yol ağızlarında sağa sola sataşan
Boş öfkelerden, hiddetlerden uzak durun!
Günün birinde kaplan kesilecek olan
Halkın sevdiği bu kedilerden uzak durun!
Halk dalkavuklarından, saray yağcılarından,
Partisinin orta yolcu olduğunu söyleyen
Çıkarcı, bencil politikacıdan uzak durun!
Uzak durun bütün sönmüş köseğilerden,
Göğüslerinde bir ruh taşımayanlardan,
Ve ruhlarında Tanrıyı taşımayanlardan!

Yalnızca bu adamların eline kaldıysak,
Ulu Tanrım, içinde yaşadığımız bu çağda,
Şair nasıl olur da bağırmaz acı içinde
Nasıl olur da bağırmaz "yazık! yazık!" diye
Bir gün utançtan yüzünü de gösteremez,
Evinin eşiğinde, öyle bekler ayakta,
İnmek üzere olan akşamın karşısında,
Silinen, yitip giden güne göz yaşı döker,
Ufkun dört köşesine, ufkun dört bir yanına
Korkunç bir hayalet gibi küllerini saçar. (6)

Bulutlarda gezen çakırdoğanları gibi
Gülüşleri duyulur utkulu şairlerin,
Yergici şairlerin, alaycı şairlerin,
Aristofanes'lerin, (7) ve kara şairlerin.
Sayısız utancımızı yüzümüze vurmak için,
Petrone (8) karanlıkta uykusundan uyanıp,
O ünlü Romalı üslubuna sarılırdı.
Aşağılık, alçak çağımızın yöresinde
Archiloque'un (9) topal vezni, aksayan vezni
Bir kırbaç gibi hoplayıp zıplardı elinde.

Ama Tanrı geri çekilmez hiçbir zaman,
Bu güneş ki her şeye bir soluk kazandırır,
Hiçbir zaman tümüyle yitip gitmedi gözden,
Tümüyle batmadı gizlendiği tepelerden.
O hep üzgün ve tasalı koyaklar için,
Körleştirilmiş karanlık şu ruhlar için,
Gururun yoldan çıkardığı yürekler için,
Uçurumların üzerindeki bir doruğa
Işınlarını bırakır, ışınlarını ve
Bazı gerçekleri bırakır alınlar üstüne.
Durmayın haydi yüce ruhlar ve düşünceler,
Durmayın kemirilmiş sıkıntılı beyinler,
Durmayın hasta yürekler, yaralı gönüller,
Sizler dua edenler, güzel şeyler düşünenler!

Haydi biraz cesaret, ey gelecek kuşaklar!
Fırtınanın, boranın ormanda ağaçlarda,
Kopardığı gürültüyle, istemeyerek de olsa
Gelen sizler! haydi biraz daha cesaret!

Dur durak bilmeksizin amaçsız dolaşanlar,
Sizler! yolun zifiri karanlıklarında,
Ellerini uzatarak düşünüzün şekillerini
Gördüğüne inanan gezgin kuşkucular!
Sizler, kafaları acı çeken düşünürler!
Sizler, ilahi bir dehşetle dolu olanlar!
Koyak'ın böğürtlerine sarkmış olarak
Uçurumların kıyılarına tutunanlar!

Sizler, bu kederli ve utkulu dalgaların
Denizinde kazaya uğrayan ey insanlar!
Sizler, denizden tir tir titreyerek çıkanlar!
Sizler! Yalnızca yüreklerini kurtaranlar!

Bütün sabahlarda, çiçeklerin arasında
Sizler, güneşin doğduğunu gören bilgeler!
Ve bu kutsal ışıkların içine gömülmüş
Tan kızıllığında yeniden gelirsiniz siz.

Sizler, ey savaşçılar! Gün doğmadan elini,
Kolunu yıkamak için hazır bekleyenler!
Sizler, odalarda düşler, hayaller kuranlar!
Gözleri karanlığın içinde yitip gidenler!
Sizler, ey sabrın ve direncin insanları!
Sizler, ey hep mutlulukları dileyenler!
Sizler, hâlâ İsa efendimizin eteğini
Ve hâlâ umudu avuçlarında tutanlar!

Sizler ellerinde lamba, bir şey arayanlar!
Sizler tek silahı övendire olan çobanlar!
Dayanın ey dağlarda, beldelerde olanlar!
Dayanın, dayanın, ey vadilerde olanlar!

Yeter ki her biriniz dar bir keçi yolunu
Bir sabahın izini, bir karığı izlesin;
Yeter ki hepinizin kara bir dalga olan
Kıyısı Tanrı ve kuzey yeli bulut olsun;

Yeter ki siz inancınızı eksik etmeyin,
Yeter ki siz kıvançlıyken ya da kederliyken
Bir çocuğa, bir yıldıza ya da bir çiçeğe
Zaman zaman sevgi dolu gözlerle bakın;

Yeter ki köle ya da özgür yurttaş demeden
Her şeyde ve herkeste sevecek bir yan bulun,
Yeter ki siz, teninizin her bir dokusunda
Evrensel insanlığın titreştiğini duyumsayın.

Dayanın, karanlığın ve köpüğün içinde
Hedef çok yakında ortaya çıkacak,
Sisin, dumanın içindeki insanlık soyu
Bir sözcük değildir, bir bilmecedir ancak.

Öne eğilmiş alınlarınızın üstünden
Yeterince geceler ve fırtınalar geçti.
Kaldırın gözlerinizi, kaldırın başınızı!
Işık orada, yukarıda, yürüyün haydi!
Ey halklar, kulak verin, kulak verin bu şaire!
Ey halklar, kulak verin bu kutsal düşsevere!
Gece alnı ışıklı olan yalnızca odur,
O muştulayacaktır size karanlıkları,
Delecek olan gelecek zamanları
Açılmamış tohumu yalnız o bilebilir
Bir kadın gibi tatlıdır erkek ve Tanrı,
Ormanla ve dalgalarla nasıl konuşursa,
Onun ruhuna da öyle usulca seslenir,
Yumuşak, sevecen ve usul bir sesle.

Çünkü O'dur bütün dikenlere karşın,
Arzulara ve kederli olaylarla karşın,
Yıkımlarınız içinde eğilip geleneği
Toplayarak yürümeye devam eden odur.
Gökyüzünün kutsayabildiği her şey,
Ve yeryüzünün kapladığı her şey,
Bereketli, verimli bir gelenekten doğar.
Kökü geçmişe dayanan bütün düşünceler,
İster insansal olsunlar ister tanrısal,
Gelecekte de yaşar ve çiçekler açar.

Işık saçıyor şair sonsuz gerçek üstüne
Işık saçıyor şair, saçıyor alevlerini,
Olağanüstü bir aydınlıkla ruhumuz
İçin ışıl ışıl parlatıyor gerçekleri.
Boğuyor ışığıyla, ışığıyla dolduruyor,
Kenti, çölü, Louvre'u ve kulübeyi,
Bütün ovaları, bütün dağları ve tepeleri,
Kaldırıyor perdeyi gizlerin üzerinden
Çünkü şiir kralları ve şiir çobanları,
Yıldızdır, Tanrının yolunu gösteren.



Victor Hugo




O kadar cok sey yazilip cizildiki savasa dair
bahari,sevdayi unuttu unutacak neredeyse sair.

Nihat Behram