Einzelnen Beitrag anzeigen
  #35258  
Alt 21.04.2008, 16:50
Benutzerbild von 1insanol
1insanol 1insanol ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 391
Standard o.T.

Aslında inanmak kalple ilgili bir duygudur. Beş duyunun ötesinde “Altıncı His” tir. Düşünür Robert Braun’un şu vecizesinde de önemli bir ipucu vardır: “Bir insanın anlayışı sınırların ötesinde olmalıdır. Yoksa Cennet niye var olsun ki !”

Dikkat edin, insanların hayatta sahip olduğu çoğu bilgi veya inancı bir veya iki kaynağa dayanmaktadır:Bir Tv yayını,bir-iki kitap,sevdiğiniz ve güvendiğiniz arkadaşlarınızın verdiği haberler!

Aileyi düşünelim: İnsan bir ailede doğar, büyür. Anne-babası ona bakıp sevdiği için herkes onlara inanır, güvenir, hemen hemen bütün insanlar anne-babasının dinine taklitçilik duygusuyla tabi olur. Anne-baba ile çocuklar arasında benzerlik olur, kalpten bir duyguyla, altıncı hisle onların gerçek anne-babası olduklarına inanır, hastaneye gidip tıbbi testler yapmazlar. Şüpheleri varsa tıbbi incelemeler yapıp kanıt bulurlar. Dünya ve Evren de başıboş değildir, sahibi vardır. Büyük bir aileye benzer: Evren’de karşılıksız bir çok nimet bize veriliyor, hem de bizim gücümüz ve kontrolümüzün dışında! Bütün Evren’in insanlığa hizmet için ölçüyle yaratıldığını hissediyorsunuz. Bize hava, su, yiyecek, ışık, ısı, giysi malzemesi, akıl, ruh veren, Kainatı Yaratan bir Yaratıcı’nın işaretleri çevremizi sarmış. O, Evren’i yönetmektedir, O’nun elçileri hayatın anlamını ve hayat tarzını bize açıklamışlardır Biz O’na doğrudan altıncı hisle de inanabiliriz, delillere ve işaretlere dayanarak ta inanabiliriz.

Bir de şu hayret verici örneği düşünün! “Objektif bulgulara göre 35 bin yıllık dünya tarihinde insanoğlu, farz edelim ki 1 milyon ürün ve eşya üretmiş olsun. Dünyada hiç kimse 1 tane bile eşyanın, makinenin kendi kendine oluştuğuna herhalde inanmaz. O halde Evren’deki milyonlarca mükemmel varlıklar, peygamberlerin ilahi, edebi mesajı, onların insanlığa sundukları ve mucizeler, bir Sanatkarın olduğunu ve tüm bunların Gerçekliğini gösterir, değil mi?

Yaşadığımız hayatta akıl ve bilim Gerçeğe ulaşmada, Evren’in Yaratıcısını bulmada sadece araçtır, yol gösterir fakat az sonra da bilim felsefecisi Karl R. Popper’in de ayrıntılı açıklayacağı gibi mutlak ve yanılmaz bir yol gösterici değildir. “Büyük şeyler küçük ipuçlarıyla bilinir.” Atasözünde açıklandığı gibi Kainattaki önemli gerçekleri keşfetmede bilim ipuçlarını topluyor. İnsan aklı ve onun sonucu bilim, insanın hedefi ve taparcasına sevdiği varlık olamaz! İnananlar için İlk insan Hz. Adem bütün isimleri, bilgileri ve rehberliği Yüce Allah’tan almış ve O’nun açıklayıcı elçisi olarak insanlığa bildirmiştir. Ormanda, ıssız bir dağda doğup bırakılan bir insan anne-baba, öğretmen gibi eğitici ve bakıcılar olmadan kendi aklıyla ne derece hayatını devam ettirir ve hayatın gerekli bütün bilgilerini öğrenebilir!

Ayrıca herkesin şahit olduğu gibi bilimsel bulgular ve ölçümler devamlı değişebiliyor. Bugün veya bu yüzyılda ‘doğru’ bildiğin bir şey yarın yanlış olabiliyor. Eskiden Samanyolu’nda 100 milyar yıldız ve Evren’de 100 milyar galaksi hesaplandı, deniyordu, son araştırmalar her birinde 200 milyar olduğunu söylüyor. Hem de iki katı! Eskiden ve hala bazı fen bilimi kitaplarında ışığın,ağırlığı olmadığı ve boşlukta yer kaplamadığı için madde olmadığı bildirilirken, Einstein daha 20. yüzyılın ilk yarısında ışığın bir kütlesinin olduğu ve çekim alanının etkisinde kaldığını dolayısıyla madde sınıfına girdiğini ispatlamıştır. Kısacası araştırma ve bilim her zaman insanlığa faydalı olacak ama yanılmaz yol gösterici olamayacak.