!!!
Acı
Akşam saatlerine doğru başkentin en hareketli merkezi Ulus"taki Anafartalar Çarşısı"nın önünde patlayan bomba; sarsıntıdan kırılıp dağılan sayısız pencere camı ve 6 ölü, 102 yaralı...
* * *
Ajans haberlerinde sertleşen bir öfke rüzgârı; lanetleme, kınama, gizli bir düşman veya düşmanlara karşı bir çeşit yumruk sallama...
Sonra en yetkili ağızlardan yapılan ürpertici tahminler:
- Bundan sonra da büyük kentlerde böyle olaylar beklenebilir.
* * *
Türkiye"deki siyasetçi kavgaları; hiçbir zaman ülkenin gerçek yapısıyla, yönetilen yığınların değişik özelliklerde ve değişik biçimlerde öbeklenmiş olan yaşam serüvenlerini aynalaştıramadı.
Tabulaştırılmış demagojik sloganlar, akademik bilimsel bir objektifliğe sürekli ağır bastı.
* * *
Bendeniz ilk kez 1934 yılında tanışmıştım Ankara"yla. Babam, Edirne Vilayeti Umur-u Hukukiye Müdürlüğü"nden, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 3. Şube Müdürlüğü"ne atanmıştı.
Bakanlıklarda ilk kez bir apartman dairesinde oturmaya başlamıştık. Bakanlıkların inşaatı henüz devam ediyordu.
Bendeniz de, Mimar Kemal İlkokulu 3. sınıfına gitmeye başlamıştım.
Tüm Türkiye"nin nüfusu, bugünkü İstanbul"un nüfusundan bile azdı.
* * *
Ankara, gerçek bir başkent birikimiyle görüntüsünde miydi; yoksa, Alman şehircilik mimarı Jansen"in de çabalarıyla, yapay bir başkent görüntüsüne mi sokulmak istenmişti; bu tür konuların akla gelmesi bile sakıncalıydı.
* * *
Yıllar sonra, Ulus gazetesinde günlük küçük fıkralar yazdığım 1953 döneminde, bir gün İsmet Paşa"ya:
- Ankara"yı niye başkent yaptınız, diye sormuştum.
Verdiği yanıt şu olmuştu:
- Senden yana olanlara bir şeyler vermezsen, niye senden yana olsunlar ki?
Ankara başkent olunca, rant getirisi de müthiş artmıştı.
* * *
Anafartalar Çarşısı"nda patlayan bomba, salt "imaj"dan ve onun övgüsünden yana olanların; "şeffaflaşma"ya özenenler üstüne, nasıl bir çarpı çektiklerini de, ister istemez getirmekte akla.
* * *
1946 yılında Başbakan Şükrü Saracoğlu, bir pazar günü Anadolu Kulübü"ne, Ulus gazetesinden bir gazeteci istemişti. O sırada gazetede benden başka kimse olmadığı için de, ben gitmiştim.
Saracoğlu, Akşam gazetesinin sahibi Necmeddin Sadak"la baş başa oturmuş konuşuyordu, beni görünce de:
- Gel bakalım delikanlı, otur şuraya, demişti.
* * *
1946 yılının bir pazar günü Başbakan Şükrü Saracoğlu; Ankara"da, Anadolu Kulübü"nde Akşam gazetesi sahibi Necmeddin Sadak"la, Kürt sorununu konuşuyordu.
Necmeddin Sadak, oralara ekonomik yatırımlar yapılmasından söz ediyordu.
Saracoğlu da şöyle diyordu:
- Sarsıntılı bir bölgeye yatırılacak paralar, ziyan olabilir sonunda...
* * *
İlkokullarda öğrencilere ezberletilen şiirlerden biri de şuydu:
Orda bir köy var uzakta;
O köy bizim köyümüzdür,
Gezmesek de, tozmasak da;
O köy bizim köyümüzdür.
Biz kimdik, köylerin görünmeyen gizli ağaları mı?
Mahmut Makal, "Bizim Köy" diye köyün içini yazmaya kalkınca, başı epeyce belaya girmişti.
* * *
Türkiye"de imaj ve yapaylıkla, şeffaflık ve gerçekçilik hiçbir zaman buluşamadı.
Ortaya çıkan dikenli sorunlar çözümlenmek yerine, sürekli ertelendi ve kurtarıcı pozundaki Hazine"den geçinmeli nutukçuların hamasi nutuklarıyla perdelendi:
- Milletimizin gücü her sorunun üstesinden gelmeye kadirdir.
* * *
Bugün de, geminin içindeki kaptanlık ve rota saptama çekişmeleri sürüp giderken; tekne, öfke dalgalarının çalkantılarına doğru kaymakta.
Siyasal parti sayısı arttıkça artmakta, aday adaylarının sayısı on binleri aşmakta...
Üniversite profesörlüğünün bilimsel itibarı dahi, politik itibarın çok gerisinde kalmakta.
* * *
- Türkiye"yi benden daha iyi yönetecek hiç kimse bulunamaz.
- Hayır, benden daha iyisi bulunamaz.
- Asıl benden daha iyisi bulunamaz.
* * *
Maçlarda çıkan vahşi kavgalar, kasabalarda öfke yangınları ve bu kez de Anafartalar Çarşısı"nda patlayan bomba.
* * *
Üretim biçimleri değişmeden, mesleklerle ilgisiz bir eğitimden geçerek "burjuvalaşmayla çağdaşlaşmanın" gerçekleşebileceğini sanma yanılgısı; küreselleşme süreciyle burun buruna gelince...
Ankara"da patlayan lanetli bombadan sonra, en yetkili ağızlardan da yapılan ürpertici tahminler:
- Bundan sonra da büyük kentlerde böyle olaylar beklenebilir.
Bilemiyorum, bu arada sıkıyönetim özlemi çekenler de var mı?
* * *
Ülkenin yöneticileri; Osmanlı dönemindeki Celali isyanları da dahil, şeffaflıkla gerçekçilikten kaçtılar.
Şimdi, ters birikimler sonucu önlemsiz kalmış cerahatlanmalar karşımıza çıktıkça, yüreğimiz dağlanıyor.
* * *
Enseyi karartmayın...
Bazı bedeller karşılığı "onlar-biz" dönemi de aşılacaktır ve 21. yüzyılla gerçek bir dans başlayacaktır.
Çağdaşlaşmanın yapayından, gerçeğine geçme dönemleri çalkantılı oluyor, ne yapalım...
c.altan@prizma.net.tr
Çetin Altan.
|