Sıra, sıra aktarayım Akçamın yazılarını.
ARADA SIRADA
Sinan Aygün ve bir öneri
Köşe Yazıları (Sayi: 567 - 09 Şubat 2007 )
Taner Akçam
2 Şubat 2007 Cuma akşamı, Mehmet Ali Birand’ın sunduğu 32. Gün programında ATO Başkanı Sinan Aygün ile Ayşe Önal ve diğer katılımcılar arasında bir tartışma çıktı. Sadece bir kısmını izleme imkanı bulabildim ve konuya ilişkin basında çıkan bazı haberleri okudum.
Aslında Sinan Aygün, Hrant Dink’in cenazesine 200.000’e yakın insanın katılmasından rahatsız olan kesimin derdine tercüman oluyordu. Bu kesimin ileri sürdüğü argüman şöyle: 41 tane diplomatımız ASALA tarafından öldürüldü. Bu insanlar, bu diplomatlarımız öldürülürken neredeydi?
Klasik bir argümandır. Diyelim ki bir katliamı prostesto ediyorsunuz, hemen karşınıza dikilirler, “iyi ama şu katliamdan ne haber?”. Veya Nürnberg’de Naziler yargılanıyor cinayetleri için, “iyi ama Leipzig’i de İngilizler bombaladı, ondan ne haber?”, denir. Yani Nürnberg, cinayetlerin yargılanması için iyi bir başlangıç değil, bir hatadır bu bakışa göre. Sinan Aygün’de Hrant Dink yürüşüne 200.000 kişinin katılmasında bir sorun, bir problem görüyor. Asıl görülmesi gereken nokta bu. Çünkü aynı Sinan Aygün, niçin 1 milyon Ermeninin ölmesi gerektiği konusunda fetva veren broşürler, kitaplar basmakla, DVD’ler hazırlayıp TIME dergisini kandırarak dağıtıma sokma işleriyle tanınıyor.
Sinan Aygün’lerin mantığı ile açıktan ve iyi uğraşmak gerekiyor. Bu nedenle olaya bayağı temelden yaklaşmak gerekiyor.
Acaba, Hrant Dink’in cenazesine katılanlara, niye 41 diplomatın öldürülmesine sessiz kaldınız, diye bir eleştiri yöneltilebilir mi? Yöneltilebileceğini düşünelim ve soralım: “Ey 200.000 kişi, 41 Türk diplomatı ASALA tarafından öldürülürken neredeydiniz?”
Bu soruyu sorduğumuz zaman aydınlatmamız gerek bir nokta var. Cevabımız o zaman anlam kazanır: Bu soruyu niye soruyoruz? Hrant Dink’in cenaze törenine 200.000 kişinin katılması iyi birşey mi, kötü birşey mi? Bundan memnun muyuz? Yoksa şikayetçi miyiz? Memnunsak niçin memnunuz? Memnun değilsek bize batan nedir?
Sinan Aygün eğer soruyu, siyasi cinayetlerin kınanması için insanlar sokağa çıkmalıdır, moral değeri ile sorsaydı, “Hrant için bu kadar insanın sokağa çıkması iyi birşeydir, iyi bir başlangıçtır”, derdi. Ve eklerdi; “Dilerim, bundan sonra bu tür cinayetlere de benzeri tepki gösterilir”. Dolayısıyla katılımdan şikayetçi olmaz aksine, mutlu olurdu.
Ama bu katılım bir yerlerimize batıyorsa ondan şikayetçi olursunuz. Sinan Aygün’e de batan bu kalabalık. Çünkü o, siyasi cinayetlerin protesto edilmesi gerektiği mantığından hareket etmiyor, onda bu moral temel yok. Asıl sorunu bu. Üzülüyor, öfkeleniyor Hrant’ın topladığı kalabalığa.
Eğer siyasi bir cinayetin protestosuna 200.000 kişi katılıyorsa, ve eğer geçmişteki siyasi cinayetlerde insanlar sokaklara dökülmemişse bunun üç anlamı vardır; a) bu sokağa dökülenler hiçbir insani, moral değere sahip olmayıp, sadece politik amaçlı sokağa dökülenlerdir (yoksa 41 diplomat için de dökülürlerdi- Sinan Aygün bunu demeye getiriyor); b) bu Türkiye insanının artık, faili meçhul cinayet ve siyasi suikastlere tahammülünün kalmadığının bir göstergesi olarak ele alınmalıdır, c) Hrant Dink’i insan olarak çok ama çok derinden bir yerlerinde kendilerinden hissettiler insanlar. Ve bunu öyle büyük bir adaletsizlik, haksızlık olarak gördüler ki sokağa döküldüler. Bir de belki, aylardır hedef gösterilen bir insanı korumamış ve yanlız bırakmış olmaktan dolayı derin bir özeleştiri vardı bu katılımda...
Sinan Aygün’e göre acaba hangisi? Muhtemel (a) şıkkı ve cenazeye katılanlar da “bölücü, hain” falan grubundan insanlardır. Acaba Sinan Aygün neden Hrant Dink cenazesine insanların (b ve c) şıkları nedeniyle katıldığını görmüyor ve böyle okumuyor?
Okuyamaz çünkü o siyasi cinayetlerin kınanması ve nefretle anılması gibi bir kültüre sahip değil. Olsaydı 1915’de yüzbinlerin imha edilmesi (kendi deyimiyle elde olmayan nedenler sonucu ölmesi) konusunda da vicdanı sızlardı.
Sinan Aygün muhtemelen Hrant Dink cenazesine katılmadı. 41 diplomatımız argümanını kullandığına da bakmayın, muhtemelen onların çoğuna da katılmamıştır. Kendisine şöyle bir öneride bulunmak isterim: Allah gecinden versin veya hiç olmasın ama, yapılan her siyasi cinayetin, cinayet olduğunu söyleyerek, bu cinayetleri protesto gösterilerine beraberce katılalım.
Öyle ya, gerçekten biz niye tartışıyoruz ve neyi tartışıyoruz? Tartışmamızın anlamı ne? Sinan Aygün’ün yaptığı gibi, senin cinayetin, benim cinayetim diye tartışmayacaksak bu tartışmanın tek anlamı vardır: Siyasi cinayetleri lanetleyen bir kültür geliştirmek gerekir. Diplomat da olsa, Hrant da olsa bu cinayetleri ortak olarak protesto etmek gerekir, değil mi Sinan Bey? Var mısınız böyle bir siyasi kültürün yaratılması için ortaya çıkmaya? Yoksa TIME dergisine, 1 Milyon Ermeni’nin niçin öldürülmesi gerektiğini anlatan başka DVD’ler yapmayı mı tercih edersiniz?
Sinan Bey, gelin Hrant Dink cenaze törenini bu konuda iyi bir başlangıç olarak kabul edelim. Kim, hangi nedenle öldürülürse öldürülsün, siyasi cinayetleri, cinayet olarak lanetleyelim ve yürüyüşülerine de katılalım.
Ama katıldığımızda göreceğimiz bir şeyi de şimdiden söylemek isterim. Biz 200.000 insanı bir arada bir daha biraz zor görürüz. Allah göstermesin, tehdit altında olan herhangi bir başka insana suikast yapılsa bana, Sinan Aygün’e inanın Sinan Bey bu kalabalığın onda birini bile zor bir araya getiririz.
İnsanlar cenazelere sadece siyasi fikirleri nedeniyle katılmazlar Sinan Bey. Ne Uğur Mumcu’nun cenazesine katılanlar, ne de Ecevit’in cenazesine katılanlar bu iki insanın fikirlerini beğendikleri ve destekledikleri için katılmadılar. O iki insanın da kendileri için ifade ettiği derin bir anlam vardı. Ve bu iki insana karşı derin bir sevgileri vardı. Bundan dolayı katıldılar.
Hakikaten, sizce Hrant’ın cenazesine niçin 200.000’e yakın insan katıldı Sinan Bey? Hiç bir örgüt, hiç bir parti, hiç bir sendika Anadolu sathından otobüslerle insan da taşımadı? Acaba nedendi bu kalabalık, hiç düşündünüz mü? Ve hiç bu kalabalığın siyasi cinayetlerin engellenmesi için iyi bir başlangıç olmasını düşünmek istemez misiniz? Siyasi cinayetleri, bir kişi olmuş, bir milyon olmuş kınamak isteyen bir kültür yaratmaya ne dersiniz?
|