Cevabi her ikinize birlikte vereyim.
çünkü aranızda anlayış şekliniz ile bir fark görmüyorum.
Bütün sorularınız politikadır yukarıda yazdığım iki cümlecik yazı üzerine. Bakın bu sitede politika diye bir forum var, orada daha rahat bu soruları ve konuları tartışabilirsiniz. Hani yapışkanlık hiçte hoş bir görüntü değil, söylenmeyen şeyler üzerine anlamlarda çıkarmak doğru değil.
Çok kısa olarak değineyim çünkü bu tür tartışmalar benim şu anki dünyamın ilgi alanının içinde değil, olanlar ile tartışın. Politik forum bunun için bulunmaktadır.
Kimse sömürgecilik bitti diye yazmadı, çağ değişti diye yazdı. Bir çağın değişimi bir bıçak ile kesilircesine bir önceki çağdan kesilip netleşmez, bir süreçten sonra netleşir. Orta çağ,ilk çağdan birden koparak bitmemiştir, orta çağ yakın çağdan vs. Konuyu sosyalleştirirsek Feodalizmden Kapitalizme ulaşabilmesi insanlığın üretim aletlerinin değişimi ile olmuştur. Her yeni çağ bir önceki çağdan daha ilerde ve ilericidir. Dini açıdan sömürgeciliği ele alırsak, Habil ve Kabilden buyana vardır.
Sömürgeciliğin başlama nedeni el aletlerinin üretilmesi ile oluşur. Gelişmiş el aletlerine sahip olanlar gelişmemiş yada bunlara sahip olamayanları yönetmiş, gücünden, kuvvetinden el aletleri sayesinde yararlanmıştır, geniş arazilere Feodal dönemde bu şekilde sahip olmuştur, kölecilikte bunun ile ilişkilidir.
Kapitalizm yeni, kıtalar keşfedebilmek için Okyanuslar ötesine daha seri ve güvenli Gemilerin oluşabilmesi için üretilen buharlı gemiler, buna bağlı olarak gelişen manifakturlar ve bütün bunlara bağlı olarak gelişen ilk sanayi ve onun yaratıcıları olan emekçiler ve emek sermayesi ile birlikte oluşan kapital, patron ve işçi sınıfı ve yoğun üretim ucuz emek gücü.
Üretilen mal yoğunluğunu satabilmek için bir fiil işgal edilen ülkeler ve onların ülke kaynaklarınıda kullanma (eski tip sömürgecilik budur 1930 lara değin yaşamıştır.) İkinci dünya savaşından sonra yeni tip denilen sömürgecilik çıkar. O sömürülecek olan ülkelere bizzat ordusu ile gitmez sömürecek olan, o ülkenin hem kendi ordusu ile, hemde yöneten sınıfı ile gizli sömürgecilik denilen bir ortamı yaratır, bunu Marşal yardımları, Truman doktirinleri gibi sözde insani, arka planda o ülkeyi kendisine bağımlı hale getirme ve orada oluşturduğu milli burjuvazi ilede o ülkeye bir tek asker sokmadan ele geçirir. Baştada değindiğim gibi toplumları değiştiren üretim ilişkileridir.
Dünyada yeni üretilen heitec denilen üretim araçları bireye birebir düşen üretim araçlarıdır. Üretim fazlalığını satması gereken az gelişmiş ülkelerde yukarıda değindiğim gibi her iki türlü sömürüde sömürülen ülkelerde demokrasiyi asla istememiştir hem sömüren ülkeler, hem de kendi ülkesini sömüren milli Burjuvazi. Çünkü ucuz emeğe ihtiyaç bulunmaktadır. İşçisinin zenginleşmesine o dönemki üretim araçları ile gerek duymamaktadır.
Fakat içine girdiğimiz bu yeni çağda üretilenler farklı, üretilenler her bir insana birebir düşebilen mamuller pek çoğu. Üretim fazlalığını nasıl satabilecekler? Sömürülen ülkelerde nüfus çok yoğun ama bir avuç zenginin dışında parası olan yok bu mamülleri alsınlar. Ve sömürülen ülkelerin başka bir ortak noktalarıda var, hiç birisinde Demokrasi yok ve hepsi yoksul. Demokrasiye sahip ülkelerin hepsi zengin. Çünkü gelir paylaşımı dengeli üretime, eğitime ve insanın gelişmesine sürekli yatırım var, haliyle bireyin alım gücü çok yüksek ve bir sıkıntı yok üretilenleri alabilmekte, sıkıntı üretim fazlalığının nasıl eritileceğidir! Yeni dünya çağının ilk ele attığı Demokrasisi bulunmayan ülkelerde Demokrasiyi oluşturabilmek. Demokrasi oluşunca gelir paylaşımı dengeli, insana yatırım, eğitime öğrenime yatırım oluşmakta. Ancak o yoksul yığınların zenginleşebilmesi ve bu mamülleri eritebilmesi bu şekilde oluşacak. Bu oldukça sancılı geçecektir, çünkü demokrasiye sahip olmayan tüm ülkelerde bir avuç insan hem refahı, hem de yönetimi ellerinde bulundurmakta, birden bundan vazgeçmeyeceklerdirler. Fakat değişimin önünde hiç bir güç duramaz.
Benim açımdan kısaca politik olarak istemeyerek yazacaklarım bu kadar. Başka bir yazı bu konularda yazmak istemiyorum.
|